13 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

13 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Acı Hakikatler No, M4 Yeşil ordunun. gizli suretle esrarengiz bir hal alıyordu Ayni zamanda, başka bir mahzur dü zuhür etmişti. Muntazam ordu kuvvetlerine, ayni sistemde silâh, cephane ve ayni şekilde elbise © ve teçhizat temin edilmesinde büyük müşkülâta tesadli ediliyor; para darlığı yüzünden, kıt'aların lâyikile iagesinde bile mühim sıkıntılar çeki- Biyordu... Halbuki Kuvayı Milliye ef- radınm hemen büyük bir ekseriyeti: mükemmel aba elbiseler, meşin ce- ketler giyiyor; kat kat fişeklikler asıyor; mükemmel filintalar kulla - niyor; İsyan sahalarında ele geçiri - ien parlak atlara biniyor; ele geçir- dikleri bol para sayesinde lokanta - larda mükemmel yemekler yiyordu... 'Tabildir ki bunlar, kıt'a efradmin gözlerinden (o kaçmıyor; bölüklerde| birtakım dedikodulara sebep oluyor - du, Ve bünun neticesi olarak ta iki- de birde efrat firar ediyor; doğruca giderek Kuvayı Milliye müfrezeleri- 16 iltihak eyliyordu. Bu hal ise mat up olan ıslahat ve intizama sekte eriyordu. Kuvayı Milliye müfrezelerini ordu- ya ilhak etmek, hiç şüphesiz ki çok büyük bir fayda temin edecekti, Fa- kat, bir buçuk senedenberi her türlü serbest ve kontrolsüz harekâta alış- mış; ve gördükleri hizmetler müka- bilinde de bu imtiyazlara hak kazan- mış olân bu efradı bir anda askerli- Zin demir çerçevesi içine sokmak pek müşkül bir keyfiyetti. Onun için bu mesele, zaman ve hâdisata bira- kılarak şimdilik, perakende milli kuvvetlerinin bir araya toplanmasile üç büyük müfreze teşkil edilmiş; bunlara da (Kuvayı Seyyare) denil mişti, 1 — Birinci Kuvayı Seyyare (Et- hem Beyin süvari ve piyade müfre- zelerinden mürekkepti.) 7 — İkinci Kuvayı Seyyare (Ço- lak İbrahim Beyin süvari müfreze- leri) “* 3*—-"Uçüncü Kuvayı Seyyare ds mail Hakkı Beyin müfrezeleri). Bunlardanm âada: A — Cenup cephesinde, Miralay Refet Beyin idaresinde; (Demirci Mehmet Efe) ve (Kara Ali Efe) - Din zeybek kuvvetleri. B — (Sarı Pfe - Edip Bey) in ku- manda ettiği süvari müfrezesi, C — (Bursa « Orhangazi) Kuvayı Milliye efradından mürekkep olmak üzere (Dağıstanlı Cemal Bey) in idaresindeki (Gök Bayrak piyade müfrezesi) (1). Işte; Ankarada (Yeşilordu) teşki- atı müteşebbislerinin, Kuvayı Milli- yeyi ele almak istedikleri zaman; vaziyet, bu merkezdeydi. Bu sırada, (Çolak Tbrahim Bey); Zile, Yozgat ve Erbaa havslisindeki asilerin bakiyelerini temizlemek ve © muhitteki isyan ateşini bir daha parlamıyacak surette söndürmekle iştigal etmekteydi. Diğer müfrezeler de, diğer isyan sahalarında ayni vazifeyi ifa etmek- telerdi. Etem Bey ise, Yozgat isya- , Yüzen : Ziya Şakir teşekkülü bu Inınm ilk devresinde asilere şiddetli bir darbe indirdikten sonra, Ankara- ya çekilmişti. Işte o zaman, Etem Beyin kazan- Idığı göhretten istifade edilmek İste- nilmiş, Etem Beyle müzakereye gi- rişilmişti. 5 Teklif Etem Beye cazip gelmisti, Bu işin başma bizzat kendisi geçi - rilmek şartile (o Yeşilordu müteseb- bislerinin arzularma muvafakat ey « lemigti. Ve o günden itibaren de ar- tık (Yeşilordu) nun çizli teşekkülü, hususi bir mahiyet alıvermişti, Fakat, acaba (Etem Bey), böyle mlibim, nazik, ve son derece dikkat ve itina tedbirlerine ihtiyaç göste - İrecek olan bu teşekkülü, — memle- ketin dahili ve harici siyasetini sar& mıyacak şekilde — idare kudret ve kabiliyetine malik miydi? Bu #ünle cevap verebilmek için ev- İveli Etem Beyi tanımak icap eder. Etem Bey, Umumi Harbin son günlerine kadar hemen hemen an cak kendi muhitinde tanman bir şahsiyetti. Küçük biraderi Binbaşı Tevfik Bey, Umumi Harp içinde! Bandırmada ahzıaskor kalemi, (ef-| rat divanı harbi reisi) idi. Ve bu mühim vazifede de, gerek hakkani yete riayet etmesi ve gerek o zama- nm #ujistimallerine girişmemesi yü- #ünden birçok kimselerin takdirini celbetmişti. Etem Beyle, büyük biraderi Resit Beye gelince; bunlar, tamamile ay - kırı bir meslek takip etmekte bil. hassa hükümetin vaziyetini işkâl e- decek işlere girişmektelrdi. Harbin sonlarina doğru; Gönen, Karacabey, Kirmastı ve havalisindeki Çerkezler #rasında bir kaynaşma husule gel - mişti. Yüzbaşı Kâzım Bey isminde biri, kıt'asını terketmiş; başma bir kuvvet taplıyarak * dağa çekilmişti. Ve bu âsiler, (Kizihançer) İsminde bir de cemiyet teşkil etmişlerdi. (2) Cemiyetin zahiri maksadı, hükü « meti cebrederek harbe nihayet ver- mekti. Fakat bu maksat etrafında toplananların bazı şakavet hareket - lerine giriştikleri de rivayet edil mekteydi. (Arkası var) () Sonraları (Sar: Efe) nin o kuvveti İ (33 üncü süvari alayı); Öğk bayrak müf. rezesi de, (61 inci piyade alayı) namı alıştı. (2) Mütareke esnasında İstanbulda te- pekkili eden (Kızıl hançer) (cemiyeti ile ba teşekkülü biribirine karıştırmamalıdır. EVLENME Emlâk sahiplerinden Hamza Beş li'nin kızı İsmetpaşa Kız Enstitüsü öğretmenlerinden Enise ile Kurmay Yüzbaşı Sırrı Öktem'in nikâhları 10 Eylâl perşembe günü Beyoğlu evlen- me salonunda, düğünleri de © gece Park Otelde yapılmıştır. Yeni evlile- re bahtiyarlık dileriz. TAN Sağlık Öğütleri Ispanyadan gelen yeni öğütler Hekime nasıl müracaat edileceği sakkında, Ispanyada bir hekim ho- casmın verdiği öğütleri geçenlerde yazmıştım. Yine o hekim hocası bu sefer hekime müracaat edildikten! sonra hastanın ne yapacağını bilme- si İçin yeniden on tane öğüt gönde- riyori Bunların hepsi bir günlük ya- ziya şığmıyucağından şimdilik altı tanesini söyliyeceğim: (Ispanyol he- kim hocası dünyanın hastalarıma sağlık öğütleri göndereceğine kendi hemşerilerine biraz medeniyet öğüt- leri verse daha iyi der, diye düşünür #eniz hakkınız olur. O hocanm ken- disi de şüphesiz böyle diişlinlir, fa - kat kendi hemşerilerine söz anlat - mak elinde olmasa gerek.) 1 — Hekimile karşi karşıya gelin- ce, her şeyden evvel, hastalıktan büsbütün kurtulmaya niyet etmelisi- niz. 2 — Hastalığınızın sebebi hakkın da her ne düşünürseniz hepsini heki- minize söylemelisiniz, fakat fena huylarmız, fena tabiatleriniz varss onların da hiçbirini saklamamalısı -| nız. En gizli düşüncelerinizi bile he. kiminize söyliyebilirsiniz, çünkü he- kim sizden işittiklerini sizin yanı- hızdan başka her yerde unutmakla mükelleftir. Hekiminize konuştu. ğunuz vakit yalnız lüzumsuz, fayda- sız tafsilâtı. söylemekten çekinirsi- -İniz. 3 — Hekiminizin yalnız bir defa sizi muayene etmekle kat'i bir teşhis koynbilmesi her vakit mümkin de- ğildir. Birçok defa hastalığın cinsi- ni ve sebeplerini anlamak için idrar, kan. mide usaresi ve daha başka maddelerin tahliline, röntgen ışıkla- rile muayeneye lüzum olur. Bunları yaptırtimaktan oçekinmemelisiniz ve bekiminizin işini okolaylaştırmalısı. niz, Hekiminiz nekadar derin ve ne- kadar tafsilâtlı muayene İsterse #i- zinle o kadar İyi alâkadar oluyor de- mektir. 4 — Hekiminizin size söylediği türlü tedavi tariflerini iyice dinleyi- niz. Sözünü hiç kesmemeye çalışınız ve sözlerini tekrara lüzum birakma- mak için dikkatle dinleyiniz. 5 — Sonra de onun nasihatlerini noktası noktasına tetbik ediniz. Ba- zı kimseler hekimlerinin tavsiyeleri» | ni kendi keyiflerine ,yahut dostları- nım sözlerine uyarak az çok değişti- rirler. Siz ki akıllı kişisiniz, böyle yapmayınız. 6 — Hekimliği ancak hekimler bi- lirler, Onlar da uzun yıllar pek ge- Biş ve derin derslerden ve yine uzun yıllar pratik yaptıktan sonra hekim- liği öğrenebilirler. Hekim olmıyan - larm size sağlığınız için verecekleri öğütlere İnanmayınız. Hekim olma- dan sizin sağlığımıza — karışanların verecekleri öğütlerin zararlı olmak ihtimali faydalı olmak ihtimalinden pek çok ziyadedir, Hekimlerin hari- cinde, size öğüt veren kimseler, ecza- cı, masajcı, elektrikci, kökçü gibi az çok fen adamları bile olsalar yine sağlı#mız için onlara kulak asmavı- nız. Gerçekten fen adamı kendi ih- ERİŞÇİ Briç meselesi .. vku *v.3; vannsı7 Kâğıtları (S) vermiştir. Müzayede nasıl olmal ve bu el hangi taahhütis ve nasıl oynsnmalıdır? Bu meselçnin halli 15 Salr say muzda çıkacaktır. 10 Eylâl Perşembe sayımızda çıkan meselenin halli 4#ov v3 | #454 İ Kozsuz oynanıyor. (S) oynar ve bütün leveleri yapar. Leveler: 1 — Trefl (A) si. 2 — Trefi (3) sü, Bunun üstilne yerden bir küçük karo 3 — Kör (A) si. 4 — Elden pik (2) yerden (R) ile alır, 5 — Yerden pik (A) smı oynayıp elinden kör (D) sini atar, 6 ve T — (W) atmış bulunacağı kâğıtlara göre kör (5) lisi ve karo (A) si ile, veyahut karonun (A) sı ve (D) si ile yapılır. | SES DALGALARI Sakarya sinemasınm (Eski EL hâmra) en ufak ses dalgalarmı bile net olarak alan en son model sesli makineleri yola çıkmıştır. Teşekkür Feci ve meş'um kaza meliöğsinde aramızdan ebediyen ayrilan kıy - metli babamız Maraş saylavı Mitat Alam'ın gerek (cenaze merasimine| ve gerekse tetlgrafla bizi taziye et- mek suretiyle acılarımızı opaylaşan sayın dostlarımızâ ayri ayrı teğek- küre imkân bulamadığımızdan çok; içten gelen teşekkürlerimizin gaze - tenizle iblâğmı rica ederiz. Damadı Ihsan Umar Kızı Mihriban Umar — <a tisasından başka (işlere karışmaz. Bazan gazetelerin ilân sayfalarında gördüğünüz, birçok dertlere deva ilâçların faydasına inanmak, #üphe- siz bilirsiniz ki, derin bir saflık olur. LOKMAN HEKİM sini oynayıp Fred Astaire nasıl oynar ? Danslarını kendi tertip eden artist, bazan filmin yapılmasını gec ktirir Fred Astatre Bir artist ile dansör bir artist ara- sında büyük bir fark vardır. Halk, iyi bir dansörüin ayak hareketlerini beş, on dakika lezzetle seyreder. Fa- kat bir filmde, bir dansör-artist, yal İniz dansetmekle kalmaz. Onun dans etmediği zamanlar da vardır. Çünkü en sabırlı ve danst en çok seven bir seyirci bile, bir buçuk saat müteme- diyen dans seyredemez. , Filmde, dansm da bir mantığı, bir sebebi olmalıdır. Bu itibarla, dansör - artist, oynayacağı filmdeki dansları bizzat tertip etmek mecburiyetinde- dir, İşte, Fred Astaire böyle yapar, ve böyle yaptığı için muvaffak olur, ve her yeni bir rol yapacağı zaman, der- hal filmin mevzuunu alarak tetkike başlar. Bundan başka Fred Astaire dansların musikisini hemen daima kendisi tertip ve tesbit eder. Bazan bu yüzden filmin başlanmasına geci- kildiği de olur. Zira Fred henüz mu- sikiyi tertip edememiştir. Meselâ, Fred, son yaptığı “Swing Time” isim- li filmdeki dansının musikisini bir buçuk ayda yapabilmiştir. Bundan başka, musiki bulunduktan sonra, 150 saat kadar bir vakit, dansın tec- rübeleri İle geçmiş, ondan sonra fil me başlanmıştır. Bu sene Fred Astaire'in * gayet ta- bii olarak Gingör Raggers'le oynadı- ğı Top-Hat filmini görebileceğiz. Eğer çabuk biterse, Swing Time filmini de görebilmemiz ihtimali var. ge Bu hafta İRENE DUNNE'un “tatlı ve Muhrik sesi RICHARD DIX'in göhreti Saray Sinemasmın İlk programımı teşkil eden KAHRAMAN HAYDUD emsalsiz filminde her seansta salonu doldurmak- tadır. Bu filmin mevzuu mües- sir, #sahneleri hareketli olup bilcümle lüks ve mizanseni göz kamaştırmaktadır. Tlâveten: ÇIN PORSELENLE- 13.9-036 0. Radyo « Bugünkü program le | neşri İstanbul di Piâkla Türk mı : Plâikla hafif müzik; plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — Saat, 18,30 - 19,30: Saat, 12,30 - 12,50: 4 12.50 » 13,05: Hava» 22,30: Stüdyo orkestrası: | — Ros bier de Seville Çouverture); 2— ; Vo die sitranen blulin (Valser)i ihopin: Nocturne No; 15; 4 — İen- en: Serenade; $ — Lehar: Paganini (par 5 leg: An den Fuhling; 7 — İnrselelt; Freludium; 22,30 - 235 Anadolu | Ajansı haberleri. emememeaamezzezee Günün program özü Pazar, 13.9.1936 HAFİF MUSİKİ: 20 İstanbul: Varyete müziği, 22 Varşova: Eğlenceli neşriyat. 23.30 Varşova: Küçük orkestra, 19.30 Budapeşte: Salon orkestrası, 22 Belgrad: Halk şarkıları. 2115 Moskova: Rus halk şarkıları, OPERALAR: 20.0 Prag: Offenbach'ın “Coütes Hoffe mann” operası. OPERETLER; 71.05 Viyana: Radyo opere. SOLOLAR: 31.40: Erika Morini, Kreisler (plak), 23.29; Viyana: Piyano » şarkı, DANS MUSİKİSİ: 19.30: Tstanbal, 23.50: Belgrad. 24.15: Viyana, e Pek elim bir ziya Hâli asayişte Yüksek Erkânıhar- biye mektebinde hocaliğı ve Topçu mektebinde müdürlüğü ile orduya ve evlâdı vatana ilim ve irfan nuru; zamanı harpte, bilhassa Çanakkale muharebatında topçu müfettişliği ile düşmanlara ateşler saçan; vatan en mühim hidematında fevkalâde mesai sarfetmekle maruf; Erzurum mevkii müstahkem kumandanlığında ve eö son Ankarada Müdafaali Milliye Ve“ kületi fen ve san'at müdürlüğünde iken tekaüt olan Topçu Genereli Ha“ san Kıpçak vefat etmiştir. Cenazesi Pasa» —n- - vusun) saat ongeşte Cözlepede İtfaiye sokağında» ki köşkünden kaldırılarak merkadi mahsusuna defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. SEYAHATTEN AVDET Bir buçuk aydanberi (OAvustury# ve Almanyada mesleki tetkikatt3 bulunan diş tabibi Reşad Methi Er kan seyahatinden avdet etmiştir. £VEMEK Lİ i Hafif Epa köfte sebzeli, ıspanak püresi, erik kompo*” tosu. Ağır yemekler — Su böreği, kof RI ve renkli Silly Senfoni let pane, gözleme tatlısı. Cree No, 40 — Ne ise, gelemedim... Celil Ma- birin canı çok sıkkındı. Ben, ne ol- dun? diye soracak oldum. Aman) Yüz verilmiyecek adamlara yüz ver- efendim, sen misin soran?.. İlk ön-İdiniz. Size acıyorum ama, biraz çe- ce, bana bulaştı. Fofo birden kaşlarını çatmıştı: — Ben, ağzımı kiraya mı verdim? Onu karşılıksız mı bırakacağım?. Ben de onun ağzının paymı ver- dim. Bunun Üzerine, başladı sizi çe- kiştirmeye... İelâlin sesi titriyordu: »— Neler söyledi? — Çoook! — Peki, neler söyledi, canım? Fofo, bir adım geşilemişti: — Çok rica ederim, Telâl Hanım- cığım, hiç Üzerime varmaym, söyli- yem, tekrar etmeme, terbiyem müsait değildir. lelâl, dehşetle Ürpermigtis Yarısı Mahrgut YESARİ — Darılmayınız, (o gücenmeyiniz, Telâl Hanımcığım, kabahat sizde... kiniz, cezanızdır. Bu kadarda ka- pılmak olur mu, canım?. Sizi, bir kenara çekip kaç defa söylememiş olsam, ne ise... Sağ olunuz, hiç te söz dinlemediniz. O kadar paraya yazık değil mi? Telâl, onun bu sözlerini dinlemi - yordu: , sonra ne yaptı” — Ne yapacak, homurdandı, ho- murdandı, oturdu... O gece, arkadaş- lar sizde çok eğlenmişler.. Celil, bunları duyunca, kuduruyor; kendi kendini yiyordu. Sonradan duydum, 0 gece Kuvart'la da kavga etmişler. Celil, tekrar size gelirdi ama, pek mi gözü korkmuş, yoksa körünü mü öl- dılar, sormayın. — Neden? — Hepsi para istiyor. — Para vermemiş mi? Fofo, acıya acıya güldü: — Celil para verir mi? Birden yüzü değişiverdi: — Hem suçlu, hem güçlü... Para vermediği, küfrettiği bir tarafa, sen kalk, kızlardan birini döv... BE, buna, | Uyacaklar. Allah ta razı olmaz, kul da... Ama, ne dövüş, görmeyin. Sadrettin Bey, oradaydı; zavallı kızı o, kurtardı. — Hangi kız? li — Fani. Siranuşun arkadaşı... Bu- nun üzerine baletler, hep birden kalktılar, tiyatroyu bıraktılar... Bak tım, iş tatsız gidiyor. Ne galan ve- rileceği, ne de oyunların başlıyacağı var, Sun'ullah turneden, bana mek- tup yazıyordu. Bir hafta oluyor, geldiler... Mükemmel iş yapmışlar... Ben, gitmediğime çok akılsızlık et- mişim... Iyi payla beni çağmdılar... Sun'ullahın karısı, çok hasta, Za - vallı zayıf. kız; bataklık sıtmasma hummasna mı, ne tutulmuş. Ben, — Peki, neden? Ben, bu adama ne | dürmek istemiyor, her nedense, uğ-| Sun'ullahm kumpanyasına girdim. ım? Fofo, dudaklarını büktü: rTamamiş... Iki gün sonra, baletler, dekor ressamları, Celili bir sarış sar- Nasıl fena mı ettim? — Iyi etmişsin Fofocuğum. Ve Ielâl, sesini yavaşlatarak sor- du: — Peki, kumpanya ne oldu? — Celil Mahirin firmasını mı 90- ruyorsun? — Evet... Fofo, içten yaralı insanların şikâ- yetiyle, hımcıyla anlatıyordu : — Celili dinlerseniz temsillere bas- Alayla gözleri parlıyor, avurtlarmı şişirerek kolunu havada savuruyor- du: — Dekorlar bitecek.. Baleler ha- zırlanacak... Gala verilecek, neler ol- mıyacak, neler!... Birden kaşları çatılıvermişti: — Bu kadar senelik artistim, hâ- lâ bunlarm yalanlarma alışamadım. İnsanin yüzüne karşı yalan söylü- İelil de dayanamadı, acı acı gül- dü: — Bu da, bir kâr sayılır. — Orası öyle... Celil Mahir, etrafı- nı kolay kandırmıya alışmış, artık karşısindakilere bakmıyor, aldırış et- miyorı herkesi de inandırırım, kan- dırırım sanıyor, Benim, işlerin yürü- miyeceğini çoktan aklım kestiği için; ne evet! ne de, hayır! diyordum. Neme lâzım, boşuna yorulacağım!, Gala verilecek, temsillere başlana- cak... Güler gibi, hmç! dedikten sonra başını geriye itti: — Hiçbir şey olacağı yok... Birden durdu, gözlerini açarak İe- lâle bakir; başmı, onün göğsüne yak laştırdı, sol elinin baş ve işaret par- maklariyla genç kadın paltosunun yakasmı tuttu; dinle! haber veriyo- rüm! Nah, işte şu duvara yazıyorum — Yalan da, dolan da artist, on- lar... — Ne doğru söylüyoorsunuz, İclâl hanımcığım... Fakat affedersiniz, gü cünlize gitmesin, bir gey söyliyece- ğim; bunu biraz geç... Gözlerini manalı manalı kırpıyor- dediydi, dersin! Boguna söylemiyo- rum! der gibi sârsti: — Pardon! Hiçbir şey olacağı yok!'dedim... Tövbe, yanlış söyledim. Neler olacak, neler.. Gala verilecek... İclâlin yakasını bıraktı, elini ağzı na götürerek bir kahkaha attır: — Hem, ne gale verilecek... O gül bir işim olmasa da gidip görsem.“ Ellerini biribirine vuruyordu: — Gidip görmeyi çok” isterim Çünkü, gala değil, rezalet olacak. B#” let diye, Galatadaki tulüatçı kahv& lerinden eski şantözleri, kantoculüf toplar.. Programa solo, düet, kuvs” tet diye numaralar Okoyar. A! dans artistikler, neler isi neler... İclâl, derin bir şaşkınlık içinde, b” nalmış, dinliyordu: — Tabi ben, sizin kadar, sis” kadar bilemem. Mademki rezalet, 8” yorsunuz... Galadan vazgeçsin... Fofo, yüzünü buruşturarak SÜ lümsedi: — Olur mu? Elden bilet satdö” Hatti gişeden bile! İclâi, Celil Mahirin gökâyele düşünerek duraladı: — Gişe de işledi mi? Fofo, a la: yi acıya ei ela gö

Bu sayıdan diğer sayfalar: