19 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

19 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ği imi Bakireler manastırının — O mahlüik.. cidden sevilmiye ve Mer türlü fedaklrlık göstermiye lâyık- Sir. Adına, Teodora derler. İmparator, Tüstünyanosun kızıdır. Ve, 'bdbasının ların cezasını, haksız olarak o iktedir, lw sözler, Battal Gaziye hayret var- > Nası1?, O kadar sevdiğiniz bu mah- » bir kız öyle mi?. — Evet, bir kız... Onunla, Bizans sa- Taylârının yaldızlı kubbeleri altında, penelerom beraber yaşadık... Ve sene- Jerce, beraber güldük, beraber ağla - dık... Bütün hayatımızda, birbirimiz - ayrılmamak için ahdetmiştik. Fa - at, talihin acı ve kahir darbesi altında Öyle ezildik.. ve, o kadar birbirimizden Ayrı düştük ki; bu ahdimize vefa gös - teremadik. Battal Gazi; genç rahibenin sözünü "Kk, acele acele sordu: — Bu kız, nerede hapsedilmiştir? — Üsküdarın karşısında. e Damalis kulesinde... (1) Battal Gazi; kaşlarını çetip gözlerini | yere dikerek, kısa hir düşünce geçirdi. | Ve sonra, hafifce başını sallıyarak me- tn bir sesle cevab verdi: — Pek ANA. söz veriyorum... Arka - mızı ahp getireceğim. Ve size teslim edeceğim, Genç rahibe, birdenbire o kadar bü - bir sevince kapıldı ki; ellerini yü - kapayarak hıçkıra hıçkıra ağla - maktan, kendini menedemedi. * Battal Gazi te Aspasya ananın ko - ları, gece yarısından biraz evve- ne kadar devamı etti; Rahibeleri, gece yarısı dussna kal - diran çan sesleri başlar başlamaz, genç Ve güzel kadın ayağa kalkarak avdeti - he müsaade istedi. Gene, geldiği gibi Sessizce çıkıp gitti. Dilber rahibe, Battal Gazinin verdi- diği teminattan o kadar büyük bir se- Vince dalmıştı ki; kendisini gizlice ta - Kib eden simsiyah bir gölgeyi bile fark *emedi. Bu #lge, Battal Gezinin misafir ol - duğu köşke kadar, onunle beraber gel- Mişti. O, köşke girdikten sonra, karan- | hikta bir köşeye sinerek beklemişti, Ve #imdi de onu, manastırın küçük kilise sine kadar takib etmişti, Bu taraftan. Battal Gaziye gelince. » Aspasya anatlan daha büyük bir se- VİNÇ içinde idi... Genç rahibe, erzak de Polarının yerini kendisine tarif etmiş - ti Bu tarife bakılırsa, Bizans surları önünde, büyük bir ihtiyaç ve mahru - Miyet içinde bekleyen orduya külli - Yetli miktarda yiyecek gönderebilecek Ve böylece de, mühim bir hizmet ifa e- Alecekti, * TADI MARYA Manastırda, bütün rahibelerin nefre. tini kazanmış olan bir kadm vardı ki Duna (Cadı Marva) derlerdi. Hattâ bu ı birkaç kere manastırdam çıkarıp istemişlerdi. Fakat, kadınlık şef kati ve manastırların usul ve an'anesi Duna Mmüsaid olmadığı için, bu fikirden Yüzgeçmişlerdi. Fakı ona, manastırın bodrumlarda, herkesten © uzak bir ücre vermişler, kendisile alâka ve mü Masebeti kesmişlerdi. Bu kadın, ktmdi? ye kadar (bu süsle, hiç kim - 19, doğru bir cevab verememişti. Çün- bu esrarengiz kadın, herkesin şid - detle merakına rağmen hiç bir kimse - 76; kendi hayatı hakkında bir tek ke - İme bile söylemerişti. Bazıları onun, bir Mecusi hükümda- h kızı olup, küçük yaşında kaçırı - Tak buraya getirildiğini ve bü manas- tirm kilisesinde vaftiz edildiğini iddin Mlyorlardı. Bazıları ise, Bizans suray- harda bir hayli aşk macerası yaşamış “an, Patrik Nikeforos ile bir Prense - ———... lg) Kumandan (karan) in sevcasi (Dama- İ in mezarı olan (Kız kulesi)... KR Vi Zi AN e l Yazan: ZİYA ŞAKİR cadısı Yarım asıdanberi manastırın kapıcılığını sin gayrimeşru münasebet mahsulü ol- duğundan bahseyliyorlardı. Birkaç ih- tiyar rahibe ise, sihirbazlık ve büyü - cülük töhmetile diri diri ateşde yakıl - mış olan dinsiz bir keşişin kızı olduğu- nâ kaneat getiriyorlardı. Kendisine, Cadı Marya ismi verilme- si de, sebebsiz değildi. e Çünkü, altmış yaşını bir hayli geçtiği halde, vücudü bir genç kızın vücudü kadar sağlam ve çevikti. Onun, bir kere bile başının ağ- rıdığı görülmemişti. Rahibeler, onun bü halini tabii telâk- ki etmiyorlar; kendisini sihir ve büyü ile tedavi ettiğine, atfeyliyorlardı. Marya, dalma berkesten ayrı yaşı - yordu, Gündüzleri, daima kırlarda do - laşıyor: bir takım otlar ve kır çiçekle - ri topluyor. Bunları manastıra getiri - yor.. hücresinin ocağında o kaynatıyor ve bun'ardan, muhtelif sular çıkarıyor- Bazan da hücresinde, yüksek sesle, anlaşılmaz bir lisan ile ilâhiler okuyor, şarkılar söy'üyordu. Bu manastırs, ne zaman o gelmişti? Bunu bilen yoktu? Yarım asırdanberi manastırın kapıcılık vazifesini ifa eden keşişlerin hemen (o hepsi; onu burada gördüklerini tâdia ediyorlardı. Bu kadının en garib tarafı şurası idi ki: Ne kendisi başkâsını seviyor.. ve ne de, kimseden muhabbet bekliyordu... Arkadaşlarile kavga etmek, âdeti de - ile de hoş Keçindiği Sert yüzlü ve katı sözlü idi. Bir kaplan kadar vahşi ruha malikti, Kalabalığa girmezdi. Ki- yapan keşişler bile onu bilmiyorlardı lisede, en tenha köşede ibadet ederdi Hattâ yemeklerini bile, dalma hücre - sinde, tek başımı yerdi. İşte, Cadı Marya, manastırın derin sükünu içinde böylece yaşayıp durur «- ken, Aspasya ananın manastıra gelme- si Üzerine, birdenbire ( sinirlenmişti. Kısa bir zaman sonra, genç ve dilber kadın başrahibelik mevkiine geçer geç mez, Calı Marya, büsbütün değişmiş - ti, Adeta cinnet getirmiş gibi bir hale gelmişti. Aspasya ana İle hiç karşılaşmamak istiyordu. Onun riyaset ettiği âyinlere iştirak etmiyordu. (Hattâ, manastırın loş dehlizlerinde ona o rastgeldiği za - man, derhal haç çıkarıyor, ve söylene söylene geri dönüyordu. Manastırda yaşayan bütün rahibele- re kendisini sevdiren.. bunun için de, adeta (azizler) derecesinde hürmet ve muhabbet gören Aspasya ana, bu ga - rib kadını ıslah etmek ve onü arkadaş - larına sevdirmek için, ne mümkünse yapmıştı. Fakat, bir taş kadar katı olan bu kadı üzerinde, en küçük bir tesir husule getirmeğe muvaffak camamış - t. Hattâ bir paskalya günü, Aspasya a- na, bütün arkaklaşları içinde ona nasi- hat vermek istemişti. (o Fakat, bu tok sözlü kadın: — Sen.. sen mi bana doğru yolu gös- tereceksin? Sen, kendi yolunu görmek- ten bile âcizsin. Diye, mukabele etmişti. e m aş İstanbul belediyesi (Arkası var) iâna Senelik muham. — İlk kirası teminatı Arnavudköyünde Lüfiye mahellesinde Elçi sokağında 3261 72,00 540 numaralı ev » » > » Arka » 1227 N, Ev 36,00 2,10 > » » » Küçükayazma » 11-43 » >» ©),00 4,50 > » » » » » dal » » 8,00 6,00 » » > » orta » 19» > 60 4,50 » » > » Küçükayazma » ilİ7 » > 4800 3,60 » , EN Elçi o» 8065 » > 48,00 8,6) > , > > » 41» » 480 8,60 > . » » Küçükayazma » 18-10 > >» 48,00 3,60 , » , > » 8063» » 720 5,40 » , > » Aralık » 1226 > » 66,00 496 p ” ” pp Küçükayazma,, 1643 ,, ,, 60,00 4,50 " " “ * ” "Bb » y 720 640 » " ” “ yö "May, ş 7200 6,40 " ” " " Ön ” #3, , 40 3,0 » ” n Küçükayazma., 1-3 si v ve dükkân 120,00. 9,00 Topkapıda Fenal mahalle ve sokağında 2 N, Serçavuş Yusuf ağa mektebi 48,00 8,60 Gulatada Arap camii mahallesinde Boğluca sokağında N. 4 Sarı Emine Hatun mektebi 48,00 8,00 Kocamustafapaşada Kocamustafapaşa medresesi 940 - Mayıs sonuna kadar 160,00 14,25 Son Posta'nın tefrikası: 88 EZ aron de Tott'un hâtıraları Saray kapısında vezir başı Padişahın emirlerini yerine getirmeyen Emin Paşanın başı nihayet koptu ve saray kapısına asıldı. Terelime eden: Hüsayin Cahid Yalçın Bu İtalyan doktoru türkçeyi zahmetle konuştuğu için, bana irad edeceği sual - leri tahrirt olarak eline verilmişti. Ben de cevablarımı yazdım. Padişahın be - nime bu muhaberesi hakkımda itimadını davet etti. Fakat padişâh benden artık gizli tutulamıyacak hizmetler taleb edin- ciye kadar vezirlerden bile gizli kaldı, Emin Paşa veziriâzamlık ve kuman - danlık için icab eden ehliyet ve iktidarın hiç birine malik olmadan, sırf şahsi men- faati uğurunda, hareket edpi duruyor, veziriâzamlığı rahat rahat muhafaza ve başkumandanlığı da harbe başlamadan sulh yaparak şan ve şeref ile ifa edebi - leceğini zannediyordu. Mütaassıb müs - ümanarın ilhakile ordusu her gün daha ziyade çoğalıyordu. Biraz sonra ordu im- peratorluğun en tehlikeli bır düşmanı ha- line geçmişti, Yiyecek kıtlığı, bu aç ka- labalık içinde mutad hale gelen karışık- hklar, yiyecek tevzilerini takib eden yağ. ma, bundan tevellüd eyliyen kita, idare aşikâr suretle berbad olunca, gittikçe a- zalan ve muhkir bir hale düşen oto - rite, hâsıl her şey bir mağlübiyet vu « kua geleceğine delâlet ediyordu. Ordu - larının muvaffakiyetine yegâne hakiki bir aâka gösteren padişah vezirine yeni bir tedbire tevessül etmesi hakkında e - mir göndermişti. Emin Paşa buna itaat sizlik etmek mes'uliyetini üzerine alma. ğa cesaret etti. Onun yanlış siyaseti boşa çıktı, ordusu mağlüb ve perişan oldu. Biraz sonra, daha harfi harfine tatbik ve icra edilmiş bir emir Emin Paşanın başı. nı süray kapısında teşhir etti, üzerinde Şu levha vardı: Doğrudan doğruya padişah tarafından gönderilen sefer plânı icra etmediğin « den dolayı, Onun yerine Moldovancı geçti. Bu ye mi vezir daha mahir olmamakla beraber daha müteşebbis ve faal göründü. O dla mağlüb oldu. Fakat vüzeratı kaybeder - ken yüksek olduğu kadar tehlikeli olan bu mevkit elden kaçırmaktan başka bir felâkete uğramadı. Veziriâzam olacak ka- İbiliyette hiç bir kimse mevcud değildi. Kumandanların mağrurane cehaletle - rine, madunların manasız szametleri in - zimam ediyordu. Arkalarında büyük bir topçu kuvveti sürüklüyen Türkler her ve. silede düşman toplarının ateşile yıldırı- ma tutulmuşa döndüler. Uğradıkları fe- İfiketin acısını yalnız Rusları suiniyet ile itham etmek suretile anliyorlardı. Kendi İ topları iyi tertib edilmemişti. “Topçular da iyi değildiler. Türklerin sözlerine göre, Ruslar topla- rinin üstünlüğüne güveniyorlardı. Filha - k'ka, ateş açtıkları zaman kendilerine yaklaşmağa imkân yoktu. Fakat hele bir bu ateşi kessinler, cesur bir adam gibi kılıçlarına sarılarak karşımıza çıksınlar, © zaman bu kâfirlerin müslüman kıhcma mukavemet edip edemiyeceklerini görü - rüz diyorlardı. Ahmak mutaassıblardan mürekkeb bir sürü kalabalık Rusları mübarek Ramazan ayında hücuma kalk- tıklarından dolayı müahazeye bile ken - dilerinde hak görüyorlardı. Padişah düşman obüslerinin Türk sü- varilerin! iz'aç etmiş olduklarını duyunca benden bu topların resimlerini istetti. O- büsler İstanbul için henüz yeni bir icad idi. Avrupada kullanılan muhtelif topla. ri öğrenmek için izhar ettiği merakı tat. mın etmek Üzere padişaha Saint - Remy- nin hatıralarını gönderdim. Bunların an- cak resimlerini tetkik edebilirdi, Saray- dan çıkacağı vakitler bunları maliyetin - Yukarıda semti, senelik muhammen kiraları yazıl olan mahaller birer sene müddetle kiraya verilmek üzere ayrı aYrı açık artırmaya konulmuştur. Ş v meleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 5/5/980 Cuma günü saat 14 bugukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar, dd) (2865) deki adamlarından biri taşıyordu. İlk Hinastm maliye işlerine tevcih et - tiği yukarıda görülmüş olan Sultan Mus- tafa, hiç bir muvaffakiyet elde edemeden birçok para sürfettikten sonra, vezirlerin teklif ettikleri yeni masraflara yazarlı Ha kalkmağa başladı, Vezirler onu ha - sislfkle Hham ettikleri halde o da etra « fmdaki oedebsizleri zenginleştirmekten başka bir şeye yaramıyor dediği uysal Yığından dolayı kendi kendisini müaheze dığını sakin bir gözle seyredebilmesi z01- du. İlk müsademede ezebileceğini zannet- tiği düşmanlar Tuna üzerinde galib gel - mişler ve Akdeniz toplu adalarında ye ni bir istilâ tehdidi göstermişlerdi Padişah #aaldi. Her tarafı dolaşıyordu; her an yeni yeni sulistimaller keşfediyor. i du. Bundan vezirlerine şikâyet ediyor ve fonları korkudan titretiyor, fakat hiç bir semere hâsıl olmuyordu. Vezirler cidden arzu etseler bile intizamı ve işlerin yo - lunda gitmesini temine muvaffak olamaz- İardı. Tâ Asya içlerinden orduya gelen yeni kuvvetler Boğaziçinden geçiyorlar, İstanbulda tevakkuf ediyorlardı. Bu Ba- biğliye müzaheretten ziyade onu tazyik içindi. Bu gönüllü lerin şefleri 8s İfer için alacakları tahsisat hakkında müs zakere ettikleri sirada, payitaht sokaklar rına yayılan tepeden tırnağa kadar mü « sellâh bulunan bu Asyahlar, gece gün « düz, dörtyol ağızlarında gelen geçeni $0- İ yuyorlar, böyle şerirlerden kurtulma « nın müstacel bir lüzum teşkil ettiği ka « naalini vererek müzakereleri tesri edi « yorlardı. Bunların küstahiıklarını tedib edemi « yecek kadar zayıf olan hükümet hiç bir (fayda olmadan pazarlığa kalkıyor, sonra hiç sıkılmadan onların ârzularına boyun eğiyordu. Birbirini müteakib payitahla gelen bu huydudlar arasında, Lâzlar (1) memle « ketinden yola çıkmış bir kuvvet, kendile. /rine mensub hir kaç Yeniçerinin (2) Bo- Bazda Hisar kalesinde (3) mevkuf bulun» duklarını İstanbula geldikleri zaman hü ber aldılar. Bu kuvvete verilecek para kararlaşmış ve tesviye edilmişti. Fakaf mevkufların tahliyesi talebini de ortaya sürdüler. (Arkası var) (1) Lüzlar ülkesi Karadenizin cenub kiyie m boyunca tmtidad eder, ve Sinob, Trabzon şehirlerini ihtiva eyler. (2) Otuz beşinci orta olduğunu zannetti « Bim bu kuvvet çok kalabalıktır. Çünkü Lâz« lar hiç bir zaman başka bir ortaya girmezler, Bayıları otuz bine kadar çıkıyor. (3), Teosiye edilmek yahud boğulmuk is « tenilen Yeniçeriler buraya hapsolunur. Bun dan dolayıdır Ki buraya atılmak çok müş « kül bir vaziyete düşmektir. TURAN Tiyatrosu Bu gece ZOZO DALMAS ve HALK OPERETİ tam kadrosile (ZIRDELİLER) Operet B perde Kapoçalli orkesirim ve bale. Fintlarda s#m yoktur. Yatak, yemek ve çalışma odalarile salon takımları. vel hasıl ber nevi mobilyalar; BAKER (eski HAYDEN) me- ğazalarında teşhir edilmekte ve her yerden ucuz fiat ve müsaid şartlarla satılmaktadır. ViKİNG Markalı SÜT MAKİNALARI Hem şek iyi ham şok wenr.. Üstelikte Ikramiyelidir Türk - Avrupa Lid. Ş. Galata Porşembepasar 61 e aaa a Ea ae

Bu sayıdan diğer sayfalar: