27 Haziran 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

27 Haziran 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- Yeni bir Fransız - Alman har- - binde hangitaraf kazanacak? Bugünkü Fransız ordusunun bir müdafaa ordusu olduğu ileri sürülüyor Bugün Frensız ordusu mevcudu 420 bin, Alman ordusu mevcudu ise 800 bindir 1915 senesinde bir yıllık harpten sonra, Fransanın zayiatı 1,300,000 idi Almanyanın ayni tarihteki zaylatı 600,000 gir. &SA a— Alman plgadeleri öir Amanya Versay muzhedesini | diktan, elini, ayağını bağlıyan kayıtları kırıp attıklan sonra vaziyet çok değişti. Almanya şimdi istediği gibi bir ordu vücu- de getirdi, istediği gibi asker top- hyabiliyor... vesalre, Şu sön ön se- ne evvelki hali ile şimdiki arasın- daki fark gözden kaçar gibi değil- dür. Son neşredilen bazı rakamlar bi- ze bu hususta pek göze çarpan bir bakikati göstermiş oluyor. — Bakıs Dazi 1927 senesinde tatbik edilen Fransız askeri kanunlarının vücu- de getirdiği Fransız ordüsü ancak tedafüi bir ordudan ibaretti, O za- anki Avrupanın vaziyeti şimdiki Bibi değildi. Almanya Versay mu- ahedesini yırtmamış, Lokarno mi- Çemberlayn tarafından devam edi- len bir su!h ve Milleller Cemiyeti | siyaseti vardı. Halbuki o zaman - dan bu zamana kadar olan deği - Şiklikler ise sayısızdır. Fransız ordusu, Almanyanın - kinden yarı yarıya azdır. Şöyle ki, Fransa 420.000 ki: bir. orduya malik iken Almanyanın 800 — bin kişisi vardır. Fransız ordusu bu takdirde bir müdafaa ordusudur. Umumi Harp esnasında 1915 de yapılan bir hesaba göre Fransız or- dusu o zaman ölü ve yaralı olarak 1,300,000 zayiat vermişti. Alman. yanın ise o tarihte yalnız 600.000 kişilik zayiatı vardı. Umumi Harpten sohraki yapı - Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz —x— — İçimizde ürtedler var! Mustafaya, Ras Feddana baktılar, rültüye Mu: dan yüzünü daha haykıı — Müukaddes şelaf vamma mür- tedleri imana getirin Ortalık duğu halde bepsi istediler, Göğsüme afa kalktı ve Ras Fed- evirdi. De Şevalef bir ime atılmak angal ateş | valef öne çıklı ve isi le bana dedi k | — Beni sarhoş etmek istiyordü. | | SONTELGRAF — 27 — Ne demek istiy, Herkes -iki kadıra değli- bana, [ ek istiyorsunuz? | siniz! Bir kahkahalı gürü!tü oldu. Bu gü- | Pronses ol- | ı cü grası olacaksınız! e Hı;ln.ı “81' y merasim esnasında lan hesapiarın burada söylenmesi- ne şündan dolayı Tüzüum görülme- miştir ki, 1914 Ağustosunda baş- hyan Umumi Harbin başlangıcı ta- rihinden itibaren 1915 senesi s0- | nuna kadar geçen bir seneden fazla zarmman zarfında çok mühim harp hareketleri, bir çok — cephelerde müthiş taarruzlar oldu. Onun i- çin o tarihte iki tarafın yukarıda- ki zaylatı, verilecek hükümlerde esas olmaktadır. Harpten- sonra ise, dököri vazi- yet çok değişmiştir. Asşkerlik fen- ninde büyük bit jinkılâp olmuş de: | Mektir. - Bu vaziyeti ihtisas sahip- kelime ile tarif ediyorlar: leri şi kerlik fenninde fikir ve mütaleası d | olanlar ikiye ayrılıyordu. Keyfiyet sakı duruyor, Brian, Ştrezeman ve | taraftarları, kemiyet taraftarla « rı Framsızların ötedenberi nüfus meselesini çok düşündükleri ma- lümdür. Şimdi bu mesele Fransız Matbuatında yeniden ehemmiyetle Mmünakaşa edilmektedir. Fransada 41.000.000 nüfus v se 67.000,000 kişi! 'ar. Almanyada (- Keyfiyet taraftarları ordunun iyi yetiştirilmiş kemmel ol ve vesaitin mü - Tasına ehemmiyet veri- yorlar, Kemmiyet taraftarları ise Şokluğun büyük bir kıymeti oldu- RBunu ileri süreerk Berek ordu ef- Tadının ve gerek vesaitin çok ol Ması kanaatindedirler. Şimdi şu iki memleketin nüfusu arasındaki bu büyük fark karşı: fi da acaba yalnız keyfiyet yeter mi — Mürtedlikten imana gelecek - — Siz çıldırdınız mı? — Hayır istediğiniz derecede sar. hoş oldum! Üzerime döğrü bir adım attı, — Sokulmayınız! Çığlığıma ehemmiyet- vermedi. — Le dö grasın ortasında üçün- Ve bu. dernesile bluzümun ya- tup çekmesi bir oldu. Blu- me kadar kadar yırtılmış Ve göğsüm meeydana çıkmıştı. Ne midemde, ne başımda içki büharı kaimişti. Bütün sporcu kuv- Vvetimi topladım, ve sağ kolumun büt ikliği ile gerildim, geril - | *Keyfiyet. ve kemiyetb). As -. İşte Fransada son zamanlarda ye- | luyor ki, niden münakaşa edilen mesele, şeyden evvel ancak ve ancak nü- fus hteti vardır, bunu Alman- Diğer taraftan İtalyanların yeni | Z yanın gittikçe artan nüfusu ve nü- fusile beraber artan kuvveti karşı- sında Fransa hiç bir zaman ihmal etmemelidir. Nüfus si bir hava programları var ki, buna göre, 4500 subay yetiştirecekler - miş. Fransızların programında i - se hava subayı 2800 dür. Keyfiyet l taraftarları her askerin iyi yetiş « | miş olmasına, cek vazifeyi iyi düşünerek, iyi ya- pabilmesine, hulâsa bir insandan beklenen azami faydayı temin et- mesi fikrindedirler. — Fransadaki daha ziyade kemmiyet taraftarları diyorlar ki: «— Eğer nüfusumuz artmaz da harpten sonra memleketlere | gelince; bunlar: Almanya, İtalya ve Rusya ile İngiliz Dominyonları- dır. Fol Reyno, bir ordunun ne kadar mükemmel vesaite — malik olursa ölsun, insan boşluğunu bu vesaitle doldurulamıyacağını ileri sürmektedir. Bugünkü Alman ve Fransız or« dularımın vaziyeni gösleren bu ra- kendisine verile - | bir gün Fransızların adedi 35 mil- | kamları biz de «Son Telgraf> o- yona iner, Almanlarınki de 75 | yucularına arzetmekten kendimi - * TALİYAMA aeti e yapacağız? zi alamadık. Bugünkü hakikat esas — tutulur Sovyet mimarları da bir hesap yapılırsa, yirmi seno kongresi Moskova, 26 — Sövyet mimar- larının kongresinde Türk murah-« has heyetinin relsi Arif Hikmet, sonra Almanyanın tam 420 bin ye- ni kur'a etradı olacak, PFransanın ise ancak 210 bin genç neferi!. — | bugünkü celsede söz alarak Türe Tayyare olsun, diğer harp vası- | kiye mimarları namına kongreyi | tarı olsun, Oordunün esas itibarile İ selâmlamış, sonra köngrede esas ğ | mevzuu teşkil eden meseleler hake fi eksikliğini hiç bir zaman telâfi e- İlel FHikmetin sezhla çe stin demiyecektir. Ş bir memleket için her | ski bir atalar sözü vardır: — Kul g&kışmayınca Hızır ye- tişmez, derler. Ben atalar sözünün | hikmetine âşık olanlardan biri ol- duğum için duyduğum bütün yeni | atalar sözlerini defterime not eder ve sonra evde kütüphânemdeki bü- yazarak eski sözlerin kıyme- tini arttırmıya uğraşırım. Herkeste bir merak var ya.. kimi Pul biriktirir, kimi gazete, mecemua koleksiyonu yapar, Bende de bu merak.., Bu sene yazlığa Boğaziçine git- tim. Şirketi Hayriye vapurları ma- lüm. Bende de henüz acemilik v Vapurda bir arkadaşa rastgeleyim | diye çırpınırken iki sabahtır aksi gibi de bir tanıdığa tesadüf etmi- yorum, cümesi profesör- Arkin taralından Fransız parlâmentosu âzasından | okunmuştur. Fenni ve ilmi bakım- Fol Reyno'nun ortaya koyduğu bu | dan şayanı dikkat olan - bu ; tez, Takamlar ve yürüttüğü şu besapı | KORgrede büyük alâka ile - dinlen. lardan sonra çıkardığı netice şu o | iştir. Hazırun, bu tezi alkışlamışlır. z Bir motorsiklet mfrezesi makineli tüfek başında 'Tokadım o kadar şakladı Ki kar- şı salonda - bir sagttenberi perde- sizdi - caz birdenbire durdu, 'Tokadın tesirile sarkasındaki ka- dınların kucaklarına yaslanarak yu-| varlanmaktan kurtulan De Şevalef doğruldu. Kendisini topladı ve sa- kin bir sesle bana: — Sizi, dedi, bir budaladan baş- ka bir şey olmıyan amanınıza Şi- kâyet edaceğim! — Amanım mı? Bu sefer yumruklıyacaktım. Pren- se$ araya girdi. Mustafa Ras Fed- dahı iterek atıldı ve Şevalefe: — Ne dediniz? ne dediniz? de- di. Şevalef ayni sükünetle Musta- faya cevap verdi: — Ne kadar küstah metresiniz varmış efendi! Müustafayı kaplana döndürmek — Bir de,, Şevalef, bir VTürk Mustafa ile vuruşamaz! dedi,. Kaplana dönen Mustafa bu ge- fer bütün yırtıcılığı ile haykırdı: — Öyleyse Türk Mustafa senin leşini sersin de gör. Dedi ve Şevalefin üstüne atıldı. De Şevalef yerde, Mustafa üstte. | Ne kadar dövdü, ne kadar tekme- ledi bilmem. Herkes üzerine çul- lanmış, Şevalefi yumruk — altında ölmekten kurtarmıya — çalışıyor - | Gu. Bir âralık Mustafa biraz açıbır ’ gibi oldu. Fakât çekilmesile kükre- mesi bir oldu: — Tabanca mi çekiyorsun alçak! | D& Şevâlef arka cebinden çıkar- diğı tabancasını kılıfindaân - kuürtlar- | mak istiyordu. Ateş etmesine mey- | dan bırakmak istemiyen Mustafa | Zekeriyya sofrasının üzerindeki bı- | | Mantoların birisini bırakır, birisin Dün sabah ta aradım, aradım kimse yok. Kalabalıkça birkafile arasında yer bularak sıkıştım. — < İş, güç yok.. kulak kabartıp bu kalabaliğlin konuştuğu. lâfları din- liyordum. Birisi; — Vallah azizim.. dedi, kul sıkış- Mayınca Hızır yetişmez.. derler ya.. Dün, bunun bir şahidi uldum... Te- | vekeli atalarımız durup durup bir lâf söylememişler.. lâf değil, felse- fe parçası.. Senin Aristotalis efen- dimiz Haltetsin. Üç aydanberi bizim vaziyet ma- lüm, İşler günden güne fenalaştı. | Hangi baltaya yapıştımsa sapı o- limde kaldı. Hangi ağaca yaslandımsa kuru- | du. Bereket evdeki üç, beş kırık dö- kük eşyaya., Evvelâ halıları, sonra buna ben- zer eşyaları, masaları, iskemleleri, derken yatağın tekini satınca... Evvelâ karı bayrağı çekti | — Senin gibi murdar, pis herifle oturmam.. Üstüme, başıma elbise almazsın. Herkesin karısı gül gibi gezer, Türlü türlü entariler giyer. çıkarır. Yarın truvakarlarının bini bir paraya.. hele kollarındaki bile- ziklere ne dersin.. Bak şu gümrü teki kâtip —Bay bıçak, prensesin sağ pazusunu — c- mMuzundan aşağı doğramıştı: — Bırak onu Mustafa! Ve de Şevalefin üstüne atıldım. Çünkü Şevalef tabancasını kılıfın- dan çıkarmış ve Mustafaya nişan almak üzereydi. Sağ elimin keskinliği ile gırtlağı» ha vurdum ve sol avucumla bileği- ni yakaladım. Biribiri arkasından patlıyan iki kurşun tavana saplandı. Fakât tabancayı elinden de al- mıya muvaffak oldum. Silâhı kar- Bajımın arasına soktum ve Şevale- fi gırtlağından basıp kanapeye ya- tirdim ve haykırdim: —— Siz Mustafayı tutunuz! Bu ihtara lüzum yoktu, Başımı çevirip bakınca gördüm ki evin bü- tün uşı Tı, cazbantçılar, oradaki- için bu söz yetti. Ağır ağır söy- ledi: — Sizinle ölesiye vuruşmayı tek- lif ediyorum Şevalef omuzlarını silkti. Bir ke- çaklardari bir tanesini kapmca Şe- vülefin göğsüne saldırdı, Tam bu sırada prenses ikisinin &rasında bu- | lonuyordu. Müstafanın elini tüt - | mak isteyen prensesin sağ kolunun | dim, Şeyalefin yüzüne müthiş bir tokat atmışım, SĞ di sırıtışı ile sırıtarak ve asalet ifa- de eden (de) hocesine basarak: pazusundan kanlar fışkırmıya baş. Tamıştı. Şevalefin göğsüne girecek Ka ai üü Ter, hepsi Mustafayı zaptetmişler- di.-Fakat hırpalamıyorlardı, mü - hakkak ki korkuyarlardı. Kadınlar aygınlıklar, baygınlık- lar geçiriyorlardı. Prenses duvara | dayanmıs, sansarı ve korku içinde Sev>'efi bıraktım.. fıl:ıı karşı- | Yazan: Zeki Cemal Baki Kul sıkışmayınca Hizir yetişmez | Ahmedin karısına.. KocAsi | edi ev tuttum. Hele bir sede SW ! v lah gözüm yok.. Allah daha # . gaa etsin, her ay karısının kolu! altın bilezik daha takıyor. —ç Bunların tanesi 12 liracık P. lur. Hiç olmazsa bana dâ tane alsan a.. vW Bundan vazgeçtik. !::tzl“’ mızdaki yatağı bile sattın. Artık seninle gı-cinı-mıyfd"“ Beni Demez mi? gitti. G » rumsın. Para kazandığımız İ lar seni istediğinden âlâ g5 v Kuşattım. Yazın Adada, M bol içtik, Motörlerle gezdik- nın evinde görmediğin !!_'r" ş:r Yapma, etme ayıptır, günahlır. dimse de nafile.. Karı bir kere tutturmu mam da eturmam. Haydi mE meye.. evde yiyecek ekmek Y babadan, dededen kalma Bİr el yazması kitap vardı. Onz £ - bes düm, okuttum. Elime geçet ÜS y kuruşu da avukata yercik. Ha pf Yet,, derken, Bir taraflar geçim İçin YEnİ w iş ararken, öbür taraftan nin boşanma işi ile uğreğ Elimden gelse karıyı derhâ yacağım. Fakat hâkim: ; — Esbabı mucibe de esbi tibe., diye tutturdu. Nihayet avukat pişkin kim ne rse peki diye cevâP olsun bitsin.. dedi. * Öyle yaptık.. üzatmıyalım-: WE defolup gitti. Evde yapayalnız kalıncâ dar fazla mal v Kala kâala gan, bir de kınık kaldı. de uuş. Oiü 7 yorufi 1 boşü” abı MÜY adâdı. H in de konturatı bitti. H"“_'b oda tuttum. Oraya naklettiii Sonra yeni iş başına, Kof yok, yok... Galatada ten dı.. O bir randevu sola koşarken randevüyü l şum.. Bir de saate baktım. 6.. adamroğıza da 6 buçukla rim dedim. Kadıköyünde bW yunü” (D 6 srrfamzda) in # zi sından — çekilmedim. G;;:sıı"!' kalkacak hali yoktu. koştüm ve kalabalığa bağı — Bırakınız! Ben onu & derim yrakır Mustafa bitkindi. xoı_nır’ık bdü gör lır bırakılmaz, prensesi nen © oldu. A d Yanına koştu, ml.loîlıf_k;du”n di ve kanapeye doğru BÖ oradakilere seslendi: S — Şaşkın şaşkın ne dNY A nuz? Bir doktor çağırı yedım! n e iz, * ediniz, Sargı bezi getirit ue Üat Zekeriyya sofrası, !":" di ğ " üsü müz, başımız kan İçint TU ” gi Şevalef sersem sersem kalklt ” ge. | gözü bere ve kan içincez irttim: şden BAF y Şevalef.. dedim, yeridt lamayınız... çöke Ölümden kunuk!uâ“""”.' rediniz de prensese bakö | pilmi” Bu sahne ne kadar SÜrd” egi yorum, Allak bullak olâP içinde kılıç ve mahmuz düyüldü. Salona her li

Bu sayıdan diğer sayfalar: