19 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

19 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SON TELGRAF —19 1 ci Teşrin 1938 ——— ——— Şampanya kadehi olan iskarpin Bir çok erkeklerle evle- nen kadının son kocası neler anlatıyor ? İNGİLTERE - JAPONYA HER GÜN BİR HİK! Kulakta kül ü| Yazan: FİLE kötü huyu | ha geçti. Kadın yerii mek, Gerçi iç- | tıpkı bii değildir amma | y ma anlat, aikkımı olmaz | Cenubi Çinde, japon harekâtı ingiltereyi çok sinirlendirdi Japon hükümetinde askeri makamlar, göz açtırmıyor ötü bir şey gel de bunu İçmezsen şu diplomatlara Aşk, heyecan onda bambaşka tesirler y İki gün evvel Fransız gazete- | lerinden nakledilerek güzel Ladi | Edn'den «Son Telgraf> bahse - | diyordu. Fakat bu öyle bir bahis ki kolay kolay kapanacağa ben - zemiyor. Çünkü yeni gelen Lond- ra gazeteleri de bu güzel kadının hayatından ve kocasile beraber Londrada neler söylediklerin - den uzun uzadıya bahsediyorlar. ndra geazetelerinin dediklerini Bu kısa bir macera değildir: Bundan on iki sene evvel Ladi E- ân'nin kocası zengin Sir Oven öl- zaman genç karısına - tam yani 926 danberi bu mühim sere veti bi sanki kendsine iş ş gibi uğraşmış ve nihayet parasız kalmıştır. Zengin Sir Öven ile genç ve güzel karısı Ladinin izdivacı U- mumi Harb esnas la, 915 de ol- muştur. Demek on bir sene kadar beraber yaşamışlar, kocası sonra ölmüştür. Fak varmadan evvel sal Kadın dul kaldıktan sene sonra başından bi kümiyet geçmiştir. Fransada tir kadını tabanca ile yar bu yüzden beş sene hapse mahküm olmuştur. Bu beş senelik mah - kümlyet sonradan daha indiril - de mah- ada nan serveti 936 da artık bitmiş, demek ki on le 100 bin İ z lirasının sonuna ermiştir. bayet iflâs h rası kaymetinde im malik olduğu mücevtı meti de 80,000 İngiliz Hrası imiş. Bir zamandanberi Ladinin ha- yatı, israfatı, ziyafetleri ve niha- yet iflâsı ağıza türlü türlü Mmasallar şekline Kadın geçirdiği yışın nasil ni- ağızdan girerek hık gazetelerinden birin miş, neşretmiştir. Bundan sonra genç dulun ha- yatında başka bir safha başlamış- tır. Onu da yine kendisi meraklı gazetecilere şöyle anlatmaktadır: — Yüzbaşı Makkal isminde bi- Ti uzak müstemlekelerden birin- de yaşıyordu. Benim geçirdiği maceraları gazetelerde — okumuş Ben bu macerayi bundan beş se- ne evvel yazmıştım. Kendisinden bir gün bir mektup alıyorum. Mektup ta Hondurasdan geliyor- du. Aramızda Ondan sonra bir muhabere başladı. Muntazam su- rette mektublaşıyorduk. İflâsıma hükmedildiği gün de bana güzel çiçekler göndermesi için Londra- nın en tanınmış çiçekçisine Hon- |kendisini müdafaa aparmış.. biz daha birbirimizi hiç görme - miştik. Bir gün bana bir vapur bi- leti geldi. Beni oraya çağırıyor - du. Bu kadar çektiğim üzüntüden sonra oraya giderek biraz İstira- hat etmemi rica ediyordu. Nihayet gönderilen biletle va- pura bindim, hareket ettim. Pa « kat yolda başka bir adama ras - geldim. Bu adam bir milyonerdi. Beni beğenmişti. Kendisile izdivaç etmemi teklif etti. Fakat benim geçirecek daha başka macerala- rım varmış. Onun için bu teklifi kabul etmemiştim. Nihayet yol - culuk bitti. Makkal ile karşılaş - tık. Çok geçmeden birbirimizi o kadar şiddetle sevdik ki benim o- raya varmamdan altı hafta sonra nikâhlandık. Şahid olarak yalnız komşumuz İngiliz doktor ile ko- camın bir dostu vardı. Yerliler ta- rafından bana çiçekler getirildi Mükellef bir zi kimseye raslamak — kabil deği Fakat oradaki insanları mes'öd görüyordum. Onları mes'ud gö kendi kendime n şeyin niye yaradığım 30- ruyordum. Orada güzel çiçekleri n çiçekçi na lüzüm yoktu. Bunları elimle koparıp medeni mağı N ler başkalarına ldi. Meselâ sağır in kulağını iyi etmek i- çin ne şekilde sihir yapmalı?. gibi. fenalik için de; bir adan Bir erkeğin kalbini ölünciye ka- | dar elde etmek için nasıl sihir ya- | pılır? gibi. Erkeğin gönlüne hâ- (Devamı 7 inci sahifede) Edebi Roman No. 137 afet çeklik. Bi - | Orta Avrupa mesoeleleri kaç za- mandır politika âlemini o kal gul etti ki başka gi sanki u - görünmeğe başladı. Halbuki Uzak Şaarkta olan mü- him hâdiseler gözden kaçar gibi değildir. Her gün gelen telgraf - ların verdiği malümatı tekrara lü zum kalmadan Uzak Şarkta son günlerin vukuatını şöyle hulâsa etmek kabildir: 1— Çin - Japon harbi öyle bir surette inkişaf ediyor ki daha kim bilir kaç ay için kavganın - kat't bir şekilde halledilmesine ihtimal verilir gibi değildir. 2— HKponlara karşı Çinlilerin mukavemeti artmakta ve düşma- nı her taraftan sarsmaktadır. Harb harekâtı böyle iken Japon ların cenubi Çinde de faaliyete geçtikleri görülüyor. Bunun üze- rinde biraz değil, çok durmak lâ- zım geliyor. Yeni gelen Avrupa gazetelerinin Tokyodaki muhabir lerinin verdiği malümata bakılır- sa Japonların cenubi Çinde fa - aliyete geçmeleri şu noktalardan çok ehemmiyetlidir: 1— Japonların bundan sonra İngiltereye karşı uysal bir siya - set takib edebilmeleri güçtür. 2— Cenubda askeri harekâta geçmek Japonlar için kat'i neti- celer verebilecektir. Fakat paha- pon Harici edi inın manası vardır. Artık Japon yanın başka türlü bir siy: kib edeceğini gösteriyordu. Ge - neral birçok nüfuz — ve tesirlere mâni oluyordu. Halbuki o gittik- ten sonra bu nüfuz ve tesirler Ja- pon harici politikasında kendile- rini göslermekte gecikmemiştir. Bilhassa Japon amiralleri ay - lardanberi — sabırsızlanıyorlardı. Artık donanmanın iş görmesi lâ- zım geldiğini söyliyerek Çin ha- rekâtında donanmanın da şeref kazanmasını ileri sürüyorlardı. Diğer taraftan, İngiltere ile an- laşmak ve uyuşmak fikrinde ol- Etem İzzet BENİCE Halbuki, Hasibe teyze, Refikin bütün bu müda- yerlerde olup , mıyan milliyet cereyanı ise istifa | eden Hariciye Nazırı Generalin | İngiltereye karşı zayıf bir politi- | ka takib ettiğini iddia etmekte - dir. Ordu erküinı da cenubda yeni bir cephe açılmak suretile Han- | keu cephesinin yükü hafifliyece- Bini, diğer taraftan yeni zaferler haberi vermek fırsatı ele geçece- ğini düşünüyorlar, Diğer taraftan bu yeni' vaziyı tin Londrada nasıl karşılandığını da öğrenmek iktiza ediyor. Londra mohalilinc göre cenubi | ekât daha başla -« madan evvel İngiltere hükümeti vaziyeti dikkatle takib etmekten geri durmuyordu. Onun için Lond Ta hükümeti Tokyoya müracaatla cenubi Çinde İngilterenin malik olduğu menafiin ehemmiyetin - den bahsetmiş bulunuyordu. Bu- na mukabil Japon hükümeti kat'i teminat vermiş, İngilterenin ce- nubi Çindeki menfaatlerine hi: bir veçhile halel getirilmiyeceği- ni bildirmiştir. Fakat eğer Kan- ton ile Kaulong arasındaki demir- yolunu Japonlar işgal odecek o- lurlarsa bundan İngiliz menafii ciddi surette müteessir olacaktır. Diğer taraftan Japonların ce - nubi Çinde harekâta geçmeleri Amerikalıları da lâkayd bırakacak gibi değildir. Tokyodaki Amerika sefiri Japon hükümetinden aldı- ğ bir notayı Vaşingtona görder- ! r daha ev telgraflar malümat vermişti. Fa- kat bunun hulâsasını olsun hât latmak iktiza ediyor, Bu notasın- da Japon hi Amerika hi ne şunları bildiriyor: Çi- nin cenubuna asker çıkarılmı: maksad Kanton mektir. İ kümeti bu sure Bu sene Venedik beyelmilel illim sargisine Fransa namına gönderilerek birincilik mükâfatını kazanan Günahkâr Kızlar (Prison Sans Barraux: Parmaklıksız hapishane) Fransızca sözlü bir san'at ve deha abidesi. Genç kız rolünde. Corinne Luchaire - Direktris rolünde Anle Ducaux - Doktor rolünde: Roger Duchesne İlâveten: Paramunt dünya haberleri İNumaralı koltukların şimdiden aldırılması rica olunur. Telefon: 40868 ediyor; arada sırada da hayre- tinl saklıyamıyor: F — Gördün mü münasebetsiz kadını. Kendisini İtemize .çıkarmak için her kabahati benim üzerime yüklemiş. Diyor ve.. içten gelen acı bir sesle haykırıyordu: — Bilmezsin teyze.. Bilmezsin! Ben neler çketim. Göğsümün örtasında bir pen- cere olsa da içimi seyretsen. Bu derdler yıktı beni! Hakikat de bu değil mi?.. Kafa tasının üzeri ke- mik olacağı yerde cam olsa da Hasibe teyze orada yels ve ıztırabdan kavrula kavrula manasız bir ginir iyumağı gibi hamhaşıl duran beyni, onun kararan, durasdan telgraf çekmişti. Fakat AA AA pas tutan hatlarını seyretse! CA İ YA Gare e faalarına hiç kulak bile asmıyor, yine hep kendi bil- diğine giderek ısrarla anlatmakta devam ediyordu: — Yazık ettin oğlum tazeciğe. O kızcağız, hele o Meralin hali ölünciye kadar içime hicran olacak. Zavallı taze, iki gözü iki çeşme hüngür hüngür ağ- liyor; kimseyo derdini açamıyor, senin nerede oldu- ğunu bilmiyor, aç susuz kalmaktan korkuyor, kede- rinden param parça kesiliyordu! Birkaç ay ev sını satarak karnını doyurdu. Sonra, o da bitti... —E... fşık bakmıyor muydu?.. — Ne âşıkı Allahını seversen Refikt. Bir defa günaha girdin, boyuna boyuna girme bari. Ben ka- hbımi basarım ki, Ferhunde senin üzerine ınç bir erkeğin yüzüne bile bal ğinin ucunü erki vallı kızcağızı eli sun bir taraftan.. 1 Doğrusu Fi aptallaşarak Refikten sordu: — Ha, kuzum sen o zaman neredeydin bak u- nüttüm sormaya?, Refik bu sı —A.. iyor muydunuz?. — Yoo.. Hiç kimse birşey söylemedi ki!. Her 8 çıkıyordu. Kiml ölmüş, kimi ka- A görünce intihar etmiş, kimi ku- dedi, Ta, ki senin boş kâ- ğıdın geldi de sağ olduğunu öğrendik. Fakat, ne- kafadan bir & rısının hiyane vayi milliyeye gitmiş. ye yarar?. — Allah... Allah. — E şimdi neredesii amıştır. Onda hiç tırna - ğe gösterecek hal var mıydı?.. me kepaze ettin! Sen ortada yok- Çeşid çeşid dedikodu çıktı bir t hundenin hani o günlerde kederden ölüp gitmediğine t ibe Hanım burada sözünü kı e hayretle cevab verdi: Benim Bursada hapishanede olduğumu Yine gazeteye yazı mı d. 'e başlar ve hakikaten ak - şamları zavallı C rakı - W sını ona zehir zıkkım ederdi. © da biraz çakır keyif başlayınca «zehir o! bim bü gece» şarkısını tüti marazaya güya biraz da neş'e nisi katmağa gayret ederdi. Fakat kadın müt şey olduğu için k esini çekemez. Her rmsrada: — Çenen tutulsun. Her yudumda Zehir zıkkım © damcağızın ba: ini olmağa lu yine şara - çorap örerdi. Bunların bu akşam f: lece senelerde! gitmektedir. ları böy-| ri devam edip rak hem içer, hem de: — Ah sen şu rakı denen nesne- ağa baş - şam bilmem nasıl oldu? Yine ballandıra ballandıra içki - | nin fazailinden bal nın meddahlığını yapıyord Her akşam bu medihlerle boğa- zına kadar dolan karısı kalktı ve | kocasının çilingir sofrasından ağ zına kadar lebaleb dolu rakı ka- dehini susuz musuz yuvarlayıver-| di. makla kendisi- ıderine yuvarlan - ması da bir oldu. İlâhi boyun devrilsin herif başım dönüyor diye inlemeğe baş- ladı. Cenani b gülüyor ve biraz soı tün kendinden geçe karışının dili için için se ten dediği gibi de oldu. Kadın » der demez lan kıs kıs a bütün bü-| ina di kendine mırıldanı bir tebessüm içindi de uzanmış kendinden geçiyordu. Art sarhı O akşam tadile bir rakı« içebildi korka korka hazırladı. Fak lingir na çıkışm ş olmuştu. karısı, bu akşam rdu. Hatta Cena hem birer ikişer yu- n de yan gözle karısı- ü Karısının yüzün o eski hiddet ve şiddetten — eser || kalmadığını görünce cesarti ar - | tarak. | — Hanım, dedi. Şu rakı denen şey yok mu? Mukaddemesile bir methiye da- | Za- lâ şaşıyorum. ve biraz da Burada tatlı r karısı lar birbirini takib etil) Cenani işinden Ukup. ki bakkaldal de ".;ıd başını kırtıları eksik Kadın kocası varmış kocac » diyerek leyince Cenani, — İyi amma dedi. . Dokuz liraya kili yorlar. Kadın, gayet pişkili bir eda ile: —Vız gelir dedi. Rabk türlü içilmez. Gün geldi ki ı_cnınd rakıya alıştırdığına p Akşamları karşılıklı kuzluk, keyifleri ne &| meğe başlamıştı. yumurtasına fena dı rünce: — Hanım dedi. mezesi nedir bilir mml — Ne? — Balık yumurtasiı — Hayır ben bu zi beş senedir içerim , bana inafi Kadın kocasının yüf| dar manidar şöyle bif — Senin fasulya pif Midilti Ni Batlı En dogru vesi Yarıf Son Telgf '_ mutlaka ok nın kafasına Ferhundenin kendisine hif' endisi istediği çin boşadığını sol n sordu: — Şimdi nerede olduğunu bilmiyof ev kirasını veremeyip on F Imca «Ortaköy» de bir oda tuttu, oraya r kendini size ramadı?. Uğrıyamaz elbette.. Onunla evlendi. birkaç defa gittim, göremedim. Tütün? gidiyormuş! Bana da hiç gelmedi! ördün mü bak. Maballe den acındırmış acındırım! ra da kurduğu plânı mükemmel tatbik kaybetmiş! Nasıl teyze?. Sen hâlâ, tef nahsızdı... Yazık oldu... de ve kabahati ” let!. İki üç senedir nçin bir defa gelip # Çünkü Adını da tütünde $ yazıyorsun?, Bari yeniden evlendin mi? Refik bu sualin cevabını da uzun uzun verdi, hapishaneye nasıl gittiğini, nasıl kurtulduğunu, Nimetle nağil evlendiğini, şimdi nasıl yaşadığını uzun uzun anlattı. rıxıı,bkmrmaııhıhıh- diye çıkarttırdı. Öyle değil mi?. Ve.. bu muhavere böylece ımrsıııldı ti. Birinde ısrarın en sonu, öbüründe İNi suzluğu, hele Refik âdeta: akekkrel aai

Bu sayıdan diğer sayfalar: