16 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

16 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kansız Harb, Harb Yok, Fakat Sulh Halıde Yok! Avrupada İçin İçın Devam Eden Bir Muharebe Var Fakat Ortalığı Korlıutmak Usulüne, Artık Bundan Sonra Akim Kalmış Nazarile Bakılabilir vrupada harb ne vakit baş- liyacak?. diye sorulan en- dişeli sualin cevabını şu >da veren siyasi muharrirler de va: Avrupada harb 936 da başlamış- ene evvel Almanya mağ- galiblerin sulh şartla- istemez kabul ederek y muahedesini — imzaladığı a Mareşal Foş şöyle birşey iylemiş: Eğer Ren havzası tekrar Al - manların eline geçerse harb Almanya Versay muahedesi tarafını delikdeşik ettiği gi- artık Ren havzasın (den alınmış olan kısmı da tekrar ona etmiştir. Şu halde Mareşal yirmi sene evvelkl sözü Fransız her bi Bon senesinde bütün Mmüttefik orduların başkumandan- | lığını yapan ve galebeyi temin e- Foş, bu sözünde yamılmış de- Bildir Çünkü Almanlar Ren hav- 8 da tekrar ele geçirdik- Avrupada da har şekilde üç se lamış ve de nu gi zasını © leri gibi baş- leri gelen siyasi mu - tarafından — yürütülen ir budur. Yani Avrupa artık sulh halinde değildir. Nitekim İn- Başvekili de geçen gün bu- ler altında n müdafaa Polonyada Tarassud Balonları Polunyanın her ihtirnale karşı ha- zırlıklarını almış olduğunu biliyo - ruz. Polonya bu hazırlıkları ara - sında bilhassa ha- va — müdafsasına ( acn derece ehem- | iyet vermekte - | dir. Bu resim Po- Alman hududü civarı da derhal tarassud iç'n yükseltilmek üzere hazırladığı belonlardan bir - kacının tecrübe - leri esnasında a - hnmiştir. Bütün Polonya — hudu - dunun gerilerin - de mebzul miktar- da tarassud bak f E ı bulunmaktadır. — Apartımanı öyle bir biçimde kurduracağım deki bütün dairelerin kiracıları apartımanın yundan, sütçüsünden, zerzevatçısından, bakka- anifaturacısından, terzisinden, fırınından alış veriş etsinler, onun berberinde traş olsunlar, o- nun sinemasına, lokantasına, barına, gazinosuna, kışlık, yazlık bahçelerine, klüplerine — insinler. Bir başka yere gitmeği düşünmesinler bile. Bütün İstanbul buradaki hayatla ilgilens'n, bu apartı! da oturabilmok herkes için erişilmez bir gönenç ide- gi gibi sanılsın. Ve ellerini çırpa çırpa yerinden kalkti: — Hemen bir mimar çağırıp büyük plânımı hazızlamasını söyliyeceğim. Tellâlları da çağırıp ne var ne yok, hepsini satılığa çıkartacağım. Hat- ün bile bu işe başlıyabilirim! uktor neye uğradığını şaşırmıştı. Başında ye- ni bir kasırganın koptuğunu h ordu. Bitmiş bir mumun dibinde kalan son ışık gibi parlıyan gözlerini oça aça: — Ne yapı: Dedi. — Nedi Söylediklerinin hiç! ki lndan, m sun Güney, delirdin mi sen?. risini yapmzasın da o- gün Avrupada harb yoksa da sülh da kalmamıştır. üsl muharrirlerin ka- Avrupada yeni bir ödenberi harb baş- | am el öyle anlatıyorlar: Alman - Fransız hududunda Fransızların vücude getirdi ve adına Majino hattı deı dafaa tertibatı vur memlekettir. Kansız Zafer ükemmel Bütün Fakat eği Majino hatı: | bekliyor. bunlara diyecek | yoktur. ât bah- | yorlar, a hükümetine bir nota g dererek hart ilân edecek?. yır!.. Buna lüzum görmiyecek. Çünkü artık harbe, ilün edilme - den başlamak bir kalde hükmü - | ne girdi!. Bu fikirde olan Avr iyast muharrirlerin dedi; 936 da Ren havzasının Al - ml ektedir. Bu- leri 'a mü- Burası Bü - s sıtaları ada | üzerine zaten — Almanya ile Fran- sa arasında yeni şekilde bir harb aşlamış demektir. Onun için Al- bir gün Majino hatma yüklenmek istediği zaman Pa bi HÜ! Meraklı Şeyler BABİL KULESİ dinyada kaç Ilsan konuşulayor? Alimlerin etnağrafi, coğrafi bil- gilere istinaden yaptıkları ” istatistike göre bülün kürede 2,796 lisan konu- sulmaktadır. Avrupada: 48, Asyada: 153, Afrika- da: 118, Şimali ve cenul 424 Okyanasta 117.. RİYET HEYKELİ «Dünyayı aydınlatan hürriyet hay- kelis, Nevyork llmanının ağzında, kü- gük bir ada üzerindedir. Sanki zelip giden gemileri selâmlar, Ba heykel, Fransız şan'utkürlarından Bartoldinin eseridir ve Fransızlar tarafından Ame- rikalılara hediye olunmuştur. Yüksek- Ui 43 metradur. MAKİNE ADAMLAR İstikbalin adamı nasıl olacak?, İşte birçok Alimleri, edibleri işeal eden bir sual.. Meşhur İhgiliz remancısı Wells, is- Hikbaldeki adamların çok kücük göv- deli ve çok büyük kalalı olacağını söz- lüyor; «Zira makineler insanların kuv- vet sarfetmeterine mâni oluyor. Öyle bir zaman gelecek ki insanlar adale - derini hareket ettirmek fırsatını buli Mıyacaklar, Biasenaleyh vücud k Çül-cek, yalnız dimağ çalıştığı için kalfa büyüyecel İşlerin çoğu makine adamlar tara - fından görülecek, Bu hususta en çok çalışanlar Amerikahlardır. Makine dam yapmakta çok ileri gitmişlerdir. Fitsbureda bir makine adam vardır. Yürür, konuşur, parmaklarile ona ka- dar sayar, renkleri ayirdeder. Bu makine adamın, çenç bir kıza parak dansa davet etliği de görülmüş- tür, İhlimal, dant esnasında yavaşça kulağına eğilerek Hânı aşk da etmiş- tir, Herhalde evlâdlarımızın evlâdi bu mâükine adamlardan pek çok istifade edeceklerdir. YUMURTA YUMURTLAR Devekaşu, senede en arı 45 yamurta yumurtlar. Bu kuşları bestiyenler. füy- lerinden her sene bin frank kazanır- lar. Fakat, bunun yarısından fazlasını xarfetmek mecburyletindedirler. Ci kü Devekuşları çok oburdur. Deymak bilmezler. TEŞEKKÜR Çok sevgili ve kıyımı miz Bayan Esnanın acı gayıbı do- ile aldığımız taziyetname - lerle ve cenaze merasin et Tâtfunda zevata bu süretle arzı bulunan (Devamı 7 inci sayfada) — Panama kabareleri — İspanyol kadınların Dolu TÜRKÇE LÂLE — Yapılmıyacak ne var? — Bepsi. | — Söyle bakayım?. — Bir kere binalar satılığa çıkarılınca para etmez. Bana kırk bin liraya mal n bir apartı- ınanı yirmi beş bin liraya satamazsın. Beş apartımanda en aşağı bir hesabla onar bin lira zarar etsek elli bin lira eder, Mağazalar için de bu ölçüyü al Durup dururken kök paradan yet - miş bin Jliralık bir eksiklik, Bu, bir. Sonra sanıyor musuün ki, hayalinde büyülttüğün o bir küçük şar benzeri apartıman öyle 400 bin, 500 bin lira ile e- ür? Dediğini yapman için en önde bir milyon li- ra cebinde olmalı. Paran olsa bile onu yapabile - cek mimar burada vok. Güney dudaklarını büke büke: — Tuhafsın doktor. Sende her şeye karşı koy - mek hastalığı var. Ne söylenilse beğenmezsin. Ye- DENİZALTI Memleketimizde şimdiye kadar yapılan Bu Perşembeden doğru yürüdüğü, önünde reverans ya- ( anne - | Neş'e Zevk ve Kahramanlık Film: SÖZLÜ türkçe filimlerin en güzeli İtibaren Sinemasında | ni het şeye karşı ayak dirersin. Ne apartımanları, ne dükkânları bir kere değerinden eks na hiç kendini çoğuna satarım Ondi Sunra mimar da bulurum etme. Şimdi âyle iy Bunu da Va musun onları?.. — Amma senin yaptıracağın şey çok zor, çok kon plike bir yapı. Beşiktaştaki Akaretler gibi sıra evleri değil, Bak ben plânlarımı yaptırayım da olur mu, olmaz mı gör? Güsey bu son sözünü söyler söylemez doktor alyanın üzerine yıkılacak gibi oldu. Genç ka- Fordu: — Ne oldun yine, nen var?. Doktorun boynu önüne düştü ve yetişmiş, genç mimarlarımız ki. ne müdern binalar yapıyorlar. Görmüyor HİKÂYE SAADET HIRSIZI i genç, kadın, yarı ki ordan & tiler. Koridorun n lince, sola saptılar. Bi dükten sonra, irkaç iki kâdin girdi. Onu genç kadın kapıyı açtı, içeriye takib € Burası, kadınlar hapishanesinin bir koğuşu idi. Odada, dört kadın mahpus vardı. Dördü de pencere- lerden birinin yanın ıda toplanmışlar, tatlı tatlı d masanın bir gicirti İle açıl- dığını hissedince, — dört kadın da yüzlerini kapıya doğru çevirdiler.. Sergardiyan Makbuleye ve onun inde duran genç kadına lar. biraz ger bakmağa Sergardiyan, yanındaki genç ka- dını işaret ederek, diğer dört ka- dına çok tatlı bir sesle: — Bayanlar, dedi. Size yeni bir arkadaş getirdim. Ve genç kadını onlara takdim et! başi — Suad Günay! Sergardiyan Makbule bunu sö; ledikten sonra koğuştan çıktı, gll ti ve o koğuşu terkedince, dört ka- dın mahbus yerli kendilerine mütecessis nazarlarla bakan kadının yanına geldiler. nden kalkarak, ğeri orta yaşlı iki | İ masanın € | fazla birşey sormadılar, kollarına İçlerinden birisi ona sordu: biraz tartaklı Ve patlamış gibi birden hızla; kuvvetle söyledi. — Böyle birşey yapmanı doğru bulmam. Fazıl'ın böyle birden sertlenmesini, hazlenmasını garib buldu: A. A Tuhaf şey. Nedenmiş 0?.. — Nedeni, niçini yok. Bir tek çöp bile sata - ladı, ine değil, Güney üzme, kendine tasa mazsın! Doktorun bu sertleşmesi, kesinleşmesi, dik ko- nuşması karşısında genç kadın gerçekten şaşır - mıştı. Yine: —A- A, Bu da nesi böyle? Diye şaşmasını gösterdi. Doktor söylüyordu: tün göve d>s pelteleşmiş gibi, pestil gibi yayıldı. Güney onu 'arak sordu: - Niçin söylemiyorsun?. Fazıl baygin mirildândi: — Kadın öldüreceksin beni, gnu söyleyince sanki içinde bir şarapnel — O paraları ben dişimden, tırnağımdan art - tırdım. Yemedim, içmedim, eğlenmedim; urbam - dan, kunduramdan kestim de biriktirdim. Elli uğraşıp, didinip kazandığım paralarımı sana ema- net edebildimse iyi bil ki seni kerdimden — Neden mahkümsun kard adın cevab vermedi... mahpus, kenç kadı- Tından, o anda beyaz ve kansız yüzünde beliren elem bulutlarından pek kederli ve muz-| tarib olduğunu anladılar, O esnada genç kadının acı ve iri ile feri kaçmış, u- irpikli siyah gözlerinin pı - rı doldu. Ve bir kaç damla| yaş, solmuş iki gülü andıran kan Dört kadın mahpus onâ daha | girdiler ve istirahat etmesi, din - lenmesi için ştaki yatak- lardan birine yatırdılar. * Ertesi sabah, beş kâdıı gene Ayni pencerenin y fında toplandılar, ko-, nuşmağa başla: — Kızım, öedi. Biz mahpuslar | eden kat'iyen sır sakla- | buraya neden düştüm bi- sulistimal | . İki yıl evvel, bir ar-| 250 lira kıymetindeki mü- maneten bana birak- mişti, Parasız kâlınca bu mücev - herleri satarak, parasını edim. Bir müddet sonra arkadaşım mücev- herlerini istemiye geldi. Fakat on- ' | , Kücünü yerine top- ya üstün ları geri aldı meye verdi. Beş kapılarında süründ mâahküm oldum. Yaşlı kadın, k arşısındaki yaşlı sarışın kadını işaret eti - Bu da sabıkalı bir hır Geçen sene, bir gün gazlı birinde tanıdığı bir genein den para çantasını çalmış, aradan daha bir hâfta, on' güN fakat gi meden yakayı öle veriniş. kemede üç ay hüküm yemişe Şişman, çikolatı dını gösterdi: — Hamile bir â renkli gene kadını aöğerek nt çocuğunu düşürmesine sebebil vermiş; ondan y Bir elini Bu zavallı d işinden mahküt olan kocı manı tarafından din İki kız çocuği Bunlardan bü; atıyor. i sol tarafında buh’?" esmer kadımın omzuna koydü” ğ a bir sahtekât : Bir marahi 1 yedi sene evvel bir ÜÇ öldürülmüş. a ile dül kal iğü de dört yi çe ce tifodan ölmüş. Kadın bü (Devamı 7 inci sayfadöl 18,30 Program. 1835 M 19 Konuşina. A— Tanburi Ali 3— Maşim Beyin ku (Sevda elinin ö— Leon Hancıy: retim çok eskidir), (Kaç yıl beni sen). ayrılığın malemi). 21 Konuşma. Praslarims). Program. 2515 - 24 Müzük 12,30 Program. (Hatırında kalsın). (Bu sevda ne tatlı) 6— Hicaz türki me), 7— Halk türküsü: eli zönlü eflemeli). 18 Memleket ssat | Meteorolasi haberler! 1515 - M Müzik ( 1357 Hiert Rebiülevvel (Devamı var) akır semaisi: (Kanı yadı tebinle) ken oldu bize dağlae). 4— Nuri Halil Poyrarın Suzili * B— İsak Varonun Hürzam $— İsak Varonun Eviç garkı 10— Sadettin Kaynağın Hlcaz (Benlie gönlüm bütüm), İl— Sadettin Kaynağın Buselik #” kı: (Saçlarıma ak düştü), 2230 Müzik (Opera aryaları 23 Son alans haberleri Ankara Radyos” BUGÜN (Oda müziği - Fi 19,15 Türk müziği (Fasıl hereti,, 20 Memleket saal ayarı, ajalf meteoroloji haberleri. 20,15 Türk müziği. a— Suzldil peşrevi. Efendinin gt Suridil şarkı * BUBU S— Cevdet Kozan: Uâ taksiml. 4 'anın Suzidil (Cama gamı aşkınla). 1— Berif İçlinin Suzldli şarkar ” şerki . (00 H ZLAS Eeham, dahvllk, — kambift * nukut ve zirsat borsası (flat). 21,28 Neş'eli plâklar - R. 21,30 Müzik (radyo orkestrası -- -" y (Cazband - Fir 'YARIN 1235 Türk müziği. Y— Udi Eşrefin Hüzzam peşrevt &— Ahmel Irsoyun Mürram #” &— Rakımın Hüzram şarkı ud' , bana bir gizli elem), #— Faiz Kapancının Şarkı: W Kzördü © şafak saçlara), İ ö— Sükrü Şenozanın Mahur f (8u dağları 61 yarı, ajans * Riyaseti Cumhi” bandosu - Şef: İhsan Künçer). 1355 Ruril Mayıs 3 oe : (Nağa girdim ÜÜ

Bu sayıdan diğer sayfalar: