29 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

29 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Sayfa 13 Tnt 4) MİTE GAZİ AL GAZİ Yazan: ZİYA ŞAKİR Battal Gazinin ahdi Fakat; hilâfet merkezi de, Bizanslan farklı değildi. Orada da, saltanat entri- kaları son hadde gelmişti, Halife Abdülmelik, mütemadiyen ra- kiblerile uğraşıyordu. Kendisi için en küçük bir tehlike hissettiği kimseleri birer suretle elde ederek başlarını kes- tiriyordu. (Haccac) ismindeki zalim kumanda” mını, Hicaza göndermişti. Çünkü bütün korkusu (Ehli Beyt) (1) tendi. Haccac, Allahın mukaddes kâbesini mancınıklarla taşa tutuyor, (Haremi şerif)i altüst ediyor, (Abdullah İbni Zübeyir gibi bir kahramsnın başını kestirerek, Şama gönderiyordu. Halifenin saltanat sevdası, kuman - danların zulüm ve seyyiatı artık halkın sabır ve tahmmülünü taşırıyordu. Hi- caz ve Irak kıt'aları, isyanlar ve ihti » lâller içimde çalkanıyordu. Her tarafta, selle; gibi kan akıyordu. Battal Gazi, bunlar; haber aldıkça, artık halifeden hiç bir Ümid ve imdad beklemek caiz olmıyacağına kanaat ge tiriyor; başladığı işi sonuna kadar gö- türebiltmek için, sadece kendi kudr*#i- ne ve arkadaşlarının kahramanlıkları » na güvenmekten başka çare kalmadığı- na hükmediyordu. * Aylar ve seneler geçiyordu. O, mü - temadiyen Eskişehir ovalarında, Sa - karya kıyılarında dolaşıyor. Türk ve Müslüman düşmanlarına çaldığı kılı * cın şöhreti, hergün biraz daha etrafa yayılıyor. Akdeniz sahillerine kadar her şehirde, her kasabada, her köyde onun korkusu kalbleri titretiyordu. Bir gün Ahmed Duran ona sordu: Artık Malatyaya dönm sin?. Dedi. Battal Gazi, derin derin içini çeke - rek: — Ahdini yerine getirmiyen adam, re vüzle memleketine döner, zevabmı verdi. BATTAL GAZİNİN AHDİ Battal, her ne pahasına olursa olsun, Bizans sskerlerini yarıp, şehrin surları içine girmek.. Türk ve islâm hâkimiye- #ni, orada da yerleştirmek istiyordu. Ve böylece de, (Hazreti peygamber)in; (İstanbulu zapteden emir ve onun askerlerine mutlü...) Mealindeki hadisi şerifinin hükmünü yerine getirmekten başka bir şey dü- şünmüyordu. Battal, şarlatan kahramanlardan de- ğildi. Onun için, Malatyadan ayrılırken hiç kimseye karşı yüksek vâdlerde bu- Yunmamış, büyük sözler söylememişti. Yalnız kendi nefsine karşı ahidde bu - Yunarak: — Ayasafya kilisesinde iki rek'at na- maz kılmadıkça, geri dönmiyeceğim. Demişti. İşte şimdi bu ahdini hatırlıyor, onun için geri dönmek istemiyordu. Amma, bu taraftan. Malatyada Sai- de hatun da gece gündüz kanlı göz yaş” Yarı döküyor: — Yarah!, Artık #htiyarladım. Ölü - müm, yaklaştı. Fakat, kahraman ev - YAdımı dünya gözü fle bir daha görme- den canımı alma! Diye, #Arı zârı inliyordu. Zeyneb de Battalın hasret ve fırkati- ne dayvanamıyordu. O da tenha köşele- re çekilerek, gece gündüz Battal düsü- nüyor, onun da göz yaşları dinmiyor - du. Battalm sadık lalası Tâvabil de on - Yardan farklı değildi. O da yemiyor, iç- miyor, kucağında büyüttüğü Battalın adını andıkca kalbi yanıp tutuşuyordu. Nfhavet Tevâbil dayanamadı. Kalk - ta, Örner beye gitti. Saide hatunun çek- tiği hasret acılarım anlattıktan sonva: — Anlaşıhyor Ki Battal, tez beri, ce-|, ri dönmiyecek. Anacığı da, onun firkat (1) Hazreti Peygamberin torunları ve Haz- yeti Alinin evlâdları. Malatyada Selde hatun gece gündüz kanlı göz yaşlar döküyordu. ateşlerile kavrulup (gidecek. Bâri siz bir bahane le onu buraya oelbediniz. Zavallı Saide hatunun yanan kalbine; biraz su serpiniz. Diye, rica etti. Halife ordusu dağılıp gittikten son- ra, Battalin beş yüz atlı ile koca Ane doluda çarpışması, ne netice verecek” ti? Vâkrâ bu çarpışmalar, bütün Türk ve Müslüman düşmanlarını sindirmiş-| Her fırsatta, din düşmanlığını gös“ teren (Amuryan)lular bile, Öner beye elçiler göndererek: — Biz, artık Türk dostluğunun kıy- metini bileceğiz. En küçük bir husu - met eseri bile göstermiyeceğiz. Battal da, bizim dostluğumuzu kabul etsin. Düşman sıfatile, bizim taprağımıza gir- mesin. (arkası var) Hikâye: Aşkın kudreti (Baştarafı 12 nci sayfada) dadımıza, evin en eski cılarından Ş0- tör Ali yeti ç Yusuf evde u Ve: r, dedi, ben bu işte bir e orum. Şu da n belâsını âşık tek kurtuluş gwç Yusuf denilen Al etmekten başka çare yok. Ben bu evin en eski kiracısıyım.. Ben burada bın - derce insan gördüm. Binbir vak'aya şahid oldum. Âşık olan bazı kiracıl men değiştiklerini, tıpkı, bizim porsiyon Mustafa» gibi, konuşma haklı rını kaybettiklerini gör Binsenaleyh dalgıç Yusufu da mutlaka birisine âşık etm Biz, hemen hemen hep bir ağızdan: — Söylediklerin iyi, koş şeyler amma, İdedik, kimi bulup ta'onun karşısına çı- karalım?. Hem anda âşık olacak göz var Ja bakalım?, Herifin gözü denizden, id- İmandan başka hiç bir şey görmüyor. Şoför Ali, gülerek: — Bundan yana hiç metraklanmayın, dedi. Ben dalgıç Yusufun âşık olacağı bir İkiz buldum bile.. En üst katta, b:nim ©- İdamn karşısında oturan daktilo Lemana İne buyurulur?. Fevkalâde güzel, mükem- mel bir kız!, Hiç bir meslek erbabı, haf- tâ dalgıç bile bu sicak güzellik karşısın- da mukavemet edemez!. Fakat bunun için odasma, Şerife nineyi de üst kata almak lâzım.. Bilmem Şerife nine bu işe rafı olacak mı?, Halbuki Leman, dalgıç Yu- sufun odasının karşısına grmedikçe bu iş yürümez! N Şoförün bu teklifini hepimiz makul bulduk. Leman hakikaten bü işin ehli idi... Ufak, tefek, esmer güzeli, zeki bir kızdı.. Ne yapar yapar bu iki metrelik insan azmanının hakkından gelirdi... Biz derhal Şerife nineye koştuk. Allem ettik, kallem ettik, umumun selâmeti na» mına Şerife nineyi üst kata, Lemanın dasına çıkmağa razı e!#'k.. Leman bu çoktan razı idi, Çünkü Şerife p'nenin dası onun odasından daha idi... İşler, çizdiğimiz plân dahii'nde cereyan etti... Leman en alt kata indi Ve inme - sile beraber mucizeler vukua o gelmeğe başladı, Dalgıç Yusufun Lem Jaşması sik). recede değişmeğe başlıdı. Ona bir sük&. ilik âriz oldu, Düşü i bir hal aldı, Sık içini çekmeğe Koşladı. Sabah id Tarıma, akşam konserlerine nihayet ver - di. «Yarım porsiyon Mustafas ile «cif c2f, oynamsz oldu. Bir kelime ile dalgıç Yu - İsuf bambaşka bir adanı oldu. Evin, eski 0 işe 0- -İ dece Lemanı alt kata, meselâ Şerife ninenin | |sessiz neş'esi avdet etti. Tekrar kendi m- ramızdaki toplantılara bâşlaaık. Gene artık herkes gönlünün istediği gib: eğle- nebiliyordu. Halâskârımız Lemana nasıl teşekkür e- akşam çiçekler, çikolâta'ar mı getirmi Leman bu hsllere hayret edi - yordukt. yor; — Bütün bunlar neden icâb ediyor? Diye soruşturup duruyordu... Çünkü m|biz meseleyi Lemana açmamıştık. Le - man, dalgiç Yusufun aşkından haberdar bile değildi, Kız sadece sçağı odanın gi- zelliğine tamah ederek odasını değiştir - miğti.... Günler geçiyor, dalgıç Yusuf zayıflı yordu.. Gürültücü karekter; Üc beraber sesi de değişmişti: O kalın sesinden eser kalmamış, İp incecik bir hal almıştı. Fakat bu arada bir şey daha dikkati - nizi celbetti: Aşağı katta oturan seyyar fotoğrafçı yarım porsiyon Mustafa da, İtedricen değişmeğe başladı. Onun da La. mana olan bakışlarında bir tuhaflık pey- da oldu. Sessiz Mustsfa, daha konuşkan, gürültülü, patırtılı bir insan oldu; ara » dan bir hafta geçmeden, dalgıç Yusufu da geçti. Bağırıp çağırmağa, evin içinde her önüne gelenin başladı.. Yarım porsiyonun sesi bile de- fşir gibi oldu. Âdela Kalınlaştı. Akşam ları taşlıktaki eğlentilerin ruhu, sıkleti merkezi o oldu. Leman odasında bulunduğu zamanlar dalgıç Yusuf aslanlaşiyor, bağırıp çağı - rıyor, yarım porsiyon Mustafa ise eski sessiz halini slıyordu.. Fakat kız kori - dora çıkar çıkmaz vaziyet tamamen de - Bişiyordu: Seyyar fotoğrafçı şahlanıyor, dalgıç Yusuf ise miskinleşiyordu. Bu su- relle evimizde iki saltanat hüküm sürme. ğe başladı: Günün muavyen zemanların- da «dalgıçlar saltanatı, muayyen za - manlarında da: «Fotoğrafçılar saltanatıs. Fakat iki âşıkla uğraşmak eskisinden âe beter, huzurumuzu kaçırdığı için Le - manı tekrar eski odasına çıkmağa razı et. tik. Leman yukarı çıkınca İotoğrafçı miskinleşti; dalgıç şahlandı.. Fakat ne yapalım, derdsiz nsan olmaz ki... Aşk, aşk deyip geçmeyiniz'. Bakın aşk insanı ne hale getiriyor!. Yarınki ntishamızda: Karımla tanıştırayım Çeviren: E.E. izi bilmiyorduk... Artık ona her | Son Posta'nın tefrikası: 71 Baron de Tott'un hâlıraları Babıâli ve Tatarlar Tatarlara iltihak için gönderilen otuz bin sipahi Baltayı yalnız tahrib ile kalmamışlar, bütün köyleride yakmışlarıp Tercüme eden: Bu suretle bu çadırlır direk ve halat olmadan sağlam bir hale sokulur. Tavanda temin edilen bir delik dumanın dışarı çıkmasına imkân bırakır, Bu su - retle çadırların içinde ataş yakmak kabil olur, Bu sayede en şiddetli iklimlerin 60- Zuğuna tahammül edilebilir Kam'ın çadırı bu cinsten idi, Fakat o kadar büyüktü ki içinde altmıştan fazla insan ateş etrafında oturabilirdi. İç tara fından kırmızı bir kumaş ile tezyin edi - Jen çadıra yuvarlsk bir halı serilmiş, bir kaç yastık konmuştu. Prensin çadırının #us on iki çadır beş kadem yüksekliğinde keçeden bir duvar içine alınmışlardı. Sefere çıkmak için her şey hazırlan - mıştı... Kichalede Sultan serâskerin ku - mandası altında toplanmış olan Besarab- ya kuvvetleri hareket işsretini bekliyor - lardı, Hareket günü 1769 senesi Kânunu- Güeray muhafız kuvvetlerile Kaouchan dan yola çıktı. Maiyetinde sultanlar, na- zarları, büyük zabitler ve gönüllü bütün Mirzalar vardı. İlk günü, Niesteri geçmekle meşgul ol- sal hazırlamışlardı. Bir gün evvel sallarla eşyalar karşıya naklolunmuştu. Diğer sahilde tekmil çadırların kurulmuş çadırımın yerini sormak oldu. Askere pek uzakta kaldığı için bundan sonra askerin kendi çadırına yakın bulundurulmasını emretti. Kam benimi hiç yiyecek tedari - kile meşgul olmamamı da emretmişti. Se- fer esnasında laşemi kendisi temin ede - cekti, Ayın sekizinci günü Besarabya kuvvetlerini karşıya (geçirmekle iştigal olundu O akşam Kamın çadırında, kendisine refakat eden barı suManlarla beraber bu- İlunuyordum. Bu sırada bir vezir içeri gi- rerek Asya Tetenları hükümdarının kar- deşi, Lesguis prensinin vürudunu haber verdi. Krim Gucray'a arzı hürmet etmek ve bu harbde otuz bin kişilik bir kuvve- tin yardımını takdim eylemek üzere sefa- ret vazifesile geliyordu. Sefirin Kam'a takdimi merasiminde ha- nr bulunmak fırsatı çıkmıştı. Asil bir aurette irad edilen kısa bir nutuk sefirin vazifesini izah etti. Kam gösterilen hür- met ve İazimi kabul etmekle berâber yardıma Mizum olmadığını bildirdi. Hem bükümdarın vakar ve şerefini, hem gene ralin izzeti nefsini gözetmiş oldu. Bunun üzerine, sefir herbe iştirak müsaadesini istedi ve bu müsandeyi istihsal etti Me- resim bitince, Krim Gueray bu prense ik- ram ve ikifat etmek letedi, onu sofrasına kabul etti. Yüksek sınıfa mensub böyle bir sefire Wa maiyetindeki adamlara bakarak resmini çıkarmağalbir (Ohüküm vermek kabi ol saydı Lesguislere dair gayet yük- «isek bir fikir beslemek icab ederdi. Uzun boylu, gayet mütenasib adamlar olan bu sefir ile matyeti asil çehrelere, vakarlı bir hareket ile askeri bir tavır ilâve edi- yorlardı. Avupa tarzındaki silâhlarının gayet iyi işlenmiş oldukları gözüme çarp- tı. Bizzat Krim Güerey'ın sözlerine isti - naden diyebilirim ki bu örnek Lesguis kuvvetlerinin kıymetini hiç mübalâğah bir surette temefl etmiyordu. Zannedi. yorum ki eğer bu kavimlerin oturdukları Bahrihazer taraflarını Cabarta için teh- lke bir vaziyet tevlli etmeden kuv - vetsiz bırakabilmek kabil olsaydı teklif olunan yardımı reddetmezdi. Karın mebruliyetine rağmen Boristhâ- mede hâlâ dondurmamış olan soğuklar biraz sonra şiddet peyda ettiler ve karşı sahilde toplanmış olan Tatarların buz özerinden geçmel imkân verdiler. Onları beklemek için biz Tombacherde karargâh kurduk. Ben akşamlarımı Krim Gneray ile beraber geçiriyordum. Kamın çok kere ayni olan fikirleri her zaman ne- İsiri bir surette iade ederdi. Bu prenste felsef! bir ruha serbest bir cevelân vermek Mhtiyacı vardı, Fakat mu- Jkarribleri onun bu ihtiyacını tatmin ede- cibane idi. Fikirlerini de dalma gâyet te-| strafında zabitlere ve iç oğlanlarına mah. | sanisinin yedisi olarak tesbit edildi. Krim| dular, Bu maksadla nehir üzerinde sekiz| ia! olduğunu da gördük. Kam'ın iIk işi benim | Hüsayin Cahid Yalçın miyorlardı. Meyyal olduğu hüzün ve me- Mil ve merak istidadlari a benimle sohbetlerinde biraz zail olab:liyordt çok, muhtelif milletlere hâki tal fikirleri tahlil etmekten höşlaı batıl fikirlerin tâ kaynaklarına kadar çıkmayı pek severdi. Hataları, hattâ ci « nayetlerin bir çoğunu bunlara atfvdi « yordu. Beşeriyetin htline acımakla, onu mazur göstermekten de fel: bir haz duyuyordu. Bu prensin kabiliyetine ve inüfekkiresine karşı duyduğum tazdir hislerini beyan etmeyi bir vazife bilirim, Kendisinin çok kere ;klmlerın tesiri hür. riyetin sulistimali ve faydaları, namus ve şeref prensipleri, hükümet kanun ve düsturları hakkında Montesgüicu'ya bile şeref verecek surette mütuleâlar dor, meyan ettiğini gördüm. Askerin büyük bir kısmı toplanmıştı. Baltada kaldığı müddet zarfında ordu « nun iaşesini temin hususunda ittihaz e « İdilmiş olan tedbirler üzerine Kam ora« ya gitmek kararını verdi. Lehistan hudu. dunda olan ve varoşu Tataristan tarafın. da bulunan bu çehir ilk muhasemet do- Jayısile şöhret buldu. Fakat o zsmsn içinde hiç ahali kalmamış olduğu için gayet müthiş bir tahrib manzarası arze- diyordu, Babılli tarafından Tatarlara iltihak İçin gönderilen otuz bin Sipahi oraya bizden evvel vâsil olmuştu. Baltayı yalı nrz tahrib ile iktifa etmemişler, buradaki bütün köyleri de yakmışlardı. Krim Gue- Tay bu kadar kötü, bu kader disiplinsiz bir kuvveti hiç istemiye istemiye beraber götürüyordu. Giren yere, Grip, nez- le, baş ve diş ağrıları girmez Soğuk algınlığından muztarip bir aileyi ih- yakâr tesirile iyileştirir İL Daima yanınızda bulunursa ken - diniz? gripe, soğukalgınlığına, nez- ve karşı sigorta etmiş olursunuz. Aldanmaymız. Rağbet gören her - şeyin taklidi ve benzeri vardır. GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz, Öksürük en şi ET Pektorin el ak AK Kutusu 35 Kuruş fe ar elele) ECZANESİ İTE TR AE

Bu sayıdan diğer sayfalar: