5 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

5 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© MEMLEKET RÖPORTAJLARI Fazla Yevmiye Almaktan Korkan, Çekinen İşçiler de Var(/) Kayserili Yurddaş , Derdini Döküyor pF Yazan : Mümtaz Faik | Bağa gitmiyen Kayserililer, veya Kayserili olmıyan vatandaşlar, akşam üstleri bahçede toplanırlar. Bahçe, Kayserinin içinde yegâne , gölgeli, havuzlu, serin bir yerdir. hıncahınç dolar. Onun için Musiki yoktur. Onun yerine büyük bir ho- parlörle radyo neşriyatı yapılmaktadır. Bu Tadyo ile hemen daima Mısırdaki yâlelli, düsteki yahey veya Kırımın dinlenir. Kalabalık “bir ak şam. Ben de bir Kay- serili dostumla bu bahçede oturmuş kar # gilıklı kahvelerimizi höpürdetiyorduk. Lâ- kırdı bittabi Kayseri Üzerinde cereyan edi- Yordu, Dedim ki: — Mensucat kom- binası Kayserilerden gok şikâyetçi, Niçin Kayserili amele fab- rTikaya rağbet etmi- niçin çalışmı- Kayserili dostumun birden gözleri açıldr: — Yok, dedi, her şeyi söyle, fakat Kay serili çalışmaz, de me. Çünkü Kayseri- liler çalışkan İnenn- lardır, Nereye gitsen muhakkak bir Kay- sin. En topalımız Af.! rikadadır. Gider, ça. | 8' Mışır, kazanır ve mem Jekete para gönderir. Bugün Ame- rikada bile hayatını kazanan nice Kayserililer vardır. — O halde?. — Efendim, mensucat kombi - nası çok az para veriyor. Eski - den, girenlere bir müddet staj yaptırıyor, sonra aylığa geçiri » yordu. Bu da ancak 18 liradır. — Fakat 80 liradan fazla alan dokumacılar var, — Evet, fakat onlar mütehas- 8:5 ameledir. Sonra bir mesele da ha var. Müvazene vergisi dolayı - sile geyet garip vaziyetler olu - yor. Meselâ bir işçi ayda 21 lira 80 kuruş Ücret alırsa, eline 20 lira geçiyor. 21 lira 80 kuruştan biraz fazla alırsa, o zaman vergi fazlalaşıyor ve eline 18 lira geçi. yor. Yevmiye hesabile olduğu i - çin, ameleler 21 80 kuruştan fazla almamak ve 20 lirayı dol « durmak için ayda birkaç gün, hastalandı, diye işe gitmiyorlar. Çünkü dört beş gün çalışsalar o zaman daha az para alacaklar... Onun için bir amele dışarda 20 ira Ücret buldu mu derhal kaçı - yor. Bak tayyare fabrikası ame - lesizlikten şikâyet ediyor mu? Çün kt dolgun Üleret veriyor. Bir Kay - serili için ayda 18 lirn çıkarmak İşten bile değildir. Dışarda odun kesse bu parayı temin eder. — Bağa gitmek meselesinin çalış mak üzerinde tesiri olmuyor mu? Birçok işçiler sırf bağa gitmek için işlerini terkediyorlarmış? — Efet, bunda biraz doğrusun. Fakat ne yapalım eğer bağa git - mezsek şehirde yanar, kavruluruz. Bağa gitmiyenlerin rengi soluk, sıhhati bozuk olur. Şehirdeki evle- rimizin vaziyetini görmüyor mu - sun? Dört duvar. Ne hava elir, ne nefes! Kutu gibi bir şey. Bun- ların hangisi sihhi şartlara uygun- dur? — Peki, zenginlerin yeniden güzel gözel sıhhi evler yapmaları müm - Kün değil mi? — Evet milmkün. Fakat zengin Ku- halk şarkıları örünüş :DönenKünbet ! ö olanlar zaten kendi kendisinin © » fendisi olan insanlardır. Onlar ba- ğa gidebilirler, hava alabilirler. Fakat asıl müşkülât fakir tabaka- da, Bunlar kırk yıl kendilerine ye- ni bir bina yaptıramazlar. Onun için bağa gitmeye mecburdurlar. Yazın sıcağına burada nasıl ta - hammül edilebilir? Şehrin birdefa yapılışı, mimarisi bozuktur. Plânlı bir şehir değildir. Eskiden böyle gelmiş, böyle gidiyor. Bu gördü - günliz bahçe ve karşıdaki park ta yeni açıldı. Daha b veline gelinceye kadar Bir beğ tan aşağı mezarlık mezbele ve Vİ » rane idi. Şehir tanzim edilir ve bir canlı iş hayatı başlarsın bağ meselesi de kismen halledilir, — Fakat mensucat fabrikası, amele için gayet güzel bir pansi - yon vücuda getirmiş, Gittim gör - düm, Harikulâde mllkemmel bir şey. Temiz, muntazam, duş yerle- Ti bile var. Burada pekâlâ istira - hat etmek kabildir. —Evet ama, buda bekir amele için iyidir. Sonra bekâr olup ta yine evine, annesine, kardeşleri ne bakan gençler var.. Bunlar bu- rada nasl kalsmlar? Akşamları evdekiler yiyecek içecek bekler » ler. Kayserili dostum ne söylesem derhal bana bir Kayserili mantiğr ile cevap veriyordu. Şüphesiz onun da bazan haklı olduğu taraflar yok değildi, Fakat memlekette milli bir iktisat seferberliği yapılırken Kay serililerin de daha cömert bir hls- nüniyet göstermesi lâzımdı. Dostum: — Evet, dedi. Doğru. Kayseri Uli milliyetperverdir, kahraman - dır. İcap eyleyince memleket uğu- runa kanını verir. Fakat ondan pa- ra cihetinden biraz fedakârlık bek lemek için ona bu işin bir vatan meselesi olduğunu anlatmak lâzım dır. Bizim de bunda mes'ul olduğu - muz noktalar yok değildir. Kay « li - | Bugünkü Kayseriden bir | Güzel bir park ©- | |! tga eski üerediye bahçesi | gerili çök tasarruf sever. Meselâ 100.000 lira sermayeli bir tüccarın ev biltçesi ancak 30 liradır. Bunu braz aştı mı, sefahate daldığını, mahvolacağını sanar. Kayserili iş- çiler pekâlâ mensucat fabrikasınm en asgari fistle verd nı yebilirler, Fakat tasarruf olsun di ye yemezler. Şimdi fabrika mec - buren işçilerine yemek veriyor. Ba Kın bunda çok iyi yapıyor. Kayserili dostum gayet güzel konuşmaya başlamıştı, Çünkü ten- kitlerini. iki taraflı yapıyordu. —.Peki dedim,. burada... .calışan. çocuklar aldıkları ilerete bizzat te sahüp edebilirler mi? — Doğruyu söylemek lâzımge - lirse hayır! Bazıları evlâtlarmı a- deta istismar ederler, Zanneder - sem fabrikadaki kontroldan daba iyi çocuklarını kontrol ederler, ço- cuklarının devam saatlerini tutar. lar. Çocuk ücretini aldı mı derhal babası eline yapışır; parayı alır. Hattâ ücret günleri fabrikanm ö - ninde bekleyip çocuklarının para- sını derhal elinden alanlar da var dır. Bu vaziyet dahilinde çocuk bittabi mesaisinin zevkini alamaz. Alamayınca da işe dört elle sarıl. maz ve kaçmak için bahane arar. Halbuki çocuğun kazandığına ken disi tesahüp etmesi lâzımdır ki, işinden zevk alsm... — Bu çocuklar dışarda çalışır - larsa vaziyet yine böyle değil mi « dir? — Hayır, Çünkü iş bulunca ça- ışm, Babası dalma kontrol ede - mez, Hem lâkırdr mabeynimizde, çocuk aldığı paranm hepsini baba» #ina vermez. Çünkü babası, onun fabrikada olduğu gibi Ücretinin kati miktarını bilmez, P eki kadınlarmız niçin çalış miyor?.. Bu ane kadar mantık dairesin- de yürüyen Kayserili dostum bir- denbire mantığı birakıp his saha - sma intikal etti: — Kadınlar nasıl çalışır ağam? Sonra başını iki tarafa salladı. Gönlü hiç kadınların çalışmasına razı değildi; — Kadının erkeklerin içinde çalışması zor İşl. — Neden zor iş, bugün her ta - rafta kadılar çalışıyor... — Fakat onlar okumuş kadm. lar. Erkekler gibi "düşünüyorlar. Erkekler gibi muhakeme ediyor - lar. Halbuki burada bizimkiler henüz böyle düşünemezler. Ben karımı çalışmaya gönderirim... — Kadın her şeyden evvel ka- dmdır, Okumuşluk ve saire hiç te- sir etmez. Eğer ahlâk: varsa ken. disini korumasını bilir, Hem fabri- kada dalına kontrol altında bulu- nuyor. Sonra fabrika karı ve ko - canm ayni postada ğını ilân elmiş. Artık bunda bir mahzur görebilir misin? 4 Senedir Denizler Aşan Bir Türk Genci Sudan'da Vahşiler Arasında - İtalyanların Mitralyöz Ateşi - Cezayirde Casus Sanılarak Tevkif Ediliyor - İhsan Deniz Aşan Şimdi Karadenize Çıkıyor Izmit, (Hususi muhabirimizden) — Ihsan Denizaşan İsimli genç bir Türk seyyahı birkaç gündür İzmitte ve İzmit gençliği arasındadır. Vilâyet ve Halkevi de kendisine gzel bir kabul göstermekteğir. İhsan Denizaşan, 982 senesinde se- yahatine (Ankara) isimli küçük bez- den imal edilmiş bir botla başlamış ve Türk bayrağını diyar diyar uzık bucaklarda olanca şeref ve ile dalgalandırmıştır. O kadar ki, bayrağımıza hasret birçok Türk çocukları, Türk remzini gördükleri vakit sevinç yaşları İle, onu öpe öpe doyamamışlardı. Akdeniz kıyılarmı, Mikırı, Sudan, Antil adalarını, Tunus, Fas ve Ceza- yiri gezen İhsan oDenizagan, birçok korkun; maceralar ve ölümlerle kar- sılaşmış. Sudunda vahşiler arasnda rengini siyaha boyamak ve sakal bi- rakmak suretiyle tam altı ay vakit geçirmiş, Nilde vahşi bir bedevinin tecavüzüne uğramış, Trablusgarp sa- hillerinden ayrılırken de İtalyan as. kerlerinin mitralyöz kurşununa tutul muştur . Nil nehrinde iki timsah öldürmiye muvaffak olan bu genç, Cezayirde de casus diye yakalanmış ve güçlük- le kurtulmuştur - İhsan Denizaşan, tam sekiz defa batmış ve Cezayir sahillerinde köpek balıklarınm hücumuna uğrayarak, hayatını, denize acı kireç dökmek sa- yesinde kurtarmıştır İhsan Denizaşan, yine denizler ağ- mak üzere gehrimizden ayrılmıştır. Rusyaya, Romanyaya, ve oradan da orta Avrupaya gidecektir. Ihsandan bahseden yabancı. gaze- teler okadar çoktur ki, bunlar he- men bepsi bu Türk çocuğuna birinci sayfalarında yer vermişler ve şerefi- ne ziyafetler tertip etmişlerdir , İhsan Denizaşan gezdiği yerlerin hatırasını yaşatmak için mahalli şe hirlerin resimlerini ve intibalarını bü- yük bir defter içinde taşrmaktadır. Bunları sonra bir kitap halind 'neşredecektir. Ben, İhsan Denizaşanla bir hatıra tesbit etmek istedim. Halkevi reik Bay Yüceyi de küçük beta alarak gördüğünüz resmi çıkardık . — Ne yapalım biz kıskanç olu- ruz! Bu mesele üzerinde Kayserili dostumu İkna için uzun münakaşa ettim. Jai olmıya, etraf karar- mıya başlamıştı. Birdenbire radyonun hoparlörü sustu. Uzak- tan DİP müzika geliyordü.. — Ne muzikası bu?. — Askeri muzika... Şimdi bay - rak İndirme merasimi var.. fstik - jal marşı çalmacak. Her Cumarte- si her Pazar akşamı böyle mera - simle Ve müzika ile bayrak indir. rilif. Muzika yaklaştı ve sustu. Son » ra birden İstiklâl marşı başladı. Kos koca bahçedeki yüzlerce in - san, ihtiyarı ve çocuğile ayağ? kalktı. Herkes büyük bir huşu İ- çinde marşı dinliyordu. Dışarda sokaktaki yayalar bile durmuş, marş! dinliyorlardı. Marş bitti. Ve hepimiz Yerimize oturduk. Kayseri 1i dostum dedi ki; — İyi dedi. Sen de acemilik et - medin; derhal ayağa kalktın! — Geçen sene buraya Üniver - site talebesi gelmişti. Bu bahçede oturuyorlardı, Yine böyle İstiklâl marşi çalmaya başlamıştı. Onlar hep birden ayağa kalktılar. Biz de ayağa kalktık. Baktık ki, marşı 2- yakta dinliyorlar. Hakikaten bu marşı ayakta dinlemenin büyük bir heyecan! Var. O zemândanberi ne vakit İstiklâl marşı çalmsa ve hatti ses çok uzaktan bile gelse, evlerin- deki kadınlar çocuklar bile işlerini bırakır ve derhal ayağı kalkarlar... i İhsan Denizaşan “İzmit,, te küçük botunda Müreftede Uzum Satışları Çok Iyi Fakat Şarap Fiatı Eir Miktar Yükselecek Mürefte (Hususi) — Bu sene bir çok bağ mıntakalarnda üzüm mah » ) sulâtına arız olan hastalık neticesin- de üzümler bazı yerlerde yarı yarı « ya, bazı yerlerde tamamiyle bozul » bu sebepten İstanbul sma Üzüm sevkiyatı da çok azalm tır, Mürefte üzümleri hastalıksız ve ayni zamanda da çok bereketlidir. Hergün motörlerle Yüzlerce küfe W- #üm sevkiyatı yapılmakta ve üzüm satışları hararetli olmaktadır. Fiyat. lar da yüksektir. Buğcılar üzüm # - Yatların yüksekliğinden memnun « durlar, İnhisar İdaresi de fazla mik- tarda şaraplık üzüm mübayaatna başlamıştır. Bu sene üzüm fiyatları. nm pahalr olması yüzünden sarip fiyatları da pahalılaşacaktır. Şimdi. den İstanbul şarap piyasasında sarap fiatları dört kuruş yükselmiştir | Soğuca' tı Bir Cinayet Balikesire lâbi Savaştepe - Gire- sun nahiyesinin Soğucak köyünde, 15 yaşlarında Ali oğlu Mehmet bir ku- İ yuda ölü olarak bulunmuştur. Mez- kür köyden Hasan oğlu Ahmet, kas İtil olduğu anlaşılarak tevkif edilmiş. itir, Türk Fıstığı Var “Şam Fıstığı,, na “Türk Fıstığı,, Demeli, Çünkü Lu Mahsul Yalnız “Gaziantep,,te Yetişir - “ Deli “Gaziantep,, in Meşhur Zeytincil.k Tütün,, Neye Yarar? - Bağları ve “Gazi Antep,, te bir Gazlantep, (Hususi muhabirimiz - den) — Gaziantebin hususiyetlerin - den biri de, bazı mahsullerin yalnız kendi topraklarmda yetişmesiğir. İ Bunlar içinde bilhassa fıstık ve deli tütüne ülkemizin başka yerlerinde rastlanmaz. Zeytin ve üzüm de An- tebin önemli ihraç maddelerindendir. Fıstık, gehrimize senede vasati bir hesapla bir milyon liradan fazla para getirir. Rekoltenin yüzde 65 1 Şimali Amerikaya, bir kısmı Hindistana ih- raç ve diğer kısmı dahilde harcolu - nur, Bu mahsulümüze Şam fıstığı de nilmesi, Şam ve havabsihde yetiştiği hissini doğurursa da bu İntıba tama- men yanlıştır. Frstıklarımızm başma Şam kelmesinin getirilmesi, ihracatm Suriye yolile yapılmasından İleri gel- miştir. Yoksa Şamda bir tek fıstık a- ğacı yetişmez. Fıstıklarımıza Arap damgası vurulmasının bir sebebi de. Suriye tacirleri tarafından Amerika- Ya sevkedilmekte bulunmasıdır. Bu bal, kazancın çoğunun Suriye tacirle- rinde kalmasına da sebep olmaktadır. Fıstık müstahsilleri, bu mütevasertlar dan kurturılmadıkça, gelirlerini art - tıramamıya mahkümdur. Bu vaziyet açıkça gösteriyor ki fıs- tıkçılığımızı teşkilâtlandırmak lâ - zımdır, Meselâ İş Bankası böyle bir teşebbüse pek âlâ geçebilir. Ve neti. cede hem milli serveti korumuş, hem de iyi bir ticaret membar elde etmiş olur. Hükümetimiz bu sene Antepte bir fıstık enstitüsü açmayı kararlaştır mıştır. Burada hem her yıl mahsul almma ve hem de hastalıklarm önü- ne geçme tedbirleri aranacaktır. fıstık bahçesi 986 fıstık rekoltesi liç milyon kilo dur. Piyasaya gelen mahsulün alıcısı çoktur. 935 te iki bin ton mahsul &« Uınmıştı. Takas dolayısile Hindistana mühim sevkiyat yapıldığından 933 stoku hemen hiç kalmamıştır. Deli tütün Deli tütün ikinci derecede mühim ve mahalli bir mahsuldür. Mısırın Nil vadisindeki köylüler, Hasan Keyfian- tebi dedikleri tütünümüzü Cuza ta - bir edilen nargilelerde tömbeki yerine içerler. Zaten yegâne ihraç mıntaka- sı Mısırdır. 985 rekoltesi 734 bin ki- lo olup yirmi ile yirmi beş kuruş a - rasında Satılmıştır. 986 rekoltesinin daha zengin olacağı umuluyor, Çiftçiyi korumak ve randmanı art- tırmak maksadile bir deli tütün koo- peratifi tesis edilmiştir. İş Bankas nm yardımile teessüş etmiş olan koo- peratiften çok Layda görülmüş ve pek düşük olan fiyatlar yükselmiştir. De- li tütünün ekilme hakkı bir kanunla yalnız Antep merkez kazasına ve rilmiştir. Zeytin bu sene bol Zeytincilik te Antepte çok ileri git İ miştir. Merkez, Nezip ve Kilis kazala- rı milyonlarca zeytin ağacile örtülü- dür. 035 rekoltesi, son altı yılda gö- rülmemiş bir bereketle yedi milyon kiloya baliğ olmuştur. 34 te iki yüz bin, 33 te 160 bin, 32 de 120 bin ki- 1o elde edilmişti. Zeytin rekoltesinin yüzde altmış sabunculuktar kullanılır. Yalnız An- tepte beş sabunhane vardır. Antep Kilis ve Nezibin nefis ve mergup sa bunları biltün şark ve Orta Anadolu- ya külliyetli miktarda İhraç olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: