14 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

14 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 14.8.9086 ör v No, 13 -- Estrid, ben çok pişman oldum. Kendimi affettirmek istiyorum. Bu- Bun için de biricik çarenin yaptığım İenalığı düzeltmek olduğunu biliyo - tüm. Bu adamlar seni Cezaire götü - | tecok ve satacaklar. Nasıl olsa be - him olmıyacaksın. Hiç olmazsa bu- Kun önline geçmeliyim. Seni kaçıra - )ım. Bessastadir'd valiye götüreyim. İstersen Vertmen adasına, babana adar da götürebilirim. Yeter ki be-| hi afffedesin. i Genç kiz para ile, yahut buska şe-| kilde kendi başıma Türklerin etlerin - den herhalde kurtulacağını pek az Unuyordu, Fakat Anskar'ın o zama-| ta kadar yaptıklarmı bildiği için bu! Ki de yapabileceğine hemen hemen Büphesi yoktu. Yalnız, bu sözleri aca! candan mı söylüyordu?.. ! “Genç kız ona biraz çıkışmak, sor - Mak ve bunu anlamak için doğrul - «u. Fakat Anskar birdenbire kaybol- Biytu, Estrid kapıya doğru yürüdü. der korkusile üzülüyordu: Kapı açıldı ve Dertli Hasanla kar.) Recep Reis çıkmak üzereydi, Dertli Hasan önce Sarı Ömere #ilp Onun yanında Reisle Sarı Ömer de | heli ve kinli bakışlar attı. Sonra her t geye rağmen genç kızdan vaz geçmek Genç kız maksadını anlatınca Sarı Üner sevindi; ya Belis, bu fırsatı kaçırmıyslrm. *linin akrabası olurmuş. Çok para dan tuttu: Miz, pazarlığı bağlamıştık. Buna rağmen — İyi ama, bizim Dertliyi ne ça - | ikide bir yine onun kazandıracağı pa| den anlıyan bir insan halile sırtmı ik unit 2. ra üzârinde duruluyor. Bir daha buna | okşadı: meydan vermemek için bir şey dü - — Nedir 09. — Esir ktzın bedeli ne ise onu he- men ödemek... Kesilmiş bir pazarlık var, Sanmam ki, onu bozasm! Sarı Ömer, kız satılmca onun para tay kendi payına düşecek olanı he Plainıştı, Dertli Hasan ona vurul Yüzünden bu.payın ya hiç ayrıl ını, yahut pek az birşey dü- MİM düşünerek kızmıştı, Reiser e a men belki Hasan da ra- Deği, h, tis Dertliye döndü, o eskisi gibi İİ ninde göstermiyordu. Hattâ kader Yali, boynunu bükmüş bir adam öm takınmıştı, Fakat bu genç kı- İ karşılığında geri verilmesi nin bir defn daha tüzelenmesin- Ankara — (Hususi muhabirimiz yazıyor:) — Ziraat Vekâleti, zirai mahsulâtımıza büyük zararlar veren vam etmektedir. Kamutaym son ça- lışma devresinde çıkardığı muzir hay İ, İ vanlarla mücadele kanunu tatbikat- tag“ 75 kiz gözlerinin il sh bir tin Rölünden farksızdı. O anda bü- Üygetyatı, bütün varlığı ve saadeti ağzından çıkacak söz Hasan genç Kizin gözlerine, önünde diz çökerek yalvaran hazin hazin baktı: gündenberi günde iç dört Onu gördüğü, ona yiyecek, içe- ve yatak , kendisini ihmal İnam halde bir türlü ğ " ştikranmı kazanama Ba hisli Saz Şairi diğer korkan up, sları gibi düşünmüyor, kadı - elde edilmesini temin etmiştir, Zira - at vekâleti, kanunun mer'iyet mev - kilne girdiği bu yılın şubat ayından ittbaren muzir hayvanlarla mücade - le için kadrosunu teşkilât kanunu - nuh icâplarma göre tevsi etmiye lüzum görmüş ve memfleket mahsul. lerinden en yüksek verimi elde etmek için de hiçbir fedakârlıktan çekinme mişti, Cümhuriyetin o kuruluşundanberi, mahsullerimize muhtelif gekillerde za rar veren hayvanlarla mücadele yo - lunda birçok kanunlar çıkarılmıştır. Fakat bütün bu kanunlar devlet mü cadele teşekkülleri ve memurları ta- rafmdan yapilmakta idi, Halbuki son * İkanün, muzir hayvanlarla mücade - lede halka yani müstahsillere de bil- fil mücadele sahasmda bazı mükelle fiyetler tahmil etmiştir. Müstahsil artık, mahsulünün hayvanlar tara - İZLANDAYA 23 . Bu hisli saz şairi, diğer korsan arkadaşları gibi düşünmüyor, kadını satılık mal yerine koymuyordu Vay canma, hesapta bu yoktu dinden gelmediği için kapıdan çık -' var. Onu da şimdi yoldaşlardan ö -| mak üzere olan Recep Reisin kolun- | dünç alır, tamamlarım. — Reis, sanirim ki, kararı vermiş, | Dertli Hasan kıpkırmızı Olmuştu. bayvanatin. mücadeleye şiddetle de -| ve köylüye silâh, barut, cephane gi- ta ümidin fevkinde muvaffakiyetler | tirler. Ufak bir ihmalin, bir yanda bi A, düğünü görmek için mi Cezayi, | fmdan harap edilmemesi için alma - yahut Anadoluya götürecekti? | cak tedbirleri yalnız devlet otorite - Hasan bunları düşünüyor, | sinden beklemiyecektir. Kendisi de aç, eremiyordu. kanunun gösterdiği şekiller dairesin- Onun bu sefer razt olacağını de bu sahada çalışmak mecburiyetin- orman EE dedir. NE dersin? İtiraf etmek lâzımdır ki, Ziraat ik ii Vekâletinin mücadele memurları ta- an bir türlü yardan £e -İ yarmdan yıllardanberi ardı arası ke- N Bütün bu aci hakikatle - aynen ona kendisini bir gün sev Mü Ümidi, nekadar zaif olursa Dagi kalbine hükmediyordu. <İ Hasan susuyordu: silmiyen “muzir hayvanları imha, yolundaki çalışmalar, halkında yar- dımı için ortada kanun! müeyyideler bulunmadığı için, beklenilen neticeyi verememiş, ve memleketin birçok yerlerinde hâlâ bu hayvanlarm nesli 1 çi daha çok aradı. Ka | a kerlememitir. ağir sen Hasanin omuzuna eli- a Yaban domuzlarile mücadele bi halal yardan geçemiyecek-| Memleketin birçok yerlerinde, nes- de Onu senden ayırmam. İyi | linin yok edilmesi içir mücadele olu- Pei v nan hayvanların başında, yaban do- ON Ömerin, Yüzü asılmıştı, muzlari gelir. Yeni kanun mucibince, Pa çtişten kendi payma dilşecek| vekâlet memurları, domuzların fazla İravı düşünüyor, onu kaybe - | bulunduğu mmtakalarda halkı sürek | — Yazan : Kadircan Kafı — Dertli Hasan kemerinden çıkardığı altınları sayıyordu. | Bunların sayısı kırk iki idi. — Pazarlığı elli altınla bağlamış «| tık, değil mi? İşte... Sekiz altın eksik Sarı Ömerin yüzü sararmıştı. Recep Reis onu hakir buldu. Gönül — Haydi o akçeleri yine kemerine koy... Ben bu kızı sana verdim. Bir daha lâfını etmiyeceğim. Sarı Öme - rin cimriliği tuttu yine... O da bir da ha bu işi kurcalamasın! (Arkası var) Muzır hayvanlara karşı şiddetli mücadele Buyıl 75,000 domuz öldürüldü, yeni kanun şiddetle tatbik edilecektir avları tertip etmeye mecbur tutmak- tadırlar, Vekâlet, bu uğurda elinden gelen fedakârlıktan o çekinmemekte bi ihtiyacı olan vasıtaları meccanen dağıtlırmaktadır. Domuzlar hariku- lâde bir tekessiir kabiliyetine malik- raktığı bir çift domuz kısa bir za * manda bir sürü halinde mahsullerin başma belâ kesilirler, Domuzlar bil- hassa bağlara, mısır tarlalarma, bos tanlara musallat olur ve geniş mik - yasta zararlar verirler, Yeni mücadele kanunu mucibino? her köylü en az muayyen adette do- muz öldürmek ve öldürdüğü domu - #un kuyruğunu salâhiyetli makama teslim etmek mecburiyetindedir. Bu adetten fazla domuz öldüren ve kuy- Tuğunu mücadele memurlarına geti- ren köylüler para milkâfatile taltif olunmaktadır, Bu yüzden, Anadolu - mm birçok mntakalarmda köylüler domuzlar için âmansız bir mücadele açmışlardır. Bu suretle hem kendi- leri parasızlıktan, hem de memleket ziraati bu muzir hayvanlardan kur - tulmuş oluyor. Mücadele memurlarının Vekâlete gönderdikleri raporlardan anlaşıldığı na göre bu yıl, yurdun muhtelif mın takalarmda öldürülen domuzların &- dedi 75,000 dir. Fakat bu rakkam mü endele faaliyetinin en küçük rakkamtı dır. Zira gerek kanunun yeni neşre- dilmiş olması ve gerekse mücadele tekniğinin kavranılmamış bulunması yüzünden bu yılm verimi zaif olmuş- tur, Önümüzdeki yıl içinde bu rakka- mın 100,000 ile 125,000 arasında ka- lacağı muhakkak görülmektedir. Tarla farelerine karşı mücadele Diğer muzir hayvanlardan biri de tarla fareleridir. Cüsseleri küçük fa- kat yaptığı zararlar ümulduğundan pek büyük olan bu hayvâncıklar bil hassa hububata düşkündürler, Orta Anadolu ile doğu vilâyetlerimizin bir coğunda arpa, buğday nev'inden olan her nevi hububata yapmadıklarını bırakmazlar; üstelik bunlarla müca- İle Tari Beni seviyor fakat Ankaradan S. F. imzasile: “50 yaşındayım. Vaziyetim iyi ve oldukça yakışıklıyım. Bundan bir se- ne evvel çok güzel bir genç kâdinin tanıştım. Birkaç saman sonra aramız da dehgetli bir aşk hâsıl oldu. Ben o- nu deli gibi seviyorum. O da beni sev- diğini söylüyor ve ben de inayıyorum, Ne yapalım? Ben 50 yaşındayım. O ise 20 yaşında, Bu müthiş yaş farkını ne kapatabilir. Şimdilik bunu we 6 ne de ben düşünmüyoruz, fakat eğer ev. Tenirsek on sene sonra vaziyet me 0- lacak? Bütün bunları düşünüyorum vene yapaacğımı şaşırıyorum Onu bir taraftan da müthiş seviyorum, Aca- ba herşeyi göze ahp evleneyim mi? Yoksa ayrılayım mı? Siz ne dersiniz? Yaş farkımız pek çok.. On seneden sonra siz yaşlı bir adam olacakamız. | Fakat karınız pek genç bir kadın ola- İ cak, Bunu düşünmek lâzımsa da, e - j min olunuz ki biraz zeki ve hassas kadınlar yaşlı erkekleri tercih eder. ler ve onlarla daha mesut olurlar, Sonra en mühim şey budur: evlenir. seniz, karınızın maddi istikbalini dü- #linmek sizin için bir vazifedir. ğer Vaziyetiniz iyi ise, ve biribirinizi ciğ- den #eviyorsanz hiç düşünmeden ev- leniniz. Evlilik hayatında elzem o lan şeyler sevgi, para, anlaşmak ve biribirinize karşı mütekabil hürmet- tir. Eğer bütün bunlar mevcut ise, kendinizi bahtiyar addediniz, # Nezaketsiz bir mağaza Tünelbaşından F. A. imzasile: Beyoğlunda Mahmutpaşa çarşısını andırır dükkânlar türedi. Bunlardan birisi de vaktile bir yabancı isim ta- şıyan — hâlâ da ayni ismi muhafaza ediyor ya! — ve mallarına emniyet edilen meşhur bir mağaza idi. Şimdi, yeni fakat çok kötü bir idare allın- da olan bu mağazanın mallarının kö- tülüğünden müdürü de dahil, müstahdemini adeta müşteriye hakaret eder vaziyetler takınıyorlar. Hümsü Wergün bu mağazadan alış ve- riş eden dostlarımdan şikâyetler du- yuyorum. Bu adamların terbiyesi ve- rilemez mi? Bu adamlarm terbiyesi, onlarla alış veriş etmemekle kendiliğinden verilmiş olur. Başka çaresi yoktur. Nezaketle hareket eden malını sa - tar, aksini yapan da dükkânını ka- par. Bir daha böyle muameleye ma- ruz kalırsanız, eğer oradan mal si- muşsınız derhal iade edersiniz ve bir daha oraya ayak basmazsımız. Baş- ka çare yoktur, ———mmm dele de diğer birçoklarından “daha güçtür. Tarlalarda öbek öbek top - rak yığınları yapan ve toprakların içini dehlizlerle dolduran tarla farele rine karşt ziraat memurlarınm kul - landığı imha tedbiri cehirli tohumlar ve zehirli gaz saçan silâhlardır. Bursa mıntakasmda da dutlukla - ra musallat olan koşnit adir ufak böceklerle mücadele edilmektedir. Dut ağaçları, yalnız Bursanm değil memleketimizin büyük servet kay - naklarmdan olan ipekçiliğimizin ana malzemesi ve ipek böceklerinin tek gıdasıdır. Bursa mmtakasındaki mi- cadele memurları imha faaliyetlerini bu noktada teksif etmişlerdir. Manisa vilâyeti ve elvarı bağlarm- da ödenis adlı bir kurt cinsile zira- at vekâleti ehemmiyetli surette uğ- raşmakta ve mücadele İstasyonları - nı bu hedefe doğru yürütmektedir. Adana mıntakasının koza tarlala - rına musallat olan Bollwevil adi kurtlar da daha koza açmadan içine girip kozaları kemirmektedir. Bun- Jar Üzerinde yapılan mücadele de ga rip bir tarzdadır. bu böcekle teayyüş eden diğer bir böcek üretilerek bun- lar imha edilmektedir. Yeni mücadele kanunu, köylüye yliklettiği mükellefiyetlerin yerine ge tirilmemesi halinde onları cezai mil- eyyidelere çarptırmaktadır. Müstah ler, tarlalarında, veya fidanlıkla rmda, bağlarında çikacak bir hasta- lığı derhal mahallin ziraat müdürlük lerine veya memurluklarına haber vermeye mecburdurlar. Bunu ihmal edenlerden ilk defasnda 5 liradan 25 liraya ve tekerrürü halinde 200 1i- raya Kadar para cezası almacaktır. vazgeçtik, 7 Yazan: Steffan ZWELİĞ 'na iş görebilecek YEDINCI BAP Yeni Kral ve Kraliçe Bir cülüsu müteakıp “her zaman| ve her memlekette ressam, heykel traş ve oymacılara haftalarca iş çı- | kar. Fransada da ayni hal oldu. Sevgili bir kral olarak telâkki edil miyen On Beşinci Lui'nin bütün re- simleri ortadan ksldırıld. Yerine! yeni tahta geçen kral ve kraliçenin | resim ve heykelleri kondu. Meşhur söz her vesile ile tekrar ediliyordu: Kral öldü, yaşasın kral! İyi bir ressam, tam manasile İ | bir insan olan ve bu manayı yüzün- de taşıyan On Altıncı Lui'nin Tes- İmini yapmakta zahmet çekmezdi. | Kısa ve kalın boynuna rağmen çeh- resinde asalet vardı. Mütenasip ve biraz geriye kaçan alnı, fazla ke- İmerli burnu, kırmızı kalın dudakla- rı, etli fakat biçimli çenesi ile hem sevimli, hem de muntazam hatlı bir çehresi vardı, Fakat gözlük takmadığı için ba - kışları o kadar boş ve manasızdı ki.. Gözlerini yarı örten kalın gözka -| pakları,da bu .bakışı büsbütün boş gösteriyordu. olduğu için uzağı hemen hemen hiç görmü- yordu. Ressamlar bu bakışı reslm- lerde pek çok tashih edip iyileştir- mişlerdir. On Altıner Lui'nin bilhassa çirkin olarak göze çarpan ciheti hal ve İtavrı idi. Mütenasip vücutlu ve or- tadan az uzunca boylu olmaşma rağmen ressamlar merasim elbisesile İresmini yaptıkları zaman kendisine bir kral azametini vermekte epey zahmet çekerlerdi. Şişmanca ve miyop olduğu için adeta gülünç denecek kadar acemi tavırlı idi. Kendine hiç hâkim de- Zildi. Merasim esnasında en basit bir insan bile bu hakiki kraldan ced- becet asil adamdan daha haşmet ve azamet tavrı takmabilirdi. Versay saraymın mücellâ parkeleri Üzerin- de ağır adımlarla ilerler, adeta çift süren bir köylü gibi iki omuzunu sallardı. Ne dans etmesini, ne de herhangi bir oyun oynamasını bilir ve becerirdi. Ayakları daima belinde taşıdığı kılıca takılır, adım başında sendeler ve düşerdi. Bu halinin far- kma varınca daha fazla utanır ve büsbütün beceriksiz olurdu. Kim ol- duğunu bilmiyenlere Fransa kralı kabasaba bır köylü hissini verirdi. Fakat buna rağmen On Altmcı| Lui budala ve mahdut kafalı bir adam değildi. Gözlerine arız olan bu uzağı göreremek illetinden başka bir de sıkılganlığı (ki doktorlarm rivayetin göre bu sıkılganlık koca- Ik aczinden ileri geliyormuş) var- dı. Kendisi yavaş ve güç düşündü- ğü için güzel konuşan ve konuşur- ken parlak zekâ oyunları yapanlar- dan çekinirdi. Kendi kusurlarmı gö- rür ve bunlardan müteessir olurdu. Çeviren; Rezzan 4. E. YALMAN Onaltıncı Lui hayatında kendi başı- bir adam değildi nUsusi hayarma arr nislere hiç teta düt edilmemiştir. Eihasıl On Altıncı Lui vasat de- recede bir insandı. Eğer tesadüf onu kral yapmış olmasaydı, her sa- bah vazifesine giden ve işini doğru dürüst gören bir gümrük memuru veya bir posta memuru olarak öm- rünü geçiren birisi olurdu. Haya- tında kendi başıma Iş görebilecek ve ya bir işe teşebbüs edecek bir insan değildi. On Altıncı Lulnin, adeta damarla rmda kan yerine eritilmiş kurşun akıyormuş gibi halinde bir ağırlık vardı. Daimi bir uyku halinden w- yanır gibi bazan harekete gelir, dü- şlünmek veya herhangi bir iş yap - mak için fazla zahmet çeker, kud- ret sarfederdi, Sinirleri bozulmuş lâstik gibi, elâstikiyetini kaybetmiş, kuvvetten düşmüştü. Bu anadan doğma durgunluk On Altncı Lul'yi kuvvetli ve hakiki he- yecanları hissetmekten mahrum bi- rakıyordu. Gerek ruhi, gerek bede ni aşk, keder, neş'e, şehvet, korku, heyecan ona hiç tesir etmiyordu. Adeta kalmbir kabuk halinde olan” derisinden içeri nüfuz edip onu ha- rekete getiremiyordu. Hattâ en bü. yük tehlike anlarmda, ölümün kar- şısında bile lâkayt kalmıştır. Asiler Tuillerie sarayma hücüm et tikleri dakikada bile nabzı her va « kitten daha süratle atmamıştır. Ida- ma giderken sıhhatinin iki temel di- Peği olan uykusu ve iştahasına ha- lel gelmemiştir. Ölüm karşısında, sararmamış, gözlerinde ne hir tees- sür, ne bir öfke ışığı parlamamıştır Onu ne hiçbir korku korkutmuş, ne hiçbir zevk neş'elendirmiştir. Biraz harekete geldiği av ve de $ mircilik işleri yaptığı zamanlardır. Fakat ince, nazik ve güzel olan seyler ona hiçbir heyecan vermemiş- tir o Yirmi sene zarfında büyük ba- basının kendisine zevce olarak in - tihap etmiş olduğu kadından başka bir kadın arzu etmemiştir. Bu kadm onu ber hususta tatmin etmiştir. Kaderin garip cilvesi olarak tarih bu adamdan talihim hareketler ve değişiklikler beklemiştir. En mü- him hâdiseler karşısma bu sakin ve uyuşuk adamı çıkarmıştır. Dünyada sulh ve sükündan baş- ka bir arzusu olmadığı için müca - deleye girişmek ona pek güç gelirdi. Başkalarının arzularını bilğmüna- kaşa yerine getirmekten çekinmez - di. Tek rahatı ve huzuru bozulma- $in diye kendisinden bir şey istiyen adama söz verir, biraz sonra onun tamamile aksini bir haşkasma vade» Eğer kendisine düşünecek zaman | derdi, Namütenahi zayıf ahlâkir, - verilirse verdiği cevaplar doğru ve | radesiz, adeta kukla gibi oynatılan mantıki olurdu. Hattâ sıkılgan Ol-| gir kral olmuştur. Nazırlarının ve madığı zamanlarda adeta normal bir insan olurdu. Yazmayı ve okumayı konuşmaya tercih ederdi. Herkesin hayretini celbedecek kadar okur, bilhassa ta- rih ve coğrafyaya çok merak eder- di. Hafızası kuvvetli olduğu için o- kuduğunu unutmazdı, Bu sâyede lâ tince ve ingilizce öğrenmişti. Def - terleri, kâğıtları, fevkalâde itina ve intizam ile tutulmuştu. Yazısı güzel, temiz ve yuvarlaktı. Hayatımın en basit ve “ehemmiyetsiz hdiselerini derhal defterine kaydederdi. Def - terde sık sık şu meâlde şeylere te- sadüf edilirdi: (Ava gitüm.. Bir hayvan avladım. Dün gece midem bozuldu) Halbuki bu defterlerde ta- rihi kıymeti haiz olan vaktıyic veya karısının oyuncağı olarak birçok entrikalara istemiyerek, daha doğ- Tusu farkına varmadan alet olmuş- tur. Eğer Büyük Thtilâl bü iradesiz adamın kalın boynunu kesecek yer- de ona küçücük bahçeli bir ev vere rek orada bahçıvanlık etmesine mü seade etmiş olsaydı, onu kral olarak yaşayışından bin kere daha mem - nun brakırlardı. Yirmi sene Fransa tacını başında gurursuz, sevinçsiz ve azametsiz © larak taşımıştır. En yüze gülmek istiyen şair bile hiçbir hususta erkek olmiyan bu kral için bir methiye yâzmamıştır. (arası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: