26 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

26 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Avrupaya Tayyare ile Taze Çilek Gönderiyoruz Bir mevsimde çilek yüzünden memlekete 60 bin lira girecek , Memleketimizde bilhassa şeh Timizde bol bol çıkan ve çok de- ğerli bir meyva olan çilekler bir anda olduğu ve piyasaya toplu ca çıkarıldığı için değerinden ba zı î:t:wk kaybetmektedir. nbul Türkofisi şubesi bu değerli meyvanın bazı zengin memleketlere yollanmasını dü - şünmüştür, Çilek yetiştiricileri böyle bir işe candan hazır olduk larını — bildirmişlerdir. Türk kofis çileklerinin tayyare ile Pa tise, Londraya ve Berline gön - derilmesini temine çalışmıştır. İstanbul ile Paris arasında pos- ta yapan Air - France tayyare kumpanyası tarife üzerinden çi leğin kilosuna 185 kuruş iste - mişti, Dün Air - France kumpanya &ı İstanbul müdürü, ofis müdü - Tü ÂAkil ile görüşmüştür. Yapı - lan görüşmelerin sonunda kum- panya yüzde SO fiatını kırarak bir kilo çileği 92,5 kuruşa taşı - Şıyabileceğini söylemiştir. Bu da Parise varacaktır. Bu suretle çilekler 19,30 da Paris halinde satılabilecekler - dir. Bu şekilde çarşamba günü ığ(şam yemeğinde Arnavut kö - yümüzün çilekleri, Parislilerin sofralarında bulunabilecektir. Çilekler, gidiş parası, güm - rük parası da içinde olmak üze- re 22 franga satılabilecektir. Bu fiat Bulgar çileklerinden daha aşağıdır. Çileklerimiz Bulgar çi leklerinden çok iyidir. Parisli - lerin Türk çileklerini seçeçekle- ri kuvvetle umulmaktadır. Air - France tayyare kumpan yası şimdi haftada iki posta yap maktadır. Fakat çilek yollama - ları çoğalırsa pazartesi sabah - ları da bir tayyare uçurulabile - ceğini kumpanya — direktörü Türkofis — direktörliğüne bil- | dirmiştir, Çilek yüzünden mem leketimize dışarıdan bir mev - simde 60000 liradan artık para girecektir. « fiat, gönderilecek çileklerin ya - bancı piyasalarda satılmasına ve Bulgar çilekleri ile bizim çi - leklerimizin rekabet edebilme - sine imkân bırakacaktır. Taşıma ücreti üzerinde uyu - şulduğu için zaten ihracata ha - zır bir şekilde ofisden söz bek- liyen yetiştiriciler hemen bu haf x]: râilek yollamağa başlayacak- Ir. İlk yollamalar Parise olacak - tır, 92,5 kürüş taşıma parası yalnız Parise kadardır. Diğer şehirler için henüz bir fiat kes- tirilmemiştir. Tayyareler her seferinde 600 kilo çilek götürebileceklerdir. Bu çarşamba günü kalkacak pos taya 600 kilo en iyi cins arnavut köy çileği yüklenilecektir. Çilekler gece tayyareye yük - lenecek ve tayyare saat 4 de İs- tanbuldan ayrılarak saat 17,30 ——— | YENİ KİTAPLAR | —i lüleme Fizik? kimya Dr. S. Ragıp Atademir Bir yıl önce birinci cildi çıkmış ©- lan ve dilimizde yepyeni bir varlık o- lan bu kitabın ildi de çıkarıl. Mıştır. Fennin bütün keşiflerini ihtiva tden bu eseri alâkaları olanlara tav- siye ederiz. * İstanbul İlbaylığı ziraat di. rektörü Tahsin Dilek (bağ ve bahçelerde zarar yapan böcek ve hastalıklara karşı kullanrlan ilâçlar) adlı bir eser yazmıştır. Köylülere dağıtılan bu eser a - çık dille yazılmıştır ve köylüle- :e dı.iok faydalı bilgiler verilmek - edir. No, 34. çok geçmeden, sevilmekte yal- nız olmadığının farkına varmış- tı. Bütün bu dinlediklerine Ju- lien çok Şşaşmış, birçok yeni şeyler öğrenmişti. Kendi ken - dine bir köşeye büzülüp yalnız hayal kurmakla, herkesten çe- kinmekle geçirdiği hayatı onu, gözünü açabilecek her şeyden uzaklaştırmıştı. Julien'in dağda geçirdiği gün ler, madame de Rönal için ha- yat biribirinden başka, fakat hepsi de dayanılmaz bir işken- celer geçidi olmuştu; kadınca- ğız gerçekten hasta idi, Madame Derville, Julien'in geldiğini görünce kuzinine: — Aman, dedi, bu akşam bah- | çeye çıkayım deme; zaten ra - hatsızsın, rutubetli hava rahat- sızlığını büsbütün arttırır. Madame Derville, her vakit «on derece sade giyindiği için KIRMIZI VE SİYAH Bulgaristanın dört Aylık ticareti Sofya genel istatistik müdür - lüğü, Bulgaristanın 1 ikincikâ - nun ayından 1 mayısa kadar olan ihracat ve ithalât bilânço- sunu hazırlamıştır. Bilânçoda BORSA AMT MAT ANLAAM AAA 25 MAYIS CUMARTESİ PARALAR Avusturya, İngiltere, Belçika, Lehistan, Romanya, Sovyet Rus ya, Türkiye, Çekoslovakya ve isviçreye yapılan ihracatın azal :lığıhığrmuktedir. Bu aylar i- n eye 2,592,000 leva lik ihracat Ti ve Türkiye den 3, 348,000 levalık mal sa- tın al ( | Bu blânçoda Bulgaristanın Al | manya, İtalya, Filistin, Macaris tan, Yugoslavya ve İsveç hükü metlerile olan ticaret münase - betlerinin daha elverişli olduğu görülüyor. . 1 ikincikânundan 31 nisana kadar yapılan bütün ihracat 804,780,000, ithalât ise 908,994 bin levaya çıkmıştır. şimdiye kadar 201,529,192 le- valık yaprak tütün — satılmıştır ki, bu mikdar 1934 yılımın ayni aylarında yapılan satıştan çok - Rihtim tur. Umumiyetle bu ticaret blân | — Anadolu T ve II çosunda 1934 yılma bakarak Alış Satış — Sterlin Slğm— —— Glüm Dolar ğğ i26— 20 Fransır Praagı 167— 6d 20 Liret 20z Zük— 20 Belçika Frangı — Sö— S5s— 20 Draheni Si U—— 20 İsviçre it. — Sükmn #06— 20 Leva 2250 23,50 Florin Bi Böi— 20 Çek Kuron — Söm— Süm Avustarya şilin — Z2 — Mark # d3 — B— Pengo Si 25.— 20 Ley MM— İ 20 Dinar S2 Sâm— Yen İi S4— İsveç Kuron 3l— Si Alı 932.— B— Mecidiye 47,50 düm 2is— 227 ÇEKLER Kapanış Fransız PFranğt 12,05,715 çiliz Hrası Gd Dolar 0.79.20 Liret 9,64,58 Belga 46475 Drahmi 83,71.50 İsviçre Frangı 2,45 Leva 63,09,37 Florin 11725 Çekoslovak kuranu 19,01,32 Avustarya 4,24,10 Pezeta SB143 Mark 1,96,56 Zloti Mi Pengo 4.5140 Ley 78.5443 Dinar 3496,33 Yen 2.78,30 Çernovets 10,98 İsveç kuronu 8,10,20 — —C ESHAM Iş Bankası Mü. P ”- .N p.s0 " . 1 9.50 Anadolu 46 60 24,65 h 100 96 M ü Y6 Tramvay 29,50 B * Nektar d 'erkos u Reji ç Aslan Çimantar — — Pacas | Merkez Bankası 0 Osmanlı Bankası Telefoa 12,75 Tatihat değirmencilik T. A. 8. 7.860 Şark Değirmenleri 0.70 Şark merkez eczanesi 455 İSTİKRAZLAR - 'Türk Botcu 1 Kupon Kesik — 2665 F K6 NM M git 2135 Ergasi 93,50 Sivas-Erzurum di Tatikrasi dahili Bi TAHVİLÂT 1075 43,40 , Kupon Kesile 4275 Anadoly mümessil $1,6$ 104,213,705 levalık bir artma | —— vardır. İstanbul limanında Sovyet tecim odası nın şekilini, vaptırların giriş ve çıkışlarının bağlı olduğu niza - matı, yükleme ve boşaltma üç- retlerini sormaktadır. Tecim o- Sovyet Rusya tecim odası İs - | dası istenilen malümatın toplan tanbul limanı hakkında, İstan - | ması için deniz tecim işleri mü bul tecim endüstri odasından | dürlüğüne yazmıştır. Alınan malümat istemiştir. Sovyet Rus- | cevaplar Rusyaya gönderilecek - ya tecim odası, İstanbul limanı- STENDHAL kocasından azar işiten madame | nal en son, bütün çılgınca aşkı- , Paris'ten ye- | n açığa vuruveren titrek :ie Rönal'in şimdi, i gel ajurlu çoraplar ve ci- ci cıc:xıkkıulır ı=tını g?ı— rTünce şaşırmıştı. Üç günden ri madame de Röğal'in eğlencesi, o zamanlar olan zarif bir kumaştan biçip Elisa'ya diktirmek tu. Bu elbise, Julien'in tir. dirmesini, gidecek mi, kalacak mı, bildirmesini bekliyordu. Ju- Hen ise, zaten hiç aklından geç- miyen bu iş üzerine bir şey söy- lemiyordu. Nefsini haylı zorla- dıktan sonra madame de Rö- bir sesle: — Talebelerinizi bıraktp baş- n be- | ka bir işe girmek niyetinde mi- bütün | siniz? diye sordu. pek moda | — Madame de Rönal'in bu heye- elbise | canlı sesi, bakışt Julien'in dik- olmuş- | katine çarptı. - “Bu kadın beni A SKBE n'in gelme- | seviyor, sinden biraz önce bitmişti; ma- | ruruna dame de Rönal onu hemen giy- | zaaftan di. Artık madame Derville'in | den de korkusu şüphesi kalmadı. “Zavallı sevi- | ne kibrini dedi ; fakat bir türlü gu- yediremediği bu geçici sonra, benim gitmem- takmır.” Dııü kı(yıiı: yor' 'dedi. Önun o anlaşılmaz, | nın, gerek kendisinin vazi garib hastalığının aslını anla - | hakkındaki bu mıştı. Madame de Rönal'in yanakları uli- en'in aklında bir n yıldırım Julien'le konuştuğunu gördü. | belirdi; tereddüdlü bir ıım'ı? — Bu kadar sevimli ve bu ka. bir kıpkırmızı, bir sapsarı olu - | dar adam evladı çocuklardan ay yordu. Genc mürebbiden ayır- rılmak beni çok üzecek ama sa- madığı gözlerinde bir halecan | nırım ki lazımgelecek. İnsanın okunuyordu. Madame de Rönal her an Jülien'in maksadını bil- l;_nılinı karşı vazifeleri de var- TAN ASKERLİK | 264 3.03s YAZAN M. ŞEVKİ Hava Taarruzlarına Karşı sıl Korunacağız ? Tayyare Cerni- Buğgün havadan taarruz silâh- ları o kadar tekemmül etmiştir ki, hemen her memlekette ak- şam hiçbir şeyden haberi olma- dan rahat uykusuna dalan va- tandaşların bu rahat uykuların- dan düşman bombardımanı ile uyanmaları artık imkân dahiline girmiştir. Zaten gelecek harple- rin bu şekilde kerlikten . anlıyanların hemen ' hepsi kanidir. Çünkü bu müth', ve ani vuruşlarda gafil avlanan ve hele bu. vuruşlara karşı ne yapmak gerektiğini bilmiyen ve evvelden tedbir almıyan uluslar partiyi daha başlanıgıçta kaybet- miş olacaklardır. Vaziyet açıktır: Teknik iler- leme karşısında her şehir hava- ya karşı açık bir liman halini almıştır. Öylesine bir açık liman ki, düşman karargâhlarından kalkan filolar birkaç saat içinde gelir vurur ve gene karargâhma dönebilir. Bu yüz- dendir ki; Versay muahedesi dolayısiyle hava silâhıma malik olamıyan Almanya bu kaydı ,yırtıp attığı günün ertesinde ilk işi Berlinde havaya karşı korun- mayı gösterir büyük bit manev- ra yaptırmak oldu. Çünkü yirmi senedir düşmanlarından en ziya- de geride kaldığı bu alanı en kuşkulandıracak bir iş olarak hiçbir memleketi kalmamıştır ki, orada havaya karşı ulusun korunması için geniş devlet teşekküllerinin yanmımda birçok da hususi cemiyetler vücuda ge- tirilmiş olmasın, Bu iş o kadar ehemmiyet kazanmış ve o kadar süratle — teşkiâtanmayı cap eder bale gelmiştir. Meselâ İtalyada havaya karşı korunma için ordunun dışında olarak tam yirmi beş alaylı bir milis teşkilât meydana gelmiş- tir. Bu alaylar topçu bataryala- Tı, ağır makineli tüfek bölükleri, dinleme gözetleme ve ışıldak müfrezeleriyle sıhhiye teşkilâtın dan meydana gelmekte ve bütün memleketi dört mıntakaya ayı- rarak bu mıntakaların başma geniş salâhiyetlerle birer mület- tiş tayin etmektedir. Bu teşkilât bir taraftan idare ve iaşe gibi hu- GAS aei önir sEske Hakikaten bugün Avrupanın î * terbiye ve sevkü idare için de ordu başkumandanlığına bağ- lanmaktadır. Fransa; İngiltere, Polonya ve daha birçok Mmemleketlerde de buna benzer teşekküller meyda- na getirilmiştir. Halk havacılı- ğa ve havaya karşı korunma işine teşvik edilmekte bulun- muştur. Tebarüz ettirmek iste- diğimiz nokta şurasıdır ki, ulu- sun havaya karşı korunma işi beş on sene evvelki gibi bir is- tek ve dilek halinden çıkmış, bir teşkilât ve ödev (vazife) halini almıştır. Bizde de halkın hava- ya karşı korunmasını tanzim eden talimatım başında genel kurmay başkanlığımız (Büyük erkânıharbiye reisliği) der ki: “Bugünkü harpler millet harbi- dir. Eskiden ordular biribiriyle habederler, bunların gerisinde Bundan sonraki harplerde artık bu mumkun degıldir, memleke- tin her tarafı, en ıssız köşeleri bile düşman hava kuvvetlerinin taarruzuna — uğrıyabilecek ve harp tehlikesi ilân edildiği daki- kadan itibaren memleketin her tarafında bir -he-e—nuharcoc cephesi teşekkül edecektir. Bun- lara karşı daha evvelden korun- ma ve gizlenme tedbirleri hara bin ilk tedbirleri olacaktır.,, Bundan sonra zaferin ancak ulusun bütün fertlerinin gayre- tiyle elde edilebileceği ve hava harplerinin halkın maneviyatını bozarak cephedeki orduyu yen- mek için çok mühim rol oynrya- cağını anlatmakta ve buna kar- gt ilk tedbirin hava taarruzlarını ve bunlara karşı korunmayı da- ha barış zamanından öğrenmiş bulunması olduğunu meydana suslar için faşist başkumandan- lığının emrine verilirken talim Bu kadar adam evladı sözü- nü (bu, Julien'in daha yeni öğ- rendiği kibar sözlerindendi) söylerken içinde daha muhab- betin tam tersi derin bir his duyduü, kızdı. “Bu kadının gözünde ben bir adam evladı değilim” diyordu. Madame de Rönal onu din - lerken zekâsına, — güzelliğine hayran oluyor ve gitmesi imkâ- nını düşündükçe yüreği parça- lanıyordu. Bu üç gün içinde ye- meğe gelmiş olan bütün Verri- &res'li dostları, kocasının bulup meydana çıkardığı bu akıl şaşır- tan adam için madame de Rö- nal'i, mahsus gibi, tebrik eteniş- lerdi. Doğrusu hiç biri de ço- cukların ne kadar ilerlediğini an lryacak adamlar değildi. İncil'i, hem de latincesini ezbere bil - mek bu adamların kalbinde, belki bir asır sürecek bir hay- ranlık hissi uyandırmıştı. Kimse ile konuşmıyan Juli . en'in bunlardan hiç bir haberi yoktu. Madame de Rönal'de bir parçacık olsun soğukkanlılık bulunsaydı Julien'i, memlekete koymaktadır. Biz de buna uya- rak bu taarruzları ve onlara ün saldığı için tebrik ederdi; böylece gurüru okşanmış olan Julien içinde bir rahatlık duyar ve ona tatlılık, güler yüz göste- rirdi; zaten kadının yeni elbise- sini de pek hoş bulmuştu. Madame de Rönal de elhise sinden memnundu, Julien'in o elbise için söyledikleri de çok hoşuna gitmişti; bahçeye çıkıp şöyle bir dolaşmağı teklif etti, fakat biraz yürüdükten sonra pek mecalsiz olduğunu itiraf et- ti. Julien'in koluna girdi ama bu, kuvvetini artırmak şöyle dursun, onun - koluna değmek büsbütün takatini kesti. Gece olmuştu; ihlamurun al- tına oturur oturmaz Julien, es ki imtiyazından istifade ederek dudaklarını, yanındaki güzel kadının koluna yaklaştırmağa ve onun elini eline almağa cü- ret etti. Madame de Rönal'i de- ğil, Fougust'nin sevgililerine karşı gösterdiği cüretliliği dü- şünüyordu; adam evladı sözü hâlâ yüreğinde bir yara gibi idi, (Arkası var) N. ATAÇ Kkarşı kKoyma çarelerini anlata- cağız. Hava taarruz vası- taları nelerdir ? Bugün için başlıca hava taar- ruz vasıtaları — tayyarelerdir. Kabilisevk balonlar uzun tec- rübelere ve araştırmalara rağ- men tayyarelerin kazandıklart muvaffakıyetleri gösteremedi - ler. Mühim bir fayda olan büyük taşıma kuvvetlerine karşı sürat- lerinin azlığı ve hele büyük he- def göstermeleri müessir bir si- lâh olarak kullanılmalarını şüp- heli kılmaktadır. Büyük harpte Londra akınları büyük ümitler vermediği gibi büyük harpten sonra hava müdafaa silâhların- da ve bilhassa hava topçusunda- ki tekemmül balonların iyi bir şekilde kullanılma ümidini kır- Buna karşı tayyareler her olraz agana ;ıeı' etmcıw.'& az daha kudret kespeylemekte- dir. Onun için şimdilik hava ta- arruz vasıtası denildimi her halde tayyareleri anlamak lâ- zımdır. — — Tayyarelerin cinsleri Tayyareler kullanıldıkları işe göre askerlikçe üç kısma ayrılır: a) Keşif tayyareleri. b) Av tayyareleri. €) Bombardıman tayyareferi. Keşif tayyareleri ordunun husust keşif maksatları için kul- lanılır. Göz ve fotoğrafla keşif yaparlar. Hafif tayyarelerdir. Ekseriya taarruz etmezler. Bomnbardıman tayyarelerinin vazifesi yalnız düşman memle- keti üzerinde uçarak gaz, yangın — ve tahrip bombalariyle taarruz etmektir. Bunlar büyük cesa* mette ve orta sürattedirler. Av tayyareleri kendi keşif VE bombardımani tayyarelerini hi * mayeye ve düşmanım- her çeşit tayyaresine hücuma ve onu aV" lamaya yarar. Küçük fakat gok süratli, büyük manevra Ve kabiliyetine maliktirler. Bunlar makineli tüfekle hattâ son Zü” , manlarda ufak çaplı toplarl? teslih edilmektedirler. — Bu tasnifte görülüyor ki UMU miyetle cephe gerisinde taarruz eden tayyareler Bu dıman tayyareleri ol * bombardıman filolarının yan” da onları himaye eden v€ dür man -taartuzlarından KOrUYA” (Çünkü bombardıman d lerinin manevra kabiliyeti Fi peten azdır.) av tayyareleri bulunacaktır. İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: