29 Ağustos 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

29 Ağustos 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

klnııa.ıı zengin bir mem- ir, Ticaret ve işler yolunda- -.:h seneki mahsul çok bere- Ç Memleketin her bir tara- ,.'lmılarlı dolu. Halk gülü - ığ,:u"'“'“’ Peştenin herhan- Kahvesine, lokantasına git- İh . “tgene çalgıcıların şen, şuh Şiksan havalar çaldıkların, Tilerin neş'e ile dans ettik- h #örürsünüz, "h—l bu zahiridir. Tenha bir desadüf ettiğiniz bir Peşte- ci olduğunuzu anlayınca gelir, etrafına şöyle bir k:ıîn.-. yalnız — olduğunuza tirdi mi aşca kulağı- H ee Çı'lzıyeıi nasıl görüyorsunuz? İ Slacak mı? Fransada bizim '; Giyorlar? Akıbetimiz ne DŞ &:İl!nniıi büyük bir dikkat- , Sonra daha ziyade açı - Hakiki vaziyeti öğrenemiyo- A2i tehlikesini görüyoruz. buna nasıl karşı koyacağı- Kendimizi nasıl koruyacağı- iyoruz. Almanya çok kuv- k%'ktuaısı bakımdan bize çok k,:okıuıuyor. Onunla iyi ge- N, “Ye mecburuz. Halbuki zafer- h lre koşması bizi düşündü- ?q::rlutuyoı Avusturyayı, İ “Yakyayı işgal v M'N' yapıyorsun?. k_ Ya bir gün sıra bize ge- k bütün Macarların endişesi Ka üı!ılmen geçen hafta bütün Han ve Peşte halkı, llk Ma- Üsabakası kağiç Sda garib bir müsabar L b edilmiş: Bira müsabaka- % bir gün, her milletin şam- U milli elbiseleri ile mü> A içlirak etmişler. Müsa- b.—:ânı bu: Mümkün oldu- İiyA fazla bira içmek... e N İl;iı Nek;iı_r ” Cüce Var? bi Tatistikçinin söylediğine Si * 50.000. Küçük bir şehir ğ demek... D Cüceleri, geçenlerde Bu: bir kongre aktetmişler. '*hı—,""’“ müracaatla, küçük kurmak için bir arazi is- Tat vermişler. Burada, ' kendilerine ait olmak Atş Yük evler yapacaklar, hep N ** toplanıp oturacaklar - sekiz litre bira içen ikalı kazanmıştır. X M Eş Biz burada bir şey bilmiyo - | Peştede bir havuz car kralı Sent Etyen'in ölümünün 900 üncü yıldönümü münasabetile büyük bir üyin ve merasim yaptı. Resmi ve hususi mücsseseler, ev- I ler, kiliseler donandı. 20 ağustos günü şafakla beraber caddelere, sokaklara döküldü. Saat B de Saltanat Nalbi, hükü- met ricali, büyük Üniformalarile, saray kilisesinde yapılan âyinde bulundular. Sonra, Sent Etyen'in altın bir sandukça içinde mahfuz bulunan sağ elinin kemiğini ziya- ret ettiler, Kiliseden çıkarken, Hariciye nazırı Kont Csaky'nin samimi dost- larından biri koluma girdi: — Bütün millet, vaziyetin neza- ketini takdir ediyor, memleketin akıbeitnden korkuyor. Fakat, Kont Csaky'nin vatanperverliğine, Ma- caristanı bu badireden kurtaraca- ğına emin bulunuyor. Mecarlar, istiklâllerini, hürriyetlerini mu - hafaza için mücadele etmişlerdir. Memleketimiz ziraat bakımından çok zengindir. Milyonlarca hay- | van vardır.. Buna göz diken açlar pek çoktur. Fakat biz hakkın ga- lebe edeceğine eminiz... Gayemiz, sulh havası içinde yaşamaklan i- barettir. Sent Etyen'nin ruhaniye- tinden, memleketimizi harb beli- yesinden kurtarmasını temenni e- diyoruz... Yeni Dünya SüratRekoru Saniyede 63 Metre Sür'atle Giden Bir Lankaşir'de Koniston gölü ke- narında büyük bir kalabalık var. Birdenbire gölün sathı köpürüyor, bir motörbot yikdırım sür'atile ge- | çiyor. İçerisinde tek bir adam var. | Ayakla dürüyor, dümeni tutuyor: | Macaristanda eski Türk hâkimiye-| Macaristanın İlk Kralı carlar, Sent Etyen'nin Ölümünün üncü Senesi Münasebetile Büyük Bir Âyin ve Merasim Yaptılar tinin hatıraları ei Hastalığı Bu Hastalıkla Mücadele| İçin 30,000 İngiliz Lirası Sarfedilecek Nigeria'da, uyku hastalığı sal- gin bir hakledir. Son on sene zar- fında binlerce yerli bu hastalığa tutulmuştur. İngiltere hükümeti, uyku hastalığı ile mücadele için 30.000 İngiliz lirası sarfına karar vermiştir. Motorbot . Kampel kendi rekorunu - kırıyor. *Blue Bird Il- adlı motörbotu ile saatte 226 kilometre 784 metre süz'et temin ediyor. Bir saat ayak- ta durmak, benzin kokularına ta- hammmül etmek kolay bir şey ol- masa gerek, TENBELİN MAHCUBİYETİ AFIRSIZ DEĞİLMİŞ İYİ BİR BULUŞ TEVEKKELİ DEĞİL — 29 AĞUSTOS 1939 Ci Sağlam Kadın Doktor.— Ameliniz nasıl?, Hasta.— İyi.., Şimdiye kadar kimseyi incitmedim, hak yeme - dim. Bir para borcum yok, Yalan da söylemedim. Doktor.— Şu halde hiç teessüf etmeyiniz. Azraile olan boreunu- zu da bir an evvel ödemiye bür kınız. Tenbel bir adam bir yere misa- firliğe gitmiş. Ev sahibi bekâr ol- duğundan biraz etle pirinç almış. Tenbele; | — Haydi birader, sen şu eti doğra, ben de mangalı yakayım. Etli bir plâv pişirip yiyelim... — Fakat, ben et doğramasını bilmem! — ÜÖyle ise şu pirinci ayıkla!.. — O da elimden gelmez... Ev sahibi ateşi yakar, plâvi pi- şirdiklen sonra: — Kalk, bari sofrayı kur! — Vallahi birader, sofrayı na- &l kurarlar, onu da bilmem... — | Ev sahibi sesini çıkarmaz, söt- rayı kurar, v — Haydi, gel yiyelimi. Deyince tenbel yerinden fırlar, kalkar: — Her teklifinize «bilmem. de- diğim için doğrusu pek mahcu - bum. Artık bu teklifinizi de red- dedersem gücenirsiniz!.. Diyerek geçmiş, sofraya otur - muş, 'TAZE OLAN NE? Müşteri— Yımurta için taze demiştin. Halbuki içiresinde bir | piliç var!. Garson.— Evet, ben de onun - çin söylemiştim. 'Bay komiser! Polis, bir oto- mobil çaldığımı iddla ederek be- ni buraya getirdi. Bunun aslı ve esası yok. Ben hırsız değilim. O- tomabil filân çalmadım. Eğer sö- züme İnanmazsanız üzerimi ari- yabilirsiniz!. | — Kaynananla aran nasıl?. İyi geçiniyor musun?, — Evet, fakat telefonla konu - şuyoruz. Yüz yüze geldiğimiz yak Bit LOKANTADA Lokantacı, gece yarısına doğru | gelen müşterilere der ki: | — Beş dakika sonra gelmiş ol- | saydınız yemek bulamıyacaktınız. | Zira, artakalan yemekleri kedi - lere, köpeklere Verecek idim!. Bayan.— Hizmetçiyi değiştir-- | diğimizdenberi eibise fırçaları - nın tüyleri her gün biraz eksili- yor, Acaba niçin?. Bay.— Bunda anlaşılmıyacak ne var... Dikkat etmiyor musun? Hizmetçi kızın kaşları her gün şeklini, rengini değiştiriyor!. Faydalı Bilgiler: Gliserinin Faydala: Her nevi lekeler, bilhassa yağ lekeleri, benzin ile çıka- Tılır. Fakat bünün da mahzür- ları vardır. İpek kumaşlar Ü- zerinde yer bırakır, Bünu kay- bedebilmenin imkânı yoktur. Binaenaleyh, ince ve ipek- li kumaşların lekelerini çıkar- mak için saf gliserin kullan - mak daha iyidir. Gliserin, le- kenin üzerine sürülür, hirkaç dakika bırakılır. Sonra sün- gerle ve ilik sü ile yıkanır, ter- sinden ütülenerek kurutulur. İSurahiler Nasıl Temizlenir' Büyücek bir patates alınız, fındık büyüklüğünde pança- lara ayırınız, sürahinin içeri- sine koyunuz, biraz da su ilâ- ve ediniz ve bir müddet sal- layınız. Sonra boşaltınız. bol su ile yıkayinız, Sürahiler ay- na gibi parlar. Japonlar Bütün DünyaKadınlarına Tavsiye Ediyorlar Jiu -Jitus'u Öğreniniz! Madam Krizantemler, yani J: pon kadınları, yalnız ipekli kimo- nolarla kuştüyü minderlere uza- nıp çay içmekle, vakitlerini gülüp eğlenmekle geçirmiyorlar, Spor- la da bilhassa jlu-jitus denilen | milli oyunlarile de meşgul oluyor- ; lar. | Jiu-jitus son zamanlarda Paris- | oda olmuş bir de klüb a- | . Klübün üst katında, et rafı csmlı büyük bir salon — var, Yerler kauçuk döşelidir. Her gün | yüzlerce erkek ve kâdın buzada toplakarak jiur-jitus oynarl Klübün müesses ve müdürü Müs-| yö Feldenkre'dir. Klüb azaları e- tekleri uzun bir beyaz gömlek, paçaları kısa bir pantalon giyer- ler, bellerine deri bir kemer bağ- larlar. Hasımlar, karşı karşıya gelince nezaketle birbirlerini selâmlarlar. Sonra birbir.erini kollarından tu- tarlar, İlk evvel insan, dans edi- yor sanır. Fakat, az geçmeden bi- — birdenbire yere yuvarlanir. Tıpkı bir kurşun yemiş gibi... İşte jiu-jitus'un sırrı bundadır. Klübün profesö: — Japon Samurai'lerin yirmi a- sırdanberi bu oyunu oynarlar, Bu, hasma karşı kendini müdafaa et- | | | İ YUNUS BALIKLARI Karınlarını Doyurduktan Sonra Biribirlerile Cilveleşiyorlar Son zamanlarda Fransa sahille- rinde birçok yunus balıkları gö- rülmeye başlamıştır. Plâjlarda banyo edenler, bu ba- lıkların denizde yaptıkları oyun- ları seyrediyor, eğleniyorlarmış. Yumus balıkları datma ikişer i- | kişer dolaşıyorlar, küçük balıkları ; yakalayıp yiyorlar. Karınları dııy—ı du mu denize dalıp çıkıyorlar, bi- mış. Dişi ribirlerini — kovalıyoı ve erkek yunusların . biribirlerile şakalaşmalarını, birbirlerine naz | etmelerini gören plâj halkı gül - mekten bayılıyorlarmış. l Tabiate Avdet | yan bu mahlük, İstokholm Üni - Jin>jitus işte budur. mek içindir. Vaktile bu oyunun w sulleri pek gizli tutulur. Herkese öğretilmezdi. Fakat — Japonya, memloket kapılarını garblılara aç- miya mecbur kalınca halkı terbi- yei bedeniyeye teşvik etti. Profe- | sör Kono, jlu-jitus'u tetkik etti, | 've bir spör haline. soktü. Bunda kuvvetin, cüssenin pek adar ehommiyeti ve tesiri yok- tur. Yalnız maharet lâzımdır. O- yunun hilelerini bilmek icabeder, Bunu bilen küçük bir çocuk kos- koca bir adamı mağlüb eder. Jiu-jttus usulünü bilen bir adam.| hasmının serçe parmağımı tutup sıkınça yere yatırır. Kolunün bir damarına dökünüvermesi, yıldı - rımla vurulmuş gibi yere düşür- mesine kâfidir. Jin-jitus Fransada çok rağbet görmüştür. Talebelerim arasında bir çok maruf doktorlar, avukat- lar, artistler, hattâ Nobel mükâ- fatını kazanan — Mösyö Jollot da vardır. Jiu-jitus oyununun — usullerini, hilelerini öğrenenler, en meşhur boksörleri bile nakavut edebilir « ler. Geçenlerde bir boks şampiyo- nu ile bir tecrübe yaptık. O, ben- den on santim daha boylu ve çok kuvvetli idi. Fakat; bir kaç sani- yede onu yere, yatırdım. İstokholm zabıtası, şehir civa - rındaki ormanda yarı çıplak, s: çı ve sakalı birbirine kârışmış ga- rib biramahlükun dolaştığını ha- ber almış. araştırmıya başlamış. Nihayet bu garib mahlüku yaka- lamış. Senelerdenberi otmanda yaşı - versitesi talebesinden imiş. Son imtihanda muvaffak olamayınca ye'se düşmüş, ailesini terketmiş, Hediyeler Eşantiyonlar Bir dostunuza bir hediye almak istiyorsunuz, fakat ne alacağını. zı bilemiyorsunuz... Acaba şu rob boşuna gider mi? diye tereddüde düşüyorsunuz. Amerikalılar, bu üzüntünün ö- nüne geçmenin de çaresini bul - muşlar, «minyatür hediyeler» 1 icad etmişler, Büyük bir mağara- ya gidiyorsunuz, husust bir şu- besinde, mağazada satılan şeyle- tin küçük modelleri var. Bunlar- dân bir kaçını alıyor, parasını da ödiyorsunuz. «Bir hediye bonosu» ile beraber dostunuza gönderiyor- sunuz. O da mağazaya gidiyor, mo- delin tabit büyüklükte olanını, vo yahut canının istediği başka bir şeyi alıyor, mukabilinde bonoyu veriyor. Fena bir âdet değil. Makbule geçmiyecek bir hediye götürmekten ise böyle bir bono göndermek daha pratik, daha iyi... Kundura Sergisi Viyanada «kunduracılar mek « tebi» muallimlerinden Ludvig Şi- mit Avusturyanın yüksek tariht şahsiyetlerine aid kunduralandan mürekkeb bir sergi açmıştır. Camekânların birinde, impara- toriçe Elizebetin süslü iskarpin - leri, terlikleri görülmektedir. Bir başka camekânda da imparator Fransova Jiaefin öldüğü zaman Ayaklarında bulunan çuha terlik- ler teşhir olunmuştur, Sergideki ayakkapların en kü- çüğü, meşhur dansöz Fanni Els- lerin pembe atlas iskarpinleridir. Bunlardan başka Arşidük Sal « vatorun, Prenses Polin Metter - nihin ve daha birçok meşhur a- damların ayakkapları teşhir o - lunmuştur. —— < ormana çekilmiş. İnsanlıkla, in- sanlarla alâkasını kesmiş. Büyük bir meşe ağacının dalları üzerinde küçük bir yuva yapmış. Burada, yarı çıplak yaşamıya — başlamış. Yanında bir kaç ilmi kitaptan, bir şemsiye, bir su kovasından başka bir şey yokmuş. Ağaçlardan top- ladığı meyvalarla karamı doyu - | ruyormuş. Zabıta bu çıplak adar mı akıl hastanesine yatırmış,

Bu sayıdan diğer sayfalar: