13 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

13 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mik(_ublar Nasıl Mücadelesi - Allo! Allot..: Sen'de aoktor Bar- nar, acele bir kı TR uşpalazı seromu Radyo, yarım sâattenberi diği Şen, Şuk ve Taksan hıv-çhdrı' birdenbire nihayet Vermiş ve spi ker, âcı bir sesle yukarıki cümle. yi söylemişti. Bunu işitenler derin bir yeiz içinde kalmışlardı. Göz * Lcnnıu önünde yatağında inliyen üçük bir çocuğu ya Byordu, — Yocuğun hayali dola. Hakikaten Sen'de, Zak bu küçük köyde, aile halkı ği etrafında Doktor pek geç Kuşpalazı, ço - yürümüştü. He. anmışlardı. 'davet olunmuştu. V:c.:lıal doktorun yanında serom Şaktu. Köyün eczanesine telefon Şeti. Orad adâ yok. Ne yanmalı Doktor, —telefona sarıldı, radyo Terkezine söyledi. Merkez, nnş: Şata derhal nihayet verdi. ve bu haberi neşretti qG(xı » Köy derin bir sükünet İçinde. Zavallı ana, Çocuğun baş ğ Jı; Babası, kafesin. . Vahşi bir hayvan he yapacağını hllı-mlvenık eğ'l: (ösağı bir yukarı dolaşıyor. Birdenbire evin önünde bir - >bil duruyor, bir adam iniyor nta var: İ ni? Doktor. Bernar - Burası n Nerede?,.. Doktar hemen koşuyor, meslek- ralıyor. Elindeki küçük ge koâl;r Hemen hastanın ya- ü Yor, il Bar Yör, seromu tatbik edi. — Tam zamanı Ananın, babanın ü Peromu getiren doktarun Gülüyor, İBarılıyorlar, yavrula; dak sin. nasıl teşekkür edeceklerini ilemiyorlar. Yavrucak gözlerini Siyor, miniminicik elini uzatıyor, oktorun elini sıkıyor. Ana ağlı- ı 'nda yetiştiniz!, iyor. Yarım saat sonra radyo, sero - din Yetiştirildiğini, küçük kızm 'Yatının kurtarıldığını haber ve- İyor. yine şen, n p 'a, şuh ve raksan arına başlıyor, B cını kurtardığı Görülmiyen Canavarlar Vücudümüzde yaşıyan iyi ve Yaşar ve nasıl çoğalır ? - İyi ve fena mikrobların Mikroblar resmigeçidi - Mikroblarla mücadele S MİKROBLAR Bu faciayı bana dostlarımdan Jak B. anlattı. Ve mesleki iktizası birçok defalar bu gibi talebler kar Bzında kaldığını söyledi. Doktor B. bir lâbora <« Ya o gün Alman bir top ateş etmi Yokadera, Holivudun en meşhur lokantalarından - biridir. Yıldızlar, |Stüdyoda işlerini bitirdiler mi, velev ki, birkaç dakika için olsun, mutla- ka buraya uğrarlar. Bircuma gecesi idi. Hemen bütün masalar işgal oluunmuştu. Klark Gable kül rengi bir kostüm giymiş- ti, Karol Lumbarın karşısında otu - ruyordu. Fransa Ton, dalgın dalgın kokteyl içiyordu. Kapı açıldı. Amerikan sineması - |f en maruf komedi artistlerinden |Herber Marşal'ın içeri girdiği ve ma Salar arasında topallıya topallıya i- lerlediği görüldü . Holivudun totoğraf muhabirlerin- den biri, Fink yanındaki arkadaşı - na: | — Heber, dedi. Yeni bir suni ba> İcak yaptırsa iyi olur... | Yanımızdaki masada oturan, Gold 'vin Mayer'in yeni memurlarından Helmer başını kaldırdı: — Nasıl, dedi. Herber Marşal'ın bir ayağı takma mı?.. Mümkün de Bil. Ne Deanna Durbinle çevirdi; (Delisiyöz) filminde, ne de Greta! Garbo ile oynadığı filmde bunun far kına vardım. Bu sırada Fink kalktı: — Hallo, Herber!... Diye seslendi. Herber geldi, yam- Mıiza oturdü. 1918 senesinde cepbede bir gün — Herber, niçin yeni bir ayak yaptırmıyorsun' Herber hafifçe güldü, ve: — Hakkın var, dedi. Dün Şarlı d fena mikrobların sayısı ne kadar biliyor musunuz? Hayır mı? O halde biz söyliyelim: Tamam 128 milyar ! tuvar şefidir. Ve sabahtan akşa- ma kadar mikroblarla, bu gözle görülmiyon canavarlarla uğraşır. | Beyaz gömleği altında gayet sar kin görünen dostum doktor: — Mikrobları yakından görmek, nasıl yaşadıklarını, nasıl çoğal - dıkları hakkında bir fikir edin - mek ister misiniz?, İsterseniz, hep sini birer birer göstereyim. Fakat, ilk evvel bunlarım sayısını bil » meniz lâzım. Vücudünüzde ne ka- kadar mikrob var biliyor musu - nuz? Şöyle bir tahmini söyleyiniz, ne kadar?. Doğrusu bilmiyorum. Şimdiye kadar aklımdan bile geçirmemiş- tim. Ne cevab verecektim. Acaba, bir milyan desem çok mu? Vücu- | dümüzde bü kadar mikrop var mı?, Doktor gülümsedi: — Beyhude düşünmeyiniz, de- di. Doğru birşey söyliyemiyecek- siniz. Bu hususta salâhiyet sahibi VENÜS Heıy_ğeli Luvr Müzesinde teşhir Olunan bu heykel nasıl Ve nerede bulundu?.. 1820 senesinde, Sakız adasında Yorgos adlı bir çiftçi tarlasını çapa- larken katı bir şeye tesadüf etti. Ya İvaş yavaş toprakları, taşları kaldır- olan meşhur doktor İstrasbürger'e göre vücudümüzde tamam 128 milyar mikrob vardır. Nasıl, bir vücudde 128 milyar mikrob... Hayretle doktora bakı - yordum: — Eğer bunların hepsi bir tera- âye konulup tartılmış olsa 12 gram ancak gelir. Sonra şunu biliniz ki «iyi» mikroblar da vardır. Bun - lar, vücudü «besler» ler, hasta - lıklarla «mücadele» ederler. Vü- cudümüzde, müşterek düşmana karşı ittifak yaparlar, birdenbire birleşirler, harekete geçerler, Vü- cudümüz, daimi bir harb sahnesi- ne benzer, İyi mikroblarla, fena mikroblar durmadan, dinlenme « den birbirlerile boğşurlar, birbire lerini mağlüp etmiye çalışırlar. Fena mikroplar galib geldi mi ha- limiz harabdır. Devamı 7 incl sahifemizde HERBER MARŞAL 18 Nisanda, Buiyankur Som cebhesinde de, bacağımın birini kaybettim... cebhesinden tek şti. Onu da yan:- lışlıkla ben etmiştim.. | —OH! Dedi. Müteessir olmayınız. |Bu kusurumdan bahsolunduğu za - man asla canım sıkılmaz. Bilâkis memnun olurum. Fakat bilmem, bi- liyor musunuz, bacağı ne bir düelle- |da, ne de bir kaza neticesi kaybet - İtim. 1918 de, Fransada cephede bir top güllesi aldı, götürdü. Evet, 1918 de altı aydanberi cephede bulunuyor düm. Somlarda, Buiyankur'da idim. O| gün cephede büyük bir sükünet var- 'dı. Alman siperlerile Fransız siper- İleri arasında ancak yüz metrelik a- ralıkta kır çiçekleri çıkmıya başla- mıştı. Mütarekenin imzalandığına hükmediyorduk. Dört hafta mezu - niyet almıştım. Sevinçten yüreğim atıyordu. Parisi istediğim gibi geze- cektim. Bunu senelerdenberi arzu e- diyordum. Fakat bacağım gitti! Karşı taraf- 'tan birdenbire bir top atıldı. Bu kü- İçük bir top'idi. Sesinden tanıyorduk. Alman cephesinin bir köşesine yer - leştiri Saklanmıya vakit bulamadık. Gül le sağ ayağımı kaptı, götürdü. Ken- | dimden geçtim. Gözlerimi açtığım zaman cephe gerisinde bir hastaha- nede bulunduğumu gördüm.Ben, bir aktörüm. Elimden başka bir iş gel- 'mez. Oynıyamazsam ne yaparım di- 'ye düşünmiye, meyus olmıya başla- 'dun. Başıma bir kurşun sıkıp kendi- mi öldürmekten başka bir çarem kal | madığına hükmediyordum. Atimi| karanlık görüyordum. Çaplin de böyle söyledi. Anlaşılan biraz fazlaca topallamıya başladım. Sonra bize dönerek; Bir gün, kesilen bacağımın yeri - 'ine suni bir bacak taktılar. Bidayet- (Devamı 6 ımcı sahifede) İbulund at, Kırmızı tuğladan yapılmış küçük bir oda meydana çıkardı. Odanın or- tasında Paros mermerinden yapıl - mış bir kadın heykeli buldu. Hey- kel iki parça idi. Odanın kapısının üzerinde bir yazı vardı. Fakat oku -| namıyacak derecede silinmişti. Heykel, yarı çıplak ve iki metre boyunda idi. Sol eli kalkık ve bir el- ma; sağ eli, kalçasının gerisinde ve düşmek üzere olan eteğini tütuyor- 'du. Yorgos, bin müşkülâtla heykeli| yerden çıkarmış, evine| götürerek ahırda saklamıştı. Bundan, büyük bir menfaat te - min edeceğini biliyordu. Konsolos - 'tan 500 kuruşla bir kat istödi. Mösyö Brest heykeli görünce kıymetini an| ladı ve derhal İstanbulda bulunan Fransız sefiri Marki dö Riviyer ma- lâmat verdi, Sakıza bir Fransız ge- misi göndermesini ricâ etti. Az sonra, Fransız bündiralı «Şev- ret>, Sakız limanına geldi, demir at- de burada dört gün kalacak, ömür aldıktan sanra Marsilyaya bareket edecekti. | Konsolos, gemi kumandanı Üryil| ile görüştü ve heykeli gösterdi. Ür - vil, heykelin ve bulunduğu odanın krokisini yaptı. Sakızlı köylü fikri- FE 'ni değiştirmişti. Şimdi 12.000 kuruş istiyordu. Konsolosla gemi kumandanı bu parayı vermekte tereddüt ettiler. Bu sırada bir başka alıcı meydana çık- tı. Prens Nikola Morusinin adam - larından Okonomos... | kendisi için de Tirol, İstri ve Dal- Dü S—8SON 'l'll.g'l*nr-—ı'ııııı'ğı— Yaşıyan ölüler nden bu güne ve bugünden yarına hücum! Onların hatıraları, şayanı dikkat ma- ceraları ve birkaç cild romandır , Fransada het sene aşağı, yuka: Ti 14,000, İngilterede 6,000, Birle- Şik Amerikada 20.000 kişi kaybol- maktadır. Diğer memleketlerde kaybolanlardan başka.. Fransada kaybolanlardan 8000 i inniyeti umumiye memurları ta- rafından aranıp bulunmuştur. Ge ri kulan 6.000 kişiden pek azı ken- di kendilerine evlerine dönmüş - lerdir. Ya ötekiler?... Öl Yoksa kendi ölmüş gibi güs tererek bir başka diyarda, yeni bir isim altında, yeni bir hayat mı yaşıyorlar?... Acaba bu kaybolanlar kendi ar. zularile mi kayboldular, yoksa kaçtılar mı?... Kaçmalarına veya kaçırılmalarına sebep ne?.. Bu kaybolanlar, kaçanlar - ve kaçırı- | lanlar arasında bazan çok büyük şahsiyetler de vardır. Bunlardan bazılarının hayatlarından ayni fa- ideyi buluyoruz: FESATCI VE SEVDALI ARŞİDÜK Otuz beş sene evvel, Arşidük Jan dö absburg'un gaybubeti ga - zetelere birçok mürekkeb sarfet- tirdi. Bu gaybubetin hakiki sebebi henüz anlaşılmadı. Bunda siyasi ve kalbi bir sebeb oldu ve Meyer- ling faciasile münasebeti bulun- duğu muhakkak... Arşidük, bir zamanlar Bulgar tahtınd namzedliğini - koymuştu. Bu arzusuna muvaffak olamay: ca, kardeşinin oğlu Rodolf'le fe- sada başladı. Arşidük Rödolf yal- nız Avusturya - Macaristanın de- ğil, Bohemyanın da — tacına göz koymuştu. Jan dö Habsburg bu bususta kendisine yardım ediyor, maçya Kral niyabetini düşünüyor- duü. İmparator Fransuva Jozef bu projenin akim kalmasına sebeb İdame Umum Sovyet ( «Voks. 'Tatar Bestekârı Cihanov'un rafından. (Devamı 6 ıncı sobifede) — ——— ——— | MOSKOVADA TÜRKİYE İÇİN RADYO KONSERİ 14 Birinciteşrin yabancı momleketlerle kültür münasebetleri yo komitesi Moskova Radyo istasyonu ile (Dalga Tulü 1744) Türkiye için tertib edilen bir radyo konseri neşredilecektir, Kon- ser, Türkiye saatile 21 de başlıyacaktır. KONSERİN PROGRAMI ŞUDUR: Moskova Devlet konservatuvarı Tatar Stüdyosu artistleri ta- ayrı ayrı oldu ve kendilerini vermekle tehdid göre — Arşidük burg da İmparato yâsi, ve hususi hayatına aid bazı sırları ifşaetmekle tehdid etmiştir. Bunun üzerine İmparator, me- seleyi sulhan halletmek istemiş- tir. Şu şartla ki: Arşidükün haya- tına dokunulmıyacak, fakat prens- lik ünvanından vaz geçecek, bir şey ifşa etmeden İmparatorluğu terkedip gidecek... Hakikaten Arşidük bu suretle hareket etti: Buyük bir yelkenli hazırlattı, metresi, Margarit Stü- bel adlı bir artistle beraber Avus- turyadan ayrıldı. Bir rivayete göre de Arşidük bu artistle evlenmek — istemiş, yaşlı İmparator — rıza göstermeyince | prenslik ünvanından vaz geçerek Temleketini terketmiştir. Arşidük, sevgilisinin namına i- zafeten Sen Margarit ünvanını verdiği yelkenli ile Hamburg'dan bareket etti. Gemiyi kendisi kul- lanıyordu. İlk evvel Boenos Ay- ) Comiyetile S. S. C. B. Rad- *Kaçkın» operasından parçalar, rese gittiler, Sonra Riya dö Ja » neyro'ya doğru yola çıktılar, Fukat, ne yelkenli, ne de Arşi- dük bu şehirdegörüldü. Ne oldu- lar, nereye gittiler malüm değil. Ne gemiden bir eser, ne de ken- dilerinin izi bulundu. Gayıblara karıştılar... Acaba bir yere çıktılar, hüvi - yetlesrini mi değiştirdiler?.. Meğ hul... O zamandanberi ne Arşi - dükten, ne de sevgilisinden bir haberalındı... KUTİEPOF MESELESİ Birkaç sane evvel, eski Rus muharibleri reisi, ve Pariste bu - lunan beyaz Rusların şefi Genersi Kutiepof bir sabah evinden çıktı ve bir daha dönmedi. Bazıları, kendisini arabaya bi- nerken — gördüklerini — arabanın içinde de birkaç kişi bulunduğu- nu söylediler. Paris zabıtası faaliyete — geçti. Beyhude... Generalin ne izi, ne de ölüsü bulundu. Ne oldu? Ne- reye gitti?... Bir yere mi hapso- lundu? Yaşıyor mu?... Bu . bir *öti anlaşılamadı.. KADIN YÜZÜDEN İngiliz tayyarecilerinden Ed- var Norman - Singapor Ostralya yarışı esnasında, harita üzerinde hiç biri olmayan hali bir adaya inmek mecburiyetinde kalmıştı. Uzun sakallı ve çırçıplak - bir ihtiyar tayyarenin yanına geldi. Ve fasih bir ingilizce ile hemen a- dayı terketmesini söyledi. Norman, tayyaresini tamir ede- ceği ve gideceği cevabını - verdi. İhtiyar, tayyarecinin uzun müd- det adada kalmıyacağına kanaat getirince sergüzeştini anlattı: — Ben, dedi. Eski Alman bah- riye zabitlerinden kont R... be « nim. Karımı çıldırasıya seviyo - Tum. Fakat o, genç zabitlerle eğ- lenmekten, kur yapmaktan hoşla- nıyor, ve zevk alıyordu. Bunu ha- ber alınca dayanamadım. Kendi sini öldürmek istedim. Fakat bir türlü kıyamadım. Memleketimi (Devamı 7 inci sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: