24 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

24 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 1.9.9368 No. 55 Dağlara ve denizlere her yere Türkler saklandı diye vehme d Sucnau anlattıkça Hasanm gözle-| Finin önündeki perdeler birer birer| açılıyor ve Anskar görünüyordu. — O adam gitti mi? Bu gemide mi? Diye heyecanla sordu. — Ne var? Size bir şey mi yaptı” — Yok, canım... Ne yapacak ba- na. Lâf olsun diye sordum. Balıkçı gemisine son defa baktı Limandan çıkıyor ve açılıyordu. Anskarı göremedi. i Onun görünmemek için gizlendiği- ne şüphe yoktu. Atına bindi ve şehrin dışarısma giden sokaklardan birine daldı, Bu sırada veli Halger Rozenkrans uyuyordu. Hizmetçisi, kapıdaki nö - betçinin getirdiği kâğıdı vermek üze- re onu uyandırmak için epeyce bek- lemişti. Çünkü vali kendisinin ra- hatsız edildiğini hiçbir zaman iste - mezdi, Valiler çoluk ve çocuklarile birlik- te ayni binsda yalip kalktıkları gibi devlet işlerini de orada görüyorlar- dı, Bunun için zaten iki liç kişiden ibaret olan kâtipleri her sabah ka - nağa gelirlerdi. O gün de valinin birinci kâtibi Erik hepsinden erken gelmişti. Uşak önü selâmladıktan sonra: — Bir kâğıt getirdiler. Fakat efen- dimiz henüz kalkmadılar. Dedi, — Kalktıkları zaman veririz. Bu- Taya bırak. — Çok mühim olduğunu söyle- mişlerdi. Kâtip tepsinin içindeki kâğıda bsk- tı ve onun bir zarf içinde olmadığın gördü: — Mühim mi,? Kim getirmiş bur nu? — Bir adam... Kapıda bekliyor- mua: | Kâtip kâğıdı aldı. Zarflı olmadığı için açıp okumak- tan çekinmedi, Zaten valiyi hemen uyandırabilmek için onun (sahiden mühim olup olmadığını tayin etmek gerekti. Kiğıdı açtı ve bozuk bir yazı gör- dü, Okumıya başladı. Henüz İkinci satırma gelmişti ki, | oturduğu yerde birdenbire çuvaldız çıkmış gibi sıçradı. — Bir Türk mü?. Bir Türk ha?. Diye kekeledi. Uşak şaşırmıştı. Kâtibin solgun yüzünden her halde korkulu bir ha- ber aldığını anlamak kolaydı. Fakat zaten, “Türk” sözü, onun da, bütün İzlandalıların da kalplerinin titreme- &ine bol bol yetiyordu. Kâtip uşağa döndü: — Çok mühim.. Çok mühim. He- men vermeli... Diyor, kâğıdı uzatıyordu. Uşak kâğıdı almak için titrek eli- mi uzatırken Kâtip onu vermekten Yaz geçti: — Alma... Bırak. Ben götürü - rüm.. Valinin odasına gideceği halde pencereye yürüdü. Denize, şehre, kapıda bekliyen nöbetçilere baktı , Hepsi de kendi hallerinde duruyor - du ve ne limanda ve ne de açıklar. da bir Türk gemisi vardı. Balina kanmda bir Türk bulun - duğunu haber alınca bütün şehirde, #okaklarda, dağlarda ( ve denizlerde de Türklerin bulunduğu vehmine | düşmüştü, Uşak da ondan farkşızdı.. Kâtip valinin dairesine gitti. Ka- pıyı hızlı hızir vurdu. Genç bir hizmetçi ile karşılaşm - <a: A Izlândada bir bayram 'kasından gitti, Hattâ ondan önce| davranarak valinin odasına daldı. Vali henüz üyanmamıştı. Geniş ve siialü bir odanın köşesinde büyük ve her tarafı koyu mavi perdelerle örtülü büyük bir keryolada uyuyor- du. Kâtip ona yaklaştı: — Efendimiz efendimiz... Uyanı- nız!,, Çabuk davranmak lâzım.. Vali başını çevirmiş ve gözlerini oğuşturarak: — Ne oluyor? Ne Bekleyemedin mi biraz? Diye çıkıştı, Fakat kâtip sözüne devamla: — Şehirde Türkler var. Türk - ler... Deyince odanın ortasına fırlamış- tı; istiyorsun ? — Türkler mi? Şehirde ha?. Pencereye koştu. Perdeyi yırtar gibi çekerek dışarı baktı, Ortalıkta hiç bir kargaşalık görünmüyordu”. Ne limanda, ne de açıklarda bir ge- mi vardı. Kâtip kâğıdı uzatıyor ve şaşkın - lıkla yaptığı yanlışı da düzeltiyor - du: — Baline hanmda... Bir Türk var mış.. Kılığını değiştirip gelmiş Ora- ya.. Türk korsanı.. Buyurunuz ,oku- yunuz!. Vali kâğıdı aldı vebir solukta gözden geçirdi. Kendisini toparlamağa çalıştı: — Ödümü kopardın sersem he - üşmüşlerdi — Yazan ; Kadircan Kaf — günü yapılan şenlikler rif... Bunda bir yanlışlık olsa gerek. Bir Türk, şehre nasıl girer? Hem kendisinin korkmadığını an- latmak istiyor, hem de: TAN ! abidesi yapılmaktadır. — Nöbetçiler kapıda mı? Bu kâ- gıdı kim getirmiş? Getirin onu bu - rsya . Diye karmakarışık emirler veri yordu. Kâtip çıkıp gitti. Vali hem çabük giyiniyor, hem de İkâğıdı tekrar gözden geçirdikten sonra şöyle düşünüyordu: — O korsanlardanmış. Gemisi - ni kaçırmış olmalı. Yoksa casusluk için mi kaldı? Buraları öğrendikten sonra gene hücüm mü edecekler ?.. Estrid tanıyormüş ha.. Tamsm. Işi bitirmek, doğruyu meydana çı » karmak pek kolay... Fakat nasıl ya- kalamalı? Hemen şimdi hanın etra- fı sardırmalı.. Hayır, hayır.. Orta- lığı velveleye vermeğe gelmez. Yal- nız gözcü koymalı ve İyi bir plân kurduktan sonra işe başlamalı. Beş altı dakika sonra giyinmişti. Kumandasındaki iki zabitin, baş papazın, hâkimin ve şehrin büyük - lerinden dört kişinin hemen konağa gelmeleri için adamlar gönderdi. Ayni zamanda en güvendiği adam- larından sekiz tanesini Balina hani - na yolladı: — Hancı orada ise hemen buraya gönderin.. siz de dışarıya kimseyi çi- kartmaym... (Arkası var) sama Sık orman'ar arasında.. Abant gölü, günden güne zi- yaretçi uğrağı haline geliyor Abant gölünün güzel bir manzarası ve gölde kayıkla dolaşanıar Bolu, (Hususi Muhabirimiz - bildi- riyor) — Bolunun garbinde ve Mu-| durnu kasabasınm on beş kilomötre ( rafta sv hayvanatımın her sinsi meb- zulen bulunduğundan adeta zayıf 0- lanlar için burası bir semirme. kü- — Efendimizi görmek istiyorum. | şimalinde 1800 rakımlı (Abant) dağ| rü mahallidir. Gölün suyu tahlil et- Dedi, — Henüz uyanmadılar.. — Uyandırmalı.. Çok mühim... — Fakat... — Çok mühim diyorum. Sonra kovar buradan.. Hemen davranmak gerek.. Yoksa çok fena lur.. Kâtip o kadar heyecan ve korku Me söylüyordu ki hizmetçi kız içeri Riderek uyandırmağa karar verdi, Onun gitmesi kâtip için kâfi gel Wemişti. Kendisi de hizmetçinin ar- larının en #ik ormanları arasında ko- ca bir göl vardir.' Gölün bulunduğu mahallin rakımı 1350 dir. Bu göl, dağlardan berrak memba sula- rının toplantısı ile husule gelmiştir. Etrafı cesim çam ağaçlarile çevrili olan bu gölde nefis İki nevi balık var. dır. Mahalli tabirince biri (alabalık, diğeri mercandır, Yazm civar ovilâ- yetlerden buraya sayfiye için gelir- tirilmiş, mikyasıma derecesi sıfır ola rak tesbit edilmiştir. Bir çok hasta- ilar ve zayıflar burada bir kaç ay kalmışlar hem kilolarmı artırmışlar İ ve hem de suyun şifalı kudretinden, çam kokularından istifade ederek İ hastalıklarından kurtulmuşlardır. Gö lün suyu o derece berraktır ki, sekiz on metre derinliğinde çakıllar birer birer görülebilir. Civardaki köylüler, bu suyun yılan akrep gibi hazı ha- ler, Spor klüpleri, öğretmenler, UKi-| şerelerin ısırmasına karşı bir panze. bar aileler burada kamp kurarlar, hir olduğu kanaatindedirler, | i ! İ | ! ua Karaköse 15 pi güne kadar ışı- ğa kavuşuyor Karsta erazi tevzii işleri bitmek üzere.. Erzurum, 22 — Müfettişlik doğu mıntâkasmdaki gezintisinden dönen üçüncü umumi müfettiş Tahsin Uzer gezisi hakkındaki intibamı şu suret- le anlatmıştır: “.— Doğu illerimizde yer yer kalk- ma ve genişleme hareket ve faaliyet- lerine memnuniyetle şahit oldum. Bilhassa yol ve yapı işleri süratle İ- İlerlemektedir. Transit yolu da bu meyandadır. Yeni teşekkül eden Patnus kazası merkezinde hükümet dairesi inşsa- iti bir aya kadar üzeri örtülmüş bir hale hn , Burada bir de tayyare şehitleri Harap Pat- bus pek yakında küçük bir mamure dlacaktır. Şimdi çarşısı ve yolları kurulmaktadır. Karakösede elektrik Karakösede on beş güne kadar €- lektrik tenviratma başlanacak, cum- burlyet bayramında töreni yapılacak. tır. Burada da büyük bir halkevi, bir orta mektep yapılıyor. Cumhuriyetin eseri olan yeni mektepte tedrisata cumhuriyet bayramında başlanacak: tır, Burada ayrıca büyük bir un fab- rikası ile srhhi ve fenni gersiti haiz “İbir hamamın inşaatı bitmek üzeredir. Karaköse şimdi meeâni bir gehir çeh resi gösteriyor. Karsta arazi tevzi ve temlik işle rinin arkası alınmıştır. Kağızmanda yerleştirilen göçmenler Tahsin Uzer, bu bölgede gördüğü | kalkınma faaliyetini anlatırken, Ka- ğızmanda yerleştirilen muhacirlerle yerlilere verilen arazi tapularınn tevzli töreninde bulunduğunu ve bu işin bir vilâyet işi değil, bir devlet ve hükümet mevzuu olarak helledildiği- ni söylemiş ve bu işin diğer vilâyet- lere ve bu arada ilk olrak Erzuruma da teşmil edileceğini bildirmiştir. Karsın imar plânları Kars, Iğdır içme suları Nafia Ve- kâletince tasdik edilen proje dahilin- de artırmaya konmuştur. Doğu illerinde 11 şehir ve kassba- zın elektrik tesisatı mukaveleleri im- zalanmıştır. Karsın haritası ve imar plân: bit miştir. Erzurumunki de bitmek Üze- redir, Yeni Erzurumun plânları tasdik 6- dildiğinden münakasaya konmuştur. Mimar B, Necmi bu projeleri Erzu- ruma getirmiştir. Bu yıl ihaleleri ya- pılmsa, kışa hazırlanacak, ilkbahar- da plâna göre sokaklar açılacaktır. Erzurumun elektrik işi Erzurumun elektrik işi Nafia vi- lâyet ve belediye arasında müştere- ken yapılacaktır. Erzuruma getirile- cek su Pasinler suyu denilen en İyi sudur. Palandökenden getirilecek - tir. Tahsin Üzer, izahatını bu suretle bitirmiştir: “Doğ mutlâk bir emniyet var- dır. Sebebi de halkin Atatürk Tejk mine, cumhuriyet prensiplerine, va- tanl ve milli duygulariyle İntibakı- dır. Artık maziye karışması o lâzım gelen şekavet bundan sonra masal olarak söylenecektir. TAN ABONE VE ILAN ŞARTLARI No. 54 2 İS Yazan: Stephan ZWEİG Çotuklarımm bana büyük bir iti- madı vardır. Kabahat yaptıkları z- man onları anlıyacağımı bilirler ve derhal bana kusurlarmı söylerler. Ben de onları tekdir ederken onlar kadar üzgün olduğumu gösterir, öf- kelenmediğimi fakat müteessir oldu- ğumu hissettiririm, Benim istediğim ve emrettiğim her şeyi bilâtereddüt yapmıya onları alıştırdım. Münakaşa etmezler. Çünkü onların anlıyabile - ceği şekilde bir sebep gösteririm. Sırf bir lüzumsuz arzu olarak bir şey istemem. Her yapmalarını arzu ettiğim harekette bir sebep gösleri- rim. “Oğlum okumayı güç öğreniyor. Çünkü pek dikkatsiz bir çocuk. Hes nüz kendi mevkii ve içtimai vaziyeti hakkında hiçbir fikri yoktur. Bunu şimdiden kendisine öğretmeyi lüzum- suz buluyorum. Nasıl olsa günün birinde ne oldu- ğunu anlıyacak, kral olacağını neka- dar geç öğrenirse © kadar mos'ut ya- şar, Kız kardeşini büyük bir şefkat- le sever. Sevdiği bir şeyi ona verir- seniz ya kerdeşile paylaşır yahut 0- na da verilmesini İster. 'Neş'eli bir gocuk olduğu için açık havayı çok sever.” Mektup bu mealde daha uzun de- vam etmiştir. Fakat bu kadardan da Mari Antuanetin ne dikkatli ve müş- fik bir anne olduğu anlaşılıyor. Eski- den yazmış olduğu mektuplarla bun- ları mukayese eğince bu kadının ne- kadar değiştiği derhal göze çarpar. Sandetli zamanlarında büsbütün baş- ka felâket içinde gene bambaşka o)- muştur. Yumuşak, munis, henüz olmamış ham ruhlar felâketle şekil alırlar. Mari Antuanet te felâketile kendi kendini tanıdı. Tik beyaz saçlar ba- sma geldiği zaman asıl hakiki şahsi- yetini bulmuş oldu. 'Bu tebeddül Koucharski namınde- ki Polonyalı Fessâmin yaptığı bir tabloda da göze çarpar. Bu resme Tuilleries saraymda baş- lanmış, fakat oradan Varennes'e kaç tıkları için natamam kalmıştır. Bu- ma rağmen Mari Antuanetin en gü- zel, daha doğrusu asıl kendine . en çok benziyen resmi budur, Wertuil- | ler ve Madam Vigee Lebrun tarafm- dan yapılan tablolarda daima Fran - İsa kraliçesi olarak gösterilmiştir. Süslü elbizeleri, tüylü şapkaları, İkıymetli elmasları içinde şahsiyeti kayboluyordu. Halbuki Koucharski- nin tablosunda arkasında sade elbi- sesi ile güzel bir kadın, önüne baka- rak oturmuş, düşünüyor. Halinde yorgunluk ve bitaplık var. Üzerinde ne bir süs, ne bir elmas bulunmuyor. Kendisini beğendirmek zamanımın geçtiği, artık havailikten ve happa - ıktan hoşlanmadığı her halinden belli... * Aralarında gümüş teller olan gü - xs) saçları omuzlarına dökülüyor. Du- daklarında hiç bir tebessümün göl - gesi, gözlerinde hiç bir arzu yok. Bu resimde görülen kadın genç bir ka- dındır. Fakat güzelliğinde durul- muş bir hal var. Tatlı ve güzel bir anne hali... . Kendisini beğendirmek istemiyen fakat her şeye rağmen gene çok be- Zenilen bu kadında sakin bir sorba- har gününü hatırlatan uzak ve mah- zun bir güzellik var. Mari Antuanetin bütün öteki re- simlerinde şuh ve şakrak bir saniye için eğlencesinden vazgeçip ressa - mm önüne zor duran bir genç ka - dın hali var. 'Danstan, eğlenceden, gülmekten gözleri parlıyan bir güzellik ile gö - rühdüğü o resimlerde belki daha J | parlaktır. Fakat Polonyalı ressamın tablosundaki ciddi durgunluğu fera- gat ve istırap senelerinde “yaşadığı hayatm bir timsalidir. Mütenddit zengin tablolar arasm- da duran bu mâtamam resimde olduğu kadar hiç birinde bir krali - çenin de ruh ve kalb sahibi olduğu anlaşılmamıştır. YİRMİ BEŞİNCİ BAP Mirabo Tatilâlle/ ezici mücadelesi esnasm- da Mâri Antuanetin birtek müttefi- ki vardı: Zaman, MARI ANTUYANET.. ROMONL ş ez Çeviren: Rezzan 4. E. YALMAN Bu mektuptan Mari Antuvanetin müşfik bir anne olduğu anlaşılıyor | Fakat zaman hodbin ve kararsız bir müttefiktir. Daima kuvvetli ta « rafla birleşir, kendisine güvenenleri terkeder, ç Totildi dalma ileriye doğru yürü - yordu. Her hafta binlerce insan şe- hirlerden, köylerden, ordudan ihti « lâl hareketine iltihak ediyordu. Ye- ni teessüs etmiş olan (Jakobin) klü- bü krallığı devirecek olan manive « lâya biraz daha ağır basiyordu. Eral ve Kraliçe inzivada yaşıyor lardı. Fakat birdenbire hayatlarının ve mevcudiyetlerinin tehlikede oldu- ğunu hissettiler ve kendilerine müt- tefik aramağa başladılar. O aralık hiç beklenmiyen bir a- dam, saraya bir çok defalar haber göndererek üstü kapalı tekliflerde bulundu, Ittifak teklif etti. Bu adam, millet meclisi reisi, ihtilâlin kahra » man aslanı Mirabo idi. Bu mesele pek gizli kalmıştır. Çünkü böyle bir ihtilâlcinin saraya ittifak teklif etmesi akılların kabul etmiyeceği bir şeydir. Uzun zaman saray halkı kendisi « ni emniyette zannetmiş ve fırsitlan istifade etmemişti. Hattâ kraliçe bu adamın ne kadar ehemmiyetli oldu- ğunu kavrayamamıştı. İ Ibtilâl idare etmekte ve isyan ç- karmakta Mirabonun eşi yoktu. Cid- den bu, âdeta hürriyetin canlı bir timsali, ihtilâlin en özlü kuvveti, jcanlı bir (Anarşı) idi, Meclisin diğer azaları okumuş, i- lim ve hukuk erbabı adamlardı. Na- muslarına, demokratlıklarma diye « cek yoktu. Yeni usuller kurmak, yeni kanunlar yapmak emellerile titriyor» lardı, (Arkası var) BORSA 28 EYLÜL ÇARŞAMBA Paralar Alış Sterlin 633— 1 Dolar 123,— 20 Çek kurumu 84— | 20 Belçika ir. o 80— 20 Drahmi 71— 20 Ley 13— 20 Dinar 48,— Poansıs Se, 164, — 156,— İsviçre fer, yam Florin 8 Çekler Londra üzerine 640,— Paris üzerir 120350 Nevyork 019,23 Liret 10,07,80 Brüksel 469— Cenevre 241— Sofia 04,10,08 Florin 116,72 Avusturya 41920 Çekoslovakya 19,15,18 Mark 197, İsveç kuronu 30137 İspanya pezela 70857 Esham i Iş Bankası Mü 81— 1 Eğ 10 SM 10. Asiadoli 74 60 2445 m 100 die Şire Payriye 18— amvay 1775 925 Terkos 1275 Aslan Çimente 1290 Merker Bankası 82— Osmanlı aRnkast ğ 31,50 Şark Merkez Eczanesi 360 Mısır tahvilleri 1886 L 103 101,— 102— vu m 9450 8550 İstikrazlar Türk Borcu 1800 öm Zap sr Ergani A. B.C. > İstikrarı Dahili 8750 Sivas — Erzurum 1 9020 ». un 9,50 Tahvilât Ram 1040 Anadolu 1 ve 1 kapon kesik || 42— - m 4 Mümessil 45

Bu sayıdan diğer sayfalar: