20 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*'TAN "an tefrikası : 28. Yazan: Aziz Hüdayi Ş Akdemir Lavrens Bütün Dünyayı Yıldırmıştı. Fakat Onu Yıldıran da Bea Nn ğ Fransız İstihbaratı tarafından yaptırılmış rovelver şeklinde fotograf makinesi “Franke İngilizler için masal- lardaki periler gibi bir şey ol- muştu. Bunun kim ve nasıl adam olduğunu harbin sonuna kadar , anlıyamadılar.. Etrafındaki ka- Ta perde ancak barıştan sonra yırtılabilmiştir..,, Casus Preuser Preuser için de şu kısa malü- m'î.“ tesadüf ediyoruz: , Preuser, İngilizlerin çok öv- dükleri Lavrens ayarında ve bel- | ki ondan üstündür. Harpten ön- Ce belki de bunlar arkadaş idi- ler, İkisi de üniversitede oku- Muş, ikisi de etnografi meraklı- sı, ikisi de şark memeketlerinde gok dolaşmış idiler. Harp başla- Yınca tabii bunların yolları ay- Tıldı. Lavrens Kahirede Arabis- tan bürosuna, Preuser de Şamda Fon Kress'in karargâhına bağ- h'“m_ll' ve biribiri aleyhine ça- (a başladılar. Biri Arapla- TI Türk davasına, öteki Türkler aleyhine yakalamağa teşvik edi- yordu. Preuser bir çöl bedevisi Zibi giyindi, derisini boyadı. İn- giliz cepbesini geçerek Kahireye befı'ğ şm ve ehemmiyetli ha- .şark istihbaratır Kahire; ı".g!h.z Preuser Kahirede bir gibi giyindi. Oradaki AlAmv:unî:î la temasa geldi. İngiliz istihba- ratı Preuser'in Oralarda bulun. duğunu bildiği halde bir türlü yakalıyamadı.,, Preuser'den İngilizler de v GD bıhığmâkceaıııu_ğı": tırladığıma göre bir eserde şöy. le deniyordu: gö “.a Onu bir gün kıt'alarımız arasında dolaşırken gördük, O da bizim kendisini tanıdığımızı sezdi. Kaçmağa başladı. Kova- ladık, uzaklarda tenha bir bina- ya girdiğini gördük. Derhal evin etrafını çevirdik. İçeriye girdik, tavandan kuyunun dibine kadar her tarafı aradık. Sırrolmuştu. Bir hafta sonra sağ, salim yine Türk cephesine geçmiş olduğu- nu öğrendik. Bu da büyülü, es- rarengiz bir adamdı...,, Hindistanda — Alman - Türk propagandasına dair İngiliz ki- taplarında okuduğumuz vak'a- lar arasında adı söylenmiyen bir Alman vardır ki, bunun da, her halde sahte bir ad olan Preuser olduğunu zannediyo- Tum (1). Casus Wasmus “Wasmus; Preuser kadar yüksek ve Franke kadar yılmaz değildir; fakat İngilizlere ver- diği zarar bu iki casusunkinden büyüktür, S zlis (1) Hindistanda propaganda me- ıe]eıiîıi Propaganda kısmında 'göre- Seğlar Wasmus, İngilizlerin büyük ve ünü dünyayı tutmuş olan Lavrens'in korkunç bir rakibi idi. Bunun İngiliz gözü ile nasıl görüldüğünü anlatmak için yaptığı işlerin bazılarını kısaca alalım: “İngiliz erkânıharbiyesi her ayda bir harp sahasının barita- sını münferit kıt'alara gönde- rirdi. Bu haritada müttefik kuv- vetlerin bulundukları yerler işa- ret edilmişti. Şark mıntakasına ait haritanım üzerinde büyük harflerle şu isim yazılı idi: Wasmust.. Bu ismin harfleri o ikadar geniş bir gaha gösteriyor- dü ki, Yngiltereden büyüktü. Bu isim haritaya niçin yazılmıştı? Çünkü Wasmus harpten evvel oralarda konsolos olarak bulun- | muş ve bütün mıntakayı tesir ve nüfuzu altına almıştı. Harp başlayınca bu genç konsolos o- ralarda saklanıp kalmış, uzun müddet halk üzerinde nüfuzunu kaybetmemiştir. “Büyük Harp başladığı za- man Wasmus Acemistanda kon solostu ve İran jandarmasını düzeltmeğe gelmiş olan İsveç jandarma heyetini elde etmişti. “1914 te İngilizler bir aralrk bunu yakaladılarsa da ellerin - den çabuk kaçtı ve harp devam ettiği müddetçe İngiliz sağ ya- mı için fena bir tehlike teşkil et- ti. Wasmus'u İngilizler tekrar yakaladıkları zaman İngiliz ka- rargâhına götürülmek üzere bir evin üst katına hapsettiler ve yanma dört süngülü nöbetçi koydular. Wasmus bu kapan- dan kurtulmak için bir plân dü- şündü. Çok sevdiği atınm has- ta olduğunu, arasıra gidip gör- mesine müsaade edilmesini ri- a etti. Kabul ettiler. Her ini- şinde dört nöbetçi de beraber =:"p'âı:==dâü ğleferler Was- luğunu bilmiyor. ::;*:"î;:::lm:mı artık yorul. dı. Wasmus y.&ıwhı ":: a vanın yanına ini; y ğ P çıkıyordu. Fa- kat bir defasında çıkmadı. Yalnız atını değil, 7.000 altn dis rayı da alıp İranda bulunduğu Ingilizlerin zararına pek çok iş. ler görmüştür. Böyle olmakla betaber İngilizler bu kudretli ajanı daima Ööverek anarlar. Çünkü Wasmus bütün yaptık- larımı kibarca, kurnazca, erkek- çe yapmıştır. Wasmus nerede, ne vaziyette bulunursa bulun- sun, İstanbuldaki Alman mer- kezile muhaberesini kesmemiş- tir. Iraktan Hincistana kadar bütün İngiliz krt'aları ve siya- sal hareketler hakkında malü- mat vermiştir. Birçok İngiliz zabitlerinin emir neferleri ve hizmetçileri Wasmus'un ajanı Vardı : Wasmus idiler. Muharebe bitince Wasmus- uu yerliler arasındaki adamları isyan ettiler. Vadedilen parala- rı istiyor ve Wasmus'a yalancı bir casus muamelesi yapmak istiyorlardı. Kapısının önüne toplanmış olan yüzlerce İranlı, “İntikam!” diye bağırıyordu. Bu sırada Wasmus'un zekâsı yi- ne parladı. Wasmüuz elinde uzun bir sırrkla dışarı çıktı. Sı- | rığın tepesinde telsiz telleri ve telefon örgüleri sallanıyordu. Yerlilere bağırdı: — Susun, dinleyin! Ve sırığı yere sapladı. Mu - habere ediyor gibi bir şeyler yaptı. Sonra anlattı: — İstanbulda bütün islâmla- rın başı ve hâkimi olan halife Acemler hayret ve tereddiit îçiı_ıde dinliyorlardı. Ö devam etti: — Halife hazretleri Ciyor ki, eğer senin bir kılına dokunacak olurlarsa onlara asi muamelesi y-pacağım... Allahın ve islâmın lâneti onların başına yağsın!... Wasmus İrandan sağ; salim çıktı. Şimdi nerede, ne yapıyor, bilen yok... e Casusu öldürmeli midir ? Bâ= kanunlar harp casusu- na cezasını — veriyor. Yu- karda da “gibi uYı:. sun bütün suçu üniformasız ol- masındadır. Yoksa casusun yap tığı işler, her vakit, her yerde yapılmaktadır. Şüph- - ve kıis- kançlıklarda, ticarette, iktisat. ta, hatta mahalle aralarında bu- nun bin bir türlüsünü görmüyor | muyuz? Bu hareketlere kanun- lar ufak bir tekdir bile vermez- ken, resmi casusluklar mükâfat görürken ve üniformalılara şe- refli bir esir gibi bakılırken ca- susu öldürmek doğru mudur? Büyük Harpten sonra yazı- lan eserlerin hemen yüzde dok- sanı bu cezayı haksız ve ağır bulmaktadır. Şu kadar var ki, casusluk ancak, askerlik gibi, yurt sevgisile, yurt * >rcile, em- niyet kaygusile yapılmış olsun. İstihbaratçılar casusları üçe ayırıyorlar: 1 — Yurt sever casuslar, 2 — Uluslararası casuslar. 3 — İki yönlü casuslar Şimdi bunları ayrı ayrı göz- den geçireli.... Yurdsever casuslar Bunlar silin altına alınmış asker gibidirler. Para için değil, yurdün kazanması için casusluk ederler; savaş alanında silâhlı bir nefer ne ise, düşman mem- leketinde, düşman ordusu geri- sinde uğraşan casus <a odur. Hatta casus neferden daha çok tehlike içindedir. Nefer vurulur veyahut esir olur, Fakat mutla- ka ölmez. Casus ise yalnız vu- rulur ve ölür. İşte hemen Litün istihbarat ulularının say ç: le andık'ırı ve ölümlerine acıdı' ırı casuslar bu yu_n::mıu” dir. VVi i - diyor ki, etleri yazan üstat “Ulusal casusları * ör- memelidir. Doğru ıöfy'i;uf:u duyan ve doğru düşünen ulus- lar, ilerde kendi casuslarını “ulu” lar sırasın ? — görecek 12 yalnız yurt hainlerini çirkin ve alçak bularak en ağır cezayı on- lara verecektir.” ı ” (Arkası var) Dedikodusuz Baltık devletlerinin, bir kaç gün önce Kaunas'ta yaptıkları konferans, dedikodusuz geçti. Büyük Avrupa merkezlerinden uzaklığı yüzünden, bu konfe - ransın değeri ve kamusallığı te- bellür etmedi. Umumi harpta, Rus Çarlığının inhizamı netice- sinde yeniden — doğarak ulusal hürriyet ve istiklâle henüz on beş yıldanberi kavuşmuş olan üç Baltık devleti: Lituanya, Lettonya ve Eston- ya. Dış sıyasada biribirine pek yakındırlar. Dış bakanları, ara sıra toplânarak istişare ederler. Birge bir vol takip etmek ister- ler. Malürr *üur ki Lituanya: Al- manya, Leh stan ve Sovyet Rus ya arasımda sıkışık, iki milyon Kaunas konferansında üç Baltık hükümetini gösterir harita nüfuslu küçük bir devlettir. Bu- nun payitahtı Kaunas (eski Kovno) şehri, balt devletlerinin sorı toplanışma — kucağını açtı. Üç dış bakanı yeni durum yö - nünden alınacak mevkii tesbite çalıştı. Bunlardan Lettonya cumhu - riyeti de, Çarlık Rusyadan ko - parılmış ve 1921 de resmen ta - nınmış bir devletçiktir. İdare merkezi Riga şehridir, Eston - ya'nın da kurtuluş tarihi ayni - dir. Türklerle ırk ve dil yakınlı- 1 ölan Estonya, Baltrk denizi - nin Firtandiya kürfezi kıyddarı ’ na yayılmış bir milyon nüfuslu müstakil bir devlettir. Payıtah- ti Callinn (Reval) dir. Estonya- lılar fin zümresine, yani büyük ana Türk köküne bağlıdırlar. n Kaunas konteran- SINTN wrekiyoki Üç balt devletinin Kaunas'da görüştükleri başlıca mesele: Sovyet - Fransız - paktıdır. Konferans, bir çok zorluklara, engellere uğradı. Müzakereler, üç devlet arasındaki anlaşama - mazlıkları açığa vurdu. Kuvve- den kalkıp fiile çıkmayan mahut Şark paktı Bâlt devletlerinin işi- İnhisarlar Umum geçen konferans KUKARAÇA DUNYAYIDOLAŞAN DANS DUNYA SIYASASI Baltık Konferansı ne geliyordu: Onun yerine ge - |! çen yeni and, küçük balt dev - letlerini çok düşündürdü. Bunu kendileri için kâfi bir emniyet zâmanı olarak kabul edemiyor- lar. Bu noktada üç devletin menfaat ortaklığı bozuldu. Çün- kü, her üç ülkenin Rusya ile hudüudü vardır; ancak Almanya ile sınırı olan yalnız Lituanya- dır. Öteki balt devletleri için bir | Alman tehlikesi yoktur. Anlaşamamazlıklar Insanlar gibi, devletleri de birleştiren şey — menfaat yahut tehlike ortaklığıdır. Üç gün « ren Baltık konferansı, men ların zıddiyeti yüzünden h — ca hemen kısır kalmış gibidir. Ne- ticede, dış sıyasada şimdilik her üç devletin serbestisini muhafa- za ettiği anlaşılıyor. Lituanya dış bakanlığı kendisini tehdit e- debilecek bir Alman istilâsının öbür balt uluslarının da mahvı- na yol acacağını anlatmak iste- miş ise de komşularını tehyice muvaffak olamadı. Vaktile, yer- li Alman baronlarının malikâ - nesi olan Lettonya — bile, uzak tehlikeye karşı — kayıtsız kaldı. Genel barışı temin için, devlet- ler arasında yapılması düşünü - | len yeni yeni emniyet ve zamân ağlarma — karşı balt devletleri hele Lettonya ve Estonya seyir- ci kalıyorlar. Karşılıklı emni - yet zamârları ile barışım bir kat daha berkitleştirilmesi düşün - cesini doğru bulan balt devlet - leri, Fransız dış bakanı Laval'in Moskova ve Varşova ziyareti - nin bitmesini bekliyeceklerdir. Leh kahramanı Pilsudski'nin ö- lümü, şarki Avrupa işlerindeki vuzuhsuzluğu artıracak gibi gö- rünüyor. Ne olsa, bu konferanslar ve konuşmalar tevali edip duracak tır. Küçük büyük her devlet kendi hudutlarının er-—'yetini tekeffül edecek çareleri arıyor. Büyük başın ağrısı büyük olür, darbimeseline rağmen bir iki milyon nüluslu mini mini dev - letlerin emniyet ve müdafaa iş- tert, büyük-devtertertir Ve çuşte işlerinden daha â2 önemli değil- dir. Onlarda da, pek haklı öla - rak aynı endişe ve kaygıyı uyan- dırır, Son söz silâhın Çünkü, bütün — muahedeleri va cÂzlara rağman ulsalar daki hak ve adaletin biricil yiz mahkemesi, Muüussolini'nin dediği gibi, muharebe meyda - nıdır. İnsanlar, ulusal davaların halli için, henüz bundan başka kestirme bir yol bulamamışlar - dır. Son söz, her zaman, silâhın- dir. Yusuf Osman Bukulqıtz Müdürlüğünden : I Bazı kimselerin bandrollu içki şişelerini boşaltarak iç- lerine su doldurduktan sonra tekrar piyasaya S.urduk_len zaman, zaman görülmektedir. İnhisarlar idaresi bEı hile - nin önüne geçecek bütün idari ve teknik tedbirleri almış olmakla beraber müstehliklerin de tatbik edilen usul ve şekilleri bilerek uyanık bulunmalarını temin için bu yol- da mevzu takyidat aşağıda izah olunmuştur. Şişelerde bu eşkâle aykırı vaziyetler görüldüğü takdirde keyfiye- tin en yakın İnhisar idaresine bildirilmesi rica olunur. 1 — İçki şişelerinin karnına matbu etiket, şişenin yu- karı kısmındaki boğazına boğazlık, yapıştırılmakta ve şişenin ağzına mum ve bandrol konularak damga basıl- maktadır. 2 — Etiketlere, içkinin nev'i, mikdar, derece fiatı ve hangi fabrika mamulâtı olduğu yazılmaktadır. 3 — Müskirat fabrikalarında içki şişelerinin ağızları mantarlandıktan sonra renkli mühür mumuna batırılıp üzerine bandrol geçirilerek fabrikanın mühürile damga- lanmakta ve bandrolların iki ucu şişeye yapıştırılmakla betaber boğazlık bantları da uçların edilmektedir. üst kısmına ilsak . 4 — Bandrollar için, gayet ince ve su ile temasa gay- Ti müsait vasıfdaki kâatlar kullanılmakta olup üzerlerin- de İnhisar idaresinin monogramı, içkinin ismi ve matbu seri harflerile müteselsil numaralar vardır. Etikette ya- zılı içkinin mikdarı ve şişeye yapıştırıldığı tarihte ayrıca lâstik damga ile bandrollarda gösterilmektedir. (2768) Yolda Çalınır mı? Ben uydurmuyorum. Gazete- ler yazdı. Afyon tapu müdürü İstanbul vilâyetine başvurarak hatırı sayılır bir yolsuzluğu ha- ber vermiş. Bu habere göre, bir- takım kimseler, Üsküdar yolla- v henimseyip “Buraları bizim- demişler. Ve böylece yol- sa a4 olmuş. Sonunda izler de ortadan kalkıp kurt izi, koyun* izine karışmış. . Ben bunu okuyunca ilkin şa- şırdım. Sonradan sevindim. Şaşırdım: Çünkü, yolların yağmaya uğratıldığı şimdiye ka- dar duyulmuş, işitilmiş şey de- ğildi. Sevindim: Çünkü bu haberle Üsküdarda bir zamanlar yol ol- duğunu öğrenmiş oluyordum. Bir yola, yahut bîrlıa'ç yola nasıl sahip çıkar? Herkesin geçmesi için açılmış bir yol, şu- nun bunun elinde nasıl kalabi- lir? Rğer hövle hir acık gözlülük gerçekten yapılmıssa. hunu her halde karada gezip izini belli etmiyenlerden biri veya birkaçı yapmış olsa gerek... Demek, yol- lara da artık emniyet edemiye- ceğiz. Günün bisistt, söz gelişi şu bızim Ankara caddesinin or« tasmma tahta perde çekip “Bura- dan geçilmez!,, işaretli bir lev« ha asıldığını görürsek: — Ya... diyeceğiz, demek olu- yor ki, buranm da sahibi çıktı! Ve hiç ses çıkarmadan, yolumu- zu değiştireceğiz, Yol yapmağa, yolları çoğalt- mağa ana programının başında yer veren cümurluk idaresinde en küçük bir patika yolunun bi- le değeri vardır. Omun için Üsküdar yollarını, kendi topraklarının smırı içine alan açık gözlerden, bunun he- sabı sorulacağına şüphe etmiyo- ruz. Salâhaddin Güngör Fatih Sulh 3 üncü Hukuk Hükim « liğinden: Hüsnünün Cerrahpaşa — Etyemer Tekke 8. 49 sayılı evde Cemile aley- hine açtığı nafakanım kat'ı davasının muhakemesinde Cemileye ikametgâ - hinın meçhuliyeti dolayisle ilânen tebligat icrasına karar - verildiğinden 15-6-D35 saat 10 da Cemile mahke - meye gelmediği takdirde gryabında muhakemeye bakılacağı ilân olunur. e (11624) — Istanbul Asliye mahkemesi üçün - cü hukuk dairesinden: Mükerrem taralından kocası diyu- Nu umumiye mötöründe müstahdem iken 7 senedenberi tegayyüp eden Hasan Fehmi aleyhine açtığı saiplik sebebile Feshi nikâh davasının — icra kılınan muhakemesi neticesinde: Ha- &2 - Fehminin gaipliğine ve aralarıne daki evlenme aktinin feshine dait mahkemeden çıkan 934-1599 No, ve 24-4.933 tarihli kararı havi ilâmın mumaileyhin ikametgahı meçhul bu- Tunmasına mebni ilânen tebliği tensip kılınmış olduğundan - tarihi ilândan itibaren 15 gün zarfında Hasan Feh- minin temyizi dava edebileceği tebliğ : kaim olmak üzere ilâA glunur. *(11626) saşi D

Bu sayıdan diğer sayfalar: