4 Nisan 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

4 Nisan 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eya sna m mA Yag 4-4- 936 TA Sok ANLAMI Fatma Arif ha kkındaki dava Mütehassısların raporları mahkemede okundu Ankara 3, (Tan) — Doktor Fat- ma Arif davasma bugün Asliye Bi- rinci Ceza Mahkemesinde devam edil miştir, Fatma Arif ve vekilleri Avu- kat Galip Hikmet ve Avukat Fuat Ömer mahkemede hazır bulunuyor. lerdı. Hâkim, evvelki celsede şeha- detine müracaat edilmesine karar verilen Tabibi Adli Fahriyi çağırttı. Ve Fahriye usulü veçhile yemin et. tirdi, “Tabibi Adli Fahri, raporünu evvelce verdiğini, muayenehanedeki alât ve edevatı tetkik sırasmda Dok- tor Fatma Arif ve Abdullah Arife muhtelif sualler sorduğunu ve hiç- bir zaman kanaatini ihsas şeklinde bir mütalee dermeyan etmediğini göyliyerek ilâve etti: “ww Ben ehli hibre hekimlere Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ver diği salâhiyetle Doktor Fatma Arif ve Abdullah Arife susller sordum. Bu sualler hiçbir zaman onlara ve ehli hibre arkadaşlara kanaat izha- rı mahiyetinde değildir. Bunlar, yap- tığı tetkik sırasmda bir neticeye varmak istiyen » ehli hibrenin tefer- ruatile İstihsal mecburiyetinde oldu- Zu malümstı elde etmek için soru - lan #unllerden fbaretti.” İddia makamı “Acaba, tabibi adli. nin müstaceliyet cihetinden temas ettikleri ve izahat aldıkları bir nokta ve var mıdır, ve susl sormuşlar mi- dır?,, diye sordu. Fahri, Katırlıyamadığını ve her iş- te olduğu gibi bu İşte de müstaceli- yet hususunu derpiş etmemiş oldu - ğunu söyledi. Bundan sonra, suçlu avukatı Fu- at Ömer, müdâvi tabip tarafından gebe olduğu tesbit edilmiş bulunan bir hastada, muayene sırasında ra- manın dikkatsizliğin vücudunu kabul ettirip ettirmiyeceği hakkmda Dok - tor Fahriden izahat alınmasını iste di, E Hâkim, Doktor Fahriden bu hu- susta mütaleasını sordu. Doktor Fahri, bu suale verilecek cevabın ra- porğda bulunabileceğini söylemekle iktifa etti, Suçlu vekili Fuat Ömer, bir sual daha sorarak öedi ki: “.— Daha evvel müdahale için müstaceliyet göstermiyen bir hasta- nin vaziyeti, muayene sırasında böy- le bir müstaceliyet gösterebilir mi? Doktor Fahri cevabında: — Böyle bir şeyin vukuu müm- kündür. Bir doktor, evvelce musye- ne etmeden sezemediği bir tehlike- nin vücudunu, muayene sirasında görüp şu veya bu şekilde müdahale- yi zaruri kılacak müstacel bir hal vaki olduğunu kabul eder ve ona gö- re tedbir alabilir!” dedi. iddia makamı, ameliyat masasm- da müstaceliyeti icap ettiren halin izahını istedi. Suçlu Fatma Arif: “Bekleme odasmda beş on dakika bekliyen bir hastanın muayene ma» sasına yatırıldığı zaman mebzul mik- tarda kan kaybettiği görülmüştür” cevabmı verdi. Hâkim, kanama hâ- disesinin müstaceliyeti icap ettirip ettirmediğini Doktor Fahriden sor- du. Doktor Fahri: “.- İcap ettirir, Kanama hâdisesi- nin müstacel vak'a sayılması caizdir ve tedbirleri ittihaz hususunda ka » rar vermek tabibi müdaviye aittir.” dedi. Bundan sonra yine suçlu vekilinin bazı sualleri hakkında Doktor Fahri- den izahat alındı, 've teşrihi marazi Galağy biüsü Lidie selih aşılmış ol-| mütehassısları Kâmil ve Süreyyanm Rae “TAN” ev kraliçeliği müsabakası-| nin ev iğsresi İmtihanlarma, dün sa | bah sat dokuzda, Selçuk Kız San-| at Mektebi salonlarmda başlandı. TAN Objektifi 2 — Nakışlı biroparçanın e kolalanması; 3 — Bir yama yamalamak; 5 — Leke çıkarmak. Mektebin değerli müdürü Asım, Be.| $ — Çorap tamiri; yoğlu Kız San'at Mektebi Müdürü) “Dünkü imtihanlara, âile kadınları y- İ | Tütün ambalâjı için sargılık kâğıt Ankara 3, (Tan) — İhracat mad- delerimiz arasında himayeye muhtaç olan tütünlerimizin ambalâjında kul lanılmasında zaturet bulunan sargı- hik kâğıtların da körüklü mukavva. - | lar gibi gümrük resminden muaf 0-| larak memlekete ithali mümkün olup olmadığı Ekonomi Bakanlığınca tet- kik edilmektedir. — — —— çıkarılmış bulunan rahim hakkında hazırladıkları rapor okundu. Rapor- da rahmin muhtelif yerlerinden ka- znmış olduğu tasrih ediliyordu. | Suçlu Fatma Arif, rapor mühte- vasma henüz muttali olduğunu ve raporu okuyup o müdafaada buluna- cağını jlirazlarını yapacağını söyl: « yerek mahkemeden mühlet istedi. Iddia makamı da bu mühletin veril- mesini talep etti. Talep kabul olun- du ve duruşma 25 Nisana bırakıl şe, Ekrem, Şükran, Sabiha, Kevser, Emine, Sadberk, Suadiyeli Ayşe. İmtihanlara, ilk evvel, erkek yaka- rilmişti. Bayanlar, bunları yıkayıp kurutarak çok kısa bir zaman zar- karmağa Çalıştı. KÜLTÜR keormar ve felsefe Bir devrin felsefesi ile romanı ay- ni hayat ve kâinat telâkkisini taşır. Ayni problemler karşısında filosofun ve romancmın aldıkları cephe tama- mile aynidir. Filosofun mücerret ve statik olarak düşündüğünü romancı şahsi ve dinamik olarak canlandırır. Fakat romanın ve felsefenin bu vaziyet birliği, ancak romanın res- men edebi neviler arasına karıştığı i tarihten, yani Nouvelle Hâlolse mu- kaddemesinden itibaren başlar. Çün- İ kü ondan evvel roman bayağı bir eğ- lence telâkki edildiği için muharrir yüksek - temayüllerini ve fikirlerini İ yalnız denemelerle, mektuplarla ve- ya maksimlerle ifade ediyordu. Nou- velle Höloise ayni zamanda hem bir roman, hem de tabiate dönüş ideali- ni müdafaa eden bir felsefedir. Bu kitapta roman ve felsefe daha tama- mile ayrılmış değildir. Felsefi düşün- ce romanım havasında erimemiş, #k- siyon şeklinde tebellür etmiştir. Bu- nuniz beraber, bir romanm yüksek| fikirleri taşıması lâzrmgeldiğini gös- termesi itibarile (Nouvelle Hölo- ise'in tesiri ve yeri edebiyatta bü-| yüktür. Rousecau'dan itibaren Fran- İsiz edebiyatı gözden geçirilirse, ro - mancıların Ve yürüdükleri gö N Her felsefi cereyana tekabül eden bir roman zümresi göstermek müm- kündür. 1830 yıllarında, Sant » Si- mon, Ch. Fourier ve Proudhen'in hu- manitaire düşünceleri Hugo'da, La- martine'de, bilhassa Georges Sand- da aksi sadalarını buluyor. Auguste | Comte'un ve pozitivistlerin karşısm- da Emile Zola'yı ve Paul Bourget'yi görüyoruz. Daha yakın zamanlara bakarsak mesele büsbütün aydınlanır. Meselâ Yakın Zamandan Andrö Gide. Gide'i Nietzsche'den uzak tasavvur edeme- yiz; her İkisi o kadar biribirine ya- kındırlar. Gide dahi Nictasche gibi “tehlikeli surette yaşamak” ister. Nietzsche gibi iyinin ve kötünün öte- lerine çekilir. Gide'te Nice gibi im- moraliste'tir. Hattâ bir romanı da bu ismi taşır. (Dünya Nimetleri) n- den aldığım şu sözlere bakınız: “Nathanaöl sana coşkunluğu öğre- teceğim,.. Eğer ruhumuzun bir değe- ir, Genç kız ve genç kadmlarımızm, Genç kız ve kadınlarımız, dün kendilerine verilen, ev idaresine ait muhtelif vazifeleri büyük bir int, /Te Paris ve Cenevreye gidecektir. zamla gördüler. Dağınık bir odayı ri varsa o da başka şeylerden daha coşkun yanmış olmasıdır. Durgun yaşamaktansa Nathanaöl coşkun ya- şamak..” İmmoraliste'in kahramani - olan Michel, Niçe'nin cezbesi altındadır. Saadeti, diğer şahsiyetleri ezmeğe lâyık addettiği kendi şahsiyetinin ge- nişlemesinde, kuvvetlenmesinde arı- yor. (Dar kapı) nin Alissa'sı Michel gi- bi huzurdan (ziyade patetik bir ha- yatı aramaktadır. Felsefe ile roman arasındaki muvazatı göstermek için muasır Fransız edebiyatında bilhas- sa tipik iki örnek vardır: Marcel Proust ve Jules Remains. Bergson'u okumuş olan, Proust'u kendisine hiç yabancı hissetmez. (Les donndes immddiates) la (gtç- miş zamanm peşinde) arasmdaki benzerlik barizdir. (Durde) nin oriği- nalitesi hissini, tecrit olunamıyan hislerin inkrtasız #kısm, deruni hava tm mudiliyetini, Bergson'da olduğu gibi Porust'da dâhi aynen görüyoruz. Şuuru hatıralara irca eden Berg:| son, hayatı hafıza ile canlandırmia-| ı -— FELEK Zoraki !. Yemiş alıyorum; kimi ucuz, kimi pahalı! Pahah satana söylüyorum: — Ayol, şu senin yedi kuruş iste- diğin portakalları beş kuruşa veri- yorlar. — Onlar olmadan kopmuştur... Zo raki olmuş; tadı yoktur. Diyor. Ger- çekten de tatları olmadığını tecriihe gösteriyor ve bunu her zoraki işe tat bik edince görüyorum ki, hepsi tat- sız., Her şeyden evvel göze ilişen hal- lerden: Zoraki kibarlık!.. Ne berbat şeydir değil mi? Tabiilikten çıkar, sa- mimiliğini kaybeder ve insan bir sah- te vakar takır. Buna frenkler Poseur derler. Hiç te makbul değildir. Böyleleri kibar gö- rünmek için elinde tuttuğu eldiveni- nin parmaklarını mı, bilek tarafını mt ileri vereceğine kadar düşünür. Bü « yük azaptır. Yine göze ilişen zoraki - liklerden... Tuhaflık... Bu tuhaflık sözünde biraz dura - yım. Tuhaflık birkaç türlüdür. Mer- hum Hasan tahaftı... Aktör Fehim de tuhaftı.. Bunlar başka başka tuhaflık tır. Neyzen Tevfik te tuhaftır. O da büsbütün başka... Bizde kelime fıkara zoflarm yanyana | rekete geçirmiştir. ğa teşebbüs eden Proust ayni adam-| lığı var da hepsine tuhaf demişiz. Be- dır. Birinin düşündüğünü diğeri Ha- |nim demek istediğim bilhassa frenk- lerin Bon cansewr ve Sprituel dedikle Şimdiki Franeanm kudretli ro-!ri adamları görüp te onlar gibi olma- mancılarmdan ve tiyatro sahiplerin- den biri olan Juls Romans de diğer gibi Porust'ta dahi aynen görüyoruz. milmessilidir. J. Romains'de roman kahramanı fert gibi maseridir. Onun- la Durkheim arasmdaki Oyakmlık miyop bir gözden bile kaçamaz. Juls Romains'den hulâsa edeceğim bir piyes olmak üzere iki eser, 0 u- manist tezin açık ispatıdır: (Birinin Ölümü) isimli romanda Jules Ro- mains halk mahallerinden birinde bir grupun bir hâdise etrafında nasıl te- şekkül ettiğini anlatır. 1, Goddard is- minde tamamen silik bir makinist odasında ölü olarak bulunmuştur. Jean Goddard'm ölümü hayatımdan ziyade tesir yapıyor. Kapıcı derhal harekete geçiyor. İhtiyar akrabalar vilâyetten geliyor, bir cenaze alayı tertip olunuyor. Bir grup teşekkül İetmiştir. Sebep te ölüye gösterilen alâkadır. Silik bir makinistin ölümü ruhani: bir aksiyona sahip oluyor, ğa çalışanlarm halleridir. Bunlara ek- seri meclislerde rastgelirsiniz. Orada sözlü dinlenen birini görünce hemen 0- nunia rekabete ve soğukluk etmiye başlarlar. Zoraki süktelenliktir, me çare!. Ben böylelerini görünce onlar hesabına sıkılır, terlerim. Bu, insanda böyle olduğu gibi, ur- bada, kundurada, binada ve avadan- Lıkta da böyledir. Balolarda ne zoraki fıraklar, kadın larda ne zoraki iskarninler görürüz. Ve evden bozma karakol, mektep, tahsil şubesi, ahırdan bozma meyha- ne, bar az mi vardır! Bunlar da zora- kiler arasma girer... Böylece zorla mahiyetini kaybet - miş ve taban olmus suratlar, ağız ol. mus mieler, mide olmus beyinler de vardır. Lâkin hütün zoraki olmuş yox misler gibi makbul deilirter. B. FELEK - Okuyucularımızdan M.N, Göke: Cesaret verici sözlerinize teşekkür ederim, Kelimelerden ve terkiplerden. ruhun kuvveti ferdiden maşeriye ge- çince, ö nisbette artıyor." 'Donogoo-Tonga isimi piyesinin de mevzuu şu; Kollej dö Frans'ta coğ- safya profesörü bulunan Mösyö Le | Trouhadee bir efsaneye inanarak, erikada Dononr-Tonga diva bir ehrin mevcut olduğunu Kitabında | vazmıştır. Bu şehir hakikatte mev-| değildir. Halbuki bu şehrin mev-| esdiyeti Le Trouhadee'in şöhreti için | zaruridir. Bol bir reklâm, mevhum “hrin hakikaten mevcut olduğuna| kirleri inandrıyor. Ve Avrupadan Amerikaya doğru bu uydurma şehre ?'» akın baslıyor. Danozooya varan "er bulamadıkları şehrin yerinde top 'anarak yeni bir şehir kuruyorlar. Su suretle, ortaya atılan bir fikir, bir realite olacak kadar (umanisme) burcu yaratmış oluyor. Hakiki romancı, deruna hâkim felsefe havasmı teneffüs etmek mec- buriyetindedir, Filozofun izaha ça - ıştığı vakaları, kendi hesabına izaha çalışacaktır. Fikir ve düşünce kaygusundan uzak, asude bir hayat sürmeğe ça “mak istiyen roran, dalmdan #y- rı yaşamak İstiyen bir yaprak gibi - İdir Yasamamağa mahkfimdur.Fdebi- yat tarihi bunu zengin misallerle gösteriyor. Suut Kemal YETKİN Universite Doçentlerinden Muhittin Üstündağın Ankaradaki temasları Ankara 3, (Tan) — Istanbul Vali. si Muhittin Ustündağ, Istanbul vilâ- yet ve belediyesine git muhtelif işler üzerinde bakanlıklarla temasma de vam etmektedir. Üstündağ, Floryanm plânlarmı da getirmiş bulunmaktadır. Birkaç gün daha şehrimizde kalacaktır. Sağlık müsteşarının seyahati Ankara 3, (Tan) — Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşarı Hüsamettin tetkikatta bulunmak üze ve cümlelerden neler çektiğimizi bil. seniz bizi mazur görürdünüz. Sağ olunuz. Almanlarla ticaret muahevcsi görüşmesi Ankara, 3 (A.A) — Geçen sene Berlinde ir;za edilen Türk - Alman tcaret mukavelesinin müddeti ya - kında biteceğinden, yeni müzakereler de bulunmak üzere bir Alman heyeti 7 nisanda Ankaraya gelecektir. Heyet, Almanyanm Ankara büyük elçisi Von Kellerin riyasetinde briü » nacak ve maliye bakanlığı genel di- rektörlerinden Vucberer, ekonemi ba kanlığı müşavirlerinden Baron Von Maas ve Schöne, Rahn, Rex ve Schül zeden mürekkep olacaktır. Türk heyeti murahhasasına dış ba kanlık genel sekreteri büyük elçi Nu man Menemencioğlu riyaset edecek ve heyet şunlardan mürekkep bulu - nacaktır. Diş Bakanlık genel direktörlerin- den Bedi. Dış Bakanlık Genel direktör mua- vinlerinden Atıf. Cümhuriyet Merkez Bankası Genel direktör muavini Hayrettin. Climuriyet Merkez Bankasından Cabir. Maliye Bakanlığı muamelâtı nak- diye direktörü Halit Nazmi, Ekonom! Bakanlığı endüstri genel direktörü Reşat. Türkofis müşavirlerinden ve Suat. Bedri Tahir, Türk heyetinin sekre- terliğini yapacaktır. B.F, Hulki Mimar Sinanın alçıdan figürü Ankara 3, (Tan) — Ankara Halk- evi, Profesör Şevket Azizin yaptığı tetkikler ve Türk Tarihi Tetkik Ces Maarifte yeni tayinler | miyetinde bulunan dökümanlara na- ağ lm Gi daeiilizinnüik nt A mim 2 Gl eme me eme a kmde Gn ÜL İMİ İ n ş i 5 ? derleyip toplama, camları temizleme, yerlerin tozunu alma, sökük dikme, yama yamalama gibi işlerde gerçek- ten maharet gösteren bayanlarımız vardı, Ankara 3, (Tan) — Eskişehir Kül tür Direktörü Hüsnü, Konya Kültür Direktörlüğüne, Erzurum lik Tedri- sat Müfettişi Baha, Bingöl Kültür Direktörlüğüne tavin edilmistir. Ayşe, imtihanlara nezaret ediyorlar. | ve muhtelif kız san'at mektepleri ta-| fnda ütülediler. Bundan sonra, dı. Imtihanlar şu beş mevzu üzerine| lebesinden on beş bayan iştirak etti. | kendilerine, mürekkep İlekelerile do- tertip edilmişti: İsimlerini yazıyoruz: lu küçük tabla örtüleri verildi. v0 1 — Erkek yakası (yrkama, ftüle.| Nazmiye, Nadire, Hasibe, Kevser, | kes tecrübe ve bilgisine uygun ge' me kolla s Saliha. Nezihe. Halide. Jülyet, Ay-' malzemeyi kullanarak, bu lekeleri cr zaran büyük Türk Mimarı Sinanm yeni figürünü alçıdan yaptırtnıştır. Bu figür Türk Tarihi Tetkik Cemiye- İti tarafından tasdik edilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: