12 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

12 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN İZLANDAYA "TUR. Ku AKINI — Yazsın : Kadircan Kujı — Hakon kadını bir kolile kucaklıyarak öpüyor, diğer koliyle de kadınla beraber sarışın genci kucaklıyordu İzlândalıların geldikleri yolda bir İaç atlı göründü. En önde sarışm, be hz tenli, uzunca sakallı bir adam ihti. Belinde güzel ve parlak bir kı-| iç #allanıyor, sırtında uzun ve gü - *l bir pelerin . bulunuyordu. Uzun| Ye sarı saçlarının büyük bir kısmını İara bir şapka ile örtmüştü. Onun arkasındaki atlılar da bep çeşit elbiseler giymişlerdi. Yal - WE pelerinler yoktu. — Hakon geliyor.. « Dertli Hasan iki ihtiyar Jzlândalı- Am ne demek İstediklerini anlamıştı. 'akat o hiçbir yerde kalmak istemi- Yordu, Atlıları da görünce kimseyi Ünlemeden yürüdü. Lâkin tepeyi aş İğr zaman olduğu yerde dona kal - Ü. Çünkü biraz önce onu kovalıyan Mndaldaki korsanlar Dertli Hasanm #dalmı da alarak açılmışlar, gemi- rine gidiyorlardı. Dertli Hasan bir gey yapabilecek » Riş gibi kıyıya doğru koştu: — Bırakın onu.. Hay Allah belâ - Miz versin! Fakat çok geçmeden kendi yaptı « kendisi de güldü. Korsanlar onu dinler de sandalı Yrakırlar mıydı? Şimdi ne yapacaktı? Ne yapabilirdi ? Rastgele dört tarafa baktı. Artık deniz yolu onun için kapalıy ÜL. Bu dere boyundan, şu tepelerin İknaemdan nerelere gidilirdi. Gü - Ms görünmek üzereydi. Garba git- Mek için biraz önce korsanlarla dö- yerden geçmesi gerekti. Böyle şaşırmış bir halde düşünür- j İten sarışın uzun sakalı adam atı - m üstünde ve tepede göründü. Ati- fm ilerisinde durarak attan indi. İkpkasını çıkardı ve yerlere kadar e-| Ülerek Türk delikanlısı selmindi. Ne siliha davranıyordu, ne de ba- larmda en küçük bir şeytanlık s6- #liyordu. Beyaz, güzel ve aydınlık Vr yüzü vardı » Kendisini göstererek- — Hakon!.. Hakon!. * Diyordu. Bonra işaretle ilâve ediyordu? — Benimle gel... : Elini uzattı. Önce çekinen Dertli Hasan bu tat- Ve temiz bakışlardan çabucak cesa- ME aldı. Diğer atlılar ve İzlârdalı - e dz gelmişler ve Hasanı selâmlıya Mk etrafını almışlardı. Hakon Türk delikanlısma, yürü - Metini işaret etti. Ayni zamanda 0- İM koluna girdi. « Beraberce, biraz önce geldikleri re doğru yilrüyortardr. çıktıkları zaman orta yaşlı NX Büzel bir kadınla bir çocuk onla- N karşıladı. Tkrisi birden Dertli Hasa İN ellerine sarıldılar. | | Bakon kadını bir kolile kucaklıya PX öpüyor, diğer kolile de kadmla ğa gelen sarışın ve güzel oğlanı klıyordu, Yerliler ve adada belki yedi soy Matecen yerleşmiş olan Danimarka - büyük bir heyecan içindeydiler. kısmı kurtarılan kadılar, kız - k İ| © Attık gidebilirlerdi. Ködmlaria kızlar ve çocuklar bi » Mia bindirildiler. Hakon kendi 2- da Dertli Hasana verdi. Fakat bunu kabul etmediz e) Iâlandada ( Altın şeldle) — Hayır. Türki Türk..." Hakon geri çekildi ve hayretle de- Mkanlıya baktı, Bon kelime “dnların arkalarmdan gelen kalabalığın da arasmda tek- rarlanıyordü: — Türk... Türk... Türk... Hepsinin de gözleri önes korku, #önra da hayretle büyüyordu. On iki gündenberi bütün Izlânda- yı korkutan, kıyılardan içerilere doğ ru bir kaçışmaya sebep olan Türk - lerden biri de bu idi demek? Halbup ki Izlândalılar Türkleri hiç olmazsa kendilerinden üç dört defa daha u - zun, daha iri birtakım devlere benze tiyorlardı. Dertli Hasan onlarm bu hallerini görünce cani sıkildı: N — Şimdi bizim leventlerin de gü » nahlarını benden çıkarırlar mr aca - ba?.. | Fakat Hakon kendisini çabuk to- parlamıştı. Şimdi Dertli Hasana de- minkinden daha çok saygı gösteri” yordu. Diğerlerine de dönerek bir geyler söyledi. Yola devam ettiler. 'Hakon sordu. — Danimarkaca bilir misin? — Hayır... — Ingilizes?. — Biraz... Hakon sevindi. O da bu dili ancak Dertli Hasan kadar biliyordu. Çoğu işaretle, kul- landıkları ingilizce kelimelerin de başımı gözünü yararak konuşmaya başladılar: — Buralara nasrl geldiniz? — Sandella... — Türkiyeden mi? — Hayır, Türk kadirgasmdan... — Türk kadirgası nerededir gim- âi?. — Cezayire gitti. — Bir daha gelmiyecek mi? — Hayır... — Sen niçin onları bıraktın? Dertli Hasan bu uslu ve uysal in- senlara kendisinin kavgalı ve kanlı maosrasmı anlatmanın doğru olme- dığmı bilecek kadar akıllıydı: — Bizimkiler bir kızı esir etmiş - lerdi. Ben onu sevdim ve kurtardım. | Bunu anladılar ve hapsettiler. Ben de kaçtım. — Şimdi ne yapacaksın? — O kızı arıyacağım. — Nerede? — Bessastadir'di — Adı nedir, ki; nesidir? — Bilmiyorum. Fakat görürsem hemen tanırım. O da beni tanır. Hasan her ihtimale karşı sevgili sihin ağını Ve Kimin nesi olduğunu da saklamıştı. Birdenbire sordu? — Bessastadir buraya uzak mr dır? Ne tarafa düşer? Hakon'un yüzünde kendisine ya - pılan iyiliği ödemek fırsatmı bulan- ların sevinci vardr: — Ben sana bu işte yardım ede- rim. Sen bize büvlük bir iyilik yap- tın. Bunün karşılığını göstermeliyiz. Bessastadir buraya yedi saattir. Ne zaman gitmek İstiyorsun? — Elden geldiği kadar çabuk. (Arkas var) Könisberg panayirinde Paviyonumuz büyük bir alâka ve muvaffakiyet kazandı Köniksberg sergisin &e Türk pavyonu Berlin Türk Ticaret Odası, Alman yada Köniksbergte açılan 24 üncü beynelmilel panayire Türkiye namı - na iştirak etmiştir. Açılma merasi - minde Berlin büyük elçimiz Hamdi de bulunmuştur. Sergiye bizden baş- ka Polonya, Lâtvanla, Letonya, Fin- landiya, Estonya, Macaristan, Hin. distan, Mançuko ile serbest Dantzig dahi iştirak etmiştir. isinnkelinen lek Hİ ii Die Bütün pavyonlar arasında en büyü ğü, en mükemmeliTürkiye standıdır. 3000 metre murabbar kâdar bir saha Üzerinde kurulmuş olan standda bü- tün ihraç maddelerimizin nümuneleri teşhir olunmuştur. 20 binden fazla muhtelif propaganda broşürü dağı - tılmıştır. Paviyonun önünde bulunan Büyük Atatürk büstü, standı daha zi yade güzelleştirmiştir. Türk - İngiliz ticaretanlaşması Hususi takas listesini aynen neşrediyoruz Aybaşımda Londrada İmzalanan 'Dürk - İngiliz ticaret anlaşması, tas- dik edilmek üzere Vekiller Heyetine verilmiştir. Yeni anlaşma imza tarihinden on böş gün sonra meriyete girecektir. Müddeti 9 aydır. Müddetin hitamn - dan üç ay evvel ihbar edilmediği tak dirde böyle bir ihbarm yapılacağı ta- rihten itibaren Üç aylık bir müddetin inkızasma kadar anlaşma meriyette kalacaktır. İki taraflı klering Anlaşmaya merbut listelerden bas ka müttehit krallığın emtiası Türki- yede mer'i umumi ithal rejiminden da hi tamamen istifade edecektir. Mütte hit kırallıkta ithalât üzerine mikdar itibariyle tahdit konulduğu takdirde Türkiyede yetişen istibesi veya imal edilen emtiaya denk muamele yapıla- caktır. Kiiring iki taraflı yapılmış ve İn - giliz ithalâtçılarmın İthal ettikleri Türk malları bedellerini, İnsilterede tesis edilen Türk - İngiliz kliring ofi- 8ine tediye etmeleri mecburiyet altı- na girmiştir. 4 No. lı liste 1 — Halılar, seceadeler, yol halı- ları, ayak halıları kilimler (kısmen veya tamamen yünden, tiftikten, ta- bii ipekten, sun'i ipekten). 2 — Gül yağı. 3 — İşlenmiş veya işlenmsmiş sün ger. 4 — Nebati boya ve boya madde- leri, 5 — 'Tsbbi nebatlar, çiçekler, kök- ler ve yapraklar. 6 — Yaprak tütün, kıyılmış tütün, sigara, 7 — Şaraplar, likörler, alkollü iç- kiler ve esansları. 8 — Afyon: 9 — Taze meyvalar ve sebzeler. 10 — Keçiboynumur meşe ve çam kabuğu ve ekistreleri, 11 — Bİ işlemeleri, ve danteloları. 12 — Kuru sebzeler: 13 — Meyva ve sebze konservele- ri, ezmeleri ve üsareleri, 14 — Yumurta ve tozu 15 — Süt tozu, 16 — Sınal balık yağları 17 — Bal, 18 — Melaslar, 19 — İşlenmiş ve İşlenmemiş mer. mer ve oniks, 20 — Keten, kenevir (bam) 21 — Kaplumbağa (deniz) kabu » ğu, balık derisi ve balık pullar. 22 — Kurutulmuş veya diğer su - retlerle muhafaza edilmiş balık. 23 — Balık yumurtaları (siyah havyar dahil). 24 — Pamuk. 25 — Pamuk tohumu küsbesi, 28 — Çekirdeksiz üzüm ve incir - den maada her nevi kuru meyvalar 27 — Fındık içi ve ceviz içi harlein de bilümum kabuklu kabuksuz kuru meyvalar, 28. — Kitre 20 — Zeytin tanesi ve yağı, 30 — Hububat. Menşe şehadetnameleri * Merkez bankasmdaki kliring hesa- bı lehine tevdi edilmiş olan Türk lira ları, bu anlaşmanın meriyete girdiği tarihte bankada sold olarak parası bulunan müttehit krallık alacaklıla. rmdan herhangi birinin bu alacağı. na tekabül eden mikdarmın tamamı. nt veya bir kısmını anlaşmaya mer- but olup yukarıya dercedilen 4 nu- maralı listede mukayyet Türk emtia smın mübayaasmda kullanılmasına ve bü emtiayı müttehit krallığa ihraç etmesine müsasde olunacaktır. Yapılacak bütün takaslar, Türki » yede mer'i umumi hükümler dahilin de olacaktır, i İthalât karşılıklı olarak menşe gü- hadetnamelerile tevsik edilecektir. İspanya ile ticaretimiz İstanbul Türkofis şubesi, İspanya» ya mal gönderen tüccarların vaziye» tini tetkik ederek, bloke olmuş para nin roiktarını tesbit etmiştir. Bu para & milyon frank kadardır. Yazan: Stephan ZWEİG Bastille müdürünü katledenleri ce zalandırscak yerde onların yüzleri - ne gülüyordu. Bu yumuşaklığından dolayı kendisine teşekkür makamma üç renkli bir ihtilâl kurdelâsı hediye ettiler. Muvakkat bir zaman için kral la halkın arası düzeldi. Fakat bu ka dar zaaf gösteren bir hükümdara hür | met ve itaat etmek kabil değildi. 14 temmuzda Bastille zaptediliyor. temmuzda Lül o kadar fazla eğili - yor ki başımdaki taç yerlere yuvarla nıyor, artık hiçbir kuvvet ve nüfuzul! kalmıyor. Diğer taraftan Kraliçenin guru - rundan ve zevklerinden fedakârlık etmesini istiyorlar. Halkın nefret et tiği zevk ve eğlence arkadaşlarından syrılmasını telep diyorlar."Bunların Fransadan sürülmesini istiyorlar. Başta Polignac ve Artois kontu ol - duğu halde hepsi Fransa haricine gönderilmeli, Bu ayrılık Kraliçeye güç gelmiyor. Çünkü çoktanberi bun- larm arkadaşlığından artık hoşlan- maz hale gelmişti. Tam, veda edece- di esnada hayatınm en güzel, en par lak ve eğlenceli senelerinde beraber yaşadığı Madam Polignac dan ayrılır ken müteessir oluyor. Bütün günle- ri beraber “geçmiş, çocuklarının bü- yüdüğünü beraber görmüşler. Ona veda elerken bütün mes'ut gençliği ne de sanki veda ediyordu. Thti sert yumruğu on sekizinci asrın ince nazik fildişi ve billâr devrini kırmış ve yıkmıştı. Başka bir devir, bir kuvvet ve kud ret devri başlıyordu. Rokoko devri artık kapanmıştı. Trianon'un şehir ve musikili günleri artık sonuna ermiş ti. Gözleri yaşlarla dolu olarak, Ma- ri Antunnet dostlarile veda etti, Ra- bip Vermond, Kont Artois, Prens Conde, Madam Polignac hepsi sa - raydan syrılıyor. Kraliçenin etrafında artık kimse - ler kalmıyor. Herkes kaçışmaya başlıyor. Eskiden etrafını alan, he- diye ve ihsanlarile yaşıyan iyi gün dostları hepsi gidiyorlar. Oyun ve dans arkadaşları, sefahet ve kumar ahbapları, hepsinin yerinde yeller esiyor. Kimisi araba İle, kimisi atla, hepsi kaçışıyor. Bu defa da Versay sarayından kıyafet değiştirerek çı « kıyorlar, fakat kraliçe ile bir maske- li baloya gitmek için değil, halkın hiddetinden kurtulmak için.. Her ak şam bir araba insan yaldızlı sarayı terkediyor. Salonlar bomboş ve ses- siz kalıyor. En yakm dostları onu terkedip İkaçarken © zamana kadar gölgede yaşıyan hakiki bir dostu ortaya çı - kiyor: Hans Açel de Fersen... Sevdiği kadının hayatma gölge vermemek ve Ona söz getirmemek için bu temiz yürekli Isveç asıl- xadesi senelerce sessiz sedasız yaşa- 'kes onun etrafında dola- şirken © uzak kalmış, fakat şimdi herkes tarafından terkedilince, hiç- bir tek dostu ve arkadaşı kalmaym- ea ortaya çıkmıştı. Artık kraliçeye yaklaşmak, ne şeref, ne paye, ne pa- Fersen kraliçenin yanma geldi, tari- he Mari Antuvanetin yegâne sevdiği ağam olarak kaydedildi. YIRMINCI BAP Ortaya çıkan dost Hans Axel de Fersen'in İsmi ve şahsı uzun zaman gizli kalmış, hiç kimse bundan bâhsetmemişti. Bu isim, Mari Antuvanetin âşıkların resmi listesinde yoktur. Yazılan ya- larda, kalan reporlarda hiç bu is- me tesadüf edilmez. Fersen her 26-! man gelip gidenlerden değildi. Ma - dam de Polinyakm salonunda ona tesadüf edilmez, uzun boylu ve ki- bar tavırlarile dalma geride kalırdı. Tarih uzun zâmân bu &damı tanrma- mıştı. Mari Antuvanetin hayatın - daki bu derin ve yegine aşk romanı az kalsın ortaya çıkmıyacaktı. Son asrm sonlarına doğru İsveçte- ki şatolardan birisinde Mari Antuva, ! nete sit bir yığın aşk mektubu bu-| Yundu. Bu suretle macera ortaya çıktı. Hiç kimse evvelâ buna inan- 17) MAR ANTUVANET. ROMANI Çeviren: Rezzan 4. E, YALMAN Başka bir devir, bir kudret ve kuvvet devri başlıyordu sonra, bu mektuplar tabı ve neşro » lundu, Bu süretle Mari Antuvane- tin dostları meyanında olan bu kibar ve asil İsveçlinin yegüne sevdiği #- dam olduğu anlaşıldı. Bu mektuplar kraliçenin şahsiyetini tamamile baş- İka bir taraftan göstermiştir. O za- mana kadar hoppa ve havali bir ka» dım olarak tanınsn Mri Antuvanet- te dehşetli bir aşk kabiliyeti olduğu meydana çıkmıştır. Fersen bu kadi. nm hayatmda adeta bir facin olmuş- Çünkü kalbinin hislerini göl - gede bırakmaya, göstermemeğe ça « lışarak mütemadiyen nefsile müca « dele etmiştir. Bu aşk macerasının yarı kısmı sarayın gölgesinde, yarısı da giyotin bıçağınm gölgesinde geç- miştir. Bu öyle bir aşk romanıdır ki, an- cak kanlı bir tarihi devirde yaşana» bilecek kadar harikulâdedir. Biribir- lerini ciddi bir surette çok seven iki insan mütemadiyen vazifeleri uğrun da aşklarını fedaya mecbur oluyor. lar. İki biribirine tamamile O uzek âlemle mensup olan bu Aşıklar bi. ribirlerile o 'kadar da yakındırlar ki... Birisi Fransa kraliçesi, öteki şimalin buzlu memleketlerinden bi « rinden gelmiş'bir İsveçli kibar genç. Aşklarmın yaşadığı sahnede tarihin en kanlı ve en hareketli bir sahnesi Büyük Fransa İhtilâli... Bu maceranm başlangıcında hiç « İbir fevkalâdelik yok. Rokoko devr!- nin süslü ve lâtif havası içinde ale- lde başlıyor. Bir Isvecli âyan aza- sının oğlu olan ön beş Yaşında bir genç Üç senelik bir seyahate çıkıyor. Yanmda kendisine refakat eden bir hocası var, Fersen Almanyada yilk» isek tahsilini ve askerlik tahsilini yas pıyor. Italyada doktorluk ve musi- ki okuyor. Fransaya gelip Voltaire- den ders almak istiyor. On sekiz ya- şında bütün ilimlerden bir miktar öğrendikten sonra hayata atılmaya hazırlanıyor. Yalnız Pariste bir müd det kalarak dans, konuşmak ve za- rafet gibi şeylerde tekemmül eğil « mesi İsteniyor. Bütün bunları öğre- hip tekemmül ettirdikten sonra Fer- sen dünyanm en hoş adamı haline geliyor. Çünkü esasen çok güzel bir gti, Uzun boylu, geniş omuzlu, adaleli bir vücudu vardi. Isveçliler umumi « yetle kuvvetli olmakla beraber ağır ve sakil olmazlar. Yüzünde derhal kendisini sevdiren mert ve temiz bir mana vardı. Güzel gözleri, simsi - yah hilâl gibi kaşları vardı. Temiz dişleri, kirmizi dudakları, ağzı, gü - selliğini bir kat daha arttırıyordu. Resimlerinden görüldüğü gibi böyle bir adamı tanıyıp ta sevmiyecek ka- dm tasavvur edilemez. Sevmekle be Faber böyle bir adama tam bir em. niyet ve itimat ta edilebilirdi, (Arkası var) — Bir HAFTA ——— ZARFINDA ÇIKAN KITAPLAR Yeni Kitapç (Türkiyede tur. izahat istiyenler İstanbul. da > YENi KiTAPÇI adresine mürâcaat edebi- lirler. mak istemedi, fakat bir müddet

Bu sayıdan diğer sayfalar: