18 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

18 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ç Haa | " J ü L H Vi | j T ) p ı—ı,:.ısıv ı_ııı" ı—“ SUBAT 1 ı İsExa Meselesi Ne Olacak ? I Berlin-Roma, Paris - Londra - Nüfuzu Çarpışıyor Demokrailar Cumhurıyef İspanyasını — Franko'ya Karşı Kullanmak İstiyorlar Üç İhtimalden “HangisiOlacak? - elgraf haberleri İspanya da- z T R! harbinin varacağı ne- Hioenin Avrupa politika â leminde sükün ve huzuru lade e idecek gibi olduğunu göstermek- en uzaktır. Ortada birçok riva- yetler ve ileriye sürülen birçok fahminler vardır. İspanya hâdisatı Alman pay - tahtında muhtelif surette tefsir edilmektedir. Merak edilen en mü- him nokta şudur: Fransa hükümeti İspanya Cum- huriyet Başvekili Negrini bırakla mı, bırakmadı mi? Bir kısım Alman mehafiline gö- fe Fransız parlâmentosunun İs - panyaya taraftar bir Fransız - İspanyol grupu bile teşkil edilmek Üzeredir. Volkişer Beobahter gazetesi - “ pi Varşovadan aldığı bir habere gör: Moskova hükümeti Paristeki » eçisine Fransa hududuna girip sı- ğınan İspanyol askerlerinin der - hal Valansiyaya gönderilmesi hak- kında Fransa Hariciye Nazırına Nasıl bir yol tutacağı merakla beklenen General Franke müracaat edilmesi için emir ver- miştir, Diğer taraftan Fransa ile İngil- terenin Cumhuriyet İspanyasının Başvekil Negrinden istifadeyi ve icabında anu ileri sürmek suretile General Franko üzerinde tazyik yapmayı düşündükleri söylen - mektedir. BARSELON I ne evvel Kartacalı meşhur kumandan Mmilkar Barsa bu yeni şehre kendi ismine izafe- ten Barsino demiştir. Bir müddet sonra Romalıların müstemlekesi olan Barselon, asır- larca harb sahnesi olmuştur. Barselonun kaç defa muhasara ve zaptolunduğunu, kaç elden geç- tiğini hakkile tayin etmek imkâ- mı yoktur. Barselor, muhariblerin kuvvetine göre sahibini değiştir- miştir. Belki otuz, kırk, ihtimal elli defa... sanın doğuşundan 250 se- | Bunlardan bazılarını anlatalım: Barselon, beşinci yüz yılda Lım İ Gotlarının Kralı Atolf tarafından tarı”ından bina edilmiştir. Barsa | zaptedildi. Atoli, 415 de Barselon | da maktulen öldü. 713 de bir Arab ordusu Gotları | koğdu ve Arab idaresini tesis etti. | 770 de Katalon, imparator Şari- kenin yardımile Arabları Barselon-| dan tardetti. Fakat az sonra yine | geldiler, şehri geri aldılar. 9 uncu yüz yılda Şarlmanın oğ- lu Lüt dö Debonner, Barselonu zaptetti ve Akiten Dükalığına bağ- ladı. 822 de, Emevi Halifelerinden i- Bu suretle dahili harbt uzatmak ve mücadele etmek mükün oldu- duğunu Frankoya anlatmış ola- cak ve Prankodan bir takım imti- yazlar istenecektir. Alman gazetelerine göre son se- nelerde feda edilmiş olanlardan sabık Habeş imparatoru, sabık (Devamı 7 inci sahifedi ) Belki Elli Defa Sahibini Değiştiren Bir Şehır kinci Abdurrahmanın kumanda - sında bulunan Arab ordusu Bar- | selonu yenlden istilâ etti. 848 de Giyom dö Tuloz Arab- ları mağlüb etti, şehri aldı. ört sene geçti. Arab kuman - danlarından Ebu Abdullah Bar - selonu işgal eti Az sonra şehir, Fransızların eline dü 985 de Endülüs Arabları Şefi Mehmedülmansur Barselona hü- cum ve zaptetti. Ve ayni sene ni- hayetinde Barselon Kontu Borele mağlüb oldu. Arab idaresinden kurtulan Ka- (Devamı 7 inci sahifede) Barselon Şehrinin Umumi Görünüşü Nesrin gülerek: — İnhhhh... Bu kadarına inanmam.. Dedi. Genç erkek elinden gelse kafasının i- çini yarıp beynini ona göstermek, göğsünü parça- layıp kalbini onun gözlerine yaymak istiyordu: — Bilmezsin Nesrin seni ne kadar seviyorum. Meraklı Şeyler DÜNYADA NE KADAR YANUDİ VAR? — aybış istatistik müdürünün ra- 'poruna göre 17,000,000 milyom Bunun 10 milyonu - hemen bemen üçte ikisi - Avrupada, 5 milyonu da Amerikadadır. Afrikada ancak bir mll- yena yakın Yahüdi vardır. Asyada- kiler 670,000, — Avustralyadakiler - de 30,000 dir. Nevyorkta 2,500,000 Yahadi bulun- maktadır. Sonra Varşova, — Landra, Berlin, Amsterdam, Anvers ve Zürik gehirleri gelir. Avrupada ve Amerikadaki MYahu- dilerin sayısı, mevcud mulusa nisbet- le yüzde 2 nisbetindedir. TAKMA KAŞLAR Olur mu hiç? demeyiniz.. Takma saç, takma diş elur da kaş neden ol- masina. Bu; bu senenin modası, Tabil. bir gokları zöbi Amerikalıların işi. Ço - rapsız gezmeyi, kaşları yolmayı icad eden kim? Amerikalılar değil mi?, Son zamanlarda. yolunan saçların her biçim tuvalete uymadığı, çirkin zö- Tündüğü nasılsa nikkat mazarlarını çek- miş, buna bir çare ve hem de kârlı bir çare düşünmüşler. çeşid çeşid tak- ma kaşlar icad etmişler. bir kaç y sonra bayağlar, elbiselerine güre kaş- lar takacaklar... Meşhur sinema yıldım. (Greta Gar- b0), şimdiden düzünelerle kaş ısmar- damış, Bunların bazıları kısa veya u- zan; Tenkleri role — ve tüvalete göre muhtelif, Batıları dür, bazıları mu- kayves.. Hapsi iyi, fakai, bu takma kaşlar, kaşları çalınca düşüverirse... İşte bu rezalet.. PAPA KİM OLACAK ? 11 incl Pinin yerine kim zececek? Son alınan malümata göre, Papalığa dâyık kardinalların İsimlerini havi bir Tiste hazırlanmış, En başta: Floransa piskoposu kardinal Della Kosta, Pa - lermo piskoposu kardinal Lavitrano, kardinal Tedeçini, Ecnebi kardinallar- dan da Boenos Ayres piskoposu kardi- mal Kapello.. Bunlardan — Floranse - piskoposunun Antihap olunması mühtemel görülüyor. Bu sevgi anlatılamaz, yazılamaz, şekillendirilen(ez, izah edilemez bir sevgi. biribirimizi o kadar bir, ğında yaşıyan bir yaradılışsın... Ve birden aklına yeni birşey gelmiş gibi sö- zünü kesti, durakladı, düşündü, bir başka konuya geçli: — Amma ne tuhaf, biribirimizi bu kadar de- licesine seviyoruz da bugüne kadar ne ben senin oturduğun evi, ananı, babanı, hiçbir şeyini bilmi- yorum, ne de san benim? Nesrin, çok yatgın bir tavırla: —Ewwmmm:mw oet W Hastalıktan daha zorlu, iyaşamaktan daha tatlı bir sevgi. Bu kadar biribiri- e ters, bu kadar biribirinin karşısı bir duygu. Ben birleşik buluyorum ki. gülerken sözlerimde ilkönce senin gülüşün dirili- jyor, yürürken en önce senin adım atışını görüyo- Tum, söylerken en önce senin sesini işi Sen artık benim içimde, benim gözlerimin kapa- iyorum, yanamı mdı sözüne devam etti: — Biz, birbirimizi biliyoruz, tanıyoruz, sevivoruz. — baktı: Bizim için teme! olan şey de bu. Dâaha arttığı bir çok karışıklıklar doğurur. — Hiç bir şey olmaz. — Her şey olur. Sen nasıl olsa günün birinde da- ksın, kapının önünden geçerken, beni Bgörmek istiyeceksin, şu olacak, bu olucak, ya babam, ya annem işi sezecekler. Ondan gonra da evlenmek yerine bize sadece avuçlarımızı yalamak düşecek. O- nun içindir ki, sana bekle diyorum. Bekleyenler her vakit kazanırlar. Yeter ki, bu beklemekte fikir olsun, karar olsun, duygu olsun, enerji ve irade olsun. Ve. tatlı tatlı sordu: — Onlar da bizde var değil mi?, Ferit, sorguya cevap yerine sanki canını verecek bir atılganlıkla: Dedi. Nesrin bu cevabı alırken saatine bir daha gideyim. Diye adımlarını hızlandırdı. Ve.. Ferit te zora iğgin bir yürüyüşle adimlarını ona uydurdu. BEDİZ - MADAM ANNA Oda kapısı birden açıldı. Madam Anna: — O bresi korktum. Sen misin Bedi: erinden doğruldu ve çabuk çabuk sordu: — Gitti ama, ben de bittim!. Dedi, başının, gövdesinin, bacaklarımın, sinirleri. nin yorgunluğunu dinlendirmek istiyenlerin atılı- gile oradaki kanapenin üzerine oturdu. Ve geniş bir nefes aldı. YOSMA —— Ve T5 gaaaamamıaı YÖU ETEM İZZET BENİCE aa HİKÂYE APARTIMAN evine bir kaç defa telefon ettiği halde, genç kadını bu- lamamıştı. Canı sıkılıyordu. O ak- şam, yazıhaneden çıkarken, bir dee fa daha telefon etmeği muvafık buldu. — Abo... — Buyurun efendim.. — Piraye hanımefendi evde mi? — Siz kimsiniz? — Ben Zühdü Yılmaz. — Tanımadın mı, Zühdü?. Pie raye benim. -. Aşkolsun Pira: bir hâftadanberi neredesin?. Sana adeta kızmağa başladım.. Kaç de- fa telefon ettim. Her eçışımda hiz- metçi çıkıyor, «Hanım evde yok» diyurdu.. E nasıİsy, bakalım.. Net, Hasta mıydın?. Vah vah.. Yavrum. Ne?. Her gün doktora mı taşını- yordun?. Vah vah.. şekerim.. Peki, ne zaman görüşelim.. Salı güni mü?, Güzel.. Saat kaçta?. Ha.. Mu- vafık... Haydi gözlerinden öperim.. Zühdü Yılmaz, büyük bir se- vinç içinde Idi Piraye ne yaman kadındı. Genç adamı — kendisine öyle bağlamıştı ki, Zühdü Yılmaz, adata, bir toy çocuk gibi, âşık olmuştu.. Salı günü saat 16 da sözleştik - leri pastanede Zühdü Yılmaz bek-| liyordu. Saat on altıya on dakika vardı.. Sabırsızlık içinde idi.. zühdü Yılmaz, — Pirayenin * Zühdü Yılmaz, her zaman Pi - raye ile buluşmak için, mutlaka dışarıda sözleşmezlerdi. Delikanlı sevgilisinin apartımanına giderdi. Piraye dul ve kimsesiz bir kadındı. ! Bir hizmetçisi, bir de aşçısı vardı. Radyo ve Şarkı Kraliçesi ALICE FAYE YRED ASTAİRE'n râl GEORGES MURPHY ile beraber yarattıkları MİLYONERLER REVÜSÜ ansör | l Danslı ve musikili muhteşem filmindeki dekorlar, lüks ve ihtişam | ve bilhassa mevzuunun güzelliği ile | Bu Haftta SÜMER y Sinemasında seyircilerini gaşı ediyor, İlâveten EKLER JURNAL aa pugün saat | ve 2.30 da tenzilâtlı matineler ON Bugün SARA Y Sinemasında PIERRE FRESNAY. ve NADİNE VOGEL | Fransız ve İngiliz Akdeniz filolarının iştirakile çevirdikleri Akdeniz Korsanları Kahramanlık ve aşk filminin müessir, heyecanlı ve eğlenceli, göz kamaştırıcı mevzuu ile seyircilerin alâka ve takdirinı kazanıyorlar. İlâveten: FOKS JURNAL son dünya haberleri Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzilâtlı matineler Kırmızı yanaklı kadın bu yorgunluğu anlıyordu, fakat, o buna bakmadan dı)ıı çok kafasını Refetin gidişine yord raktı. Madam Anna: Dedi ve sordu: — Refet niçin bana uğramadan gitti?. Genç kadın, yorgun kadın: — Çok acele bir işi varmış. Geç te kalmış. Onun tçin hemen gitti. Sana esenlerini söylemeği bana bı- Dedi, sözüne ekledi: — Amma, çok hoşuma gitti bu delikanlı. Öyle — 00. On beş buçuk.. Ben çok geç kaldım. Aman çapkın, haşarı, tatlı bir çocuk ki.. — Onu ben de çok severim. Parası pulu az çocu- Bun. Küçük bir işyar. Ayda yüz lira belki kazanmaz. Estern kablo şirketinde çalışıyor. Fakat, ben onu sevdiğim için eve alıtım, en güzel kızlarımı veririm, Fakat, geçen ay başında, Piraye- nin İzmirden dayısı gelmiş, apar- tımanda misafir kalıyordu. Onun için Zühdü yılmaz, birkaç hafta vardı ki, randevularını — dışarıda vermek mecburiyetinde idi. Bir gün, Zühdü Yılmaz, bilmediği için, yine apartımana gitmişti. Kapıyı hizmetçi açtı. Hizmetçi Zühdü Yılmazı görünce, yavaşça: — Aman, demişti. hanımın da -| yısı içeride. — Yanlış kapı çalmış gibi yapın, derhal gidin.. Hizmetçi Zühdü — Yılmaza bu kadarcık bir kolaylık göstermek- ten çekinmedi. Çünkü, arasıra, a- vucuna, epeyce bir miktar bahşiş konuyordu. * Zühdü Yılmaz, pastanede otu - rup beklerken, İzmirden gelen da- yı beyin biran evvel İstanbuldan uzaklaşmasını temenni ediyordu. Çünkü, Piraye ile dışarıda buluş- malar, Zühdü Yılmaza pahalıya mâl oluyordu. Pirayenin apartı - manı ise, bir nimetti. Saat 16 olmuştu.. Delikanlı, göz- iri kapıdan ayırmıyordu. Pira- ö gecikmezdi, C, birçok , randevusuna çey - rek saat geç gelen takımından de- ğildi. Tam zamanında bulunurdu.!| Hatta iki üç dakika evvel bile ge- lirdi kü, Zühdü Yılmazı çok seviyo & Saat 16 yı beş geçiyordu. Genç adamın canı sıkılmağa — başladı.. Kapının her açılışında yüreği hop-) luyordu. Yine kapı açıldı.. Bir ka- din giriyor.. Ah.. Fakat, Piraye değil... Tuhaf değil mi, bu kadın Zühdü Yılmazın oturduğu masa- ya doğru ilerliyor. Hem de güle- | rek geliyor.. Allah Allah.. Delikan-| h. kendini — toparladı.. Bu kadın kimdi?. Dikkatlice baktı.. Kadın da masaya kadar gelmişti. Zühdü Yılmaz, birden küçük dilini yu - tacaktı. Bu Pirayenin hizmetçisi idi.. — Haytola İk'yıl... No var?. Şık giyinmiş, sürmüş sürüştür- müş olan İkbal, adeta tanınmı ı« cak bir halde idi?. Heyecanlı ve nefes nefese idi. — Müsaade eder misiniz, Zih- dü Bey. dedi, bir dakika oturayımi . — Sana para bıraktı mi?. Bediz, Madamın gözleri içine baka baka: — Bıraktı amma lmadım. Dedi, Bediz de gülüyordu: — Ben onunla ilk önce senin güzel hatırın İçin, sonra da kendim için kaldım. Görür görmez höşuma Madam gülerek: — Amma, çocuğu geç bıraktın?, Dedi, Bediz de gülüyordu: . Ne var, ça buk söyle, merak ediyorum.. — Sormayın. Evde ne felâket- ler oldu.. Kıyametler koptu.. — Kız ne oldu?. Çabuk söyle, — Öğle yemeğinden sonra, ha- dum doktora gitti. Sonra geldi. Sizinle buluşacağını bana söyle « mişti. «Lâf arasında aayım soraf” sa, bir arkadaşına gidecek der * sin» dedi.. Fakat hanım doktordai © kadar âni geldi ki.. Sormayın« Beni fena bir halde yakaladı. Het zaman kapıyı çalarkon, Bungün nedense çalma: Çantasındakl küçük anahtarla kapıyı açmış.. Ü* dasına girmiş.. Oradan salona gir” di.. Beni orada fena bir halde yâ kaladı... — Nasıl fena halde? — Vallahi kabahat benim de * ğil. Hanımın dayısında... Hanıf/ evden gidince, dayı bey üzerim€ atıldı. Bana fena şeyler teklif ©İ ti. Ben elinden kurtulmak istiyöl dum... Bağırıyordum.. Kuvı kolları var.. Beni kanepenin üz€” rine yatırdı. Kaçmak ısuyoıdul' Bu esnada hanım — salona «Eyvah..» diye bağırdı. «Evimdt böyle namussuzluk istemem.» d7 di, Beni payladı. — «Sen bu evif haysiyetini korumağa mecbursüfr Halbuki neler yapıyorsun?.» Dayısına da çıkıştı.. Dayı pek mahcub oldu.. «Ben gidiyorustk Piraye, zaten yarın İzmire hare * ket edeceğim.. Bu akşam otelif kalırım.. Beni affet..» dedi.. Evden çıkıp, — E.. Sonrat. — Sonra, hanım bana döndü «İkbal haydi git de, Zühdü besi apartımana çağır.. Kusura ııık’ masın., Ben dışarı çıkamıyaca * ğun..» dedi.. Beni size yolladıa nım sizi çağırıyor. * Zühdü Yılmaz, alelâcele pastf neden çıktı. Beş dakika sonrâ rayenin apartımanındı (di.. Gi kadın, delikanlıyı kahkahal karşıladı: — Nasıl Zühdü, dedi dayımı M talattım mı?. Zühdü Yılmaz birden şaşırff t: — Sen mi atlattın?. — İkbal anlatmadı mı?. — Anlattı amma;, Bu tarzda * İkbal, bir köşeye çekilmiş W7 kıs gülüyordu. — Piraye döndü: (Yazısı 6 mcı sahitedek, Program! Ankara Rıdyoîu (ıııı —ıı Pi heyel” 1135 Müzik 18,15 'Türk müziği - İncesaz Şetaraban fastı. 19 Konuşma (dış politika hAdisİĞ, 1915 Türk müziği - ÇItalk türki Bıyastı Açık Veysel ve tınııı».or 1935 TTürk müziği - Çalanları Ü, det Çağla, Refik Fersan, Kemal yazi Seyhun, Okayan: Halük Reetİ, 20 Ajanı, meteoreloji haberlerik at borsası (flat. 2015 Temsli. 2415 Memlekel aat ayarı - c07 fahyliât, K. Nukut borsası qlhl" 2126 Folklor (halk müztl ve Üçp biyatı - H. B. Yönetcen; Kutsl T" 22 Haftalık posla kutasa. 2230 - M Müzik, opera aryalart: band) son ajans ve yarınki 1354 Rutif Şubat 5 1357 Hicri ZİLHİCCE 2: 1939, Ây 2, Gün 49, Kastm I©| 18 Şubat CUMARTI Vakitler | Vasai Öğle İkindi Akşam Yatsı

Bu sayıdan diğer sayfalar: