29 Ocak 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

29 Ocak 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€-—BONTELGR AF—29 İkincikânun 928 |AKŞAMCILAR! Jübilesi Münasibetile Meçhul Katil (5 inci sayfadan devam) —öl— JEski bir ekşamcının defterinden) Yezen : — Turhanın içi içine sığmıyor, bir- Osman Cemal Kayaılı den çatmak istiyordu tek âyaarın ten gelir vi rimdi bırak a O mel'unun, o hınzır 1 O mel'un itin soktuk - Behey şair sevins Bu nazmınla belüğat sahas Yüceldi nam ve şanın iştihaaarın, Hicviye bitince gençlerden bir kıs- ranın gizli gizli dudak bük.nelerine karşı orta yaşlılarla yaşlıların çoğu bunu dehşetli beğendiler ve dehşet- li alkışladılar. Hattâ içlerinden bir kaçının ricası üzerine bunu yazan zat onu bir daha ve beyit beyit, ta- ne tane tekrar okudu; o tekrar fev- kalâde beğenildi, fevkalâde alkışlan- dı. Turhanın şimdi içi içine sığamı- yor, birden patlamak ve bunu yazan sonra da edebiyattan parlak bir pa:- ça diye onu orada iki defa okuyan, manzümenin sonunda bunu kaleme aldığı için kendinin beliâğat meyda- nındaki nam ve şanının, şöhretinin bir kat daha yüceldiğini söyliyen bu aldama çatmak İstiyordu. Fakat o- nun böyle patlaması on beş yirmi ki- şilik meclisin tadını kaçıracaktı. O- nun için yine dişlerini sıkıp sabretti. Eskilerin, eski meyhâane edebiyn artık ve döküntülerinin yine me anelerde edebiyat meraklıs - genç. Te edebiyat diye şeylec bunlar mışdı? Bu şimdi gn baştan baştan başa viye yine orada bazı ak- ymak İstedik- sövün saymalı h disine hücum edilen adamın namu - undan, ıirondan. karısından, kızın- İdan ve bin türlü uydurma malreri şeylerinden dem vurulmuyordu. Ha buki o meclislerde ve bazan akşam- ları o gibi meclisleri teşkil eden in- sanlı gündüzleri — toplandıkları- Beyazıd, Şehzadebaşı kahvelerinde öyle açık saçık hieviyeler okunuyor- du ki en halvet bir-yerde bile insan İbu gibi sözleri kendine başma ulu orta ağzına almaktan çekinirdi. Son- ra bunların hepsi de edebiyatın sa- tirik nevi denilen kısmına mal edile rek işin içinden çıkılıyordu. En daha vukafı bu gibi şeylerle biribirlerini en ağır surette hicvedenler günün İbirinde bakıyordunuz, yize biribi lerile can ciğer kuzu sarması olup |bu seler bir başkası içia bir mısrat |benden, bir musrar senden! dinye müşterek hicivler — karalıyorlardı, Şimdi balıkpazarı meyhanesinin çe- şid çeşid kokulu tavan arasında bu hicviyeyi okuyan adamı "'urhan da dahil olduğu halde genşterin çoğu v gece ilk defa görüyorlarcı. Hieviye ikinci defa okunup bitti'slen ve al - kışlandıktan sonra Tesalyalı Şevki adama takıldı: — Vezni, kafiyesi yericde amma üstad, buna hicviye demezler, apa- çık küfürname derler. Yaşlılardan L — Tabif öyle alacak, efendi haz - retleri kaside veya medhiye okuma- dılar ki... Hicviye demek bu demek- tir. © zaman İstanbuldaki edebi; ayılan ve o zamanki mü enderlerin en düşkün ve er: ndan Said Hiknet lâfa ka- eciye döndü: (Devamı var) Gidlki Teşkilâtın Olume Mahkum Ettiği İki İtalyan (5 #net sanfadan deram) binerek önde gitmekte olan Roselli kardeşlerin otomobilini takibe baş- ladılar. Ben de Noraz ile beraber ar- | kada diğer bir otomobilde bulunu. yorduk. Bu takip akşama kada! müştü. Altı buçuk sularında bizi ümüzdeki araba durdu. Burası nayetin yapıldığı yerdi. Biz de dur- | duk. Bu esnada bir tabancapatladı. Bunun üzerine Noraz daha ziyade beklemedi. Ne olduğunu merak et- medi. Benimle beraber Parise di dü. Artık ondan s0 rTum. Tahkikata na: ziran Çarşamba günü akşamı olmuş- tu. Bagnolda tedavi için bulunuyor- lardı. Sosyalist Korlo Roselli F sada tesadüfen bulunuyor, faşi: tarafından takib ediliyordu . O akşam ötele dönmiyen iki İtalya- nn uzun müddet kayboluşu nazarı dikkati celbetmiş, on beş gün takiba- an- ler İta gırlşı'duh vakit gene ele hir şey geçmemiştir. Nihayet yol kenarında larında birı lmüştür. Üstleri, başları yice arandığı zaman bu cinayetin öyle paraya tamah edilerek yapılma- dıği anlaşılmıştır. Çünkü ceplerin- deki paraya ilişilmemiştir. Bu defa hakkında ülk ifadede bu- lunan şahit genç bir kız olmuştur. Helen isminde olup berberlik eden 'bu kız işten dönerken iki otomobilin kenarda durmakta olduğunu gör - müş, fakat bunların her birini niçin- de ikişer adam olduğunu anlamıştır. Kız diyor ki: —Be no tarafa döğru yaklaşırken ©o adamlardan biri indi, diğerlerine yaklaştı. Bunun üzerine her iki otoe mobil derhal hareket etti. Bu adam- lardan birini çok iyi gördüm. Kum- ral bir adamdı. Diğeri esmerdi, Biri de başında saçı yoktu!. Bunlardan 'ilk ikisini tanıyabilirim Çin - Japon harhinde (4 üncü sayfadan devam ) oldukları soğuk kanlılığı da çok tak- dir. ediyor. Hulâsa Japon Parlâmen- tosu kürsüsünden Çin - Japon harbi mevzuu etrafında söylenen bütün bu sözler sırasında İngiliz ve Amerika- hları tatmin etmek arzusu kendini göstermiyor değildir. Fakat Çin - Japon harbi gene o hal- de duruyor. Yani Japon metinin başında mes'u! olanlar Çinde' Japon- yanın ilerilemek, yerleşmek, Çini avuç içine almak maksadları olmadığını her vesile öylemek « ten geri durmamaktadırlar. Halbuki Çinde bugün muhtelif yerlere dağı- larak harbetmekte olan Japon kuv- v 700,000 kişi tahmin edilmek- tedir. Avrupa ve Amerikalıların he- bına göre Japon kuvvetleri daha <aşağı olmasa gerel ların Şimali Çinde yerleşmek husu- sundaki maksadları da bugün füili- yat sahaşında kendini göstörmekte. dir, Çin ile Japonyanın ve Mançuko'nun bundan iktısadi, siyasi ve fikri ola- Tak ayni çerçeve içinde birleşmeleri lâzımgeldiği ötedenberi Japonlarca ileri sürülmektedir. Şimdi bu fikrin le: Sonra Japon- | sahasına çıkarılması İkalmıştır. Asıl merak edilecek cihet de budur. Çünkü Japonyanın, Çinin İve Mançuko'nun her husasta birleş- miş alabilmesi hem çok zaman geç- |mesine, hem de kim bilir ne kadar İfedakârlıklara mal olacaktır. Söz maliye nazırına gelince, © da Japonya'nın uzun bir harbe devam ihtimallerine göre bütçesini yanmak- ta olduğunu söylemiştir. Öyle ki, artık Çin Başkumandanı Çan-Kay-Şek ile her hangi bir mü- zakere ihtimalleri bugün için kalma- |mış görünüyor. Çünkü Japonlar ar- 'tık Çan-Kay-Şek diye bir adam ta- nımadıklarını söylüyorlar. Fakat her şeyi zaman halledecek... barda Fransanın lâtif Senin Hiler « delând havalisinde kaybolması yal- Jaız ora halkını değil uzak yakın her İyerinde merak ı.».ın(’n'ı*ırn Jurdan isminde bir adam bu k ğızı öldürmekle maznım ol kalanmıştır. Kızın & lunduğu |bütün şüpheler bu adamın üzerine İtoplanmıştı. Jurdan yarı div İhalde gezer bir adamdır. Ker ivelce timarhaneye& de girmiş, çıkmış timarhane - rahibelerin Hidaresindedir. Jurdan orada bulun- )duğu niük zarfında hastahanenin İbahçıvanlığını da yapmış, sönra iy ek çıkmıştır. Bu bir h Rahibel aresindeki timarhı İnede bu kabil hastaları meşgul et- 'mek için onlara yapabilecekleri bi- rer iş gösterilmektedir. Bu Jurdan'ın bahleyin erkenden kalkarak şehre ler, orada haştahaneye aid olan mektubları ve saireyi postahaneden alır, döner gelir. Bahçıvanlık da y par. Fakat şehire gidip gelirken bi- siklete de biner. Yolda bir gün kü - çük bir kızcağıza rastgelmiş, onunla ahbab olarah her sabah kızı mekte- be giderken gördükce artık konuş- mağa başlamıştır. ne bir. disi eve honungir kızcağızı niçin öldürdü; mayordu. Nihayet Jurdan itiraf edi: rdüm. Ağacın dibine gömdüm, diyor. Zaten çocuğun nâşi da onun gösterdiği ağacın altından çıkarılmıştı. — Ben onu ağaçın dibinde öldür- düm. Sonra kucağıma a! düm. Bulduğunuz yere gömdüm. in bundan fazla bir miyen Jurdan artık esrarını içinde saklamıştır. Bretanya halkı ölur olmaz bir çok enlar clduğu için cın bulun- ibi eline bir-balta a- yor. 'Ta ki bu latacak bir ş düğu yerii hp geliyor. Ağa menfur cinyat İkalmasın diye | Fakat bir müddet sonra Jur fadeyi değiştirmiştir. küçük Öde diğıni söylemiş ağacın da hiç ni (4 Öncü san'edan devami mancının karısı, işte o büyük adama Jilhara veren kadın!.» diveceklerdi. Kocam artık odasına kapanmıyacak, slimi gönüllerde d |âkin sevincim çok sürmedi. Çün. İkü kocam eserini âleme tanıtmıya kalkmadı. «Ben onu herkes için de- Bil, kendim, kendi aşkımı için yaz - dım» diyerek bir gece eserini ve be- ni yamnma aldı, hep beraber güzel bir koruluğa gittik. O, gözleri daima se- malarda uzun uzun söylendi, arada benim işmimi sayıklıyarak feryadlar kopardı. Sonra iki aydanberi üze - cünde uğraştığı eseri kenardaki ça- hların üzerine koyarak bir kibritle lonu yaktı ve bana: » sevgilim dedi, bizim a mız dalma herkesten uzak kalacak İve şu kurşuni dumanlarla beraber | asumana uçacaklır!, Sonra kolunda olduğumu unut - müş bir halde yürümeğe başladı ve öylece bir kelime konuşmadan eve geldik. Ne olacağız diye düşünürken ko - .cam ertesi gün ikinci bir romana ba: 'ladı. Eyvah dedim, şimdi yeniden o- na hasret mi kalacağım!... Ve kork- tuğum başıma geldi; Kocam tam i- ki ay daha odasma kapandı. Beni lartık oldukça sert bir'tarzda yanın- dan Kovuyor, hayalimle uğraşırken ikendisini rahatsız etmememi söylü- yoardu. Ah bu hayalim olmaz olay- id.... Bu halin sonu nereye varacaktı. Artık kocamın pek fazla ilâhileşti - ğini görüyordum. Yegâne - tesellim İbu yeni eserini bitmesini beklemek- ti. Belki bu sefer kocam hayalimi OK GA 6d K Yeri Baş, diş, nezle grip, romatizma ve bütün ağrı- İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Cürmü bir türlü anlaşı. mıyan Louis Jurdan r kabahati olmadığını anlatmıştır! Evet hakikaten Jurdan'ı itham e- decek hiç bir delil bulunamamariş- tır. Zaten timarhaneye girmiş, çık- |* |maş, yarı akıllı, yarı deli ik bi İduğu iddiasındadır. Ki nin babası da bunların - başı rdan'ın timarhanede ne olan genç adamın dığı bir takım kabah: gölür- | merak burada toplanıyor. İçinde bir ekle bir kadının bulunduğu görü- İlen bir etomobilden bahsedilmekte İ|dir. Delinin itirafları asılsız çıkınca İbu Mmeçbul otomobil aramıyor. jk svalamaktan vaz geçer de beni a- rardı. Fakat işler hiç te böyle git - medi. Kocam ikinci eserini de bitir- di ve yine bir gece mehtabda bir ko- ruluğa gittik. Orada aşkımız ayni İşekilde kurşun? dumanlarla beraber İasumana uçtu ve kocam ertesi ncü eserine başladı. AŞK iLÂHI Fakat ben artık bu asumana uçan uşktan bir şey! anlamamağla başla - mıştim.. Artık bu hale nihayet ver- ordum. Bir gün karar ver- ;(lım, dim, ona, bu işin ne zaman s0- İna ereceğini, daha kaç eser yazmak niyetinde olduğunu soracaktım. Ak- şam kapıyı vurmadan odasına gir - dim. Kocam derin bir rüyadan uya- İnaır gibi homurtularla silkindi. İbirden dönerek sert bir sesh İ İhtarlarımı çiğiniyezek bayali - İnizle meşgul olduğum bir sıra beni rahatsız etmeniz aramızdaki bütün |rabıtaların bir anda kopmasına se- beb olabilir!. Dedi ve muhakkak 1 çıkmamhı emreder bir şekilde ve masına yaslandı. Anladım ki artık onunla birleş - memize, onu benim hayalimden a- ırmağa imkân kalmamıştı. E, be - nim de gençliğimi işkence ile geçir- moğe hiç te niyetim yoktu. Aşkın bu kadar yükseğinden ben bir şey lanlıyamaı Kendime, hayalime İtercih edecek birini bulmam lâzım- di Bu iş güç olmadı. Bir gün önce biraz kaba yapılı, hiç te hayalperest olmıyan biri çıktı, bana âşık oldu- ğunu söyledi; ben de kocam üçüncü rini bitirip dürdüncü eserine baş- İla jonunla evleneceğiz... O kadar mes- amın gözü bir şey görmüyor, bütün gün benimle meşgul; iden filân anla, Benim esrarengiz ilâhi |kayalimi göklerin en derin mavili- inden arıyadursun, ben de kendimi | (arıyacak birini buldum. Ne vapa - İlim.. Sevgili okuyucularım, İbu merkezdedir. Artık hakkımda zım gelen notü siz verin. A. KENAN SOMERK fşık Büvük Halk San'atkârı NAŞİD ağr gün soluğu yeni Aşıkımın & | Jvinde aldım. Simdi bir baftaya kadar| 15 fnel sayfadan devam) den ilerlemeğe, bir cümle ile ışıksız karanlığa koşan bir adam, evı lâkkilerimizin, sonra da yeni b at janrının galibi olduğu (misyoner kadar gayesine nefsi fetmiş, Pastör kadar, insani, kı, Mikelanj kadar yaratıcı bir mu- hayyele sahibi, Rafael kadar tabia- tin renklerine ve mimiklerine hâ - kim, galile kadar kâşif ve ülküsüne sadık telâkki edilmekde hiç bir mü- balâğa yaktur. Naşid, otuz yıldır bizi " güldüren kıp yerinde atro — jânri x. Naşid, ibişin püskül- le teknesini ve süpürgesini hde inodern tiyatroya doğru 'apan hır müesseseyi kuran adamdı imdiye kadar larımız içinde en fazla temsil ve t messül kudreti olan adamdır. Naşid n dır. Naşid, halkın liyi anlamış bir adamdır. Ve., Naşid.. İçorak san'at bahçemizin yetiştirdiği en değerli mahsüllerden - birisidir. Bunu da bize Avruj kalkıp bi gelen bir frenk öğretti. ırmumuzda o bir v messildir. llın,,mııı an da çok kereler, kede: .w/î in ilâcmı bu hangimiz onun kudret ve | ne hayran olmamışızdır ki.. alodudan İstanbula görmel , ilk defa: götürün! İ | |Diyor. Demek ki o, yalnız n değil, İstanbulun da yüz ağartıcı bir juzvudur. Bunu h zden evvel iromuzu! ze bir man san'at sever valimiz Muhiddin Üstündağ takdil etli. İstanbul Naşid'e otuz yılı |san'at resülmalinin dur. Bunu ilk defa düşündüğü için e Muhiddin Üstündağ tebrike ve İtakdire lâyıktır. Biz de ilk defa «A- İçık Söz» sahifelerinde buna tercüman olmakla gurur duyu © * Naşid vâdedilen — jübilenin Mart ayı içinde mükemmel ve onun 30 yıllık hizmetine, sanatına yakışa- cak bir şekilde yapılacağını memnu- niyetle haber a bulunuyoruz. |Bu memnuniyetin tevlid ettiği |yecanladır ki, tiyat odan anlıyan bir yruz. için he- gün | | tini bilen bır valındış nlarak onun 30 yallık san'at hayatının bir mı sebesini şuracıkta yapmak lüzumu- 'nu hissettim. Bu elbettg kâfi değil.. Ona hepi - mizin teker teker borçlu olduğumuz İtaraflar var. Onun yalnız 30 defa 360 günlük bir san'at yolcusu olması kön- İdinden bu kadar ısrarla bahsetme - İmiz için kâfidir. Mesleğine otuz yıl eme kveren memur dolgun bir ikra- İmiye ve kendini seviyesile mesbu - b bir şekilde yaşatacak maaşla taltif edilip istirahate çekili- yor. Her meslek kendine bir ömrün yarısından fazlasını verenlere gön- lünün genişliği nisbetinde diyetii vor. kat bu nefislerini halka Yakfedip, istikballerini yine sanatın hiç te ga- İni olmiyan gönlüne bırakanlar alın- larından damlıyan terlerle bir ista- |lagmit sütunu gibi kurdukları fera- ğgat âbidesini ne ile ayakta tutacak- Unutmiyalım ki, san'atın — ilhamı bol, âsarı mebzul, fakat eli açık değil- dir, San'atkâr zaten kanaatkâr adam- dır. Para İle alış verişi san'atile oldu- ğu kadar derin değildir. Fakat san- atkârın tatmin edilmesini istediği ru- hi bir taraf vardır ki, bu da sat'at o- emeğine para deği da beklemek Naşid'in le t halde bu zorundayız. İmaddi " hisle bunların çekilip müze kadar hepimizin vazifesi. Sonra bunun san'atkâra İdeğer vermenin san'ata karşı olan sam'nte, '_hıâkanm bir miyarı olarak kab meli, bu suretle bir çok tidadl. le k dü- kabiliyetlerin ileri lacağını hepsinden üstün ol şünmeliyiz. emesine ve Yazımın altına amzamı atacağım. Düşünüyorum. Belki Naşid'i fazla edhettim zehabma kapılanlar olu- cak. Fakat umuyorum ki, bir çokla- Yazık, Naşid'in 30 yıllık san'at hmm büyle mi tebarüz ettirilmeli, n memiye yaptığı hizmetler böyle mi anlatmalıydı? Naşid bugü tiyatra zevki izmet eden £ günkü seyirciyi hazırlıyan adam, b le mi tahlil edilmeliydi, diye düşü- İnecekle: | İşte ben bu ümidle müt: Kalemimin âciz gösterilmesi: r olmam. Fakat bir san'atkı için söylenilenlerin fuzuli « ana kusur teli NUSRET SAFA COŞKUN Böyle kardeş ! 'Olur mu? | (5 inci sayfadan devam ) Kendilerinden zayıf olana adar merhamets birbirlerine karşı da memişler- İmıydı? Javra- Üç kişinin oturduğu kulübe altın- da tekerleği olan bir be rile çeki- |len seyyar araba demektir. Kü« şıyan üç kardeş han | rsa arabalarını İoraya çekerlerdi. Fkat son zamanlar- da Sen Marton ciyarındı bir yere kormuşlardı. Lâkin oranın Belediye reisi böyle göçebe steyyar kulübenin forada manzarayı bozduğundan ba- gitmelerini kendilerine bildirmek üzere Jakobu çağırmıştır: — Kardeşin nerede?.. — Kardeşim ormanda ağaç kesi- yor, Yevmife ile çalışıyoruz. — Size yarına kadar müsaade.. he- men buradan kulübenizi çekeceksi- niz. Kardeşin geldiği zaman da ona . Olmazsa jandarma “vasıta- İsile sizi çıkaracağım. — Peki... dediğiniz gibi olsun. Kar: deşim Arnold gelince ona söylerim. Yarı nsabah buradan çıkar, gideriz. Jakob'böyle Belediye reisinin em- rine karşı son derecere müti görün- İmesi, başka bir tasavvuru olduğu i- İçindi. Oradan çıkarak kulübeye dö- m._r zaman zağır ve dilsiz Nikola- ya hakaretle bakarak işaretle şunu lanlattı: - Durma, bu lübeyi çekeceksin! şavdete' Seyyar evi çekmiye gücü yetemiyor. Jakob arkadan iterek ku- lübeyi başka bir tarafa, belediye rei- ginin karıştığı yerin hududu dışarı- sına götürüyorlar. Odun gesmekten gelen Arnold geceleyi ndöndüğü za- man işi anlamış, kendisine haber ve- rilmeden yapılan bu işin içinde Ja- kob'un fena bir maksadı olduğunu serzmiştir. Nihayet gilmiş, bir yerde iyice sarhoş olduktan sonra kulübe- yi aramış ve bulmuştur. İşte o za- man Arnold ile Jakob arasında şik detli bir kavga başlamış, bunlar hır- birlerine karşı besledikleri kini tık en iğrenç bir halde dökmiye bnş' damışlardır. Nihayet sarhoş Arnold karanlıkta ağabeyisinin üzerine hü- lcum edeceği sırada zavallı sağır ve dilsiz Nikola araya girerek iki bü- 'yük kardeşini yatıştırmak istemiştir. Nikola, güçlü kuvvetli bir gençtir: Sarhoşu bir tarafa çekmek istemif: fakat bu sırada Arnold'un elinde be- yaz bir şey parlamıştır. Bıçak!.. Ni- kola vaziyetin vahametini daha iyİ anlamiş, Arnold bıçakla Jakob'u Öl- dürmek için üstüne saldıracağını dÜ” Şünerek buna mani olmak üzere vf kuvvetile uğraşırken çok geçmedet gdüşümüşt Zavalli Nikola Arnold'ün sapladığı bıçadı!! alarile kanları akarak yere yıkıF çok geçmeden ölmi sonra kendine | an gideceğiz. Ku- un!, Der gibi Bu en Ülyüğümüzden en kâç üğü- h,,, tarafa çekilmiş, yatarak sızmığ * T') Açık Söz gazetesinde arkada- |lur. Bir kaç saat sonra jandarmalaf şımız Nizameddin Nazif ve Nuzret |gekdiği zaman ayılan Arnold yakı” İSafa Coşkun ük defa Naşide jubile |da mahkemede cürmünlün - hesabi” İveptlmasını ileri sürmüşlerdi verecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: