16 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

16 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

em EE ER RE A : jj “Son Posta, nie” Hikâyesi , HASSASİYET VE ALAKA Çeviren : H. Alaz Otobüs şirketinin direktörü telefonda şunları söylüyordu: — Ne?.. Ölen var m?. mı, diye soruyorum?. Ne? Otobüs girketi müdürünün yanında, bir koltukta oturmakta olan şirketin hs- reket şubesi şefi, tuhaf bir eda İle başını gallamakta ve kapıdan başını uzatan me- murlara şu izahatı vermekte idi: — Gene bir kaza olmuş.. Bizim 0to - büslerden bir tanesi telgraf direklerin - 'den birine çarpmış.. Evet, maalesef böy- de olmuş. Hem de Bolşaya Kalujskoya caddesinde... Şirketin direktörü telefondaki konuş- masına devam ediyordu: — Ne?. Bir kişi mi7. Başka zarar fa - lan gören yok ya?. Hiç kimse?. Güya direktör Hotantoların dilinde konuşuyormuş ve güya tercümeye ihti - yaç varmış gibi hareket şubesi şefi odaya dolan memurlara tekrar ediyordu; — Yolculardan biri yaralanmış.. Yal- nız tek bir yolcu.. Başka yaralı falan yok- muş!, Direktör konuşmasına devam ediyor - du: — Bari yaralının hüviyetini tesbit et. tiniz mi?, Ne?, Karpov mu?. Ya kendi a- dı ne imiş?. Nikolay Aleksandroviç mi?. Ne Alekseyeviç mi?. Ha, demek Andre - yeviç?.. Çok İyi. Hareket şubesi şefi tercümesine de - vam ediyordu: — Yaralının soyadı Karpov imiş.. — Yaralının adresi nasılmış?. Plüşçiha mı? Evet, yazdım. Sonri len falan var Ne?. 1. E- vin pumarası?. Pek iyi. Kag mumaralı| dairede?, ” Hareket şubesi şefi: , — Yaralının adresini kaydediyor... di- ye tercümesine devam etmek istediyse de buna imkân:kalmadı. Çünkü şirketin di- rektörü, telefondaki konuşmasını bitir « miş, âhizeyi yerine asmış, ve odaya do - Jan memurlara bizzat izahat vermeğe gi- Tişmişti: — Neyse, hafif atlatmışız! Otobüsle - rimizden biri, her vakitki seferlerinden birini yaparken, iki sarhoşla karşılaşı - vermiş.. Sarhoşları çiğnememek için #retuvarın üzerine kadar çıkmağa mec - Mutfağın bir köşesinde oturmuş, bir © taraftan elimdeki elmayı dişlerimle ı « sırır, diğer taraftan kucağımdaki Tin. $ini okşarken zihnimden de bütün bun ları geçiri karşı kayıdsız kaldığımdan dolayı ken- dimi mazur görmeğe çabalıyordum. Babamın akrabasından olan bir gen- cin, birdenbire gökten düşmüş gibi çiftliğe inmesi beni heyecanlandırma « mıştı. Onun «babamın akrabasından» olması kendisine karşı bir itimadsızlık duymama ve onu sevimsiz görmekli » ğime kâfi geliyordu. Bu adamın teyzeme yaptığı ziyaretin sebebine gelince, obunu bulmak için kendimi zorlamıyordum — bile; çünkü zerre kadar mütecessis olmadığım gibi “benim keyfimi bozmadıktan sonra hiç bir şeyle alâkadar olmak bile istemi - yordum; yalnız benim Tap, Tintin ve "Tiktikle (keçimin ismidir. İtiraf et - meğe biraz sıkılıyorum amma onun da bir kulağı yoktur. Bu suretle bir topal © &öpek, bir kör kedi ve tek kulaklı bir keçiden mürekkeb bir darülâceze aç- miş bulunuyorum.) beraber Allahın kırlarında serseri bir ömür sürmekli - ğime mani olmasınlar! Ondan ötesi u- murumda: bile değil... Birdenbire, iki elin birbirine vurul. masından çıkan bir ses mutfağı dol. durdu. Bu zayıf el çırpması, oibtiyar teyzemin Ferah kalayi (o çağırmasına mahsus bir Işaretti. — Hanımefendi e çağırıyor. Kuzum küçükhanım, sen git dene istediğini gor, böyle devam ederse, fasulyaları mı syıklayamadan akşamı bulacağım. İkindi namazı oldu. Peki dadı, ben gider sorarım. Kedimi bırakmadan yerimden kalk- tım ve rutubetten duvarları pul pul kabarmış sofayı geçerek teyzemin 0 - dasına vardım. Burası badansları dö - külmüş, yüksek tavanının sıvsları düş- müş loş, kasvetli bir oda idi ve evde »urulabilecek başka odalar dururken yor, babamın ölüm haberine! bur olmuş.. İşte bu sırada, bizzarure, tel graf direğine çarpmış. Tabit otobüsün camları kırılmış. Yolculardan (direktör elindeki kâğıda göz attıktan sonra) Kar- pov yaralanmış.. Kazayı bu kadarla at - latmışız.. Odada bulunanlardan şirketin dokto- ru: — Acaba yaralı şimdi nerede imiş?. di- ye sordu. — Yaralının vaziyetini tesbit etmek için derhal şehir hastanesine göndermiş- ler.. Fakat yaralar ehemmiyeti haiz de ğilmiş.. Galiba yüzde ufak bir iki bere; ayaklardan biri de hafifçe yaralanmış. Odadakilerin hepsi de, «neyse, neyse hafif geçmiş! demek istiyen bir eda ile başlarını salladılar.. Ufak bir fasıladan sonra direktör: — Fakat ne de olsa egeçmiş olsun! demek üzere şirket namına birini yara- lıya göndermek lâzım. Hareket şubesi şefi de İâfa karıştı: — Evet, hakikaten iyi bir şey olur. Tarafımızdan gösterilen hassasiyetin bun dan daha iyi bir ifadesi olamaz!. — Ne dediniz?. — Yani yerinde bir alâka ve hassasiyet göstermiş olacağız, demek İstedim. — Çok doğru. Fakat kimi gönderelim?, Herkesin işi başından aşkın. Direktör bunları söyledikten sonra, 0- danın içinde toplanmış olanları şöylece bir gözden geçirdi. Üç parmak birden hareket şubesi şe - fini işaret etti ve üç ses, hemen hemen! ayni zamanda: — Hareket şubesı şefi bu işin tam eh Udir, dedi. Hareket şubesi şefi elini saliıyarak: — Ne münasebet, diye itiraz etti, be « nim işim zaten başımdan aşkın!, — Şu halde Lomaykia gitsin!, — Hayır hayır, Kaygorodskinin git - mesi daha uygun; Lomayiin de gırtla - ğına kadar meşgul. — Kaygorodski meşgul değil mi imiş isanki?. Bence Prosenkonun gitmesi hep- sinden münasibdir. Uzun müzakerelerden sonra, kazaze « deye «geçmiş olsun! demek üzere şir - ketin teknisyenlerinden Saprıkini gön « dermeğe karar verdiler. Saprıkin hem iyi söz söylemesini bilen birisi idi; hem de üstelik gençti.. Binsenaleyh iş saati da- hilinde şehre gitmek en fazla onun işine yazıyabilirdi. Nihayet verilen karar tatbikat saha - sına geçirildi. Direktör kızıl saçlı genç Saprıkini yanına çağırarak kendisine lâ- zım gelen direktifleri verdi. Saprıkin, *İkendisine bu iş ıçin tahsis edilen otobüse tek başına binerek, şoföre: — Çek bakalım!. Kumandasmnı vere Tekerlekler döndü, otobüs hareket et- ti. Otobüsün hareketinden takriben bir İdskika sonra Saprıkinin yüzündeki ifa- de tamemen değişti.. Şimdi Saprıkin, ga- yet mühim bir işin icrasına memur edil « miş hususi bir murahhas hal! takınmışis, Şoförün kulağına eğilerek azametle: — Şu kazazede herife #geçmiş olsun!» demeğe gidiyorum, dedi. Tabii herif ev- de yok, evdekilere kazayı ben haber ver» miş olacağım!. Direktör: «Azami hassa- siyet ve alâka göster'..> diyor. Allah to - punun belâsını versın!. Onların yüzünden boyuna bizim teknik şube azar işiti Gidince öyle bir hassasiyet gösterece - ğim, ki sarmal, Otobüs, Plüşçiha sokağındaki tarif & dilen evin önünde durdu. Saprıkin oto - büsten indi ve âmirane bir eda ile,dö - nünciye kadar otobüsün kendisini bekle- mesini tenbih etti; ve evin cümle kapı - sından girdi. Karpovun oturduğu daireyi çalınca karşısına yaşlıca bir kadın çıktı. İçeriye giren Saprıkin sordu: — Karpov burada mt oturuyor? Yaşlı kadın başile «eveti, dedi. Oda kapısından bakmakta olan eli kitablı bir kız: — Burada oturuyor, dedi. Fakat şim- di kendisi burada yok. Biraz beklemeniz icab edecek. Saprikin acayib bir tavırla gülümsi - yerek: — Al bundan da on paralık?. Prosenko olmayınca bugünkü hareket cedvellerini kim tanzim edecek?. Köye teyzemin hâlâ bu * radan taşınmak İs - tememesi beni her zaman hayrette bı « rakırdı fakat artık ben annemin teyze. sinin acayib huyla « lamıştım. Kendimi $ anlamağa . başladı « ğım ilk senelerde o- nun, oldukça sağ. lam bir insan oldu - halde bütün öm mü bu dört duvar larasında geçirme - sine pek şaşmıştım amma sonradan Na miye teyzenin Sa» bahtan akşama ka dar bir yer minde « rinde bağdaş kurup oturmasına ve ne “ reden bulduğunu bilmediğim namüte- nahi kumaş parçalarını yanyana ek - liyerek ne işe yarayacağı bence meç - hul olan bohçalar (o dikmesine ve bu meşgalenin hâricinde kalan saatlerini de kâh Kur'an okuyarak, kâh namaz Kılarak, bazan da bir (o rakkas gibi iki vana sallanıp tesbih çekerek geçirme. sine ehemmiyet vermez olmuştum. Ön altı yaşıma geldiğim halde bir de- fa olsün Naciye teyzeyi çiftlik bahçe - sinde gördüğümü hatırlamıyorum. Bir gün Ferah kalfaya sordum: — Kuzum dadı, teyzem bu bohçala. rı ne yapıyor — Devşirip dolaba koyuyor. — Sonra? >, dedi, bekiemekten bır fayda hasıl olmaz!, (Devamı 13 üncü sayfada) DAĞLARIN ARI — Sonrası bu kadar... — Bu bohçalar bir işe yaramaz mı? — Bilmiyorum. — Dolapta onları güveler yer, tey « zemin emekleri de boşa gider. — Neme lâzım? Maksad hanımefen. in sabahtan akşama kadar dört du- var arasında sıkdmamaşı. Dadım böyle diyor amma, onun da - ba ziyade, teyzemin ortalıkta dolaşıp ber şeye karışmamasından omemnun İolduğunu Ben anlıyorum. Bana gelince, ihtiyar teyzeme karşı kalbimde fazla bir muhabbet duymu - yorum dersem pek mübalâğa etmiş ol mıyacağım. Esasen onun da beni taş - km bir şefkatle sevdiğini hiç zannet - miyorum. O, ömründe ilk ve son defa Ağa ve” P.T.T. Umumi Müdürlüğünden: 1 — İdare ihtiyacı için 250 aded masa, 100 aded seyyar ve 50 aded duvar ki cem'an 400 aded telefon, kapalı zarfla eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 — Muhammen bedel «12,000», muvakkat teminat «900, Jira olup eksiltmesi, 4/Ey101/1939 Pazartesi günü saat 16 da Ankarada P. T. T. Umum Müdürlük bi, nasındaki Satınalma komisyonunda yapılacaktır. 3 — İstekliler, muvakkat teminat makbuz veya banka mek'ubile kanu" vesaiki muhtevi kapalı zarflarını o gün saat 15 e kadar mezkür komisyona ve receklerdir, 4 — Şartnameler, Ankarada P. T. T. Levazım, İstanbulda Kınacıyan Hans, da P. T. T. Ayniyat Şubesi Müdürlüklerinden bedelsiz olarak verilecektir. «2939» «5098 Şerefli Koçhisar Belediyesinden : Kasabanın meskün ve gayri meskün tahminen 60 hektarlık kısmında harita ve İmar plânı yaptırılacağından bu harita ve plânın kaça çıkacağı hakkında ma- hallinde keşif yapacak bir mühendis veya selâhiyetli fen memurunun bu işe ald teklif mektublarının Şerefli Koçhisar belddiyesine göndermeleri ilân olunur. «6309» İlk teminat Senelik kira 2.25 30,00 Eyübde Nişanca mahallesinde Sarısamur sokağında 38 No, eski Rumi Mehmedpaşa mektebi. Meyva halinde 62 No. Kıraathane (İki sene). Meyva halinde 63 No. Kıraathane (İki sene). Sileymaniyede Hocahamza mahallesinde, Kepenekçis'nan #9- kuğında hususi idare mali 5 numaralı Siyavişpaşa medreseş 750 190,00 Floryada Florya çarşısında 23 No. dükkân. Senelik kira muhammenleri ile Jlk teminat miklarları yukarıda yazılı işler ayrı ayrı açık arttırmaya konulmuştur. İhale 31/8/939 Perşembe günü saat 14 de daimi encümende yallacaktır. Şartnameler Zabıt ve Muamelât Müdürlüğü kale- minde görülebilir, Taliblerin ilk teminat makbuz veya mektubları ile ihale günü muayyen saatte daimi encümende bulunmaları, © (6198) — Beşiktaş, Beykoz, Kadıköy ve Adalar kazaları belediye hududu dahilindeki ten- viratı umumiye lâmbaları için lüzumu olan 34.000 kilo gaz kapalı zarfin müba. yaa edilecektir. Muhammen bedeli 5015 lira ve ilk teminatı 376 Tira 13 kuruştur. İhale 17/8/939 Perşembe günü saat 15 de daimi encümende yapılacaktır. Şartna- me Zabıt ve Muamelât Müdürlüğü kaleminde görülebilir. Taliblerin ilk temi - nat makbuz veya mektubları ile 2490 numaralı kanuna göre hazırlıyacakları ka- palı zarflarını ihale günü saat 14 de kadar daimi encümene vermeleri. ( (5819) 180,00 300,00 21,00 1200,00 2000,00 360,00 Şerefli Koçhisar Belediyesinden : Kasabahin tahminen 30 hektarlık kısmına elektrik tesisatı inşa ettirileceğin- den keşif bedelini yapmak üzere isteklilerin teklif mektublarını Şerefli Koçhi- sar belediyesine göndermeleri ilân olunur. «611 Şerefli Koçhisar Belediyesinden: Kasabanın muhtelif yerlerinde arteziyen kuyusu arama ameliyesi yaptırıla - caktır. Taliblerin bu husustakki teklif mektublarının Şerefli Koçhisar belediye - sine göndermeleri ilân olunur. £ «63105 dıya senden bahsettim, senin istikba « lin hakkındaki fikirlerimi “kendisine söyledim. Dudaklarıma kadar gelen bir suali sormamak için dilimi dişlerimin ara « sında sıkıştırarak susuyor, onun sözü » nü bitirmesini bekliyordum. — Senin şimdiye okadar geçirdiğin bayat ne kadar (o şâirane olursa olsun buna nihayet vermek zamani oçöktan gelip geçmiştir. Maamafih sen hüsnü - niyet gösterir ve makul (düşünürsen her şeyi tamir etmek Kabil olür sani - rım. Sen! İstanbula götürüp leyli bir mektebe koymak niyetindeyim. O kadar hayretle doğruldum ki ko « ımda uyuyan Tintin yere sıçradı ve dört ayağı üzerinde bir top gibi yu - varlanıp kaldı. — Leyli mektebe mi? Ben mi? Ben mi?... Sesim boğuluyor gibi kısılmış, göz. Terim korkudan dışarı fırlamıştı. — Evet sen Semiha... Bunda şaşa « cak bir şey (ogörmüyorum. Teyzenin anlattığına göre, bundan iki sene ev « veline kadar kış aylarından maada 278. manlarda haftada üç dört defa Ilan “ la Bursaya gidip bir hocadan hususi ders almışsın; ancak oObugünkü günde bir genç kız için bu kadarcık bir tah - olarak bütün kalb sıcaklığını o anneme vermiş ve ondan başkası için bir yer ayırmamıştır. O» nunla olan münase- betimizin sabahle - yin odasına kahve » sini götürdüğüm za- mün < elini öpmek, akşam da yatacağım zaman bir şey iste - Yip istemediğini sor maktan ibaret oldu. ğunu söylersem ba. na şaşmayınız sa » — Berhürdar ol kızım... İşte ihtiyar teyze- min ağzından çikan en büyük iltifat kelimesi bundan iba- ettir. Bugün odasına girer girmez onun buruşuk yanaklarında bir heyecan, be yaz örgülü saçlarla çevrelenmiş yü - zünde gayritabii (Obir hal farkettim Karşısında Cahid Oğuz bey oturmuş - tu. Beni görünce syağa (kalktı, Ayni zamanda teyzemin titrek sesini duy - dum. — Semiha, babanın senin için vasi tayin ettiği bu bey sana bazı şeyler öylemek istiyor, bunun için Ferah kal fayı çağırmıştı. Gözlerimi kaldırdığım ozaman yine ayni sakin ve azimkâr bakışlarla kar » şılaştım. vet Semiha, teyzene uzun uza - sil kâfi değildir. Maamafih, on beş ya. gını bitirdiğin halde mekteb program « larına uydun şekilde okumadığın için seni resmi fiselerden birine vermek im kânmı görmüyorum. Bunun için biri- etik çare, seni herhangi bir sebeble 6 - kuması geri kalan sile kızlarım az 78. manda yetiştirmek maksadile teşekkül etmiş olan hususi bir mektebe vermek. tir. Akrabamdan bir hanım orada 0 * kumakta olduğundan mekteb müdirö. sini İyi ırım. Cok malümatlı ve na. zik bir hanmefendidir. Etrafında da hep seçme hocalar vardır. Burada sen birkaç sene içinde tahsilini tlerletirr * ev isi, musiki ve lisan (öğrenir © tam manasile bu zamana Jâyık bir gen kız olursun. (Arkası var) Ş»

Bu sayıdan diğer sayfalar: