12 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

12 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

v e ” N O a Cürmü meşhut kanununun tatbikından sonra - İstanbulda | hırsızlık vak'aları azalmış, hiç denebilecek dereceye inmiştir. Bugün polisin posta ederek 1 adliyeye getirdiği vak'alar ara - | sında hırsızlıktan suçlu olarak pek az kimselere tesadüf edil - mekltedir. Bu vaziyet: vaz'ı kanunun, meşhut suçlular hakkındaki isa- betli tedbirin iyi bir neticesi ol- makla beraber bu hususta adli- yecilerimizin ve matbuatın göı_ - terdiği alâka ve hassasiyetin dahli bulunduğu şüphesizdir. Fakat buna rağmen son za « manlarda şehrimizde 18 yaşın « küçük olan çocukların arasın - da hırsızlık yapanların arttığı ve artmakta olduğu nazarı dik- kati celbetmiş, alâkadarlar bu mesele üzerinde tetkikata UGÜN Türkiyedeki ilk mek- tepleri teftiş eden müfettişle - rin meemuu 190 kadardır, Vekâ « let, bu müfettişlerin vaziyetini tet. fettişler, muallim mekteplerinden iki senelerde mezun olmuşlardır. Halbuki evelce muallim mekte; leri 3 sınıflı idi. Daha sonra, dörde, beşe ve nihayet altı sınıfa çıktı. Müdfetlişler arasında 3, 4 senelik muallim mektebi mezunları çoktur. Maarif — Vekületinde — salâhiyettar kimselerin bu husntaki kanaati şu- dür: Mahalle Bekçileri kurs Görecek - Mahalle - bekçilerinin bilgilerini | arllırmak — için kurslar — açılması muvafık görülmüştur. * Halk dershaneleri programı tat bik l;ılcak olan bu kurslarda bekçilere — ayni zamanda ı_ıbııı işlerine ait banı bususlar da öğreli- lecek ve devam mecburl olacaktır. | Bu kurslarda muvaflakıyet gös. termiyen bekçilerin işlerine nihayet verilecektir. Edebi roman: 8 — Bayılmış. — Bir doktor bulsak mı?.. — Yüzüne biraz su dökün ayı - hr, Kadını yerden aldılar. — Kuş gibi hafif bel.. — Sahi, kemikten başka bir şey elmiyor adamın elinc.. ııJB"ıııylîuş gibi hafif, bir gderi bir ke- mik kadını kanapenin Üzerine ya - tırdılar. O ker vekilki sert, konu « şurken ak sakalı dikiliveren kami- serin sesi yumuşadı: — Biraz su getirin.. Dedi, ilâve etti: — Limon da koklatmak iyidir. Ve.. geride kalan polislere de em- Tetti: — Haydi siz de işlerinize bakın. Kadının ayılması yarım sast süre dü. O biraz gözlerini açığı — Ne oldum, ne var?.. mışlardır. Yaptığımız tahkikata göre, çocukların arasında — hırsızlık vak'alarının artmasını şundan ileri gelmektedir: Malüm olduğu üzere ceza ka- nunumuzun 53, 54, 55 inci mad- deleri ahkâmına göre; 18 yaşını bitirmemiş olan suçlu çocuklar hakkında verilmiş ı::n hünı: - bağlayıcı cezalar, onlara Mmıhsısil;u evlerinde ve ıslah hanelerde — geçirilmesi lâzım gelmektedir. Halbuki; bizde ceza kanunu « muzun âmir bulunduğu bu gibi müesseseler henüz kurulama - mış olduğundan bu gibi küçük yaştaki mahkümlar hapishane - ye konulamamakta ve serböst bırakılmaktadır. Diğer taraftan cürmü meşhut kanunundan korkarak hırsızlık Muallimlerin tahsili müfettişler- den yüksek mi? Bazımüfettişler, yeni yetişenmu- allimler karşısında zayıf kalıyor “İspekterlik kadrosunda son yıl- lar içinde bir çok tasfiyeler yapıl « muş olmasına rağmen, bugünkü İs « pekterlerimizden bazıları, bilhassa yeni yetişen altı sınıflı öğretmen © « hlıı-ıılınh_—qı.ıdı tedrisat müfettişinden 3 ü Viyana Pedagoji Enstitüsünden, 36 sı Gazi Terbiye Enstitüsünden, 3 ü İdadi- den, 1 de İmam ve Hatip mektebin- den mezundur. Zehirli gaz Kursuna Devam mecburi Hükümet ve belediye memurla. rının zehirli gazlar kurslarına de. vam etmeleri mecburf olduğu hak de devamsızlıklara tesadüf edil- mektedir. Dahiliye Vekâletinden vilâyetlere gönderilen bir tamimde bundan *wnvı kursa devam — edenlerden imza aranması lüzumu bildrilmiştir. Sen de seveceksin! Etem İzzet Benice Deyince komiser de ona sordu: — Ne oldu sana böyle?.. Odada ikisi yalnızdlar. Lütfiye ka- napenin üzerinde doğrulmak: — Bağışlayın... Hastaydım!.. Demek istedi, kalkamadı. Vücu- du biribirinden ayrılmış bir torba kemik gibiydi. Kendisini toplıyamı- yordu. Başı ağıryordu: — Hiç te böyle gey başıma gelme- mişti, Komiserin gözleri içine dalgın, durgun, sönük bakişlarile uzan u- zun baktı: — Banu sıcak bir şey söyler mi - siniz. Artık dayanamıyacağım. Üç gündür » ma ekmek bile yemedin Dedi. Komiser bir rüyadan uya- stanbulda küçük yaş ta bir takım hırsızlar mı türedi?. Yirmi dört saatte 6 yeni vak'a oldu Bazı sabıkalılar, 18 yaşından küçük çocukları teşvik ve kendilerine âlet yapıyorlar | Si gi Bi ü e lll ü eee geee lll eee e aei e) laşbünike eeeti d ei ğelakeüğek ğ li eaT AĞümçekrine a yapamıyan bazı suç erbabı, kü- çük yaşta çocukları kendilerine vasıta ederek hırsızlığa — teşvik etmekte ve suçlarını bu küçük îı.ı:sun ellere yaptırmaktadır. - Geçenlerde Adliye Vekâletin- den gelen bir emirle hapisane - de bulunup ta 18 yaşından aşa - Bi bulunan mahkümlar da ser - best bırakılınca, bu gibi vak'a - lara Adliyede daha sık sık tesa- düf edilmeğe başlanmıştır. Dün de bu cümleden olarak beş altı vak'a kaydedilmiştir. Adliye Vekâleti ceza kanu « numuzun âmir bulunduğu 18 « lahanelerin inşaatı için bir ta- raftan çalışırken, diğer taraf - tan vak'aların önüne geçmek ü- zere de bir önleme tedbiri al - mak için tetkikat iktadır. Sultanahmet Hafriyatı Nisanda gelecek Geçen yıl Sultanahmet camli arkasındaki Arasta sokağında eski Bizans eserlerine ait, iki ayı müte. caviz hafriyat yapmış olan İngiliz erkeoloji Profesörü Bakster 1 Ni. sanda şehrimize gelerek tekrar Ayni yerde hafriyata devam ede- cektir. Geçen yıl İngiliz profesörünün yapmış olduğu hafriyat çok iyi bir netice vermiş, Bizans tarihine ait kıymetli san'at nümunelerini ihtiva eden mozaik ve tablolar meydana çıkanlmıştı. Togiliz profesörü, ba yıl aynı saha dahilinde daha geniş bir araş. tırma yapmıya karar vermiş oldu- gundan kendisine kıymetli iki ar. keoloji profesörü ile birkaç asistan relakat edecektir, Profesör son dela müzeler direke törlüğüne yazdığı bir mektupta bu iş için âzım gelen hazırlığın yapıle masını rica etmiştir, Profesör Bakster, İngilterede, tarihf araştırmaları hakkında kon. feranslar verdiği gibi, bir kaç eser de hazırlamıştır. Erke oloji profe. sörü müzeler idaresinin yardımile bu eserlerinden bir kaçını tercüme edecek ve Halkevinde de konfe. ranslar vereceklir, çattı, bir durumluk düşündü. İçin- de bir çarpışma vardı: — Gerçek mi., yalan mm söylüyor? Solgun benizli, hasta kadın: — Bir simit, bir çay da olsa yeter, Deyince,. - — Kırk yıllık polisim, ya kafese Bireceğim, ya bir iyilik edeceğim.. Diye düşündü. — Pek güzel, sana inanmak - isti- yorum., Dedi, seslendi: — Nöbetçi! Kapıdaki polis geldi, — Koştur şuradan birisini köşe « deki aşçıya, bir tas sıcak çorba, bi « raz da ekmek akın gelsin. — Peki.. şimdi. Nöbetçi polis bu işi görmeye gite ti. Kapı vuruldu: — Gel. Muhtar kucağında çocukla içeri- ye girdi: — Emretmişsiniz, getirdim!, Ve.,, kundağı uzattı. — Ha. iyi ettin, ver şu kadınal, Lütfiye kundaği görünce yeni bir sarsıntı geçirdi. Benzindeki sariliık PARA MÜZESİ Yeni müze, pazartesi günü merasimle açılacak Burada, bir çok eski paralar, mücevherat teşhir edilecek ÜZELER idaresi, ötede beri- de kalmış, eski devirlere ait bir çok meskükât ile mücevherat, kıymetli iaş ve madalyonlardan mü- rekkep zengin bir sâlon vücude ge - | | türmeğe karar vermiştir. | Bunun için bizzat müzeler müdürü Aziz meşgul — olmuktadır. Seyyah mevsiminin yaklaşmış olması dola - yasile salanun biran evvel hazır - Tanması için müze idaresinin bütün memurları da bu işle tavzif edil - | mişlerdir. Salon, Martın 15 inci Pazartesi günü öğleden sonra saat 3 de yapı « lacak bir küşat resmi ile açılacak « tır, Küşal resminde müzeler müdü- | rü Aziz kısa bir hitabede bulunarak salonun açılmasındaki gayeyi anla- tacak ve davellilere meskükât — ve mücevherat hakkında izahat vere - cektir. Meskükât salonunda, çok eski 'Türklerin paraları ile İslâmi ve gay- ri İslâmi hükümetlerin paralarını ve gayet kıymetli mücevherat ve ma « dalyonlar teşhir edileceğinden o gün Müzeler idaresi ayni gün müzede yeni rekzedilmiş olan Atatürk bus- tünün de küşat resmini yapacaktır. Yabancı sigorta| İstanbulda Şirketlerine Rağbet yok.. Bir şirket daha faaliye- tinl ta &t Yerli sigorta şirketlerine karşı halkın göstermekte olduğu rağbet günden güne artmaktadır, Bu yüzden ekseri sigorta şirket. leri bu seneki bilânçolarını darla kapamışlardır. Yangın ve nakliyat sigorta İşlerile uğraşan “Ankara,, | Anonim Siçyorta Şirkeli de halktan | gördüğü rağbet üzerine Trakya ve havalisinde de muameleye — başlae maşlır. Ecnebi sigorta şirketlerinden bir çoğu bu vaziyet üzerine müşkül vaziyete düştüklerinden memleke. timizdeki faaliyetlerini tatil etmeyi düşünmektedirler. Ezcümle bu şirketlerden Be- dişe —Asekürans müessesi müş. kül vaziyete düştüğünden Türkiye» deki muamelâtını — tatil ettiğini İk- tısat Vekâletine bildirmiştir. . Lindberg Istanbula . geliyor Atlas denizini lik aşan kahdamanı aramızda göreceğiz Avrupa ile Asya arasındaki en muvafık hava yollarını tefkik mak- sadile İngiliz ve Amerikan hava şirketlerinden mürekkep bir grup namına — uçuşlar yapan — meşhur Admerikalı tayyareci Lindberç'in eşile beraber 19 Mart cuma günü Iraktan İsltanbula geleceği haber alınmıştır. Halen Kalkütede bulunmakta olan Atlas denizini ilk aşan kahra- man tayyareci bir İngiliz tayşare- sile seyahat etmektedir. Bu tayyare ile memleketimizden UçÇUP geçmesi hakkındaki — izin müracaatı — İngilterenin * Ankara selareti tarafından yapılmıştır, Hatırlarda olduğu üzere, Linde berg'in Bahrimubiti at'asiyi ilk yan bir renk geldi, yerinden kalktı, ona doğru yarı belinden aşağısı tut- maz inmeli bir hasta gibi iki bacağı- mı bir arada sürüye sürüyoe gitü, kollarını açtı: — Yavrum!, _D_iy-lııldi. kundağı aldı. Kolları tirtir titriyordu. Çocuğun yüzüne baktı, gözünden gene iri, kaynar bir damla yaş yanağının üzerine yuvar- landı, geriye gelmek için bir adım Attı, onun rüzgâra tutulmuş bir sel- vi gibi ayakta sallandığı görülüyor- du. Muhtar; — Düşüreceksin. Derken, kadının kolları açılıver « di, kundak yere düştü, anne de bir- den düştü ve yerde yumaklandı!. Komiser yerinden fırladı. Muhtar şaşırdı, ilk önce ağlayan, düşüşten zedelenen çocuğun kundağını yer - den aldı: — Vah yavrum. Komiser : — Gene bayıldı... Dedi. Gene, sular, Hmonlar, nane ruh- ö ğaledün ee Si d çi eeei rdaa el üeüi İ eat mimere $e AĞA ĞlRİ pa Hti Bi Baakezir aa uçtu, yüzüne bembeyaz, kireç be « | ları getirildi. Komiser kadını ayıtİ « * Pire yolile Atinaya gideceklerdi. geçmesi kahramanlığını — ehemi ., . bulunan iki .y. « Vekilimiz Bugün tetkik ve teftiş- lerine devam ettiler Şehrimizde bulunmakta — olan Maarif ve İnhisarlar vekilleri düne de tetkiklerine devam etmişlerdir. Maarif vekili Saffet Arıkan dün sabahleyin ve öğleden sonra iki defa Güzel san'atler akademisine gitmiş bilâhare Dolmabahçe sara« yına giderek eski velihat dairesine de açılacak resim sergisini gezmiye tr, Akşam üzeri de Yıldızdaki Hakimiyeti ziyaret etmiştir, lahisarlar Vekili Ali Rana Tar» han da yeni gümrük dairelerini ve muhafaza başmüdürlük kısmını gez- miştir. Vekil yeni binada bir evrak mahzeni yapılması için 5000 liralık tahsisat vadetmiştir. Bugün Haydarpaşa gümrüklerini teftiş edecek olan Vekil Pazar günü Ankaraya dönecektir. Balkan antantı Ekonomi Konseyi Atinaya gidecek murah- haslarımız seçildi 18 Martta Atinada topl'na cak Balkan antantı ekonomi konseyine hükümetimiz namına iştirak edecek murahhaslar intihap edilmiştir. Bu heyet meclisi ikinci reisi Hasan Saka'aın riyaselinde Türk disi Burhan, İktısat vekâleti deniz nal rıı müdürü Ayet, Nafia mü- makalat reisi Kadri, Maliye nakit işleri müdürü Halit ve Hariciye vekâletinden Şinasi ve Atıltan mü- rekkeplir. Heyet azaları Pazartesi gün yetle karşılayan milletimiz kendisi. ne mur! bir tayyare madalyası vermiş büyük sevgi miştir. indberg'in — İstanbulda ne ka- dar kalacağı malüm değildir. Kene gdisi buradan doğruca Londraya gidecektir. maya, muhtar çocuğu — susturmaya | çalışıyordu. Kamiserin — içinde — gerçeklen bir inan, bir acı belirmişti. Belki ömründe ilk olarak karakula düşen bir suçlu için dudaklarından: — Zavallı taze!. Kelimesi çıktı. Bu kez Lütfiyenin ayılması daha uzun sürdü. Ayılır ayılmaz mirl - dandı: — Çocuğum... Nerede Rılkı?, Komiser bu sorguya şaştı: — Bıraktığı çocuğu ne diye saru- yör?, Çocuğu görünce neden bayıldı?. Bu kadın bu hale nasıl gelmiş?, Fakat, bütün bu düşüncelerini bel- H etmedi: Lütliye sustu, Yalnız boynunu büktü, Elini kalbinin üzerine götür- dü. Kalbi sökülecek, yerinden fır - hyacak, boşa dönen motör gibi bir- den hızlanıp parçalanacak gibi atı- | yordu. Başındaki ağrı daha çoğalmış- (Devamı var) milliye (yatı mektebini | göslere | Halk filozofu diyor ki: Şu cem - tarh Ameliyesini Beceren var mı? Bu sırada bir harp ne demektii Bunu hiç düşündünüz mü? Düşün- mek bile baş döndürüci Amma başımz döne döne dahi düşünmekte israr edersek, en ufak bir hesabı dahi aklımızın pusulasına sığdırma- ya imkün yoktur. Evvelâ: Bugün iki devletin tek başlarına harbetmeleri mümkün de- ğil Çünkü bir çok devletler karşı - hkli ittifaklarla bağlanmış!, O hal- de bir yerde bir harp kopması de - mek, devletlerin biribirine girmesi demek olacaktır. Yani, dünyadan, tek başına har - betmek imkânı kalkmış bulunuyor. Harp olursa bir cihan hurbi çlacak- tır. İşin garibi burada sanma!, Bir ci- han harbi ne demek, onu şöyle bir üstün körü hesaplıyalım: Bilhesap, büyük — devletlerden Fransa harp balinde (4) milyon aş- ker çıkarıyor, Almanya (13) milyon, Rusya (36) milyon, İtalya (8) mil- yon, Japonya (14), Amerika (20), (488) milyon nüfüsu olan İngiltere asgart (20) bunlara bağldrımış olan küçük devletlerin asker mikdarını da topyekün (35) milyon tutalım. Demek ki dünya üzerinde (150) milyon asker çarpışacak!, Tayyareler, tanklar, toplar, zırh- hlarla mücehhez 150 milyon insan a- | yaklandığı zaman dünya yüzünde kim sağ kalacak?, Hesabın (cem) ameliyatını böyle- ce yapabiliyoruz korkunç (tarh) ameliyatmı yapabilen, aklına sığdırabilen beri gelsin!, Sonra hâlâ düşünen sivri akıllı - lar var: — Kıyamet acaba nasıl kopacak?! amma, Halk Filozofu Birimizin derdi Hepimizin derdi Hayatı ucuzlatmak için.. Dün, ticaret ve iktısat işlerin- den anlayan bir dostumuzla ko- nuşuyorduk. Bize birçok şayanı dikkat şeyler söyledi. Konuştu. Kumuz mevzu hayat pahalılığına havayici zaruriye fiallarının bu günkü vaziyetine temas ediyor- du. İzah edelim.. Bir çoklarımız, bazı maddelerin pahalı satılma- sının sebebini küçük ve seyyar esnafta arar ve hüküm ver rken, küçük esnafın ekseriyetle ihtikâr yaptığını ifade eder. Bu yanlış. tır. Çünkü, küçük esnafı gözü- nüzün Önüne getirin. Bu vatan- daşlar, çok az bir para- ile sıkınlı içinde geçinen - vatandaşlardır. Demek ki — çok kazanmıyorlar. Kazanan adam halinden - belli olur. Bu işin içinde bir “muta. vassıtlar, meselesi var. Hakikat şudur ki, bizim memleketimizde, bilhassa İstanbulda bir mal yüz elden geçiyor. Yani boş kurüş- luk bir mal alıyorsunuz deği! mi? Emin olun ki bu beş kurüştan birçok kimseler kazanıyor. Böy« le bey kuruştan birçok kimselere hisse çıkarınca, şüphesiz, beş kuruşluk malı on kuruşa ancak alabiliyorsunuz. Demek ki, haya» ti ucuzlatmak,halka her şeyi ucuz temin etmek İçin mutavassıtların sayısını azaltmak icap ediyor, Muflavassıtların çoğuda tufeylidir, Bunları ortadan kaldırınca, bir çok şeyler kendiliğinden —ucuz. lanacaktır.Bazı maddeler de var. dır ki, çok mutavassıt - elindea geçiyor. Fakat, bunları satanlar da, diğer eşya fisilarına baka- rak pahalı satıyorlar. Ve iİşte (Şasıl ihtikâr bu gibi maddelerdedir. | Mutavassıtları — kaldınp — diğer maddeleri ucuzlatınca, bu beri- kilerde kendiliğinden ucuzlaya- caklır. Birimizin derdi, bepimizin dere di olduğuna göre, bu meselede alâkadarların dikkat gözünü çe keriz. Ocaem aa aa |

Bu sayıdan diğer sayfalar: