14 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

14 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa MN Ağustos 14 Bekârlar niçin evlenmiyor sunuz ? Erkekler diyorlar ki “ Anadolu an'ane itibarile olsun, aile ve muhit terbiyesi ve hallâ ahlâk inzıbabı bakımından olsun bakir sayılır. Kadını da erkeği de...,, © M. S5. (Taksım Sıraserviler): «Anadfunun wmülavazı bir Kasabasında (43) dereceli bir memurum. Oldukça kidem- W bir bekâr olmaklığım itibarile, müsaade - nizle birkaç kelime de ben söyliyeyim: Aklımda kaldığına göre Türkiyede 200,000 bekâr erkek vardır. Evlenecek çağda olup ta evlenmiyen, bekârlık vergisi mevzuu bahsol- duğu zaman bu rakam geçmişti. Kesafet, itibarile şüphesiz ki İstanbul, İz- mir, Ankarada daha fazladır. Fakat Ana - dolunun her şehir ve kasabasında az çok bekâr vardır. Bekârların evlenmemesindeki sebebleri umum! olarak tahlil etmek icab ederse büyük şehirlerimizdeki bekârlara hak sermek, « bilhassa İstanbuldakilere - ye - rinde bir hareket olur. Anadolu bekârlarına gelince: Sonu piş - manlık olan bir umumi cereyana kapılmak- tan başka bir şey yapmış oluyoruz. Çünkü itiraf edeyim ki, Anadolu an'ane Mibarile ol- sun; aile, muhit terbiyesi bakımından olsun, hattâ daha İleri gideyim, ahlâk inzibatı bö- kımından bakir sayılır. Kadını da, erkeği de... Binaenaleyh ben İstanbul beklirlarını eY- lenmek için tereddüd etmekte mazur görü - rüm. Fakat Anadolu bekârlarını ben mazur görsem bile cemiyet affetmiyecektir.» —E> © Ar (Ceyhan): «Anketinizle öyle bir coşuş coştunuz ki, ba arada benim gibi bâtün kalbi yaral, elin - Gen oyuncnfi alınmış çocuklara (benziyen derdiilerin de coşmasma vesile oldunuz, Ma- demki yaramızı kanattınız tedavisine de çare bulunuz, Biz bekârlar, sütten ağzımız yandı, yoğurdu elbette üfllyerek yeriz. Be- nim de kendime göre bir serencamım var; Şehirde hiç bir erkekle kur yapmamış, kızlarımız kalmadı, diyerek ben de - (Anka- rak F. A) gibi - saf bir köylü kızı alay dedim. Meğer dünyayı başıma zindan ede - ceğmişim, ne bilirdim?.. Onu Iki buçuk se- De kuzu gibi besledim. Orta balli bir aileyi müreffeben geçindirecek gelirim vardı. E- ime çırçıplak gelmişti. Ona kuş yuvasını andıran, şiir gibi bir ev süsledim. Üzülme - mesi, yorulmaması için hizmetçi tuttum. Kendim eski, altı delik pabuç giyerken ona en güzellerini aldım. Fakat bu saf köylü kın günlük modayı takiğe kalkışmasın m7. Ra- n oldum. Tek hiyanet otmesin diyordum. İş- lerimden akşama kadar göz açamadığım için gece yapmak istediğim mütaleayı - her şey bittikten sonra - a'le toplantılarında öğ - rendiği lakambil iie menetmeğe çalışırdı. İri buçuk sene beni okumak zevkinden mahrum etti. Bu işi ancak o uyuduktan sonra yapa- biliyordum. Yüz vermişsin, demeyin! Ben 6- nu utandırmadım. Şımardıkça şımardı.Ken disini meşgul edecek çok nezih bir sile mu- Biti yarattım. Ne yazık ki, işsiz. güçsüz ma-| halle kopuklarını bans tercih etti. Binbir e- melle meydana gelmiş bir gül fidanı, binbir htimamia büyütülmüş bir evlâd gibi yetiş- #irmeğe çalışırken, niçin beni bu feci kibe- Nişin ellerimi kanla Kirletmediğime her - kes şaştı, Zahiren melekler kadar saf görü- ner bu kadının damarlarında nasl bir fa- hişe kanı dolaştığına nasi hayret ediyorum. bilemezsiniz. Nihayet merd bir erkek gibi onu baba - sına teslim eltim, 8 ay sonra hâkim onu yakamdan sıyırdığı aman mes'ud muydum, bedbaht mıydım tayin edemiyordum. Kızlarımız kanunun lehlerine olan tarai- larından kuvvet alarak (boşıyamaz, nafaka alırız), diye güveniyorlar, Ben alsam, ko - cana ihanet eden kadını, çalıştırır, koca - sna nafaka vermeğe mahküm ederim. Ha- ni her zaman bahsedilen müsavat.. Bize analarımızı misal gösleren bekâr kız- larımızın iddiaları çok yanlıştır. Onlar Hav- va gibi plijlarda yüzmediler. Dans etmek değil, iemini bile işitmediler. Sinemayı da annelerine şimdiki kılarımız öğretti. Bret, uçsuz bucaksız dibi görünmez denizleri kim- senin sevmediğini İşitmedik. Denizden fazla coşmasıni bilen kadını bugünkü moda oyu- nunda serbest bırakırsak medeniyet fırta - nası bu engin denizi daha çok karıştırabilir. Mazi geçmiştir, halin tadı yok. biz isilkbale mi © Mehmed Ali (İzmir Anafarta - lar caddesi): «30 yaşında kidemli bir bekârim. Evlenme- yişimin sebeblerini sıralıyorum. 1 — Bugünkü kızların süslerine, tuvaletle- rine para yetiştirecek bir gelire malik deği - Mim. 2 — Çok kukanecım, halbuki bugünkü şart lar içinde mezhebimin bir hayli geniş ol - masına Ihtiyaç ver, yapamam. 3 — Kızlar kocalarına, yuvalarına sadık değiller... Bunları tesbit ettikten sonra nasıl olur da ,İ evlemmeğe cesaret edebilirim?..» —>> G5.Z. (Ankora): «Bekârlar niçin evlenmiyorsunuz? Anke - #ini bugün ilk defa okudum. Gerek kırları- mın, gerekse (oerkeklerimizin (cevablarını manasız buldum, Bence esas mesele tanışma zeminlerinin nokaanlığıdır. Eskisi gibi görü cü marfetile veya efradı ailenin gelmesi suretile evlenilmediğine göre, bilhassa aile ocağından uzak ve birçoklarımız gibi kim- sesi bulunmiıyan bir genç kazancı yerinde ve evlenmek arzusunda olmasına rağmen kendi seviyesinde Mimadla (o evlenebileceği kızı bulabilmenin ne kadar müşkül olduğu- nu düşünüyor. Memleketimizde erkek we kisların birbir. lerile tanışmaları ekseriya sokak veya daire arkadaşlığile kabil olabilmektedir. Bu gibi sokak tesadüflerinde ise, itimadsızlık, terbi- ye noksanlığı vesair haller gençliği ürküttü- Bünden tanışma ve anlaşma imkânları da|dınlara niçin kusur buluyorlar. Ben on iki te sürükledi bilmem? Şimdi bir saadet) bulunamamaktadır. havasında bahtsız bir adamım. (Devamı 13 üncü sayfada) | HAVACILIK BAHİSLERİ Kadın tayyareciler hava harbi yapabilirler mi ? Sivil kadın tayyarecilerin harbde avcı veya bomardıman tayyarelerini idare edip edemiyeceklerine meşhur Fransız tayyarecisi Rossi. şu cevabı veriyor: ““Hayır!,, EV LO Kadınlar diyorlar ki “Karısına ihanet eden erkekler aramızda yaşarlar ve onlara insan muamelesi yapılır , © Meliha Gençgüven (Üsküdar): «Rrkekler bize karş: çok haksız olarak hü- cum ediyorlar. Bugünkü genç kızlarımızın hepsi temiz bir yuya zurmak arzusunda - dır. Fakat karşılarında o kabiliyette bir er- kek bulamıyorlar. Erkekler dalma alay yo- lana kaçarak dem bu dem, gün, bugün tabi- rüe herrün çeşld, çeşld model değiştirerek bu suretle gününü gün etmeği kendileri i- çin kârı zannediyorlar. Erlenmemek için bahaneler icad etmeğe Tözüm yok ki, evlenmek cesaretini kendisin- de görmiyen, bir aileyi mes'ud etmeğe muk- #edir olamıyan iradesi zayıf kimselerdir. Beni ailem dört sene evvel bir adamla mi- şanladı. O adama bugüne kadar sâdık ve samimi olarak kaldım. Kendim memurum. Ona yardım olsun diyerek çalışıyorum. Üs- tüme kaç tane metres tuttu. Kendisine hiç kimsenin yapamıyacağı büyüklükleri yap - tam. O bana ihanet etti, mukabele etme - dim, Pakat hâlâ nikâh kıyınadı. Bunu da kendisinden sormuyorum. Onun gönlünden doğsun diye yorum. İşte benim gibi bugünkü kızlarımız bir yu- va kurmak ve bir ana olmak için çok büyük fedakfırlıklara o katlanacaklarına kuvvetle itimadım vardır. Fakat ona bugün bir yu- vü kuracak erkek nerede? Sp © Fahriye (Besiktaş): «Rrkeklerin mektubları devam edip duru- yor. Fıdsat ehemmiyet vermiyoruz. Çünkü bütün söyledikleri hezeyandan başka bir şey İ deği! Dünyanan ilk askeri kadın tayya recidi Sabiha Gökçen tayyaresinde Fransada son günlerde kadınlık ve |kocalarınm, ve kardeşlerinin yerini tayyarecilik âleminde mühim bir mü. kaim olabilirler. nakaşa başgöstermiş (bulunmaktadır. Tayyareci kadınlar, mutlaka harb Münakaşa Romanyada başlamıştır. günlerinde tayyare kullanmak azmin. Son Rumen manevralarında askeri|de bulunuyorlarsa sıhhi tayyarelerde, tayyareler ile muvaffakiyetli uçuşlar irtibat tayyarelerinde mükemmel va- yapmış olan İrina Burnaia, Nadia Rus-|zife görebilirler. so, Virgina Dutzescu, Marianne Da <| Dahası var: Kadın tayyareciler pek gescu, Prenses Marina Stirbe adla - mükemmel bir surette tayyareci deli- rında beş kadın Romanya hava nazırı. | kanlılar yetiştirebilirler. Tayyare lâ nin huzuruna çıkarak demişlerdir ki:|boratuvarlarında iş görebilirler. «— Her birimiz birer tayyare bölü.| Ben kadın tayyareciliğini elden gel ğüne kumanda eyledik; muvaffakiyet- diği kadar teşci edenlerdenim. Kâdın ler göstedik. Binaenaleyh, Romanya | tayyarecilerinin erkek tayyareciler ordusunda tayyareci yüzbaşısı olmak | kadar hattâ onlardan da fazla meşak- sl de söylenilen sözlerin lâf olduğunu yorlar. Jenmek kalkar mı? yok. Dört beş erkek vefasız sevgiliye düştü, on- lardan şikâyet ediyor diye bu memleketin €n kuvvetli müemesesi olan İzdivaç ve aile müessesesinin inhitatına inanamayız.» < 9 Biznii Şenkır (Ortaköy): Erkeklerin kendileri vefasız, Kendileri mer hametsiz ve kendileri sadakatsizdirler, Ka sene bir erkekle evli idim. Kendisine yirmi (Devamı 13 üncü sayfada) Yalnız biz kadınlar değil, erkeklerin hep- ve hiç bir elâdi kıymeti bulunmadığını bili - Ankete beş yüz, altı yüz kişi cevab veri « yor. Koskoca Türkiyede, beş altı yüz erkek, kadınlar hakkında fena düşünüyor diye ev- Çok şükür daha nice erkeklerimiz var ki bekârlıktan nefret ediyorlar. Ve evlenecek çağa gelir gelmez Bemen kendilerine birer eş İseçip mes'ud oluyorlar. Onun için hiç telâş İetmeğe, evlenmek ortadan İralkıyor, ay nü- İ uz eksilecek diye düşünmeğe lüzum ve bu rütbenin Maaşını almak istiyo - ruz.» Romanya hava nazırının bu beş ka- dina ne cevab verdiğini bilmiyoruz amma Rumen kadınlarının müracaati Fransa tayyarecilik âleminde pek bü. yük bir alâka uyandırmıştır. Harb zuhuru takdirinde sivil kadın tayyarecilerinin ne vazife görecekleri; icabı halinde avcı veya bombardıman tayyareleri idare edip edemiyecekleri meseleleri ortaya atılmıştır. Bu hususta reyinin ne merkezde olduğu Fransanın en değerli tayyare. cisi olan binbaşı Rossiden sorulmuştur. Binbaşı Rossi buna şu cevabı vermiş tir: — Hayır!. Hayır!. Hayır!. Evvelemir- de kadınları ölüme sevketmiye hakkı- mız yoktur. Vatanı tehlikede farzedelim. Bittabi cak harb sahalarına giden babalarının, katli seferler yaptıkların o biliyorum Fakat harb sahalarında kadınları harb tayyarelerinde harb ederken görmeği pek ummuyorum. Ne de olsa bu, bir sinir, bir mukavemet, bir cesaret me. selesidir. Kadınlar içinde münferiden cesura rastgelinebilir. Fakat bu, kütle halinde elde edilemez fikrindeyim. Kadınlardan mürekkeb bir tayyare fi- losunun erkekler tarafından idare & dilen bir düşman filosu ile çarpışma » sını göz önüne getiriyorum. «Acaba kadınlar dayarabilirler mi?» suali ak» ıma gelir gelmez arkasından «Hayır» cevabı geliyor. Bu cevab gelmese bile onun yerine kaim olabilecek «belki» kelimesi as » kerlikte hele harb sıralarında meçhul bir kelimedir! * «Binbaşı Rossinin sözleri kadın tay» kadınları vazifeye davet eylemek icab|yaresileri arasında büyük bir infial u edecektir. Fakat kadınlara kendilerine| yandırmıştır. Bugün beynelmilel bü » göre vazife vermelidir. Kadınlar an -İyük bir şöhret elde etmiş olan Fransı$ (Devamı 11 inci sayfada) Edebi tefrikamır: 45 KOYDEKİI DOST ... Ben bir çiftlikte doğdum, babam av meraklısı bir zengindi. Çocukluğum çayır, dağ ve su başlarında geçti. Daha sekiz yaşımda attığım tüfekle cana kıy- mak zevkini tattım. İlk vurduğum hay- van sığırcıktı. Babamla üveyk avla - mak İçin bir su başına pusu kurmüş - tuk. Uzaktan bir sığırcık kümesi gö - ründü. Alçaktan uçarak suya geliyor « Jardı. Bu küçük mahlüklara silâh at- mayı kendine yediremiyen babam nam ludan tutarak tüfeği bana verdi. Ya. nımda çok silâh (atıldığı İçin kork - madan ateş ettim. Biraz geç kalmıştım. Sığırcık kümesi geçmişti. Fakat bemim gibi geç kalan bir tanesi saçmayı yedi ve beş adım İleride çimenlerin üstüne düşüverdi. O dakika duyduğum hırsı unutama. dım. Bir canlıyı hayatından etmenin verdiği vahşi zevkle koştum. Sığırcık henüz ölmemişti. Düşmeanmı üstüne saldığını görünce son bir ümid hamle- sile çırpındı. Kanadının birinden kan akıyordu. Kırmızı kan beni bir ani ür. # 3 < Dili Cahid küttü. Acımaya benzer bir his içime yayıldı. Fakat babamın kalın sesi gür. Jedi: — Bas üstüne! Bu ses, atavizmin sesi idi. Bastim. Sığırcık ayağımın altında nefes verdi. Kanlı kanadından tutup kaldırdım. Bu galebe çalmak, cana kıymak zevkinin ilk zaferi oldu. Hayata böyle girdim işte. Beni biraz evde okuttular. Sonra İs- tanbulda bir yatılı mektebe verdiler. Tabiatin koynunda biraz sert, vahşi yetişen benliğim şehir âdetlerine güç ısındı. Mektebin hoyrat ve dik başlı Bi bir talebesi oldum. Şehir hayatının in- Ü sanı bir balmumu parçası gibi yoğurup İbabamın borçlarını kapatmak için tılmıştı. Yapyalmz kaldım. Mektebde. edebiyat bocam © vazife notlarımı beğenirdi. Buna her zaman; — Okursan iyi yazabilirsin! derdi. Bir gün de şöyle söyledi: — Senin yazılarında adeta renk ve devrimin çiftlik hayatında buluyorum. tahlil ettiğim Gpleri hep bu cepheden görüyorum. Çünkü insan medeni ha * yatın oboğumlarına ve düğümlerine ne kadar sıkışsa nihayet et, kemik ve sinirden ibaret bir kalıptır. Bu kalıbı deşmek için üstündeki iğreti medeni- koku var. Yazdığın mevzu hendesi şe-İyet süslerini kazımak kâfi. killerle göz önüne geliyor. Bunun manasın: ne o izah etti nede * Şöhret, arkasında koşmıyanlar için viyeleri ayrıdır. Dağlık mıntakada ye” tişenlerle kıyılarda büyüyenlerin dü zevk ve düşünce farkları gibi. Hayatımı başkalarının yardımına İü- zum görmeden kurabilmek de beni bi raz haşin yaptı: Şehirli hayatında bir, köylü ruhu ile yaşamak bana biraz hırs çınlık da verdi. Şehirli insanın tabiat” leri ve mizacı yumuşaktır. Şehirli köy” lü gibi ağır ve düz değildir. Elâstiki « ben anladım. Fakat sonra gazeteciliğelbir talihsizliktir. Ben meşhur olacağı. ii e y ve. ve muharrirliğe başlayıp da ilerledi -|mı bilseydim ve bu şöhretin bana ızti- lee rm eiieeik il ğim ve frenk dünyası ile fikren bağ .İrab vereceğini düşünseydim belki bu meziyet olan bu meziyetler bende ok landığım zaman kavradım. Ben bütün| mesleğe girmiyecektim. Bu şöhretten| madığı için cemiyete şöhretim kadaf kudretimi o ilk çocukluk devremi ya-İ|bir gün olsun zevk duyup heyecan his- adapte olamadım. Kaynayamadım. İ * şadığım tabiata borçlu idim. setmedim. Gurura kapılmadım. O sekiz Gustav Flaubert'in hayatını okurken| yaşında silâh kullanan, güneşle yatıp gözüme çarptı. Büyük Fransız edibi ta- |güneşle kalkan, kara çiftlik ekmeğini biat âşıkı imiş Ren nehri kıyılarındalayran ve ekşimikle yemekten hoşlanan münzevi bir hayat geçirirmiş. Ve tabiat|çocuk biraz daha kemiklendi ve yağ- üzerinde çok çalışmış, onun teşhisleri, İlandı o kadar. müşahedeleri çok kuvvetli imiş. Daha sonra Maupassant'ı emiş ki: Çok konuşmaktan hoşlanmıyan bir okudum. adam oldum. En hoşlandığım şey dü- İBu muharriri yetiştiren Flaubert onaİşünmek ve etrafımi görmek. Bu iyi nezaket göstermesi, ikramlarda bulun Gi İgörmenin manası şudur. İnsanları ve GELEN z v — r yazmak istiyorsan. Kır. » göründü; i değil, Asılları|90' kendine göre şekil vermesine rağmen İlara git ve tabiati gördüğün gibi renk. a klar in De Se zekânın | Ruhunu, ilk köy çağının tesirleri gitmedi. Kır-İleri ve şekillerle yazmıya çalış. Bu)bir görüş hüneridir ki pek küçükten Pek İYi tanıdığım bir erkeğin ların, bol güneşi, dağların sert rüzyârı muharrir de hocasının dediği gibi çalı.| başlar. En yeni çimdeki. © vahşi ruh bütün gayretleri” me rağmen tepti ve hortladı. Cemiyet içinde, hele salon hayatım” da şahid ve muhatab olduğum hâdi » seler hem de en tabit hâdiseler, mes lâ “bir erkeğin bir kadına komplimağ yapması, bir ev sahibinin misafirlerin# gibi basit, açık hâdiseler bile isyana sevketti. Sebebi şw karakterini başka fırsatlari# sırf 00 psikologların eser .| geçirmek için çalıştığı kadına soytari ve tabiatin sade, basit, dümdüz şekliİşe çalışa nihayet naturalistlerin başma!lerinde görüş nazariyeleri hep bu nok.|gibi yaltaklanıp dil dökmesi beni öy tada ittifak ediyor. Cemiyet çerçeve » |sinirlendirmiştir ki bu adamın lop Y*” Genç yaşımda bana şöhret getiren |sinde yetişen insanların görüşleri İle |naklarına birer tokat yapıştırıp. tim. Çocukluğumu yaşadığım çiftlik) yazılarımın esrarını ben de çocukluk|tabiat koynunda yetişenlerin görüş za- içimden gitmedi. Anam yoktu, Baba - mı da mektebi bitirdiğim yıl kaybet - geçmiş. (Arkası var) ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: