20 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

20 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1Fırka genel kurultayı Üyeleri onuruna Ankara ilbayı “Ankara Palas” ta bir çay verdi. Bu çaya Atatürk te şeref verdiler. Resimlerimizde Ulu On- derin refakatinde İsmet İnönü, Abdülbak Renda, Celâl Bayar, Receb Peker törülüyor.) « —— -— — Memurlar Kanununun Maddeleri Değiştiriliyor Kamiütaya yeni bir lâyiha verildi B aA eT we TMÜNİBDİFİmiz Bildiriyor | ,, Memurları yakından alâka- dar eden bir lâyıha bugün Ka- mutaya gelmiştir. Bu lâyıha Kamutayın bu devresinde kanu niyet kesbedecektir. Kanun pro- jesi şudur: 1 — Memurin kanununun 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Taavün sandığına bağlı 1 numaralı cetvelin A ve B serile- rine dahil ve tayinleri merkeze ait bütün memurların sicilleri vekâlet veya dairenin, tayinleri vilâyete ait memurların sicilleri de merkez veya vilâyetlerde bu- lunur, A serisine dahil olan memur- İarin sicillerinin sureti başvekâ- verilir. Bu memurların sicili Vukuatı muntazaman başvekâ « lete bildirilir. Başvekâlette sicil işlerile meş gul olmak üzere umumi bir sicil idaresi teşkil olunur, Ücretle Müstahdem memurların da ma: aşlı memurlar gibi sicilleri tutu hur. Vekâletlerce her sene me - Murların kıdemlerini gösteren tablolar neşrolunur.., , ÂAynı kanunun 25 inci madde- Si de şu şekilde değiştirilmiştir: *Memurlara verilen takdirna- Meler kıdeme ve fili hizmete mü €ssir değildir. Ancak kıdemleri Müsavi olan memurların terfiin- de takdirname hak bahşeder.., Yine bu kanunla memurin ka Nununun 3 üncü maddesi şu şe- kilde değiştirilmiştir: “Her derece ve sınıftaki me- Mur lüzumu sabit olduğu tak - dirde tayindeki üsüle göre men- Sup olduğu vekâlet emrine alı - habilir. Bu takdirde 15 seneden Asağı hizmeti olanlara dörtte ir, yirmi seneden fazla hizmeti lara yarım maaş verilir. Vekâlet emrine almanlardan l"'c_mn müddeti 15 seneden a- İ &! olanlar vekâlet emrine a- Jadıkları tarihten itibaren en 'Wk iki sene zarfında hizmete ayin olunmazlarsa haklarında €kaüt kanununa göre muamele apılır.,, N Memurin kanununun 64 üncü maddesi de tadil edilerek şu şek li almıştır: “Devlet, idarei hususiye veya belediyeler hesabına memleketi mizde tahsil görenlerin tahsil - derini Ditlrdikleii tariliten niha- yet bir sene zarfında müracaat- la tayin edilmeleri şartile orta tahsil görmüş olanlar beş, yük -« sek tahsil görmüş olanlar sekiz sene meslek ve ihtisasları dahi- linde hizmete — mecburdurlar. Devlet, idarei hususiye veya belediyeler hesabıma — cenebi memleketlerinde tahsil görmüş olanlar avdetlerinden itibaren nihayet bir sene zarfında müra- caatla tayin edilmek şartile tah- sil müddetlerinin iki misline ka dar meslek ve ihtisasları dahi- linde hizmete mecburdurlar. Gerek birinci ve gerek ikinci fıkrada mevzuu bahis zevat, mu ayyen müddet hizmet etmedik- çe istifa edemezler. Aksi tak - dirde, devlet, idarei hususiye ve ya belediyelere sarfedilen meba- Hiği faizile beraber ödemeğe mecburdurlar. Fakat bir sene zarfında tayin olunmıyanların — mecburiyetleri sakrıt olur. Bu gibilerden banka, imtiyazlı şirketler veya milli her hangi bir müesseseden iş is- tiyenlerin mecburi hizmetlerini ifa ettikleri veya muayyen müd- det içinde kendilerine vazife ve- rilmemesinden dolayı mükellefi yetlerinin sakıt olduğu — vesika ile isbat etmeleri lâzımdır. Bu şekilde vesika gösteremiyenleri istihdam eden müesseseler taz- minatı üzerine almış addolunur- lar.,, Kamutaya verilen bu lâyıha ile memurin kanununun esaslı maddelerinin kısmı azamı tadil edilmiş bulunmaktadır. Nazilli fabrikası Ankara, 19 (İlusust muhabi- rimiz bildiriyor) — Mayıs için- de yapılması mükarrer Nazilli mensucat fabrikasının temel at- ma resmi haziran 15 e bırakıl - mıştır. . « A İstihlâk Üe € Vergisi Ankara, 19 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Yarın mec - liste konuşulacak istihlâk vergi- si kanununun bütçe encümenin- den çıkan son şekline göre, kah- venin kilosundan 30 kuruş, çay- dan 60, kakao yağı 120, kakao - dan 60, kauççuk ve mamulâtın- dan ham ve temizlenmiş - kilo - sundan 100, çeşitli ayakkabısın- dan 150, ancak bu ıyaqubılır dışardan gelirse, 16, çeşitli lâs- tik ayakkabılardan 50, lâstik bo- ru, elektrik levazımından 20, ta babette kullanılan lâstik mamu- lât müstesna olmak üzere diğer çeşitlerden 46, pencere camı 4, kâat ve mukavva 3, yazı kâatları 5, deri mamulâtından 10 kuruş- tan 30 kuruşa kadar, pamuk ipli- ği mensucatından 24 ü men - sucattan sikleti 150 gramdan fazlalarmdan 15, hazır eşya- dan 55, yün yün ipliği, ha - lattan 35, yün kılr mensucatın - dan metre murabbatı sikleti 200 grama kadar 100, 600 grama ka- dar 45, fazlasından 25, şapka taslaklarının kilosundan 25 (at, keçi ve tiftik kılları müstesna - dır.) Bundan başka gümrük res - minden muafen giren maddeler şunlardır: Kabulü muvakkatle ithal edi- len ve memleketten tekrar çıka- rılan eşya ile halı iplikleri ipti - dai maddesi imali memlekette olan eşyanın kuvvei muharrikesi üzerlerine bağlanmış deriler, ba- lık ağı iplikleri, balık ağları müs tesnadır. Ancak vergiye tâbi maddele - rin burada istihsali imal edenle- le hariçten getirenler ayrıca ie - tihlâk vergisini ödemekle mü- kelleftirler. Muamele vergisine tabi olma l t yan sınai müescelerde ayrıca ver. giden muaftırlar, Vergi eşyanın sikleti üzerinden alınır. Kilonun kesri tam sayılır. İt- halâtta vergiler gümrük resmi ilebirlikte almır. Dahili imalât ve istihsalâtta muamele vergisi kanununa göre vergilenir. Matbuat Kongresi Ankara, 19 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Matbuat kongresi 25 mayıs cumartesi sa at on beşte İç Bakanının bir söy levi ile açılacaktır. Kongrenin 105 üyesi bulunacağı anlaşılmış- tir. Matbuat genel direktörli üğü kongrede görüşülecek işleri tet- kik etmiş, kongre üyelerine da - ğıtmak üzere bazı evrak bastır - mıştır. Bu arada dünya gazete - ciliği ve Türkiyede gazetecilik hakkında bir broşür bastırilmış- tır. Bundan başka üyelere veril - mek üzere sade ve güzel rozet - l:ı_' yaptırılmıştır. Köongre bir ko- misyon secçerek ruznameye da - hil işler üzerinde çalışacaktır. Bu komisyonlar basık odaları, kültür ve meslek işlerini etüt e- deceklerdir. Basın teşkili mese - lesi kongrenin üzerinde bilhassa duracağı mevzulardan biri ola - caktır. İstanbul ve Ankara hukuk fa kültelerinde gazeteciler için kurs lar açılması ve bu kurslara de - vam — mecburiyetinin konması kongrede görüşülerek karara bağlanacak esaslar arasındadır. Kongreye gelecek murahhas - ların tren biletleri yerlerine gön- derilmiştir. FIKİRLER VE INSANLAR Tenkid Bu yıl Fransa'da tenkid mü- kâfatını kazanan Thierry Maulniet münekkidin de bir ya- ratıcı oldüğunu anlatırken: “Münekkidin en esaslı vazifesi (fonction), muharririn ifade et- mediğini ifade etmekti.” diyor. Sonra Paul Val&ry'nin, sanat- kâr ağzından tabiate söylediği: “Ben sizin ne istediğinizi sizin bildiğinizden biraz daha doğru olarak bilirim” sözünü anıp: “İşte, diyor münekkid de, ese- rini tahlile bağlandığı muhar- rire bunu söyliyebilir.” 'Tenkidin yaratıcı bir sanat, hattâ bir sanat olup olmadığı şimdiye kadar çok münakaşa edilmiştir; bütün zengin, velüd münakaşalar gibi bunlar da hiç bir sonuca varamamıştır. Mü- nekkidlerin çoğuna bakılırsa meslekleri bir sanat, hem de yaratıcı bir sanattır. O kadar ki zamanımızın en ince Fransız mü neklidlerinden Jacgues — Bou- lenger, XVTI inci asrın bilmem hangi şairinin meşhur “La cri- tigue est aisde et İ'art est diffi- cile” (Tenkid kolay ama sanat zordur) sözüne cevab olarak, tenkid yazılarmı - topladığı ki- tabın adını. “... Mais )|'art est difficile” koymuştur. Bununla kendi anladığı manada tenki- din kolay bir şey değil, sanat kadar zor, daha doğrusu bir sa- | nat olduğunu söylemek istiyor- | du. Bu hususta münekkidlerin çoğu, Jacgues Boulenger'nin iddiasını imzalıyabilirler; ancak sanatkârlar buna hiç bir zaman razı olmamış, daha doğrusu her sanatkâr, kendisini beğenen münekkidi sanatkârlar sofrası- na kabul etmişse de ilk itiraz- lı, yeren tenkidi okuyumnca, XVT inci asırlı şairin sözünü tekrardan kendini alamamıştır. Münekkidler kaderlerine bo- yun eğmelidir; onları kendile - rinden başka hiç kimse, birer sanatkâr saymağa alışmıyacak- tır. Ne kadar bağırırlarsa bağır- sınlar yine halk, en bayağı şiir- Sen KötÜ Tomanda, en imce, en dolgun tenkid yazısındakin- den çok fazla sanat, yaratıcılırk görmekten vazgeçmiyecektir, Hem etrafım bütün bu itiraz- larına rağmen, mesleklerinin güzel — sanatle' en olduğunu ileri sürmeğe ne lüzum görü- yorlar? Bu kadar ısrar etmeleri kendilerinin de tenkidi pek yüksek bir şey saymadıklarını, ancak onun bir sanat olduğunu kabul ettirmek şartile haysiyet. lerini kurtarabileceklerini san- dıklarını göstermez mi? Tenki- di hor görmek insan oğlunun içinde öyle yer etmiştir ki o histen münekkidler bile kurtu- lamıyor. Bunun içindir ki mes- leklerini sadece adı ile anıp “tenkid” diyeceklerinc: “Biz de birer sanatkârız” diye ortaya çıkıyorlar, Onların sanatle uğ- raştıkları, yani işleri güçleri başkalarının eserlerini tahlil et. mek olduğu için sanatkâr ol- duklarınt sanmaları, pervane- nin kendisini ateş sanmasından pek farklı değildir. Thierry Maulnier'nin iddia- sına, yani “nasıl sanatkâr, tabi- Üzerine atin ne istediğini tabiatten da- ha iyi anlarsa münekkid de, mu- harririn ne demek istediğini öy- lece muharrirden daha iyi an- lar” sözüne gelihce elBette ki | büsbütün — yanlıştır. denemez, Buna benzer sözleri çok söyle- dik... Ancak bir düşünelim: Sa- natkâr, Paul Valery'nin sanat- kârı da kendisinin tabiat yarat- tığını ileri sürmüyor, tabiate karşı biricik üstünlüğü, anlayı- cı zekâ hususunda üstünlüğü olduğunu söylüyor. Münekkid de muharrirdekinden çok anla- yıcı zekâsı olduğunu ileri süre- bilir. (Elbette ki bu da çok su götürür, çünkü sanatkârla tabi- at ayrı ayrı İki cinsten şeyler- dir: biri insandır, yani aklı, ze- kâsı, şuuru vardır; tabiatte ise bu kuvvetlerin var olup olmadı- ğını kesenkes bilmiyoruz, daha doğrusu var olduğunu seziyor- sak da insanda olduğu gibi gö- remiyoruz, Bunun için: “Tabiat şunu istiyor da iyice anlıyamı- yor” diyebiliriz. Uysaki münek- kid ile muharrir arasında böyle bir fark yoktur; bir kitabı yazan adam münekkide: “Hayır, ben böyle bir şey söylemek isteme- dim” diyince münekkidin pek diyeceği kalmaz. O zaman an- layıcıdan ziyade uydurucu ze- kâdan bahsetmek lâzımdır.) Münekkidin muharrirden, an- layıcı zekâ hususunda daha üs- | tün olduğunu kabul edelim; fa- kat sanatın baş vasfı anlayıcı- lhık, hattâ anlatıcılık değil, nevi anlatıcılıktır. Böyle olma- | sa idi her anlayıp anlatıcıya, fi- losof gibi âlime de sanatkâr de- memiz lâzımgelirdi. Sanat, mü- cerred olan şeyleri de müşah- haslaştırabilmek, onları elimiz- le tutuyor, gözümüzle görüyo- ruz gibi hissettirmektir. Mü- nekkid bunu yapamaz mı? El- bette yapabilir; o zaman ona sanatkâr bir ekkid deriz, fakat bu, tenkidin bir sanat ol- duğunu kabul etmek değildir. Sanat daima bir terkib (syn- thöse) ve “stylisation” işidir. Tenkidde ise iki safha vardır: birincisi eserin tahlili, yani ter. kibin çözülmesi, “stylise” edil- miş şeyin aslının aranması ve ona sanatkârın ne kattığının meydana çıkarılması, Asıl ten- kid işte budur. Bundan sonra ikinci safha, yani yazma safha- sı gelir; bunda münekkid, tahli- linden aldığı neticeleri bağlıya- caktır. Bu safhıada o da bir ter- kib kabiliyeti gösterir, o da “stylisation” a ererse sanatkâr- dır; ancak bu iki işin biribirine karıştırılmaması lâzımdır. Ef- latun, Schopenhauer, Bergson da bu gücü göstermişlerdir; bu- nun için kalkıp da: “Felsefe de güzel sanatlerden biridir” diye- bilir miyiz? Thierry Maulnier gibi düşü- nen münekkidlerin sözleri çok hoşuma gider, çünkü işime ge- dir. Ben de şimdiye kadar hep onlar gibi söyledim, yine de öy- le söyliyeceğim. Ancak işime pek gelen bu fikrin doğruluğu- na, ne yalan söyliyeyim? pek kanamıyorum, 3. Nurullah ATAÇ Kamutayda Görüşülecek işler Ankara, 19 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Kamutay ya rın saat 15 de toplanacaktır. — Toplantıda ihtiyat za- bitleri ve ihtiyat askerf me- murları hakkındaki kanunun ba zı maddelerini değiştiren kanun lâyihası, maarif vekâleti teşkilât kanun lâyihast ve bazı maddeler den alınacak istihlâk vergisi lâyi halarını müzakere edecektir. Kamutaya gelen bir lâyihaya göre 2313 sayılı kanunun 28 in- ci maddesine şu şekilde değişti - rilmektedir:. *“27 inci maddede yazılr suç- lardan ü almacak para ceza- larrı ilişikli idarelerce 1911 sayılı kanunun 56 ıncı maddesi yolile almır. Ve o kanunun 60 ve 61 in €«t maddelerine göre dağıtılır.,, | Bina vergisi Kanunu Ankara, 19 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Kamutaya gelen bir lâyiha ile bina vergisi kanununun 24 üncü maddesini Şu şekilde değiştirilmektedir: “Bu kanun mucibince yeni - den tahrir yapılan yerlerde bina- ların tahrir ve iratlarının tahmi ni ile istinaf tetkikatının bittiği tarihi tasnif eden mali seneler - den itibaren yeni iratlar üzerin- den vergi tahakkuk ettirilir. Bu muamelelerin bittiği ayrıca Fi - nans Bakanlığınca ilân olunacak tır, Bu kanun 934 mali senesi i- gçinde istinaf tetkikatı biten tah- rirlere de şamil olmak üzere bir haziran 1935 ten muteberdir.,, | KÜRK.. Kürk ve kadın bir.birlerine o kadar ısındıla., ki; boynunda ne olursa olsun bir pösteki bulun - mıyanlar sanki sokağa çıplak | çıkmış gibi göze çarpıyor. Eh! Bir çilft gümüşlü tilkiden karısı- na bir omuzluk vermek, şimdi her erkeğin yapabileceği kaba- dayılık değildir. Halbuki kadın kürk ister; Burada endüstrinin ilerilemiş olmasına züğürt koca- lar ne kadar sevinseler yeri- dir. Çünkü bugün nevazil ol - muş bir kedi postekisini gümüş- lü tilki haline getirmek işten bi- le değildir. Londra mağazaları- nı seyrederken çok ucuz gümüş- lü tilkiler gözüme ilişmişti... Sonradan anladım ki; bu sudan ucuz tilkilerin üstündeki mene- vişi veren beyaz tüyleri birer bi- rer el ile yapıştırırlarmış... Kadın kısmı övünmeyi sever. Her kadın omuzunda Alaska - nın en temiz kanlı tilkisi çörek- lenmiş samır, sanmak ister. Böyle olsa, dünyadı gümüşlü veya kurşuni tilkinin kökü kazı- nir, Dikkat ediyor musunuz? Son zamanlarda kedi ne kadar azal- dı... Günün birinde bir sihirbaz türese de şu hokkabazların öt- türdüğü şeytan minaresi biçimi borusunu ülleyip — kadınların boynundaki kürkleri diriltse, Allahım ne gülünç, ne eğlence- li bir seyir olur. Nice bayanların omuzlarında kulaklarını dikmiş, çömelmiş tavşanlar, - kedilı sıska sincaplar görünür... Tilki- lere gelince, onlar çoktan tüy - müş bulunurlar, Dönüp dolaşıp gene kürkçü dükkâmna gitmek üzere, B. FELEK Keçi ören klübü Ankara, 19 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Keçiörende yapılan binada Keçiören kulübü nü tesis etmek maksadile bugün bir toplantı yapılmış, muvakkat idare heyeti seçilmiştir. Bu top - lantıda bir çok zevat bulunmuş- tur. Konuşmalar meyanında bil- hassa Ankaranın en iyi sayfiye- si olan Keçiörenin imarı mese - lesi görüşülmüştür. VANKARA KÜÇÜK İ HABERLERİ * Ankara, 19 (Tan) — An- kara vali ve belediye başkanı Tandoğan bir aylık mezuniyet almıştır. Mezuniyetini bitirmek üzere yakında İstanbula gide - cektir. * Ankara, 19 (Tan) — Pro- tokol umum müdürü Şevket Fu- at dördüncü dereceye terfi et- miştir. Cenev baş konsolosluğu na terfien Numan Tahir tayin edilmiş ve merkezden dördüncü derece ile müdürü umumiliğe Cenev baş konsolosu Celâl tayin edilmiştir. Z * Ankara, 19 (Tan) — Tapu | kadastro teşkilâtınm Hak Ba- kanlığına bağlanması ihtimali Mevzuu bahistir. / Ankara, 19 (Tan) — Ka- mutaya gelen bir kanun lâyıha- sile İzmir rıhtım şirketinin ida- re muamelâtına ait hesaplarının tesbiti, ulusun diğer müessese- lerindeki tetkik ve kontrola tâ- | bi tutulmaktadır. ç * Ankara, 19 (Tan) — Hazi- randa açık bulunan - valiliklere yeni tayinler dolayısile valiler arasında bazı değişiklikler olma sı melhuztur. İç Bakanlığında açık bulunan iki umum müdür- lüğe de kimlerin tayin edileceği gelecek ay belli olacaktır. * Ankara, |9 (Tan) — Ade- di ikiye çıkarılan Ankara bele - diye başkan muavinliğine yazı işleri direktörü Tahsin Kayaalp, yazı isleri direktörlüğüne — de şirketler komiseri Fuat Yanıker tavin edilmislerdir. Mide, Barsak ve kara- ciğer rahatsızlıklarına AFYONKARAHISAR MADENSUYU 3306

Bu sayıdan diğer sayfalar: