16 Nisan 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

16 Nisan 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Evlenme Yazan şartları ZİYA VEHBİ — Nereye? T ğiradar, pazar oldğu hakde. -— Salıahun beri çalışıyorum. — Neye? — Pürüzlü hesapları düzeltmi- ye — Öyle ize iflâsa gidiyorsun de- mek. — Aman, şeytan kulağına kur- şun. İyi namuslu bir kâtip bulama | dam. Dört aydır hesaplar birikti. Bu hesapları defterlere geçiriyo- TUm. — Öyle ise iyi, — Sen nereye? — Ben dertleşecek arkadaş arı- şordum. — Yahu bu derilerden de bak- tam, Bu da no derdi. — Evleneceğim. Ya... Evet... Dert bu mudur? Bir dert değil midir ya.. — Öyle amma bunda çok dü - şünmek, kurcalamak demek al - ftından çapan oğlu çıkarmak de - | mektir. — Hakikaten böyle birader. Sıı— dıkça sardı. — Şöyle bir yere otursak da ko- - İ!İ olur. İki arkadaş Harbiye tramvay durağından beraber — yürüyerek 'Taksime doğru yürüdüler. Bir yet- de oturdular. Buzlu limonatalarını içtiler ve tekrar konuşmağa büş- dadılar. Evlenecek olan: — Tamam dört kızın peşinde- yim. — Henüz daha karar vermedin mi? İkisi hakkında verir gibiyim. — Dördüne de ümit verdin mi? — Dördü de gözlerinin içine ba- | kar diye. — O da doğru ya.. — Pe'i şimdi ne yapmak arzu- sundasın. — Ben dostum daha ziyade ba- ma paraca yardım edecek olanı tercih ediyorum. — Bu zamanda güzel bir fikir. — İkisi istediğini temin edabi - Jecek mi? — İkisi de varlıklı. — Ne gibi. — Babaları zengin, — Yahu babasının zenginliği para etmez. — Etmezse ben de vaz geçerim. Hiç olmazsa apartıman kirası kız tarafından verilecek.. — Âlâ. — Baş şartım bu.. Birisi esmer, ince, narin. Birisi sarışın, dolgun- ca, şık, İkisi de benim gibi Avrupa ya gitmiş. Usul, âdet bilir. Yal - nız, annem babam sarışından hoş- lanmıyor, İstemiyor. — Sen de esmeri al. Badem ile beslersin. — Gözüm sarışında, — © halde geçinecek sensin. Annene, babana bir şey düşmi — Bu işte onların da gönülleri olarak muvaffak olmak arzusunda- yım, — Sık dişini. Al avukatlığını ele.. Aç çeneni söyle, söyle niha- yet kandır. — Eski kafa oldukları için kan- dıramıyacağım gibi. — Demek Nuh der, Peygamber demezlerden.. — ” — Biraz öyle. — Orasımı sen bilirsin amma, ge- çinecek sensin. — Ben de doğrusu bu fikinde- yim. — Hiç birisine müracatta bulun- dün mu? — Bulundum. Sarışın kızın ba- basını yakından tanıyan bir avu- kat arkadaşım var. Gönderdim. — Nasıl iyi kabul otmiş mi? — İyi karşılamış. Yalnız bir kah- ve bile arkadaşa ikram etmemiş. — Cimriliğin birinci numarası. — Acaba. — İnsan misafire bir kahve de vermez mi? — Vermesi lâzım. Ben bu hu - sustaki heyecanlardan akhna gel- memiştir diyorum. — Kızı alacak o değil yavrum. Heyecan az çok kızı istiyende bu- kunur. Sonra ne olmuş. — Arkadaş beni tamtmıya baş - lamış. Şurada oturur, şu işle meş- Bgul. Avrupaya gitti, diyince o da: — Kızım da Avrupada tahsilini yaptı. Demiş. — Yani.. — Yani biz ne dersek, © biz de buyuz diyor.. Arkadaş açmış ağ- zını yummuş gözünü bu. suretle kızı istemiş. Babası not almış. — Netice.. — Netlice: Kız yemek yapma - mak, kahve pişirmemek, istediği zaman sinemaya gitmek, çaylardan uzaklaşmamak, ben olmadığım za- man balolara kuzinile beraber gi- debilmek şartlle bu İzdivacı ka- bul edeceğin! bildirdi. — Sen ne dedin? — Pekâlâ, benden paso.. Allan hayırlı kısmet versin, dedim, Kahve telvesinden| yağ çıkarılıyor Harp başlamazdan evvel, Berlinde kurulan bir fabrikada kahve telvesin- den yağ çıkarılıyormuş. Söylendiğine göre, İsviçredede bu usulün tatbikine başlanmış. İsviçrede Bal gehrinde kahve tel- veleri toplanmaktadır. -Bütün afleler 've hattâ ordu mensupları telveleri at- mamakta, bunları topliyarak, haftada bir gelen fabrikanın memurlarına tes- lim etmektedirler. Bu süretle sınat işlerde kullanılacak yağ çıkarılması Ümit eldimekte imiş. Kahvede yağ miktarı yüzde on beş tahmin edilmektedir. Pakat şimdi te- miz kâahve yerine, mahlüt kâhve sar- tedildiği için yüzde ona — düşmüştür. Bununla beraber, kâr masrafı koruya- caktır. Dr. Feyzi Ahmet Onaran CİLDİYE VE ZÜRREVİYE MÜTEMASSISI (Bablli) Ankara caddesi Cağal- oğlu Yokuyu Küşe başında No 43 —— TÜRK Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 38 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL ORDULARI Süleyman bey Trakyayı fethedecekti Aşıkpaşazade tarihi bu hisar- dan bahsederken diyor ki: «Kokürhisarının tokfuruna Ka- Jakonya derlerdi, Hayli bahadır kâtir idi, Türkkim Rumelind geç- fi, ol at arkasından inmedi.. Murad Bey hisarı aldı. İstanbul ile Edirne arasında (Çorlu) üzeri- ne yürüdü. Burasını ancak fazla telefat vererek almıya muvaffak oldu. Hisarı ol suretle yıktırdı ki surlarından eser bile kalmadı. Çorlunun yıklnlı;lq tular, hepsi de şehirlerini bırakıp kaçtılar. Murad Bey Bergosu işgal etti, u parlak zaferlerden sonra Ana- doluya döndü. O esnada Orhan Bey Bursada idi. Bu sefer Murad Beğin fütuhat na Süleyman Bey devam etti. Sü- leyman Bey Trakyayı kâmilen fethe azmetmişti, Hattâ, bu azmini maiyetindeki gazilere de telkin için çu sözleri söyledi: yumurta yiyelim ğ sarısı | neyse, fakat akı uzun müddet açıkla der isem, imdi beni bu v - Yıllışln size vııılyıı ederim lünyad Bol ve taze Yumurtanın bol ve ucuz - zamanın- dayız. Bol ve taze yumurla yemeliyiz. ortada aranacak ilk şart ta- 4 Cayrı ayıı kaba kırmalı ki, bu suretle kazaen ba- yet bir yumurtanın içine karışması- 'zan önüne geçilmiş olur. Bu mevı bayat yumurta bulunması varit değil- se de, yine ne olur ne olmaz, Teze yumurtanın kabuğu temiz ve âdeta şeffaf durur. Bayatladıkça do- muklaşır, rengi sararır, kirlenir. Teze yumurtanın taze olup olmadı- (B suyun içine atımakla da belli elur. Tazeler dibine çöker, daha az tazeleri musllâkta kalır, bayatları suyun üstü- ne çıkar. Bolluk ve ucuzluk mevsimi geçince, Ahtiyat konserve yumurta bulundur- mak, bizde pek o kadar âdet almamış ise de, bu dü fema değildir. # Yumurtaları uzun müddet muhafa- za etmek için bir çok usüller verdir. Yumurtaları eritilmiş muma batırıp bir kâğıda sarmak suretiyle muhafaza edeblliriz. Yahut madeni bir kaba kül, talaş | doldurulur. “Yumurtalar içine konur. Kapağı sıkıca kapatılır. Rütubetsiz bir yerde sgaklanır. Bunun için boş gaz te- mekeler) kullarılabilir. Bir başka usul de yumurtaları kay- 'nâr suya daldırıp bir dakika sonra Çı- karmatır. Bu suretle yumuzdnın dış al- bümin tabaası hafif pişer ve yumurla daha çok dayanır. Diğer bir usul de kireçli suda muba- fazadır. On litre suya iki yumurta bü- Yüklüğünde sönmemiş kireç koymalı. Bu suyu evvelâ karıştırdıktan — sanra, #ekiz gün kendi haline terketmeli ve | ber gün bir defa karıştırmalıdır. En | son gün artık dokunmamalıdır. Temiz kâselere ve kaplara istif edilecek yü- murtaların üzerine'bu sudan dökmeli 've suyun dibindeki tortunun da btra- ber gelmemesine —son derece dikkat etmelidir. Lâzım oldukça bu yumurtalardan temiz bir tahta kaşıkla alınır, Bir kere gıkarılan yumurtahiğ tekrar bu. ki- Teçli sıya - Konması calz değildir. Su, yumurtaları tamamen geviye de olmalıdır. B Diğer bir utul daha vardır: On, on İki taze yumurta için bir tutam tuz, bir tutam asidborik kırılan yumurtalarla berabor karıştırılarak, bunu içi sırlı tepsiye veya kayık tabağa dükmeli, güneşli bir yerde kurutmalı. Tepsinin veya tabağın içinde niha- 'yet bir kabuk şeklinde kalacak — yu- Murla - torturünü — biçakla kazıyarak, ftahla havan eli lle ermeli, Temiz ku- ı veya kavanozlara alarak ağzını sı- | kıca bağlama'ı. Kışın arzu — edildiği — zaman, #ütle karıştırarak ömlet vesaire gibi yumurta yemekleri yapılır ve tazesin- den hiç fark: olmaz. Bir nokta daha: Yumurtanın kalmışsa, dökmeli, yememelidir. Çün- kü zehirden farkı kalrcaz. 18 Nisem Cuma günü skşamı TURAN Tiyatrosunda YAVRUNUN GECESİ Bes Kraliçesi HAMİYET YÜCESES ve S Ban'atkâr N A Yalmız en büyük filmleri sayın İs İstanbulun en ÇEMBERLİTAŞ Amansız rakibi GLORİA JBAN'ın LÜTFEN DİKKAT: 2-KURD Amerikadaki büyük sergüzeştleri. 3. Eılihmr “ Havadisleri KURT AĞZINDA KUZU Varyete — Sole sinemasında Yarın matinelerden itibaren - senenin 2 büyük filmi birden 1-AÇILMAMIŞ KONCA İstabul halkının mahbubu.. DEANNA DURBİN'in büyük şaheseri Bu film basene Beyoğlunda en büyük mu- vaffakiyet kazanan mevsimin en güzel fil- müi olduğunu bildirmeyi bir herçtelâkki ederiz. Artistler: WARREN WİLLEAM — İDA LUPİNA Büyük maceraperest Balkanlı milyoner Spiro ve arkadaşlarının Baştanbaşa heyecan ve dehşet Çeze PARAMUNT. (TÜRKÇE) İ ge AAA 'a AZ arkadaşlı şirz Komedi 3 perdeğ - Düctto ve saire müzmamdi. tanbul halkına takdim eden büyük sineması Telefon 22510 seyredenleri teshir edecek en UN iZi Bugün Bütün dünyaca meşhur Milyonlarca insanı teshir etmiş Aşkın en ilâhi Destanını yaşatan BEREE Türkçe Sözlü Ayrıca: Sinema dünyasınm en şuh ve en güzeli ALİCE FAY'ın İKİ ATEŞ ARASINDA... BAŞLADI Bugünden itibaren MAKSiM Salenu ile alâkamı kestim. İstanbulda birkaç könser ver- dikten sonra Anadolu sey: batine çıkacağımı sayın leyicilerime arzederim, SAFİYE | ALKAZAR SİNEMASINDA BUGÜN matine lerden itibaren: Vuku bulan umumi arzu üzerine büyük fedakârlıklar proğramı Örümcek Adam Fhemmiyetle nazarı dikkate : Senenin en büyük m valfakiyeti iyelle | defnedesiz, ve eğer size kâfir ga- lebe idâp üzerinuza gelürse zinhar | sakın Kâfirden yüz döndür- l miyesiz. Allaha tevekkül idüp du- Tasız. Hak Tealânın hikmetin gö- x ğ © sırada Süleyman Beyin mal- yetinde ğaza edenler, Haciil Bey- İler, Ece Beyler, Rum dönmesi Bvrancs Beylerdi. Hattâ, Konorhisarı taraflarını Ece Beye tımar vermişler, o ha- | valiye Eceovası demişlerdi. | Keza Gazi Fazıl Beyin de bü vilâyette tımarı vardı. Hattâ Fazıl Bey de, Ece Bey de öldükleri za- man, bu vilâyete gömülmüşlerdi. Süleyman Bey, Konorhisarını Gazi Evranos Beye verdi ' Kendi de arasıra akınlar yapar, | Geliboluya döner gelirdi. | Süleyman Bey, Trakyaya geç- | tikten sonra, hiçbir rahat görmedi Bergos (Pirges) un Murad Bey | tarafından fethini müteakip © da rine yürl Si (Hepsi bir. aııı ||ııını 15 Devre - 31 Kısım | Hepsi birden | Büyük, küçük herkesin bu büyük filmi görmelerini temin etmek * ve izdiham ve inzıbatı önlemek maksadile Seans matineleri: 2- 5 ve 8,30 dadır. :KIVIRCIK PAŞA Yalnız TAKSİM sinemasında gösterilmektedir İkinci kısım — İTUNAYA DAĞRU — Artık Osmanlı Türkleri Trakya- da yerleşmişlerdi. Anadoludan &- | kın akın Trakyaya Türkler geli- | yordu. Trakyadan sonra, Bizan- sın Rumelinde en mühim merkez- lerinden biri olan Edirne üzerine yürümeğe başlamışlardı. Müverrih Lobo şöyle yazıyor: Süleyman Edirneyi kuşattı, şe- bir uzun müddet karşı koydu. Sü- leyman, Edirneyi de aldıktan son- ra, imparatorluğun bütün malikâ- nesini almayı düşünmüştü. Artık zaferden zafere koşuyordu. Niha- yet ölüm, onu zafer yıldızları ü- zerinde yakaladı.» (1) Filhakika, av ederken okla bir eanavar vurdular, bu canavar n ayağı bir deliğe geçti. At düştü. Süleyman Paşa bile () Birzansın sukutu tarihi Dillerde dolaşan Asrın nefis harikası: BU KADIN BENİMDİR Türkçe sözlü HEDY LAMAR n şa'şaalı şaheseri Bugün matinclerden itibaren Alemdar (mızir le Başladı. Proğruma ilâve olarak SALTANAT Kurbanları Broğlu Üçüncü Sulh Hukuk Hü- üğinden: Ali Viktorya ve Avadiya açılan izalei güyu davasının mubake- mesinde: Dava edilenlerden Avadiyaya — da- vanın hüküm safhafına gekdiğinden bahisle gıyap kararının — tebliğine ve gıyap — kararının da ilânen tebliğine karar verilmiş ve muhakeme 2/5/641 Cuma günü saat 9,90 a — müsadif bu- dunduğandan mahkemeye gelmesi ve- ya kanun! bir vekil dahi göcdermesi Zelmediği veya bir veki dahi gönder- irde gıyabında muhake- n olunur. 'E. 942/1116 | düştü. Ol arada şehit oldu. (H, 758). (2). Lütfi paşa tarihi de Süleyman Beyin vefatın: şöyle tasvir edi- yor: «Süleyman Paşa ata binip ol yerleri seyrederken atı ayağı bir delüğe geçüp atile tekerlenip ol arada şehir oldu. (Lütfi paşa tari- hi) Sahife 25. Müverrih Grigoras da şu müta- ieada bulünüyor! — «Halil Beyin tahlisi ile meşgul iken Orhan Beyin saltanat vürisi ve devletinin idaresine memur ©- lan büyük oğlunun vefatı vuku- bulmuştu. (H. 758), / Süleyman Beyin vefatı Rumlar i k bir fırsat oldu. Derhal gemilerle Gelibolu taraflarına hü- cum ettiler. Türkler, bunun üzerine Süley- man Beyin tabutunu bir duvar al- tına gömdüler ve üzerine taş yığ- dilar, belirsiz bir hale getirdiler ve kâfir bulup birşey yapmasın diye gizlediler, sühe aa y Tefrika Aman ağam, biz bu 155 yerde ne yiyip ne içece — Ne var dışarıda ki çıkacağız!. — Çıkın diyorum sizet, laye çıkıyormuşuz. canım, nedir sebebi?, — Çıkın diyoram, yoksa iş fe- naya varır, ellerinizi, kollarınızı bağlatır, zorla çıkartırım ha gi Bu sert ve son emir üzerine ön- de Mustafa ve yanlarında ikişer avker olmak Üzere hepsi de hirer birer çıktılar ve çavuş hemen kar. pılarna dikildi — Gece yarısı zilsurna sarhoş olarak denizin ortasında acı — ve korkunç nâüralar atmak suretile her kesi telâşa vermek suçundan dola- yı kaptanaşanın emrile sizi bura- ya sürgün olarak getirdik. Şimdi- Tik ceza olarak burada üç ay ka- lacaksınız. Sakın burada da ba- ğırıp çağırarak, nâra atarak âle- mi rahatsız etmeğe kalkışmayın, karışmam ha, sonra, daha ağır ce- zalara uğrarsınız. ü bitiren çavuş, malyetile birlikte tersyüzüne dönüp gemi- mitı merdivenlerini tırmamıya baş- layınca berkilerde de hoşafın yağı kesildi. Mustafa çavuşa seslendi: — Aman çavuşum, aman ağam, biz burada, üzerinde in cin olmı- yan bu ıssız yerde ne yeyip İçe- ceğiz?. Çavuşe — Ziftin pekini!, — Aman etme canım ağam, biz buruda açlıktan ölürüz! — Balık tutar, yersii — Aman deme yiğitim, balığı burada ne ile pişireceğiz?. — Güneşte kurutur, öyle yersi- — Ya susuz ne yapacağız?. — Bir kenara genişçe bir çukur kazar, yağmur duasına çıkarsınız! — Aman etme canım, kuzum, bize yazıktır!. Hiç olmazsa şim- dilik zemiden bize beş, n somun- la biraz zeytin, bir iki desti su ve- rint.. — Size zırnık bile veremem! Çavuşla maiyeti güverteye çı- kar çıkmaz, hemen yelkenler a- çıldı ve berikilerin feryatları ara- sında gemi İstanbula doğru yol- landı. Hayırsız adada tutulan bir oruçdan sonra Zavallılar, o gün adayı dört dön« düler, durdular, fakat yiyecek, - çecek mamına birşeycikler bula- madan, ekmeksiz, susuz, açbilâç akşamı ettiler, Aksi gibi o gün hava fazla sıcak olduğu için su- suzluktan öyle yandılar, öyle yan- dılar ki deniz suyunu içecek ha- le geldiler. Akşam, gün batarken, bir yandan açlık ve susuzluğun, bir yandan ne yapacaklarını düşünürlerken, Mustafa ellerini göğe doğru kal- dırdı: — Ey Allahım dedi, büyüksün, ulusun, kuvvet, kudret, merhamet sahibisin, erhamürrâhimsin, rez- zakı âlemsin, bir karıncandan bi- le vazgeçmersin, senden başka sı- ganacak, Iütfunu, inayetini diliye- cek kimyemiz yok; burada, bu 1s- sız yerde aç, bilâç, susuz, perişan kalan biz kullarına da elbette a- Türkler, Süleyman Beyin ce- nazesini sakladıktan sonra Rum- lar üzerine şiddetle mukabelede bulundular ve nıhoıt muvaffak oldular. ' Bd'llqıı- Beyin vefatı Orhan Beyi dlhn’ıhııtl Esesen ken- di de Bursada hasta idi. Oğlunun vefatını işitince çok ağladı. O derecede ki, elem ve ztırap hastalığını büsbütün arttındı. Za- ten ihtiyarlamıştı. Orhan Bey, bu aetırabını zaferle olsun teskin et- mek istedi. Hacıril Beyle Evrance Beyi Di- mitoka üzerine gönderdi. Dimi - toka da Bizansın en mühim mer- kezlerinden biri idi, Dimitoka da 'Rörkler tarafından alındı. Dmitoka muhafızı bu mü- him mevleli muhafara, etmenin e- hemmiyetini amlamıştı. İstihkâm- larını arttırmıştı. Etrafındaki çif- te Buru tamir ettirmişti. cırsın!, merhamet şenden, Tütuf, inayet senden, | hennemden sen kurtar Mustafanın duası ki Kınalıada - açıkl pupayelken küçük bir Haşırsızadaya doğru te olduğu görüldü. li mereden geliyor, n du?. Ba muhakkak Armi lik, Mudanya taraflarıl ya erzak filân götüren bi malıydı, Ah, ne olurd! ları yere biraz yakın ğırarak, işarel verere dat istiyebikelerdi!. meden, geminin Hayı zaladığı, rolasını tam tuğu tamamile anla: Bu gemi, ya doğrud !. Ey uluların Şimdi berikileri bir mıştı. Hiç değilse yalvali bur gemiden biraz yi; kaparabilirlerdi. Gemir yaklaşması, onları sevili bayram sevinci duyan cuklara döndürüyordu. Yaz güneşi Bakırl arasında tamamile sı; maraya tam bir loşluk £ biraz sonra yelkenlinin cak iskele fenerleri y yanan fenerler Hayır&i günlerine dünyanın bir şebrâyini gibi geldi yandıktan on beş, yiri sonra küçük yelkenli il sında ancak iki mil kadi safe kalmıştı. Zavallılari? de en çok tüten su (d kendilerine uzatılacak su, şndi onlara bir hayâl dacaktı, Gemi kendilif bütün yaklaşınca Mustüf — Arkadaşlar dedi, 4 mı kabul etti, bize bu €€ imdat olarak gönderdi, çinden ne çıkacak?, Yamuk Osman cevap — Durbakalım yahu, mmeden paçalarını sı: sin, bu gelen gemi, bi alıp daha berbat bir mesin?. — Ulan, hundan daha olur mu?, — Olur olur be M — Sus be, sus ağzını — Hiç Hayırsızadada zını hayıra açar mi?, — Bırak gevezeliği, bayır var!. b Ötekiler hep birden: — İnşallah, inşallah!. Adaya birkaç yüz hınca yelkenliden biri b — Hecey, Hayırsızadt leri, hazır olum, geldik # İnce Arap korkarak: — Eyvah, bu da nesi' Mustafa: — Korkma ulan y Jaha sığın ,birşeycik ol Ses, daha yakından gürledi: — Heeey, Hırsızada hazır mısmız, geldik ha Zeki Mustafa cevap vE — Hazırız, gelin bakal! ceğiniz varsa, göreci her taraftan bir çok a? tirtti, Türk kumandanları damlar olmakla berabet manda harp hilelerinin | liklerine vâkıf zeki in mele olmak üzere, te etmiş bir çok Türkleri af tile hisara soktular. Birkaç gü sonra, am sında bir döğüş oldu. Bİ girdiler. Ortalıkta X du. Bundan istifade edef ameleleri silâhhaneyi b hafızların: öldürdüler, $e pılarını civarda pusu 'Türk kardeşlerine açti bir anda fetholundu. birçoğu karşı koymak * fakat pek çabuk cezalarıl” der. 'Türkler, Dimitokayı U det muhafaza - ettiler. H#Ayri

Bu sayıdan diğer sayfalar: