30 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12

30 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-— az s5 T EDİRNE AN s.s.s — Modern Türk Devleti Hiçbir işi Tesadüfe Ve Şu Veya Bu Amirin Zevkine Bırakmaz | “ Türk Devletinin Köy, Kamun, ilçe Ve il Bölümleri Üzerinde Yapıl Trakyanın küçük, fakat özlü Edirne Emin Ol Yıkıcılar Esnafının Son br iti sari. Günleri İç İşleri Bakanı Şükrü Kaya. Edirne saylavı Şeref Aykutun Edirneyi çok eskiden tanıyan va çok iyi bilen İç İşleri Bakanı Şük- rü Kayaya yazdığı açık mektup Avrupa sınırımızın bu büyük şeb- ri için yazılmış öyle acı bir mersii yeyi andırıyor ki Trakyanın eski sini hatırlıyan ve yenisini bilen ben okurken, gözlerimin yaşarma ması için kendimi o kadar zorla dım, o kadar zorladım, fakat hiç kırıklarımı yine tutamadım. Şu parçayı dikkatle okumak ve üzerinde durmak bir memleket ödevi manasına yükselmiş bulunus yor: ' “Bir solukta ayak üstü elli bin genç, tunç yüzlü Türk delikanlı sr bu yurdun sınır boyunda dipdiri âyak üstünde & duruyor Biz uç çocukları, gece yarısını kadar kadınlarımız, güneş caya kadar erkeklerimiz sının beklemeğe çok alışık Türkleriz. Bu bir savsa sonucu olsa gerek, Zina.. başka türlü düşünmeğe yol bulamıyoruz. Edirne şehri o kadar savsalanmış bir yerdir ki; size küçük bir örnekle bunu ek- #iksiz anlatabilirim. ' Bizim, bütün yoksulluklara gös ğüs gererek şehrin yanında dis rüttiğimiz bir fidanlığımız var- dır. Biştan başa Türkiyeyi arayı nız, hiçbir yerde tek eşini bula- mazsınız. Yalnız, yetiştirdiği ve | dağıttığı en ayırt yemiş fidan | ları bugün Anadolu içini tutmuş“ | tur, Ankarada Orman gile Yenişehir ve Etlikte (görüleni bahçelerdeki fidanların hepsi bu- zanan vardiği fidaalardır. Tarim Bakam koltuklarım kabartarak bir reklim gibi İstanbulda Bü- yükdere #idanlığını çok Okoru- maktadır. O Büyükdere fidanlı- | ğrmr ki Tüksli çoktur. Tarim Bas! kanı arkadaşımız orada Avrupa yapısı hasır İskemleleri, maroi ken koltukları, süslü bölmelerle ayrılmış yarım metelik değeri yok ağeçlerr çiçekleri gördükçe bol bol yardım etmektedir. İtiraf. ederiz; bizim bahçelerimizde 04 twracak bir kırık iskemle bile yoktur. ' Edirne fidanlığı Geldi. Ancak bizim Edirne Fidanlığı Tarım Bakanı Muhlis, i Edirne Saylavı Mehmet i Şeref Aykutun Trakya- * yı iyi Tanıyan iç Baka- ; İ nına yazdığı Açık Mek. | tuptan: > i Türkiyede yemişçiliğin, fidanı erliğm öyle bir kaynağıdır ki bi- zim “Özel yönetim, (1) dilenci kılığında çalışin İşmnlere bis esmer ekmek parast vermeğe ças Jışarak zar gor Du fidanlığı yaşata maktadır. ' Ancak, lüksten çok verim, das mezlık ve aşı yoluyla yurdun a4 daçlarınr dürelten ve yaratıcı varlığı ile dört “yanı yeşillemdi4 ren bu fidaniık için Tarrm Bai kanma iki yüz saylav ve arkadaş dilekte bulunmuştur. Ancak Edirneyi sapa (bin yerde kalmış, Terrm — Bakanına reklim yapmıyacak boş sözlerle koltuklarını kabartmıyacak olan bu fidanlığı bakan arkadaş bin gün bile düşünmemiştir. Tarım enstitilerinde o yabancıları bol bol verilenin yarrsr kadar buraya bir göz atmış olsaydı her yrl mili yonca fidan dağrtan bu fidanlr- gın bir para yardım görmeden n€ Büyük bir özverlikle çalrştığror anlar, yesrdseverliğin bir bakana yakıştırdığı ödevi yapardı. Bili mem Tarım bakananın bilgisi içimlemidir ki, yalnız Kırklareli kentlerindeki zengin bağlardan sökülüp atılan kütüğün sayısı o- tuz altr milyondur. Kocaeli say- Havı Süreyya orada ilbay iken bu yenerin sökülen kütüklerini res- miğ araçlarin saydırmıştı. Bu be aerkir bir sonuçtur. Evet... Bu ne acıklı bir sonuçtur. Bununla beraber bu acı Trakya ta- rımının acısıdır ve Trakyada duyu- lan acı yalnız bundan ibaret de- gildir. Edirne saylavı Trakya şe- birlerinin ve en önde Edirnenin duyduğu bir başka azabı da şu sa tırlarında anlatiyor: İki belâ Edirnenin yiksinrasında, bu toprakların, bağlarım, bahçelerin işlenmemiş kalmasında daha iki büyük etke vardır. Biri, Bizi İs- tanbula bağlıyan o demiryoludur — ki bir fransız kunpanyası bu- mu kiracı olarak kullanmakta. dır — işte bu demiryolunun uy- günsür, yıkscı, kemirici işletme. si memleketin tarımını da, teci- mini de boğup öldürmektedir. Moamafih artık bu belinin gün- leri sayaladır. Bayındırlık bakanı Çetinkayanın Türk toprakları üs- tünde hiçbir demiryolumu yaban eilerinde bıtakmıyacağına inan- mış o Bulumuyoruz. o Çetinkaya yüksek irade ve enerjisi, değer biçilmez çen görüşü ile Bu yurt ve kökünden söküp atmıştır e. Gelelim ikinci beliya: Bu (Yapılar yazı ve değerleme komisyonu) adı verilen kurüm- dur. Eğer Finans bakanı biraz derince düşünseydi, Edirnenin Başıma bu komisyon Belisrm ge- tirnrezdi. gPugün kırultaydaki sayın ve değerli başkanımız Ab- dülhalik Renla Finans Bakanr iken bu kara yazımız sezerek bu işi kanun yolu ile düzeltmeyi üstüme almıştı. Bizbu iyiliği beklerken ömürlerinde bir tek kulübe yaptırmamış, ye çıkacağım akıl erdirmemiş, bir kaç işyer ile onlara eklenen fake sözlerini dinletemiyen bir iki yerli üye Edirnenin bütün ev- Jerimi alabildiklerine yıktırmış. Yardır. Eski bir sanay zihniyeti büyük bir ulusal zenginliği, yük- sek bayındırlığı kökünden söküp atmıştır. Yıkıcılar esnafı Yıkrlakslar şöyle böyle çürük Şarık kulübeler losa genk “neyse Bel, diyebilirdik. Ancak Türk samitenm an güzel mermer İşle melerile süslenmiş eski divanlar, *ski havuzlar, eski konaklar birer birer sökülmüş, Edirne şehrinde bu yüzden (yıkıcıfar esnafı) diye bir sınıf türemiştir. Yirmi iki bin evi; i dirilerek kiremitleri, özmen taşları, gün görmüş som mermer direkleri, sütün baş, Ukları, havazları vagon vagon hu duttan cıkmış Yunanlılara satıl. amrşter. Ve onlar, nin bu kerestesi ve mermerlerile ötede köyler ve kentler kurmuşlardır. Türkçesi yeni Edirm demek o Jan Netsoresti hep yıkılan (4) Hususi Muhasebe, Artık Sıra Yapıcılarındır. Edirne Saylavı Şeref Aykut. Edirnenin malzemesile yapılmış- ter, (Bu tahrir? müsakikafat) çı baylar, yıktıkları Edirneye kars $r içlerinde en ufak bir azap duymamış olacaklardır. Üç yüz kuruş gelini olan bir eve üç bin kuruş vergi konulunca başına ge- lem bir türlü anlatamıyan evin sahibi hemen evini yıkmış “Bari yalnız arsa vergisi verir, kürtülü- rumıl,, diye düşünmüştür. Yangın var! Karşıdan bakıp: “— Bu ev, şa komek on bin altına yapılmış, bu yer tortusuz iki bin İira gelir ge- tirir,, demek nasıl doğru olabilir. di ki o gün o evin içinde yüz kuruş kira veren tek kiracı bile yoktu. Hazineye yüz kuruş ka- #andırmak için ulusun malından yüz bin kuruş bitirdiğini bilmii yen, anlamıyan, bu zavalir işyara ların elinden yangın var! Baykuş sesleri Siz de bilirsiniz ki Edirme şeh- minde bir zamanlar yüz bin yurd. daştan artık adan yaşarken bu- gün, ber ay on on beş sile göçe göçe ancak otuz bin hemşerimiz kalmıştır. Kalanlar da savuşmak İçin fırsat yözlemektedirler, Zis rü geçen her gün biz mağaza ka. pamyor, bir ev çöküyor, bir ko- mak yıkılıyor ve türeyen yıkrcr €snafrnın yüzü güldükçe Sinan ustanın büyük anıtı üstünden kas Fa baykuşun yaslı sesi gece kas ranlıklarını yırtarak Yunan ve Bulgar sınır boylarrna doğru yâ“ yatıyor. Bu sözlere tek kelime katmağa lüzum © görmüyoruz. Hükümet ve İçişleri (O Bakanı OTrakyanın yeni umum müfettişi. General ODirik'i bunun için İzmirden almış ve bu deftlere en kısa zamanda en sağlanr sonuçları vermek yoluna girmiştir. *.. General K. Dirik. Trakya Genel Enspektörü. Milli Gazete, Trakyanm iyi tanınmış Türk münevveri M. Behçet Perim'in (halef « selef) adilr bir fıkrasını bunun son sayılarından birinde okudum. Osmanlı imparatorluğunun yıkılma günlerinde gözlerini dünyaya açmı şolan Türk neslininbu Behçet Pe- rim'i, zaman zaman Şövenle- şen Bulgar iç siyasası önünde yaptığı medeni cesaret şahlanış larile Tırmmova, Şümnu, Varna, Bulgar, Flibe Türklerine iyi bir nümune ve Kamâlist ideolo, nin ışığını Bulgaryadaki Türk gençlerine ulaştıran ilk militan olmuştur. İşte bu M. Behçet Perim (Ha İef - selef) adlı fıkrasında di- yor ki: Gelenin gideni beğenme - mesi, hattâ - biribirlerini gö- rüp tanımış olmadıkları hal- de - gidenin gelene karşı vw. ya gelenin gidene karşı i İ de antipati taşıması bizim memleketin her yerinde ve her işinde çok defa göze çarp miş olan ruh hastalıklarından biridir. Çocukluğumda kasabamı - za kültürcü bir kaymakam gelmiş. geceyi gündüze kata- rak büyük bir mektep binası yaptırmağa başlamıştı. Bu a- Br Tarih ve Bir Fikt Son Değil Başlangıç Edirne saylavı Şeref Aykut "SON ay de İçişler Bakani Şükrü Kayaya hitap eden uzun bir açık mektup neşretti. Her satırı Trakyanm bir baş- ka derdini inleyen bu açık mek tuptan aldığım şu parçayı oku- yunuz: “Edirne! Erzurumlu Nef'inin, Kemal Paşa oğlunun, Neşadi- nin, Sami'nin güzelliklerini öl- mez Şiirlerinde yaşattıkları za- vallı Edirne! Bu zavallı Edirnenin 22,000 yapısından bugün ancak 5000 i kalmıştır. İngiliz elçilerinden Lord Montegü'nün eşi olan Ba- yan Edirnede Aliş Ağa kadını Bayan Fatmanım konuğu oldu - ğu yıllarda Londraya yazdığı on altı tarihsel bitiklerden bi- rinde diyor ki; “Londra Kral sarayında süs - lerile, elmaslarile, mücevherle- rile öğünen asil İngiliz kadınları 3 gelsinler de zen- ginliğin, parlaklığın mücevherin ne demek oldu- gunu Edirnenin Ali Paşa ve Be desten çarşılarında görsünler.,, Şimdi bu iki çarşı, bir kör ay- vazla kanburu çıkmış bir iki uşa ga sığınak olmuş kocaman kırk odalı boş bir konağa benziyor. Edirneyi, Trakyayı baştan ba şa Bulgar yıktı, Yunanlılar yık madılar, yalnız soydular. Ata - türk orduları buralarını almağa gelirken İtalyanların Fransız ve İngilizlerin gözleri önünde Yu- nanlılar bizi soyup sovana çe- virdiler. Ne kadar altın, ne ka: İdar para, ne kadar irili ufaklı hayvan, ne kadar çift ve ekim a vadanlığı, ne kadar para eder gı reç varsa hepsini geniş bir mi de hizıyle soyup götürdüler, € kadar ki bütün Trakyada, iki ü milyonu bulan hayvandan Tra' yayı teslim alan ilk ilbaym yaf tırdığı araştırmada ancak al yüz hayvan kaldığı görüldü. Lâkin Bulgarlar... Onlar yıl itılar ve öldürdüler. Onları Trakyadan bir süel yürüyüş. iğreti geşişleri bir şehrin üstün- | mış incelemeleri Verilmiş Kararları ve Tatbikıne Çalışılacak Plânları vafyı Göçmenler için hazırlanan köyler ve tamir edilen yollardan biri: damı değiştirdiler. Yerine o turan zat bu mektebin temel- lerini karlar altında erite eri- te yok etti ve karşısına koca- man bir hükümet konağı yap trdı. Hükümet konağınm i- kinci katı bu ikincinin yerine gelen şoseci ve kaldırımcı bir kaymakamın kasabamız -, I da bulunduğu müddetçe iske- | Jet hâlinde kaldı ve sıvası İ yaptırılıp.tahtaları çakılma » hd. a İ Bu hastalığı gözönüne geti rerek yurdun iyiliği hesabma şöyle bir şey düşünüyorum: Masa âmirlerinden ve şube müdürlerinden başlayarak ka- munbaylara ve hattâ ilbayla- ra kadar devlet işlerinin ba- şına geçen uzun veya kısa müddetler içinde bu sandal- yalarda ödev veren yurddaş » larımız temelli birer çalışma raporu doldurmakla mükellef tutulsalar ve yeni gelen işyar lar gidenlerin yarıda bıraktık Jarı işleri tamamlamağa mec bur tutulsalar... Bu takdirde daha esaslıran dımanlar almak imkânı elde edilmiş olmaz mı?, Hiç şüphesiz... Mehmet Beh- çet Perim gayet doğru düşünü. yor. Münevver Trakyalmın par mağını bastığı yara, şerrini bir türlü istediğimiz kadar azaltma ğa muvaffak olamadığımız bü- rokrasi'nin, devletin - yaratıcı vasfı bakımından, halk menfaa- tı bakımından ve nihayet rejim bakımından bize bin türlü kötü lükleri dokunmuş olan ve doku- nan yaradır. Modern Türk devleti filân ka sabayı, veya falan şehri şu ve- ya bu âmirin zevkine, mürüveti- ne veya işgüzarlığına teslim ve emanet »tmiş değildir. Modern çe ve il bölümleri üzerinde ya- İ pılmış incelemeleri, verilmiş ka. rarları ve nihayet tatbikma ça- ışılacak plânları vardır. Bir idare bölümü başma gö: len veba, karabelâ, kolera, kırı- nm geçişinden bin beter ol muştur, Zira köyleri yaktılar, Türk kadın ve çocuklarını bo- #azladılar. Genç kızların meme erini Malkara camiinin kandil. erinin yerine astılar. Köy ka- lınlarmı şalvarlarına kediler toldurarak köy alanlarında kam ylaya kamçılaya öldürdüler. ancak Cumurluğun kanadı al İda geçen on yıl bütün bu bi İ bir başka mimar plâna şö | göz atınca yarıda kalan işi pir İ mamlamağa çalışırsa gide” Türk devletinin köy, kamun, il. | | “halef” te “sele: derilen şu ve bu âmirin o bölü deki iç sıyasa, devlet mekaniz” ması kontrolü ve mıntaka inf” batı üzerinde ne derece has” sas bir zekâ işletmesi lâzım is€ yine o Âmirin kendisinden &W” velkiler tarafından başlanmış © lan işlerde de o derece uysal V€ devam edici, başarıcı olması zımdır. Halkım ve devletin kazanci uygun bir inisiyatif bulmak, b; başkası tarafından hallem devletin kazancına uygun saf” larak ortaya atılmış olan pif başka inisiyatif'in körletilmeğ için bir sebep değildir. Anadolunun birçok kasabalf” rında ve hattâ İstanbulun göd ğinde, izleri gözlerimize vura” yarıda bırakılmış az teşel mü vardır? Bunların bir kısmı hakikati lüzumsuz oldukları anlaşıldıR. için yarıda bırakılmış olsalar Si le mühim bir kısmı mutlaka 8 başarılmamak veya başarım sındaki faydanın gafili bul mak yüzünden bu hallerde ya mış değiller midir? Bilhassa Trakya için, Beh$€” Perim'in tavsiyesi büyük bir Mi nem almaktadır. O Trakyada © biz çok az zaman içinde çok ”. yük işler başarmak ödevini &€' di kendimize yüklemiş bulur yoruz. İşte bu Trakyada YE. cağımız yol, köy, su, elekt tarla, tüze, yapma, kurma, zeltme ve yaratma da kat'iyyen bocalamağa, şaşı” mağa vaktimiz ve sokağa 3 cak on paramız yoktur. y Her işyar üzerine aldığı 3 işin seyrini notetmeli ve İ giden bir mimarın yerine 8€ öyle bi ye inei ge devlettadamının yerine “iş vasiyetname” sine bir ji” atmca o iş, tıkır tıkır dir, lenleri iki'kat yerine ger için yetmiştir. şte bugü” yön dop doludur. aky” Bu son cümleleri ile T süpb” nın idealist saylavı hi gö yok. büyük bir tokgözlül teriyor. v rp? Biz, Türkiyeye bir A yanı devleti vasfmı veren Trsf nes bugünkü (kazanışlarım 5 yarmki büyük Trakyan adımları addediyorüğ ij

Bu sayıdan diğer sayfalar: