5 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

5 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nb Lİ Yazan : Ziya Şakir İşte Ancak Bu Velveleli Tarihten Sonra Türkler Pek Acı Bir Hakikat Karşısında Kaldıklarını Öğrendiler Hem Türkleri, hemde Avrupalıla- rı bir (Emrivâki) karşısında bırak- Silahlı teşkilât derhal ik- mal edilmeli. Ermenilerin kuvvetli bulündukları yerlerde, çeteler Gi - karmak suretile muhite (dehşet) ve rilerek Türkler, sindirilmeli.. Muh- telif vasıtalar ve (suikastler) le hü- dan sonra, büyük ibtilâl hareketine geçilmelidir.) — 1599 da, Hınçak komitesi, Ana doludaki teşkilâtmr o kuvvetlendir » miş. Hattâ, ufak tefek çeteleri6, ilk tecrübe hâreketlerine de geçmişti, Ermeni Getelerinin zuhuru, artik hü- kümtin Mâzari dikatini celbetmişti. En fasl fesat ocağının (Erzurum) da olduğu hissedilmişti... Fakat ga- fil hükümet; bunu, ciddi bir sürette takip edememişti. — 1880 da, - komiteciler tarafm » dan zülüm ve hakaret gören - Bir Ermeni, (Erzurum) da birkaç si - 1h deposunun yerini haber vermiş - ti... Hükümet, derhal bu depolarda snâh aramıya girişmişti.. Fakat ko- miteciler derhal, (Sanasaryan) mek tebinde içtima etmişler; mektebe (Siyah bayrak) çekmişler; ve (Erzu rum İsyanı) nı vukua getirmişlerdi. — (Erzurum isyanı) derhal bas - tırılmıştı. Fakat, bu hareketin neti- cesi olarak, muhtelif Ermeni merkez lerinde birtakım hâdiseler başlamış- ti... Bunlarm en mühimmi, Istanbul- da vukua gelmişti. Kafkas Ermeni komitesinin en #6 ve bu tarihten itibarendir ki; Türk ler pek acı bir hakikat karşısında kal dıklarını öğrenebilmişler... O kadar emniyet ve itimat ettikleri — hattâ (Ayvaz) namı altında haremlerinin bütün esrarmı elle verdikleri — bir milletin içinden böyle komitecile- rin zubürundan, pek acı teessür ve teessüf hisseylemişlerdi. — Yedi asırdanberi, öz kardeşi gi- bi kucak kucağa yaşanılan bir mille- tin dostluk ve muhabbetini kaybet- mek, o kadar ehemmiyetsiz bir şey değildi. Ermeni mütefekkirleri, bu nokta Üzerinde çok durup ve çok dü- şünebilirler... Tki milletin de alnına sıçrıyan haksız kanları temizlemeğe teşebbüs ederlerdi... Fakat, kalplerin- de hiçbir intibah ve nedamet duymi- yan komiteciler, buna meydan ver- İmemisşler; daha şiddetli hareketlere girişmek İçin; — Gene 1890 da (Troşak) is#min- deki daha faal, daha atılgan komite- yi teşkil eylemislerdi. — Artık kanlı hâdiseler, biribiri- ni takibe başlamıştı... Komitecilerin emellerine hizmet etmiyen ve Türk dostluğu güden temiz kalpli Ermeni- lerden (Papaz Mampre) Usküdarda (Davavekili Haçik Efendi) Topkapı- da: (Dikran Karagözyan) köprü üze- rinde, Türklere ve Türk fıkaraları- na pek çok faydası dokunmuş olan tüccar ve armatör (Apik Uncuyan Efendi) Galatada, (Davavekili Sebub Efendi) Havyar Hanımın kapısında komiteciler tarafından katlolunmuş- kudretli şahsiyetlerinden (Cangül » yan, Kılıçyan, Boyacıyan, Açıkbaş - yan, Damatyan) ve sâire Istanbulda toplanmışlar; ecnebi devletlerini mü dahale ettirecek bir ihtilâl plânı ha- Zzırlamışlardı... Gün, kararlaştırı! - mişti. O gün, bütün silâhlı komite- ciler, Patrikhanede o toplanmışlardı. Hakiki bir Türk dostu olan (Patrik Horon Aşıkyan) ortaya atılmış, bu bâreketten vazgeçmeleri için komite- cilere yalvarmıştı. Fakat, dinliyen olmamıştı. Cangülyan, Türkler aley hine ateş ve hakaret saçan bir nu» tuk söyledikten sonra, duvarda asili olan (Abdülhamidin turası) nr ala - rak ayaklarının altmda parçalamış; — Getze, Hayestan!... Diye sokağa fırlamıştı. O devrin enson sistem rüvelverlerile müceh- hez olan yüzlerce komiteci de, takibe başlamıştı. Babrâli basılacak, işe, sefirler karıştırılacak. maksada nail olunacaktı... Hareket, kanlı bir şekilde hitama ermişti. Ve bü hare- ketle alâkası olmıyan — Türk ve Ermeni — birçok zavallıların yok Te kanlarının dökülmesine sebebiyet ermişti. Ayni zamanda, Ermeni ko- mitecilerine hiçbir fayda temin eyle - memişti, onu| lardı. — Patriklik makamma gelen (Iz- mirliyan) cidden zeki, dirayetli, &- Nim ve fazıl bir zattı, Eğer İstemiş olsaydı, bütün bu kanlı hareketleri durdurmakla beraber iki milletin. a., rasina açılan kanlı uçurumu, yeni dostluk eserlerile doldurmıya mu. vaffak olacaktı. Fakat, bu büyük)! ĞU yapmamış; bilâkis, Türk Erme. nilerinin istikbalini tehdit eden /e- iâketlere karşı gözlerini kapamıştı Tehlikeyi bütün dehşetle gözen (Ab- dülhamit), İzmirliyanı müteaddit de. fa saraya celbetmiş; komiteciliğin ö- nine geçmesi için rica eyleniişti, Pa-| kat İzmirliyan siyasetini kat'iyyen değiştirmemişti. (Arkası var) . Bir mektuba cevabımız Dünkü nüshamızda çıkan M, LAtfi İmzalı mektup sahibine: Sizin hakkında yazılarımız şa vesaik! saç stmekedi d, * Meclisinde 2 Ha (336 günü aktedilen 22 nci içtma münaka- salarına sit zabıt. 2 — 4 Haziran 336 tarihinde (Vali Cemal) Zonguldağa çekilen te) 3 — Bu telgrafa mevki kumandan ver- diği cevap. 4 — Zonguldak ve havalisi Kuvvayi te- dibiye kumandan: tarafmdan Kastamonu Viliyetine çekilen telgraf. İ .İ bu kadar kıyasıya zarar vermeleri i- TAN Sağlık Öğütleri Mecidiyeköyünün Sinekleri Mutlu kimselerin tarihi olmaz, derler. Mecidiyeköyünün adı Istan- bulun yeni tarihine pek sık Karıştı - Zindan, ordda oturan halk mutlu kimselerden sayılamıyacak. Bir vakit orada barıkalarda yerleşen kasapla- rin ucuz €t satmaları gazetelerde De- kadar çok sütunlar doldurmuştu! Son ra, bir aralık, tramvaym Mecidiyekö- yüne kadar uzatılması meselesi çık- tı. Şimdi de Mecidiyeköylinün sinek- leri. Orada sineklerin çoğaldığını haber yarak günşin altına koyarlar, 8i- kâyetini haklı buluyorsa da, bence, bu şikâyetin haklı olup olmadığını bi- | raz düşünmek lâzımdır: Sineklerin inde ötedenberi milhim yer- uğunu bilirsiniz. Eski zaman- larda, büyük suç işliyenleri bala bule- yarak güneştin altma koyarlar, #İ - neklerin hücumile cezalandırırlarmış. Mecidiyeköylüler de orada ucuZ et satan kasap barakâlarını kaldırma - dıklarından dolayı çoktanberi cezaya hak kazanmışlardı. Ancak şimdi bal ucuz bir matah olmadığından, bele- diye ahaliyi bala bulamak yerine, ya- kınlarıma bir çöplük yaptırıvermiş. Ceza gene 'ayni cinsten oluyor ama, Mecidiyeköylüler itiraf etmeliler ki, derecesi çok hafif, Bir kere, Mecidiyeköylüler kasap dükkânlarmdan dolayı sineklerin hi» cumuna çoktanberi alışık olsalar ge rektir, Sonra da sinekler çöplükte iyice doyacaklarmdan köye geldikleri vakit karınları tok olacak ve ahali- yi, bala bulanmış eski zaman suçlu. larının rahatsiz oldukları kadar, râ- hatsız etmiyeceklerdir. Hem de, bizim kara sineklerin in- sanı sokmak için iğneleri olmadığın- dan anlar sivrisinekler gibi acı ver- mezler. İnsanı yalnız sıkarlar, fakat İstanbullular eskidenberi o mahallebi yemeyi sevdiklerinden sineklerin hü- cumuma zaten alışıktırlar. Mecidiye - köylüler de, İstanbulun kıyısında ol- makla beraber gene İstanbullu sayr lırlar. Yöne eler erer eri de uyuyanlar üzerindedir: Onlar ni fesleri kokan, ağzı açık uyuyan kim seleri * severler. Hele sarhoşluktan| sonra sızmış, ağızları açık kalmış 0- lanlara bayılırlar. En ziyade o öyle uyuyanlarm üzerine hücum ederek ağızlarınm kenarma, burun delikleri. in kenarma yumurtalarını birakır «| » Bu yumurtalar da bir saat içe risinde hemeri büyüyerek ağızdan İ- çeri girerler; burundan yukarı çıkar- lar, Baş ağırısı verirler. Burnu kına tırlar, mide bulantısı getirirler. Bazı- larınm burun kemiğini deldikleri bi- le olur, Bereket versin ki bu haller pek na- dir olarak görülür. Çünkü sineklerin çin açıkta uyumak hemen şart gibi- dir. Açıkta uyuyan çocukların başka tarafları da açık Olursa sinek yu- murtalarının mesaneye kadar girdik- lerine bile misaller vardır, Sinekler mesaneden de pek hoşlanırlar, Açıkta uyumadıkca bu tehlikeler — İşte... Ancak, bu velveleli hadi Gece No, 61 ” — Sizin, neden içinizi çektiğinizi biliyorum... Tamamile haklısınız. Bir iki kere sahneye çıktınız mı, çıkma- dıniz mı, bilmiyorum... Fakat, pro - valarda bulundunuz... Sizin, muvaf - fak olacağınıza eminiz. Sun'ullah, oMevlüdu kolundan tu tarak geri çekti, lelâle, kendi yak - laştı: — Fofoya sorunuz... Bilirsiniz ki, Fofo, özü, sözi doğru kızdır. Sizi de çok seviyor... Sizi aramıza almamız için, söyliyen, ısrar eden de odur, Jelâl, birden hatırlamıştış — Sahi, Fofo, nerede? Bilâl, tesbihini çekiyordu? Bu vesaiki okumanızı tavsiye ederi; 2.$ Yarısı Mahmut YESAKI — Icâl Hanımı, provalarda gören İ Gü Gözleri, sanki yerdeki halının na- İkışlarma dalmış gibiydi: | — Fofo, ciddi kızdır... Bilhassa, iş hususunda, kompliman Oo yapmaz. ! Doğruyu söyler... Sizin hevesiniz İ var... Bizimle bir arada, pek güzel ça İ taşırsınız. lelâl, bir şey söylemiyordu. Sun « ullah, Bilâle bakıyordu; Bilâl, sol gö zünü kırptı: — Düşünüyor... Düşündü mü? Bı rak... Kabul etmiş, demektir... Ara - sını soğutmadan, söyleyin, kandı » Demek istiyen bir gülüşle dudakla rını oynattı. Mevlüt, sözlerinin tesirini anla - mak ister gibi, başını kaldırmıştı. Telâl, gözlerini kapadı, açtı; kü - — Akıllı kızdır, uyumağa gitti. 'Ama, belki birazdan düşer. Sun'ullah, bir şey söyliyecekti, ke keler gibi durdu, sonra, Mevlüda bak ti: — Fofo, rsrar etmiyor mu? hemen hiç yok gibidir. İnsan açıkta | TiYATRO | Dudakların Fransanın hafif edebiyat sahasın- da oldukça tanınmış muharrirlerin- den olan Yver Mirande bir gün yo- rulmuş, eline kalemi alarak, kalemi nin ucuna gelen, Parislilere has ha- fif “esprit” lerle bir komedi müsved- desi yapmış. İşte Şehir Tiyatrosunun öperet kısmı, bu sene mevsimine, on sene kadar evvel oynanmış olan bu eserin tercümesile başladı. Gülmeğe peşinen karar vermis, al- kışlıyacağı artistleri çoktan tayin et. miş, güzellik ölçülerini düşünce ve hakikate değil, kahkaha ve “vakit gtçsin”e feda etmiş bir seyirci için “Dudakların” tatmin edici tebessüm- ler Veriyor. Cemal Reşidin yaptığı tercüme, ba zan Türk seyircisini boşluklar içinde bırakmakla beraber, fena değil. Me- selâ “Ledue” İle evlenmek Büretile kendisinin “Ta duchesse” olduğunu #öyliyen Kontesin nedemek İstediği- Nİ fransizca bilmiyenler anlıyamaz. Aslında Maurice'in Yvoin Yapmış olduğu musikiyi Cemal Feşit adapte etmiş. Musikide ve türkçesinde, ese- tin mevzuu olan “Dudakların” par- çasmdan 'ziyade Kontesin (o (Bedia) söylediği “Vaktile böyle söylerdi" tangosu daha hoş. Hazım her zaman topladığı kah - kahaları bu sefer de topladı. Vasfi rolünde iyi değildi. Feriha Tevfik, çabuk elde edilmiş ve sun'i olduğu derhal göze batan bir sahne hakimi- yeti ile oynadı. Feriha Tevfiğin, yal nız makiyaj ve jestler değil, vücut tenasübü ve giyinmek itibarile de Hollywood bebeklerine (benzemesi çok iyi olacak. Bedia, Kontes rolünde tamamile muvaffak oldu. Ses ve söyleyişi en iyi artist o idi fa. Askerlik işleri — || Askere çağrılan gençler Eminönü Askerlik Şubesi Reisli ğinden: 936 Birincjteşrin celbinde kendi lerine hazırlanmaları ilân edilen 046-097 atıl eleven eciretimder ile 316,» 330 dahil hava ve diğer iki senelik sınıflar, 316 - 331 dahil ja darmalarm toplanma günü 21/10/ 936 dır. # Bunlardan bedel verecekler Birin- citeşrinin 20 nci günü akşama ka- dâr bedellerini verebilirler ! — —— nin pislikten başka hemen ları olmaz, Zaten Mecidiyeköylülerin daha ön. ceden alışmış olacakları, kil renginde kasap sinekleri, mavi kanatlı et gi - nekleri daha tehlikelidir. Küçük bir yara açık bırakılnez onlar yarayı büyütürler ve etleri delikdeşik eder- ler. Demek oluyor ki sineklerin tehli- kesinden korunmak için, açıkta uyu- mamak, yara olunca onu açıkta br « rskmamak yetişir. Sineklerin pisliği- ne Belince, buna İstanbulun hiçbir tas rafında bahane bulunmaz, Onların verdikleri rahatsızlık ta, radyoların verdiği rahatsızlıktan daha biyük müdür? “Eskişehirde ,, Çok Iyi Bir Su kişehir, (TAN) — Şehrimiz Kap lanir suyunun, son tahlil raporlarına nazaran, memleketimizin en İYİ sula. rından biri olduğu ve derece İtibari» le İstanbul sularma üstün bulundu - ğu anlaşılmıştır. “ İzmit ,, te Adli Konferanslar İzmit o (Hususi muhabirimizden) — Şehrimiz Ağırceza reisi Bay Nail Töre, evvelki gün İzmit ve mülhakat polis memurlarına Emniyet Müdürlü- ğü salonunda, yeni cürmü meşhut kanunu tatbikatı hakkında bir kon - ferans vermiştir. Konferansta vali ve parti başkanı | Bay Hâmit Oskay, mülkiye müfettişi | Bay İsmail ,Emniyet mi Şerif ve kısmi idari ve kısmı siyasi ve kıs- mı adli Âmirleri hazır bulunmuşlar - dır. İki saat devam eden konferansı polis memurları not etmişlerdir. Nail Töre, adli konferanalarını her ay tekrarlıyacaktır Bigada Üzüm İhtikârı Biga, (Hususi muhabirimizden) — Buradaki bağlar yandığı için bu sene hariçten üzüm gelmekte, fakat a kârla kanaat etmiyen madrabazlar, bir kilo üzüme 20 kuruş istemekle - dirler . İstanbula nisbetle buraya daha az masrafla gelebilen bu dahili meyvayı böyle fiatlı gördükçe halk'da rağbet etmemekte, mallar satıcılarının elle - rinde çürümektedir . Yekdiğeriyle ittifak edip fiatları bir türlü düşürmek istemiyen ma - navlar, üzümler cibreye döndüğü hal de ucuz vermemekte ve bunları sikip sirke yapmaktadırlar , | Mücssif bir ölüm 'Türk matbuatının eski emeklar mürcettiplerinden Arnavut Mahmut İCelâl kısa bir hastalığı müteakıp dün | Güreba hastanesinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün arkadaşları tarafın- dam ananem shaniamadam. — balikela caktır. Censbıhak rahmet eylesin. HOLANTSE BANK-ÜNİ N. V. Mezkür Bankanın Senelik hisse- durlar umumi heyetinin 17 Teşrini Jevvel 1936 tarihinde Amsterdam'da inikat edeceğini haber aldık. 30 Haziran 1936 da sona eren ge gen seneki muâmelâtı geyet elveriş- 1 neticeler vermiştir. İşbu müesse. senin muhtelif şubelerinin hepsi İş- lerini büyük mikyasta genişletmeye muvaffak olmuşlardır ki bunun in'i. kâsı F, 11.000.000. — artan bilânço adetlerinden görülmektedir. Mezkür meblâğın F. 8.000.000 — i mevduat ile alacaklı hesapların ârt- masmı teşkil etmektedir. Safi kâr dahi mühim bir çoğalma 5-10. 936 ERE Bugünkü program Istanbul Öğle neşriyatı — Saat 12,30: Plâkin Türk musikisi; 12,50: Havadis; 1405: Plâkla atif müzik, 1325 - 14: Muhtelif u — 18305 Çay sa « 19,30: Dr. Salim Ah. met tarafından konferans; 20: Rifat ve ar. ları otaralından Türk O maasiikizi 2âü: Vedia Rıza (ove arkadaşları wrâlından o Türk Oomusikisi o ve halk i 2i: Solo pliklar; 2130: Or. — Suppe Güzci Gsictes, uver- ,Lanner, Vals; 3 — Kalinikofi, Şanson triat; 4 — Danizetti, Don Paskale operasmdan parçalar; 5 — Labitzky, Köy Ni Kem Rüyası; 6 — Leopold. Piyemon- te Seresadı; 7 — Yvain, Dudakların ope- retinden Parçalar; 8 — Kalman, Çaymiek Gülü; 2230: Ajans haberleri; 23: Son. » Günün pa Hafif konserler; . Varşova: Hafif masiki, 23 Budapeşte: Opera orkestmm 21.30 Paris P. 'T. 'T. : Operet ve valaler, Oda musikisi; 2130 Bükreş: Kuartet, 2140 Roma, Beri: Oda misikisi, 23.30 Viyana: Şremmel kuarteti, Kesitaller 20.30 Varşova: Şarkı ve piyana, 21 Viyana: Virtiloz parçalar, 22.10 Bükreş: Şarkılar, 2 Prag: Org konseri, 24 Prag: Org musikisi İstanbul Belediyesi Fransız tiyat. Şehir Tiyatrosu osunda Ope. Ms İl | süvare 20,30 ul da, AN Dudaklarm Kadıköy Süreyyada HALK OPERETİ Bu akşam 2145 de Telefoncu Kız , . Neş'eli Gençler Moskova Tiyatrosu artistleri tarafından çevrilmiş büylk bir film. Pek yakmda Ü R K Sinemasında ŞIK SİNEMA Bugünden itibaren Küçük artist, Büyük yıldız vukuz geldiğini ispat etmektedir. ve bu suretle Bankanın Umumi Mü. dürlüğü geçen sene tevzi dilen & $ temettüe mukabil bu sene 96 4 te mettll dağıtılmasını hissedarlara tek* uyumaymnca bizim İstanbul sinekleri» I Odadakiler, onun ne demek istedi İ ğini, neye cevap verdiğini, ve ne di- ini bilmiyorlar, anlamamışlar- Genç kadın, tekrar: — Hayır! Dedi. Ses, derinden ve uzaklardan geli- yor gibiydi: — Hayır... Artık hevesim yok. Başmı dik tutarak bakıyordu: — Artık hevesim yok... İki elile koltuklarını tutmuş, par maklarını basıyordu: — Hevesim kalabilir mi?. Artık, buna imkân verebilir misiniz? Odada, kısa bir sessizlik olmuştu; Sun'ullah, yeleğinin cebindeki bozuk paralarla oynuyordu; Bilâl, başını eğ miş, tesbihini çekiyordu; Mevlüt, br nak kenarları, dişile koparıyordu. Telâl, söylemek, anlatmak istiyor- du, fakat, onların cevap vermeyişle- ri, genç kadına dokunmuştu. İclâle hak verdikleri için susuyor. lardı. İclâl, bunu anlamıştı. Onlar, cevap vermemekle, İçlâlin attığı yan ış adımları hatırlatmış oluyorlar - dr. Genç kadınım, her zaman, her yer. LOKMAN HEKİM mâklan, artık bıkmıştı; suçlu suçlu durmak, onu, sıkıyordu. Masaya yak last, kadehini doldurdu, otrafında - kilere işaret etti: — Haydi, beraber içelim, Mevlüt; hay hay! Demek İstedi, parmağını ağzından çekti; Sun'ulleh, elini cebinden çıkardı; Mevlüt, tesbi hini masanm üzerine bıraktı. İclâl, kadehini kaldırmıştı: — elim arkadaşlar... Rakisinı içtikten sonra, tekrar o * turmadı, masaya arkasını dönerek dayandı; — Konüşatım, â Hevesim kal madı, dediğim zaman, birden inan - madınız... Sizin yerinizde olsaydım, ben de inanmazdım... Benimkisi az buz heves miydi? Varmı yoğunu değilse de, malımın bir kısmını göz- den çıkardım; hiç düşünmeden; De reye gidiyor, ne oluyor? Hiç aldırış etmeden avuç dolusu para dökti Bunun karşılığı, ne gördüm? Hi Kollarını kavuşturmuştu, gözleri- ni kapadı, içini çekti: — Pardon... Hiç! Dedim... Yan - 115... Bunun karşılığı, hakaret gör- düm! Evet, hakaret gördü 8 izli t Uf edecektir. rulmuştu; “gözlerini açan İclâl, yal - varan bir gülüşle başını salladı: — Hayır, Sun'ullah Bey, bir şey söylemeyiniz... Ne söyleseniz boş.. Hem, ne söylliyeceksiniz?.. Beni mi müdafan edeceksiniz?.. Benim, müda faa edilecek yerim yok ki... Ben, ken dimin müdafaa edilecek yerimi bırak madım ki... Ben, cezamı çekiyorum... Karşıma çıkanlarm ahlâksızlıkları - ni mı söyliyeceksiniz?,. Bunları ge - çelim. Elini, Sun'ullahın omuzuna koy » muştu: — Benim körükörüne itimadım, birçok insanları ahlâksız edebilirdi... Bu kudar emniyet, itimat, doğru de- gildi... Mevlüt, yavaş sesle: — Bu işin de acemisi idiniz, de - di. Bunu da unutmamanız lâzımge » lir. İclâl, elini Sun'ullahm omuzun - dan çekti, masanm kenarma İlişir gi- bi oturdu; sinirli bir kahkaha ile vü İ cudü sarsıldı: i İ — Ne tuhaf söylüyorsunuz, Mev. lât Bey! Acemisi idim! Değil mi? Sanki şimdi, ustası oldum!.. Hayır. Shirley Temple En yeni ve en güzel film GANGSTERLER ARASINDA (Fransızca sözlü) olsam, netice, yine bir.. Bu, benim ahlâkım... Değişmem, değişemem ki. Artık gülmüyordu; uyku vakitle- rini şaşırmış olması, İcki, sinirlerini gok fena bozmuştu. Boğazmda, gı « cik gibi bir şey toplanıyor, ağlamak istiyor; sonra İçİ iyor, gülece- ği tutuyordu, Sesİ, bir hıçkırık gibi titremeye başlamıştı: — Sahneye Sıkmak hevesim kırıl dı... Fakat sahneye karşı duyduğum sevgi değişmedi... Yanakları hafif kızarıyordu: — O sevgi, hâlâ içimde... Her şeye rağmen, her şeye rağmen, onu, sö « küp atamadım... Busmuştu, Sun'ullak, beğenen bir baş Sallayışla: — Çok iyi ettiniz, dedi. Bilâl, masa Üzerinden aldığı tes « İbihini kaldardı, öfke ile yere attı ve İsinirli sinirli bağırdı ; — Allahaşkına traş etme, Sun'ul- lah Bey... Birak, İelâl Hanım, söyle- sin... Çok güzel söylüyor. Genç kadma, tatlı bir sesle yal « ivardı: — Hem doğru, hem güzel söylü - yorsunuz, İclâl Hanım...

Bu sayıdan diğer sayfalar: