21 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

21 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

k ; ? k ? > GA A iş zam A EN MS agam Erkekler diyorlar ki Bütün bekâr erkeklerin ithamı yerindedir. Yalnız bundan bir kısım kadın ve kızlarımızı istisna etmek şartile.. Bunlar da köylü kadın ve kızlarımızdır © Receb Hüsnü (Bursa, Yeşil mahallesi): | «Ben kendi nam ve hesabıma boşanma İşle rindeki güçlüğü gözönünde tutarak evlene - miyorum. Evet, insan hayat arkadaşını s6 - gerken belki aldanabilir. İyi diye itimad ot- tiğ'nir geçimsiz çıkar. Tabii aksi da akla ge- lebilir. Rvlenme, biraz da şans işidir. İnsan ne kadar birbirini yakından tetkike imkân bulsa yine aile hayatına karışmadan —âmi- yane tabirile, bir yastığa baş koymadıktan sonra— yekdiğerini tamamile anlamış sa - yümaz. «Kadin bir muammadır. denildiğine göre onu tamamen anlamak da pek müm - kün olmasa gerek. Kanurlarımız her ne sebebten olursa ol - sun, anlâşamıyan çiftlerin kolaya ayrılma- larma imkân vermiş olen bugünkü bekâr - arm miktarı şayanı hayret bir derecede a- salır sanırım. Anketinize cerab verenlerden bu mühim noktaya temas edenler az olmasına rağmen Öyle tahmin ediyorum ki bekârların çoğu bu elheti dikkate aldıkları için evlenemiyor - lar. Boşanma burusundaki ahkâm ve ka - yıdlar birar gevşetümiş ve kolaylaştırılmış olsa herhalde bir çok bekârlar (o talihlerini dencmeğe fırsat bulacaklardır, kanaatinde» yim. Ben, yalnız iki taraf birbirini istemediği ahvralde değfi, taraflardan biri bile boşan - ma talebinde bulunduğu takdirde, yine ko- ayca ayrılmalarına taraftarım. Çünkü taraf ne kadar hümüniyet sahibi olursa sun karşı taraf ale birliğinin devamını İs - temediği takdirde geçinmeğe imkân tasav - vur oluhabilir mi? Gerçi aile içtima! hir mü- sasesedir, cemiyetin temelidir. Bunun e - hemmiyetsiz sebeblerle yıkılmaması, İzmih- Mile uğratılmaması icab ederse de, içtimsi bünyeyi kurtarmak için, tedavisi Xsbil ol - ıyan, kangren olmuş bir uzvu kesip stmak ta hayati bir zarurettir. Her Iki taraf yüz göz olup o mahkemeye düştükten bence (o ayrılmadan başka gare kalmamış demektir. İki tarafın barış- mak imkânını kazanmaları için verilen mu- vakkat ayrılıklar ve muhakemenin uzama - m çok zaman müsbet netice vermiyor. Bir| Şok Manetlere ve cinayetlere yol açıyor. Ba- nşilea bile aile birliğinin devam ve bekası gok zaman mümkün olmuyor. Boşanma da- yalarının çoğu ayrlmakla © netleelendiğii göre işin uzaması ve sürüncemede kalma - mı her İki tarafın sararma oluyor. Boşanma davası açıldıktan sonra veya muvakkat ay- rik esnasında ya zaruret salkasile veya er- kekten güya intikam almak sevdasile baş - gösteren ihanetler ve binnetice vukua ge « len cinayetler hep boşanmadaki güçlükten doğan hâdiselerdir, denebilir. Bir mizahi halk gazetesi bu gibi vak'aları sütunlarında meşic ve bir taraftan da kadını tayib eder- ken, bir taraftan da «madem karım seni sl-| datiyor, İstemiyor, birak yakasını be adam! Niye elini kana boyarsın!s diye erkeği mu- haze ediyor. Erkek fhanetine şühld olduğu veya yaki- non bildiği halde kadını boşamamakta ısrar ediyoran, serdedilen mütalen doğrudur. Er - İte asla tereddüd etmiyeceğim, kek boşanmak İstediği halde boşanamıyor, Edebi tetrikamır: Lu ve muha davam ettiği müddetçe kadın kocasını aldatmakta devâm ediyorsa, erke- ğe netice itibarile bir sabır tavsiye edebili- riz değil m!?. İşte bazan sabır taşıyor. Ve karısının ihanetinden ölürü herkesin müs - sehri nazarları altında bir mazmun gibi c6- miyet içinde dolaşan ve muhitin çeşidi de- dikodularile her an 'atirabı artan ikea, ni- hayet sinir bulhranları içinde ( istemiyerek bir elnayetin falli oluyor. Bazı bekârlar bu Akibete maruz kalmamak için evlenmiyor - lar, Sonra bazi kadınlarda sakat bir hâleti ru- hiye var. Kendilerini göşindirecek kadar geliri veya maaşı olan bazı kadınlar evlen - meğe yanaşmıyorlar. (Bir kadının geliri ol- duktan sonra evlenmek budalalıktır.) di - yenleri işittiğim gibi yine bir mecliste mes- lek #ahibi bir genç kadın ellerini pars sayar gibi yaparak (şte bey de bu elendi de,. pa- ram olduktan sonra niye evleneyim.) dedi - Bini duydum. Kudının evlenme meselesinde oOre kadar maddi hareket ettiğin! ve yuva kurmakta ki maksad ve gayesini şu misallerden kolay- ca anlayabiliriz. Ba bayanlar sirf bakılmak mecburiyetinde kaldıkları zaman © evlene - ceklerini anlatmış oluyorlar. (Biz erkekler evlenmede hiç bir zaman o bu kadar maddi hareket etmeyiz. Kadın maddi olduğu Ka - der vefamedır da.. Senelerce kendilerini refah ve saadet için- yaşatlıktan sonra talihin cilvesile işleri bozulan, ihlâs «den veya mall vaziyetleri sar- lan erkeklerin eşlerinin düştükleri yoksul- luğa tahammül edemiyerek türlü vesilelerle mahkemeye baş vurarak, boşanma talebin- de bulunduklarını çok gördüm, Sözü yine baş tarafa getireceğim: Hülâsa, ben boşanma - nın müşkülâtından, bunun tevll4 ettiği kö- tü yaticelerden çekiniyorum.» b © N. Yay (İzmir 441 numaralı sokak No. 8): «Sütunlarınızda bir çok erkek ve kuları - muzın yazılarını okuyorum. o Her £ki tarafı tartarak bu cevabı yazıyorum. Bekâr, erkek olsun, kadın olsun, evlenmek ister mi, ete - mez mi? Elbette bu sunle vereceğimiz kar - şılık müsbettir. Herkas evlenmek ister. Ben münakaşalarda çok” ileri gidilmesine taraftar değilim. Mevzuun (o mezaket ve e - hemmiyeti ihlâl edilmeden (sadece fikirler ortaya konmalıdır. Ben bekâr kalmağı, ev - Yilğe tercih etmiyorum. Sadece hayat şart- larını her iki tarafın da göz önünde tutarak birbirlerini tamamlamalarını — taraftarım, Bugüne kadar bu şartlara uygun olanını bu- Ismadım. Böyle birisini bulursam evlenmek- Bu işde ne Kızlarımızın me de erkeklerimizin kabahati vardır, (Jan Jak Rüso) un dediği gibi «insen günahsız doğar; onu günaha sokan cemi- yettir» İçtimal teşekküllerin noksanlığı, hınması gereken tedbirlerin (hmali erkekle, (Devamı 10 uncu sayfada) KOYDEKİ DOST Benim de otomobile girdiğimi gö - rünce müküvemet edemedi. Böylene söylene yanımıza geldi. — Fena değil. Bari kilerimizi, amba. rımızı kapıyalım. Robenson gibi ya - bani meyvalarla karnımızı doyuralım. Vildan babasmın şikâyetlerine kıs kıs gülüyor, ben: — Fena mı beyefendi, diyorum. Vi- taminin bütün alfabesinin maddelerini kazanmış olursunuz, Nihayet göl kıyısma geldiğimiz za- man Vildan sabredemedi. Portbağajın kapağını aç:p yemek sepetini babasına gösterdi. — Buyurun efendim. Emrinizi bek. Yiyor. Artık Osman beyin keyfi yerine gel. işti. Günlerimiz aşağı yukarı bep böyle geçiyor. Ve sonbahar başlıyor. Romanımın sonlarına geliyorum, Karakter bahsi uzun sürdü. Bulan Cahid Şimdi tezimin en canlı ve kuvvetli noktasına geliyorum: İrade ve nefis. * «Rabbuflah, Âdemin yalnız! bulun. ması iyi değildir. Ona münasib bir yar. dımer halkedeyim. dedi ve Rabbullah Âdeme ağır bir uyku getirdi. Ve onun eğe kemiklerinden birini alarak et ile doldurdu. Ve buna can verip dişi mah. lükunu yarattı. İki eş mahlük çıplak. tılar. Fakat gözlerinde perde vardı. Birbinlerini görmüyorlardı. -Ahdı atik, tekvin. Ben de arzın bir ıssız bucağındayım. Su, havn, ve toprak ne veriyorsa 0 - nunla yaşıyorum. Kırk asırlık insanlık tarihi kafamda bir hayal gibi. Mitolo jiden, Rönecanstan, modernizme kadar san'atım düz, iğri, çarpık hatları ve karma karışık renkleri insan zekâsının bir halitası gibi beynimin hücrelerin. de yaşıyor. Ve Insan elinin, insan ener. jidinin yerattığı eserler arzı kapıya. bilecek bir istifle hafızamın masum ı diyorlar ki Evlenmek istiyen erkek : “Eşimi mes'ud etmek için her fedakârlığı göze alacağıml,, demelidir © Fahriye Çaldıran (Biga): «Bekâr bayların hâlâ susmayışları beki - katen şaysni hayret. Arama da içleri dolu imiş, Doğrumu sabah, akşam beraber yaşadıkları beraber yaşaman #n mecbur oldukları, nihayet anneleri, kar- deşleri, kızları olan kadınlara bü kadar ha - Karet etmeleri kat'iyen yakışık almiyor. Ben kendi hesabıma erkekler ( eleyhinde İsöyliyecek neler biliyorum. Fakat yarın gene) onlarla yüzyüze, yanyana, 49 bayanda din sek, dirseğe bulunacağır. Henüz bir genç kısım. Yarın kısmetim Gi- İkıp ta evlenecek olursam, bütün (erkekler bana: «Bayan hepimiz kötü idik. Yalmz bar yınıs mı iyidir?» Diye sorabilirler ve ben onlara osvab vo - temem. Baylar böyle bir günün geleceğini düşünsünler, İnsan halidir O bu! Gönüldür bu! Olmaz dememeli. Hiç bir kadını beğen - “İmiyen nlee müşkülpesend baylarımısı gör - dük ki sonunda bütün dünyanın o manasız bulduğu çılgın izdivaçlar yaptılar, Onun için, hepimize kötü, kötü Ymadiarda bulunan bu bekâr bayların hepsinin sonun- da en kötü ve en münasebetsiz bir eş seçe- ceklerinden ben yözde yüz eminim, şimdiye kadar hayatta biz bunun aksini görmedik. Esasen bunun eksi de görülmemiştir.» 24 © Bayan Nazmiye (Kırşehir): «Ben yaşlı bir kadınım. Bu münakaşaya Iştirakimin sebebi de kem erkeklere hem de Kadınlara şu sözü söylemektir: Sis her Iki taraf da kabahatlisiniz. Çünkü hayatta hiç bir şey vermeden, her şeyi almak istiyorsu- nüz, Halbuki insan fedakârlığı nisbetinde #emcre kazanır, Kumarda büyük oyun oy - İnayan kumarclarda kazanmak — Ahtimali korkak oynayanlardan daha çoktur. Evvelâ tehlikeyi ziyanı göze almalı, büyük ve cömerd olmalı Kadın da, erkek de eviliğe ne kadar çok fedakhr olmak arrusile gelirlerse o kadar ka sanırlar, Alle «ray nefsim'e diye düşünenlerin ba - Tmamıyacağı bir çatıdır. Alle ancak feraga- H nefisle, hüsüniyetle fenbinda kendini di- ğerleri için feda etmeği göze almakla kuru- Yar, Evlilikte ancak bu şeklide düşünen ve ha- reket edenler mes'nd olur, diğerleri dalma bocalamağa ve saadeti tatmamağa Omah - kümdurlar, Evlenmek İstiyorsanız şunu göze almadan erlenmeyiniz: «Eşimi mes'nd etmek için biç bir fedakürlıktan o çekinmiyeceğim!» Yoksa: «Ben evlenince de bekâr bir insan gib! ya - İşar, bekâr bir insanın yaptıklarını © yapar, İevvelâ kendi isteklerimi, şahsi o kaprislerimi tatmin eder, sonra evlenirim, sonra da ka- rım veyshud kocamı düşünürüm. derse - niz, karşı taraf ta siin gibi o düşünür, ve (Devamı 10 uncu sayfada) lı taştan televizyon âletine kadar işlen. miş bir zekâ hâzineleri henüz tabiatin ana unsurlarına bir damla yenilik kat, mış ve koynundaki esrarı çözmüş de. Zildir. İnsan iradesi dağları delip ül - keleri birbirine bağlıyacak, kıt'aları kazıyıp denizleri birbirine katacak ka- dar kudret gösterdiği halde gene zâfın mutlak esaretinden kurtulmamıştır. Bir noktada kafası duruyor. iradesi ti. keniyor ve arzın henüz ilk insanı ol - duğunu anlıyor. Bu irade zâf; nereden geliyor?. Kitabı mukaddesten bir satır daha okumak lâzım: —... Rab, dişiye dedi ki: Bu meyva bahçelerindeki her ağacın meyvasın » dan yeyiniz, yalnız şuna yaklaşmay? » nız. Bu incirdi. Bir yılan dişiye yaklaştı ve ona dedi ki: — Bu meyvadan yeyiniz ki gözleri. nizin perdesi açılsın, kendinizi görü . nüz. Dişi meyvayı yedi, erkeğine de ye. dirdi. O zaman birbirlerini gördüler ve erkek, dişi olduklarını anladılar. Yapicı ve yaratıcı erkek iradesi öm. rünün daha Ilk aylarında işte böyle mağlüb oldu ve Âdem güklerden ko . vulan bu seçme mahlük hâlâ Seren . dipe düşen o İlk insandır. C Cenubu şarki Avrupasının /(l enmuallem,en yaman ordusu - TURK OR USU Ecnebi mühim bir devlet adamı : “Ehemmiyetinizin bu derecesinden mağrur olmalısınız,, diyor Bir İsviçre gazetesinin dikkate şayan makalesi ( Yazan : Ercilmend Ekrem Talu RMA Aİ İsviçre sayfiyele rinden bir görünüş Bern: 16/8/939 Bir zamandanberidir İsviçre gazetele- ri memleketimiz hakkında dikkate şayan neşriyatta bulunuyorlar. Dünyanın he. men her tarafında olduğu gibi, burada da pazarlar bize çevrilmiştir. «Nur şarktan doğar: sözü hiç bugünkü kadar Avrupa. nın düşüncelerinde ehemmiyeti bir yer tutmamıştır. Endişe içerisinde kıv- Tanam cihan efkârı umumtyesi, zâftan ve korkudan tirtir titriyen zavallı sulh pe- Tisinin, ancak Yakınşarktan ve Türkiye. den doğacak güneşle ısınacağına ve kuyu vetleneceğine kanidir. Dün burada kendisile görüştüğüm en mühim. bir devlet adamı bana: — Terazinin gözüne sizin dahli olu. vermeniz harb ihtimalle; birdenbire uzaklaştırmıştır. Ehemmiyet'nizin bu de- recesinden mağrur olmalısmız! diyordu. Bu sabah ta Friburgda çıkan Liberte gazetesinin İl Ağustos tarih'i bir nüsha- sı elime geçti. Orada yurdumuza aid u- zun bir makale okudum. Hakkımızda ve. rilmiş böyle bitarafane ve haklı hüküm. lere, vatandan uzakta şahid olmak insa- na tasvir ve tasavvur edilmez tutlı bir heyecan veriyor. Bu heyecania, aynen tercüme eyledi- ğim <İttifakı aranılan devlet: Türkiye» hissettirmemek için çok faydalıdır. İlk insanın iradesini dişisi yendi. Muhak. kak ki yarının kanuşabilecek robotunu da gene ayni materyelden mamul di. şisi yenecektir.» Bir protoplazma, bir hurdebini zerre insan şekline girmek için bir yrl bekle. miye lüzum görmüyor. Bu bir hücre bir mikrop.. bir anda düşünen ve ken. dinden büyük kuvvetleri iradesine ram eden insan oluyor. Arzı dolduran bu milyar kesafeti hep ayni tabiat fonks. yonu ile yağlanıp kemiklendikleri hal. de karakterleri, irade mukavemetleri enerji kudretleri niçin ve nasıl ayrılı. yor. İpolittenin artık bayatlıyan fikir. leri, hattâ Freud'un yeni iddiaları in. sanın bu karanlık tarafını henüz ay. dmlatmadı. Karakter farkları kandan mı, iklimden mi, terbiye sisteminden mi, muayyen bir tarih devrinin muay. yen bir cemiyete verdiği hâkimiyet veyahud esaretten mi bunları ayırmak ve mutlak sebebleri izah etmek im » kân: yok. Ayni kanın ayni iklimden hayata verdiği ve battf ayni terbiyeyi, ayni atavizmi taşıyan ferdler arasın - deki karakter farkları bütün ilmi ara. yışları altüst ediyor. Demek protoplazmadan başlıyarak et ve kemik heline gelen ve sonra dı. mağ teşekkülü fle irade ve önerjiye sa- galerilerinde serilmiş yatıyorlar, Cilâ.| Efsaneler bazı hakikatlerin acılığını|hib olan insanın bir gizli tarafı daha | başlıklı maksleyi Son Postadaki azli okuyucularımın ibret ve takdir nazarlas rına arzediyorum: «Harbden sonraki Türkiyenin muciza vi kalkınmasını şundan iyi hiçbir Şef tavsif edemez; Son sultan'arın devrindeş vezirlerle saltanatın sair mühim rical büyük devletlerden bir lütüf elde etmel istedikleri vakit Orta veya Garbi Avr paya kadar gitmek mecburiyetinde idM ler. Bunun aksi hâdise olmaktadır: Ke « malist Cümhuriyet dünya ekâbirinin prenslerin, diplomatalrın, askeri rücsâs nın ve iktisadelların taşındıkları bir xi yâretgâh olmuştur; ve Türkiyenin lüta fünü şimdi bunlar diliyorlar! Sade şu son aylar içerisinde İsmet İnönü ile onun mssai arkadaşları, Gene ral Veygandı, Sovyet Komiseri Potenr kini, Bay Papeni, Bay Gafenkoyu, Misıl İHariciye Nazırı Yahya Paşayı, General | Huntzigerin riyasetinde bir Fransiz 09« İkeri keyetini, İngilterenin Akdeniz doş nanması kumandanın ve nihayet kral Karol ile oğlu Prens Mişeli ve daha da hemmiyeti halz rica şahsiyetleri kabul etmişlerdir. Davasının daha önceden kaybolduğu nu bildiği için somurtmakta olan İtalyas (Devamı 10 uncu sayfada) var ki bugünün ilmi o mıntakaya he « nüz girmiş değildir. Bü şu demektir ki tabiste hâkim olduğunu iddia eden mas kineden insan yaratan et ve kemiktefi insan henüz kendi teşekkül esrannıd kapkara cahilidir. Bu çerçeve içinde bir hücre tekâmür Tünden ibaret olan insanı dımağından ziyade hidlerile, ruhi (otemayüllerile yani şuuruna da hâkim olan kuvvetle rile yaşıyan bir mahlük olarak tanıma lüzum. Ni Hisleri ve heyecanlarile yaşıyan bu insanla, zekâsının eseri olan ve ötesini berisine verilen elektrik cereyanı ile azasını hareket ettiren, hattâ papağal gibi muayyen kelimeleri söyliyen mâ kine adam arasında ne fark olabilim Madem ki irade kuvveti yoktur. En büyük ilim, en büyük hüner ken dini bilmektir, diyen filozof ancak bif yaman hakikatin ucunu yakalıyabii « miştir. İnsan Bendi uzviyetinin, makanizmasının esrarın keşletmedike çe tabiate hükim olduğunu iddia ede» miyecektir. İrademize hâkim olduğumuzu hayâ tımızın en küvvetli devirlerinde Aşil olmak ahmaklığını sezmediğimiz gü ispat edebiliriz. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: