19 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

19 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l MK sz ÖĞÜNLERİ Dolce Farniente | Italyancanın bu güzel tabirini şimdiye kadar o duymadınızsa, onu mutlaka öğrenmelisiniz; çünkü dün| yada, hiç istisnasız herkesin pek boşuna giden, herkesin İstediği bir şeyi ifade eder: İşsizlik, avarelik, hiçbir iş görmeden sadece istirahat © etmek. Onun için bu Farniente © © (hiçbir şey yapmamak) kelimesini P hatırlıyan zarif adam her kimse o- nun önüne bir dolce (tatlı) sıfatını katmış. Bunu bizim dilimize tam çevirmek İçin biz de, isterseniz, bir şey ilâve ederek, ah o tatlı avare- © Mir... diyelim. : Ahlâk hocası geçinen ukalâ | 8- damlar — kendilerinin de o tat avareliğe içleri titremekle bera - İ ber — hiçbir iş görmeden sadece is- tirahat etmenin ahlâksızlık, dünya | İçin pek zararlı bir şey olacağını id- | dia ederler. Vakıâ insan bütün yıl tatlı avarelik içinde yaşarsa dünya da bulunduğu yerde kalir, kendinin de içi sıkılır. Zaten benim övmek istediğim şey yıl içinde uzun müd- det çalıştıktan sonra kısa bir müd- det te istirahat etmektir. Bunun 4- dına tatil, azat veya vakans deyi - niz, her halde çalışan herkes — için pek lüzumlu bir şeydir. Gençler mektepte iken tatil 7a- manlarının değerini — hem de lez- © getini — pek iyi bilirlerse de mek- tepten çıkıp ta bir işe girince artık hiç yorulmıyacaklarını sanirlar, Bir gezmeğe bile gitseler ellerinde bir kitapla giderler. Insan kırkmdan &onra, yıl içinde bir müddet hiçbir iş görmeden istirahat etmenin ne - sarap lüzumlu bir şey olduğunu an- Doles Farniente hekimlikte de ehemmiyetli bir tedavi usulüdür, Veremli hastaları bir vakit sadece tıkabasa yedirmekle iyi edeceğiz di- ye sanırlardı. Halbuki şimdi bu hastalığı tedavi etmenin birinel şar- tı, bilirsiniz, hastayı hiç hereket et- meden aylarca yatırmaktır... Sinir. leri yorulmuş nörastenik hastaları da bir vakit, oyalamak fikrile, se- © Yahatlere çıkarırlar, kalabalık yer - lere sokarlardı. Zavallı hastalar git- tisierinden daha fena bir halde dö- nerlerdi. Şimdi o hastaları tedavi etmenin de şartı İstirahat ettirmek- tir. Zaten ateşli, hâd hastalıkların hepsinde de en önce lüzumlu olan, istirahat değil midir? Hastalıklardan korunmak için de, çalışan herkese en lüzumlu şey yıl içinde bir müddet İşten çekilerek dinlenmektir. Her kim olsanız, her ne iş görseniz, yılın bir kısmında — işlerinizin bozulmaması için im- kân olduğu kadar uzun — bir müd- det bütün işlerinizi bırakarak din - lenmelisiniz, İsterseniz deniz kanrında, bir dağ yamacında, yahut bir yaylâ üzerinde bir köye gidiniz, kudretiniz yetmez- #e evinizde, odanızda kalınız, bir “şezlong yoksa yatağınızda uzanınız, fakat her yıl bir müddet mutlaks dinleniniz. Zaten, Dolce Farniente, vücudun dinlenmesi, beynin de iş düştinmek- © ten kurtulması demektir. Fakat vü- — cut dinlenirken beyin yine işler. Fa- kat tatlr tatlı şeyler düşünerek iş- ler. Onun için avarelik tatli bir şey- dir. LOKMAN HEKİM Me e Karpinski'nin heykeli dikiliyor Moskova, 18 (A.A) — Sovyetler © Birliği Halk Komiserleri meclisi, Bil- gi Akademisinin jeoloji müzesine Kar pirski adının verilmesine, Moskovada Karpinski heykeli o dikilmesine ve Karpinskinin eserlerini negretmiye karar vermiştir. Karpinskinin üç kızma yaşadıkla- rı müddetçe ve torununa tahsilini bi- yea kadar maaş tahsis edilmiş- Leon Blum'un nutku Paris, 18 (A.A.) — Başvekil Leon © Blum, hazine tahvilleri çıkarmak su- o Petile akdolunacak yeni istikraz le - hinde millete hitaben radyo İle vesa- yada bulunmuştur. İngiliz - Mısır andlaşmanım askeri hükümlerine da- ir Hariciye Nezareti, noktai nazarmı yüce komisere bildirmiştir. Siyasi mahafilde zannedildiğine göre, bu noktai riazar, bugün tetkik edilecektir. Ziraatte maliyet fiatleri ile amele ücretleri arasında bir mukayese - amele ücretlerine bir cevap gecikmiyecek an evvel istikrar vermek mecburiyetindeyiz Inkâr edilemez bir hakikattir ki, mes'ut bir iktisadi inkılâp geçiren bir memlekette terakki her sahada muvazi yürür ve yürümelidir, Iktı- sadi bünyesinin ahenkli bir sıhhat halinde inkişafı bu şartın tahakku- kuna bağlıdır. Harpten evvelki iktisadi işlerde bu hakikat gözöntnden uzak tutul- muştu. Harbi Umuminin telkin et- tiği acı tecrübeler bu hakikate sür- atle rücu edilmesi lüzumunu gös - terdi. Bütün memleketlerde de bu prensip dahilinde yeni istikametler alındı. n Sanayii lehine ziraatini ihmal €- den Almanlar, yedikleri ekmeği ha- riçten tedarik eden İngilizler o ve Kalyanlar daha birçok irili ufaklı memleketler canla başla bu zayıf taraflarını takviyeye çalışırlarken, münhasıran zirai memleketler ma- küs bir gayretle gayrimevcut veya iptidai sanayi faaliyetlerini teksife çalışmışlar ve böylece yeni yeni ik- tısadi cereyanlar ihdas etmişlerdir. Esasen Harbi Umumiyi takip eden senelerde baş gösteren (ve gitgide şiddetlenen ve hâd devresini henüz geçirmiş olan iktisadi buhranda bu yeni vaziyete İntibak etmek, bu ye- ni cöreyerlara mecra bulmak kağ” gularından patlak vermiş ve hâlâ da istikrar bulamamıştır. Amerika hariç; bütün dünyanm ham mad- delerini işliyerek yine bütün dün- yaya — geniş marjlarla — satan Av rupanın iktısadi İnhitatı ve binneti- ©e siyasi keşmekeşi hep bu yeni vaziyetin icabatındandır. Bizim vaziyetimiz Bize gelince: Vaziyetimiz basit idi. Cümhuriyet rejimi, yıkık, peri- şan, her sahada geri kalmış bir va- tan bulmuştu. Zirai diye geçinen memleket zaman zaman binlerce çuval Amerika ve Kanada unu it- hal ediyor, köylüsünün gömleğini, şehirlisinin çorabını bile hariçten getirtiyordu İşte memleketi idare eden şeflerin ve mesai arkadaşları- nın nafiz görüşü, yeni binasmın temelleri kurulurken, kendini tek - rsr gösterdi. Memlekette kan ceve- lânmı temin edecek damarlar, de- miryolları kurulurken bu demiryol- larmm nakledeceği mallarla smai ve zirai emtaanın da, muvazi olâ- rak arttırılması siyaseti güdüldü. Büyük sanayi müesseseleri kuru- lurken “Türkiye zirai memlekettir, ziraati kâfi derecede vâsidir” hayali hamına kapılmıyan hükümet, zira- atin de birinci derecede ıslaha muh- taç bir saha olduğunu gözönünde tutmuştur. Ziraatin ıslahı Yoktan ihya edilen pancar ziraa- ti, tohum islah faaliyeti, hayvanatı lah gayretleri, pamuk ziraatinin tevsii, son zamanlarda meyvacılı - ğa verilmesi tasavvur edilen ehem; miyet, alelitlak ziraati değil, Türki- ye ziraatini fenni esaslar dahilinde, mahalli şartları nazarı itibara ala- rak tetkika, ve ilmen tayine matuf büyük ziraat enstitüleri hep bu yük- sek görüşün tezahürleridir. Ve bü- tün bu eserlerin herbiri ayrı birer etit makalesine mevzu teşkil eden işlerdir. Şahidi olduğumuz bu iktisadi in- kılâp tekevvün ederken, sma ve zirai terakkiyatın arzettiği bazı hu- susiyetleri © şimdiden o gözönünde tutmak ıstırarmdayız. Teknik noktai nazardan, en mü- tekâmil bir fabrika — binlereç ki- şinin işini makinelerin tavassutu İle ve mümkün olursa — Üç beş ki- şi ile görebilen fabrikadır. Bu, sa-| 5“ nayide, ideal bir amaçtır. Bütün teknisiyenlerin sâyi de bu hedefe matuftur. Amele ihtiyacı ve ziraat Diğer taraftan, ayni meseleyi bir de zira! noktai nazardan tetkik ede- lim: Bütün mevcut ve icat edilecek makinelere rağmen terakki eden bir ziraat, gittikçe fazla ameleye ihtiyaç gösterir. Meselâ: en besit, en iptidai toprağı istismar şekille- rinden biri koyunculuktur. Bir ve- ya azami iki çoban, beş altı yüz ko- yunla iki üç bin dönümlük vâsi bir sahayı iyi kötü istismar eder. Bir derece dâha mütekâmil bir ziraat, meselâ hububat ziraati, ayni sahayı istismar için kırk elli kişinin, ame- lenin, sâyine muhtaçtır. Ziraat da- ha terakki ettikçe, memleketin şe- 'kerini temin eden pancarı, halkmm elbisesini temin eden pamuğu ye- tiştirmek mevzuubahs olduğu zâ- di man bu amele ihtiygeı birden beş on misli artar. Bir dönüm sahada pamuk yetiştirmek için 3, hattâ bazı senelerde 4 amele yevmiyesi- ne ihtiyaç olduğu düşünülür, ve böylece meselâ 3.000 dönüm pamuk için on ile on iki bin amele yevmi- yesine lüzum olduğu gözönünde tutulursa, terakki yolunda ilerliyen bir ziraatin — bütün miheniki te- rakkıyatına rağmen — ne büyük bir yevmiye müstehliki olduğu ko- layca tebarüz eder. Mihaniki * terakkiyatm serabma kapılmıyalım. o Pamuğu çapalıyan makineler vardir. Kısmen Oömele ihtiyacımı telâfi eden bu makineye mukabil henüz pamuk toplıyan, tü- TAN Ziraatteamele buhranı İngiliz sualleri Hitlerin vereceği Alman siyaseti nereye doğru inkişaf ediyor? “Daily Telezraph”dan: | Berlinden son sızan haberlere göre Hitler Lokarnocular Brükselde top - lanmadan evvel Almanyanın İngiliz Suallerine cevabını İngiliz diş bakan- Uuğına yollamış olacaktır. Snaller Alman devlet reisine 7. mayısta tevdi edilmiştir. Fransanın Akdeniz devletlerine verilen taahhüt. lerin nihayete erdiği kararı İtalyada memnüniyetle karşılanmıştır. İmgilterenin silâhlanma programı gerek Roma, gerekse Berlinde miisa- it mütalealara sebebiyet vermiştir. İ- talyan nhoktaj nazarma göre kuvvet- li bir Britanya sulhün idâmesine me- tün ziraatinin icap ettirdiği ameli. | dar olacaktır. yatı yapan makineler bulunmamış- | tar. Ve muhtemelen bulunmıyacak- tr da... Amerikada pamuk toplvan makinelerin faaliyeti tecrübe dev- resini geçmemiştir ve muhtemelen bü devrede kalacaktır da... Puncar #iraatinin, meyvacılığın da nekadar ameleye arzı iftikar eden başka zi- raiyelerden aldığı bu işlerle uğra- şanlarca malümdur. Ziraatimizin terakki ettiği ve Ziraat Vekâletinin dayandığı rasyonel prensiplerle bü- yük bir hızla terakki yolunda bü- yük adımlar atacağı muhakkaktır. Şimdi iki sual daha zihni tırmalı - yor: 1 — Bu terakkiyata tekabül ede- cek kadar amele mevcut mudur? 2 — Bu amele mevcut dahi olsa, mütezayit ihtiyaç karşısında çiftçi- nin ödemek zaruretinde kalacağı Ücret, müsait bir maliyet fiyatmm elde edilmesini mümkün kılacak mıdır? İşçi buhranı i lik suale ancak hükümet teşkili- tmın çok ciddi ve çok müspet bir etüdü cevap verebilir. Ve bu mev- zu cidden derinleşmeğe değen bir Arsılusal durumdaki gerginliğin zail olduğuna bir işaret dahada Danzig (meselesinin yatışmasıdır. Varşovada bu meselenin Berlin ile Varşova arasında sulh tariki ile hal- lolunacağı beyan edilmektedir. Berlinde umumi kanaat (Hitlerin birkaç gün zarfında İngiltereye mu- hakkak cevap vereceği merkezinde - ir. Cevap hazırlanmış değildir. Fakat muhtelif şekiller mevzubahs olmek - tadır, Hitler bu şekillerden heli he- zırdaki vaziyete en uygun olanını sc- çecek, yahut da cevabi niçin gecik- trdiğini izah ile kendi tekliflerini i- leri sürecektir, Ne de olsa Lokarnocular Briiksel- de toplanmadan Almanyanm bir ha- reket göstereceği beklenmektedir. Ttalyanm sabık maliye nazırı ve şimdiki Halyan ekonomik ve sinai organizasyonunun başı Kont Volpi Berline gelmiştir. © U Berlindeki Kalyan mahafili kont Volpinin seyahatinin hususi mahiyet. te olduğunu ve bundan birkaç hafta evvel Almanyaya bir Italyan - Alman hava paktı imzalamak için gelen ge- mevzudur. Filhakika, bu suale cef-| neral Vallenin seyahati gibi resmi ol- felkalem ve sümmettedarik bir ce- vap vermek ise de, iki üç gün evvel “TAN” ga- zetesinde İntişar eden bir anket bu hususta çok dikkate değer bazı ma- lümatı ihtiva ediyor. Bu sene, her tarafta mahsüs bir amele buhranı baş göstermiştir. Bu fıkdanın es babı meyanında arızi sebepler - ol- makla beraber, esaslr ve her sene tekerrürü muhtemel sebepler de yok değildir. Meselâ, iyice tanıdı- ğım bir mntakayı, Adanayı ele ala- am. Bu mühim mıntakamız am hususunda en müsait şartlar dahi. linde bulunmaktadır. Yarım asra yakın bir zamandanberi bu muınta- ka pamuk ziraati ile iştigal eder. Bu uzun zaman zarfında civar vi- lâyetlerle tabii amele “cereyanları başlamış ve bu cereyanlarda, mah- Sulünü geç idrak eden komşu yaylâ vilâyetlerinin mevcudiyetini takvi- ye etmiştir. İşte bu uzun itiyatla - rm ve bir tabiati saniye şekline gi- ven alışkanlığın tahtr tesirinde ola- rak iş zamanı — nişan ilâ temmuz ortasma kadar — civar vilâyetler- den Adanaya bir hleret, bir ni baş gösterir. Günlerce geçen kafi- leler, çoluklu, çocuklu, adeta hicret belinde insan kütleleridir. Her sene gelirler, on, on Iki hafta çalışırlar, bu müddetin hitamında kazançları ile memleketlerine, kendi mahsul - lerini idrak için, avdet ederler. Bu, memleketimize has bir hususiyet değil, ziraatin icap ettirdiği teamül lerdendir. Ayni hicretleri pancar ve patates toplama zamanmda Al manyanm şark vilâyetlerinde, şark rp istikametinde görmüştüm ve binlerce Polonyalı ve Çek ailesinin muvakkat hicretine şahit olmuş- tum. Mahsul idraki zamanında — harpten evvel, belki de hâli — Alman (hudutları , Polonyalılara, Fransa hudutları alı ameleye açık tutulurdu. İşte ayni hâdise Adanada da tekerrür etmektedir. Bu scne İse, Adana mintakasında — buğday ziraatinin kârsızlığı kar- şısmda — pamuk ziraatinin yüzde 30, belki de 40 nisbetinde tevessüü meticesi olarak mutat amele akını yine olmuş, lâkin ihtiyaca kâfi gel- memiştir. Şüphesiz bazı arızi se - bepler, meselâ” sıtmanm bu sene fazlalığı, havalarm evvelden o yağ- murlu gitmesi neticesi olarak sme- lenin avdeti gibi hâdiseler, amele buhranımda amil olmuştur. Manhaza, haftalarca devam eden 120 - 140 kuruş gibi nasyon bir yevmiye ücretinin tediyesine Ve böyle işitilmemiş bir ücretin civar ti her mare gra göylemektedirer.. vi Kont Volpinin doktor Şahtla yakin münasebata girişmiş olması bu hu- susta şüpheler uyandırmaktadır. Doktor Şahtın Voipiye verdiği ziya- fette Italya - Almanya arasında #ikı münasebat taraftarı Halyanm Berlin sefiri kont Attoliko da mevcuttu. Von Neuratlı, Alman dış bakanı cenubi Almanyaya bir seyahate çık- mıştır. Fakat dedikodular Neurathın da Hitlere mülâki olmağa gittiğini, ve Führerin yeni inkişaf eden vazi- yet hakkında kendisine talimat vere ceğini söylemektedir. İngiltere Filistine yine asker görderiyor Hayfa, 18 (A.A.) — Nöral vapu- tile bugün iki Ingiliz taburu dahr gelmiştir. Şimdiye kadar gelen İngi- liz piyade tabtrlarının sayısı bunlar- ia ona baliğ olmaktadır. Filistin, Arap ve Yahudi m kantonlarına mı ayrılacak? Kudüs, - (A.A.) — Filistinin Ya- hudi ve Arap kantonlarına taksimi yolunda İngiliz matbuatının meşriya- tı mevzuu bahseden Yahudi ajansı direktörü Şertok demiştir ki? “Yahudiler böyle bir taksime ta - raftar olamazlar. Çünkü Filistin Ma- vergyüsgerlanm. ayrılmasımdan esa » san çok sıkmtya düşmüştür. ———————— vilâyetlerde şüyuuna rağmen, ame- le mevcudu çoğalmamış, yevmiye- ler bu minval üzere devam etmiş ve birçok yerlerde pamuk, ancak, üs- tünkörü çapalanabilmiştir. Bu hâdise gösteriyor ki, seneler- denberi teamül halini almış bir zi- raatin vüs'ati birdenbire yüzde 30 veya 40 nisbetinde artarsa bu te vessüe tekabül edecek vesait yeni vaziyete intibak edemiyor. Ve bu muvazenesizliğin bitmesi de, ya al tından kalkılamıyacak ücretler ve- ya iş payı verilememiş bir ziraat halinde tecelli ediyor. Meselâ, he- nüz pamuk ekmiyen Malatyaya, pa- muk ziraatinin ithali veya İzmirde pamuk ziraatinin tevsii.tasarlandığı zaman, bu Vaeziyetler dikkatle göz- önünde tutulsa gerektir. Çünkü, bu amele elemâninın, müterakki zi- raat ibtiyaçlarınm İstiagarı, milli ekonomi bilânçosunda ağır bir pas- sif olarak tezahür edebilir, Ziraat Mühendisi Osman METO Kafile reisi bw yüz kişilik bir grup, iki gühdenberi şehrimizin misafiri bulunuyor. Bu ziyaret, üniversite mahafilinde ve yüksek tahsil gençliği arasında o ka- dar yakım ve candan bir alâka uyân- dırdı ki, kalabalık bir talebe grupu- nun bu ziyareti isde maksadiyle ve ilk fırsatta seyahat hazırlığma giri. gecekleri şüphesizdir. misafirlerimiz, dün müzeleri gezdiler. Bugün de şehri dolaşacaklar.. Kafile, Misir üniversitesi hukuku ceza ensti tüsü Profesörü ve üniversite ser tabibi doktor Mahcup Sabit'in baş- kanlığındı “Bu ihtiyar, fakat çok dinç profe- sörle görüşmek ve ihtisaslarını rica etmek üzere, ikametlerine tahsis edi- len Galatasaray lisesine gittiğim zn- man, onu, henüz yemeğini bitirmiş vaziyette buldum. Beni, büyük bir | nezaketle karşıladı. Lisenin serin ve bol ziyalı kabul salonunda karşı karşıyayız. Mahcup Sabit, çok sempatik bir gülüşle söze şöyle basladı: , “— Balkanlarda ve Orta Avrupa- da bir tetkik seyahatine çıktık. Bu seyahat, talebemize her şeyden ev- vel, ziyaret ettiğimiz memleketlerde- ki tahsil vaziyetini yakından tetkik etmek imkânmı verecektir... Profesör, sözlerinin tesirini, daha doğrusu dinliyenler üzerinde bıraktı- ğı intibaları tetkike pek merakir. kide bir, durup durup etrafındakile- ri süzüyor: «.- İki memleketin biribirini ya- kmdan tanıması ve kuvvetli rabrta- larla bağlanması için, genelerinin sr- kı temasa girismeleri en birinci sart- tır. Spor ve kültür temaslarının dün- ya sulhü ve memleketler arasmdaki dost münasebetler icin, politikacılar Ar lüzumlu olduğunu unutmamak Profesör anlatacağı şeyleri once- den siraya koymayı itiyat edinmiş kimselerin titizliği ile durumsadı ve kısa bir fasıladan sonra ilâve etti: “.- Mrsria Türkiye arasmdaki münasebetlerin 500 senelik köklü bir mazisi vardır. Bu itibarla, Avrupada yapacağımız seyahatin İlk adımını Türkiyede atarak işe bazlıyoruz.., «... Istanbula ilk defa m: geliyor- sUmUZ?,. “«.— Pazar günü Atinada beynelmi- lel bir sağlık kongresi toplanıyor. O kongreye Mısır hükümetinin mü- messili olarak iştirak edecektim. Fa- kat 23 sene sonra Türkiyeyi tekrar görmek fırsatı, bana çok daha cazip geldi ve kongreye gitmekten vazgeç- tim. Çocuklarım başmâa geçerek İs- tanbula geldim... Mahcup Sabit, yüz gencin başmda Mısırlı Üniversiteliler değer bir mülâkat Spor 've kültür temaslarının dünya sulhu ve mem- leketler arasındaki dost münasebetler için, Politika- cılar kadar lüzumlu olduğunu unutmamak lâzım... Mısır Üniversitesi talebesinden | l İçlerinde Üç de kız talebe bulunan | 19-71-0996 << ile dikkate Kafile Reisi Zeki Ömer duklarmı onun ağzımdan» dinlemeli... Bizde tibbiye mektebinin nasıl ku - rulduğunu gene o anlatmalı. Hele, üstat Abdülhak Hâmidi o kadar öZz- lemiş ki.. Nasıl etsem de görüşebile sem diye, adeta üzülüyor, Misafirlerimiz, üniversite talebele- ri tarafından kurulan askeri kamp ları ziyaret etmek istiyorlar, Hattâ, bunun için icap ederse, programla- Tinda tadilât bile yapacaklar.Doktof Mahcup Sabit, bunun sebebini bir iki kelime ile anlatıverdi: “— Bugün, üniversitede askeri O- niformalariyle üniversite talebelerini gördük. Gençlerin, her sene munta- zaman hazırlık kamplarma almmala- rı bize, örnek teşkil edecek bir hadi sedir. Netekim, birkaç sene önce Mi sir parlâmentosuna bir teklif yapa * rak Aariiliimen #nlahastrt v4 madan önce 6 ay askerlik yapmala- rmı istemiştim. Emin Olunuz ki, talebelerimizin bu seyahatte ilk 's tifade ettikleri şeylerden birisi de bu olmuştur. Talebelerin, kamplarda nasıl hazırlandığını yakından gör * mek Misir gençliği için büyük bir kas zanç olacaktır. Hele benim İçin... Ve hemen ilâve etti: “. Benim için, Ayasofyayı gör“ mekten daha müreccah..,, Bu sefer, bahsi Misir üniversiteri- ne getiriyoruz; “— Mısırda üniversitenin kuruluşu 1908 de başlar. Memleketin münev- verleri, ilk defa bu tarihte, edebiyat fakültesini teşis ettiler. 1925te bu fakülte tevsi edilerek tıp ve hukuk mektepleri de fakülte haline getiril ibtiyar bir idareci olarak bulunruanm güçlüğünü artan bir neşe işinde an- latıyordu. Balkan harbi sıralarmda Mise hilâllahmeri tarafından “Bah- riahmer,, ismindeki Türk gemisi ile Istanbula gönderilen Mahcup Sabit, bütün Balkanlarda tam bir sene mü- temadiyen yaralı ve muhacir taşımış. O zamanki hatıraları bütün canı ile hafızasında tutabilmiş olması, hayret edilmiyecek şey değil... “ii Profesöre, İki. günlük misafirliği esnasında İstanbulda en hoşuna gİ- den şeyleri sordum. Güldü: m Yirmi üç sene öner, Mahmut Şevket paşa zamanında harbiye ne - zareti olarak gezdiğim binanın, bu- gün, Türk kültürüne temel teskil e- den üniversiteye tahsis edildiğini gör mek, benim gibi hayatmı İürüre vakfetmiş bir kimse için ne büyük bir zevktir. Üniversiteyi ziyaret ederken pâ- taloji profesörü Oberdorfer'e rasle. mak benim için ayrı bir sürpriz ol. du. Cenevrede, senelerce önce bera- ber çalıştığımız bü meslekdesia bu- gün tekrar karşi karşıya geldik... Söz, döne dolaşa memleket gericle- rinin biribirlerini sık sık ziyaret ef- meleri lüzumuna geliyor: “.- Bundan beş yıl evvel, Titrk Tip Fakliltesi talebelerinin Mısri viyaret etmeleri bizim için ne büyük Mr ka- zanç olmuştu bilseniz... Dostluğu - muz, çok eskidir. Fakat, bu ziyaret- ler rabıtayı büsbütün kuvvetlendiri- Mısır üniversitesinin bu emektar profesörü, zaman zaman birçok ilim adamlarımızdan bahsediyor. Doktor Akil Muhtarla Cenevrede nasıl oku di. En sn olarak, fen, ziraat, ticaret ve mühendis mekteplerinin üni versiteye ilhakindan sonra, bütün şu beler tamamlandı. Bu yedi fakülte- dan mada, arkeoloji ve müslüman enstitüleri gibi bazı mektepler de ünl versiteye merbuttur. o Avrupa üni- versitelerinde olduğu gibi, Mısır üni versitesinde de bütün dereceler ve rilir, Üniversitenin beş bin kişilik mu * azdam bir merasim salonu ve 180 bin ciltlik büyük bir kütüphanesi vardır. Kütüphanedeki kitap adeği bü sene 250 bine çıkacaktır.., Kafile reisinin izahatını dinlerken. bir yandan da Mesir Üniversitesi şeflerinden o Magadettin o Nassıfn verdiği malümatı not ediyorum: *.- Universitemizin bütçesi 1 mil yoü mısır lirasımdan biraz azdır. Ts” İebe adedi, bu sene 7 bindir. Önümüz” deki yıl, 10 bine varacaktır. BircoX memleketlerde olduğu gibi, Mısırât da bir üniversite mahallesi çalışılıyor. Üniversitede 200 gen kız vardır. Kızlarımızın yüksek teh- sile intisabr üniversitenin kurulmasi ile başlar, o zamana kadar, yaln# bakalorya yapmışlardır. Bu uzun görüşmeden sonra, kafi lenin sevimli reisine teşekkürlerini söyliyerek müsaadesini rica Doktor Maheup Sabit, yıllarm aş dırsmadığı bir atiklikle elimi Kapıdan çıkarken: ii “.- Türkiye, bizim icin örnektir!» bunu, her zaman tekrar ederiz... diğini duydum. ME

Bu sayıdan diğer sayfalar: