14 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

14 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dü Sİ Dünyanın En John Rokfeller Kanunen Öldü Paris - Soir'dan: Dünyanm en zengin adam: olan Rokteller 96 yaşına bastı ve kanunen öldü. Bunun da manasr şudur: Amerika'lı milyarder 96 yıl dönü- münde, beş milyon dolarlık sigorta primi alıyor. İşe başlarken yapmış ol- duğu sigorta mukavelesi Rokfeller'in 96 ıncı yıl dönümünde hitam buldu. Ölümünün haberi, bundan galat ola- rak yayılmış olsa gerektir. Rokfeller'in o şimdi biricik amacı, yüz yaşıma kadar yaşamak, yüz yaşın- da bir milyarder olmaktır. Dünyanın &n zengin ve en hayırsever adams sa- yılan Rokteller, daha çok yaşımak <melindedir. Bunun içindir ki, kırda kliçük bir malikânede yaşıyor. Sür- düğü hayat gayet düzgün, orta halli bir ihtiyarm yaşayışıdır. Muntazam saatlerde yatar ve kalkar. Doktorun emrettiği müddet hergün yürür. cıga- ra içmez, kat'iyyen alkol almaz. Bu vesile ile hatıra şu tahaf hikâ- ye geliyor: İhtiyar bir köylü doktora müracaat etmiş, çok yaşamak için na» sıl bir rejim takip etmesi lâzımgeldi- ğini sormuş. Doktor! — Şarap içer misiniz, demiş. — Yirmi yaşımdanberi bir damla alkol almadım. — Cıgara içer misiniz? — Yirmi otuz yaşmda birkaç cıga- Ta içtim. Fakat o zamandanberi tek bir cıgara tellendirmedim. — Kadmlarla ültetiniz var mı? — Otuz yaşındanberi kadınlarla her türlü münasebeti kestim. — Dostum, şarap içmiyor, cıgarâ kullanmıyor, kadınlarla ület etmiyor- sunuz. Niçin daha ziyade yaşamak istediğinize aklım ermiyor. Şüphesiz bu hikâye Rokfeller'in ho- suna gitmez. O, saf ve faziletli bir hayat sürdüğü gibi bütün vatandaşla- rınt da aynile hareket etmeğe mecbur kılmak istedi. İçki yen cemiyetinin başlıca üyesi ve şefi o idi. Onun hayatında güttüğü biricik emel: Petrol satmaktan ibaretti. Pet- rol, petrol!,. İşte onun düsturu. Bü- yük endüstri sahipleri dünya piyasa- sını zaptetmeğe uğraşırken o, bir lâm- ba fabrikası satın aldı. Acentalarını Çin şehirlerine göndererek halka bi- zer lâraba hediye etti. Lâmbas olan Çin'li onu kullanmak için petrol satın almağa mecbur kaldı. Birkaç yıl son- ss Rokfeller'in petrol gemileri Büyük Okyanusu zamandanberi, petrol sattıkça zengin- leştii, Rokfeller dünyanın en zengin ada- e ili “Affedersiniz mimar hata yapmış Abanoz Bilezik RENE CHAMBE daha geniş nefes alıyor, daha ser- best olduğunu (duyuyor; daha canlı bir şey oluyor. Framond devam etti: — Bu gesintiyi haziran ortaları na doğru tertip etmek istiyor. şimdilik Aviatil'i iyi bir gözden g şirmek lâzım. Geçen mevsimde hayli yoruldu. Siz daha çok burada mısı- niz? — Mezuniyetim 6 temmuzda biti- yer. Bir ay daha uzatılmasını İste mek niyetindeyim. — O halde dostum, mükemmel... Yata geleceksiniz demek. . Dokuz yüz ton.. On iki kişilik mü- tettebat.. Rakamlar gözümde büyü- yordu. Bu Framond hakikaten dikkate değer bir adamdı. Dokuz yüz tonluk bir gemi, açık denizleri bile tutabilir. Vaziyet doğrusu garipti. Hem çok, çok garip. Köşkün yolunu inerken, kafam. da birçok istilhamlar (o dikilmişti Vilâ Hesperidanın o sabibi bende merak uyandırmağa başlamıştı. Akdesiz kıyılarında küçük eğlenti Zengin Adamı Rokfeller mı olmuştu. Servetinin büyüklüğü akıllara sığmazdı. ık bu servetin çoğalmasını bile düşünmedi. Parasını sarfedecek yer aradı. Fenni araştır « malara yüksek paralar tahsis etti, Bü- tün dünyada maziye ait eski eserleri ihya için de birçok paralar verdi. Bu yolda sarfettiği paralar 750 milyon dolara baliğ olmuştur. Fakat bu iş- lerde onun ilgisi yoktu. Nihayet can sıkıntısma uğradı. kendisine arkadaş- lik etmek için Amerikan golf şampi- yönuna senede on bin dolar verdi. Bu zât onunla golf oynar ve kendisine müsahiplik ederdi. Artık çok ihtiyarladı. Golf dahi Oynuyamıyor. Ancak hayatma bir amaç buldu: Yüz yaşına varmak... Bu- nun için de bütün işi sıhhatini koru maktır, — m Ufaklık belâsına karşı Londrada: 'London Transport Bo- ard olfficalş ağını taşıyan tramvay sosyetesi, ufaklık bozan otomatik kutuyu deneçe başladı. Tramvaylarda ufaklık mese lesinin ne kadar zorluklara, dediko » dulara meydan verdiği bellidir. Bu- nun önüne geçmek için Londra tram vayı kolay bir çare buldu. Biletçinin kemerine ast): olan kutu içinde yuvar lak bir silindir vardır, bunun içinde muhtelif değerde beş yü tık vardır. İstedi, z ufaklığı almak İçin şu veya bu deklânşör'e parmağı nızı basmak kâfidir. A Bek - Hitler Mülâkatındaki sır Journal de Moscow'dan: Journal de Moscou Polonya Dış Bakanı Beck'in Berline yaptığı gezi dolayısiyle yazdığı bir yazıda Beck- Hitler konuşmalarını hâlâ derin bir sır haplamakta olduğunu söyliye - rek diyor kiz Son günlerde çıkan bazı yarı resmi haberlere bakılırsa Berlin gö- rüşmeleri Polonya « Alman münase betlerinde hiç bir yenilik yapmamış tır. Eğer bu haberler, hakiki duru” ma uygunsa ve Avrupa halkını dü- şüncelerinde yatıştırmak için çıka- tamamiyle aksine bir s0 nuç elde etmişler ve halkı büsbütün kuşkulandırmışlardır. Çünkü (yeni birşey yoktur) un anlamı Polonya nın Almanyayı genişleme yolunda tutmak ve müşterek güven sistemi teşkilâtlandırmak yolundaki emek- leri torpillemek için Almanya ii birtakım kombinezonlar aramak si- yasası sürüp gidecektirden başka birşey değildir. Bunun sonu gene kendileri için fena olacaktır. TE YİNE EE Ya seyahatleri için bu derece kuvvetli bir yata ne lüzum vardı. Gerçi ben deniz işlerinden o kadar anlamam, fakat içime de bir kurt düşmüştü. Sahillerimizde, Tulondan iki adrm ilerde, bu Alman gemisinin mevcu- diyeti beni rahatsız ediyordu. Belki haksızdım: — Her halde Fransız deniz daire- i bu yatm burada olduğunu bilir düşünüyordum. Bir-ecnebi tebe- Ası, resmi müsaade almadan Fransız sularma getirip gemisini böyle otur- tabilir mi? Benimkisi de tuhaf.. Ça- #usluk yapacaksa, bu dağ başımda ne casusluğu yapacak? Sahil müda- İ faa bataryaların: ve oradaki tahki- matı mr tarassut edecek? Bunu kim olsa yapar. Fakat ben de, o günden itibaren Hesperida köşkünde ayağımı denk almağa karar vermiştim. Etrafımda olup bitenleri gözden kaçırmamağa çalışıyordum. e | Bilirsiniz ki, bizim filomuz Hydres | körfezi açıklarında hakiki atış ta-| Timleri yapar. Framond'un bu talimlere büyük | âlâka gösterdiğine hemen kanaat hâsıl ettim. Bir sabah köşke geldiğim zaman, İ onu, sırtında pijama, elinde kuvvet: İli bir dürbün talimleri seyrederken | İ ve not alırken görmüştüm. O da be. | A nya Gazetelerine Göre Hâdiseler N HABEŞ MESELESINDE Uluslar Kurumunun İşi Journal de Moscou'daı Journal de Moscou Habeş-İtalyan anlaşmazlığı hakkında Uluslar Sos - yetesi tarafından geçen mayısta veri- Jen karara göre bu anlaşmazlığın ya- kında yeniden Uluslar Sosyetesine geleceğini hatırlatarak diyor ki : "Eğer bu ' Kurum öteden beri kendi otoritesini bozan bir takım fena örneklerin altında bırakılmamış olsaydı bu mesele Ulutlar Sosyetesi için o kadar büyük (güçlük göster- mezdi, Japoriya Mançuri'nin üzerine sal dırdığı vakit Çin Uluslar Sösyetesi- ne baş vurmuştu. Şimdi İtalyan - Habeş anlaşmazlığında Obu Sosyete- nin otoritesini yükseltmek içni bü- yük bir enerji e gösteren aynı İngil- tere o zaman Çinin isteğinin Sos- yetece yapılmaması için çalışmıştı. Çinin Uluslar o Sosyetesine baş vur- mast tek bir sonuç vermiştir ki, oda Japonyanın Cenevreden ayrılması ol- muştur. Uluslar Sosyetesi en sözü geçer Üyelerinden birinin böylece ye- ni saldırrlarda bulunmak üzre hare- ket özgürlüğünü £ temamiyle ele al- maş bulunmasına (katlanmışa benzi» yor. O vakitten beri bu siyasa kuvvet- lenmiş ve genişlemiştir. Öyle ki bir senedir ve hele son aylarda bütün si- | yasası saldırılar hazırlamak olan memleketlere karşı aşırı hatır hoş- İukta bulunulduğunu © görmekteyiz. Asıl ortalığı kayguya düşürecek bir şey varsa o da şudur : bâzı devlet- lerin saldırı siyasası arttıkça bugü- nün veya yarmın saldırıcıları olabi- lecek memleketlerde bu O siyasanın bulduğu güler yüzde o kadar art- maktadır. Uluslar Sosyetesi ya saldırıya ka: sı hep bir biçimde ve ana yasasına göre hareket etmeli yahut da saldı- riya uryan ülkeye © yardım etmek hakkından büsbütün vaz geçmelidir: saldırıcılar arasında o Sosyete üyele- rinden şu veya bunun keyfine göre bir ayrılık gözetmek sızdır. Yine şu veya bu saldırtcıya göz yuz | marak bir başkasını cezalamağa da imkân yoktur. Sovyet Rusyanın harp ve barış me. selesinde, her hangi bir saldırı, sö- mürge ele geçirmek veya kuvvetsiz ulusları boyunduruk altına koymak girişitlerine karşı olan durumunu bütün dünya bilir Sovyet hükümeti her kim olursa olsun saldırıcıyı kö- tülemeğe hazırdır. Şurasını unutma” mak lâzımdır ki, Uluslar oSosyetesi- nin bütün üyeleri kurum içinde ol- duğu gibi dışında da el birliği ile zorbalık ve saldırı (siyasasına karşı hareket etmedikçe ve kuvvetsiz ulus- lara karşı yapılan zorbalık siyasası- na bugünkü yardım kaldırılmadıkça Uluslar Sosyetesi barış Ye ancak ba- rı istiyen insanlığa karşı olan öde- vihi yerine getiremez, , o ——— Greta Garbo'yu ölümle tehdit Matin'den: Berlin gazeteleri, son günlerde bir müddet istirahat için memleketine çe- kilmiş Greta Garbo'nun başına gelen- leri yazmaktadırlar, Geçen mart ayı zarfında Iskandi- navyalı yıldız, bir mektup almıştır. Bu mektupta, eğer imza sahibi Jack Kmann'ın adresine 10.000 dolar gön- derilmezse kendisinin öldürüleceği bildirilmiştir. Greta Garbo hususi bir polis hafiyesinin tavsiyesi üzerine posta ile parayı göndermiş. Diğer ta- raftan da, polisi haberdar etmiştir. Polisler posta bürosunu sıkı bir neza- ret altma almışlar, fakat bir ipucu bu- lamamışlardır. Bunun üzerine yeniden talepler ve tehdit mektupları yağmağa başlamış- tır. Bu mektuplar Greta'nm üzetin- de fena bir tesir yapmış ve zavallı ar- rden çalışamaz bir hale gel- miştir. Nihayet Greta bir müddet is- hat etmek, dinlenmek için doğdu- yu memleketten çekilmiştir. ASRİ RESİM Bir de Refailin tablolarını beğenen ozüppeler var! mİ görünce adeta canı sıkıldı. Fakat uzaktan herkesin seyrede» bileceği bir manevradan Framond'un ne istifadesi olabileceğini de iyi kavrıyamamıştım. Bu adam hakikü- ten Alman bahriyesi hesabına ca- susluk yapıyor muydu? Sonradan hakikaten casusluk yap- ai öğrendim, onu da anlatacır m, Bugün muharebenin içindeyiz. Al- mah casusluk (o teşkilâtmin Fransada ne İyi bir sistem kurmuş olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. 3 ki Alman erkânıharbiyesi istihbara- tın: öyle tanzim etmişti ki, en küçük hor. bir mi is lu. En basit ahçı- an liği vapor dahi dikkatle , Fransada oturan rapor oküsalar, bunların içinden. bir tanesi. bekle - dikleri ehemmiyette olabilirdi ya... Kimsenin cesaretini kırımyorlar, her- kes ne yazarsa okuyorlar, kime icap ederse para veriyorlar, üstüne de te- şekkür ediyorlardı. 'Tulle şehrinde mi, Beck'de mi iyi kalktığını, öğle üzeri yemeğe geldi- ğini, saat ikide tekrar kışlaya gitti. ğini, beşte kışladan dönünce sivil elbisesini giyerek, karısıyle dolaşma- ga sıktığını, 7,30 da ne geldiklerini arada gittiklerini, zabitin akşamları Echos de Paris gazetesini okuduğunu, ba- zan da destlariyle dama oynadığını Berlindeki istihbarat şubesine bildi- rirmiş. Oradan gelen cevap: “Bravo, bravo! Çok enteresan, devam edi- niz. Her ay bize ( böyle bir rapor göndetinir.,, Halbuki bizim ikinci şube bu ne- viden raporlara güler, belki de va- kit kaybettiriyor diye i Neyse uzatmıya Ben artık Framond'u belli etmeden göz hap- sine almıştım. Fakat kendi kendime de birçok ihtimalleri kafamdan geçi- riyordum. Farzedelim ki, bu adam uzaktan yakından alman bahriyesine mensup- tur. O srfatla da bir deniz manev- rası hakkında az çok isabetle hüküm verebilir. Öyle dahi olsa bu hüküm- lerinde ne kıymet olabilir. Gene bü- Ge bilinmiyen şeyler Fakat ben Framond'u bir casus Fransız toprağında ve deniz kıyısin- da bir köşkü var, bir yatı var. Bu vaziyette bir Almandan da alman bahriye dairesi pek âlâ, gördüklerini bildirmesini istiyebilir, o da pek âlâ, (TAN)IN ÖYKUSU BİRİNCİ MEVKİDE Biletlerimiz ikinci mevki idi. Tkin- ci mevki vagonlarmı dolaştık. Ağız ağzâ dolu, Oturacak yer yok. Haydarpaşa ile Pendik arasında İğ” liyen banliyö trenlerinde bir görenek vardır. İkinci mevki yolcular: kendi vagonlarında yer bulamazlarsa birin- ciye geçip otururlar. Biz de öyle yap- tık. Geniş, kırmızı kadifeli, boş birin- cilerden birine yerleştik. RİN Tren kalktı. Sıcak bir yâz gününün ağır ağır söndükten sonra birdenbire geceye giriveren bir akşamında Eren- köyüne gidiyoruz. Uç arkadaşız. Uçümüz de yazıcı. Trenin tıkırdısında başlarımızın yor- gunluğunu dinliyoruz. Üçümüzün de gözleri kapandı, kapanacak. Birdenbire yarı kapalı gözkapakla- rımın arasından ak bir pırıl seçi Gözlerimi açtım. Yanımızdaki boş ka- napenin üstündeki ip örme rafta bir paket duruyor. Iyi çeşitten ak bir kâ- ğıda Üzene bezene sarılmış büyükçe bir paket. Gözlerimin bir noktaya takılı kal- Gığın: gören iki arkadaş ta kımıldan- dılar. Onlar da pakete bakıyorlar şimdi. Konuşmuyoruz. Yarı kapalı göz- lerimiz ağır ağır açıldı. Benim aklıma ilk gelen: Bu pakette ne olabilir. sorgusu oldu? Arkadaşla- rın da bunu düşündüğünü anlıyor düm. Vagonun camları dışında gece den iyiye karanlıklaştı, Trenin gidi si ağırlaşıyor. Camlardan içeri parça parça aydınlıklar dolmağa başladı. İnce ve keskin bir düdük. Altımızda tekerlekler gıcırdıyan dişler gibi sekel dılar. Durduk. Tik istasiyon. Kızıltop- rak. Kızrltoprak'tan bir müşteri bindi bizim vagona. Burnunun ucuna fena kokan bir madde asılmış gibi yüzünü durmaksızın buruşturan şişman o bir kadın. Geldi yanımızdaki kanapeye, tam paketin altına oturdu... Tren kalktı. Biletçi biletleri zım- balayıp geçti. Üçümüzün de gözleri bir parça kadının yüzünde dolaştıktan sonra tekrar pakete takıldı. Bu paketin içinde ne olabilirdi? Onu orada kim unuttu? Birinci mev- ki bir sayfiye treninin rafında unutu- lan bir paket! Yavaşça karşımdaki arkadaşlardan birine sordum: — Gördün mü? — Gördüm. — Merak ediyorum. — Ben de... Gözümle paketin altında oturan İşi: kadını gi il Ari hı EE yalm birer birer geçiyoruz. İkinci arkadaşa baktım: gönderebilir. Bence Framond casusluk yapmak için Hesperidayı satmalmış değildi. Bilâkis, Hesperidayı satınalmış oldu- ğu için casusluk yapıyordu. Başka bir ihtims! daba vardı. Sırf şahsiğ merak.. Denizciliği seven bir adamda bulunması pek tabii olan bir merak, E — Eğer şüphelerim tahakkuk ederse, artk Hesperida sakinlerile münase- betimi ne dereceye kadar idame öde- bilirdim? Oradan büsbütün kese- yim mi? yaaa Tulona, bahri. ye dairesine, yahut fırkaya giderek şüphelerim hakkında bir rapor vere- yim mi? Bu fikir şimşek gibi zih- nimden geçti. Vazile karşıma dikil- miş bekliyordu. se. Onu büsbütün ? Polis Polisi Hesperidaya saldırıp bütün sakinlerini şöyle gö- nül ferahlığı ile hudut dışına sürdü- recek miydim? Maryse casus olsun. Hayır, asla buna i Casus olmadı- ğına kat'i emniyetim vardı. İlk gün pasıl tahmin ettim ve anladımsa ge- Be öyle tertemiz bir kızdı. Onun gi- bi, babasının da bu işle alâkası ol- duğunu hiç zannetmiyordum. Her ikisi de benim gibi şüpheli bir şahsın köşküne nasılsa girmiş bulu. | yoruz. 14-7-935 » Yazan :0.S- , — Bir istasiyon sonra Ergnkö ne geliyoruz, dedim. O, cevap vermedi. Gözleri pa Erenköy'üne geldik. Şişman inmedi. Biz de inmedik. y Suadiye'de biletçi hir daha geti” — Biletleriniz Ecenköy'üne k4 dı, dedi. Fark vereceksiniz. Biribirimizin yüzüne baktık. 4 , nuydu. Parasızdık. Ceplerim i ni son meteliğine kadar ekledik © birine, son istatiyon Pendiğe biletleri tazeledik. Bostancı. Şişman kadın indi. gonda biz üçümüz ve raftaki p başbaşa kaldık yine. Camlardan gece bütün karanlığı Ü öyle doluyor ki, içeriye, tepemi elektrik lâmbasr bile kör yanım başladı. Arkadaşlardan birisi ayağa kalk O, ayakta, biz oturmuş, biribirimi bülerştık, Fena bir iş yapmağa Jandığımızı sanmıyoruz. Dahi rusu bunu düşünmeğe lüzum gi Ayağa kalkan arkadaş rafa eli uzattı. Fileden paketi aldı. Ben, kısık bir sesle değil, hi yüksel bir sesle: — Aç, dedim. O, yanımıza döndü. Paket dizle” nin üstünde duruyor. Yüzü, w tan değil, heyecandan kıpkırmızı. Paketi onun dizlerinden öteki kadaş aldı. Ondan ben aldım. İp ni çözdüm vevaçtım. Yarısı dişle köpürmz. kaskat yat bir yarım İrancala, küçük, edilmiş bir yağ kâğıdın içinde b kuru zeytin tapesi ve bir dilim ki peyniri. Güldüm, gülütşük. Ne yalan 8öj liyeyim ömrümde bu kadar acı, böl le kırgın bir gülüşme duymamışi: Paketi yerine koyduk. Konu! yoruz. Tren Kartal'a yaklaşıyor. Biletçi tekrar geldi. Lâmbanın tında yüzünün yorgunluğunu sarı b maske gibi taşıyor. Ceketinin iki d mesini açmış, 3 Ağir ağır demin rafma bırakti miz pakete uzandı. Aldı açtı, öyl“Ü durdu biraz. Sonra, gülerek bize © di Mirasa konduk diye bizim keti karıştırmışlar. Artık birinci #€ kide bile peynir ekmeğimizi bi maz olduk... dedi... . i Kartal'da trenden (indik. Kın. kadifeli bitinci mevkiin rafındaki EE ketin hülyasile son meteliğimizi d€ lete verdiğimiz için, yayan, yofi ayaklarımızı sürüyerek, ve vakit © kit konuşmadan kahkahalarla bo rak Erenköy'ün tuttuk yolunu. nayorlardı. Ya Lauffen? Onun hakkında da bir şey sö mezdim. Hattâ bir şüphem olsâ Pİ ona karşt duyduğum kinin tında hüküm vermiş mağrur, mütekebbir, hodbin vE zekâlı adama castısluk çoktü. Bu mülâhazalar arasmda edeceğim en muvafık yolu tesbit. tim: Kimseye bir şey söyler ğim, kimseye haber vermiye Framondun hareketleri g“ ehemmiyetsiz göründüğü içi helerimi muhafaza etmekle b” ileride onu daha iyi tarassut bir mevkide bulunmağı da katıyordum. Bu suretle şüpbf” 5 kat'i kanaat haline getirecek “4 birçok hâdiselere şahit olabilir ni vesikalar | toplıyabilirdim. Bunları dosya halinde bir bahriye veyahut ordu istihbs iresine verebilirdim. Bu son * bana yerinde göründü. vazilei. rihti: Tesadüfün beni seyi -N tarassut yerinde kalmak... He” mond'un ne mal olduğunu Ö anlamak, bem de Maryse'de” —5— 4 Villa Hesperidada günler © geçiyordu. f LArkası WE

Bu sayıdan diğer sayfalar: