19 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bekâr erkeklerin iddia ve ithamları “ Kadın denen iki elli, iki ayaklı şeytanlarda ne var ki... Merhamet mi? Asla! İtaat mı? Katiyen! Sadakat ve kanaat mı? Ne gezer? Hayır, evlenmiyeceğim,, © |. Çapkur (Vize): 422 yaşındayım. Maaşım bir alleyi ge. çindirecek miktardadır. Bir genç kızla evlenmek istedim; fakat annesi mâaşımın | azlığını ileri sürerek kızını vermedi. Kız. Ie anlaştığımız halde annesinin bu şe - kilde reddetmesi ve İleride kuracağımız mes'ud yuvaya mâni olması daha birçok kız anne ve babalarının tuttukları bir yoldur ki, biz evlenmek istiyen gençleri evlenmek hevesinden vazgeçiriyor.» —>> © Celâl (Ayasofya): «Günlerdenberi devam eden anketi - nizi takib ediyorum. Günden güne artan hararetli münakaşalarda, erkek olduğum balde genç kızlarımızı nisbeten haklı gö. rüyarum. Erkeklerin bazıları bir balo için evini terkeden ailesinden şikâyet ediyor, kimi kadınların son zamanlardaki fanta. zi meraklarını ileri sürüyor: kimide sa. behleyin karısının saçlarını siyah bıra - kıp akşam sarı bulduğunu anlatıyor. Ka. dınlar ise erkeklerin osarhoşluğundan, buysuzluğundan ve daha birçok hazme, ğilmez ahlâklarından dem vurarak derd. lerini döküyorlar. Ben de bekâr bir oku. ycunuz olarak bu derd dökenler arasına karışmak istiyorum. Yaşım yirmi doku mesleğim camcılık.. Henüz bekârım. İyi| pera kazanıyorum. | Evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmak m büyük arzularımdan biridir. Fakat buna engel olan bazı sebebler var. Ya - Bayım: 1 — Bir aile yuvası idare etmek için yaşımı kâfi bulmuyorum. Olgunlaşmak daha üç seneye mütevekkıf., 2 — Çok asabi ve kıskancım. 3 — Evlendikten sonra karımın tama. Men bana tâbi olmasını isterim. Onun da fak tefek arzularını yerine getirmek ge-| rektir. Süs, tuvalet koca içindir. Bir ka. dın kocasını memnun etmekle mükellef. lir. Bu vazife de kocasının maddi vazi . İesine göre hududlanır. Türk kızının İyi bir zevce ve sma ol . hak için yaratılmış olduğuna İnananlar. danım. İçlerinden fenaları da çıkabilir, Fakat gene bilirim ki çoğunu fena yola mvkeden biz erkekleriz. Güzel kadinlar karşısında irademize sahib olamıyor. ne | yapacağımızı şaşırıyoruz. Eve gece yarı - ları, gene bayanların yazdıkları gibi sar. boş ve huysuz döner, kadına dayak at. mak İsteriz. Eh bu kadın da insan! Bir lokma ekmek için bu hakaretler çekilir! mi?,. Gerçi onu tahrik ettim, gururunu! şahlandırdım. Onu vaktinden evvel ol- durulmuş meyvalar gibi belki biraz in- tittim bile, Fakat bunda da benim gü- hahım yok ve bu kadınları kızdırmak - tan hele ukalâ olanlarile alay etmekten hoşlanırım. gerçe onunla alay etmek hatırımdan geçmedi, geçmedi amma öyle vaziyetler oldu ki bir an içinde iki düşman olduk. Ve böyle düşmanlıklar- da dalma olduğu gibi bir anda barıştık. Böyle barışmalar iki insanı birbirine eskisinden daha fazla yaklaştırır. Ha- yat tel&kkilerimiz arasında 6 kadar ay- kırılıklar olduğu halde fikirlerimizle değil belki yislerimizle anlaştık. Babasının ısrarına rağmen çok bir tey yemiyen Vildan hemen hemen hiç konuşmadan da kalktı ve istirahat ede- ceğini söyliyerek bizi yalnız bıraktı. Heyecan verici, sürükleyici bir film seyretmiş gibiyim. Hem öyle bir film ki henüz neticesi belli değil. Bir hafta- danberi içli. tath bir mevzu yakalamış gibi yarı dalgın yarı neş'eli yaşadım. Bir erkek bütün arzularını bekârlıkta yaptıktan sonra evlenmeli, böyle olursa, d olur, mahkeme kapılarında da sü. —b © İsmail K. P. (Ankara elektrik şirketinde memur): «Anketinizi hiç şüphe yok ki, ben de seve seve okuyarak takib ediyorum. Şim. di de, bekâr olmaktan dolayı sizedü. şüneelerimi kısaca yanyorum. Bayanla - rın kaldırdıkları kazan beni sadece gül - dürüyor. Kabahatlerini bilip oturseakla. rına Üstelik bir de bize çatıyorlar. Hem suçlu, hem güçlü diye bir lâf vardır. İşte bu.. Kısaca size şunu bildireyim ki, . belki bilmiyorsunuzdur . bayanlar bir nevi şeytandırlar ki, asıl şeytan ellerine sü dökemez. Şeytanda hiç olmazsa bir par ça merhamet vardır. Bu ikieli,ikla. ydklı şeytanlarda ne var ki: Merhamet mi? Asla!.. İtaat mi? Kat'i, yen!.. Sadakat ve kanaat mi?.. Ne ge 20Tİşe 26 yaşındayım. Bir genç kızı sevdim. Çılgınca seviştik. Bana her zaman, «be. hi senden kimse ayıramaz» diyordu. Hal İi, benden güzel ve zengin bir genç ulmuş. haberim yok benim tabi. se - vişmişler; duyunca, kendisi için ne ka . dar yanıp tutuştuğumu, ayni sözleri de kendisinin dalma tekrarladığını söyle - dim. Ağlıyarak, yerlere kapanarak bu hale bir nihayet vermesini yalvardım. Bu yalvarışıma en büyük düşman bile acır, merhamet ederdi. Bırakalım bu acı ta - rafı da niçin evlenemediğimizin sebeb » lerini hülâsa edelim: 1 — Mahkemelerde boşanma davaları süratle görülmeli, 2 — Kadınların dışarıda çalışmalarının. önüne geçmeli. 3 — Kadınlarımız sadakste, kanaate ve İdareye azami ehemmiyet vermeli, Bu şartları haiz bir bayan bulsam, al. tan bulmuş gibi sevinerek alırım.» > © Niyazi Yüksel (Adresinin neş- rini istemiyor): > «Muhterem gazetenizin açtığı ankete verilen cevabları okudukça haksız isnad ve ifhamlara dayânamıyarak, bende #ikirlerimi açıkça yazmak mecburiyetin. de kaldım. 37 yaşında olduğum halde ben (Devamı 10 uncu sayfada) OYDEKİ DOST <Pushan Cahid Bu sabahtanberi irademe hâkim deği- lim. Rüzgâra kapılmış bir yaprak gibi- yim. Sevinmek. düşünmek, hayal kur - mak gibi garib hisler ve cereyanlar içindeyim. Bir macera başında mıyım? Gülünç bir ale sahnesinde miyim, yok- sa başımın. etrafında dönen bir hâile mi var? Her şeyden evvel tesadüfün önüme çıkardığı bu genç kadın bir muamma.. henüz şeklini ve hüviyetini bulmamış ruhunda iradesini yenen bir isyan var. Bu isyan neye karşı, talihsizliğe mi, yoksa doğrudan doğruya hayata mı? Bazı ruhlar saadetten nefret ederler. Her gelen saadeti teperler. Mes'ud gö- rünmemek için mes'ud olmadıkların * dan şikâyet ederler. Kendilerine me - lankolik süsü veren birçok kadınlar ta- nırım ki hayat bütün manevi ve maddi varlıklarile ayaklarına geldiği halde dalma bedbin dalma şikâyetçi hattâ muztaribtirler. Vildanın bu sınıftan ol- madığını zannediyorum. Çünkü o ba- zan bir çocuk kadar masum ve saf ola- adımlar cevab Veriyorlar Bekâr erkeklere karşı genç kızları müdafaaya kalkan ilk erkek ve bekâr okuyucu © Nevvare (Kadıköy Ali Suavi sokak 13 No.): «— Kız ve erkek bütün bekâr okuyu - cularınızın anketinize verdikleri cevab- ları merakla okuyorum. Görüyorum ki, her iki tarafta da itidal yok.. Ben de kı'. İzım, fakat diğer kızlar gibi hücuma geç- miyeceğim.. Bütün mücadele Niçin?. Birbirine her zaman muhtaç olan iki ta, rafın çarpışması ne dereceye kadar doğ. ru bilmem. Ben yalnız aradaki anlaşma. mazlığın kendimce bulduğum sebeblerini saymak için yazmak istiyorum. Bir erkek hayattaki bir iki tecrübe » sinden aldığı intiba fena olunca o fenalığı bütün kadınlara teşmil ediyor. Hepimize Jânetler savuruyor. Keza bir kadın da böyle... Ben bugün hepsine birden: Arkadaşlar. doğru düşünelim, ma - kul yazalım, gizetenin anket için açıl - mış olan sütunlarını bir harb sahası ol. maktan kurtaralım, Diyeceğim, Evlenmek sosyal ve ciddi bir mesele - dir. Evlenenler kendi keyfine değil, ce. miyete hizmet etmeği daha fazla düşün. melidirler. Bir cemiyet içinde her sevi » yede insan bulunur, Acaba evlenen yurd. daşlarımız, kendi seviyelerindekini ara» mak, bulmak arzusuna düşüyorlar mı? Hayır!.. Değil mi?.. Evlenip te bir takım sebeblerle ayrıl dıklarım yazanlar evlenirken bunudü. şünmüş müydüler? Gene hayır!,. Çünkü çok defa zengin bir kızla evle. nen parasız bir gence, vaziyeti içtimai « orta bir silenin kızına hepimiz tesadüf etmişizdir. Bunlar muhtelif osebeblerle oluyor. İZengin &ız belki çirkindir. Belki kırkı İ geçmiş bir duldur, belki sevimsizdir, yak nız zengindir. Halbuki genç ve yakışıklı olan erkek onu parası için almıştır. Bu sebebden teşekkül etmiş olan bir aile ha. yatının asıl bir neticeye bağlanacağını tahmin etmek pek güç olmasa gerek... Diğer taraftan mevki ve paraya kıymet veren kızlarımız pek çoktur. Böyle kız - lar da izdivacı bir para meselesi sayar. larsa tabii ki bu nevi izdivaçların da ne. ticesi kötüdür. Bir de yaşları on sekize gelmiyen ço. cuklar arasında çocuklarla yapılmış iz. eş'esindeki ifade o kadar ber rak ki insan onu kucaklayıp sevimli bir bebek gibi sevmekten kendini alamı « yor. Bu zamanlar o kadar tabii ve te - miz ki hattâ şımarık görünen halleri bile göze batmıyor, Fakat bazı anları oluyor ki titiz, sinirli, geçimsiz velhasıl mendebur, çekilmez ukalâ gibi görü ” nüyor . Bu zaman onu hirpalamak, bem de hiçliğini, kofluğunu. manasızlığını, şi- marıklığını yüzüne çarpa çarpa hâka - ret etmek istiyor.. bugün sabahtanberi birbirine zid ne görünüşleri oldu? Huysuzluk bazı kadınlara çök yakı- şır. Hattâ sinirli görünen kadın benim hoşuma gider. Titiz. hırçın, seri bare- ketli kadınlara bayılırım. Fakat bunla- Tm bir de vara yoğa yüz buruşturan, en güzel şeye dudak büken yapmacıklı ta- kımı var kit tahammü' edilmez. Vildan bu saydıklarımdan hiç biri değil. Bir muamma! Şimdi dışarıda yabancı kokusu sez” dikleri için pencerelere doğru iri kafa- larin; kaldırıp kalın kalın havlıyan kö- beyi dinliyorum. — Geçen kış. aç kurt sürüsü buraya kadar inmişti. Ağıla hücum ettiler. Kö- peklleri salıverdik, Yarım saat müthiş relerden kurt olduklarında şüphe et - yesi yüksek, zengin bir erkekle evlenen| divaçlar da tabii kötü âkibete sürükleni. yor. Bu çocuklar güya birbirlerini sevmiş. ; tirler. Fakat hayatlarını kurtaramamış| (insanlar arasında, yapılan bir izdivacın nasıl bir netice vereceğini bir kere düşü. nelim diyorum. Çünkü memleketimizde düşünmden evlenenler o kadar çok ki...) Hakiki manasile memleketimizde düşü merek evlenmek az, fakat düşünmiyerek evlenmek o kadar çok ki. Böyle ciddi bir meseleyi çocuk oyun. cağı yaparsak fena âkibeti kendi elimiz. le hazırlamış olmaz mıyız?.. Eşlerinin kendilerini aldattığını iddia eden erkeklere gelince onlara da: «Bu| genç kizi nerede tanıdın”; diye sorsak| muhakkak ki cevab olarak onu bir çay. da tanımış olduğunu ve kendisine kur e. den yedi sekiz genç arasında bulunduğu. nu ve piyango isabet eden talihlinin ken. disi olduğunu söyler. Ben, diğer kızlarımız gibi kadınların| bepsinin emsalsiz birer cevher oldukla. rını iddia etmiyorum. Belki bunun için bana gücenecekler. Fakai anketinize ce. İvab veren Ankaralı bayanın da fikrine iş. tir#k edemedim. İtidal ile düşünelim. Evlenmek çocuk oyuncağı değil, iki taraf arasında ruhi ve içtimal anlaşma olmazsa nikâh salonlarının kapısına as ma kilid asıp mahkemelerden hafta ta. tllerini bile kaldırmalı. Kabahat ne yalnız erkektedir, ne de yalnız kadındadır. Kabshat duha ev. lenmenin ne demek olduğunu bilme. den evlenenler de içtimai seviyeleri ay. Bir genç kız: “Eşinin kendisini aldattığını söyleyen erkeğe (Bu kadını nerede tanımıştın ?) diye sorarsak mesele meydana çıkar!,, diyor Mezkür anketi ilk gündenberi takib e. diyorum. Okuduğum cevabları hep er « kekler yazıyor. Genç kızlarımızdan bir tanesi bile kendi haklarına yapılan tecâs vüzlere cevab vermek istemiyorlardı. On, İar sustukça da erkekler çok daha cesa , retleniyor, bu tecavüzlerini arttirmakta devam ediyordu. Halbuki kızlarımızın susuşu (yapılan tecavüzlerin iftira olduğunu bilmekten İleri geliyordu. Kızlarımız istikbalde çok kuvvetli bil, gilerle müçehhez olmak için azami bin gayretle çalişmaktadırlar. Onlar dane, #icede kuracakları aile yuvasına saadet temini için ne lâzımdır, onları öğreniyor. lar. Ana olmak ve evlâd yetiştirmek #1, Kirlerile evleniyorlar, Kızlar böyle düşünüp, böyle hazırla « Rirken bir takım bekâr erkeklerimiz on. ları bu iftiralarla mükâfatlandırıyorlar. Saymakla tükenmiyecek meziyetlerini gözden düşürmeğe çabalıyorlar. Bekâr erkekler bundan yirmi beş sene evveli göz önüne getirsinler, o zamanki kızlarımızla bugünkü kızlarımız arasında bir mukayese yapsınlar ve biç şüphe et. miyorum, bu mukayesenin sonunda bu. günkü kızlara yaptıkları haksız iftira lardan ve hücumlardan dolayı mahcub olacaklardır. Bekâr erkekler, genç kızlarımıza ha yat yolunda kendilerile müsavi olmak İstedikleri için mi hiddetleniyorlar, sırt, rı ayrı olan iki tarafın birleşmesindedir. Yoksa kadın kadındır. erkek te erkek... İİkisinin de meziyetlisi ve kusurlusu var, dır.» © Hüseyin Süzmen (Nizip): «1.7839 tarihli Son Posta gazetesinde «Bekârlar niçin evlenmiyorsunuz?; an - ketine cevab veren erkeklerin hücumla - rma karşı genç kızları müdafaaya davet eden yazınızı bir kere okumakla kana . madım, İfadeniz çok kuvvetli idi. Ve bekâr bir erkek olduğum halde genç kızlarımız na. mına size bütün kalbimle büyük ve de. rin tşekkürler ederim. iz gölgelere ateş ediyorduk. Canavarların sesleri kesildi. Köpekle- rin havlaması yatışt. Fenerleri yakıp dışarı çıktığımız zaman ağıl tarafında- ki kar yığınlarım kan içinde bulduk. Tam on bir kurd parçalanmıştı. Biz ancak iki kurd vurabilmiştik. Hayret ve dehşet içerisinde sordum: — Köpeklere bir şey olmamış mı? — İkisi yaralıydı. Tedavi ettik. As lan gibi oldular. — Kış burada herhalde korkunç o- lacak? — Bilkis pek keyiflidir. — Yollar kapanmaz mı? — Pekaz. Bazı yıllar hiç. — Nasıl vakit geçirirsiniz? — Av yaparız. Teşrinlerden itibaren av mevsimi başlar. Benim bir Hasan çavuşum vardır. Hani şu ilk geldiğiniz zaman size yardım etmişti. — Evet. — İşte o müthiş bir avcıdır. — Yal. — Evet. attığını vurur. Ayni zaman- ika. Onu da benden öğreniyor. — Burada balık avı olur mu — Mükemmel. Şamlar gölünde nefis sazan tutarız. Jacak? larına giydikleri çamaşırları, entarileri; mantoları kendileri biçip, kndileri dikiş nakışladıkları için mi onlar bir kabahat işlemiş oluyorlar? Bunlar sevinilecek, i£ tihar edilecek şeyler değil midir? Bir ağacın bir meyvasi kurursa, çü. rürse, kurtlanırsa bu hastalığı ve bu nok. sanlığı ağacın diğr bütün meyvalarıda vardır zannetmek büyük yanlışlık değil midir? Bekâr erkekler, kendi yaptıklarını bb düşünüp suçu nefislerinde bilseler, ken, di kendilerine ders vermiş olmazlar mı? Atalarımız şu sözü ne kadar doğru söy er: «Kendi ayıbıma körüm. Elin ayıbını görürüm. Tıpkı bekâr erkekler sizler gibi; (Devamı 10 uncu sayfada) Osman beyin nazik tara n bi ri de avcılık olduğunu sezmiştim. Ko- ruşup saçmalamaktan korktuğum için onun avcılık hikâyelerini dinlemeyi doğru bulmuştum. Osman bey bir kaş gecesi domuz için avcı postası kurdukları zaman domuz- ların sürü halinde nasıl üstüne hücum ettiklerini ve Hasan çavuşla ateş aça" rak nasıl muhakkak bir ölümden kur- tulduklarını, gene bir gün karaca avın. da izbe ararken ağaca sarılmış koca biz yılanın çözülüp üstüne nasıl yüklen « diğini ve gene Hasan çavuşun yılam kama ile doğraması sayesinde bugün yaşıyabildiğini anlatırken vakit gece yarısını bulmuştu. Gözlerimin kapandığını gören Os “ man bey: — Siz de yorgunsunuz. dedi. Odanısı göstereyim de yatın, yarın havuz ba « şmda görüşürüz. Merak etmeyin; gün doğarken köpekler kapanır. Önüme düşen Osman bey beni ikin. peklerinden hararetle bahseden Osman |da her avdan anlar. Balıkçılıklan 5aş-İci kata çıkardı ve bir kapı açtı. — Burası Vedadın odasıdır. Geldiği yak amma ben kızımla oğlumun ode» larını hazır tularım. Haydi Allah re bir boğuşma oldu. Bir taraftan pence-| — Sizin iyi avcılık maceralarınız o-|batlık versin. ” (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: