14 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

14 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— G 0 b AA J eet e ll K w a a g S G 6 a — n B A A 5 L a e! ünün meselesi: Nafia Vekili gençlerin derslerine dört elle sarılmalarını tememni etti. alebe velileri pasolardan çok memnun! Tramvaylardaki talebe pasolarının yazın da mu- teber olması için Vekâlete müracaat yapıldı Nafıa Vekili Ali Çıw'm l son defa elektrik şirketi mezdinde ı yaptığı bir teşebbüs mneticesinde iramvay talebe biletlerinde ehem- ı miyetli bir tenzilât yapıldığı ma - | lümdur. | Bu tenzilât, bütün hkbel:ri bir z hayli sevindirdiği gibi talebe ve - lilerint büyük bir yük ve masraf - ftan kısmen olsun kurtarmış, bü - tün İstanbu “halkını sevindirmi;- tir. Bu cümleden olarak bü(ün yüksek tahsil gençliği birkaç gün evvel durbin görüşlü Nafıa Vekili Ali Çetinkaya'ya bir teşekkür tul- grafı çekmiş, bu telgrafta bülün gençliğin muhabbet — ve şükran borçları bildirilmiştir. Gençliğin bu takdir bilir tel « grafı Vekil tarafından memmml - yetle karşılanmış ve cevap veri - lerek derslerine dahâ büyük bir is- Memurlara ucuz hı_ıva- yici zaruriye veriliyor Yokuyan talebe adedi ise 20 bini tekle sarılmaları temenni olunm tur. Yalnız bir mesele var: Elek - trik tramyay şirketi talebeye vec- | diği bu tenzilâtlı karnelerin müd- deti haziran gayesinde hitama er- diğinden bu pasolar talebenin elin- den yaz - iptidasında Halbuki talebenin mekteple olan alâkası nihayet haziran ayına ka- dar değildir. Hazirandan sonra ge- rek ikmaller dölayısile talebeler mekteplerine gitmek mecburiye « tinde bulunmaktadırlar, Pasoları ellerinden alınacak olan talebe bu vaziyet karşısında pek hâklı olarak düşünmeğe başla « mıştır. İslanbulda yüksek tahsilde alınacaktır. mütecavüz olduğu göz önünde tu- | tulursa, bu düşüncenin yerinde ol- | duğu aşikâr surette görülür. — | Et, sebze, bakkaliye levazımı veresiye verilecek M ülhak bütcelerle idare edi - len bazı müesseselerie ek - ser dairelerdeki memurlar arasın - da kurulan muhtelif ortaklı koo - peratifleri çok büyük bir rağbet görmüştür. Belediye, Denizyolları, Beykoz deri ve kundura fabrikası, Liman memurları — kooperatifleri — gibi muhtelif teşekküller bir senelik bütçelerini kürla kapamışlardır. Kooperatif mensupları yiyecek ve içeceğe ait hemen bütün ihti - yaçlarını bu kurumlardan veresi - ye temin etmekte ve borçları her ay maaşlarından kesilmektedir. Bu rağbet karşısında, şimdiye ka- dar yalnız bakkaliye maddeleri sa- tan bazı kooperatifler; Denizyolla- rı kooperatifinin kasabı gibi, ken » di ortaklarıma ait kasap dükkân - ları açmağı ve ayrıca azalarına y sebze temin etmeği kararlaştır. - muşlardır. Diğer taraftan kooperatiflerin hey'eti umumiyeleri de birer biret toplanıp senelik faaliyetlerini tet- kik etmeğe başlamışlardır. Beykoz fabrikası memurlar ve işcileri istihlâk kooperatifi umu - Akay, Şirkı Hayriye ve diğer yerli vapur şirk: talebe, ye yazın da yaptıkları kolaylık hatırlanırsa, elektrik tramyay şir- ketinin bu tenzilâtı bütün yıla vi- çin teşmil etmediği sorulabilir.. benin kamp, ikmal vo tec- yd gibi mühim işler doöla - yısile yazın mektebe gitmek mec- buriyetinde oldukları bu gençlerin bütün yıl zihinleri yorulmakta ve gezmek onların bir bakkı olmakta- dır. Haber aldığımıza - göre; yüksek tahsil gençliği Nafıa Vekili Ali Çetinkaya'ya, talebeye tramvay biletlerinde yapılan tenzilâtın yaz mMmevsimine — teşmil edilmesi için tekrar müracat edeceklerdir. Bu haklı ve yerinde isteğin na - zarı itibara alınacağı kuvvetle u- muluyor. Almanya Bizden buğday İstedi İhracat maddelerimize müştcri çok.. Hariç piyasalarda yerli mahsul- lerimize karşı gösterilen Tağbet gün geçtikçe artmakla ve her gün yeni talepler yapılmaktadır. Ezcümle dün Berlinde bir mü- essese ile Cenevreda bir firma Tür- kofise müracaat ederek takas yo- lile bilhassa buğday, balmumu, da- rı, yün ve krom gibi maddeler sa- tın almak istediğini bildirmiştir. Ayrıca Hollanda Hükümeti de memleketimiz inhisar maddelerin- den mühim mikdarda mamul siga- ra, yaprak tütün ve içki atmak için ni hey'eti 31 mart çarşamba günü | müracast etmiştir. fabrika binasında, İstanbul şehir tiyatrosu san'atkârlar — kooperatifi hey'eti umumiyesi de 30 mart salı Bünü türbede kooperatif salonun - da toplanacaklardır. 16 Mart Şehitleri ihtifali Salı günü Eyüpte yapılıyor 16 martta yapılatak ihtifalin Pptogramı hazırlanmıştır. Eyüpte yapılacak olan mera- sime İşlirak edecek askeri kit'a- lar saat 13,15, davetliler de saat 14 te Köprünün Haliç iskele - sinden kalkacak vapurlarla gi- deceklerdir. İhtifale bir bölük asker, bando, polis kıt'aları, E- yüp orta mektebile Eyüp mın - takasındaki ilkmektep — talebe- leri iştirak edecekler ve mera - &im Eyüp ve Fatih - Maarif, Emn iyet direk- lerinden ve merkez kuman Edebi roman: 10 danlığından gönderilecek mü - messillerle Eyüp ve Fatih na - hiye müdürleri tarafından ida - re edilecektir. İhitfal umumt meclis namına Kaptan' olmak İsteyenler için İmtihan açıldı İmtihanlar ay başında başlıyor Uzun zamandanberi ameli su - rette denizde çalışıp da henüz ve- sika almıyan makinist, kaptan, çarkçı, kılavuz gibi deniz adam - ları Ticareti Bahriye Müdürlüğü- ne müracaat ederek - ihtisaslarının Avni Yağızın bir nutku ile baş- | tesbit ve tasdikini istemektedirler, lıyacak, bunu Agâh Sırrı Leven- din ve bir üniversiteli gencin nutukları takip edecek, bando malem havası çalacak, kolordu ve belediye ve Parti namına şe- hitliğe çelenkler konacaktır. Bundan sonra bir manga as - ker havaya üç defa ateş edecek ve bir gecit resmi vapılacaktır. Sen de seveceksin! lık gelmiş. Benimle -uğraşamı yacak olmuş. Sonra beni Mithat adlı kardeşinin karısına vermiş. Onlar Hasköyde Piripaşada otu- ruyorlarmış. Beni almışlar, o - Taya götürmüşler. ben on - ların yanında büyüdüm. — Onlar nerede şimdi?. — Mithat babam ben 11 yaşında iken öldü. Karısı, Gülfem annem dökuz yılır dül oturuyordu. Koca- sından kırk kuruş aylık bağladılar. Onunla geçeinemedi. Nesi var, ne- $i yoksa hepsini sata sata yaşadı. En son oturduğumuz evi de sattık. Onun parası ile küçük, bir kulübe Bibi bir eve çıktık. Orada oturu « Yorduk. ; — Sağmı? a — Hayır, öldü. Beni evlendirdi Te öyle öldü. büyütme almış. Üzerine hasta « I Etem İzzet Benice — Sen evli misin?. — Güya evliyimt, — Kocan kim? Genç kadiın bir saniye Bsustu. Sonra, gözlerinden yeni bir yaş se- Hi boşandı, anlatmıya koyuldu. — Gülfem annem epey yaşlı idi. Bir yıl oluyor, bir gün bir genç &- | dam geldi. Beni istedi. Kimsem yok, size oğul ve erkek olurum, | dedi. Çok sıcak kanlı bir adamdı. Gümrükte memur olduğunu göy- Jedi. Annem çabuk kandı. Benim de çocuk kötüme gitmedi. «Peki> dedim. Annemin elinde ev para - sından yüz yetmiş altın kalmıştı. Bana öteberi yaptı. Güveysine de urba, çamaşır ne gerekse hep- sini hazırladı. Bir perşembe akşa- mı mahallenin imamı geldi, nikâ- hımizi kiydı, konu komşu yedik, Deniz ticaret müdürlüğü, bunun için bir imtihan AçÇınıştır. 1 nisan perşembe gününden itibaren bir hafta devam edecek olan bu imti - hana deniz hayatlarını tevsik etti- rebilenler girebilecektir, Ayni haf- ta içinde; terfilerini Istiyen kap « tan, makinist, çarkçı ve kılavuz « ların da imtihanı içtik, damad güveyi gerdeğe girdi. | İhtiyar komiser bir roman din » ler gibi heyecanla, bir film seyre. der gibi her hâdiseyi gözünün ö- nüne getire getire merakla ergen kadının sözlerini dinliyordu. Ve,, kadın sözünü sürdürüyordu: — Kocam sabahleyin evden çı . kıyor, işine Bidiyor, akşamları ge liyordu. Anneme, bana bir oğul - dan, bir kocadan beklenen bütün saygı ve sevgiyi Bösteriyordu. Bir ay başı olmuştu, ya olmamıştı. E. vimiz şen, rahatımız iyi, kalbim'z kaygısızdı. Annem bir gün: — Damadım, oğlum.. Sana bir diyeceğim var.. Dedi.. Komiser merakla sordu: — Neymiş o diyeceği?, Genç kadın, Bözlerinden yeni, kaynar damlalar akarak anlatmıya devam etti: n — Elinde 128 altın Tirasn kalmış. Bunun yirmi lirasını cena- ze param.. Cenazem iyl kalksın., dedi, kendisine ayırdı. Yüz beş al. fını da ona verdi. Artık evimin er. | zabit tutularak, Madam Anna hak- - Bir tavcının BA eden bir kadın tutuldu Balatta Anna isminde biri, yor- gandan bayrak yapmış Yandaki resimde gördüğü « nüz, darp işaretl v vardır. Bu ev, Balatta, Bereket sokağında 12 numaralı Madam Anna'nın evidir. Madam Anna, gayet lâübali bir dü. Şünce ile, eski ve kirl bilr yorgan | üzerine gelişigüzel ve gayet biçim. ziz bir şekilde, ve en ufak bir hüre met hissi duymadan, bir Türk bay- | Tağı dikmiştir. Bayrağın bezi eski Tengi uşmuş bir şeydir. Madam An- na bu bayrağı, Türk bayrağı diye, okla işaretli evin üst kat balkonu- na asmıştır. Dikkat edilince, reş- mimizde bu görülmektedir. Bu fe- | n ave çirkin manzara derhal gö < rTülmüş ve zabıta tarafından bir kında taklbat yapılmıya başlan - mıştır. Büyük ve eşsiz Türk bay - rağına karşı gösterilen bu hürmet. sizlik karşısında hayret ediyor, ve bu hürmetsizliği göstermek ce. sareti ve cüretini nasıl ve nere « Marifetlerini Dinleyiniz eti | Muharririmiz şahit oldu- ğu bir hâdiseyi anlatıyor Dün, bir arkadaşla, Yenicami ke- merinden Sultanhamamına doğru yürüyorduk. — Yanımızdan, kısa boylu, sarışın bir kadın geçti. Ko- lunda meşin bir caket tutuyordu, Dört adım kadar arkasından bir adam: — 25 lira veririm.. o kadar! de- di, Geci döndü. Arkadaşım: »- Bak... dikkat et... bunlar fav. cı... birini kandıracaklar... dedi. Kadının arkasından iki kişi daha Bidiyordu. Biri ötekine: — Vallahi, diyordu, 27 ye de u- cut! Başka yerde bulunmaz.. Öbürü, dışarılıklı olduğu - belli bir adamdı. Almakla almamak ara- sında müteredditti. Kadın yürüdü.. doğru saptı. Biz de, kandırmak İstenilen taş- ralhının arkasından yürüyorduk. Biraz evvel «25 lira veririm» di- yen adam geri döndü. Taşralı e kendi tavcı arkadaşının yanına yaklaştı: — Ben, dedi. 27 ye de alacağım. Cebinden çıkardığı bir cüzdanı gös- terdi. Sanki kadının arkasından koşuyormuş gibi, kadının — gittiği istikametin aksine, Yenicami av- lusuna doğru, koşarak gitti. Taşralının yanındaki tavcı: — Geli dedi. O, ters tarafa git- ti Kadına yaklaşıp alalım. Ben sana onu 25 e alırım. Öteki: — Verir ml acaba? dedi. Bera - berce Çiçek pazarına saptılar... Ka- dın orada duruyordu. Ta: Sen de ver artık. çiçek pazarına zun etme! keği sensin. Al bu parayı. Sen bil. diğin gibi yap.. Diye ona verdi. O da peki anneciğim, diye yüz türlü şaklabanlık yaptı. Sevincinden du- | dakları — kulaklarına varıyordu. Haftanın sonunda beni gümrükten Trabzona gönderiyorlar.. diye gel- di. Güya maaşı artacakmış, me - Mmuriyeti büyüyecekmiş. Gitmemek olmazmış. Ben gideyim, ev tula- yım, sizi de aldıracağım, Rahat, daha iyi yaşayacağız.. - dedi. Dü » şündük, taşındık, konuya komşu - ya sorduk, devlet Memurluğu.. başka türlü olmaz, gidecek.. dedi - ler. İki üç gün sonra evde nesi ne var, nesi yok hepsini topladı aldı, bizirnle iyi iyi ayrıldı, gitti Bize | beş lira bırakmıştı. Trabzona Bi - | der gitmez her &y sekiz lira gön - derecek, ev tutunca da yol para - muzı gönderecek, bizi oraya Bötü- Tecekti. Gidiş hâlâ o Bgidiş. Bir ayda o beş lirayı yedik. Me- Taktan çıldırıyorduk. Ne oldu bu adam?. Komiser oturduğu yerden fır - ladı: | gırlar, gömlekler hepsi ve her X İşaretli Annanın Balattaki evidir. den aldığını bu vatandaştan go - Tuyoruz? Türk bayrağına hürmet isteriz, Hürmet etmesini bilmiyenleri, doğe ru yola getirmesini de çok iyi bili- riz. Bu, böylece malüm ola! | Balya-Karaay- . . . dın şirketinin . aka5 ü vaziyeti iyi.. Şirket bir toplantı yapıyor Bir kaç sene evvel kurşun fiat- larmın sukutu üzerine müşkül va- ziyete düşerek bir müddet faal tini talil eden Balya - Karaayı Şirketi tekrar çalışmıya başlıyalı- danberi mesai ve ihracatını att- tırmıştir, Şirket idaresi; faaltyeti hakkın - da hissedarlarına izahat vermek ve 937 yılına alt yeni kararlar almak üzere 18 mart çarşamba günü he- yeti umumiyeyi bir içtimaa davet etmiştir. e BAP ASA — RAGA ÜRN Halk filozofu il[Türk bayrağına saygısızlık | Vazifede | Asabiyet İçtimada ekseriyet temin edile- mediği için toplantı geri bırakıl - mış ve 8 nisan saat 10 buçukta ikin- €i bir toplantı yapılması kararlaş. tırılmıştiır. euti aa ağn ee imes ni dedi... Taşralının kulağına da eği- lip bir fiskos geçti. Taşralı bastonunu koluna asıp elini cebine attı. Fakat, berikiler kuşkulanmışlardı. Bizim takip et- tiğimizin farkına vardılar. Birer tarafa yürüdüler. Taşralı yapayal. nız ortada kaldı. Yani, kandırıla - madı. Kadının elindeki, $ liralık, âdi bir muşamba caketti. Eğer muvat- fak olsalardı, 25 liraya yutturacak- lardı. Etraftaki esnaf da bunları tam - yorlardı. Bir dükkâncı: — Bunlar tavcıdır... Eskiden zarfçılık yaparlardı. Meşhur... di- ayordu. Ortadan ka: — Ee.. ce.. 00?... 'Taze kadın, gözlerinin yağmuru- nu çarşafının ucile sildi. Yine an- Tatıyordu: — İmama koştuk, muhtara koş- tuk. Nereden soralım, ne yapalım? Dedik. Gümrükten sorun., Dediler. Gümrüğe gittik, O müdüre çıktık, © müdüre baş vurduk, hiç kimse böyle bir memur tanımıyor. Ne gümrük- te böyle bir memur varmış, ne | de son üç ay içinde Trabzona yeni memur gönderilmiş! Ne yapacağımızı şaşırdık. An- nemin paraları bitmişti, ona al- dığımız altın saat, köstek, bir pırlanta yüzük, kravat iğnesi, | Büveğilik elbiseler, yeni çama « şoy! Üstelik ben de gebe kalmış- tım. İşte bu çocuğa gebe.. Ve.. Bundan sonra, kadının ağlaması daha çok artı. Kami - serin başı masaya dayalı iki dir- seğimin üzerinde ve avuçlarımın Üzerinde kaldı: İ — Vay namussuz herif! (Devamı var) diyor ki: A Lâzımdır Sinirli ve asabi misiniz?, Bu hastalığa mutlaka tutulmuş olma- nız lâzımdır, çünkü, bu, günün mo» dasıdır. Şaka bertaraf, hayatın ezi- ci yükü, bir çoklarımızın işinin yo- Tunda gitmemesi, insanları sinirli yapmıştır. Soğukkanlı, — bilhassa «Eyüp sabrı» taşıyan kimselete, şimdi güç tesadüf edersiniz. Asa- bileşmek iki sebebe dayanır: Ya, bizzat kendiniz, bir işi yaparken, ihmal ve dikkatsizlik veya bilgi - sizlik göstermişsinizdir; yahut da, sizinle beraber, bir çatı altında ça- hşan bir arkadaşınız vazifesini ya- parken ayni kusurlar Yyapmıştır. Binaenaleyh beklediğiniz müsbet netice meydana gelmemiş, bilâkis, fena bir vaziyet hasıl olmuştur. İş> te o vakit asabileşirsiniz, sinirle- nirsiniz, bağırırsınız, çağırırsınız, küfredersiniz. Fakat, bütün bu asabiyetin, men- fi netice üzerinde kat'iyyen tesiri yoktur. İş, bir kere olmuştur. Si- nirlenmenizin tesiri bizzat size, si- zin sıhhatinizedir. O gün akşama kadar hasta olursunuz. Vazifede asabiyet göstermek, va- zife duygusundan, vicdan? mes'uli- yetten ileri gelir. Soğukkanlı in- sanların bir iş yapabileceklerine, iyi çalıştıklarına inanmayınız. İş- lerin fena netice doğurmasında, kendi bilgisizliğini, aczini, ihmali- ni, dikkatsizliğini bildiği halde, asa bileşmiyen adamlar, o İşin ehli ol- mıyan, yerini bulamamış, tufeyli, gününü gün etmiye çalışan za - vallılardır. Vazifede asabiyot, in- sanlık hasletlerinin en başında ge- lir, İşl ters gitmesinde kendi cehâletinin veya ihmalinin dahil bulunduğunu bildiği halde en kd- çük bir sinirlilik göstermiyenler, dikkatsizliği yükü deviren ve yine sâkin, soğuk- kanlı halile karşınızda duran bir eşekten farksızdır. Halk Filozo'! Mesut bir nişan Gonç eksperlerimizden Bay Ha- şim Sadık Öğe ile Bandırma Alay sertabibi yarbay — Mustafanın kızı Bayan Ulviyenin nişamlarma tö- reni her iki tarafın dostları huzu- rile — Bakırköyünde yapılmıştır. Genç nişanlılara saadet dileriz. Birimizin derdi Hepimizin derdi Seyyar satıcıların vaziyeti ne olacak ?. Şehirde, eşek bir nakil vasıta- sı olarak kullanılmaktan mene- dildi. Verilen haberlere göre, yakında, at da ayni şekilde kal. dırilacakmiş. — İstanbul — seyyar salıcısı ve esnafı ile şöhret bul. müş bir büyük şehirdir. Adet itibarile bilmiyoruz, fakat, muh- telif ve türlü türlü eşya ve made deler satan bir çok seyyar satı. cılar ve işciler " vardır. ki, eşek ve attan islifade ederler, Şu nokta mühimdir: İtiraf ede. lim ki, İstanbul şehri — yolları munlazam bir yer değildir. İnişli yokuşlu, daracık yollar, bozuk kaldırımlar üzerinde eşek ve atın yerini tutacak bir nakil vasıtası acaba ne olabilir ?, Bu hayvanları kaldırırken, bu yüzden ekmek kazanmağa çalı- şan, yardım ve himayeye muh. taç binlerce valandaşın vaziye. tinin ne olacağı acaba düşünül. müş müdür ? Bu hayvanlardan, bir nakil vasıtası olarak, İstifade eden seyyör salıcılar, daha çok uzak, yolsuz, kaldırımsız mahalle arâ- larında hayatlarını kazanmağa mecburdurlar. Biz ümit ediyoruz ki, bu ka- rar verilirken, hiç kimsenin zae rara girmiyeceği hesaba kalıl. miş olsun, ve İcabeden tedbirler düşünülsün.. Birimizin — derdi, — hepimizin derdi değil mi?.. l d detairal 2 SÜĞü Caranla

Bu sayıdan diğer sayfalar: