8 Temmuz 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

8 Temmuz 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(BSüsi muhabirimizden: M haziranın 20 si bir pazar yühüne tesadüf N ea ! 5 BeKlMI olunamıyacak - derecede * Güneş, insar Vuruyordu. Ahalt Yilarına dökülmü; Mari ŞeHÇ kızların Sen Marg n Bulonya ormanı SNti mahalli) Malarına, üp-oyı müpe 'Ynamal Yakıp ka « ite (Pa- bir ge. erine, hava Bgitmel: larına müsaade ver - — Sakın, geç kalmayınız hal.. vakişkirak elme anneciğim... Her Anı "" Bibi saat 9 da buradayız. tler kolkola eğlenmeye giden * dna bakıyorlardı. ü cağılat bu gidişin nereye vara - an bihaber bulunuyordu. KIZLAR KAYIP. o ıu.:""' Saat dökozda kızların N tofraya oturdular. Yemeye .rofı.:ı:k için kendi 1. Bu intizarları boşa çıktı. B & olis tahkikata başladı. Kızların .";E hereye kızl, ü sıçan bir ev Mateme büründü. — Zavallı ve keder için. lardı. Bir Bi Preg, Sikahı o nir . y a çelik Talüm; : ciğerden '“'srıı...,_ Yün Deçti. Okuyucu. asslu bir yaa Slün Prod Dür,ilynerin — oğlu. derken feleç a arkta seyahat e-, larıı R :Zh tonungu GT Vüz ellisi, bu. Gecektergdiş ” YS Muayene e- Altı haf di hh?vı'ı: €VVel, Eede ödü kü - ÜDi Diş çeğ C Uğramıştı. Fred he îîıık Sİğerin içerisine ko- cenalltta kımıldanmı £ Ve Mücize ga İN içinde kaldı. Baştadı, Bl"f;""înı!n. iyileşmeye Süğün A b :_ :h f'îl!rhwî Küüdenberi ço - 1 yenidzn işlemeye kurtulan oi cize kabilin - | lara, Tuna ki- iştü. Trokri ile arkadaşının atlesi banyo etmelerine, gü- ni bekli - G Orülmemiş Bir hâdise Dokuz yaşındaki bir Çocuk altı hafta Çelik ciğerde kaldı. | | :ılı Bir çelik aNmuş, tamam 26 A içinde yaşamış -. | Markan adıy ŞĞ yaşında Eric. Salığa tutulı bir çocus ayni has - | Meye başıMlştur. Pakat iyileş - Tef ttar, Lundranın ma. | Peri masalı gibi İki fakir, fakat güzel kız Prensin şatosuna kaçırıldı Şimdi sıra düğüne geldi Prenses Odekalşi kimdir?. b | İ | » Prenses Odekalşi Mari'nin anası bu sözü bitirir bitirmez kapı çalındı. Müvezzi bir | mektub getirdi. Kızından... Fakat, mektub münderecatı o kadar garibdir ki zavallı kadın, rüya görüyorum sandı: Sevgili anneciğim «Üzülme, kederlenme, Ben ve Klara bir prensin şatosundayız. Kocaman bir park, yüzüme havuz ve çok çiçekler var. İkimiz de bah- tiyarız. MARİNİN AVDETİ Polis tahkikatı Küçük çocuk, hergün bir kaç dakika için cendsreden çıkarılı - yyordu. Nihayet, büsbütün çıka - rıldı. Fakat, henüz kollarının, bacak- larının hareket etmediği görüldü. Başka bir cihaza konuldu. Kolla- rına, bacaklarına alüminyomdan dayaklar bağlandı. Yasğı, her gün içerisinde kırk lâmba bulunan bir tünelin içerisine sürülüyor, yacım saat kadar, ilk evvel sırtı, sonra göğsü elektrik ziyasına maruz bı. rakılıyor. Eriç. küçük arkadaşlarile sokak- larda koştuğunu, oynadığını ha - yattan yeniden zevk âlmıya başla. mıştır, Çünkü doktoru, pek ya - kında tamamile iyileşeceğini söye lemiştir. Erik, hergün seyyar karyolarile mıya karar verdiği bir sırada Mart iki gün evvel, evine geldi. ü — Klara nerede? Sen nereden * geliyorsun? Hangi para ile seya - | hate çıktın?... Genç kız, sanki bir rüyadan kur- tuluyormuş gibi cevab veriyordu: — Klara şatoda... Ben, yalnız geldim. Parayı «os verdi. «Şato» ve «or dan bir şey an - laşılmıyordu. Nihayet Mari, şato- nun «Türzer» de - bulunduğunu, «0» nun da Romanyarnın en zen - gin ailelerinden birine mensub | prens Odekalki alduğunu söyledi. Ve sonra derin bir yese düştü. | Nişanlısını görmeyi — istemedi. Mari, küçük bir memurla nişanlı idi. Nihayet bir gün, genç pek ağır bir itirafta bulundu. - Klara ve bön, Sen Margerit- de bu gülünen, eğlenen yerde idik. İki delikanlı ile tanıştık: Birinin ismi Nikola, ötekinin Antuan... Ak. şama kadar beraber vakit geçir- zden, terbi- | yemziden bahsediyorlardı. Orada, beraber yemek yedik. Sonra, bir gece barına gittik | aha karşı, bunlardan biri i Peştedeki sarayına götürdü. Bir müddet büyük bir salonda | yalnız bıraktı. Sonra geldi, ikimi. | ze de kıymetli birer hediye ver - di. .» GÜĞSE SIKILAN BİR KURŞUN | Zavallı nişanlı, çılgın sevgilisi- | nin bu sözlerini büyük bir ıztırap. la dinliyordu. Kır. cişanlısının ne renginin solduğuna, ne de yüre - ğinin yerinden fırlıyacakmış gibi çarptığına dikkat etmiyordu. — Bu delikanlıların ismileri?,. | lediğim gibi prens | teki de son derece zen- gin bir Çekoslovak — asılzadesi: Kont Anton... ansızın şatodan ha. reket etti. Az sonra ben de şafo - ayrıldım. İşte... hepsini biliyor - sun... Klara, orada kaldı. Nikola kendisini salıvermedi. Nişanlısının uğradığı — felâketi anlıyan delikanlı bir şey söyleme. | Devamı 7 inci sahiifemizde z bi Briyantin ©. Dö labruhe eve mecmuasın. da enteresan bir reportaj neşret- miştir. Hattı Üstüvada geçen bir eğlentiyi anlata nbu yazı, ayni za- manda yerlilerin Lirçok hususi - yetlerini anlatmaktadır. Avrupalılar, Bondo adlı küçük bir köyde bulunuyorlardı. Ara - mızda beş kilometre ta var, ta da yyok. Beyaz insan olarak ta on beş kişiyiz. y Etrafımızda birçok köyler var, Bu köylerde şenlik, eğlence hiç eksik olmaz. Her gece hir köyde şenlik yapılır. Tıpkı eski Boğaziçi panayırları gibi.. Her akşam: Bum bada, bum bum.. Cin, cin.. güm güm. Ah, ah, ah, oh... Ooooh. Zil şakırtısı, def gürültüsü ek- sik olmaz. İşte bu akşam yine ziller şakır. damıya, oyuncuların çılgınıkları çınlamıya başlıyor. Alacakaran- Tıkta, hafif hafif esen rüzgâr, yap- rakları dalgalarken şarkılar işiti. liyor. Nibala, hazırlanmıya başladı. Bu kadın, bizim hamallardan bi- Tinin karısıdır. Yoldan geçen tanıdıkları soru. yakındaki bir mektebe götürülü. yyör, Çocuklar arasında bulundu- rulayor İ yarlar: — Hazır misin?. — Ne gezer... Daha hazırlanma. Serbest ;ı_mpîyınluîle Milli takım Güreşçileri karşılaşıyor Güreş federasyonu tarafından Haziran bidayetinde Ankarada bütün spor bölgelerinin iştirakile yapılan Türkiye serbest güreş müsabakalarında birnici gelerek şampiyon olan güreşcilerle milli takım elemanları arasında — bir müsabaka yaptırılması evvelce te- karrür etmişti. Bu müsabaka, bu hafta cumar- tesi günü akşamı saat 21 de Tak- sim stadında yapılacak ve çoktan- beri sahada görmediğimiz — milli güreşçilerimiz Türkiye serbest güreş şampiyonlarile karşılaşa - caklardır. Serbest güreş olarak yapılacak Olan bu karşılaşmalar Eylülde şehrimize gelecek olan Fenlândi- yalılara çıkarılacak Türk milli güreş takımımızı seçmek gayesile tertib edilmiş ve kinci piçnda bul: ama terfi imkâ yi zamanda i- unan güreşçilere rinı ver- n hazırlanmıştır. nüsabakâlars iştirak edecek pehlivanlar üç katagori üzerinde toplanmaktadır: anları. 'eş şampi- 1 — Müli takım e: 2 — 1938 serbest yonları. 3 — Federasyomün — üzerinde durduğu elemanlar. Müsabakalara girecek güreşçi- ler şunlardır: Milli takım elemanları: 58 kilo Hüseyin, Kenan, Ah - med, 61 kilo Yaşar, Ahmed. 66 ki- lo Sadık. 72 kilo Ankaralı H n. 79 Mersinli Ahmed. 87 Büyük ustafa, Çoban Mehmed. Serbesi güreş birincileri: 58 kilo Mustafa (Ankara), G1 kilo Hâlil (İstanbul), 66 kilo Feri- dun (Çİzmir), 72 Celâl (Ankara), 19 İsmail (Tekirdağ), 87 Hüseyin Amasya), Samsunlu Ahmed (Çİs- tanbul) ağır siklet, Müsabakalar cümârtesi - günü saat 21 de Tal dında yapı- lJacaktır. Bu karşılaşmalar - için stadyomda nizemi eb'adda yeni- den bir ring yaptırılmıştır.; Bun- dan sonra profesyonel ve amatör güreş müsabakaları bu yeni ring- de yaptırılacaktır. yerin dım. Şimdi biter.. Benim de canım çekti. Biz de gidelim.. dedim. " Ve hemen peşlerine takıldım. 'Tahtalı patikada yalınayak yürü- yorlardı. Keskin bit şarâp koku- su burnumuzu tırmalıyordu. Bir. denbire ağır bir koku havalandı. Çok ağır ibr koku... Hepsi üzerle- rine briyanti ny ğ sürerler, İşte kokan bu.. Artık gelmişyik Hep halka ol- | muşlardı. Nibala ile Kito da hal:> | S—SON TELGR AF — & Temmuz 1938 | Viyana sarayının esrarı.. İmparator kendi tacını, tahtını kurtarkmak için feda edecek bir adam arıyordu.. Eski vesikalar arasında, tarihin karanlık kalan bu noktalarını aydınlatacak hiç bir şey yok.. Avusturya malâm şekilde Al. | manya ile birleşti. Bski Avustur. ya imparatorluğunun — vesikaları arasında çok mühim bir vesika. nın bulunamayışı 1886 da Avus . turya ile Prusya arasındaki har. bin mühim bir cihetini karan - hkta bırakmaktadır. İngiliz ga - zetelerinin tazelediği macera şu. dur: Artık tarihe karışan bir Avus- turya imparatorluğunun seneler. | | | ce tahtında oturarak ihtiyarla « | miş bir imparatoru vardı: Fran. sova Jozef, Umumi Harbin so - | impa nunda memleketinin parçalan . | dığını görmedi. Bir sene evvel dünyadan gitti. Fransova Jozef bir zamanlar pek gençti. 1866 da Prusya ile harb etmek için ha zırlanıyordu. — Fakat heyhat... Genç imparatorun zafer ümidleri beyhüde çıktı. Çünkü © zamanki küçük Prusya hazırdı. Mükemmel | harbetti. Koca Avysturya impa « ratorluğu ise bir türlü hazırlan. mıyordu. Harbi de kaybetti. Bu müğlübiyet Avusturya İçin bir felâket oldu. Söylendiğine göre Askerin sırtında kışlık esvab var. nu giyiyor, yordu!, Çünkü Avustın Hattı üstüvada bir balo.. Gece yarısından sonra daha fazla kızışan cüm- , büş bütün gerlileri coşturmuştu. e zeytin yağı » kaya girdiler. Ötekilerle beraber dirsek dirseğe verdiler, Dönmeğe başladılar. Nibalanın, belini kıra kıra, ayaklarını vura vura öyle hareket ettirerek oynuyor. Kito da dayanımadı. Ceketini, yakasını çıkardı. Kırmız: aya bılarım da ceketinin arasna koy- du, bağlad. Sırtına astı. Oyuncula. * Tıh arasina Karıştı. Gece yarısı. Eğlencenin en ha- raretli devresi. Ziller daha şiddetli şakırdıyor, çıngraklar daha fozla ses çıkarıyordu. Çember büyüyordu. Herkes o- yunu görmek istiyordu. Uzun tüylü şapkalı . bir adam, ağır adımlarla geliyor. Belinin bir tarafında bir kedı, öbür tarafında bir maymun kuyruğua sallanıyor. Halkanın tam orla yerine girdi, durdu. Sanki bir şeğ düşünüyor. Birdenbire başını önüne eğdi, eli. ni kulağma götürdü, bir şey din- ler gibi durdu. Sonra yere otur - du. Uyuklar gibi ibr hal aldı. Bir gürültü. Kolsuz, bacaksız, yalnız kuru ottan iki büyük çiz. me gibi şeler üzerinde yürüyen -a (Devamı 7 inci de) ratorunun kumandanları askere yazn ve kışın ne lâzım geldiğini temin edememişlerdi!. Bu yetiş. miyormuş gibi İmparator da or - dunün başkumandanlığını kendi yakın akrabasından Arşidük AlL. berte verdi, Fakat bu Arşidük as. ker tarafından sevilmiyen bir a. damdı. Çünkü lüzumsuz yere as. keri yoran, koşturan ve yaz güne. $i altında yakan bir kumandandı. | Eğer harbde mağlübiyet olursa evvelâ bu Arşidükün yüzünden olacak, onunla beraber bütün o | uk hanedanını da silip süpürecekti, Fakât imparator başka bir kut- Mareşal Bendek nazlık yapıyor: Ordunun ileri ge. Ten kumanda heyetine hiç de ha. nedan ile kibar tabaka ile müna. sebeti olmiyan diğer bir kuman. dan daha katıyor. Bu kumanda - nin adı Lüdvik Bendek'dir. Yaşı da 0 zaman 62 imiş. Rütbesi de Mareşal oluyor. Fakat Mreşal | Bendek harbedilecek sahayı bil. Mediğini söyliyerek İmparatora yalvarıyor: — Haşmetlü İmparator, diyor, şimdiye kadar ben İtalya taraf . larında bulundum. Hep oraların arazisini bilirim, Şimdi Prusyalı. | larin harbedecekleri sahaları bil. Miyorum. Beni bu vazifeden af. fediniz. Yaşım da altmişı geçti, Fakat beyhude. Çünkü İmpara. * tor bunu dinlemiyor. Ba sefer Arşidük de kendisine verilecek vazifenin ağırlığını dü. şünerek bunu Bendek'e bırak . mak istiyor: — Bu vazifeyi, yani başku - mandanlığı size bırakacağım, di. yor, kabul ediniz. Aman. harbi kazanalım. Prusyalıya mağlüb ol. | mıyalım. Arşidük çok yalvarıyor. fakat Bendek her defasında özür dili . yor, kumandayı ele alamıyacağlı. nı tekrar ediyor. Nihayet bir sabah imparatorun her türlü esrarına vükıf olan bas. | mabeyincisi Bendek'in konağına | gelerek ona diyor ki: — Haşmetlü imparator tarafın. | dan mühim bir sırrı size bildir - | miye geliyorum. Şöyle ki: Eğer Arşidük başkumandan olur da Prusyalılara karşı mağlüb düşer. se imparator buna tahammdl e . demiyerek tahtını, tacını bıraka, caktır. Buna -ne dersiniz? Altmış iki yaşındaki kumandan derin derin imeğe başlıyor. Muhatabı onun üzerinde lâzım o. lan tesiri yaptığını görerek: — İmparatorun tahtını bırak . ması ise yalnız onu değil, hepi. mizi, bütün imparstorluğu müte. essir odecektir. Siz bunu ister mi. z? — Ben mi?. Ben imparatorlu. itun bir tehlikeye girmesini nası! istiyebilirim. — O balde bu sizin elinizdedir. Bunun ününe geçebilirsiniz? Hayretle binliyen Bendek yine gaşkınlıkla soruyor: — Nasıl?, Ben ne yapabilirim? - Siz eğer bütün kumandayı üzerinize alırsanız mesele kalmı. yacak!, İhtiyar asker o zaman gayrete geliyor. İmparatorun arzusu böy. le olduğunu, imparatorluğu kur. tarmak için bundan başka çare kalmadığını görerek: — Peki, diyor, mademki böyle. dir. Kabul ediyorum. Başmabe . yinei maksadın elde edildiğini gö. rerek sevinçle koşmuş, efendisi genç imparator Fransova Jozele neticeyi haber vermiş, o da mem nün olmuştur: Bendek — Mareşal olmuş, başkumandan olmuştur. Bendek artık ceki altmiş iki yaşındaki General Fon Bendek” değildir, Büsbütün değişmiştir. Avusturya imparatorluğu or « duları başkumandanı — Mareşal Ludvik fon Bendek olmuştur. Genç bir kumandan gibi dimdik yürüyor, kat'i emirler — veriyor, Prasyalılara karşı şunu şöyle ya. pacağını, bunu böyle yapacağını düşünüyor, söylüyordu. Herhalde Arşidük Albert baş. kumandan olmadığından az mem. nun değildi. Çünkü mağlübiyetin acı netleclerinden kendini kurtar — mış olacaktı. Lükin asıl memnun olan Fransova Jozef - oluyardu. Kendi kendine imparator - şöyle düşünüyordu: — Bu harbde Prusyalılara mağ. iüb olursak ordunun başında sal. tanatımızın hanedanına — mensub bir Arşidük bulunmiyacağı & . hetle bundan dolayı bize sıkıla. cak, utanacak birşey gelmiye - eektir!. İşte imparatorun hane - dan ile münasebeti şöyle dursun Avusturyanın ileri gelen eski ai. lelerinden birine dahi münasebe. ti olmıyan bir kumasdanı tutup Mareşal yaparak başa geçirmişti Bu kadar ısrar etmesindeki sebeb böylece anlaşılıyordu. Biçare Mareşal fon Bendek'e gelince, bu yaşlı kumandan işin varacağı felâketi anlamıyor de « gildi. Gece uykusu yoktu. Kar. plaşılacağı - Prusyalılarla kendi emri altına verilen Avusturya or. dusunun ne yapacağını düşün . dükçe bu işin içinden çıkmanın çaresini göremiyordu. Fakat üze. rinde ağır bir vazife vardı. İm . parator Fransova Jozef ona baş. mabeyincisi ile haber * yollarken devlet esrarından mühim birşey de bildirmemiş miydi?. Eğer Ar. şidük başkumandan olacak olur da mağlüb düşerse imparator i. çin tahtımı, tacını - birakmaktan başka çare kalmıyacaktı. Çünkü — imparatorluk hanedanının mem - leketin başında hiçbir işe yara. madığı ileri sürülerek bu hana. danın aleyhindeki cereyan git - tikçe büyüyecek, artık ne impa. rator, ne de akrabasından başkı birine Viyanadaki muhteşem sa. rayda tahtına kurulmak — imkânı kalmıyacaktı. Mareşal fon Ben - (Devamı 7 inci sahifemizde)

Bu sayıdan diğer sayfalar: