17 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

17 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ — Yalan değil, fakat eksik biliyorsun. İspanyollarda Derebeyi olanların ismi çoktur.Ben Hemen bir uşak geldi. Onlarm at-| larını aldı. Hanm yan tarafında da- ha basık bir binanın kapısından gir- di ve kayboldu. Autbert arkadaşma: — Hayal, içeri girelim. Dedi, Kapınm eşiğini aşar aşmaz kisa boylu ve eni boyuna hemen hemen müsavi bir adamla karşılaştılar. Bu- nun çenesinde ve şakaklarmda açık garı bir sakal, başımda kulaklarını örtecek kadar uzun ve biraz ağarmış saçlar vardı. Ellerini önlüğüne sile- rek reverans yaptı. , — Hoş geldiniz, buyurunuz! tı: - — Ooo... Hog geldin. Nasismız? Dostum Hakon umgrım ki sağdır ve iyidir. Çoktânberi görünmüyordu - ruz. Ne oldu böyle?. Toka ettiler: — Ne yaparsın? İşler başımızdan aşkın. Burası da sık hik gelecek ka- dar yakın bir yer değil ki. Sana ar- kadaşımı tanıtayım. Şey.. Bir Ispan- yol arkadaşım... Bulunduğu gemi bat mış. Yalniz bu kurtulmuş, Bizim ka- sabaya yakm kıyılara çıkmış. Hakon , gönderdi sana. İyi baksın, deği, Bi- zim kasabaya da korsanlar baskın yaptılar da bu kurtar. Eğer bu kahraman olmasaydı Hakon'un ka- rın “e çocukları şimdi korsanların ellerindeydi. — Yana... Bu Türk korsanları doğ- Yusu pek korkunç adamlar... Buraya geldiler ama, bir şey yapamadılar. © Allah bize yardım etti te gemileri ka- İ© vaya oturdu. Onları biz güzel hak- lardık ama, söz aramızda, vali kor- kak çıktı. Gemileri karaya oturdu - Zu zaman hücum edelim dedik'de bi- relemadı. — Son sözleri söylerken sesini haf- letmiş ve dudaklarımı kâtibin kulak- larma yaklaştırmıştı. Birdenbire sesini yükseltti ve sor- du: — Dostumuzun adı neydii — Adi... Şeye Mutbert kekeliyor, fakat bir gey Böyliyemiyordu. Çünkü bir isim ka- wırlaştırmamışlardı. Hasana döndü: — Sahi ;senin adm neydi? Ayni zamanda hancıya bakarak: — Kusura bakma... Bu yabancı &imler pek zor hatırda kalıyorlar da... Dedi. Hasan boş bulundu: — Adrm Hasandır. — Hasan mı? — Evet, Hasan.. 'Autbert bu adı Suenou'a tekrar - sadır, Suenou Türk delikanlısmı baştan! &yağa kadar süzdü: ) — Hasan... Hasan ha.. gi R vt ik — Yazan ; Kadircan Kafı — Şövalye değilim,, TAN Vaktile Türk korsanlarının göz diktikleri Küçük Islânda dünyanın | safa en demokrat memleketidir. Parlâmento, açıkta ovada toplanır, bütün |can Cümhuriyeti bugün Sovyet pet halk burada memleketin idaresine ait reylerini bildirir, Resmimis, açık |rolünün yarıstar vermektedir; mem- havada Parlâmentonun açılışım gösteriyor. çivilenmiş olan kaba kalaslardan ya pılmıştı. Masanm Ucunda ve bir tarafmda yedi kişi oturuyorlardı. Bunlardan biri uzun ve kırmızı sakallı, uzun boylu ,iri vücutlu, elli yaşlarında bir İngilizdi. Karşısında ve yan tarafta oturan ikisi yaşlı diğerleri genç ve sarışm olan dört kişiye bakarak bir- den bire sordu: — Türk korsanları uzaklara git mişlerdir.. Artık yola çıksak.. Ne - redeyse balıklar kokacak... Hasan hemen başını çevirdi ve baktı... Bu adamı bir yerde görmüş gi - biydi. Fakat nerede?. Onun ve şu ibtiyarın yüzleri de, kılıkları da silik bir halde kafasınn içine daha önceden yerleşmiş bulu» nuyorlardı. ” MERE azdan #ödişleri büsbütün şüphelendirdi. Pa kat Izlandanm garbına doğru gi- derken geri dönmelerine sebep o lan balıkçıyı pek uzaktan görmüş - (0. Bunun için hemen tanımasma imkân yoktu , Kırmızı sakallı adamın yanı ba - şında oturan kır sakallı arkadaşı cevap verdi: — Eğer adanm cenup ve şark ta- raflarına gitmeden yollarına devam ettilerse İzlandanm yarı yoluna var. Mmışlardır. Fakat bana kalırsa ya - rm sabaha kadar kalalım, Diğerleri de bunu daha uygun buldular. Artık könuşmadılar. Kalmıya karar verdikleri anlaşı - yordu. Karşıdan bir kebap kokusu geli- yordu. Ocak başında kamburca bir adam bir şeyler kızartıyordu. 'Hancı Sucnou ellerini uğuştura- rak: — Kaymak | yiyeceksiniz, vereyim mi? lArkası var) M.Kemalpaşa panayırı çok rağbet kazandı Yalnız Belediyeye 4 bin lira pi Orun bu kısa cevabımı yadırgadı d Bı her halinden belli oluyordu. , Autbert korktu ve sordu: j — Niçin şaştın?. j EL eli e rl da... Buraya uğrayan İngiliz balık - Siları anlatmışlardı. Bir tanesinin #ekiz, on, on beş, hattâ yirmi tane Adı olurmuş... Hasan yaptığı yanlışlığı anlamış - İ1, Artık dönemezdi. Autbert ona hancmm dediklerini Anlatınca hiç istifini bozmadı: — Yalan değil, fakat eksik bili - Yorsun. İspanyollarda derebeyi o - anların isimleri çoktur. Ben gövalye Ve yahut marki değilim. Bir balıkçı Bsmisinin tayfasıyım.. Suanou artık susmuştu. Hasanın önünde bir reverans dör Ya yaparak: — Kusura bakmayın tabit siz da- İyi bilirsiniz! Demiş, ortadaki urun ve büyük bir masayı göstermişti. Burası loş bir yerdi. Tavanı tut. #ak için konulan direkler ormandan diki gibi kabuklariyle duruyor - Yalnız dal yerleri budanmıştı. Ma. *ânm da evin duvarlariyle direkle- Yirden farkı yoktu. Çünkü o da dört Sana kalı kütüğü üstüne yenrors! kadar varidat temin edilmiştir KE M. Kemalpaşadan bir görünüş. 'M. Kemalpaşa, (Tan) — Her sene kurulan Mustafa Kemalpaşa Panayı- rı bu yıl da 1 eylül salı günü açılmış ve 6 eylll pazar gününe kadar de- vam etmiştir. Panayırda bilhassa hayvanat alım satımı ve her senekinden daha fazla bir rağbetle karşılanmış- tır. Citar kazalardan ve diğer bir çok memleketlerden de tüccarlar gel- diğinden külliyetli ve hararetli hay- van alışverişleri yapılmıştır. Panayır belediyeye sergi ve hay- van ihtisap resmi olarak 4000 lira kadar varidat temin etmiştir. 6 eylül pazar günü panayır mü- nasebetile şehrimiz Gençler Birliği klübü ve Halkevi menfaatine olmak Üzere at koşuları ve pehlivan gilreş- leri yapılmıştır. At koşusunun neticeleri Birinci koşu 1000 metre mesafede di ve arap taylar arasnda yapıl Birinciliği İsmailin Leylâsr, ikdnelliği Karacabeyli Refiğin Şen'i, üçüncülüğü Ismallin Saadeti kazan- mıştır. Birinciye 60, ikinciye 25, ü- çüncüye 15 lira mükâfat verilmiştir. İkinci koşu yerli ve yarım kan 4 rap at ve kısrakları arasnda yapıl- mıştır. Birinciye 125 lira, ikinciye 50 Ura, üçüncüye 25 lira müküfet verilmiştir. Uçüncü koşu yarımkan Anglo A- rap at ve kısrakları arasında 3000 metre mesâfede yapılmıştır. Birinci- liği Azatlı Ahmedin Ceylânı, ikin- iliği Emir Salihin Alemdar'ı tüçün- cülüğü Rustemin Ayhan'ı kazanmış. tır. Birinciye 150, ikinelye 75, üçün- cüye 25 lira mükâfat verilmiştir. Pehlivan güreşlerinde başpehli- vanlığı kazanan Hamdiye 20 lira, başaltını kazanan Abdüsselâma 15 Tira, ve diğer pehlivanlara da muh- telif ikramiyeler verilmiştir. En meşhur koşu atlarınm iştirak ettiği at yarışlarında 10,000 den faz- la seyirci bulunmuştur. il ibi Morina, kızarma. si var, Parmaklarmızı da bersber Sovyet petro- lünün yarısını Azerbaycan veriyor Yeniden birçok petrol membaları bulundu Sovyetler Birliği'nin yeni Ana- yasası mucibince federe cimhuriyet vaziyetine yükseltilmiş bulunan A- zerbaycan, Sovyet Sosyalist, Cümhuri yeti, Iran hududdunda 86 bin kilo- metro murabbar büyüklüğünde bir a- razi üzerinde kâindir. 2 milyon 801 bin nllfusun yüzde 62 si Kafkasyalı İTürk, yüzde 12 si Ermeni, yüzde 10 u Rus, geri kalan kısım muhtelif Jırklardandır. | 1917 Ininlâbından evvel Azerbay- İcan geri kalmış bir ziraat memle- İketinden başka bir sey değildi; yer. İH ahalinin ise hiçbir siyasi hakkı yoktu. Meşhur petrol kuyuları ha- riç, memlekette endüstri namma bir geyler mevcut değildi. 1917 denberi Azerbaycanm milli ekonomisi kuvvetli hamlelerle inki - r. Bir kere Azerbay- leketin bu tebii zenginliğinden hak- kiyle istifade için on yıl içinde Ba kü'daki petrol endüstrisi cihazi ta mamen değiştirilmiş olduğu gibi ayrica yeni yeni petrol mıntakaları da keşfedilmiş ve işletilmeye başlan- mıştır, Bu petrol endüstrisi yanmda petrol çıkarmaya yarayan aletler i- çin de fabrikalar yapılmış ve tasfi - yehneler de vücude getirilmiştir. Son yıllar zarfında Azerbaycanda pamuk, İpek, mensucat, fabrikaları ile kimyevi ve gıdaf endüstri mües- zescleri de yaratılmıştır. 1984 Yılın» da Azerbaycanın büyük endiistrisin - de çalışan işçilerin miktarı 100 bine varmış bulunuyordu. Pamuk istihsal merkezi Azerbaycan, pamuk kültürüne gi yet müsaittir ve Özbekistan ile be raber, Sovyetler Birliğinin ikinci pa- mekiadir. Inkılâptan, sonra bu, mm - takada bliyük sulama ameliyesi Ya - pılmış ve bu işe pamukçuluğun inki- şafı bakımından muvaffakıyetle de- vam olunmuştur. Son zamanlarda İşlemeye başlıyan muazzam hidroe- İektrik merkezleri, memleket endüs- trisine lâzım gelen elektrik enerji sini bol bol vermekte bulunmuğtur. Azerbaycan kolkhozlarında pa- muktan başka, kauçuk veren nebat- lar da yetiştirilmekte ve köylü dut- guluk, şarapçılık ve çiçekçilik ile de meşgul olmaktadır. Zengin kışlaklara malik bulunan bu memlekette koyunculuk ta büyük bir rol oynamaktadır. “ Evvelee kültür seviyesi çok geri olan Azerbaycanda 1934 te halkın yüzde 88 I okuyup yazma bilmekte- Mi; İnkılâptan önceisebu miktar yüzde 1 i geçmemekte idi. Azerbaycanda bugün 3 bin mektep vardır ve bu mekteplerde 500 bin çocuk okumaktadır. * Kültür işleri hakkındaki ikinci beş yıllık plân, Azerbaycanda bir tek okuyup yazma bilmeyen kimse - nin kalmamasını istihdaf etmekte ve bugün bu bedefe doğru büyük adımlarla İlerlenmektedir. Tacikistanda yeni jeolojik keşifler Obuz Jeolojik heyet, bu yıl Taci- kistan ve Pamirde tetkiklerde bu- lanmaktadır, Bu tetkikler neticesin- de Tacikistan dağlarında yeni yeni antimuan, arsenik, wolfram, şeffaf barit, İzlanda spatı, kurşun, çinko ve bakır 'madenleri bulunmuştur. Bu damarların birçoğu pek zengin- dir. Ayrıca birkaç grup ta, 1937 de Moskovada toplanacak olan Beynel- milel Jeoloji Kongresinde buluna - cak yabancı âlimlerin memleket da- hilinde gezintisi için bir yol çizmek- tedir, yenil, muük istihsal mahallini teşkil eyle -| hz Yazan: Stephan ZWEİG acınacak bir "Erkekler böyle kitle halinde sara - ya hücum ederlerse âsilere karşı Si- lâh çekmek ve top atmak dalma ka» bildir. Fakat hücum eden kitle ka- dınlardan mürekkep olursa kral bu zayıf mablüklera karşı top ateşi açmalarını askerlerine nasıl emrede- bilir? Bilhassa kadınlara karşı del- ma nazik ve yumuşak davranan On Altıncı Lüiden böyle bir emir nasil bekleniir, İş - te bundan istifade ederek öne kadın- ları sürdüler. Evvelâ Parisi İki gün ekmeksiz ve aç biraktılar. Halkm heyecan ve öfkesi fevkalâde yüksel di Ondan sonra hilcum emri veril- di. Bnlerce aç ve çıplak kadın Ver- saya doğru sevkedildi. Hattâ 5 teş rinievvel sabahı İlk hilcum emrini ve- ren elleri yüzlklü, süslü elbiseli genç ve güzel bir kadmdır . Erkekler de kadın elbisesi giyerek bu kafileye titihak ettiler. Coşmuş bir sel gibi akan bunlar evvelâ Pa- risteki belediye sarayma hücum edi. yorlar. Yarım saatte burasmı zaptediyor» lar. Ellerinde tüfek, tabanca hattâ ettikten sonra Versaya gitmek ve hem orasını zaptetmek, hem de Kra- Iı Parise getirmeği tasavvur ediyor« lar. Eral 6 aralık âsilere karşı başla « rında La Fayette olduğu halde has sa aâkerlerini gönderiyor. Fakat da- ima olduğu gibi bu defa da geç kal mıştır. Esasen On Altıncı Lüinin hayatta daima vukuata karşı geç hareket et- mesi meşhurdur. Askerler âsilere mukavemet edememiş ve arkaların. dan Versaya kadar takip etmiştir. Bunların başında meşhur be; tı - nm üstünde Lafayette düşünceli ve Öğleye saray yakla « gan tehlikeden haberdar değildi. Her sabah olduğu gibi kral atına binerek ava gitmeğe hazırlanıyor. Kraliçe yaya olarak Trianona kadar gide-| cekti, Versay sarayı bomboş ve 1ssız kalmıştı. Bütün dostları ve eğlence arkadaşları burasinı terkedip kaç - miştı. Mari Antuanet bitkin ve yor- gun acmacak bir vaziyette idi. Bü- tün bu didinmelerden bıkmış insan. lardan nefret etmiş, taç ve tahtın - dan vazgeçmiş bir haldeydi. Her türlü siyasi gaileden uzak bu sonbaharın yaldızladığı ağaçlı bahçe- de dinlenmek istiyordu. Bir kaç saat, bir kaç gün dinlenmek... Kış gelme- deh son çiçekleri toplamak göldeki ördeklere ve kuğu kuşlarma ekmek atarak eğlenmek istiyor. Bütün bu gürültülü hâdiseler onu son derece hırpalamış, son derece yormuştur. Arkasında sade bir elbise, elinde okumağa bile lüzum görmediği bir kitapla bahçede gözlerini kapayarak dinlenmek... Başka bir gayesi ve ar- zusu yoktur. Bahçenin tenha bir köşesinde böy- le otururken birdenbire yanma elin- de mektup bir uşak yaklaştı. Bu Saint Prlest'ten geliyordu. Halkm isyan halinde Versaya doğru İlerle- diğini ve Kraliçenin derhal saraya dönmesi lâzım olduğunu söylüyor. du. Hemen yanmda duran şapkasmı ve kitabmı toplayarak kendisine mahsus hafif ve zarif yürüyüşiyle saraya dönmeğe hazırlandı. O kadar masraf İle vücuda getirilen veen mes'ut günlerini orada yaşadığı Tri- anon'a son defa olarak bakmadan hemen oradan uzaklaştı. Burslarmı bir daha göremiyeceğini nereden tahmin edebilirdi? Versayda nazırları ve bütün er - kânı heyecan içinde buldu. Paristen gelen habere göre kadmlardan mürekkep bir ordu Versaya doğru » | ilerliyordu. Bundan başka malümat hakkındaki teknik proje kabul olun- muştur. Yukında tatbikine geçilecek olan bu proje mucibince, madenin randı - manı mahsus derecede artacak ve ayrıca İki büyük fabrika veniden ip- ———————————— şa olunacaktır. Proje, endüstriel fa- liyetin bu genişlemesi ile birlikte iş- çilerin fazlalaşacağını da nazarı dik- kete almakta ve onlar içinde evler ve kültürel müesseseler yapılmasını İda düşünmektedir. küçük toplar bile var. Burasını zapt»! Çeviren; Rezsan A.E. YALMAN Mari Antuanet, bitkin, yorgun ve vaziyette idi yoktu. Tam o sırada dört nala gelen bir attan bir süvari indi. Bu Fersen idi, İlk tehlike işaretini görünce her geyi göze alarak hemen kraliçenin yanma koşmuştu. Kralt avdan geri çağırdılar ve derhal bir içtima akte « dildi. Şaşkın bir halde etrafa bakı. yor. Niçin en sevdiği eğlencesinin yarım kaldığını bir türlü anlayamı « yordu. O akşam hatıra defterine “pek mükemmel bir av, vukuat tarafm » dan yarım bırakılmıştır.) diye o gü. nü kaydetmiştir . Heyecandan herkes ne yapacağını şaşırmıştı. Her şey mahvolmuş, ge- len orduya mukevemet imkânları kalmamış gibiydi, Sevres köprüsünü kapamağı ve yolu kesmeği bile dü- şünmemişlerdi. İki saate kadar coşkun İnsan seli Versay'a gelecekti. Bu iki saatten istifade etmeği düşündüler. Birisi, kralm bir ata binerek onlara doğru gitmesini ve bu suretle daha ileri has reket etmelerine mâni olması tek- Mf etti, Bir diğeri, daha ziyade ihtiyat o- larak kral ve kraliçenin Versuydan başka bir yere iltica etmelerini söy - ledi, Fakat ebedi ve ezeli kararsız « Iığı ile Luf gene bir şey yapmadı ve vukuatı bekledi. Kraliçe heyecan içinde idi. Etra « fmdaki adamlara bakıyor, hiç birisi- ni bir erkek olarak görmüyordu. Hepsi korkmuş ve sinmiş bir haldey- di. Bu korkunun vahim neticeler vereceğini hissediyordu. Çünkü bu ihtilâl de gene korku neticesinde doğmuştu. Bir kadın yalnız başma ne yapa- bilirdi? Aşağıda arabalar hazırlan. yor, kral allesile hüzerları Rönbo“ uillet sarayına nakledilecekti; Fa- kat kral bir türlü gitmeğe karar ve- remiyordu. Nazırlarm hepsi gitmesi için israr ediyorlardı. Hattâ içlerin- den birisi, eğer kral gelen âsiler ta« rafından yakalanırsa taç ve tahtr « nm elinden gideceğini söyledi. Bir diğeri bunun aksini iddia ediyor ve kralm o kalmasmı muvafık buluyor. du. Kral bu iki zit fikir ve kanaa- tin arasmda bir saat rakkası gibi bir taraftan öbür tarafa gidiyor ve bir şeye karar veremiyordu . Nihayet akşam oldu. Yağan yağ: murun altmda koşulmuş arabalar hâlâ kapıda bekliyor. Uşaklar emre Amade, fakat bir türlü hareket edi - lemiyor , Uzaktan gelen uğultu halinde ses- ler duyulmağa başladı. Kadın ordu- su gelmişti. Yağan yağmurdan baş - larmı muhafaza için hepsi etekleri - ni kaldırmışlar ve başlarına tutmuş lardı. Karanlıkta tıpki asker gibi yü- tüyorlardı. o İbtilâlin müjdecileri Versay sarayının önüne kadar gel - mişlerdi, Artık kaçmak için zaman kalmamıştı. Yüzlerce, binlerce kadın, aç, ıslak ve çamur içindeydi. Altı saattenberi yürümüşlerdi. Yolda bir kaç defa durarak dinlenmek kâfi gelmemiş - ti. Hepsi pek yorgundular. (Arkası var) YENI ÇIKAN KiTAPLAR Türkiyede çikan yeni kitaplardan haberdar olmak isterseniz her Pazartesi günü Tan gazetesinin bu köşe - sinden ilân edilen bir haftalık yeni kitap - lar listesini takip edi- Çi , Yeni Kitapçı Istanbul, Ankara caddesi 85

Bu sayıdan diğer sayfalar: