18 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

18 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 -SONTELGRAF — 18 Üç Komita cıları arasında 13 yıl : Okuyucularla Baş başa Makedonya komita- -— 44 — Sofyada milli tiyatro binasınının cepheden görünüşü rısının ildüğünden haberi yoktu. Hayat, wemat mücadelesi arasında ve ateşler içinde karısı, çocukları için çırpınıp duran zavallı baba -« nan hali, aşağıdan yukarıyı seyre - denlerin gözlerini yaşlarla doldu - ruyor, insanları hüngür hüngüt ağ- latıyordu. Maamafih, Doktor Peşe- fin bu acı âkibetine açık âçık esef | etmek de mümkün değildi. Çürkü | onun düşmanlarından olun komita- cılardan bazıları bu kalabalık ara - sında bulundukları muhakkaktı. Doktor Peşef bu faciadan san - ra, aklını nasıl oynatmadı? Bu bir meseledir. Fakat, zavallı doktor, gocuklarını zor kurtarabildiğine şükretmişti. Çocukları hasta ol - muştu. Yangından sonra, uzun müd- det onlara bakmakla uğraştı. İ Komitacıların bu cür'et ve küs- tahlığına bakınız ki, bir yangın 5- nasında, bir insan, karşılaştığı fa- ciadan dolayı, karısının ölümünü görerek bağıramıyor, ağlıyamıyor, isyan edemiyor. Adeta kendi ken. dini yiyip kemiriyor. ... İşte bu yangın faciası komitacı- Jarın işledikleri binbir cinayetlen biridir. Tefrikamızın başındanberi izah ettiğimiz veçhile komitacılar, ne Türklere, ne de na» muslu Bulgarlara vahat yüzü gös- termiyorlardı. Onların gayesi ne idi? Miti, mu- kaddes bir ülküleri mi vardı? Ha- yır, komitacı denilince, kelimenin gizerimizde bıraktığı tesir ve mâ- nâ ise, işte onu maksat olarak al - mışlardı. Komitacılar, uzun yıllar türen faaliyet zamanlarında Bul - garistana iyilik olarak hiç bir şey yapmamışlar, bilâkis vaziyeti ka « rıştırmışlar, dahili asayiş bakımın- dan, hattâ çok kere dış politika cep- hesinden, devlelin başına bir çok pürüzler açmışlardır. Nihayet komitalar, ortadan kal- dırılmakla Bulgaristan, geniş bir nefes almış, daha ciddi ve rahat bir çalışma yoluna sapmıştır. Bugün dost Bulgaristanda, ko « mitaların lâğvından dolayı umumt bir memruniyet vardır. Komitala- rın artadan kalkması, yalnız Bul - garistan için değil, bütün dostları, Bulgaristanın dostu olan devletler için de iyi olmuştur. İşte; nihayet bu meseleleri kö- künden kaldırıp herkese huzur ve- ren Köse İvanof hükümeti, haki - kati en çıplak şeklile anlamış va - ziyettedir. İşte 13 yıl Bülgaristanda, komi- tacılar arasında bir Türk böyle şey. ler görür, öyle feci hâdiselere şa. hit olur. Bugün artık, kömitacılar orta - dan tamamen kalkmış bulunmak - Sayın Başvekil İsmet İnönü'nün dost Bulgaristanda soyahat ettiği şu günlerde gazeteler bize bazı ye- ni haberler de veriyorlar. Bulga- ristan da Balkan Antantına gire- cek ve bu hususta bazı siyasi ce- | reyanlar görüşmeler de vardır. Diğer taraftan Yugoslavyada bu- lunan Başbakan İsmet İnönü'nün, İstanbula avdetinde Bulgaristan - da bir müddet kalarak dost Bul - gar hükümet adamlarile görüşece- ği de haber veriliyor. Bütün bun - lar, mes'ut hâdiseler arifesinde bu- Tunduğumuzu ifade eden emare « lerdir. Artık mazi tarihe karışmış bu * lunuyor. Yeni siyasi ufuklarda, dostluk bağlarile samimi kardeş « lik duyguları belirecek, iki kom» şu memleket, eski acı hatıraları ta. mamen unutarak, biribirlerine da- ha çok yaklaşacaklardır. Üç Komita tefrikamıza başlar » ken, kat'i ve sarih olarak ilade et- tiğimiz gibi, bu sütunlarda şim - diye kadar yalnız Üç Komitanın yaptığı çirkin hâdiselerden bahset- tik. Bu kömitâların Türklere yap- tığı mezalimi anlatmıya çalışlık. Her hölde bu yazılarımızdan iş- tifade edilecek noktalar az değil- dir. Tarihe datma ibret gözile bak- mak lâzım geldiğine göre, bizim yazımız da bir tetkik ve hadisat mevruu olarak gözden geçirilmeli- dir. ... Bugün Üç Komita - tefrikamıza nihayet verirken, şunu — söylemek isteriz ki, Bulgaristandaki eski ko- mitalar tarihe çok kara, kanlı ve kızıl sayfalar ilâve etmişlerdir. İ. lâve ettikleri başkaca hiç bir yeni- lik, bir iyilik yoktur. Komitacıla. rın faaliyeti, tarih sayfalarında dai- ma insanlığın yüz karası olarak kalacaktır. Biz öyle düşünmek isteriz ki, a- radan uzun yıllar geçtikten sonra, ber halde komitacılar ve onların e- le başıları da vaktile yaptıkları fe- na hareketlerden dolayı nadim ola- caklar ve dizlerini döveceklerdir. Çünkü, bu maziye ait işlerinden dolayı onların da vicdanlarında bir azap yer edecek ve buna mukabil kendllerinin ortada hiç de müsbet bir iyllik eseri bulunmuyacaktır. Üç Komita üç kuvvetli teşek « küldü. Ne yazık ki, bu kuvvetler israf edilmiş idi. Çünkü bunlar bi- rTer menfi kudret idi. Beşeriyete men fi cepheden müessir oldular, Men- fi hiç bi şey dünyada kıymetli o- lartaz. Bulgar komitacıları da yer yüzünde sayılı menfi roller oynı - 'yan şerirlerdi. Onlar da tarihe ka- Tığtı. 'Tarih olmıyan, mâzi olmıyacak me zardir ki... SON Varnada böyük kilise ve megdanın görünüyü Topçular Halkının ' Şikâyeti AhımIz- Eyüple oturan okuyül dan biri matbaamıza göldi. Ve bize dert yandı. Okuyucumuzun 1ddi sına göre vaziyet şudur: Eyüptle Topçularda halk belediyeden $i « kâyetçidir. — Burada tanzifat ve tenviriye işi fena bir haldedir. Me- selâ, tanzifat Tesmi verildiği hal- de, evlere çöpçü uğramıyor. So - kaklar çöp içindedir. Acaba neden buralara çöp amelesi, araba ve sal- Te gelmiyor. Halbuki — Topçular, şehrin çok uzak bir yeri değ Bundan başka, tenvirlye resmi veriyoruz. Halbuki, Topçular sem- ti karanlık içindedir. Sok elektrik yoktur. Karanlık sokak - lar halkı birçok sebeplerden rahal- | sız ediyor, Buraya iki lâmba astır- * mak acaba mümküm değil mi? Şehirde yeniden bir kaç yüz lâm- ba asılacak diye, bir vakitler ha- vadisler duyduk ve sevindik. Te- menni edelim ki, asılacak lâmba - lardan bir kısmı da Topçulara ay- rılsın. Halk karanlıktan çok şikâ yetçidir. Topçular — kalabalık bir semitir ve burada çalışkan, iş güç sahibi vatandaşlar oturur. Belediyenin bu iki ricamızı sü- ratle yerine getireceğini ümit edi- yoruz. AAA EYE BÜD AAANNANAN saNiARNNTUNE ei rANU ut ADA (3 inci sayfadan devam ) — Adaları Güzelleştirme Cemi - | yeti bu sene ne yapacak? — Cemiyet bu sene geniş saha- da bedit ve medeni hacetler etra- fında çalışacak olan bir Adalılar Birliği kuracak, Hayatta yorulan argın insanlara, neş'e, huzur vere- cek tedbirler almayı düşünüyor. Bu gayeye doğru esaslı surette yü- rüyeceğiz. İnşaallah muvaffak olu- Tuz. Cemiyetin, eşek yarışlarile moş- gul olması, gerilikten ötedir. Gülüyorum ve soruyorum: — Bu sene hiç eşek yarışı ya- pilmiyacak mi? Bay Avni eski bir hiddetin acı- sını yine duyüyor ve kaşlarını çaı- tarak cevap veriyor: — Cemiyetin maksadı teşekkülü bu değildir! — ÜUstadım.. belediye —meclisi, eşek davasını hallettikten sonra mı Adada eşek yarışı yapılmamasını | istiyorsunuz? — Hayır, ben eskidenberi buna muarızım. — Cemiyet, bir hiçle uğ- raşmamalı. Çamlar yetiştirmeli, tenezzühler yapmalı, halkı gül - dürmeli, güldürmeli, eğlendirme- li. Bu işlerde bir âmili manevi ol- malı. Bay Avninin cidden sinirlendi. | ği eşek meselesine yavaşça avdet ediyorum! — - Adalar, İstanbul hudutları ha- ricindedir. Fakat ne de olsa İstan- bulun en meden? bir mıntakasıdır. Eşek davası burada nice olacak? Bay Avni kaşlarını geriyor ve gülerek yüzüme- bakıyor, kısaca: — En işlek caddelerden her hal, de yük taşıyan eşeklerin geçmesine mâni olurlar, — Ya İnsanları taşıyan eşekler, insanı yük saymıyacak mıyız? — Her şey yerine göre değişir! Adada, mayo ile gezmek, vücu « dun bütün güzelliklerini, inhina- | Tarını göstermek bedil bir zevk sa- yılıyor. Fakat Sirkecide mayo ile geze- tek bir kadının iltifatı âmmeye mazhariyetinin derecesini takdiri- nize bırakıyorum. Bunun gibi, Aadada münevver bir: zatın, meselâ (Nurullah Ataç) 1n eşekle dolaşması bir eğleneedir. Fakat mumalleyhin Babıâğliye e - şek ile varmasını düşünün! Bırakalım şu eşek meselesini. Bu sene güzel güzel eğlenceler tertip edeceğiz. Adalarda güzel tenezzüh- ler yapacağız. Herkes bunlara ko- oe eni tefrikamız Kanuni Süleyman Devrine ait harikulâde meraklı, yepyeni mev. zuda tarihi bir tefrikaya yakında bU sütunlarda başlıyacağız | I HİKÂYE I Köşe başı (4 ducü sayfadan devam) gaç görüyor, hiç şüphelenmiyor - dum. Günlerden bir gün.. bir son bahar günü yeşilin sarardığı, her kı- zılin solduğu, her rüzgârın hir. - çınlaşlığı, her mehtabın donuklüş- tğı ve hattâ kaybolduğu bir son bahar günü.. Bir tesadüf! Yine bir köşe bi Arkadaşın «S> yi Tan sinema - sının köşesinde gördüm. O mu çok telâşlı idi; yoksa ben mi şüphe - içlme bir kurt girdi. er tesadüfü! lenmiştim Her zamanki gibi bakamamazlık ! edemedim. Dikkatlıce «S.>» © bak- tim. O büsbütün bozüldu, kızardı; şaşırdır. Köşeye gelmiştim. Akç: min alaça karanlığına tenha sokağa baktım: Sen!. Sen!., Evet terbiyeli utan- gaç serçe sen!. Âdi ve beylik elim- lelerle bir çok kızlara takılan- ve parlatılmış ince bıyıklarına ancak | kumral saçların yetişebildiği siyah | Müşambalı bir Ermeni çocuğile ko- nuşuyordun. «S,» de sana gözcülük ediyardu. O zaman anladım ki, baharın rüzgârına ruh veren senin saçla - Tın, baharın mehtabına mânâ vo- ren senin yüzün, baharın yeşilliğie ne renk veren genin gözlerin; ba- harın karanfillerine yakıcılık ve ren senin dudakların dediğldi. Be- | nim hakiki saf ve Ikkesiz temiz | aşkımdı. Yugoslavya İ (4 üacü suyfada devam J | çu alayından ibarettir. — Bunlarıa | yanında iki piyade, dört süvari, bir Bahra topçu alayı vardır. | — Bunlardan başka orduların harp sıvuflarile yardımcı sınıfları da tam teşkilâtlıdır. Zarhlı ötomobillerle tanklara pek fazla ehemmiyet verildiği tçin bu- gün Yugoslav ordusunda yüz yir. mi zırhlı otomobille bir gaz mü » cadele bataryası bulunmaktadır, Çok geniş bir hududa mâlik o - lan Yugoslavyada deniz ve kara tayyârelerine de lâyık olduğu © hemmiyet verilmektedir. Bilhazsa son senelerde hava kuv- vetine bütçede fazla yer verildiğ! için deniz ve kara olmak üzere tay- yare adedi 830 u bulmuştur. Maamafih bugünkü kuvvetini az | gören Yugoslavya her sene silâh - Tanma için bütçesine mühita mik- farda para ayırmaktadır. Meselü 1935 - 1936 bütçesinde bu hususta ayrılmuş olan para 1,999 milyar dinar iken 1936-1937 bütçe- sinde bu rakam tam 2309 milyara yükselmiştir. Yugoslavya bu paza ile bLilhassa | tayyare ve zırhli ötomobille tank | tedarik etmektedir. Memleketin müdafaası ve imarı #çin fevkalâde çalışan Başvekil Stoyadinoviç zamanında üç bin ki- ildlometre kadar yeniden demriyolü yapılmıştır. Bu faaliyet bugün de devam et- mektedir. (Hazır ol cenge İstersen sulhü salâh) prensipini göz önünde tu | tan Yugoslavya bir harp vukuun- da 2,5 milyon muallem asker çı - karacak derecede hazırlanmıştır. Her sene muntazaman talim gö- cerek köylerine giden gençler ih- tiyatta bulunmaktadır. Askeri ça- ğa gelip talim ve terbiye görm gençlerin askeri bilgiye daha ev - vel vâkıf olmalarını temin mak - sadile mekteplerde Sokol teşkilâtı yapılmıştır. Bu teşkilâta giren her mek - tepli askeri ders görerek vatan mü- dafaasını öğrenmektedir. | Zeki hazırlıklar yapıyoruz. Geçen sene Ada iştirâk edememişti. Bu sene çok iyi bir şekilde iştirâk edeceğiz. Da- ha bir çok şeyler yapacağız.» Bay Avninin neş'esi yerine gel - mişti. Neş'e ve huzura sıhhat nok- tastndanbüyük bir kıymet veren ve halkın neş'e ve huzurunu yine bu noktadan düşünen kıymetli be- Jediye üyesini bu yapılacak şeyle- rin verdiği zevk içinde bırakarak ayrıldım. Şimdi, Adalarda yapılacak yeni. Tikleri hep beraber bekliyelim!.. Abdurrahıman $Ş. Lâç | gömülen | Hert ordu 3 piyade fırkasile bir lop- | —— Eski İstanbul batakhaneleri: | KUM İkinci kısım | Pokeri iyi oynayanların içinde, hileleri- ni bilen kadın ve erkekler de vardır. İyi oynayışlarile kazanamadıkları zaman, bunlarda hırsızlığın envanı yaparlar. Triböler rın cünslerini - İşle Zarifi, şürayı devlet reislerinden Macit, muavinlerden Necmettin, reği komiseri Nuri. zavallı Necdet | muharriri Saffet Nezi". beylerle, Sait Halim Paşa, Edip ve mu « | harrir Safveti Ziya, —Antkacı | Leon “İstanbulün en iyi poker ] oynıyan — simalarındandı. — San - raları, poker oynamayi, hemen her« kes öğrendiği için, şunun veya bu- nun iyi oynadığını söylemek, boşu- 1 na bir zahmet ve külfet olacaktır. Çünkü, bugün herkes poker oynu- yor ve oynıyan kendisinin çok Iyi poker oynadığına kanidir. Fakat, doğruyu söylemek Jârım gelirse poker oyniyanlar arasında, İyi öy- nıyanları seçmek iAzim gelirse, bu- nun sayısı pek o kadar mühim bir yekün tutmaz. İ Bugünün kadın ve erkek pokerist- leri içinde hakika'ör: — İyit | — Güzel! Öyniyan, Jestlerite, blüllerile, gö- rüş ve gezişlerile, bu sahada biri- €ik olduklarını isbat eden müstes- na oyuncuların sayısı pek azdır. İyi oynıyan pokerciler, hilekâr- lik yaparlar mı? Hilekârlık yutarlar mı? Trişörlük geçer mi onlara? Pokeri - tabir caizse - şaheser | | denecek bir surette oynıyanların içinde, erkekli kadınlı, bir çok tri- görler işçiler vardır. Bunlar, iyi | oynayışlarile kazanamadıkları 22- man, işin hile tarafına kaçarlar, ve mMmuhakkak: | — Çalarlar! | Bunların içinde, hilenin şekille- | | rini bilmiyenler de pek çoktur. Po- | keri iyi aynadıkları halde: Hile nedir? Kaç türlü poker hilesi vardır? 'Trişörlük nasıl yapılır? Bunların hiçbirisini bilmezler. | Ve bilmedikleri için, aralarına gi- | ven bir trişör, her şökilde poker hır- | sızlığile paralarını alır, onlar far- kında bile olmazlar. Herkes on « Vları: | — Vedat mı? Ooo00t.. O pokeri | çok güzel oynar. — Mehlika Hanım mı? Eşi yok- tur poker oynamakta... Sitayişleri- le biribirlerine methederler. İyi poker oynıyanların hileden | anlıyanları, tesadüden aralarına bir | poker hırsızı girse, ya onların işini bozarlar, yabut ortak olarak, iyi oymyan ve fakat hile nedir bil - miyen oyuncuların paralarını çal- dırırlar ve sonar paylaşırlar. Böylelikle, trişörlerden haraç a- lan, kibar oyuncular pek çoktur. | Eski devirlerde, Büyükadada tuğ- lacı Andon'un gazinosunda, Lük- | senburg salonunda, kafe Koron ve Kristal gazinolarile, Tepebaşı kah- | velerinde, kibar Rum ve Ermeni kibarlarının evlerinde yapılan po - | ker partilerinde, çok iyi poker oy- | zuyan ve hile usullerini bildikleri halde yapmıyan bir. takım oyun - cular, aralarına her nasılsa giren trişörlerin kaaznçlarından pay al- dıkları görülmüştür. Hürriyetin ilânından sonra, po ker İstanbulda daha geniş bir şe- kilde yayıldığı için, poker hırsız - | larının sayısı geniş bir mikyasta artmıştır. İ Boğaçinde Yenimahallede bir takım Ermeni zenginlerinin ovin- — Yazan: M. S.ÇAPAN ae ğ pipolarının tçine yerleşlirdikleri küçük aynalarla küğetia- AR.. — 45 — böyle görürler. de, Sarıyerde Hidayetin bağında çok mühim poker partileri olmuş” tur, Buralarda poker oynıyanların heamen hepsi, İstanbulun muhtelif sırıflarına mensup zengin, içtim2i mevki sahibi insanlardı. Bilhassâ Karadeniz boğazı muhafaza kü < © rmandanı İsmail Hakkı paşa, zaras feti, inceliği ve babacanlılığile bu toplantıların içinde bir güneş gibi gözleri kamaştırıyordu. ö Hiğayetin bağında, her gün alti yedi masa poker oynanır ve sa * larında, trişörlerin hile yaptıklarır — nı görerek, anlıyarak, onlardan: — Pay! ei ğ Alanlar da vardı. — Anfranik! Antanik, düşkün bir Ermeni idi: Yaşı altımşı ya aşmış, ya aşmamış” tı, Babası antikacı Mıgırdıç nğü” dan kalan serveti, Beyoğlunun mult telif zevk yerlerinde ve kumarbü” — nelerinde yedikten sonra, elinde avucunda para namına bir şey kaâl* mamışti. Bumm için Yenimahalle- de oturan süt kardeşinin yanıma il“ — tica etmiye mecbur oldu, K Antranik, Beyoğlu kumarhane” — lerinde kumar oynarken, bu aradâ poker hırsızlığını az çok öğrcen ©— mişti. —Fakat neden sonra.. Parasız kalıp da, kızkardeşiniti — yanına gittiği zaman, pek az bif şekilde bildiği ve adamakıllı öğ * — renemediği hile nevilerini, her 3Üf — evde talim etmiye başladı. Ve 2f — zamanda, o zamanlar revaçta olatl poker hilelerini öğrendi. Bu aradt? hemen her gün Hidayetin bağiti ğ devam ediyor, poker seyrediyöf? oyuncularla dostluk peyda etmi$i çalışıyordu. Esasen oyuncular artr sında dostları, ahbapları da vü' Buatıların delâletile kendisinin peydahladığı yeni ahbaplarının #7 rarlarile, poker karelerine girmi başladı ve bir kaç gün: — Harbi! E Oyun oynadıktan sonra, hemett © — İşlemiye! p Başladı. $ Antrapik, Hidayetin bağındakl gazinoda kurulan poker partilerii den en fazla, Boğaz muhafızi Ü mail Hakkı paşa ile, Şürayı da’;u let muavinlerinden Süleyman # beyin bulunduğu karey tercih ediyordu. — Çünkü, hafif öyunculardandı. Hile nedir? Hilekârlık nasıl yapılır? Bu gibi şeylere akılları bile mez, pokeri: — Gözü kapalı! Oynıyan saf oyunculardandi. (Devumt L

Bu sayıdan diğer sayfalar: