7 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

7 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Benek ali 2, Tİ er, # 4 mani kam in 8 Sayfa SON POSTA Temmuz 7 İngilterede kadın askerlerin kıyafetleri e Geçen hafta Londrada, İngiliz Kralının huzurun « da büyük bir geçid resmi yapılmıştır. Bu geçid resmine kara, deniz ve ha - va kuvvetlerine merbut kadın yar * © dımcı kolları da iş E tirak etmişlerdir. E Kadın yardmcı | koliarı omensubini, ğıdaki muhtelif üniformaları taşi * maktadırlar. Deniz yardımcı servisi mensubu Edebi tefrikamız: 7 e m e TN Me, 3 Oda Kapısını açıp sessizce içeri girdi. Ayaklarının uçlarına basa basa yürüdü. Odanın ortasında, küçük bir iskemlenin üzerinde bir idara lâmbası yanıyor, yere serili bir yatak içinde ihtiyar bir kadın uyuyordu. Bir duvarın dibinde eski bir konsol vardı. Ona doğru yürüdü. Konsolun üst gekmesini yavaş yavaş açtı. Gürültü et. memeğe gayret ederek çekmenin içini karıştırmağa başladı. Sonra birer birer diğer çekmeleri de açıp el yordamile bir şeyler aradı. Fakat, aradığını bulama, maktan mütevellid bir can sıkıntısile yü. zünü buruşturarak konsolun önünden ayrıldı. Yatağın sol tarafında küçük bir sandık vardı. Onun başına giderek kapa. ını kaldırdı. Sandığın içindeki bütün bohçaları birer birer dışarı çıkarıp kat kat mralanmış çamaşırların arasına bak. #. Tekrar elleri boş olarak ayağa kalkıp iki küçük pencerenin önünde serili ot minderin yanına giderek üstündeki do. kuma örtüyü bir tarafa itti. Bir elini, ot minderin yırtık bir yerinden otların âra- sına daldırdı. Müthiş bir küfür ederek parmaklarını otların arasından çekip çıkardı. Dişlerini ölke ile gıcırdatarak kendi kendine ko. Duşlu: — Yok!. Yok!, Cadı, kim bilir parala. rı nereye sakladı?!, Birdenbire yatağın başucuna geldi. Bir ayağile, uyuyan ihtiyar kadının sırtına vurdu. Sonra uyanmadığını görünce tek. rar ve daha hızlı vurdu. İhtiyar kadın, büyük bir korku Me sıç. rıyarak yatağının içinde doğruldu. Yü. zünde ve gözlerinde şaşkın bir ifade ile başucunda ayakta duran karâltıya baktı: — Ne istiyorsun oğlum, dedi. Niçin w yandırdın beni?! Karaltı, yatağın başucuna çömeldi. Hiddetle cevab verdi: — Ne oldu, uyandırdıksa sanki?. A. nam değil misin?. Kadın tekrar sordu: — Peki. ne istiyorsun oğlum? dedi. — Ne istiyeceğim, para İstiyorum iş. te... Meteliğim kalmadı. Bana para Mi. — Bende para ne arar yavrum?, Val: lahi, billâhi yok!. Nem var, nem yoksa sana harcadım bilmiyor musun? Komşu. ların tahta ve çamaşırlarını yıkayarak Yulup ta sana vereyim oğlum?!. Sivil hastabakıcı (o Kadınlar kara vurup haykırdı: ordusu mensubu — Vân bırak koca karı!, Lâfı pılsa dünya tadına doyulmaz nın sakat, çürük bir âlem olduğunu an- uzat. İsıl elin varacak beni kesmeğ; (C Son yirmi beş yılın meşhur cinayetleri:4 |) Anasını öldüren hafiz Ana katili sarıklı genç hir sabahı yün doğarken Yenibalıçe meydanında asıldı İhtiyar adam; eluşallah öyledir? Ben yanılmış olayını?» dedi ma. Bana bu gece muhakkak para vere.'ni, beri öldüresin diye mi medreselerde ceksin. Belâya sokma başı İhtiyar kadın ellerini yüzüne kapaya, İledim, büyüttüm! rak ağlamağa başladı: okuttum, hafız yetiştirdim. Baktım, bes Ahmed, bir ayağile döşeme tahtasına — Yemin ediyorum oğlum, sen müs. |mülhiş bir tekme atarak haykırdı: lüman değil misin? İnanmiyor musun, bir de hafızı kur'ansın'... Tekrar yemin edeyim istersen?.. Vallahi yok. billâh; yok Ahmed, oğlum!. Ahmed, annesinin saçlarından yakalı. yarak çekti ve suratına bir tokat yapış. tardı. Bir taraftan küfrediyor, bir taraf. tan da söylüyordu: — Yok ha.. öyle mi? Yalan da söylü. yorsun ha!. Ben biliyorum sende çok pa. ra var. Komşular bile öyle söylüyor. Çı. kar koca karı!. Paraları çıkaf, Sarı lira. ları nereye gömdün ise git oradan çıkar. Senden bu gece para almayınca bir yere kıpırdamam. Beni belâyı sokarsın!. İhtiyar kadın, can acısile haykırarak Oğlunu göğs'inden itti; — Ne yaparsın bana söyle bakayım” Öldürür müsün beni?. Yok diyo; na.. yemin ediyorum, kâfir, H 2 mıyör müusun?!.. Canımı mı ala Ahmed, ellerini dizlerinin üstüne yayarak anasına doğru eğildi. sesle cevab verdi; — Vallahi canını alırım, koca Seni pırasa gibi lokma, lokma değri! Çabuk paraların yerlerini göster!,. Kısa fakat derin bir sessizlik oldu. A. güçlükle karnımı doyuruyorum. Sen bir |na, oğul birbirlerinin gözlerine bakakal, müezzinsin, aylığın, gençliğin var.. bana |dılar. Kadın, zavallı ve inliyen bir sesle sen yardım etmelisin, ben nerede para|sordu: — Demek, beni kesersin, beni öldürür. Oğlu, bir yumruğila kadının omuzuna |sün öyle mi?l. Senin dinin, imanın yok mu? Allahtan korkmaz mısm sen?, Na. Ben ae âlem|tün hastalıklardan koruyacak bir keşif olur. Bütün bunlar medeniyet dünyası- | yapmakmış. Ben de buna dair bir fıkra yaza - dirdr. Sandığın başına götürdü. OYDEKİ DOST Burhan Cahid Yazı masaan başına geçtiğim za-İlestirdim ve derhal evden çıktım. Her- man kendi kendime ve yüksek sesle; — Ey, haydi bakalım. İş başına, ge- vezeliğin sıras: değil, Dün tarih oldu. Bugüne bakalım! dedim ve yazılarıma basladım. Başladım asmma... Hafta tatilin der sonra duyduğum o rahatlık. Ferah- lk yok. Elimdeki kalem dizleri tutul muş yarış atı gibi tökezliyor. Kafasın- da fikir hamurunu bir çırpıda yoğurup fıkra, makale çıkaran muharrir bu s2 bah acemi bir marmiton. En canlı ve aktüalite mevzular üs- tünde çalışıyorum. Günün dünya hâdi- seleri. Bunlara birer espiri sıkıştırıp çeşni vermek hiç de zahmetli bir :ş de- Bil. Değil amma beceremiyorum işte! Muharrirlik garib meslektir. İnsan çok defa en ağdalı bahisleri birkaç te- ye fikirle berrak bir su haline getirir de bazan en püfden fikirleri çözüp iş- yemez. Herhalde bugün iyi bir gü- nümde değilim. halde matbaada daha iyi çalışacağım. * Matbaada kimseler yok. Gazetelere göz gezdirdim. Yeni ve mühim şeyler yok. Dünyanın derdi bitmez. Biri bit - meden biri çıkar, Bazısı da müzminle- şir. bulanır, cerahatlenir, sürer, ve gözete sayfaları da bunlarla do lar. Dünyaya (o sükünet, saadet vâdeden bir takım insanlar var- dır. Kendi kendilerine tez icad etmiş - ierdir. Bunların fikirleri kabul edilir. se insanlar kuş.sütünden başka her ni. mele nail olurlar, karınca derisinden elbiseler giyip, bülbül beyni ile kar:n- ların doyururlar. Yer yüzü cennet © Yur. Denizlerin suları portakal şerbeti kesilir. Gökten yağmur yerine gül su- ları. Kar yerine amber çiçekleri dökü- Yir. Yerden çimen yerine ipekler fış- kırır. Velhasil insanların keyfi dört üstü olur. Bunlara karşı cephe alanlar da ayni latyorlar ve bu iddialara, yani âleme |cağım. Böyle mevzular maya gibidir. çe ki düzen verip insanları zevk'erin-İNe kadar sulandırırsan kaldırır. İçine den yirmi dört saat şıkır şıkır oynat -İbiraz ukalâlık biraz alay katıp arasına mak istiyorlar. Hiç kimse çıkıp da: da bir #ki espiri serpiştirdin mi göğ - — Bunların hepsi saçma. İnsanlarda İsünü gere gere imzanı atabilirsin. Çün- hırs oldukça dünya yüzü sükünet bul-İkü bir takım insanların çok güzel, ori- maz!» diyemiyor. Bir yanda bir kan -İjinal fikirleri vardır. Fakat bu fikirleri ser serumu keşfedip birkaç tabiat kur-|ifade etmesini beceremezler. Bu vazi - banını kurtarmak için kafa patlatıyor. |fe de muharrirlere düşr. Biz sağlam, o- lar. Bir yanda iki karış toprak, iki avuç|rijinal fikirleri ballandırmasını biliriz. menfaat için milyonlarca insanı boğaz| Öyle ise ömrünün otuz altı yıbnı ens- boğaza getiriyorlar, Bu müvazenesiz -|titüde mikrob aramakla geçiren meş- lik, bu şuursuzluk devam ettikçe me -|hur profesör hakkında ben de biraz deniyet dünyası belâdan, kazadan kur-|ukelâlık edeyim. tulur mu? Dedim amma kafamda bir sersemlik Önümdeki Paris gazetesinde meşhur |var. Bu mevzuu kıvıramıyacağım. Çe- bir alimden bahsediliyor. Yirmi iki Ya-|vir bakayım sayfaları. şındanberi Pastör enstitüsünün lâbura| Hayatımda bu kadar kısa bir günüm tuvarlarından çıkmamış bugün elli 5€-|olmadı. Neden bilmem. kiz yaşmda imiş. Demek kırk yıla ya-| Hiç bir sıkıntım da yok.. Derdim yok. kım mikroskop başında. Evlenmemiş, | Arkadaşlarım arasında belki en neş'eli- gezmemiş, kitablar ve âletler arasında|st, gamsızı benim. Bir kere evli deği - yaşamış. Gazeteciler kendisile konuş-İlim. Kimseye hesab vermiye mecbur mak için bir buçuk ay beklemişler. N!-İdeğilim. Bir gönül davam da yok. Ne hayet bir gün enstitü direktörünün) sevgilim var ne sevenim. Şimdiye kadar yardımı ile baskın vermişler. Haberi|çok şükür böyle bir tehlikeye düşme- olmadan resmini çekmişler. Fakat me-İâtm. Bundan sonra düşeceğimi de zan salsine aid ağzından bir kelime alama- etmiyorum. Çünkü hayalimde o kadar maşlar. Bu Alim, fazıl adamın bütünlaşk buhranları yarattım ve yazdım ki Kâğıdlarımı toplayıp çantama yer -İiddindadırlar. Onların da dedikleri ya- |düşüncesi hayatı uzatacak, uzviyeti bü-İçimdi ciddi bir aşk bana masal, hikâye — Hâlâ boş lâf ediyorsun be karı!... Bırak şu cadılığı da, sarı lirsların bana yerini göster!. Kalk, kalk, haydi!. Yoksa döşeme tahtalarının arasına mı attın? Ne yaptımsa, nereye gömdünse çıkar... Yoksa... Anasını, Kolundan tutup ayağa kal İçleri, dağıtılmış çamaşırlarla dolu bohçaları işaret ederek: — Söyle, bu sandıkta para var mı? dedi. Kadın, buruşuk yüzünden akan gör Yaşlarını sildi. Korkudan titriyen bir see. le cevab verdi: — İnan oğlum!, Hiçbir yerde on param yok. Bu akşam bile kuru ekmek yiyerek 2 Param. olsa senden esirgermiyim 7ö,30. Hare lmakliğemleri: F" gi kolunu bıraktı. Kon. “st çekmenin #çinden daş saatıdası, başını çevir Yang 5 vi Açık dedi. Ne yapıyor. pm 4 verdi; ig — İnam. eği. Seni kesece. ğim cadı. İşte ustura. Bunu seni kesmek için dün bilettim!, Kadın, gözlerine ve kulaklarına inan. mıyarak şaşkın şaşkın kekeledi: — A. a. yarabbi sen bu çocuğa akıl ve merhamet veri. Sonra kapıya doğru geri, geri gitti Kaçmak istediği anlaşılıyordu. (Devamı 12 inci sayfada) gibi geliyor, Arkadaşlarım arasında n- fak tefek macera geçirenlere bile hay- ret ediyorum. Uzaktan, yakından kula. ğıma gelen aşk vak'aları bana şişirilip roman yapılacak birer yazı mayası olu- yor. Bana öyle geliyor ki böyle mace - raları yaza yaza kanıksad'm. Güzel bir kadın, hoş bir tesadüf beni yalnız mes- lek noktasından alâkadar edebiliyor. Arasıra bekâr âlemlerinden dediko- dular da sızıyor. Falan hanım filan bey e sevişmiş. Bir aile münasebeti nahoş bir maceraya dökülmüş. Yahud bir bas loda şöyle bir skandal olmuş.. bütün bunlar bana gülünç olduğu kadar tabil görünüyor. O kadar çok ve o kadar sık ki! * Öğle yemeğini birkaç arkadaşımla | beraber yedim. Eski neş'em yerine gek di. Sersemlikten kurtuldum. Hafta te tilini nasıl geçitdiğimi soran arkadaş « lara çiftlik vak'asını tatlı tatlı anlat « tım. Aramızda bulunan bir mecmuâ sahibi: — Enteresin bir tesadlif. Bu çiftlik sahibi ile konuşurken resimler çekme" liydin. İyi bir röportaj olurdu. Dedi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: