8 Eylül 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

8 Eylül 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MEMLEKETTE TAN Pamuk istasyonu genişliyecek Aydım; Özel aytarımız bildiriyor) — Nazilli pamuk ıslah is- tasiyonunun büyütülmesi Tarım Bakanlığınca kararlaştırılmış- tır. Hazırlanan plân ve projelere göre, istasiyona bir depo, bir Çırçır evi, bir tohum ardiyesi ve işçi evleri yaptırılacaktır. İsta- siyon bu suretle, bir kat daha bi yecektir. Antep Buz Fabrikası Antep, (Özel aytarımız bildiriyor) — Yeni buz fabrikasının Yapısı bitmiştir. Bir heyet önünde yapılan denemeler iyi 60- nuçlar vermiş, kat'i kabul muamelesi tamamlanmıştır. 33 bin liraya çıkan fabrika, günde 3,5 ton buz çıkaracaktır, Maskeli Haydutlar Aranıyor "Aydın, (Özel aytarımız bildiriyor) — Uç gece evvel Aziziye ile rtaklar yolu üzerinde bir soygunculuk vak'ası olmuştur: İzmirden Aydma gelen Ahmedin kamyonu, Grepsi mevkiin- (de bir virajı dönerken iki maskeli haydudun taarruzuna uğra- mıştır. Haydutlar, kamyona mavzerle ateş açmışlar, radyatör parçalandığı için kamyon durmuştur. Yanlarmda parası olan yolcular ormana kaçışmışlar, Mehmet isminde bir genç karnın- dan yaralanmıştır. Soyguncular, kalan yolcuları soyduktan sonra oturup şoför- le beraber karpuz yemeğe başlamışlardır. Aydından İzmire gi- den Ahmedin kamyonu, yine ayni yerde ateş açılarak durdu- rulmuş, fakat yolcu olmadığı için yalnız şoför ve muavini so- yulmuştur. Maskeli haydutlar işleri bitirdikten sonra, ortadan kaybol- muşlar, arkadan gelen bir kamyon hâdiseyi adliyeye ve jandar- maya bildirmiştir. Maskeli haydutlar aranmaktadır. Seyhanda Bir ihtiyar Boğuldu Adana, (Özel aytarımız bildiriyor) — Silifke'nin Banda ka- munundan Halil isminde bir ihtiyar, Seyhan ırmağını geçerken motordan denize yuvarlanmış ve boğulmuştur. Adliye tahki- kata el koymuş, kasit olduğu yolundaki şüpheler teeyyüt etme- diği için cesedin gömülmesine izin verilmiştir, Diri Diri Gömülen Kadın Mardin, (Özel aytarımız bildiriyor) — Mardinin Savurkapı köyünden Aktar Mahmut, metresi Semihayı şehir dışına götür- müş, taşla ve bıçakla muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Kadr. nın öldüğüne kanaat getiren Mahmut, cesedi bir çukura koya rak üzerini taşlarla örttükten sonra şehire dönmüştür. Akşam üzeri o civardan geçenler bir inilti duymuşlar, jandar- maya haber vermişlerdir. Yapılan aramalar sonucunda 'kadın- cağız bulunduğu çukurdan çıkarılmış, kanlar içinde hastaneye kaldırılmıştır. Aktar Malımut, iki saat içerisiide yâkalanmış, tahkikata başlanmıştır. Merzifon Halkevi Müsameresi Merzifon, (Tan) — Halkevi tarafından güzel bir müsamere verilmiştir. Müsamerede “Atatürk Köyünde Uçak Günü” piye- $i oynanmış, çok rağbet görmüştür. Aşağıdaki resim, müsame- reyi hazırlıyan gençleri gösteriyor. No. 112 YOSMA! Etem İzzet BENICE Dedi, tarasta kaldı. Fazıl'ın odaya girdiğinin beşinci, onun- cu dakikası idi. Güney'in bir- den aklına esti: — Biraz podramı, rujumu ta- zeliyeyimi. Ve ansızın odadan içeriye girdi. Doktor kendi karyolası- nın başucunda yere eğilmiş, ha- lının altına yeleğinin iç cebin- den çıkardığı bir paketi yerleş- tirmeğe çalışıyordu. Güney bi nu görür görmez hemen ilerle- di, sordu: — Ne yapıyorsun doktor?. Bir şey mi oldu?. Doktor suç üzerinde yakalan- mışlarm çekingenliği ile birden sapsarı oldu, uyuştu, korkak, ür- kek bir sesle: — Hiçbir şey, hiçbir şey.. Ye- re bir kâğıdım düşmüştü de onu aldım. Dedi, bir yarım sağ yaparak geriye döndü. Güney iyice ya- nına sokulmuştu. Sert bir s0- ruşla sorusunu sürdürdü: — Oraya ne koydun öyle?. — Bir şey koymadım. Yere düşeni aldım. , Güney doktoru kolundan iter gibi çekti: — Dur bakayım. Senin ben- den gizli nelerin var?. Diye, ilerledi; halınm “ucunu kaldırdı. Gazete kâğıdma sarıl- mış üç küçük paket gözüne iliş- ti. — Ne bunlar?,, Doktor elektriğe tutulmuş sa- ralılar gibi tir tir titriyor, söy- liyecek lâkırdı bulamıyor, keke. liyor: — Bir şey değil. Ha ha has- taâanenin pa pa parası. Diye bir korunma yapmak'is- Antepliler Bir Lise Binası İstiyor Antep özel aytarımız bildiriyor: “1932 yılında açılan Antep Lise- si, günden güne rağbet görmehte- dir. Açıldığı zaman 400 ü bulme yan talebe sayısı bugün allı yüze yaklaşmak üzeredir. Ancak li önemli bir ihtiyaç vardır: Bina, Mektebin bugünkü binası, inti- zamsız olduğu kadar ihtiyacı karşı- an da uzaktır. Bunu sezen Antepiner, dört sınıflı bir paviyon ve geniş bir salon eklemişler, fakat bu yeni kısımlar eksiğin gideril mesine elvermemişlir. Komşu illerden yüzlerce talebe toplıyan Antep Lisesi için büyük ve modern bir binaya lüzum vardır. Bu binanın temin edilmesi, ak- saklığı kapattığı gibi mektebe yatı talebesi alınmasına da imkân vere- cektir; * i ER NN AR İNE öğretmenlerin Toplantısı , Merzifon, (Özel aytarımız bildi- riyor) — İlk okul öğretmenleri ispakterlikte töplanarak yeni öğre“ tim yalı için gereken işleri görüş müşlerdir. Bu arada, tedris şekilie- ri, plânlar, mektep müzeleri işleri görüşülmüş, bazı kararlar verilmiş- tir. Meteoroloji Tetkikleri Aydın, (Özel aytarımız bildiri- yor) — Anadoluda bir İnceleme gezisine çıkan Tarım Bakanlığı Me teoroloji direktörü Tevfik Muğla- dan şehrimize gelmiştir. Nazillide incelemelerde bulunduktan sonra tekrar buraya dönecektir, Antebin plânı Hazırlanıyor Antep, (Özel aytarımız bildiri. yor) — Şarbay Hamdi, Antebin plâ- Bı için temaslarda bulunmak üzere İzmire gitmiştir. Bu iş halledildik- ten sonra gehrin su tesisatı mesele” si için ilgili sösyeteler'görüşüle- cektir, Yamanlar kampı İzmir, (Özel aytarımız bildiri- yor) — Veremle savaş kurumunun Yamanlar kampr evvelki gün ka- panmıştır. Bu yıl kampa 300 den fazla yurddaş iştirak etmiştir, Çeşme Plâjı Güzelleştiriliyor İzmir, (Özel aytarımız bildiri- £) «- İlbaylık sağlık komisyonu Ibay Fazlı Göleç'in başkanlığında toplanmıştır. Şehrin sıhhat işleri arasında, Çeşme plâjlarında ve lr calarmda müşterek tesisat yapıla- rak mükemtnelleştirilmesi işi de görüşllmüştür. Bu mesele üzerinde dört kişilik bir heyet tetkikat ya; caktır, KÜÇÜK TELGRAF HABERLERİ © Antep, (Tan) —Polis dicek- törü Sebati, Sandıklı âlçebaylığına' atanmıştır. * Aydın, (Tan) — Özel hesap- lar dayrasınn (daire) tahsilâu son aylar içersinde artmıştır. İstihkak“ ların paraları tedir, tiyordu. Güney siyah gözleri- nin üzerine kaşlarını indire in- dire: i — Ben şimdi sana paparâyı Diye bir de kelime oyunu ya- parak paketin birini açtı. İçin- de düz düz konmuş iki parmak kalmlığında bir deste ellilik banknot vardı. Bu deste sanki onun gözlerin- de bir alev ışığı yaktı, paketin öbürünü, ötekisini açtı, Onlar da birer deste onluk, beşerlik banknot desteleri idi. Güney bu desteleri koltuğu- nun altina sıkıştırdıktan sonra hemen bir atlayışla karyolanın üzerine çıktı, oturdu: — Doktor artık bu dakikadan başlıyarak seninle aramızda hiç bir şey kalmamıştır. Dedi. Söyleyişi sert, dik, hoyrattı. Kaşları çatılmış, yü- zü asılmıştı. Rengi değişmişti. Doktor ayakta, cansız, konduğu düzenle ödenmek- | İ da kabil olmadığı için (Alma) su- TERİMLER Bugün de şatranç Terimlerine devam ediyoruz: Örtmek — Araya taş sokarak bir kişe mâni olmak. Bir At taralın- dan yapılan Kis'e örtmek suretile mâni olunamıyacağna dikkat et- mek lâzımdır; çünkü "At ötelci taş- lasın üstünden atlar, Damaya çıkmak — Bir Paytağı sekizinci siradaki şon (haneye çıi- karmak. Damaya çıkan bir Paytak Şahtan başka istenilen herhangi bir taşla değiştirilir. Taş değiştirmek — Karşılikir alis nan taşlar biribirine denk »olursa buna (Taş değiştirmek) veya kısa- ca (Değiştirmek) denilir. Meselâ: Att atla, fili Sille değiştirmek... Kiş — Haşım Şahın: teldit eden hamle, Kiş'i haber vermek mecburi dir. Ancak şunu da söyliyelim ki Yağşlıkla Kiş demenin hiçbir kıy- met ve sonuc'u yoktur. Açmazir kiş — Bir taşın oynan masile önü açılan başka bir taşın hâsım şahıı Kiş'e düşürmesi. . (0) murharalı şekilde şgörüleceği üzere: Şekil 1 (e2) hanesindeki Ak Ruhi yerin- den kaldırılarak (b2); hanesine gö- türülünce önü açılacak olan (bi) hanesindeki Ak Ferz, (e4) hanesin- deki Kara Şah'a Kiş demiş olur. İşte buna (Açmazlı Kiş) denir, Çifte Kiş — Bir Şaha hasmın iki taşı birden Kiş derme, buna (Çifte Kiş) denilir. (Çifte Kiş) ancak (Açmazir Kiş) in bir husuşiyeti- dir. Buna bir. misal olarak da (2) aumarsir salla halermıs. o Dude üzb Şekil 4 Burada Ak Ruh'un Berliangi bir haneye götürülmesi bir. (Açmazlı Kiş) teşkil eder. Fakat (<2) hane- sindeki bu Ak Ruh. (€2) hanesine götürülecek olursa (Çifte Kiş) ya- pılmış olur. Çünkü bir & taraftan (e2) hanesine götürülen Ruh Şah'a Kiş demiş olacağı gibi, öte yandan da Ruh'un kaldırılmasile önü açı- lan (b2) hanesindeki Ak Ferz de Kiş demiş olur. (Çifte Kiş) ten örtmek veya ka- parmak suretile korunmak imkânsız- dır. Gene her İki taşı birden almak gibi duran bir heykele benziyor- du: — Neden karıcığım?. Diyecek oldu. Genç, kara kaşlı, kara gözlü, duru beyaz, baktığını büyüleyen, konuştu- ğunu tılısımlıyan şen, civelek, kıvır kıvır kadın sanki hiç o ka- dın değilmiş gibi yine hoyrat, netameli bir bakış, sert, kulak- ları kamçılayan bir haykırışla: — Sus artık sus, Bayağılığın bu kertesine dayanamam! Dedi, devam etti: — İkiyüzlü adam, Hem be- nim için yandığını, tutuştuğunu, ayıldığını bayıldığını söylüyor, hem de parasını benden gizli- yor. Bu işte her şeyden önce ben ne oluyorum?, Senin paranı mı çalacaktım, nereden buldun bu paraları. diye mi soracak- tım?.. Ne yapacaktım ki benden korktun, böyle gizli gizli paranı yerleştirecek kovuklar, halı alt- ları aradın?. Bir insan karısmın Kadıköyle Usküdar ve Bostancr arasında işliyen geniş tramvay ağı, bayındırlığa, hiç olmazsa İstanbul kadar hak kazanan Anadolu kıyı- ları için gerçekten bir nimet oldu. Şimdi, tramvay yolunun geçtiği en ölü ca'ddelende bile göze çarpan bir canlılık var. Erenköyünün, Suadi- yenin, Göztepenin, Mühürdar, Modanın manzarası değişti, Bunu İstanbulun karşı yakasında oturanlar payına büyük bir kâr di- ye andıktan sonra bif Kadıköylü okuyucumun bana yazdığı mektup- tan şu birkaç satırı alıyorum: “Kadıköy - Bostancı hattına İş- liyen tramvayların hiçbirisinde, ani bir tehlikeyi atlatabilecek kıyd- rette el freni yoktur. Bütün el İrenleri, ya bozuk, yahut da, ken dillerinden istifade edilemiyecek kadar zayıftır. Ben; kendim otomobil işlettiğim için, fren ne demek olduğunu biraz bilirim. İstanbul tramvaylarını el .fren- lerinden, en kaypak (yollar'da bile korkuflmaz. Bizim Kadıköy tram- HAKYERLERİ Eden şoför Bundan birkaç gün evvel, Beya- zıdda, gece yarısı, bir otomobil bü- tün huziyle geçerken şüpheyi davet etmiş, polis memurlatı tarafından durdurulmak istenmişti. Otomobilde bulunanlar, bu emri dinlemiyerek fenerleri söndürmüşler ve alabildi- ğine kaçarak dı. Bu ara da, zabtıa memurlarma silâh ta çek- miş, yolda yürüyen iki kişiyi yara- lamış bir berber dükkânmın camını parçalamışlardı. Uzun bir takipten sonra, Unkapa- nında yakalanan bu otomodilin ş0- förü Cemil ile muavini Mehmet ve içinde bulunan yolcu Ömer, müdde- iumümiliğe verilmişlerdir. Suçlu ş0 förle muavini ve yolcu dün 'İ birinci Sulh hâkimi Reşidin huzu- runa çıkarılarak sorguya çekilmiş - lerdir, Şoför Cemil, polis> karşı si- lâh çekildiğini inkâr etmiş ve oto- mobili niçin durdurmadığı sorgusu- Dada: — İlk ihtarr (duymadık. İkinci (Durt) emrini duyunca, korktuk, 0- tomebili sürdük... demiştir. |, Şoför Cemil, o serada arabada hiç bir yolcu bulunmadığını, yolcular- dan ide son olarak Koska ile Rea senemde inAirAtSini söyle- er de ayni iddiada bulunmuş: — Ben arabada yoktum. demiş- tir. p Hâkim Reşit, suçlulardan şoför Cemil ile muavini Mehmedi, zabıta ya karğı gelerek silâh çektiklerin » den dolayı tevkif etmiş, - yoleular- dan Ömeri de serbest bırakmıştır. aaa a retile de korunulamaz. Şu “halde çifte Kiş'ten bir tek korunma yolu Şah'ı başka haneye kaçmaktır. Sürekli Kiş — Bir Şahı ayni şe- kilde devmalı Kiş'e düşürmek. Sü- rekli kiş, evvelce anlattığımız gibi (beraberlik) şartlarından biridir, Kiş ve Mat — Bunun kısacası “Şah tutuldu, oyun bitti, demek- tir. Acemiler her Kiş'in Mat'a doğ- ru faydalı bir adım olduğunu sanır- lar. Halbuki en usta ve sayılı oyun» cuların partilerinde bile faydasız, battâ zararlı Kiş'ler görülmüştür. Alır — Alınabilecek durumdaki herhangi bir taş. Bosuna ii de arsıulusal şatrı dili ri (en pine) olduğu gibi kullanılmak. tadır. Kodaman (Figure) — Paytaktan başka taşlar. : Gene arsrulusal oşat- ranç dilinde ve arsıulusal nizamna- mede fransızca (Figure) kelimesi olduğu gibi kabul edilmiştir. bütün kadınlık ve moral duygu. leme, Bu fırtmalı konuşuş kaf“ larını ancak bu kadar kırabilir! Güney, kızgın görünüyor, sesini yük- seltiyor, iri siyah gözleri yatak- larından fırlıyacakmış gibi bü- tün bütün irileşiyordu. Durma- dan artan, sertelen bu gidişile bağırdı: Doktor doktor, sen beni kötü konuşmağa ' da alıştırdın: Ya ben hırsızım, ya sen insan kılığında bir hımbıisın. Ben hır- sızsam, senin: paralarını çala- caksam, bunu aklıma getiriyör- san niçin benim ile yaşıyorsun? Ancak iki hırsız bir arada yaşı- yabilir. Hırsız oolmıyanı gider. | lıyan koca! Bu ne demekti" Eğer ben de, sen de ikimiz de iyi insanlarsak o bakımdan da sen insanların en aşağılığı bir yaratıksın ki, böylesine de hım- bıl denir. Çünkü, benim iyi ol. duğumu bile bile benden şüphen leniyorsun, Doktor bu haykırış,-bu kötü, Polisle müsademe | Yaşasın iyledikçe daha çok | yor: 8-985 e | KENDİKENDİMİZE ÇATIYORUZ | El Frenleri Tutmuyor mu? vaylarında ise, bu korku, her #8* man.için var. Altıyol ağzmdaki yokuştan ine ve çıkarken — frenlerin kuvvetin! bildiğim için — ikide bir, yüreği ağzıma gelir. Sonra daha ilerdeki Şaşkın Bak“ kal yokuşu, Bostancı köprüsünü" yokuşu, hep birer tehlike geçidi” dir. Sizden ricam şu: Tramvayls” rın bütün el frenleri, yeni başta muayene edilmelidir. Bir başka | şikâyetim de, kıt aralarına mahsus bilet fiztlarını yüksekliği... Bu kıt'alar içinde pek kısa mesafeli olanlar var. Faks fiat hepsi için 6,50 kuruştur.Kadıkö” yünden Erenköyüne kadar birinci mevki arabasile 10 kuruşa gidilir fakat, Erenköylü ile Bostancı ari” sında, bir o Kadar mesafe olduğu halde Kadıköyden Bostancı yalnı# 12,50 buçuk kuruştur.,, Okuyucumun şikâyetine cevaf vermeği Kadıköy tramvay s0syct€* sime-bırakmak daha doğrv olur. Salâhattin GUNGOR KROKİLER ——— Kilimlerimiz Londra müzelerini geziyorken İki defa Yhilletimin san'at bayrağının en yüksekte dalgalandığın: gördüm Bir defasında Britiş müseum'un çinilere mahsus salonlarını geze“ ken birden karşıma büyük bir vit- rin dolusu Türk çinisi çıktı. Türk ginilerindeki . ferahlık, ve tazelik hissi, (etrafındaki 'bütün çinilere meydanokuyordu. o Türk çinilerin” de dünyanın hiçbir bahçesinde 46“ mıya cesaret edemiyen çiçekle” açmıştı. Bu solma bilmiyen bahçey# eşsiz bir gururla kucaklayıp bağrı“ ma basmak İstiyortlum ve: — Yaşasın çinilerimiz!,, .diyd bağrıyordum. İkinci gururu: Londranın en uç suz'bucaksız bir müzeşi olan Vik- torya Albert müzesinde (o yaldızi£ çerçeve içinde mahcup nazlı bir gül gibi duran Türk kilimleri karşı“ sında duydum we gene ayni büyük zevkle: — Yaşasın kilimlerimiz! dedim. * Çinilerimiz şimdi oyalnız müze“ lerde yaşıyor. Fakat kilimlerimizin damarlarındaki kan henüz kuruma Kudintearı Mila kilim Sokmymsğ gibi “antika, olup ortadan kaybol- muyorlar. Hâlâ hepimizin evinde ayaklarımızın altında. Birinin ren“ gi ötekine uytnıyan renk renk, çeşik çeşit kilimler dolaşıyor. Kilimlerimizin güzelliği yalaı£ üzerlerinde uzun bir el emeği masında değil fakat “dokuma,, san“ atının bütün hususiyetlerinden isti“ fade etmesidir. Kilimlerini bir gö““ zete basarcasına ayni boyda, ayn renkte, ayni çeşitte dokuyan fabri“ kalar sizin evinizi benimkine ben“ zetmekte hoşa gitmiyen bir şey ol” duğunun bilmem farkina varıyorlat mı? Dikkat edin bizde nekadar €W varsa o kadar başka kilim vardır. Bu değişme, bütün kilimlerimiz€ imzasız bir-san'at eseri kıymeti ve* rebilecek kadar zengindir. Göz bir teviye tekerrür eden şeylerden yo” rulur. Kilimlerimiz hendesenin e” soğuk tarafını atmışlar, onu can4 yakın, yumşak bir zevkle örmüşler” dir. Ayaklarmızın altında sürünen kilimlerinizi bir san'at eserine göt” terdiğiniz sevgi ile sevmek için on” ların bir. gün müzelerden birind€ kaskatı gerilmesini beklemeyin. Her Türk kilimi su katılmamı$ bir san'ât eseri ve her kilim tevazW” un yere serilişidir. Bedri RAHMİ şısındia kıvrım kıvrım kıvran" — Aman karıcığım. Dışardan duyulacak! Yanımızdaki odalarda adar” lar var.. Şimdi otelci gelecek! Kepaze olacağız.. Bütün bu söylediklerin boş! Böyle şey yok.. o Diyor, fakat, söylenişleri PK rer kelime, ikişer kelime, bire” cülmleden öteye gidemiyord” Gjiney durmadan söyleniyordü? / — Ber. böyle şeylere da; #wam. Karısından parasını ir Bunun iyiliği, doğruluğu bi mantık kabma sığar?. Ve 5 böyle bir olguya iyi görü! tülü anlamını verir? Çirkin.. irkine Çok çirkin bir şey! ğ Ve birden yeni bir çığlıklâ* — Bayılıyorum galiba.

Bu sayıdan diğer sayfalar: