16 Nisan 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

16 Nisan 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KA LA ı AF Ğ K kR S ai G E gEM GA SA GA LA et GA L L DA L HOU kıt'ayında mubarebe ©- Uzak Şark meseleleri a: 'a irak kalmaktadır. Lâ Rusya ile japonya a- baber verilen yeni vücude gelmesi dün Urak Şark mesele- n bahse sevkedecektir. İlariciye Nazırının — Av- hati kaç haftadır türlâ fğradıktan sonra şimdi 'T ki bu diplomat Mosko- fökyoya dönerken bir Sov- on biteraflık muahedesi- €tmiş eluyor, liğe karşı diye Alman- 'üya arasında 937 de ak- Malüm misakın hakika- '& Rusya devleti aleybin- P olduğu o zamanlar mişti. Bunun daha ileri Giliz imparatorluğu İttilak demek oldu- *denler de görüldü. Ne fün bugün Sovyet Rusya t anlaşması ile sene- iki taraf arasında mev- Shidin artık zail olacağı Rikbinler nıd'ı:.-ıb #yak basan japenlar çt Kora ile, ne de kendi tirmiş olduğu Mançuko esis etmekle iktifa ede- u. Bu nüfuzu İ Çine kadar götür- b ların birinci gayesidir. s"nı - Japon davası y eildir. japonyaya karşı ayrıldığı için Sovyet ,Uzak Şarkta askeri ve in bir mevki temin ot mektedir. beraher Sovyet Rusya- Yaya karşı bir harbe ka- Sağı kestirilemiyordu. Ni- İ gösterdi ki arada Kerginlik olursa olsun ye- " harbi y lardır. Her İki tas #mati nihayet — şu Rusya ile japonya ara- Münasebatı uzun zaman- fakip etmiş ve tahminle- Sok isabet göstermiş olan Geğilse bile yine nisbeten Aydınlatacak mahiyette- alıların yazdıkları her Kibi Uzak Şarkta Sov- kadar küvveti oldu- kestiremiyen bı:; n muharrirler Ma'Saplara islinat ederek Kdi İT fikir vermeğe ça- - g_“—ı Şarkta Sovyet- n Kişilik bir kuvveti büyük Msedilmektedir. Bu- lrseğinç MA da Amur neh- Yerleştirilmiş de- biz v""'_ Mmotürlü vesait- ç Siresi son senelerde talti ir. Bunun — gibi de ileri götürülmek- eh İllmey STAĞI 600 tayyareden sömledir Ki bunların 100 len. 'mbardıman tayya- göörekkep imiş. Hulü- muharrirlerin Uzak aki s.'cvyıl SEHİ ROMAN: 114 en de Seveceksin! Yazan ; ETEM Z0 , KA Mtu h |iz'şn Askeri Tıbbiyede S S HALK e G Eter bu sözler doğru ve | dün Kend mazsa ev sa- Ülir, yağ'un da beni dinleme- ? gelir. bana ayalaız bugüne kadar ce- olması beni tered. h mhakemem- Revkediyor, İ:nîm ;'"_ Diyorum. Bilmem m l:ıln'— K "':lheıt_h" Halil Necip çok Ü ge yamlıyor eti İNi taşıran bir ruh ha. | aksama çi dedir, Mektabamu ( Diatsa ŞÖT taşğ Müsbet ve menfi his- | "Per 'k",','." h DOAım, ne düşündüğü- | v Mok bunal Ü vlltireceğini —umuyar. | &1 SAt GECE ü tün günü sessiz ve ce- başgitmesi üzerimde tered. | — Bu gece Salih nöbelte Sitıyor. Niçin böyle yap- de yapayalaızımı. BU bir türlü maşkele yap- | Evde yi için yazı yanı tdemiyarum, m:" i'::-ı:: Uyuyama N i yrum. , u: andaşniYOrA — mesele yok. “Çay vakti Naciy'e """,,n.cıı m da düşünüyorum: Neredesin ayol. Kaç Ü, ÖL D | bza ae Z kuvvetleri öyle küçük görülebi- değildir. Ayni zamanda Sovyetler kendi deniz kuvvetlerini arttırmak — ve >ehilterinde müdafaayı temin et- mek işlerini de ileriye götürüyor- lar. japonyaaın buna mukabil de- niz kuvveti münakaşa edilir gibi değildir. Dünyada üçüncü — bit bahri devlet elan japonyanın do- nanması Uzak Şark sularında is- tediği gibi cevelân edebilmekte- dir. Sovyetlerin karadaki - kuvvet- lerine ilâve edilmek üzere söyle- necek şu da vardır: Sovyel Rus- yaya tâbi sayılan dışarı Moğ tanda 3 fırka piyade ile 12 süvari | livası bulunduğu kaydedilmekte- ir. Bunlar tamamile Sovyel ku- mandanları ve mütehassısları ta- rafından idare olunmaktladır. Avrupa harbi başlamadan evvel Uzak Şark işlerinden ve oradaki Sovyet kuvvetlerinden en ziyade ehemmiyetle bahseden Alman as- keri mecmmaları oluyordu. Alman askeri muharrirleri bazı rakam- lar da ileri sürerlerdi. Uzak Şark işlerine karşı Almanların bu alâ- kası tabif eksilmemiştir. Geçen u- | mumi harplen sovra oranın da waziyetinden istifade ile bilhassa Çine kadar giderek fanliyette bu- Tanan Almanlardan ne kadar çok bahsedidiği de hatırlaradır. Hu- lâsa en yeni olarak Sovyet Rusya ile japonya arasında aktedilen şu şon anlaşma ile Uzak Şarkta Sov- yetlerin ve japonların nüfuz sa- haları münasebetlerine bundan sonrası için yeni bir renk verilmiş oluyor. yapılan Tören Askeri Tıbbiye Dişçi ve Eczacı Okullarımızı bu yıl muvaffaki - | yetle bitiren gençlere dün diplo- Mmaları merasimle verilmiştir. Ev- velâ Okulun dahiliye müdürü Al- bay doktor Edip Opan bir nutuk söylemiş ve mütcakiben yeni me- zunlar namına bir genç buna ce- yap vermiştir. Bilâhare de mezun- lar and içmişlerdir. eee İş Ve İşçi Arıyanlar, gikâyetler, ler ve Genç bir kız iş arıyor yaşında, örlümektep - ikindi O a Tni bir genç kızım. A- vaziyetim dolayısiyle calışıp ba- tikballmi kendim yapmak ';:î::ı;w olduğumdan — hurust Gesseselerde, yazıhanelerde herhan” Di bir iş arıyorum. Bana şelkat eilal ve Siacak olan mühterem İş sahiplerinin 2A0 lgraf Gözelesi Halk Sütunu (N- D.) rumununa müracantlarını rica rizi. Geten Mektuplar D. N: Kasımpaşadan Bir | wvardır. Lütfen aldırma- Bayan mektubunuz | yahat, mahalle halkının ça- | ralarda, birer küçi | y içinde bulunan helâlar, â- | nız mercudur. — Bayan — Şüle: ONUŞMA ıığîwl adresinize gönderilmiş- tit ! ZET BENİCE KEzE| Cami avluları Bir takım cami avlularının çirkin manzarası, alâkadarla- rın da nazarı dikkatini çek- miştir. Maalesef, İstanbulda | ekseri camilerin avluları, bu- lundukları semilere — göre, muhtelif şekilde kullanılır: Pazar ve çarşı yerlerine ya- kın olan cami avluları birer pazar yeri olmuş, işporta ile dolmuştar. Mahalle araların: daki cami avluları ise, mahal- le anın oyuncak yeri, | maştr asma yeridir. | Yazıldığına göre, cami av- luları, bugünkü hal ve man- zaralarından çıkarılacak, bu- ik ve temiz bahçe veya park vücude ge- | tirilecektir. Bu takdirde, ca- | milerin avluları hem güzel- leşecek, hem de, bir ibadet- hane olan camilere lâzım ge- | len saygı hissi gösterilmiş ©- | lacaktır. Bizim fazla olarak bir te- mennimiz daha vardır: Şeh- rin bazı kalabalık semtlerin- deki büyük camilerin avlula- deta, birer umumi helâ halin- de kullanılıyor. Eğer, bu ci- varlarda, umumi helâ ihtiya- cı oarsa, Belediye lütfedip bi- rer umumi Helâ inşa ettirme- lidir. BÜRHAN CEVAT | Karadeniz Boğazın- | daki Linyit Madeni Karâdeniz Boğazı yakınlarında bu- hunan ve Harbi Umümlde geniş mik- yazta istifade temin edilen deninin şehrimiz Tram' Bir ananın çocuğunu emzirmesi kendi sıhhali - bakımından da lü- zumit ve faydalıdır. SÜt, annenin memelecini geşirdir, sertleşlirir ve memelerde bir iluhap büsüle gel- mesi gibi, kabiliyet peyda olur. E- iler memelerdeki süt kolaylıkla ve bir çocuğa emzirmex suvetiyle ve- yahut süt çekca bir giçe ile alın- Mmazss, bu sütü hazıl eden bezlerde iltihap yeda olur ve istırap veren bir çıban da çıkarır. Çocuk doğduktan sonra anasın- dan aldığı süte 1Ağız Colostram> der ler ki, bu sütün anaya da, ço- cuğa da faydası vardır, Çünkü ço- cuk emdiği —halde def'i tabilsine hizmet edeceği / gibi, memeden çıkmış ebnek hasebiyle, memede husul bulması melhuz itihabın ö- nüne geçer. Bir annenin — çocuğunu — bizzat emzirmesinin başlıca — faydaların- dan biri de, çocuğu mütemadi- yen dikkati allında — bulundür- Masıdır. Sütnineler ise ana ka- dar bu dikiati gösteremezler, Sonra sütalneler sütlerinin bozulup bo- na o kadar ehemmiyet Malbuki snne kendi ço cağunün birieik gidası olan sü- tünün bozulmamasına ve çocuğu- Hun tyi beslenmesi için icap eden her türlü perhize riayet etmekteri çekinmezler. cxle desi içinde karşıladım. | O da buna serzenişte bulundu: — Ya sen.. ya ven?i. — Beni hiç sorma., Diyerek onu oturttum ve. sor. dun: — Ne var, ne yok ?. Gülerek, manalı manalı: — Havadisler seni Dedi, sardu: — Ayol neler olmuş neler de benini hiç haberim yok. Uğrayıp da iki kelime ile bile olsun kula- gamı olup bitenleri fıslamadın?. Bu sözleri ile Naciye bana bir- çok şeyler bildiğini ihsas ediyor- du. Fukat, ben de işin kurnazlığına kaçıyor; herşeyi ona söylememek için bilmemezlikten geliyor, gü- der, şakalaşır gibiz — Yok canım?, Ne varmış?i. Neymiş onlar?, iyerek bilmemezliğimi söster- çalışıyordum. Fakat, 0: — Ayol, Halil Necip intihar et- büyük ey Vö miş?. Dedi ve.. ilâve ettir MAHKEMELERDE : Kişi refikinden azar; yavaş yavaş,azar azar “25 lirayla çocuğumu kurtardımsa ne âlâ... Olmazsa, bir kaç | 25 lira daha feda edeceğim!,, | Yazan: HBÜSEYİN BEHÇETZİ—— Tabiatin, hılkatin ne garip cib veleri vardır. Ne dağlara fare, ne fareler dağ doğü Bizim da- ur! vamızad da davacı ulak telek bir baba ile iri yarı bir oğul.. Dava | edilen de iri y bir ba ve hâ* fek oğludur. Davacılardan ufak tefek baba anlı akşam geç vakit, vazi* feden dö: soyunmuş dökün* müş, entaririmi giymiş, yemeği bekliyardum. Kapının — önünde bir kıyamet koptu. Allah muha - | faza etsin, yangın olur, yıkıntı 0 lur, çöküntü olur... «Yâ Hâfız» çekerek — sedirden fırladım. Merdivenleri üçer be- ger inip kapıya v Çıp dışarıya baktım. Bir kalaba lik toplanmış.. Ara yerdek biri feryat ediyor. Kulak verdim. Ses bizim oğlanın sesi: — Babacım, babacım, babacım! diye bağırıyor. — Eyvah! dedim. Bizim oğlanı yyolun ortasında otamobil çiğnedi. Otomobil geçip gitti. Çocuk can çekisiyor. Kendimden — geçtim.. Takkem tepemden düştü.. Ter * lklerim ayağımdan fırladı. Yalın ayak, baş: kabak, entarı ile koş- | tum.. Kalabalığı yardım. Kala - balığın — ortasında ne göreyim? Komşumuz Süleyman Efendi, ya- ni bu efendi, bizim çocuğu yere yatırmış. Habire tokatlıyor.. Yer- isin, vemez misin? Evlât bu.. erinden köpmüş. Da- yanılır mı? Atıldım.. — Süleyman efendi; ne yapı - | yorsun? Sen aklını mi kaçırdın? Dedim. Süleyman efendinin yözü kızmış.. Ağzı köpürmüş.. Duymadı bile. Tokatlamağa devam ediyor. Dayanamadım artık.. - Kolundan tutup çektim.. — Koskoca- vüci Bep hastalıklı, zayıf adam.. Ye- rinden bile oynatamadım. Bir da- ha tartakladım. Dönüp iki tokat da bana aşketmez mi? Ben düşüp bayılrvermişim. Hekimler, ecza - cılar, lokman ruhları, güç halle | kendime getirdiler, Kırk senedir ben o mahalledeyim.. Beş vaşı da oraya geldim.. Bu yaşa gel - dim. Ne kimseyle kötü kişi ol dum. Ne kimse bana bir fiske vurdu... Süleyman Efendi de, be- nim elimde büyüdü sayılır. Doğ- rusu çok dokundu bana bu.. Pek gücüme gitti Süleymanın yaptığı, ani, şimdi davacısınız., Ce- asını istiyorsunuz? — Evet.. Kırk yıllık — bukuku ayak altına alan komşu, elbette cezalan malı... İkinci davacı söze geçti. Birinci davacını noğlu... — Süleyman amcanın oğlu Cev- det, benim mektep — arkadaşım.. Dün aksam beraber mahallede ge- zerken Süleyman amcam karşı - — Yüzde yüz bir ölümden kur- tulmuş!, İnsan ne kadar suçsuz ve.. ma- sum olursa olsun kendisini alâka- dar eden, fakat, berkesten sakla- dığı bir hâdise olunca birdenbire boculıyor ve.. şaşırıyor. — Ne vakit Kim söyledi?. Nereden öğrendin?. Diyerek şaşkın şaşkın bazı şey- ler sördüm ve gayri ihtiyari onun | verdiği haber karşısında sendele- diğimi ona anlattım. Canım kardeşim ne vardı sanki bunu benden saklıyacak?, Diye Naciye devam etti: — Bu çaruğun deli olduğuna i- nandığım kadar senin mukaveme- | tine de hayret içideyim. Bakıyotdum ki, arlık benim için işin saklanacak tarafı yok: — Bıruk sen işin felsefesini de, nereden öğrendin bana, onu an- lat., Dedim. Gülereli — Çok mu merak ediyorsun?. Dedi. ye sebep olan onun ufak te- | rdım, Kapıyı &* mıza çıktı,. Cevdetin kulağından yakaladı. — Kerata, dedi.. Senin ne işin | var gecenin bu vaktinde sokak - Jarda? | — Bik tokat vurdu. Cevdet korkta. Blinden kurtulup kaçtı. Bu sefer bana döndü.. — Sen benim oğlumu baştan çıkarıyorsun.. Ahlâkını bozuyor- Bun? dedi. Bir tokat da bana vur- du. — Amca,.'Ne vuruyorsu va ediyorlar.. Ne diyteeksiniz? Maznün anlatmağa başlar — Benim bir tek evladım var. | Şimdiye kadar, tahsiline, terbiyesi- ne, ahlâkına mukayyet oldum; ta- bil yine de olacağım. Geçen seneye kadar, benim istediğim gibi, bir sözümü iki etmi derslerine çalışt ceyle geçli. Her sene göre, sınıfını geçlikçe bir hedi: kdım Saat, Folograf mukinesi, bi- | giklet, futbol topu... Kudretim nis- betinde, hiç bir şeyderi mahrum etmedim. Geçen senedenberi tu- tumu değisti.. Notları kırıldı.. Ak- şamları geç vakitlere kadar 80 - kaklarda kalmağa başladı.. Sinema e tutuldu. Gangeterlik o - | başladı gözünde bir toplu ta- banca buldum. Sigara içtiğini rendim. Baktım ki bizim çocuk fa nasihat ettim. Hayır! Zerrece fark yolz.. Bildiği yoldan şaşmı - yor. Bizim çocuk oön altı yaşında. Rasim Efendinin Nezih, ondan iki | yaş büyük... Duydum ki, onunla | 'a gezip tozuyor.. Bizimkini baş- | tan çıkaran ... | eKişi refikinden azar; yavaş ya- | | vas, azar azar..> derler.. Gidisi kö- | tü gidiş... Bizimki - dinlemiyor.. Birkaç kere de buna,bu Nezihe | söyredim. — Çocuğum.. Sen bunun yaka- sını birak! dedim, O da kâretmedi. Dün gece eve gelirken, arka so- | kakta, köşe başında Nezihle bizim | Cevdete rastladım, Bizimkinin e- linde bir sigara,, Nezihin elinde bir sigara.. Fosur fosur içiyorlar, Yan- larında da, yine bizim mahallenin kızlarından on dört on beş yaşın- da iki tanesi... Onlara doğru vü- | rüdüm. Beni görünce, bunlar el- lerindeki sigaraları yere atıp ez- | diler. Kızlar karanlık sokağa sa- pıp kaçtılar. Cevdati kulağından yakaladım.. Bir tokat vurdum. O | elimden kurtulup kaçtı, Nezihe: — Oğlum. .Sana kaç kere söy- | Jemedim mi? Bizim çocuğu böyle | (Devamı 6 mcı sayfoda) Masası — Tabii çok!. — Kimin söylediğini tahmin e- dersin?, — Herhalde Halil Necip söyle- miştir.. Güldü — Mayır., — Ondan başka biri olamaz. Dedim. © gülmesinde diyor: — Bil bakalım, bil bakalım?!. Diyerek beni merak ve teces- süse sevkediyordu. — Öyle ise onnn ev sahibi söyle- | miştir.. Bedim. Bu cevabıma da güldü: — O da değil!. Merak ve heyecandan sinirleni- yordum: — Söyle öyle ise kim?, Dedim ve,. ısrar ettim: — Bana kosdin mi var?, Gayet elddi bir poz takınarak: — Doktor söyledi.. Dedi, devam etti | — Hödise onun çok dikkatini | | çekmi | | kalmıştır. | görmüştür. Şebinkarahisarda da Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. bilde Daver, <Atlantik barbinde| İrlandanın islmli bugün-| Kü başmakalesinde ezcümle: #Amerika, Groenlmdda üzler tesia etüği gibi, serbest İrlanda kıyılarında| da ya kendişinin, ya İngilterenin hava ve deniz üsleri kurması Mizurdır. İm-| yütere, Amerikanın da. yardımile - İz-| landanın — kendiliğnide, cephesine iltihakımı beklı demakrasiler lemektedir. İm-| gilterenin ablukası, İrlandanın da abe lukası demek olduğu ve asıl tehlike de Almanlar taratından geldiği için, İr- kü, Amerikada pel dur? Ve Amerika si takakkuk — etmemiştir.| miüca, İngütere için, bae| ti haiz olan serbest) 4 halletmiye çalışma-| dan ziyade Posta kıymetli Bundan kırk sene evvel Pransız tay- arecisi B Müang Böj n Öbür kıyıya goçtiği ik uarmaş, fakat ü di Tekla Amerikadan Parise gelince, bu | muvaflükiyeti bütün —dünya alkışlada iğin isükbaline daba zi- yadi O zamardan bugüne ka- dar tayyareler Atlar Atlantiğini here gün cayır cayır — geçiyorlar da, arlık u geçişierden kimsenin haberi yok. Su tayyare ile geçmek — şimdi yör ğt zamandanberi ikandan — İngiltereye den başka, meşhür eleri peyda oldu. 'e posta nakliya- mühim vazile görüyorlar, te bir Klpper altı bin ki- ayor. Amerikanda - <By tayyare ile - gönderilen mikteri — gitlikçe arttığı için Panameriken Havayoları Şirketi, fazla posta nakliyatı yapabilmek için, yolcularının konforlarından bazı de- dakârlıklar yapmak — mecburiyetinde Lixbon ile Nevyork aarasında işliyen, dört Klipper tayyareslnedn 830 kilo- duk fazla eşya kaldırılmıştır. Yani bü yarelerden Mepo YAYYA yolcuya son dere- ©e Yâzira olmayan hiç biz şey siklet bi- rakılmamıştır. Meselâ tayyarenin salonuna, döşen- miş olan 20 metre murabbaındaki hn halt kaldır. otuz kilo kazanıl- maştır. Kamaralardaki süslü yorganlar birinden & kilo ka- bir seyabat için, zanılınığtır. 22 yolcuları: | lang 6 küle daha kazlnılmıştır. Klippor tay- yürelerine gümüslü kuş münzarası veren alüminyom tabaka kazılmış, G- lüminyom madeninin o kadar hafifli. Âine rağmen 47 kile kazanılmıştır. Bütün bu «hazf> lerden sonra, At- lantiği: sahilinden — öbür sahiline her Bgeçişte 2000 kiloluk fazla — posta pakletmek mümkün olmuştur. Klipper'lerde seyahat emniyeti git- tikçe arttırılmaktadır. - Bidayette bu dey tayyareler 75 yolcu taşımak için dnda edilmislerdi. Fakat şimdi bu mu- fzzam tayyareler aneak 30 — 38 yolcu taşımaktadır. Geriye kalan bütün boş yerler postaya tahsls olunmaktadır. M A, Uşakta dolu x Uşakla yağmurlardan sonra şiddetli bir don olmuş ve elma, ki- raz ağaçlarının yüzde 25 i zarar tekmil meyva ağaçları soğuktan donmuştur. Sinoba faydalı yağ - murlar yağmaktadır. memnun olmadım. İçimdi — Eyvahhlıh., Demekle beraber hafif bir kor- ku ürpermesi de geçirdim, Naciye ::, bunun farkına varmış olacak | — Neden böyle birden değiştin? | Diyorek sözlerine ekledi: — Doktor çok cıddi adam. Hâdi- seyi merak etmiş olmakla beraber kimseye birşey söylemez, Buna emin olabilirsin!. — Sana ne münasebetle söyledi?| Dedim ve.. aklıma e anda gelen bir suali gayrüihtiyari sordum: — Yoksa doktorla çok mu sami- mileştin?, Onun için mi başkaları- ma söylemiyeceği geyleri — sana söyliyebiliyor.. Çok neş'eli idi. Bana cevap ver- meden katıla katıla güldü ve: — Bıtak sen şimdi bunu, © ayrı bir bahis, Fakat, anlat bana bu Halil Necip işini?, Dedi, Merakım çoğalıyordua: — Ne anlattı sana doktor”, Dedim, “Arkası Vaz) S —SON TELGRAF — 16 Nisan 1Mi — GÜNÜN | TENKİDİ Erkekler için bek- kadın mağazaları Bir toilen, Aznörükcndi ki garabetlere dair, yeni bir hâdiseyi öğrenmiş bulunuye- rum. Amerikada, kadın eşyamı satan bazı büyük mağazalar - da, erkekler için ayrı ve husu- #i bekleme salonları açılmış.. Bu mağazalara, karılarile birlikte alış veriş etmiye ge- len erkekler, müessesenin üst katında hazırlanmış olan bü- | yük bir salona kabul ediliyor ve derhal kendilerine çay, pasta vesaire ikram olunu. yor, kadınlar, işlerini bitirin. ciye kadar orada alıkonulu- yormuş! Acaba, bu yeni buluşun se. bebi nedir?. Düşündüm: Bir kaç sebebi olabilir.. Evvelâ, erkekler, ka- dınların çok uzun - süren alış verişleri esnasında, yanların- da bulunmak istemezler, canları sıkılır. Sonra, kadın- | lar, mağazada gördükleri her malı almak isterler. Eğer, er- kekler yanlarında olursa, ma- H sebepler, bütçe şartları do- layısiyle, mâni olmıya teşeb- büs edebilirler. Erkekler, bo« ğazlarına düşkündür. Kendi- lerine, yukarıdaki kabul sa- lonunda ikram edilecek bir pasta bir çay dolayısiyle, bi- lâhare, önlerine çıkarılacak hesap pusulasındaki yekünu fazla kabarık bulmıyabilir- ler. Hulâsa, bu fikri bulmuş ve tatbika koyulmuş olan mağa- zalar, her cihetçe kârlıdır. Kadınlar da — memnundur. Çünkü, yanlarında kocaları olsa, mütemadiyen fikir söy- liyecek, müdahale edecektir. Mağazanın, erkekler için açtığı hususi salonda yapa- cağı çay, pasta masrafına ge- lince: Bu, ehemmiyetsiz bir şeydir. Tahmin edersiniz ki, müessese sahibi, yukarı sa- londa pasta ve çay için sar- fettiği paranın beş on misli- ni, aşağıda, alış veriş etmek- te olan muhterem bayandan çıkarabilir. Eğer, bu yeni usul team- müm eder, Amerikadan Av- rupaya ve nihayet bize kadar gelirse, vaziyet ne olur?. Ben« ce, o vakit, en kârlı iş, bayan- la beraber büyük bir mağaza- ya gitmemektir. Fakat, bizde açık gözler çoktur. İster misiniz, bayanı, alış veris etmek üzere mağa- zaya soksun, kendisi de bu esnada yukarıda güzelce kar- nını doyursun, sonra, pazar- hık uymadığından hiç bir şey 'ı::;n almadan çıkıp gitsin- R. SABİT * Bavul ve valiz fiatlarına narl konulması için Fiat Mürakabe Ko misyonunca tetkikler yapılmak- tadır, “Şirketi Hayriye vapurlarının pencereleri batiyle alâkadar olan ve zırf şahsr için bülün yolcuları rahataız eden bu şekil hareketler diğer yolcula- rin — hastalanmasına — sebep lar, — Bunlara — mey İmamak İçin Hayriyen'n Mmm gelen tecihiri al- masını rlca ederim.. SON TELORAF — Tramvaylar Kibi vapurlarda da camların açıl- ması için müayyen bir sekll ter- Birketi Hayriye- ine Jâzüm gelen teb- sınt rica ederiza

Bu sayıdan diğer sayfalar: