10 Kasım 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

10 Kasım 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S—SON Y RLGRAF — 10 iziNCİTEŞRİN 105 Atanın tabutunu - taşıyan trenle Ankaraya giden bir arkadaşımızın hazin tahassüsleri Yollarda : “Gitme, gitme diye hıçkıran mini mini yavrular. O bir daha bu yollardan geçmiyecek, güneşli gözlerile bize gülümsemiyecek Atatürkün tabulu Delma bahçeden çıkarılırken.. (* üncü sahifeden devam) kasından biz. gazetecilerin bulunduğu «Suse vaparu ile dananma bülün 1- Şıkları sönük olduğu balde içeri girdi, Demirler atıldı!. Etrafla tek bir ses bile yok.. 'Tek a- dam, tek çizci. tek ses kımıldamıyor.. Körtezin üstü simsiyah. Yalnız sahilde | fektük ışıklar gözyaşı gibi titreşiyor - lar.. Evet etrafla kimsecikler görün- müyor; fakat zaman zaman sahile çev- rilen harp zemilerinin projektörleri ce- cenin karanlığı içinde güğe mürtesem düşen tepelerile, sahli boyunda binlerce kişinin silcet halinde dikildiğini, tit- reştiğini gösteriyor. Bütün İzmli, hayır bütün — Kocaeli vilâyeti ayakta., Projektürler zaman taman, sayısı binleri, n binleri zeçen eğik başlı, yaşlı gözlü malemzede kaftlelerin sol- gun yüzlerinde dolaşıyor. Fakat herkes bareketsiz. Ne bir ses, ne bir mefes, Bü- tün şehir, tekmil etraf susuyor!. «Ör, nir şimdi — dışarı çıkaracaklar; iskeleden geçirerek istasyonda bekli- yen vagonuna — götürecekleri. — Vakat; düşünüyorum: — İzmitliler buna — nasıl bakacaklar?. Her sefer Atalarının İstantula gidiş ve dönüşlerinde vazonlarının penceer- lerinde görmeğe alıştıkları ba allım sa- mısı renkteki güneşli başın, mavi deniz- ler gübi aşıklı gözlerin gimdi bir tabut halinde önlerinden geçişini masıl ta- kammül edip seyredecekler?. Bir gözyaşı ve hıçkırık beldesi şek- mez içleri sızlatan Dir vaveşlâ Nle in- İyor.. Şimdi yatnız etrafta düğünenlerin, Çırpınanalrın — ölür, — parçalanırcasına haçkıa hiçkira ağlıyanların sexi... Kendi ellerile gömdükleri öz yavru- Tarına bile gözyaşı dökmemiş olanlar ona ağlıyor. annelerinin aıdından ç- kırmamış olanar bile onun için dövü- nüyor., Alayın en önünde giden Başvekilden 5 yaşındaki yavraya, zeneralden cerb e kadar herkes ağlıyor. «Ve O; omuzların üstünde, bütün İzmitin, hayır memleketin, hayır dün- | oyaların düran kalbi, kesilem sesi, sö- nen aşığı gibi gidiyı . Baat 20,15.. Şimdi Büyük Ötüyü tre- me: her seyahatini içinde yaptığı #USİ treninin en arka kompartımanına ta | koydular. Koca vagonan Üseri, yanları, boylu boyuna defne dalları, çiçekler ve IK büyük bayrakla örtüldü. Vagonun pen- cereleri açıldı. Sandakanın etrafındaki 6 meş'ale yanıyor ve büytük üniforma- Tarını giymiş Üç deniz, üç kara sabayı | kalıçlannı çekerek Atalarının başa < cenda iİhtiram nöbeline geçtiler.. Yürleree çelenk trene dolduruldu. Üç büyük vagon bu çelenkleri almağa kâfi gelmiyor.. Btrafta halk, yanan, tatu - gan İrmitliler Buğırları taş elarak bu hasırlığa bakıyortlar.. Baykaş gibi çınlıyan bir lokomolif gıllığı. İlk hareketin telâşı. Son dü - 'Tren Ankara yolunda iştasyonlardan yeçerken.. Tinde arkada baraktığımız İstanbul hal- kının yana yana, tutuşa tutuşa yükse- den çığlıkları, and . halinde somalara taşan feryatları BAİA kulağımda... Saat 19.5.. Büyük — ve şanlı ölüyü saranaktan sakman eller Yavuzun top mamluları allındaki muvakkat kata- falttan aldılar. Bir matör sexi ve b rekel. Sonra motör ağır ağır Mayn is- kelesine yanaştı... «Ör 11 vene evvel Ertuğral yatma geçliği ayni yerden 12 generalin umu- Tunda karaya çıkarılıyor.. — İskelenin etrafı, lersane boyu mahşer gibi. Ar- fık alay yavaş yavaş hareket ediyor. Denit tarafından donanmamızm selâm ve teşyi toplarının sesi,/ önümüzden, yanımızdan İnsan selinin sakin oğul- fusu geliyor ve. kalbleri yakan, öldü- ren acıklı hava: Şepenin malem marşı. İşte alay skeleden caddeye çıktı.. Gecenlm sünsiyah karamlığı içinde atey böcekleri zibi litreşen istasyon boyun- daki elektriklerin, isii meş'alelerin al- finda yavaş yavaş ileriyorur. Birafta henüz dek bir çet bile yok Fakat birden sanki her yer karışıyor, depeleri, evleri, bahceleri dolduran on Binlerin sesi başlıyor: Matem aluyının €en önündeki çelenkleri, polistleri sü- | Künetle seyreden halk; generalin taşıdığı tabutlaşmış elhanı gürür gör- * Gük acı acı Ötüyor. Raylarda teker « lekler sürtündüler. «Os gidiyor... İz- mitten ebediyen ayrılıyor. artık! Sokaklar, meydanlar, — tepeler yine karıştı. Sanki yer, gük yıkılıyor.. La- kamotifin —altında — ezlliyormuşcasına dehşetle, şiddelle haykıran en binle- rin sesi tekrar başladı. Çok yavaş bir seyirle yehrin içinden, gçarşı boyundan geçiyorur. Bir zazele- ellerin hususi vazonu «Os mun ebedi uykusunu uyuduğu komparlımanın bi- Yaz ilerisinde. Hepimiz açık camların önünde kendimzden zeçmis, bütün şu- drunu kaybetmiş bir halde dışarıya ba- kıye, kifılan, haykıran; iki sıra hal boyunda kemdilerini yerlere atanların feryatlarımı dinliyerek yana yana, bo- Bula boğula haçkırıyoruz. müthiş manzara.. Ne dehşetli ge- €e ve ne acı, ne dayanılmaz bir yelk Tük bü.. İşle hat boyunun em önüne dizlimiş binlerce küçük, büylük mek- teplinin önlerinden geçen vazendal mukaddes tabutu görür görmez kopar- dıkları âer çığtıktı — Gitme. Gitme Atam... diye hiç- kıran mini mini yavrular... — Alam sen böyle mi gidecektim. Diye taliyen Mtlyarları.. — Canım, canımız, ömrümüz ridt- yort. Diye yırtınan genç mektepli kızlar.. — *Or bir daha buradan zeçmiye - cek, güneş gözlerile bizlere çülümse- miyeceki. Diye hat boyundaki evlerin pencerelerinden hicramla haykıran er- kekler, kadınlar.. Ve soma büyük şa- kırtilarla kırılıp yerlerde parçalanan dökülen camlar... Artık bakamıyorum,. Bakamıyaca- dim dişarıya... İnsan kalbi lmkânı yak bu kadar a- gıyı çekmez.. Bir izlırap ve elem yığını — halinde arkadaşlarımın kollarına yığılıyorum. « Trenimiz durmadan İlertiyor... Sazt sahahın dördü... Yeryüzünün en Büyük ölüsücü götüren tren artık Es- kişehre yaklaşıyor. Arkada bıraktığı- muz bütün istasyonları gözyaşları ara- sında geçtik. İzmitten ilibaren hat bo- yunda her 100 metrede bir eli meş'a- eli köylüler bekliyor ve son vazen önlerinden geçerken meş'aleri ihti - Tamla kaldırıp dimdik selâm vaziyetin. de duruyorlar, | Bir istaxyona yaklaşırken yine ür- pererek iltredik. İki bacağı tahta vü #öğsünde İstiklâl madalyası bulunan erta yaştı bir köylü elindeki kocaman | meş'aleyi uzatarak hürmetle «O> mu selâmlryor.. Kıpırdamadan, cansız bir atam,, Atatürk'ün orduya Son mesajları (Kurduğu Cumhuriyetin 15 in- « yüldönümüne rabatsızlığı dola- yisile işiirak edememiş olan Ata- Kürk, Ankarada yapılan merasim dolayısile orduya bağlılığımı, ina- manı ve takdirlerini gönderdikleri aşağıdaki mesajla hildirmişlerdi.) Zaferleri ve mesalsi — imsanlık kaslıyan, her zaman za- ferle beraber medeniyek murlarını taşıyan kahraman Türk ordusu; Heaseketimi en bukranlı ve müş- kül anlarda zulümden, felâkel ve musibetlerden ve düşman İstilâ- surdan Basil korumuş ve kurtar- maş İsen, Cumhuriyetin buzünl feyizli devrinde de askerlik tekni- Einin bütün modera silâh ve vası- taları ile mücehhez olduğu halde vazlfeni ayni bağlılıkla yapıca- Bima hiç şüphem yoktur. Buzün; Cumhuriyetin —en beşinci — yılımı mütemadiyon artan büyük — bir refah ve küdret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbi gük- Tanlarımı beyan ve ifade ederken büyük uhsumuzun Kühar histe- Tine de lercüman oluyorum. Türk valanının ve Türklük ca- malasının şam ve şerefini dahili ve hârlel her türlü tehi'kelere karşı keramaktan ibaret olan varifeni ber an ifaya hasır ve âmade ol- duğuna benim ve büyük ulusumu- zün tam bir iman — ve itimadımız vardır. Büyük ulusumurun ı (Devamı 7 inci sahifede) Tabut Yavazan topları altında... | heykel gibi duran harp malülünün yü- zü urtaraptan takallüs etmiş zibi... Meş- alenin aydınlığında yaşaran göslerini #eçiyoruz... Vazon restorana gelen nahiye mü- dürü onu göstererek: «— Mehmetli nahiyesinden Satıtmış tevakkuftanı sanra yine ağır ağır kalk- tık.. İşte © vakli saatlerdenberi locusü- rünü zapta çalışan Eskişehir de coştu, taşlı, sarsıldı. . Şimdi trenin arkasından koşan bin- Terve kişi: — Bizi bırakıp neriye gidiyorsun ba- ollu Mustafat, diyor. Kendisi dünden | bamız!, beri islasyanda bekliyor. Ne akşam | — Diye haykırıyor.. Üstü başlıyan yağmur, me gece yarısın- dan sonra çıkan donduracu ayaz onu bu vazifesinden ayıramadı., Gün ka - rardığındanberi — elinde meş'ale yağ- Babah olmak üzere.. Tanyeri ağar- dı. Arlık merede ise güneş doğacak.. murun, rüzgüun altında 10 saattir böyle | Fakat hiçbir islasyonda, hiçbir. yerde dikdik duruyor ve: — «0> benlm hem babam, hem ku- mandayımıdı.. Yolunu icap ederse zün- lerce bekliyecek, tabuluna yüz sürece- Himt. diye hep ağlıyor!. Eskişehir.. Gara girerken uzaklan islasyondaki mahçeri kalabalığı, civarları dalduran binlerce İnsam karartısını törüyoruz. Ve sonradan öğreniyoruz ki: Bu halk 8 sasitenberi burada beklemekle, uyu- madan, yatmadan yaşlı gözlerle enun solumu gözlemektedir. bütün bekliyenlerin zözleri yaşlı... Lo- komolif durdu. Binlerce baş huşu'la yere eğildi. Herkes azir Atasımı derin kimse, tek bir kişi bile uyumuyor, grup eden bu en büyük güneşin acısı ile o- turmuyor, yerinde duramıyar, hat bay- larında bekleşiyor. — Dişarıda — safırın altında 2 derece bir soğük var. — Ve donduran bir sabah ayazı.. Fakat bağ- Tı bu gonsur acr ile ateş gibi yanan genç, ihtiyar, çocuk binlerce — köylü Atalarına son hürmet vazifesini yap - mak için yağmar değli, taş bile yağsa her taraf karlar, burlarla — kaplansa yine onun yolunda bekleşecek ve bek- leşiyort. Küçük yaşta mektep çocuklarından | beyaz sakallı Ihtiyarlara kadar sazt- Yüzlerce meş'alenin elemli mşığında | derce yollardan yayan gelmiş sayısız köy | tüler ağlamaklan şişmiş kıpkısıl göc- derile hat boylarına serpilmişler.. Bu gece, bu sabah Anadolü — uyumuyor, uykusundan rahalsız etmek istemez gi- | Türkiye uyumuyor!. bi seslerini yükseltmeden içli içli ağ- Diyoru Bande matem havasını çaldı. Halkın, | Geşekküllerin, vilâyetin çelenkleri vı Gazeteetler vazanımda cenebi ajans mümeslileri, Amerika ve Avrupanın muhtelif şehirlerinden gelmiş meslek- daşlarımız gıpta ve haşretle Ülreşerek gonun etrafına serpildi. Pek kıka Lir | akşamdanberi gördükleri fakat dün - Ankaradaki katafalk, generaller labutun önünden selâm vererek zeçiyorlar Gençl ÂAta'nın Atatürkün ebediyele İmtikal — ettiği gündü. Öğle üzeri Üniversiteden çık- miş. evime Çidiyordum. Reyanıt mey - danında bir dostuma rasladım. Ona e- İlmi uzattım ve mütebessiim bir çehre " — Nasalsın? Diye sordum. Arkadaşım cevap vermedi. Dikkat etlim: Sıktığım eli buz gibi soğuktu. Yüründe, görlerinin etrafında büyük bir ftırabın iadesi olan çizziler var- di Gözlerinin içi kazarmışlı. Çak mah- | zun ve müteessir görünüyordu. Omu- zundan tuttum: — Nen var kardeş? dedim. İçi kanlanmış gözlerini — gözler dikti ve boğuk bir sesle inledi: — Duymadın mit — Neyit Külenin yarıya kadar indirllmiş e- lan bayrağını güsterdi. — Ba neyi ifade ediyor? | ©O anda bir hittikablelvuku kabimi | sulatlı. — Yoksa,. dedim, cümlemi tamaın - bıyamadım. sastam. Fakat arkadaşım | | bakışlarımdan ne demek istediğimi an Tamışta. Üzam uzun içini çekti, sonraz — | — İKi saai evvel Atamızı kaybetlik.. ge | Dostüm bu kara baberi — verdiklen sanraş yine gözlerinin pımarları doldu. | Yaşlarımı saptedemedi. ağtamıya baş ladı. Ben sersemlemiştim. neye ukradığı mi bilmiyordum. Bir müddet şişkin şaşkın ağlıyan arkadaşıma baktıktan | sonra, birdenbire vücudümü saran bir bulranın tesiri e onun kolundan tul- tum, şiddetle sarsmağa başladım. Bana ne oluyordu. Mu harekeli niçin Tapıyordum? Bümiyerdum. şyuurumu | kaybetmiştim, irademe hkükim değil < dim. Büyük acının doğurduğu büyük kalbim hui hizli çarpı - heyecan ile yordu. Arkadaşımı mütemadiyon ve söyleniyirdeum.. — «Ön artık aramızda yok değil mit | Atamızı, babamızı, büyük kurtarıcı - | muzi kaybettik öyle mi? Fakat bu nasıl Olur? Buna nasıl tnanılır? Atatürk öle- bilir mi?. Buna imkân var mı? Niçin sasuyorsun, cevap versene... İnsanların bulranlı anlarında, söz - derinde, fikirlerinde mantık aramama. lıdır. Ben de o anda duydağam büyük decasürle neler söylediğimi bilmiyor- düm. Atatürk bir insandı, bir fani Bütün insanlar gibi, tahli zünün birle- | de © da, misafir bulunduğu bu dünya- | dan göçüp gidecekti. sarayor Ayni gün öğleden sonra bütün Üni- ; örare AAA ArALA AM M yanın hiçbir yerinde emsaline rasla - | madıkları bu içlen zelen cebedi leşyib e milletin babasına karşı gösterdikleri Bevriye hayran bakışıyoclar.. Hele bir aralık hepimizi bir vak'a sluyor: Gecenin en ileri saatlerinde bile dur- madan, tarihin bu kaydetmedi; haları çeride alan ecnebi film operatörü. Polalılya yaklaşırken kucağında hun- ı daklı yavruları ile bekleşen yüzlerce | genç Sakarya relinlerini, değneklerine dayanarak iki büklüm olmun, fakaf ih- | tiram vaziyetinde duran ihliyar köy- dü mineleri, kolsuz, ayaksız olmalarına rağmen İki, üç günlük yeldan gelen ı gazt harbi kahramanlarını xaf saf di- silmiş görünce elindeki makineyi tir- ) certuran tir Ülriyerek hamağn fırlalayor ve: — Çekemiyeceğim artık.. Bu wtra- Bin, bu wmumi hüznün karçısında ob- dektif bile çatları. Diye hıçkırıyor... Ağlıyor... Aziz oküyücum; seyahatimizin de- vamı ölüm mevkebinin Ankaraya va- Tışı ve ana yudun kalbi olan bu şe- hirde gördüğümüz matem heyecamını farife ne kalemin iktidar sahası, ne de sahifelerin bilap kudreti kâfidir. Bu- mu; yaşlı gözlerimle şimdi de hıçkıra- rak ağlar ve o elim halıranın huşmu içinde bunalırken yazmak cür'etini güs- feremiyeceğlin. Yalnız kanlim ki; fanm her köşesi gibi Ankarıda da ya pılan merasimi, Türkiye semasını del- duran yekpare hıçkırığı; kendisini de tcemsüre uğratacağından şüphe edilmi- 'yen o matem günlerini Azrall bile gör- MÜş olsaydı. eminim kıydığı büyük a- dama el uratmaz, onu bu candan se- venlere bağışlardı!. Halük Cemal iğin Acı Tahassüsleri Ölümü Hepimt? de Yıldırım Gibi Sarsti /Zaten Günlerdenberilztırap İçinde Kıvranan Kalf Bir İşaretten En Acı Hakikati Anlayıverdilef törün içeriye girdiği görüllk Bilsel, ağır adımlarla yü Yazan: MEHMED HİCRET versileli zençler, Ünivemitenin büyük konferans sılonunda taplandık. Salon- da 1000 den fazla talebe vardı. Merke- sin başı önünde (di Herkes bu matem gününde duyduğu büyük ızlırbın te- sirile, ae e mahrun mahzan — dü- günüyordu. Nihayet salonun bir kapısından Rek- e| Atatürk'ün Biraktığı Büyük Emanet (4 üncü sahijeden devam) | | Kemalizım zerrelerint teneffüs et- | medikçe yaçıyamayız. | Atatürkün fani vücudü, aramız- | dan ayrıldığı zaman, Türk gençliği| ant içmişlir, yemin etmiştir. Ke- malizm ve inkılâp prensipleri, bu mendlekette ebediyyen — yaşıya - | caktır. Bu harikulâde hayatın bek- çileri muhsfz!arı kudretli, şuurlu | Türk gençliğicir. Bogün tekrar, büyük Atanın ma- nevi huzuru önünde, minnet ve şükran hislerile eğiliyoruz. Bize, bir vatan, hayat, istiklâl, şeref ve refah birakmış bir insana karşı, | öderimesi zaruri viedan, insanlık ve Türklük boncumun şekli nedi: Aciz duyduğumuz tek nokta bu- dur, Ataya nasıl teçekkür etmeli, Onu nasıl baş tacı yapmalı, onun rahunu nasıl taziz ve takdis et - meli?. Atanın yanında ber şey gibi, bu duygumuz da âcizdir. ona yakışır, onunla mütenasip, yer yüzünde ne var ki?, Acaba, Atayı, gökler, bunun için mi kemdi âlemlerine çektiler?, — | REŞAD FEYZİ Verdiğin'z sözü unutmayınız (4 üncü sahifeden devam) işlemeğe başladığı zaman an- hyacağız. Benden sonra.. Benden son- ra.. Senelerdenberi, hepimiz, le bir kara n iztira- bimi, bu iki kelime ile gönli müzden uzaklaştırıyorduk. şünmekten korkuyorduk. İş - te onsuz kaldık. Ormuz.. Faket ona bin kere verdiğimiz bir tek namus sö- züyle kakdık: Eserini ve daya- sını korumak ve yükseltmek! Bizler için hayatın bir manası varsa, bu yemini yerine ge - tirmek için yaşamaktır. Bugün ona ağlayıp yanmâk için bir tek kalbiz; yarın onun eserini ve-davasımı müdafaa elmek için tek bir irade gibi kaynaşacağız. Atatürk, gimdiye kadar bil- miyenler, bu milletin seni ne kadar sevdiğini, senden son- Ta, ismin ve eserin üzerine tüt- zerken anlıyacaklar! Aklımızın ve kalbimizin va- zifelenini ayıralım: Ey bütün ağlaşanlar, göz — yaşlarınızı biribirine kattığınız gibi, e- lerinizi biribirine uzatınız. A- tetürk'e yaşarken, vendiğiniz Bözü unutmayınız F. R. ATAY Â il Vç © gün birkaç mat evvel B ne görmüşlüm. Fakat Cemll Birkaç saat icinde fevkalâde Omuzları düşmüştü. Günleri daşmaştı, bakışları büyük ifade ediyordu. Bektör, kasa bir mücdet # alomu doldüran VE ü alan gençlere W mazartarla baktı. Sonra El zin üfulünü gu kısa, fakat le ile ifade eti — Cocuklar, babamımı Kaf Cemil Bilsel, bunu söylek gözlerinin içini doldaran yasPiğ damıyarak, hıçkıra, hiçkira I & İ & & a “ n a n Rektörle beraber gençlik Wiç şüphesiz, Alatürkün Tümü ile, her 'Türk gibi, ben ÖL fecasdir. ve acı duymuştum. ana kadar ağlamamış, ağlıyı Hüyük zcr bülün benliğime Galş, Göz pınarlarımı kurutmtt Arkadaşlarımın ve bilhasilk ama haçkıra hiçkira ağlan de gözlerimi nemlenilirdi. Üzüm urun, yana yana ağlstİ, kırıklarımız, yükselen Koca salatin çınlalıyordu. v v v aŞ O gün Ebedi Şefimizin ni valove son İhtiram - vazifesini. SIrası mekleplilerde idi. Sarayti mermer merdivenlerini ci pimizin kalpleri de büyük d Ayaklarımızın parmakları / sarık, salona girdik. Atafül Yafla, kıymelli bir sanduka Sandukanm üzerine Tüküü mukaddes bayrafı örtülmüşt meş'ale katafallım butundu. dınlatıyordu. Yüksek ünifor Baylar son Ibtiram vazifeteriti Büyük ölünün yanından onu tunçlan bir heykel göbi görür gibi oldum. Mucizeler Türkü istiklâline kavuşturan: zalere ulaştıran, büyük kahraif adam; açık alnını yükselterek sözlerini gençliğe tekrar «Ey Türk zencilği, Türk istiklâlini ve Cumhun Muhtaç olduğun kudret daki asil kanda mevcultur.4 © gün Ebedi Şefimizin asif Ankaraya naklediliyordu. A tanbuldan gidiyordu. Sarayburnunda, karşı xabi ik Adamın, Ölmez Şefi mazesini aldıklan sonra ağır Yavuru birkaç ecnebi zırlilit ediyordu. Bando hazin cenasf Sarapburnunda, karşı nizde sandallar tçinde, m lanan kadın erkek, zenc ııııı*' ce insan; birdenbire boşalağı berek gibi, bağıra bağıra, haskü ci ağlşirdi eakömürü B O zamana kadar Atatürküf ae düm.. Ağladım, ağladım.. Alatürk ile yalnız biz dünya öğünüyordu. Onu yı Kü, bütün cihan seviyor, takdir ediyardu. Ve Atatürkil dindan yalnız bir dağu, DÜNÜ Ebedi Şefimiz Atatürk. TÜf Ç liğine güveniyordu. Bunun ” büriyeli ona emanet etti. vımıuoııını/ manetini, ilelebet müdafaa faza edeceğine, dalma onun da, onüm izlerinde verdi, and içti. Atatürk arir rühkim mi Başımazda senin en büyük kir, ideal ve silâh met İnönü bulunuyor. Biz onunla beraber, yenit terdiğin — marlu her gün biraz daha (l daha yükseleceğiz..

Bu sayıdan diğer sayfalar: