27 Haziran 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No: 94 Süleymanın Sarayında “KUDÜS KIZLARI Yazan : —— . M. Necdet Tunçer “Dün gece karanlıkta dolaşan bir hayalet, cari- yelerinizden birinin boynuna sarılıp zorla ya- naklarından öpmüş. Kızca- ğızı hareme baygın bir halde götürmüşler !,, Gerçi Sahra da onun bir daha lidüs sarayına döneceğini ummu- Yordu. Böyle bir ihtimali bir kere ile düşünmemişti. Fakat, ortada bir hakikat vardı: l4 6 geceyi Süleymanın dairesinde Ve Süleymanın koynunda geçir - AMiİşti ! Ertesi gün... Süleyman Tamarayı sıkıştırım- OB başladı: a Silâyı saraydan sen uzaklaş- fitmışsın.. doğru mu? Tamara yere eğildi.. Hükümdarın dizlerini öperek: şimdiye kadar, sizin sev- ç bir şeye el uzatmadım, dedi. Bana iftira ediyorlar. >k iyi bilirsiniz ki, benim ydak! manlarımın — sayısı Yüzleri geçer. Her gün bunların Jer biri bir yalan uydu: 'ıu sizin gözünüzden düşürmek is- eT Mellâ! Ği nden şüpheleniyorsun? Tamara gülerek cevap verdi Bütün ınlardan... #iray halkından. — Demek Silânım — düşmanları Seninki gibi yüzleri değil, binleri Beçiyor. 21 — Her güzelin, başındı kadar & r, T dir. Ben, düny mahlükları, güzelleridir, diyorüm. Senin de çok düşmanın , Vür, Tamara! Sen de talisiz bir ka- in — Çirkin olsaydım, benimle hiç Kimse meşgul olmazdı. Silâ da be- | ile konuşur- re telâşla içe- azınin çlinde bir küçük Fançer vardı. ». Derhal yere kapanarak: — Bu sabah yatağımda — bunu buldüm, mellâ! dedi, beni ölü Orkutuyorlar. Ar tdiniz de kak Tuhlu an beni arkam- dan ve yahut uyürken vürmasin- dan endişe ediyorum. Süleyman birdenbire şaşırdı. — | Tamara soğuk kanlılığını muha- 'za ederek Sahranın yüzüne bakı- Yorda, Beni İsrail hükümdarı: — İşte bir rezalet daha. Arlık M tehditlere, bu maskaralıklara, U sonu gelmiyen üzüntülere bir Tihayet vermek zamanı geldi. ” Diye bağırarak hâançeri eline al- l: |— Bununla seni mi öldürmek is- fiyorlar, Sahra? — Yatağıma bıraktıklarına bakı- İrsa, camıma kastettikleri anlaşı- "'.von — Bımunla yalı z seni değil, be- | ti ve vaziye Kudüste yüzü maskeli dolaşan ba adamdan herker korkayordu.. ni de korkutmak istiyorlar, Sahra! Bunun münası şudur: İşte biz, hü- kümdarın sevdiği bir kadını kle, onun elinden “sevdi masını da biliriz. öldür. ni al- Sahra tekrar Süleymanın ayakla- rına kapanarak yalvardı. — Beni azad ediniz, mellâ! Beni kabileme gönderiniz.! Kânım top- a akmadan, aileme kavuşa, - eyman, Tamarayı savdıktân » Sahraya döndü: — Seni yanımdan ayırmak iste- mem, yavrum! Biraz sabret.: saray- da sağa sola elini uzatan bu küs - tah adamı bulup, cellâda teslim e- deceğim. Kapını içerden sürmele. Kimise sana sataşamaz.. Bu gibi teh- ditler korkakların işidir. Şüphelem diğin bir kimse varsa, bana söy- le.. bemen cezasını vereyim ahranın kimseden şüphesi yok- tu.. Tamara ile arası açık değildi. Silâdan da korkusu olmadığınmı iyordu. Silâ esasen Surdan ye- ni gelmişti.. Kimseyi tehdide vak- müsait değildi. Sahra bundan sonra Süleymana garip bir meseleden daha bahse . derek; — Gece yarısından son jyük avluda ve sarayın dehlizleri arasında korkunç bir ha- yaletin dolaştığını söylüyorlar. Dedi, Süleymanın, tüyleri ürperdi. — Muhafızlarım bu hayaleti gör- memişler mi? Diye bağırdı. Sahra ilüve etti: — Saray muhafızına — söylemiş- ler.. o, habis bir ruhun Kudüste za- man zaman dolaştığını ve insanla- ra zarar vermediği cevabını ver - miş. Dün gece bir kaç kadına rast. lamış.. bunlardan biri size her ak. şam yemeğinde turunç şerbeti ge. İ Cari- yeyi hareme baygın bir halde gö- türmüşler.. — Bu hâdiseyi benden niçin sak- ladılar? — Hayaletin dolaştığına - saray muhafızı İnanmak istemediği için. — Tuhaf şey! Saray muhafızı- nn acaba başka bildiği bir şey mi vâr? — Zannetmem. İşi kapatmak için böyle hareket ettiği muhakkaktır. — Sen bu hayaletin bir <habis rTuh> olduğuna inanıyor musun? — Evet... çünkü böyle ruhlar bi. zim kahilemiz arasında da zaman zaman dolaşmıştı. — Kimseye zarar verdi mi? — Evet.. yeğenlerimden - bütün boğdu.. Bir başkasının da halhalle. rini (1) çalıp gitti. Süleyman düşünüyordu: — Harçer.. tehdit.. ölüm. aha beki acak?! Diye mırıldanıyordu. Süleyma- | a birdenbire Hama geldi. | hayar k kimbilir | ti meydan- acağım diye Hâlâ dönmedi, dedi, benim ona ihtiyacım vardı. Sahra: — Bana izin verin, mellâ!.. diye | cevap vendi, onu çarçabuk — bulup getireyim buraya... (Devamı var) (1) Bedevilerin ayak bileklerine | taktıkları zinet halkaları... S P lerin elindeki s D latifa eden ” Istanbul miıntakası Başkanı Fethi Başaran Stcsmni gösterdi. Şimdiye ka- dar görülmemiş olan bu İstifa sağ- nağı spor kurumunun kapısına dol- gun bir liste yapıştırdı. Bir senede on bir idarecinin va- zifelerinden ayrılması her halde spor teşkilâtının iftihar edeceği bir hâdise değili Bugün kendi ken- dimize düşünüyoruz ve sporumu- zun istikbalinden korkuyoruz. E- vet, korkımakta haklıyız da, çün- kü Spor Kurumu kaybettiği ön kıy- metin yerini neyle dolduracak, Bi- | raz daha hafızamızı yoklarsak işin sonu büsbütün çıkmaza varıyor, Teşkilâttan ayrılari bu kıymetli ida- reciler bugün istifa etmekle spor muhitinde büyük bir boşluk bırak-, tı. Fakat şimdi göz boşlük hakikatte ebı şeyden çekinmeden sorabileceği » miz bir nokta var: — Spor Kurumu şimdiye kadar ne yaptı ve ne yapıyor? 'Tabif alacağımız cevap çok uzun ve münakaşalı olacak, Bu kadar | gürültülerle alınan bu cevapların kuru bir palavradan ibaret oldı ğunu çok geçmeden “anlıyabi Karşılaşılan istifaname yığınını tet- | kik eder ve müsbet işler istiyen bir j insan kafasile düşünürsek istifa se- beplerinin de boşluğu meydana çı- kar. Nihayet her spor yapan ve #porcuyu idare eden bir mes'uliyet altındadır ve vazife mefhumunun ©on istifa yağmuru her tarafta ——— ———, Etibba Odaşında toplantı. Üçüncü Mıntaka Etibba Odasın- dan: Üçüncü Mıntaka Etibba Odası 1937 yılı biri umumi! heyet toplan- tısı 28/6/1937 pazartesi günü saat 18 de yapılacağından sayın üyele- tin gelmeleri rica olunur. RUZNAME: 1 — Odanın altı aylık faaliyet raporunun okunması, — * 2 — İki hesap mürakıbı intiha- yeler tarafından vaki ola- liflerin müzakeresi. .'Yazan t Jenings İlrla daha çok iyi işler göremez a dim? Bak şu ellerime! dedi, ben bun-J İnce, uzun, bir parça adeli olmak- ) İK beraber nazik denecek darecede Büzel parmakları vardı. Dediler ki, ennem bana iyi ba- | n Yormuş. Bu yüzden beni Mans- | deki ıslâhaneye gönderdiler. O- | o:dı Çalıştım, iyi bir mekanisyen On sekiz yaşında iyi bir kamı — Kimse beni istemiyordu, an- Çeviren , Muammer Alatur | — ladın, değil mi? Lahman ismindeki bir le hapishanenin bütün kilitlerinin ve demir parmaklıklarının — kontrolü nda muavin olarak mah- rdan her hangi bli tırmanın he büyük olacağımı kestirdiği için, yanında mahküm olmuş Insanlardan hiç bi- rini kullanmıyordu. Onun içindir ki, bu müteahhit a- tölyelerine hapishaneden çıkmış kimseyi sokmamayı kendisi için en sıkı bir nizam olarak kabul etmiş- | ti. Öyle olduğu halde Dik Praya | harsız, il bir zamanlar, bu adamın yanında iş bulmuştu. Çoök iyi çalışır, bece- rikli, elinden her iş gelir bir aine- le olmuştu. Fakat bir gün kimbi- lir kim, Dik Prays'ın ıslâhaneden çıktığını haber alarak patrona ha- | ber vermiş, o da hemen o gün ken- | disine yol vermişti. Dik artık ondan sonra da hiç bir yerde iş bulaman İş olmayınca, tabil ekmek te yok! Bu adam ne yapsın? Elindeki muh- teşem diploma, mekanikten pek iyi at eden bir. vesikay« kur, kim dinler? ik, günün birinde pek yi anladığı para kasalarından bi- ni yoklamıştı. Bu suretle bir kaç yüz dolar eline geçti. Fakat acemi kinci defa olarak yakalandı ve hapishaneyi boyladı. Hapisbaneden çıktıktan sonra, yine sokağa düşünce, eski vaziye- tinde hiç bir değişiklik olmamıştı. Olmamıştı değil, belki ikinci defa mahküm olduğu için, aleyhindeki bir değişiklik olduğunu söylemek daha doğru olur. Hapishaneden çık- | © arkadaşının yaptığını | Mükelleftir. Amatör tesirindedir. Halbuki bizde nc spor- Cu, ne idareci böyle bir kayda bağlı değildir. Sporcu itaatsizliği, idare- tenkitle bir sistemin bayraktarlığını yapıyorken gözle - rinin önünde maaşla futbol oynı « yan sporcuyu gmatör olarak kabul eden bir teşkilâtın diğer taraftan başka br sporu düzeltmek, €&t Mek sevdasına kapılarak büsbütün Mâhveden vazifedarlarını hoş gör- Mesi, sporun yaşamasına her halde faydalı olmaz. Şimdi gözlerimizin önünde uzun bir şerit gibi canla - nan istifa listesine bir göz gezdi » relim. için biç kimse kendisine iş vere Mek istemiyordu. Onun yapılacak iki şeyi vardı: Ya açlıktan ölmek Yahut çalmak! Onun için bir sa daha ve yakayı ele verdi. Fakat bu üçüncü suçu olduğu için, bu sefer memleketin adaleti yaka- sına sımsıkı yapışmı; Müebbeden hapse mahküm oldu. — Biliyor musun? Anam da o gün mahkemeye gelmişti. Beni o- Taya getirdikleri zaman, kadının halini görseydin! Ağlıyor, Yyürekler paralayıcı feryatlar kapa- Tıyordu. Jenings, eğer anama be - nim için bir iki şey yazsan, billâhi kendimi sana kurban eder Bedbaht kadına gizlice haber Bgöndermiye muvaffak olmuştum. Hapishbaneye gelip, beni görmesi- tim, Kederden erimiş, pe- rişan bir hale gelmiş olan zavallı ihtiyar ana, sallana sallana gar - | diyanların salonundan geçip, kar- | şema geldiği zaman, mahkümla ko- nuşma yeri ile ziyaretçiyi ayıran demir parmaklıklara tutundu. Öy- | le âciz, biçare ayakta durmiya ça'ı- A Ve ü Z. Şaan -SOÖNTELGR Ö R Yazan Halit Bayrak: İkinci Reis, Ham- di Emin: Futbol Federasyonu reisi; Cemil: Umumi Merkez muhasebe- cisi, Fethi Tahsin: İstanbul Mun! kası reisi, Nasuhi Baydar: Futbol federasyonu ikli , Seyfi Co- nap: Güreş Federasyonu Umumi Kâtibi, İsmail: İstanbul Güreş A- janı, Suat H İstanbul Atle - tizm Ajanı, Kadri Nuri; İstanbul Deniz Ajanı, Adnan: İzmir Fut - böl Ajanı, Bu isimleri okuduktan sonra kaybediler kıymetlerin verdiği acı ile daha fazla üzülüyoruz. Türk sporunun yürüyüşünde büyük bir rol oynıyacak olan bu kayıpların ilk zamanlarda yokluğu kendini gösteremiyecek, fakat — ilerde bu boştuğun tesirini göreceğiz. Bu düşüncelerimizden çabuk a rılmamız lâzım. Çünkü istifa eden , ve etmiyen kıymetlerimizin yap tıklarını düşi e kendi kendimi- | ze güleriz. Bu tabit hâdise islila e- den ve enlerin kulağına gi - dince belki çok kızacaklar. Fakat ne hakla. İlerde lüzumsuz müna - açmamak için fikirle- rimizi söyliyel I — Spor Kurumu işe başladı - ğındanberi en ufak bir iş olan, fa- kat çalışılmadığı için yapılamıyan e«klüpçülük ve şahsi menfaat» his- lerini yok edemedi. N — En fazla &por hareketi ve ecnebi temaslarına sahne olan İs - tanbulda kapalı bir güreş salonu yapılamadı. TIT — Gene İstanbulda sonsuz is- teklere rağmen modern bir stad ya- | pılamadı. IV — Denizin göbeğinde kurulan | İstanbulda Denizcilik sıfır. Yüzme havuzu hayal hâline girdi, V — Bir çok antrenörler ge len, ehemmiyet verilen (!) atletiz- min barınmasına yardım etmesi için bir- pist yapılamad VI — Yapılması mecburiyti var- ken yapılmayân buna mukabil bir RADYO | BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat: 18,30 Plâkla dans musikisi. 19,30 Konferans: Ordu Saylavı Se- Tim Sırrı Tarcan (Ostantda bir ge- zinti). 20 Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk garkıları. 20,80 Ömer Rıza tara » fından arâpça söylev. 2045 Muzaf- fer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat a« yarı). 21,15 Owkestra. 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230 Plâkla sololar, o- pera ve operet parçaları, 23 Son. YARINKİ PROGRAM 13.05 Mühtelif plâk ne; riyatı. 14 Son. . şıyordu. Biribirimize — bakıyordi Bir şey söyleyemiyordum, o da ko- | nuşamıyordu. Çukürl larından yaşlar akıyor, çene: riyordu. İHTİYAR ANA nasının sırtında, her ta- rafı ya: eski bir kırmızı şal var. dı. Ağarmış saçları, buruşuk ku « laklarının yanlarından aşağıya sar- kıyordu. İki büklüm vücudüne ve peri « şan kıyafetine rağmen, biricik ev« lüdı için kehdisine çeki miş olduğu anlaşılıyordu. Kimbilir, | belki de oğlunu; hiç olmazsa uzak- tan olsun, görebileceğini tahmin et. miş olacaktı. — Anlat yavrum, söyle çocuğum dedi, burada ihtiyar anasıma bile evlâdını. göstermek — istemiyorlar, Ne yapayım? Ne yapabilirim? bil- miyorum, Gözlerinden yine çukur yanakla- rına doğru yaşlar aktı. Sonra hiçki- rarak ağlamıya başladı. Yüzünü Sir parmaklığa _Mwmîı#nl Dik'in ver. P- :1İııııııı&1 Biz kaybedilen idarecilere değil, kaybedilecek idareci- pora acıyoruz : Murat Kayahan Futbol federasyonu reisi Sedat Rıza çok muhteşem seyahatlerden gari kalınmamıştır. VII — Neticede hiç bir şey yapıl- mamıştır. Nihayet şunu anlatmak isteriz ki, istifa etmek bizim düsturumuzda ücizlikten ileri gelir. İstifa eden kıy: metler spor işlerinden ayrılmakla spora yardım etmiş değillerdir. Ya- pıları hareket bir hiçin hiç olarak kalmasına yardım etmekten başka bir şey değildir. Biz bugi değil kaybedilecek idarecilerle yü- kaybedilen idarecilere rümiye, kendini göstermiye çalışan spora acıyoruz. Yakın bir zaman sonra denizcili- Bi, eskrimi, basket ve voleybölü mizi teessürle söylemek- a koy - hakikati meyda bulunu! en bu spor şubeleri- nin takında yeni bir Avrapa gezin- ndan korkuyoruz, Bu u bize spo rdan değil spor ilerden ge- liyor. İstifa yağmuruna bakıp ge- risinden hayırlı bir yürüyüş çıka- cağını ümit edemiyoruz. Ancak bu- teşkilâtından ve idarı | gün öksüz hale sokulmâk istenen sporun kapılarına paydos bayrağı çektirmiye çalışan zavallıların dü- şünüşlerine karşı hiddetimizi sak- hiyamıyoruz. YümiareAN e b üireN AY aeT aai dN YSi mas nni DEVREDİLECEK İHTİRA BERATI «Bitumlu maddelerden münteşir dispersiyon halinde sulu mahlüller ihzarı ameliyesi» hakkındaki ihti: için alınmış olan 5 ağustos 1985 ta- rih ve 2048 numaralı ihtira beratı- nın ihtiva ettiği hukuk bu ker re a devir veyahut mevkii fiil, mek istiyenlerin Ga- latada, Aslan han 5 inci kat 1-4nu- maralara müracaat eylemeleri ilân olunur. Bu zavallı ihtiyar kadın oğlunu nek Ümidile kimbilir. kaç y Yaye ı demir parmak- metre yakın y ordu ve bu iki bedbah! insana biribirleri mekten ibaret olan şu küçi adeti, bir defaya münhasır olmak Üzere dahi, çok görüyorlar, ana ile oğlunu görüştürmüyorlardı. Bir sa- niye, şöyle uzaktan biribirlerini görseler, © azlm sevinç bile ikisina de kâfi gelecek. Ne gezer? Konulan kanun dört milyon se- ne devam etse de, bu kanunun va- zileri, kalbi'paramparça bir ka - dınla ve bir müddet sanra ölmek Üzere bulunan oğluna merhamet e- decek vaziyette değill — Belki onu görebi düşünüyordum, göremiyeceğim de- Bil mi? Gözlerinin feri' hemen sönmüş gibi, yaşlı bir tebessümle üeüti ea di SÜi ei do < ae G L

Bu sayıdan diğer sayfalar: