21 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

21 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; | A EY A mame İNEN MECNUN İBRAHİM | Yazan: Ziya ŞAKIR Atından Hızla Indi Ve öfke Ile Kızlar Ağasının Yanına Gitti Kapıcıbaşı, hocanm koltuğuna gi- rerek, incitmekten korkan bir ihtiyat ile kaldırdı. Büyük bir tazim ve hür- metle kapıdan çıkardı. Hocanın, kapıcılar - elinde sille ve tokatlar altında kapıdan çıkarılmasını bekliyen softalar ve mollalar Kapıcı- başı ile maiyetindekilerin bu tekrim ve nezaketini görür görmez şaşırmış» lar, biribirlerine: yüzlerine bakaka) mışlardı. Kapıcıbaşmın sesi, avludaki reva- kın kubbeleri altında yükselmişti: — Bre yobazlar!.. Orada durup ta bel bel ne bakarsmız2.. 'Tez Şu sulta- na bir destar ile bir cüppe ulaştırın. * Seftalar ve mollalar; o anda hare- kete gelmişler; biribirlerini devirip üzerlerinden atlıyarak elippelerini ve sarıklarını çıkarıp hocaya takdim et- mişlerdi. Hoca önünde teşhir edilen sarıklara bakmış; Divitli Hafız denilen bir sof- tanın koskoca sarıklı kavuğuna elini uzatmıştı. Sırtında, sırma işlemeli eyer pard- deyan cins küheylin, hemen avluya çekilmiş; kapıcılardan biri derhal diz gökerek sırtını binektaşı haline getir- mişti, Hoca, azametle karışık bir te- vazu göstermiş: — Bizler, #dem oğlunu çiğneyip geçemeyiz. Ne varsa, âdemde vardır. Diye, kapıcınm sırtına basarak ata birmeği reddetmişti. Atın etrafını, derhal kapıcılar ak mıştı. Kapıcıbaşı bile, hocaya hürme- ten ata binmeyip, atın sağ üzengisini tutarak yürümeğe başlamıştı. Sokaklarda, caddelerde geçenler dua ruyorlar; göz ucu ile hocayı süzdü! ten sonra yerlere kadar eğilerek 8€ lâm veriyorlar; içlerinden de: — Mutlaka, eski kazaskerlerden bi- ri. Her halde yeni devlete konmak için sarayı hümayuna götürülüyor. Diyorlardı. Bu küçük kafile, bu hengâme ile saraya gitmiş; kapı ağalarının hürmet ve tazim ile verdikleri selâmlar ara- sında, (Ak Ağalar Kapısı) nda at- tan inmişti. Kızlar Ağası ile Başkap- İan Ağası, orada beklemektelerdi.En büyük devlet ricaline bile önünde baş eğdiren Kızlar Ağası, derhal Hacanın önünde eğilmiş, iki ellerini öptükten sonra: — Hoş geldiniz. sefa geldini efendi hazretleri... Valide Sultan Haz- retleri, doğruca haremi hümayuna teş- rifinizi rica ettiler. Buyrunuz. Demiş, ve ayaklarındaki nalças düşmüş pabuçları sürüye sürüye yürü- yen hocanın koluna girmişti. Genç bir kapıcı, yanındaki arkada- gının kulağına eğilmiş: — Bu kıyafette adam, nasil saraya sokulur, Demişti, Fakat o anda ensesine kuvvetli bir şamar inmiş: — Ulan, onlar dünya malına ta mah ederler mi?.. Lâfın: bil de söy- le, Sakın bir daha böyle mübarek ze veta dil uzatayım deme. Diye bir ses gürlemişti. Bu şamarı atan ve bu nasihati veren — tesadü- fen genç kapıcının sözlerini işitmiş olan — bir kapr çavuşu eskisi idi. Cinci Hoca, Kızlar Ağasmın kolu- na yaslanmış, ağır ağır harem dairesi- nin (Kuşhane Kapısı) na doğru iler« İcmeğe başlamıştı. Kızlar Ağasınn giydiği ipek çatma elbiselerden taşan tatlı bir buhur ve amber kokusu, Ho- cayı mestediyor: — İlâhi ya Rabbit... Acaba düşde miyim, hayalde miyim?.. Yoksa, es- ma çekerken üstüme mi siçtattım. Diye düşünüyordu. Kuşhane Kapının karanlık keme- rini geçmişler; nöbet yerine gelmiş: lerdi. Nöbet yerindeki haremağaları, yerlere kadar eğilmişlerdi. Valide Taş İrğma açılan pencereler, kâmilen ren- gârenk sera başlarile dolmuştu. Yas kut, “elmas ve zümrütlerin arasmda, hayret ve tecessüsle açılmış yüzlerce mine gözlerin nuru parlıyordu. Hocanirt titrek nazarları, yıldırım sür'atile etrafta dolaşmıştı. O anda vücudunu bir titreme almıştı. Eğer kolunda Kızlar Ağasının kolu olma- mi — Ya Rapl, Şu ilâhi hazinen için- de canımı al. Diyip, sırtüstü Valide Taşlığına uzanacaktı. . O anda berrak bir ses, Hocanm yüreğini büsbütün oynattı. Sabahtan- beri can evinin en gizli yerlerinde lâtif ibtizazları titriyen bir ses: — Buraya buyrun, Derken, astık Hoca, takat ve ta- hammülü tamamen iflâs etmiş gibi bir hal aldr. Bu sözü söyliyen, Hob- yardı. Hoca dayanamadı. Başını Kız» Jar Ağamna çevirerek: — Evlât!.. Pek tut beni. Kulağı- ma haram sesi girince vücuduma bir lerze düşer, Demeğe mecbur kaldı. Kızlar Ağası, esasen pek tutuyor, bu mübarek zate mümkün olduğe ka. dar fazla temas ederek, dünya ve ah» rette saadet bulmak için, şimdi öteki kolunu da arkasından ( dolaştırarak mest ve mahmür bir halde sürüklenen Hocayı, Valide Sultanın odasına sev- kediyordu. Valide Sultan;ağır bir fermazi şala bürünmüş, Hocayı ayakta istikbal et- mişti. Kızlar Ağası onu sedire oturt- tuktan sonra Valide Sultana eğilmiş, elini öpmüş: — Himdet buyurun, sultanım, Demişti. Fakat Hoca, şu arda ken- dinden geçmiş bir falde idi. Güçlük- ke: — Himmetimiz, cümlenizin üzerin- de hazır ve nazır olsun. Diyebilmişti. Artık, baş döndürücü bir hizmet başlamıştı. Başları, şallarla, örtülü bazinedarlar, amber şurupları, demir« hindiler, devayimiskler, mineli altın tabaklar içinde şekerle ezilmiş badem- ler takdim ediyorlar; üstü yakut işle- meli gülüptanlarla, Hocanın ellerine gülsuları serpiyorlardr. Hobyar, kapının dibinde divan du. ruyor; bütün bu baş döndürücü hiz- metlere nezaret ediyordu.Valide Sul- tan, başını Kızlar Ağanimi çevirmiş: — Yürü, bak!. Aslanım, niçin ge- cikirler, Bu mertebedeki zevatı bek- letmek revayı hak mıdır. Tezce teşrif buyursunlar, Emrini vermişti. Fakat tam o esna- da hazinedarlardan biri telâşla içeri girmiş, Valide Sultanın kulağına eği- derek: — Aman aslanım. Sahibi devlet efendimiz, Şivekâr Kadının odasında yine bir hoş hal olmuşlar. Ne ferman buyrulur; Dedi, Valide Sultan sabredemedi. Hatta, mübarek bir misafirin huzu- runda bile olduğunu unutarak: — Dilerim bari hudadan o lâşe mi- sali Ermeni kâfirini şu saraya kim getirdi İse, yarın ruzu de bed- nam olsun. O fil tüsseli kahpe, evlâ- dımı harap etti, Varın, kollarına gi- rin. Yavrucuğumu buraya getirin. Emrini verdi. Birkaç hazinedarla Kızlar Ağası, derhal bu emrin infazına şitap etti, O zaman Kösem Sultan şalının ucu İle örterek başını Cinci Hocadan tarafa çevirdi: — Medet sizden sultanım!,. Evlâ- dıma şu aygır sıfatlı karıdan bir 80 ğukluk ihsan buyurun. Gayrısın iste- mem. Dedi, Cinci Hoca, bütün zeklismi topla” miş: muhiti, mubhitin cereyanlarını tetkik ve muhakeme etmekte ve ken- di kendine de: Arkası vat TAN o MUHABIR MEKTUPLARI “ | Antep Fıstığı Her Yıl 1 Milyon Lira Gelir Getiriyor Yılbaşından Itibaren Gümüş Para Derdide Ortadan Kalkıyor Antep, (Özel aytarımız bildiri- yor) — Antep; dokumacılık, kilimei- İik ve bakırcılık gibi çeşitli sanatleri, fıstık, deli tütün ve üzüm gibi muh- telif ve değerli ürünlerile tecimel yön den iyi duruma malik büyük bir ili- mizdir. Yalnız fıstık yurda her yil bir milyon liraya yakın servet getirir. Mıntakanın toprakları çok münbittir. Su ekser yerlerde boldur. Kaferdiz na hiyesinde güzel pirinç yetişir. Pirinç eken saha oldukça geniştir ve elde €- dilen mahsulün yüzde doksanı Ana - doluya ihraç edilir. Buğday, arpa, ve diğer toprak ürünleri yılma göre pek bereketli olur. Bu çeşit mahsulâttan çoğu, ürünü az yerlere gönderilir. Fa kat, Antepte fazla olarak yetişen fıs- tık ve hüsnü keyif tütünü önemli bir | valık havalisinden sağlamıştı. Mahsul bilhassa Nezip kasabasında fazladır. Nesip, bu yıl zeytinden iki yüz bin liradan artık bir para temin edecek- kâfi geldikten başka Anadolunun muh tir. Diğer toprak mahsulleri ihtiyaca yerlerine sevkedilmektedir. An- ak; beyetler hissedilir derecede yük selmemiştir. Ziraat Bankasının bu ba validen de buğday almas beklenir, Gümüş para derdi Eski gümüş mecidiye ve eczasmın bu havalide elin tedavülde bulunma» $ı; ekonomik birçok zararlara sebebi- yet vermektedir. Çünkü, bu paraya ait piyasa çok değişici ve her değiş- tikçe büylk zarar vericidir. Bir bank not bu ay kırk gümüş kuruşa geç - Gaziantepte Arasanın methali mevki işgal eder ve bunlardan yak nız biri, diğer yerlerin bütün mahsu- Mtna bedeldir. Deli tütün: Yalnız şehrimiz havs- isinde yetiştirilen ve Hasapkeyf a - diyle anılan bu kiymetli ürün, son yıllara kadar pek bakımsız halde idi. Birkaç tecimerin elinde kalan piya- sa, üretmeni hiç korumaz, çiltçi, ne ümitler beslediği bu mahsulün de pa- ra etmemesinden müşkül vaziyette ve daima zararlı kalırdı. Parti mensupları ilbaylıkla temasa | gelerek ve Iş Bankasının takdire çok şayan yardımlarını da sağlamış ola - rak bu işi bir kooperatife hağlamağı muvafık gördüler. Anlaşıldı ki, koo peratif, hele bu iş için pek lüzumlu bir teşekkülmüş. Netekim, kooperati fin teessüsünden önce pek düşkün o- lan fiyatlar bu sayede birdenbire yük selmeğe ve dolayısile köylünün ve ü- rüncünün yüzü gülmeğe başladı. Ko- operatif yalnız fiyatları yükseltmek- ie kalmadı. Ayni zamanda mevcut mal için hararetli müşteriler buldu. Bugün, kooperatifin faydası o kerte anlaşılmıştır ki, ilk sıralarda bu te - şekkülün aleyhinde olanlar bile son- radan birer birer kümeye katıldılar. Deli tütünün yegâne müşterisi Mr- | sırdır.Mısır köylüleri bunu bir nevi mükeyyif yerine kullanırlar. Ağza 2- larak zevk duyarlar. Geçen yıl temin ettiği gelir altı yüz bin liradır. Uzüm: Mıntakamızda yetişen ü - züm, büyük bir şöhret kazanmıştır. Nefaseti Izmir üzümlerinden biç te geri kalmaz, Hele Hunusi tabir edi. Jen bir nevi üzüm vardır ki, tanele- rinde çekirdek bulunmaz ve çok tat- İrdır. Bu üzümden yapılan Antep pek mezi, yalnız Anadoluda değil, Suriye de dahi maruftur. Katı ve nefistir. Çok mikdarda alıcı bulur. İnbisarlar idaresi; hem hudut man takasında kaçakçılığı azaltacak bir tedbir, ve hem de istifade edilebilen üzümlerimizi korumak maksadile bu- rada büyükçe bir içki fabrikası açmış tı. Fabrikanın son yıllara kadar olan faaliyetinden büyük fılydalar görül - dü. Harpten sonra ölmüş olan bağcr- ık yeniden dirilmeğe ve birçok va - tandaşlar bu sayede geçimlerini te - min etmeğe başladılar. Fabrikanın imal ettiği rakı, o derece nefistir ki, ucuza da verildiği cihetle evvelen ra- kı kaçakçılığı kâmilen durmuştur. Ve hattâ, Suriye topraklarma rakılarımı xn kaçırıldığı ve orada da büyük bir rağbet görmekte olduğu muhakkak - Ea) fabrika, son iki yıldanberi üzümü Mardinden ve somayı İzmir - den tedarik etmek gibi bir acaip yol tutmuştur. Bu, cidden garip yol ise bağcılığımıza büyük zârarlar vermek te ve üzüm piyasasını darbelemiş bu- lunmaktadır. Halk, fabrikaya güvene rek bağcılığı ihya etmiş ve fazla mah sul alabilir duruma gelmişken, müş- terinin böyle birdenbire ve sebepsiz olarak ortadan çekilmesi yüzünden büyük müşkülâta uğramıştır. Yavaş yavaş uyanmağa başlıyan bağcılığımız Üzerinde pek menfi te. sirler bırakan bu vaziyetin önüne ge gilmesini ehemmiyetle dileriz. Zeytin: Bu da pek kıymetli ve pa ra getirici bir üründür. Profesör M Vayoberg zeytinlerimiz hakkında da incelemelerde bulunmuştur. Bu yılm mahsulü çok bereketlidir. Geçen üç yıl kurak geçtiği cihetle on altı sx - bunhane zeytinyağlarını İzmir ve Ay mekte iken diğer ay birden ve mese- lâ otuz beşe düşmektedir ki, doğurdu ğu zarar, 3 banknot başına beş gümüş kuruştur, Banknot kırk kuruşa iken veresi yâpmış bir tacir bunu tahsi - lât zamanındaki piyasa mucibince banknot otuz beşten almak mecburi» yetinde kaldığına göre uğradığı sara rın önemini değerlemek güç değildir. Ancak, mevcut kanun mücibince Finans Bakanlığı bu parayı 936 yılı şubatında piyasadan kaldırmak ve kaldırmıyanlar hakkında ağır cezalar tatbik etmek kararımı verdiği cihet- Ie zarar, nihayet bulmak üzeredir. Şim di halk sabırsızlık içinde o günü bek- Yiyor. Pazar yerleri 'Arasa tabir edilen oldukça geniş bir pazar yeri mevcuttur. Halk, bu yerden hissedilir nisbette faydalan - makta ve ihtiyaçlarını çarşıdan daha ucuza sağlamaktadır. Hemen her gün bir pazar kurulmuş sanısını veren A- rasada civar köylüler tarafından geti rilmiş tavuk, yağ. yumurta, peynir, kuru sebze ve meyve, diğer her nevi yiyecek mevad, taze ve ucuz olarak satılır. Bura ile çarşt arasında önemi” İ Hi farklar vardır. Meselâ, bakkalda on kuruşa verilen bir metar, Arasada 30- kiz kuruşa sağlamak kabildir.Ancak; bu Arasa, nüfusu altmış bini bulan bir büylik şehir ihtiyacını karşılaya. cak durumda değildir. Burasının düz günleştirilip modern bir şekle sokul- ması çok istenir. Esasen 6 takdirde yalnız halk ve köylü istifade etmek- İe kalmaz, uray (belediye) de kendi- sine iyi bir gelir memba: bulmuş o- lar, Arasaya pek yakın mevkide bir o- dun, kömür pazarı vardır. Odun ve kömür, köylüler tarafından getirile « rek yalnız bu yerde satılır. Arasma ve bilhassa akşam üzerleri deve sırt- larında sokak ve mahallelerde de gez dirildiği vakidir. Odun ve kömür yaz dan başlıyarak bu aylara kadar ucuza verilirse de sonteşrinden itibaren fi- yatlar derhal yükselir, Ayrca bir hayvan ve bir de buğ- day pazarı vardır. Uray tarafından direkçi ve bıçkıcı esnafı için 28 dük- kânlık ayrı bir pazar yeri de yapılmış tır, Muhtelif smıf şubeleri için o isim le anılan birçok pazar yerleri de var- sa da buraları çok eskidir. Antepte, muntazam ve asri bir ge nel pazaryeri kurulmasını istemek, çok yerinde bir istektir. aa BENTLER TAMIR EDİLECEK Şarbaylık, çoktanberi tamir yüzü görmiyen Istanbul su bentlerini ta- mir ettirmek istiyor. Bu iş için evvel ce yapılan bir sondaj üzerinde incele- meler yapılmaktadır. Belediye, bent- lerin tamiri için büyük bir masrafa ihtiyaç olduğunu tesbit etmiştir. Onü müzdeki yıl bütçesinde, bu iş için bir tahsisat ayrılmasına çalışılacaktır. Tüze koridorlarında, bir deli- kanlı bana şöyle dert yandı: — Annemin nüfus kâğıdını değiştirmek için Taksim nüfus memurluğuna gitmiştim. Birkaç gün gidip geldikten sorra, tek - mil haberi verir gibi “muamele- si tamam!,, dediler. Sevindim, fakat, yeni nüfus kâğıdını elime verdikleri zaman, bu sevincim » den bende eser kalmadı. Çünkü, nüfus kağıdında annem bekâr olarak yazılmıştı. Bu yanlışlığı düzeltmek için eski nüfus kâğı- dını aradılar. Bulamadılar. Ve bulamayınca; bana: — Ne yapalım, dediler, anne- nin evli olduğunu bize isbat e - deceksin! İster istemez “peki!,, deme - ge mecbur oldum. Altıncı hukuk mahkemesin * den, bir bildiriğ (ilâm) çıkarta- rak anamın kocalı bir kadın ol - duğunu isbat ettim. Nüfus me « murluğunda bu sefer, 45 kuruş PA Tr İTKENDiKENDİMİZE ÇATIYORUZ | Nüfus kâgıdı nasıl değişir? pul parası istediler. Artık daya” namadım: — Eski nüfus kâğıdımı kay * beden ben değilim, sizsiniz. B* nun zararmı niçin bana yükleti* yorsunuz? Dedim. , Bay memur kızdı. Yenidef doldurduğu annemin nüfus kâ* ğıdını gözümün önünde parçalâ" dıktan sonra, hakkımda, orads" ki kâtipleri şahit göstererek bif de zabıt kâğıdı karaladı: Sözde ben, cumuriyet kanunlarma kâf şı gelmişim. Memura vazife ba” şında hakarette bulunmuşulW Daha bilmem neler yapmışım Nüfus kâğıdını alamadıktan ba$ stelik mahkemelere düş” akaf; cumuriyet egemel” , çâbuk inceliyerek işle * mediğim bu suçtan dolayı hak * kımda beraat kararı verdiler.» Bu delikanlınm sözlerine bet fazla bir şey eklemek istemiyo * Aİ İL TİR SAGLIK ÖGÜTLERİ ennnendnnen inni Mide bozukluğundan yürek ağrısı Gerçekten yürek hastalarının da birçok defa mideleri bozulur, hazım» ları karışır. Fakat onların arasında kalplerinden şikâyet edenler pek âz- dir. Yürek çarpıntılarından, yüreğin üzerinde ağrılardan, yüreklerinin vur masında intizamsızlıktan şiköyet eden lerin birçoğu hakikatte midesi bozuk olanlardır. Mideyi idare eden sinir (pnöme- gastrik) ayni zamanda yüreğin de si- Biri olduğundan, mide ile yürekten biri bozulsa onun rahatsızlığı ötekine gün herhangi bir sebeple yemeklerin- de ihtiyatsızlık ederek fazla kaçırsa, yahut kendisine uygun olmıyan ye- mekler yese, daha yemek bitmeden yüreğine çarpıntı, göğsüne sıkmtı ge İir, alnına soğuk soğuk ter basar. Na- bız dakikada yüz yirmiye, yüz altmı- şa bile çıkabilir. Mideleri bozuk olanlardan birçoğu bu çarpıntıyı iyi bilirler ve ona alış mışlardır. Fakat onun üzerine bir de nöbet nöbet, yüreğin çarpmasına in» tizamsızlık gelir, kalp uğultular için. de arada sirada durur gibi olursa O yakit, midesi bozuk olan telâişa dü- şer, kendisini yüreğinden hasta sanır. Hele o nöbet içinde fazla olarak yü- reğin ürtrine ağrı da gelirse insan hemen anjin dö pwatrin hastalığını hatırlar. Bu hastalığın elâmetlerini bilenler, korkudan, ağrıları kendi zi- hinlerine, sol kollarınm üzerine doğ- ru yürütürler de.. Böyle mide bozukluğundan yalan- cı kalp hastalığını gençlerde ayırt et- mek oldukça kolaydır. Onlarda mi- de bozukluğu zaten en öndedir. Yü- rek rahatsızlığından önce başlamıştır. yürek rahatsızlığı birkaç gün, birkaç hafta sürse de birdenbire kaybolur. Halbuki ger- çekten kalp hastalığında yürek rahat» sızlığının böyle birdenbire geçmesi pek az görülür. Elli yaşından sonra böyle yalancı kalp hastalığını gerçeğinden ayırt et- mek daha güçleşir, çünkü o vakit da- marlarım sertleşmesi, tansiyonun art- ması da İşe karışabilir. O vakit işi ke- sin olarak ayırt edecek şey tantiyonu ölçmektir. Midesi bozuk olanlarda tansiyon çok defa düşük olur. Mide bdrukluğundan gelen yalancı kalp hastalığının geçmesi, tabidir ki, midenin düzeltilmesine bağlıdır. Mide bozukluğu da pek çok türlü olduğun- S büyük ve birinci bizion F GİNGE! ROGERS de tesir eder. Midesi bozuk olan bir | Salâhaddin GÜNGÖR mama aş ŞURUBU | ZAAFI UMUM, KANSIZ- | LIK ve KEMİK bastalikleri- | na şifai tesirleri çoktur. Çocuk» İlar, Gençler, Genç kızlar ve ib- tiyarlar her yaşta İstimal ede- bilirler, HASAN ECZA deposu HASAN ÖKSÜRÜK | PASTİLLERİ| Öksürük, nezle, bronşit, Boğaz ve göğüs hastalıklarile sesi kı" sılanlara gifal tesirleri çoktur. | | 30 kuruştur. | | HASAN ECZA deposu dan hepsine iyi gelecek tedbirleri bif araya toplamak imkünr olamaz. Mide” si bozuk olanların herbiri ayrı ayff tetkik edilmeli ve herbirine uyg olucak tedavi usulü bulunmalıdır. Lokman Hekü Pp” PAP. M ILDIZ Sinemasında Z © Aylardanberi hasret ve heyecanla bütün İstanbul'un beklediği RED la gün v i ı asTAlR | “2 gün ve gecesi başlad ROBERTA Karyokayı Halkeden sam'atkârların daha üstün filmi Ayrıca : İtalya - Habeş savaşı (FOKS JURNAL) ve MİK! - MAVS Program ve sAN BAHŞİŞ YOK - Baştan aşağı parter 40 Kuru; FRANSIZ TİYATROSUNDA Bu akşam 20,30 da Süreyya Opereti - EMiR SEVİYOR Yakında : Kadın mı Erkek mi zel Mahmut Yener Nez det Rg CW. imin Sesi Lr e li Senenin en güzel filmi JHMINNLMUNINAINNNNLNINAYIINNIN

Bu sayıdan diğer sayfalar: