9 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

9 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Son Posta, 'nı Koca gi Genç âşık rollerine çıkan Ferval için fazla müstaid değil, fakat vücudü rol- lerine çok uyyon, denilirdi. Her piyes. te sevşilen genç kız rolünü yapan Kla- Ya, Fervalin birlikte oynadıkları ilk Piyesin birinci perdesile ikinci perdesi arasındaki antrakla kulis arasında baş- ladiğ; ilân: âşk sözlerine, aldım kabul ettim; manasına olarak. sahnede rol! #eabi bl bol öptürdüğü yanağını vere- “ medise de, gene ona yakm bi MİŞ. parmaklarının ucunu ö * © günden sonra Klara Fervali. koca adam; diye çağırmıştı Ferval hiç de ko- ca idam değildi. Yirmi iki yaşında idi. Uzun böylu idi. zayıftı. Kadınlar sev - diklerini tavuğum, civcivim. kuzum, mâymunum diye de çağırırlar. Onlarm da hiç biri tavuğa, civcive kuzuya: Maymuna benzemezler. Fervalle Klara tam iki sene beraber oynadılar. Bu arada beraber de yaşa- Mışlardı, fakat Feryal hayatından pek Memnun görünmüyordu. Gün geçtikçe onun için tehlike baş; ermişti, Teh- elerden biri sahneden ayrılmak mec- butiyetiydi. Çünkü Ferval yün: geçtik- $e şişmanlıyordu. İkinci tehlikeyi bir ayni doğuracaktı, Sahneden ayrılır ay. nimaz Klaradan da ayrılmak çok ta olurdu; Klara, Fervalin yerine gelecek| genç aktörün olacaktı. Fezval tehlikelerden korunmak * der tedbite müracaat etti. Yemed Medi, jimnastik yaptı. uzun yü çin Yere çıktı, korse taktı. velhasıl, şisman-) “* lamamak İçin ne yapmak lâzımse, hiç birini ihmal etmedi, fakat nafile artk Şişmanlığı korsevle de örtülmiyecek & gelmişti. Tivatro müdürü bir ni. Yesin son temsilini müteakıb onu oda- mna çağırdı; Fervalin saisine nihayet verim! Tiyatrodan çıkınca Klara ile birlikte yaşadıkları eve gitti. Kapıcı kapıyı 2ş-| İğ zaman o bökuslarında bir tuhafik vardı, İkinci teh nin vukuunu da 6 K — Madam bir vajiz dönmiveceğint haber v * Ferval artık kendini tamamile bırak. Mıstı, Jimnastik vapmiyardu. yiyecek te İçâcekte rejimden vaz geçmemişti. Şişmanlığu müstasd vörndü az za. Manda onü kocaman bir adam haline Hak işik Ehemmiyet vermiyordu. neyle, Klarayı bir daha göremiye- in pe kadar şismenlansa on İçin ehemmiyeti yoktu, Madetnki 2ar YEK mümkün olamıyordu. ir aksam üstü bir gazinoda olur. muştu. Eski bir 4 tanıdı, yanına çk eda pa le evden çıktı. erdi. anlık değil mi? Tabi #yatroda çalısırken, -— Sen de lâtife nedir bilmezsin ki Na- baylar burada olmasalardı Yalnız birakıp odama kaçar. Bay Şener anlatırken yuyorsun, Ben baylardan Li gk, yat bari... rica edeyim de — Amma yaptın hat, ,feminim. n Hikâyesi adam Çeviren; Nimmet Mustafa kün olamadı. Tiyatrodan ayrılınca da artık rejimi. sporu bıraktım. — Fakat bu sana çok yakışmış; ben şimdi bir tiyatro müdürüyüm, — Tebrik ederim. — Sana sahnemde yer verebilirim. — Göbekli jönprömiye görülmüş şey değlidir. — Jönprömiye olmak şart değil ya. komik rollerde muvaffak olacağına — Ben mi hiç tecrübe etmedim. — Muhakkak muvaffak olursun. Hem , jönprömiyeler göze çar. parlar amma, büyük lokmaları yutan- far kemiklerdir, buna da emin ol. Ferval tekrar sahneye çıktı. Yeriniz ismini değiştirmişti. Dik olmuştu. Komik olarak çıktığı sahne, âşık rollerine çıktığı sahneden daha zengin- di. Ve halkla karşı karşiya geldiği za- ircilerinin. âğık rolünde iken kendile yredenlerden daha kala- balık, ve daha paralı insanlar olduğu. nu hissetmis'i. Ona baktılar, güldül konuştu ler. oturdu gü meye çıkan saçı başı dağı z artiste, seni seviyorum; demesine gül- düler. Neden hep gülüvorlardı. Ve per- de kanandığ: zaman elkıştan tiyatroyu irlettiler. Dik sahnenin arkasındaki ufak artist girdiği zaman odada bir kadın ir kürk manto giymiş kadın nee boynuna atıldı: nimini adam, ne iyi gene birbi- rimize kavuştuk. Boynuna atılan kadın Klara idi. Fs- kilden olduğu kadar rüzel, eskiden ol. duğundan çok gösterişli ve şıktı. Peki. den olduğundan daha büvük bir sevgi ile boynuna atılmıştı. Ve eskiden yani Fervalk derken, şimdi ml i adam ismile çağırılması için bir mahzur olamazdı Zayifken koca adam olan, gişmanla- yınca niçin minimini sdam olmasın?. * Ferval, yani yeni ismile Diki Klara çok. seviyor. Dik komik rollerde sok muvaflek oluyor. Yalnız eski tehlika- den korkuyor. Birinci tehlike zayıfla- mas. bu yüzden sahneden bir kere da. ha ayrılmak mecburiyetinde kalması - dır, sahneden ayrılması da Klsradan ayrılması demektir. Bir vapur ithalât eşyom geldi Dün limanımıza Briyoni adını taşıyan İtalyan vapuru ile bakir levha, elektrik malzemesi, makine ve aksamı, kimyevi Bu hafta yapılacak lig maçları İstanbul Putbol Ajanlığından: 11-2940 tarfhinde yapılacak maçlar şunlardır: Taksim âtadı: Karagiimrük . Y. Davudpa- ga saat 1130 hakem "Tarık Özerengin, Bey - oğluspor « Galatagençler saat 1330 bakem Bahsettin Oluöz, Beykoz - Topkapı saat 15,30 hakem Halid Ezgü. Güllü Fatma çıldırmıştı, sol kolu, el-| Şeref stadı; Penerpilmaz - Galataspor sa. sizdi, oluk gibi kan boşanarak, çırpınır at İ0 hakem Necdet Gezen, Anadolu . A.Mi- gibi sallanıyordu. Sağ elindeki hançere| sar şaat 1145 hakem Basri Bütün; Söleyma- gelince, birbiri arkasından tam beş kişi! Diya. EWMI saat 1330 hakem Şazi Tezcan, yi, cansız olarak yere sermişti. Fakat ni-! yeniktaş - Vefa anat 1530 bakem Abmed hayet, biri küreğine, biri kalçasına, biri N İsağ memesine gömülüp kalan üç hançer kr İse Galatasaray - Altıntağ sast ile, kendisi de yuvarlanmıştı. 30 hakem Sami Açıköney: Fenerbahçe - ş - İstanbulepor sart 1830 hakem Refik Top. Pre ke MR ki ii” Mektohler arası futbol ralıyan bir iki çığlık kopardıktan sonra, , vücudü delik deşik, yere serilmişti. vo'sybol maçları Bu kanlar, iki dakika içinde dökülü-! İstanbul mektebleri futbol ve voleybol Jig! vermişti. Receb Paşa her iş bittikten son- heyetinden: 10-11.140 Cumarteri günl ya -İya haremden çıkmış, merdiven başına ka- pılacak maçlar aşağıdadır; dar çorapça koşarak sahte bir telâş ve Taksim stadı: Taksim 1! Haydarpaşa Lip sddet ile: Bant 14 hakem T. Özerengin, Hayriye L i ii Ksk L. saas 15.16 hakem 9, Tezcan. İğ leme mare az Şerel stadı: Boğaziçi L. . Yöce Ülkü 1, şa, | 7im kefa'etim ile gelmiştir... Bre bu ne st 14, Darüşşafaka L . Kabataş L. saat 15,10 Olmaz iştir... Bre tiz dağılın!... hekem A, Âdem, Diye bağırmağa başlamıştı. 10-11-1940 Cumartesi günü yapılacak ve -| (Sadrazam? merdiven başında gören &i- Jeybol maclerı: Beyoitu Halkevi-salonu: Erkek M. mekte. bi. Galatasaray KL. sast 14 hakem T. Oker,! Ban'at mektebi - Ticaret L, sant 1430 Yüce) Ülkü L. - Sis! Terakki L. saat 15 Hakemlerin dün yaptıkları top'anlı İrtanhol hakemleri son hafta maçların .! daki hâdiseler dolâyısile dün aksam uzun süren bir tonlantı yapmıslar ve ba maçlar Üzerindeki fiwiylerini söylemişler, bazı ba - reketleri tenkid etmislerdir. Bu tonlantıdan sonra birinci sınıf hakemlerle hukem heyeti arasında Ikinet bir görüşme yapılmıştır. Bu toptantıda Galatasaray - Beşiktaş maçının! tentidi yapılmış ve bundan sonra oynana-| cenk oyurlarda hakemlerin ayni göre hareket etmeleri temennisinde bulu - nutmustur. Hakem beyej her Pazartesi ak. | işa! hakemleri tophıyacak ve idare ettikle. ri maçların tenkidini yapacaktır. Maarif Vekili dün de tetkiklerine devam etti Maarif Vekili Hasan Âli Yücel, dün öğleden evvel Üniversitede bir müddet! meşgul olmuş ve müteakiben kimya ens-| titüsüne giderek tedrisatı takib etmiş, pro fesör ve talebelerle konuşmuştur. l Hasan A": Yücel öğleden sonra Parti vilâyet idare heyeti reisi Tevfik Fikret Sılay ve maarif müdürü Tevfik Kut ile birlikte Sarıvere gitmiş ve Sarıyerdeki arena vaziyeti etrafında tetkiklerde bü-| mor yüze dikkatle baktıktan sonra: (lanmuştu. Evlâd istiyenlere ecza, emaye eşya, boya, tıbbi âletler, rad- yo ve aksamı, resimli kâfıd, tuğla, man-! tar, alominvom eşya, kendir eşya, krozor düğme, zımpara kâğıdı vesair ithalât eş - ası gelmiştir. — Anladım; teşekkür ederim... I — Anlamadın mirim; boşu boşuna! «anladım» deme.. zaten siz insanların za.! Yıf taraflarından biri de budur; anlama- Bir buçuk ay evvel vefat eden bir gi- lenin kimsesiz bıraktığı bir buçuk aylık bir kız çocuğunu ölüm ve sefaletten kur- taracak hayır sever bir aile varsa baamıza «Çocuk» adresi ile mürac Sihirli çöz konuşuyor !! duydum; ne çare ki rağyo haklıydı, met tum... O devam etti: — Nikolesko, alelâde bir adamdı. U- fak, tefek ticaretle müştagil görünürdü. pahi zorba başıları Musa Çelebiyi yerde Yazan: Reşad Ekrem Çınara asılan cesed Yerde yarı ölü yatan kadın bir deliydi, Gözlerindeki o vahşi parıltı, yavaş yavaş sönmeğe başladı. Receb Paşa, Kadına son | bir hançer darbesi indirmek istiyen içoğ- lanlarını bu hareketlerinden menetti, Fatma, kendi kendine ölmek üzere idi, İGözleri açıktı, boyalı bir taş parçası gibi olmuştu. Dudakları kımıldadı. Sadrazâ- mın içoğlanlarından biri yere yatarak, | kulağını adetâ onun dudaklarına dayaya- rak dinledi. Güllü Fatmanın ağzından eve velâ bir hırıltı, sonra, kesik kesik dört 'beş kelime döküldü: — Yüzüne... dokunmayın... yüzüne... . yüzüne.. vu... vurmayın... i Güllü Fatma gözleri açık, güzel Musa Meleğin hayalini seyrederek öldü. Receb Paşa sahnenin fecaati karşısın da sarsılmıştı. Çorapça taşlığa indi. Ora- da, Musa Meleğin üstündeki kıymetli bir kaç parça eşyayı alan oğlanlardan biri paşasının eteğini öperek; — Ramak bakidir! 4 e lm ninni kan içinde bıraktılar. En ileri gelenleri de: — Bre şehbazler dağılın. bu madde bitmiştir. Musa Çelebi oparslanmıştır. devletlâ vezirin ırzını gözetelim... Çıka- lam! Diye bağırarak arkadaşlarını taşlıktan saray bahçesine sürmüşlerdi. Biraz sonra da saraydan tamamen çekilip gitmişler di, Fakat, Sultanahmesi meydanı mâh$e-| gılsın... re dönmüştü, Musa Çelebinin Receb Paşa| Dedi, İki tuvana oğlan. biri ayakların» sarayma getirildiğini işiten sipahiler,İdan, biri koltuklarından tutarak Musa yeniçeriler ve İstanbul kopukları, binbir | Çelebinin, henüz hayatta olan vücudünü ayak bir ayak üstüne meydana dolmuştu. | bahçeye çıkardılar, duvara iki merdiven Musa Çelebinin de paralandığı haberi, dayayarak, Musa Çelebiyi, duvarın tş- koca meydana, bir baştan başa bir daki-| gönden Atmeydanma attılar, Birkaç da- ka içinde Mn sa A ek xa sonra, İlasan Halife gibi ana doğma- dağılmıyordu. Bülün - . K sı soyu'an Musa Melek Çelebi de ayak- si Sepet; «Elbet cesedini alır, çi- ÖL atin yenii Receb Paşa sarayında ise, facia bitmiş çınar dalma asılmıştı. değildi. Güllü Fatma da, Musa Melek Ço-| Hasan Halife ile Musa Melek Çelebk lebi de ölmemişlerdi. nin hazin ve feci ölümlerini sarayda Receb Paşanın içoğlanları, cesedlerin | ilkönce, şetire saldığı Casusları vasıtasile üstlerini, başlarını araştırırlarken, . biri| Melek Ahmed ağa haber almıştı Sultam de Gülümün koyana ellerini * SOKMUR yea al yakanlar Sayan ba genç kı re ME MEAN ENİ aran sdca yakma yalek İnel KERE — Bre yoldaşlar bu bostancı avrattır!.. | gitti. Padişahım henüz yatmamış olduğu» Receb Paşa da Güllünün yanına gel-İnu öğrendi. Murad sarhoştu. O gece, ilk miş, görleri kapanmış, burnunda ve du-|defa olarak sazsız ve yaransız rakı iç daklarında kanlar pıhtılaşmış olan bu €5-| mişti, Yanında Deli Hüseyin, küçük Mu- | sâ ve masel söylemekle fevkalâde hüneri olan bir cariye vardı, Deli Hüseyine de bir hayli içirmişti. Pehlivanın sarhoşluğu çok tatlı oluyordu. Bu merd ve yiğit de. Hkanlıya can sıkmıyan zarif bir geveze lik geliyordu. Dedi, Receb Paşa bir başka oğlana İşe ret etti; Musa Meleğin kalbini dinlettiş oğlan bir dakika sonra: — Musa Çelebi hayattadır... : Dedi. Receb Paşa, dördüncü Muradın dilber gözdesinin derin hançer yaraları ile parçalanmış yüzünü bir müddet sey- rettİ, sonra: — Duvardan dışarı atın" cemiyet da- — Bre bu avrattır, bu. Rakkase Güllü Fatmadır!... Diye mırıldandı. Güllü Fatmanın vücudü, müthiş bir sinir gerginliği ile, bir kere, boydan boya i sarsıldı. Kadın, güzel gözlerini ıçtı. Bu gözlerde vahşi bir parıltı varı, (Arkası var) kine benzer yüz binlerle vak'ayla dolu- dur, Petridisin bu basbihalinden bir hafta, on gün sonra odada bermutad üç kişi idik; Afroditi, doktor ve ben... ” Bir aralık doktor Petridis; — Atroditi; dedi, ayrılmamız lâzım ge- lirse ne yaparız . # Afroditi dişi bir kaplan çevikliğile ye- xinden fırladı; bitiyordu; Afroditi de Petridisin uğurun- da canını fedaya hazırdı. Petridisin: — Ayrılmak mı?. Fakat ?. — Agapitâkimu (sevgilim)! hitabına| o Telâş li Melli cevaben inci dişlerini göstererek öyle bir: | yyeşte ölünceye kadar devam edecek de- dığınıza anladım dersiniz. İstibdad dev- yüklendik. Zaten ağır |TİNİN bir artığı çıkar, «cümhuriyeti an'a- hazır tarafı idi; Lata dim» der; bumu da kifi görmez; Halke- tomennizil, | vide «Cümhuriyet ne demektir. mevzu- Vu Konferans vermeğe kalkar. Gazetenin birinde yeni bir imza görürsünür: A. as lânları kesip biçen er!.. Bu yaman mu- harrir «Yirminci asırda lâyiklik» başlıklı K iki Sütünluk bir makale yazmıştır; biraz| — Şimdi; aziz sahibim, Maryora bah. | define kaçtınız mı; bu mütebahhir ani:| sine tekrar dönmek üzere sena biraz dajmerin «vaktile talebei #lümdan olup nasislanda şahidi olduğum bir facia-'cümhuriyetin onuncu yıldönümünde | — Aman radyocuğum; dedim, hikâyeİn, hayret ver MERE ER e inde hikâye çıkararak bana meşkur “Binbir gece masallarını» dinletme, Ro, |? KUZ bu da anlamamıştır astma anla- Mmanyadaki macerayı bitirelim, sonra Yu. | dm diyerek yırtık yelekten gömlek ucu çıkar gibi ortaya fırlamıştır. İki parahk bir radyo makinesinin kar- şısında beşeri izzeti netsimin kırıldığını Eşref te, ben de başlı zevcin de Üç kişi kalmıştık... Kahvelerimizi içtikten sonra E Şener yeniden anlatmağa başladı... Asıl işi ise sahtekirlik, kalpazanlık, do- landırıcılıktı. Bu uğurda katli bile ol-'ki, Allah seni inandırsın sahibim; toprak muştu. An'atacağım Atinalı zat ise bir doktor- riyordum, dur; dahili hastalıklar mütahassısı dok-, tor Petridis!.. Beni Kifisyadaki evine götürmeyip A-|le bir müddet oyalandıktan sonra dalgın, #nadaki muayenehanesinde bırakmıştı, dalgın söylenmeğe başladı. Daha doğrusu, muayenehanede hizmet Di eden matmazel Afroditiye hediye edil-jmazel Eleni Kastinapule © Kadar güzel miştim. Hakikaten Afroditi de bir değil, bir kız değil amma çok zengin; onunla | i i İbehemehal evlenmeliyim. Fakat Afroditi — radyo hediyesine değecek güzellikte ne olacak?. Afroditi o kadar kıskanç ki,| bunu haber aldığı gün bozmak için “el derhal fırm (haline den ne gelirse yapacaktır. an se 5 hazirlanen merci-| Hayır, hayır! İstikbalim için, saade mek yemeği fakır, fakır kaynatılıyordu. |tim için, hayatım için Afroditi mutlaka Hasta munyenesine mahsus kanapeye sh aradan çekilmelidir, İhatli ve neş'eli bir bayanın uzanışını ben| Ya vicdan?. Adam sen de. ben, bir kı- orada gördüm. — Daktor Petridis, matmazel Afroditiye | siyim, ne de sonuncusu!.. Yeryüzü benim. — Yatremu (doktorum) deyişi vardı ! ğildir. İtelime varıncaya kadar ben bile tirtir Gt), Bir gün muayenehanede Atroditi yem diti; burun sonu ne olacak?, Seninle eve tu. Doktor Petridis yanıma ge'di. Benim-|, w imikân yok. — Ne yapacağım yarabbi?. Evet; mat-| vam etti: değil miydin Petridis?. Sana ben fakir bir kız olduğumu, ârahoma veremiyece- gimi bildirmemiş miydim ve sen benim bu sözlerime karşı: «Druhoma xmn1?, Bana sen lâzımsin Afroditi!ş dememiş miydin? Benden bıktın Petridis; başından stmak listiyorsun!, Fakat düşün sevgilim; seninle nasıl ev zı aldatıp metres edinenlerin ne birinsi-| jenebiliriz?, * — Ne diyorsun Petridis?. Ben bütün arlığımı sana verdim... — Hâkkın var; fakat düşünelim Afro- — Niçin yok Petridis; niçin yok?. Ve ağ'amağa başlıyarak sözlerine de- — Benimle evleneceğini söyliyen sen — Hiristos hakkı için değil Afroditil. CArkası var) va

Bu sayıdan diğer sayfalar: