26 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

26 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bekâr erkeklerin iddia ve ithamları Kadınlara kabahat bulmıyan ve davayı başka cephelerden görüp muhakeme eden üç okuyucu ii i ve Bugünkü yeni yetişen nesil içinde, Tayni karakteri taşıyan, briyantinli ve öndüleli saçlı, artisi kuklası tipli, düşük © Rıza Peksöz (Merzifon): |sfancâ ne hâle geldiklerini hepimiz bili- 4 «Son Postanın eski bir okuyucusu, ay-iriz. | ni zamanda kıdemli bir bekârim. Ben de! (o Dalgıçları denizin dibinden su sathina Kadınlar erkekleri Şiddelle ihama devam ediyorlar Bugünün erkeğinde sadakat ve vefa yoktur. Hizmetçisi" ile bir olup karısını sokağa atan aile babaları insanda yuva kurmak cesareti bırakıyor mu?,, oZ.H. Bekâr Türk erkekleri, «Kadınların içtimai mevkimi Bunların içinde şahsan şahidi oldu-. Iğum en acıklım evin hizmetçisile beyinin takdir | bir olup karısmı iki çocuğile kendi evin ||| bu münasebetle ankete karışmağa ken-| yavaş yavaş çıkarırlar. Aksi halde der- 'dimde bir bak buluyorum. İha) ölümü veya ağır aksülâmelleri intaç Cevab verenler, bekâr kadınlar ye ers| eden arızalar meydana gelir. İşte dünün| kekler ellerine birer satır alınışlar, bir- birlerine insafsızca indiriyorlar. Bence her iki taraf ta mahdud vak'aları umu- ma teşmil etmek etmek suretile ayni ha- taya düşüyorlar. Maamafih hepsini bir- dereceye kadar mazur görmek lâzımdır. Bekârler muhitlerinden ilerisini görmü- yorlar. İşte ankete beraberce bakalım: Cevabların çoğu İstanbul, İzmir, Anka- radan, pek azı Konya, Mersin gibi yer- lerden gelmektedir. Evvelâ İstanbulu ele ala'ım: Bir milyona yakın nüfuslu şehirdir. Evlenecek çağa gelmiş genç kız, veyahud evlermesi iceb eden kadınlar on nüfusta bir farzedersek bu şehirde yüz bin genç oz ve kadm var demektir. Bekârların şikâyet ettiği tipler 3-5 haydi on bin ol- Bun! Geriye doksan bin kalır, bunların bepsi de mi hoppa, müsrif ve köü?.. Diğer büyük şehirlerimizdekileri de bu- na göre kıyas etmek Jâzimdir. Biz be- kârları eWlenmeklen ürküten kızların i- Mbarmı düşüren hâdiselerdir. Mahdud bir zümre kızların yollarını şaşırdıkları vekidir. Bu her millette böyledir. Bu- mumla beraber onların bir çoğuhun gü- nahını gene erkeklere yüklemek icab e- der. Onları aklaten gene bizler değil mi- yiz?.. Bir kımı safiyane, bir sevgili bul- mak, evlenmek gayesile, diğerleri şuur- mw bir halde uçuruma oyuvarlanmakta- dirler. Genç kızlar bilmelidirler ki, sokakta, parkta, sinemada, mektebde tanişp se- vişmek, bir yuva kurmakla neticelense bile, böyle bir yuvadan hayır gelmez. İş $e onların asıl kusurları buradadır. Önü- De çikan, hoşuna giden bir erkeğe hak- kımda hiğbir tahkikat yapmadan sevgili oluveriyorlar. Kızların itibarını kıran, bekârları evlenmekten ürküten sebebler bu kadar değildir, daha nice nice sebeb- ler sayılabilir. Biz mühim inkılâblar geçirdik. Eski- den yeniye geçtik. Bu geçişte elbet bazı- larınca bugünkü hayat başka türlü tef- sir edilebilirdi. İspanyada boğa güreşleri başlamazdan evvel, onları zifiri karan- ik mahellerde birkaç gün muhafaza &- derlermiş. Boğalar birdenbire aydınlığa Edebi tefrikamız: o 26 kapalı, koyu iaassubundan birdenbire aerbestiye karışan genç kız ve erkekleri- mizin bir kısmı üzerinde, olsa da bu aşı- rı halleri gösterdiğim misallere tatbik edebiliriz. Gelklim Anadoluya: Ben yirmi yedi yaşında İstanbtldan çıkımş, yedi sene- denberi İç ve doğu Anadolunun her ta- râfını dolaşmış bir adamım. Buralarda yeniye giriş yavaş yavaş ve daha mülâ- yim bir şekilde olmaktadır. Yukarıda ârzettiğim aksülâmellerre burada nadi- ren şahid olabilirsiniz. Buralarda hoppa, müsrif, kötü kız ve kadın pek azdır, Bu- hunla beraber, İstanbul, Ankara, İzmir, | Bursa gibi büyük şehirlerde doğmuş, )i- seyi, mruallim mektebini bitirmiş, yüz- leree, binlerce genç kadınlar vardır ki, (Ağrı) nın. (Van) ın, (Hakkâri) nin, (Siird) in kazalarında kocası ve çocukla- rmı bağrma basmış sabırlı, mütevekkil ve mes'ud bir halde yaşamaktadırlar. Bekâr arkadaşlar, biraz insaflı olalim, evvelâ iğneyi kendimize, sonra çuvahlızı başkasma botıralım.» <> © A. Orgun (Şişli): «Gazete havadisi, anket, fikra, maka- le.. ne olursa olsun son aylarda gazete- Jerde şu şekilde şeyler okuyorum: «Ev- lenmelerde kolaylık, boşanmay! kolay- laştırmalı mı? Bekârlar niçin evlenmi- yorsunuz? Ve nihayet genç kızlarımız çe- vab veriniz?.. Dmek ki bir içtimai derdimiz var.. ce- miyet bunu bize hissettiriyor. Bir derd| var.. belki yarın bu derdi geçirmek için çareler bultmacak veyahud derd büyü- yecek. İ Suad Dervişin Türk kadınını anlatan Yazım büyük bir hüsnü niyetle, doğ-| ruluğuna inanarak kabul ediyorum. A- namdan başleyarak birçok misaller gözü- mün önündedir. Kadınlarımızın bir kısmı süse düş- kün, modaya müptelâ, aile sevgisi ve ba- ğı olmiyan bir zümre teşkil edebilirler. Züppedirler, havaidirler.. buna inaniyo- rum. Fakat ayni zamanda gene düşün- mek Tizemdır ki, bunların yanı başında KOYDEKİ DOST Onun oparlaycı o bir Burhan Cahid tabiatı İdım. Fakat Süleyman beş kızmadı, var ki ben bir iki haftalık ahbab: olarak |parlamadı. Sadece pençesine deve di. öğrendiğim halde kocası birkaç yıllık /keni batmış kaba bir mahlük gibi ho- hayatlarında nedense kavriyamamış. İmurdandı: Şimdi Osman bey gölden gelen ba - Bkları nasıl istediğimizi soruyor, Vil. dan yanımıza çağırttığı aşçıbaşı Şöval- yeye evin hanımı salâhiyeti ile talimat veriyor. d En son olarak aşç'başıya: — Akşama da yoğurtlu patlıcan ke babı isterim! Diye emir verip içeri yollarken ko- cası yaslandığı koltuktan doğruldu: — Demek İstanbula dönmiyeceksin? Genç kadın birbiri üstüne attığı çıp- lak bacaklarını meydan okur gibi sallı. yarak cevab verdi: — Niyetim yok. Şimdiki halde ban- yolara devam edeceğim. Fırtınanın kopmasını bekliyordum. Ben vaziyette Süleyman beyin şerinde olsam dinamit gibi patlar ve iperit ga- Zi gibi genç kadının şu çıplak bacakla- rini; yüzü ile bergber başlar, yakar- — Pekâlâ... Devam et... Ve hırsını sigara paketinden alır gibi cebinden çıkardığı açılmamış Yeniceyi tırmakladı, kopardı. Birkaç sigara yere düştü. Osman bey bu nahoş karı koca mü- cadelesine benim gibi seyirci kalmayı tercih etmiş görünüyordu. Doğrusu ben de pek sıkılmıştım. Her an daha a- ğır sözler işitmekten okorkuyordum. Onlar son cümlelerini adetâ birbirleri- ne tükürür gibi savurduktan sonra sustular. Bu serin, rahat havuz başın. da hepimizin boğazmı kurutan, göz - lerimizi yere bağlıyan katı ve kötü bir süküt başladı. Bir bahane bulup ayrılmak istiyor- dum. Fakat hiç bir şey dilşünemiyor - omuzlu, Amerikan şiveli züppe erkekle- rimiz de onlsrdan her cihetçe aşağı kal- mazlar. Züpped'rler, havalâirler ve fa- kat hiçbir şey değildirler... Biz nasl ki, bu tip mahlükları, yuva kuracak bir inssn olarak değil, hattâ er- kek olarak bile düşünmek istemiyor, on- Yarı seyretmekten bile wtanıyorsak, ü- zerlenins siz söylenmiyecek kadar te- miz, Türk neslinin asil kadınları bulun- duğuna da inanıyoruz. Şimdi talihin fena bır cilvesi ile, ka- rekter itibarile birbirlerinden bu kadar aykırı olen insanların evlenmelerindeki fecaati bir defa düşünün. Evlenmek, Renkli, eğlenceli bir tuzak, bir kapı gibi sanki... Kendini buna kap- tırap hemen bir içeriye girip gör... Son- ra, fecaat başlıyor. Bu iki kutub birbir- derile imtizeç edemiyorlar, Ölünceye kadar bunu çekecekler mi? 'Tabil hayır. Ayrılmak istiyorlar. Bir 2a- marler kendilerine o güler yüzlü, eğlen- celi ve renkli görünen kapı şimdi zincir üstüne zincir kilidli duruyor. Kurtulmak güç.. yara derin ve devamlı.. bu da an- laşmadan, tanışmadan evlenmenin İcca- ati işte, İmsan bu! Bir hata işleyebilir, yanılır, fera (bir izdivaç yapmış olabilir. Bu kal- bin tam orlasına kurşun mu sıkmaktır? Kurtuluş ne için bu kader zer. İşte büyük, içtimai yaramız burada- dır. Büttüm bunlar, bütün bunlara benzer büdiselerin bepsi hayatımız içinde top- anıyor, gözlere dağ veriyor, her kafaya göre sibebler doğuruyor. Herkes bu hâ- diseleri kendi süzdeçinden geçirip yazı- yor ve fikirderdeki anlaşamamazlık uza- Ben 26 yaşındayım, bekârım. Hayat- tan her türlü zevkimi aldım, diyebilirim. Sakin bir ömür sürebilmek, mes'uâ ola- bilmek. için tam manasile o smlaşabilecek birile evlenmenin bir insan için muhak- kak hözam olduğuna bütün gönlümle imian etmiş bulunuyorum, fakat o birisini bul- mak mesele.. çünkü, aksi takdirde söyle diğim facia hazır.» (Devamı 13 üncü sayfada) etmiyen bir adam bir annesi olduğunu unulmasın'» diyen büyük adamu biran için haftırlayımz. Gerçek bugünün genç kızları tam an- nelerimiz gibi değildir. #'akat bu onların lehimdedir. Çünkü, annelerimiz kafes ar- kasında aile kadını ve ayni zamanda € vinin hizmetçisi olarak ömrünü geçirirdi. Bugünün genç kızı ise analıkla, asrın istdiği kadın varlığını nefsinde mezcet- miş bir insandır. Kadınlarımız müsrif değildir. Hör genç kızım benliğine hâkim olan ideal bir yuva kurmaktır. Bu yuva onun | muhayyeleside bir yer almıştır ve genç kw evlendikten sonra bu yuvayı kurabi- lecek bir eşde karşılaşamazsa pek tebii c- larak 'bocalar ve hayatından memnuni- yetsizlik gösterir. Burada erkeğe düşen vâzife oma bu yuvayı vermektir ve ona hürmet göste- rerek onu yuvaya bağlamaktır. Kadım fıtraten tahskküm edilmekten erkek ise tahakküm etmekien zevk alır, | Hülkmetimekten zevk alan kadın anormal kadındır. Bizim kızlarımız içinde ise yüzde bir anormal insan bulunmaz. Fakat erkek kadından itaat İsterse İş değişir. İtant ancak bir O hizmetkârdan istenilir, saygı ayrı şey, İtaat ayrı şey- dir. Evli insanler her şeyden önce birbir. lerini saymalıdır, Bugünün genç kizi saymasını belki herkesten iyi bilen in- sandır. Fakat sayıldığı takdirde. Kadm kocasına korku ve itaatle de- il, sevgi ve saygı ile bağlanmalıdır. İtaat arayan erkeğe evine bir hizmet- çi tutmasını tavsiye ederiz. Bugünün, kadını, kadınlığını ve hakları Bı tamaemile müdriklir. Erkeğin herhan- gi haksiz bir muamelesine karşı sesini! çıkramıyan dünün kadınıdır. Bugün hakkın: aramak kadar tabii ne vardır. Şimdi bir de ihanet meselesine gele- Hm. Bunun yegâne sebebi: Kocasının İhmali maddi yardımını esirgemesidir. İhanet erkeğin yuvaya ihanetile meb- suten mütenasibdir. Eribeklerin ve bilhassa bugünün er- keklerinin elserisinde sadakat ve vefa yoktur. Ne emelierle kurulmuş yuvalar vardır ki, sonunda erkeğin ihanetile bo- zulmuş, yıkılmış, tarumar olmuştur, den kapı dışarı etmesi olmuştur. Ben, kendimi içtimsi mevkii dolgun, İyi bir meslek sahibi ve yıkılmış bir ai enin enkazından bir parçayım. Evli des Kilim, Evlenmemekliğ:me sebeb bugünün erkeğinden ürktüğümden değildir. Yak hiz ve yalnız gene bir erkeğin kurban oluşundandır ve bu erkek te benim bizzat babamdır. Evinin hizmetçisinden kuvvet alarak evlidlarıma eziyet eden bu adam, kendi elinden kurtulmak için kaçtığım şu uzak menileket köşesinde bile beni rahat bi- râkmayor. Muhitime beni kötü tanıtmak için mektublar gönderiyor. Burada da bana hayatı zehir ediyor. Bir kadın ne zamân olsun ve hangi vas ziyette bulunursa bulunsun belki kocası" mı aldetebilir, fakat evlâdını maddeten öldürecek tiynette olanlar bile bu çocu- ğun - babamın bana yaptığı gibi - mas nen ölümüne sebeb verecek işkenceler yapmazlar. Hiçbir annenin böyle bir şey yaptığı m hiçbir kimse görmemiştir. Son söz olarak bekâr erkeklere şunu söylemek istiyorum ki insafh Odunuz etrafımza itimad telkin ediniz.Her şeyderi evvel sayılmasını istiyorsanız kadının a“ nalık kadar kutsi bir vasfı önünde evve- A baş eğmesini biliniz Sp © Fikriye Akyüz, Malatya: Bekâr erkekler anketini heyecanla ta» kib ediyorum. Bu ankete cevab veren erkekler mahdud bir zümrenin erkekle- ridir. Bütün Türk milietinin erkekleri- nin böyle düşünmediğin: isbat eden şey, ber sene izdivacın artması ve nüfusu muzun çoğalmasıdır. Büyük şehirlerin mariz ve mütereddi genç kiz ve genç erkekleri birbirlerile anlaşmayabilir. Takat bütün Anadolu #« çinde bir kadm erkek davası diye hiçbir şey yoktur, , Aile eskiden kuvvetli ve anlaşma €ş- kiden daha mükemmeldir. Esasen bu izdivaç krizleri bütün me- | deni memleketlerin en mütekâmil ve mes deni şehirlerinde daha fazla hissedilir, (Devamı 13 üncü sayfada) ediyordunuz Cevad bey, bu hafta bir| güzel ki! Bu kolleksiyonda tanımadığım | — Çok güzel.. insanı adetâ manyatize yeni parça daha ilâve ettim. Mavi kar. İbirçok mahlük var. Demek buralarda ga.. görmek İsterseniz. Yerimden fırladım: — Aman nerede beyefendi. Ben kol- leksiyona bayılırım. — Kütüphanenin yanındaki salon. İsterseniz ben de geleyim. Yürürken cevab verdim: — Siz rahatsız olmayın efendim. Ar- tık evin teşkilâtını öğrendim. Bu kolleksiyon merakını ömrümde ilk hissettiğim gün itiraf ederim ki bugün- dür. İçeriye kendimi adeta bir tehlike- den kaçar gibi attım. Karşıma çıkan Mistenget halimdeki telâştan şüphelen- miş gibi: — Havlularınızı şimdi odanıza koy- dum. Beyefendi. dedi. Vildanın bu kalm yapılı, fakat ken - dine göre anlayışlı köy güzeline Mis - tenget adı koymasına hak verdim. Kolleksiyon cidden hoş. Saman dol «İzıyo: dürulmüş karacalar, tilkiler, yarasalar, gece kuşları, bin çeşid yer, su ve hava mahlükları. Bu arada alçı ve demirle yüksek bir yerde hücum vaziyetinde oturtulmuş iri bir kurd insanı adetâ korkutuyor. Osman bey vurduğu av cinslerin - dum. İmdadıma Osman bey yetişti. De- |den bir tanesi böylece saklamak merakı di ki: — Benim av kolleksiyonumu merak |mış. Hele uzun gagalı kuğular o kadar seyesinde adeta mühim bir müze yap- MİLİM bütün bu kuşlar mevcud. Bu iş biraz da zengin merakı galiba. Birbirinden güzel kuşları seyreder- ken dışarıda neler olup bittiğini merak ediyorum. Zannederim ki Osman bey uzamasından korktuğu aile dedikodü- sunu bana dinletmemek için bu kol » leksiyon ziyaretini bahane etti, Belki de aralarını bulacak. Ve herhalde iyi edecek. Çünkü genç mühendisin hak- kımdaki fikirleri pek temiz değil. Osman beyin bahsettiği mavi karga- yı buldum. Alakanga dedikleri kuş bu olacak. Söylendiğine göre çok hassas hayvanmış ve vurulması pek güçmüş. Fakat burada en hoşuma giden sarih kırmızılı tüyleri başımın üstünde ade- ta bir taç gibi duran orta çapta bir kuş oldu. Altındaki etikete «Çavuşkuşus ya. Ir. Bir köşede şöhâne bakışlarile bütün bü içleri saman dolu orman mahlükla- rın! azametle seyreden şahinin önünde uzun roüddet durdum. Ne gözler ya - rabbi. Göz insanda olduğu kadar hay- vanlarda da çok mühim. Ne mağrur, ediyor. Osman bey bu şahini nasıl tuttuğu - nun hikâyesini anlatmıya başladı. Dr şarıdakileri merak ettiğim halde sora mıyordum. İhtimal kendisi de karı ko cayı yalnız bırakmayı doğru bulmuş tu. En iyisi de bu idi. Şahin hikâyesi henüz bitmemişti Vildanın sesi bahçeden geldi: — Baba, Cevad bey neredesiniz ca pm Osman bey haykırdı: — Geliyoruz Vildan. Şimdi. Dayanamadım sordüm: — Barıştılar mı? Ağzını buruşturdu — Hayır. Ve yavaşça sordu: — Hangisi hakk dersin? Başımı eğdim: — Bilmem ki! Telâkkiye, düşünüş€ göre değişir. Bana kalırsa pek anlaşı” mıyacak sebebler yok. — Bence de öyle.. Vildanın arzularf” zel bir yerde adeta cure yapıyo” , Apartıman hayatında kaybettiği sıhb tini kazanıyor. Süleyman beyin mesi lâzım değil mi? ç (Arkası var) | a ö il | bir kocayı memnun etmesi lâzım arz” lar. Genç kadın babasının yanında, gö” İl / |

Bu sayıdan diğer sayfalar: