5 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 13

5 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| İHİMALAYA'DAKI KADIN-İ İLAR ADETA MÜCEVHE -| RATLA YÜKLÜDÜRLER. 9. KAŞI CIMBIZLA ALMAK — ARASINDA DA VARDIR. SOMALINİN BAZI KULUBE İlirlar, Kokulu Hurmanın Yağile İLERİ MÜKELLEF ITRİYAT| (MAĞAZALARINI ANDIRIR. İBAZI YERLERDE KARA İKADINLAR DAHA GÜZEL | GÖRÜNMEK IÇİN KAFALA RINI USTURA İLE TRAŞ İEDERLER, mmm a kayma Sanat gibi güzel- liğin de hududuyoktur.| Dünyanm herhangi noktasında | olursa olsun, kadın güzelleşmek | için bin bir çareye baş vurur. Bu herkese şamil bir ihtiyaçtır. Bayanlarımız zannetmesinler ki, süs, allık ve aklık yalnız be- yaz ırk kadınlarına mahsustur. "Afrikanın zenci bayanları, bi- zim, akademilere devam eden, derilerini masajla dirilt- mek istiyen bayanlarımıza, süs- İenme ve güzelleşme işinde taş çıkaracak kadar kurnazdır. Zen- ci bayanlar da sık sık banyo ya- parlar, marifetle yapılmış ko kulu yağlarla vütutlarını yağ - larlar. Bunun yaptığı müsekkir koku ile erkeği kendilerine cel- bederler, Güzelliğini tebellür ettirmek, onun değerini meydana koymak rs ve hevesi, Afrikalı lâtif cin- sinde, bizdekilerden belki daha şiddetlidir. Kara bayanlar, mu- attar hurma ağacı yağile vücut- larmı yağlarlar, bundan önce, yağın vücuda iyice hulul etmesi İçin kuvvetle masaj yaptırırlar. Onlar Avrupalı en açıkgöz ka- dından daha ustalıkla makiyaj | yapar, podralanır- Bunun için kendisinin ima) i maddeler wardır. Bunları tebeşir, beyaz veya kırmız! balçık, demirli top- rak, odun külü, kma ve saire ile yaparlar. İnsan, daha ilk menşeinde, çıplak derisini yağlarla koru- mak gerekliğini:anladı.İnsan oğ Yu böylece habis ruhları üzerin- den uzaklaştırdığına da kani idi. Büyük Sahrada, kadınlar açık- ta, çırçıplak derelerde banyo ya- parlar, Kadmlar hiçbir örtü al- mazlar. Halbuki erkekler için banyo yaparken örtülü olmak mecburidir, Afrikanm bazı yer- lerinde insanlar çırçıplak gezer- Ver. Umangui kadınları bellerine üç küçük inci asılı bir iplik sa- rarlar, Somali'nin bazı kulübeleri, en mükellef ıtriyat mağazasını an- dırır. Tahta tabaklarda kokulu otlarla karıştırılmış iç yağı var- dır. Hararetin tesirile yağ ko- kulu otlarm kokusunu çeker, Az e a, yila bir krem vi a gelir. Avrupanm krem - İeri de böyle imal edilmez mi? yi kokmak isteği, Afrikalı m emiş. Onlar, olr ye iştir, N kar, kokulu buğular vücuda ge Süreek derilerini bunlarla tüt - Mai Bir kâşif Afrikalı hem- lerimiz için demiştir ki: ki, itir denizile mu - dalgaları mi ziy sa 2 sarhoş eder. prn bayanlar, kokuya ta- deliklerini kolan ae ki burun lar, Bazıları burun deli birine bir çiçek; ötekine de başı ve isinin kar sisek koyarlar ki, e Vera, kokusu başka bir Kara bayanl, ücutlarmin küçük bir parç örterler. Yalnız kaynak kemiklerine ka” dar az çok parlak bir çuha ya - hut bez giyerler, Onların mü - zeyyenatıni herkeg bilir: Boyun, bilekler, ayaklar etrafında hal kalar, inci gerdanlıklar, sedef- ler ve ilâ... Bazr yerlerde, kara bayanlar, güzel görlinmek için kafalarını ustura ile traş ettirir. ler. Kafaları, bilârdo yuvarlağı gibi dümdüzrür. Başka taraf- larda ise, saçları uzundur, Saç- larını büyük bir dikkat ve sabır- la örerler; büyük bir ihtimamla boyarlar, tararlar, temizlerler. | Bu iş bazan bir gün sürer. Son- ra saçlara hurma ağacı yağile iç yağından mürekkep bir kos- KADINLARIN DERDİ: GÜZELLİK MODASI ZENCİ KADINLA /Afrikalı Bayanlar Kokuya Bayı - Vucutlarını Büyük Sahrada | lerde Çıplak Banyo yaparlar ... metik sürülür ki, bu iş te iki gün devam eder, Kara bayanlar, vücutlarında” ki bütün kılları cımbız ile çıka- rırlar, 13 Yaraşmıyan kirpikler sökü - Yür. Kaşın k manı sürme ile dü- zeltilir. Bazan da, kafatası, kıs- men traş olunur. Geri kalan saçlar, örgüler ve püsküller ha- linde toplanır. Yahut top yapı- lar. Kara hemşirelerimizden kimi- si saçlarını kaskatı bir hale ge- tirirler. Bunun için de yağlı bir madde kullanırlar ki, saçlara parlak bir kara - mavi renk ve- rir, Küçük boncuklar, zincircik- ler, kuş tüyleri ile saçlarını süs- İerler. Kara bayanlar, bu saç iş- lerini hep bir arada bir incir ağa- cınm gölgesinde yaparlar. Sekiz on saat süren bir ihtimamdan sonra küçük kızlar, hanımların kınasını saran bantları çözerler. Ayaklar, sert bir sarı renkte gö- rünürler. Tırnaklar, parlak bir alıncıya kadar cilâlandırı- ır, Yeni Gine'nin Papir'leri on yaşma kadar tamamile çıplak gezerler, Dans içn Afrika bayanları, kafalarma kocaman tüy yelpa - zeler geçirirler. Bu yelpazeler TA Yağlarlar.. Kadınlar Dere - cennet kuşu tüylerinden yapıl » mıştır. Tüylerin renkleri ahenk. li bir manzara arzedecek sekilde tertip olunur. Bu renkleri ya - kıştırmakta Afrika kadınları çok ustadır. Alınlarma, parlak renkli tanelerden yapılmış sar- gılar, cennet kuşu tüyleri koyar. lar, bu sargıları kollarına ve bi. leklerine de getirirler. Burun delikleri ve kulakları da bu şe - kilde süslenir. Kulağı ve buru- nu delerek oraya bambu çöple- ri, dişler, kirpi dikenleri, tımak- Jar takarlar. Kadınlar, evleninciye kadar sıçları uzundur. Evlenince, ka- dınlar kafalarını cilâlı ve çıplak bulundurmak mecburiyetinde - dirler, Ancak, zenci modasının bu hükmüne kadınlar çokluk ri- ayet etmezler. | Avrupalılar gelmeden önce | Cenut” Amerika Yerlileri şeffaf | bir kırmızı boya ile vücutlarını boyarlardı. Sonra bir nevi ma- yi kehlibar sürüyorlardı ki, bu- nun çok tatlı bir kokusu vardır. Bu bayanların taşıdıkları ipekli pamuktan beyaz jüpler, mini - mini ayaklarını örtmüyordu. Ayakları incilerle süslü ajurlu potinler içinde pek zarifti, Hele bacaklarının kalıbı, kusursuzdu. Dekolte gömlekleri arasından Namaz Bu resimler vahşiler arasında güzellik merakını canlı bir kolların güzel kalıbı görünürdü. Gömleğin arasından, güzel gö - üslerinin yarığı göze çarpardı. Bunlarda genç ilâhelerin tatlı güzelliği vardı. Jüpler ve göm - leklerinin parlak broderileri, bo- yalı derilerinin sıcak tonu ile ahenkli bir manzara gösterirdi. Buna mücevheratın parlaklığı, kolibri kuşu tüylerinden yapıl- mış başlıkları bir kat daha rev- nak verirdi. e Asya kavimlerinin de güzelli- ğe karşı gösterdikleri ince pe restiş malümdur. Onların ha- FAYDALI BilGİLER. BUGUNKU PROGRAM istanbul 1880: Dans musikisi (plâk) 19.10: Ha- iki, (plâk). 19440: Ege cax, Türk- çe sözlü eserler, 20.10: Konferans. 20.30: Stidyo orkestrasi. 21: Radyo car ve tan- 80 orkestralar 21.30: Son haberler. Bor- salar. 2140: Bayan Aleksanâr Mayler. Macar baki havaları orkestra ile birlikte, 22.10; Plâk neşriyatı. yo salon örkesirsar, 22.30: a2 45: Konserin İerie rr? 33.15: Yabaner dil. Varşova 2080: Kuartet konseri. 20.50: Ben mo- nolog. 31; Sözler, 21.10: Pik, 2145: yumlar. 21.55: Konferane 22: enlemi orkestra konseri, 23: Spor duyumları, 23. 10: Pllk, 24; Sözler .24.05: Plik. Paris 2015: Bando mirik 21: 15: Ulusal müzük, arak 2530; Masart konseri Moskova 1830: Bizet'nin Çekçe yayım. 2305: va asra yapım. Budapeşte 2020: Opera orkentrası, 20.30: Sözler, SiNEMALAR TİYATROLAR : Gizli Mahkeme, $ Melek « Madam Battırilay — Şanghay Ekspresi. # Şık : Bir gönül böyle avlandı, — Ankara Türkiyenin kalbidir. # Elhamra : Dul nişank — Garson lar şahi, # Yıldır: Kaçak — Evlenecek kız- ar, # Alkazar : Kızıl ova suvarileri — Meçhul şampiyon. # Milli : Makina adam — Hulya peşinde. # İpek : Gene aşk beldesi — Kerim Racanm oğlu. # Kadıköy Süreyya : İlk yaz Şarkısı — Kokaraça, $ Üsküdar Hâle : Canlı * Sumer: Kayıp çocuk, Veda. iki film bir arada Söekirliğa Beşiktaşta, Rıra — Mahmudiye in de, Mişel Sosranyadis — Taksimde, Tek sim — Kalyoncukulluğunda, Beyoğii — Sişlide, Haik — Eyüpte, Hikmet eeönele HASTANE TELEFONLARI Cerrahpaşa hastanesi, Cer- rahpaya 21693 Gureba Hastanesi. Yenibahçe, 23017 Haseki kadmlar hastanesi. Aksaray Haseki cad. 3? 24553 Gülhane hastanesi. Gülhane ( 20510 Kuduz hastanesi. Çapa 22143 Emriz: akliye ve asabiye hastanesi, Bakırkör OReşa diye kışlası 16.60 Beyoğlu Zükür hastanesi, Firuzağa 43341 Etfal hastanesi, Şişli 42425 Haydarpaşa Nümune has- tanesi 60107 Zeynep Kâmil (hastanesi. Usküdar, Nuh kuyusu, Gün a caddesi 60179 ITFAIYE TELEFONLARI İstanbul itafiyesi 22? Beyoğlu itfaiyesi 44644 Kadıköy itfaiyesi 60020 Yeşilköy, Bakırköy, Büyükdere, Uuküdar itfaiyesi 60625 Pâşabahçe, Kandili, Erenköy, Kar- tal, Büyükada, Heybeli, Burgsz, K» malt mıntakaları için telefon santra Imdaki memura (yangın) kelimesini viyiemek kafidir, MURACAAT YERLERİ Deniz Yolları ecentesi Telefon o 42362 Akay (Kadıköy iskelesi baş me Mmarlağu) Sirkeci Hayriye, Telelon Vapurculuk Şirketi merkez acen- tesi, Telefon Şark Demriyolları müraciat ka- esi. Sirkeci Telefva Devlet Demiryolları o müracaat kalemi Haydarpaşa. Telefon e ÇABUK SIHHİ YADIM TEŞKİLATI a m Bü mumaradan imdat oto- mobili İstenir. 44993 mem İstanbul ikinci iflâs memurluğun- dan: Müflis Hayım Albukrek ve birade- ti şirketine ait yazıhane makine, ka- #a, dolap, iskemle vE saire mühtelif eşya ğık arttırma suretile satılacak- tir. İstiyenlerin 10 « 7 - 935 çarşam- ba günü saat 10 da Tahtakalede Me- naşe Kanza hanımda 4.—5 No. ya mü- racaat etmeleri ilân olunur. (12871) mamları ve masajdaki ustalıkla- rr ve her cihetçe mükemmel olan gıhhi kosmetikleri meşhurdu. p Bugün de Himalaya havalisi bayanları, mücevherat ile adeta yöklüdürler. Başlarında, bu ka- 'dar ağır mücevherleri nasıl ta şıdıkları cidden düşünülecek bir meseledir. Bunların ancak bur- nu görülebilir. Görülüyor ki, güzellik telâk- kisi her yerde başkadır. İster şekilde göstermiyor mu? beyaz, ister kara, ister sarı Ol- sun bütün kadınlar fazla tezyin derdile elbet kendilerini çirkin leştiriyorlar. Bir zamanlar, sultanların, ko- kucubaşıları vard. Bu müte - hassıslar, haremdeki kadınlar- dan herbirine yaraşacak kokuyu tayin ederlerdi. Her halde Av- rupalı bayanlar, bu işte, öteki hemşirelerinden daha ilerde de- ğillerdir. TARİHİN EN BÜYÜK AŞKI David Rizzio ve Mary Stuart Davidin yarı ölü sürükleniyordu. Vücud hançer darbelerinin Bu esnada Rizzio ne yapaca- ğını şaşırmış bir halde idi. Kra- | Hiçe soğuk kanlılığını muhafaza etmek istediyse de muvaffak olamıyordu. David'i odadan çi- karmak için bütün gayret ve mebaretini sarfettiyse de bey - hude idi. Gürültü ve patırdı ara- sında sandalyeler devriliyor, masalar altüst oluyor ve arasıra Ruthven'in sesi duyuluyordu: “Ne yapıyorsak, kral namına yapıyoruz! Şimdi masa duvara doğru itilmiş, artık Rizzio için kaçacak hiçbir yer kalmamıştı. Titriyen elinde hançerini tu - tan Rizzio yapacak bir şey kal- madığını görerek kraliçenin kendini muhafaza etmesini is- tirham etti, Fakat ortalık 6 ka- dar kızışmıştı ki, kimse kraliçe- nin sözlerine aldıracak halde değildi. Mary Stuart'ın, ileri doğru uzanan himayekâr eli bile, biçare şairin kalbine sapla- nan ilk hançerin derin bir yara açmasına mâni olamamıştı. Bundan sonra Damleyde kah- ramanlığını gösterdi. Kolunu kraliçenin beline doliyarak onu olduğu yere mıhladı. Bu esnada David'in yarı ölü cesedi kraliçe- nin yatak odasına sürükleniyor- du. Vücuduna saplanan kılıç ve cesedi kraliçenin yatak odasına üne saplanan kılıç ve haddi hesabı yoktu Bunun üzerine kra“çe o kadar kendini kaybetmiş bir hale gel- mişti ki David'e ne oldu diye soruyordu. Kraliçenin gözdesi Rizzionun cesedini merdivenden aşağı fır- lattılar. Buradan da kaldırıp kapıcının odasına naklettiler. Tuhaf bir tesadüf eseri olarak, saraya ilk geldiği gün kraliçe- nin huzuruna kabul edilmeden evvel oturduğu bir sandığın üze rine biçare adamın cesedini ser- diler. bu suikast hakkındaki vesaik hakikaten tarihte bir misline daha tesadüf edilemiyecek ka » dar vazıhtır. Darnley tarafmdan çizilen plân en ince teferrüata kadar evvelden düşünülmüştü. leri önünde cereyan etmesi Darnley'in arzusundan ileri ger mişti, Gebe olmasına rağmen kocası tarafından bu kadar feci bir manzaraya maruz bırakılma” st kadar hainane bir emel ta- savvur etmek bile müşküldür. İşin bundan daha feci ciheti bilâhare çıkarılan dedikodular - dır. Kraliçenin namus ve iffeti- ne taallük eden bu rezilâne ifti- raların tekrarı bile insanda nef- ret uyandırıyor. İşte böylece dünyanın en ma“ hançer darbelerinin had ve he- sabı yoktu. Zavallı musikişina - sın vücudunda sonradan elli altı yara saydılar. Kraliçe üç dakika süren bu kanlı manzara karşısında kendi- ni kaybetmiş bir hale geldi. o kadar derin bir heyecana kapıl- muştı ki, ne bile far- kma Birkaç daki- ka sonra kendine geldiği vakit kocası Darnley'e çok acı sözler söyledi. Oda zavallı bigünah Rizzio'nun türlü telü mevhum cinayetlerini sayıp döküyordu. sum ve iyi bir kadınma ilelebet kalacak bir leke sürülmüş Olu” yordu. Doğacak bigünah bir yavruya da bu lekeden bir kıs- mı sürülmüştü, Bugün fskoçyada kraliçe Ma- ry'nin yaşadığı şatoyu siyaret &den bir seyyah, sırf sadakati yüzünden kanını akıtan zavallı David Rizzio'nun kan lekelerini gördüğü zaman; tarihin karan- lıkta kalmış bu yaprağını hatır- Uuyacaktır. BİTTİ VS

Bu sayıdan diğer sayfalar: