5 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

5 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——. 6.10. 836 | iZMiRDEN RÖPO VE 7400 Ton iş Otomobil etrafı tarlalarla çevrili t02- lu, fakat muntazam bir yolda ilerledi ve İnşaatı arkada bıraktı. Güneş bat- mış, alacakaranlık busonsuz kırlara hazin'bir şarkı gibi çökmüştü. İçimde eski edebiyatta şok kullanılan birşey var.. “Melâl, - — İşte Menderes. — İşte bunlar da pamuk tarlaları. 768 tezgâhmda senede ? milyon ki- 1 pamuk harcayabilecek olan kom - binanm yanında UŞSUZ bucaksız pa - muk tarlaları. İleride kimbilir nasıl bi rfaaliyete şalıne olacak? özümü bir an yumuyorum ve pa kombinanın çalışan in- sanlarâ en büyük saadeti verebile- ceği. büyük uyanış gününün büyük iş gününün hasretiyle âdeta yözle- im doluyor. Kombina bacalarının dik kafa» larını göklere haklr bir gururla yükseltip, ( tezgâhlar! başındaki 2.400 işçinin refaha kavuşacakları günü şüphesiz ki pek yakmda gö- receğiz... Kayseri, Eregli ve Nazilli tam ekipleriyle çalıştıkları gün, Panıuk- Ju mensucat Imalâtı yekünu 7.400 ton olacak. Bir genelik ithalâtımız takriben vasati olarak 11400 ton olduğuna göre, geriye 4000 tonluk bir ihtiyaç kalacaktır. Ve bunu karşılamak Üzere plânları hazırlanan Malatya fabrikası kurulacaktır. Plânlı bir endüstri kalkınmasının ne kadar doğru ve ne kadar mü. fit birşey olduğunu görmek için bütün bu neticelerin almacağı gine yetişmiş olmak kifayet eder, tomobil geri dönüyor. Yollar daha karardı. Tek tük köy- lüler görüyoruz. Neden bilmi rum. Bunlar, atlarınm veya © lerinin yanında yaya yürüyorlar, Uzakta kızıl alevler var... Kır- arda grup, grup birleşen işçiler yemeklerini pişirmek için ateşleri yakıyor, Hayır, bunlar galiba kır kahve. leri... O ışıklar oranın iğıkları. İn- şanta yaklaştık, Daha &melenin hepsi dağılmamış... Grup halinde i- lerliyen, gidip bir yiyecek aldıktan sonra dönenler pek çok. Bunların bir kısmı inşaatm için- de, bir kısmı da sıcak olduğu için kırlarda yatıyorlarmış. Acaba bu inşaat başlarken bu a- meleyi barındıracak temiz ve me- deni Şerniti haiz barakalar kurula- maz mi? Bu kombinalarm esas vasıfların- dan bir de halka işle beraber biraz da içtimai hayat bilgisi ve mede- niyet aşılamak olduğuna göre, böy” le bir başlangıç tam Avrupa! bir başlangıç olamaz mıydı Ve acaba © Zaman Nazillide i$- gi buhranı de kalır mıydı? ir arsa... Kenarına iki üç sıra B tel çekilmiş... İçinde masalar ve karşıda bir aşçı dükkânı: -—— Buranın en İYİ lokantasıdır... diyorlar. Masaya oturuyorUZ- Yemek İkram etmek istiyen Na- sültili arkadaşlar bize ne istediğimi. zi soruyorlar. İstediğim şeyi söylüyorum. iyorlar, bu burada pek değildir. İyi yap- — Aman, di, gayanı tavsiye mazlar. — Iyi ne yaparlarsa onu yesem. | — Ciğer tavası... Etrafı yirmi beşer mumluk am- pullerle süslü arsada bizden baska da müşteriler var. Karşıdaki 2$- çı dükkânmın kapısından ikide EE aşçı çikiyor. Öksürük olmuş zavak- hı, öksürüp, öksürüp yere tükürü- yor. Eğer mühendislerin ikramın- dan davetli olduğumuzu anlamesam muhakkak ki: “Buradan kalkalım,, diye yalvarncağım. Fakat ne yap- burası Nazillinin en iyi 10 Yazan: | SUAT | DERVİŞ Nazillide pamuk ıslah istasyonu kantası imiş, bizi davet etmek için Nazillide bir aşçı dükkânı açamaz- lardi yal... Ambaları yanan kimsesiz bir sokaktan yürüdük, uzaktan hoparlörde ciyak, ciyak bağrışan bir muganniye, dünyada en sevme- diğim bir şeyi söylüyori Suna tan- gosunu. İzmir fuvarmdaki radyoda dinliye, dinliye sinirlerimi tamami» le bozmuş olan bu garip hava... — Bu gramofon nerede çalıyor? — Parkta... Bu park çok güzel bir yer... Için- de iskemlelerde, sıralarda oturan- lar var... Ölü görünen bu şehrin halkı de- mek parka gelmişler, Bu halk bah- geleri, bu kilçük şehirler için iyi- ve rahat yaşamanın şüphesiz ki bir başlangıcı olacak... Fakat etrafıma bakındıkça büyük bir hayretle bu sıralarda hiç bir ka- dın olmadığını görüyorum. Acaba ben Nazlilide mi, yoksa Aynarosta mıyım, diye düşünürken gözüm bir ampulün altına konulmuş bir lev- hayn ilişiyor: “Bahçenin bu tarafına ailesiz ge- len erkeklerin girmesi yasaktır. Harem ve selâmlık mı?... bay: — Bu akşam $iz yanımızda oldu- ğunuz için sayenizde öbür tarafa geçebiliyoruz. Diyor, Öbür taraf... Iskemlelerde oturan yaşlı ve genç, fakat hepsi ya yeldirmeli, başörtü, ya çarşaflı kadınlara, hattâ içlerinde başlarına peştemal sarmış olanlar da var. (Peştemalın yasak edildiğini de söy lüyorlar.) En güzel ağaçlarla bezenmiş bu bahçede havanm sıcaklığında ben sere serpe gezen sade spor elbiseli, kolları, Yüzleri güneşten bakırlaş- mış kadınlar görmek isterdim, arkın harem tarafıma geçtik. Nazilli mühendislerinden bir tele yaklaşırken gene Mısır radyosunun 2 ci defa ajans ha berleri vermekte olduğunu işitiyo- ruz, Ses, kahvehanenin kapısının Üstünden geliyor, başımı gayri ih- tiyari kaldırıyorum ve 868 gelen tarafa bakıyorum, oraya bakınca kendimi tutamıyarak gülüyorum. Kahvenin kapısmın üstünden ge- len ses, hoparlörden değil, istasyo- na âyar edildikten sonra tıbxı bir kuş kafesi gibi kapımın üstüne asıl. mış olan radyonunkinden geliyor. RTAJL TAN smmm EE | A R İ | eziz Naziltiden bir görünüş mi damıza çekildik, pencere a- çık, radyo gene bir alaturka şey çalıyor... Yatağıma uzandım. Başım uğul- tu içinde. Çok yorgunum, gözle- rimi kapıyorum, fakat uyuyamıyo- rum. Sabahtanberi gördüğüm geyler, katar halinde gözümün önünden ar. Pasaklı bir annenin ev- lâtları gibi hepsi kirli, tozlu ve'bi- ribirinin eşi İstasyonlar, zeytinlikler, incirlikler, ve sonra göz alabildiğine uzanan ve asırlar» danberi insan eli değmemiş toprak- lar... Öyle topraklar ki, bizden evvel üstünde yaşayan milletlerin hepsi ni zengin etmiş, öyle topraklar ki, içlerinden zeytinlikler yabani ağaç. lar gibi kendiliğinden fışkırıyor. Ben bu toprakların his- orum. İnsen eline hasret çe- ken, evet, ılık bağrımda gizli bütün hazineleri insana bahşetmek icin ondan bir tek şey, bir bağlar, ğu yeni olmuş bir Ichu- leri gibi sızılıdır. der gibi tabintin bütün güzellikle. riyle bezenmiş bu bakımsız toprak- lar... Şurada, burada arada sırada ©- nun ufacık bir parçasını bir taş yı. | niyle diğer taraflarından ayırmış- İar ve önün içini ekip biçmişler, bü parça geniş toprağa hasret çe- ken fakir köylünün toprak işçisinin bahçesidir. O “benim malım, di- ye bunun etrafıma kemali ehemmi- yetle taştan bir sed çekmiş ve köylü kızı yavuklusunü nasıl © re işlerse, o da bu bir avuç toprâ- ğı öyle özene bezene işlemiş. Fakat taş yığınının öteki tarafındaki gö- niş topraklar çorak kalmış. Evet?.. « Neden olacak, onun dağil de, on- Güneşte kurutulan incir ser ri... Sırtlarında incir, özüm ve di“ ha ne bileyim, ne denkleri taşıyan deve kervanları... isır radyosu sustu. Ayni mok- M tadan veren bir başka ista$- yonu dinliyoruz, şimdi galiba... U* yuyan Nazillinin içinde Vağnerin- Parsifkalini dinlerken uyuyorum. Sabahleyin bizi erken uyandırdı” lar. Otel parası, banyo ve diğer mas raflariyle beraber 150 kuruş tuttü- Doğrusu Nazillide hayat epey usW7” muş. , d. Ka ——— | CÜZAMLILAR Habeş Harbinin ilk Bu Müthiş Bir Tedavi Şekli: | İdam Etmek ve Yakmak İtalyan - Habeş harbi es- nasında, İtalyanlar mukad- des Aksum şehrini muhasara edince, Habeşliler, korkanç' ve şeytani bir çareye baş vur-! muşlardı. Habeşliler, cüzam- ların tecrit edildikleri yer- lerin kapılarını açmış, bu korkunç hastalıkla malül o- lan yüzlerce Habeşliyi silâh- landırarak İtalyanların kar- İşısına çıkarmışlardı. Böyle yapmakla, bu hastalığı İtal- yanlara aşılamak mı istemiş- lerdi, yoksa düşmanın bu hastalık karşısında muhare- be etmekten çekinerek kaça- cağını mı ummuşlardı? Ora- sı belli değil. Fakat İtalyan makineli tüfekleri, cüzamlı- larla İtalyan askerlerinin ya- kından ve gırtlak gırtlağa boğuşmaya meydan bırak- mamışlardı. Kat'i tedavi şekli: Idam! Halk arasında miskin hastalığı di” ye bilinen etizam. daha doğrusu meş- hür ismiyle Lepra, bulaşıcı bir has - taliktır. Kolera, veba, taun hastalık. ları gibi çok eski zamanlardanberi cüzamı da bulaşıcı bir âfet olarak ta- nımaktayız, O çağlarda bu da, öte - kiler gibi, Allahm, kullarına mahsus bir cezası olarak kabul olunmaktay- Cüzam, insanlık kadar eski bir ta- rihe malik olan bir hastalıktır . Eski Mısır mahkükdtı, Hiab'ın bu hastalıkla malül olduğunu yazarlar. Romalıların Finikelilerden tevariis ettikleri bu hastalık hakkmda O za- manki Cermen kanunları: Cüzamlı tecrit edilerek idam edilir! derdi. Yakma tedavisi Milâttan 100 yıl sonraki tarihlerde insanlar kendilerini ocüzamlılardan korumak için bunları yakar, yahut insanlarm oturdukları yerlerden u- zaklaştırırlardı . Ehli Salip seferleri esnasında bir çok Avrupalılar eüzama tutularak bu seferlerden sonra Avrupaya ya- Yıldılar. Hastalık hiçbir arızaya rast- lamadan tevessü ediyordu. Hastaları, çatı altlarında tecrit e derek hastalığı önlemek yolu bun - da nsonra tutuldu. İşte bu sayede Fethiyede Köylü Urayımızın kışı malmı getiriyor, tüccarlarımızm bir Büyük Zararlara Uğr Hâlsizlikten Çok uyor anın e aiği ri ile Güzel “Fethiye, nin denizden görünüşü başladığı hâl şim-Jra tutarını hesap edip mal sahibinin diye kadar ikmal edilmemiştir. Köylü! eline tutuşturuyor . Hesap yanlış olmuş, mal piyasa - Ordusun Cüzama karşı biricik ilâç: Bu ve kısmı pazarlığa bile lüzum görme -| dan aşağı alınmış, bunu bilen yok. den köylünün majını yıktırıyor. Son-| Yoksa gören, bilen var da hesapla-İ etmesin. ——ş. USU | ORD — Günlerinde Korkunç Ordu İtalyan a Saldırmıştı aşa eğ bir örtü ile kaplıdır. Fakst bu Kesfa rağmen bir çok âlimler cğzem “ari bir hastalık olduğuna daha soprtları | dahi inanmadılar, im kahramanları Doktor Danilsen hastalardan Yö alınmış cüzam £ âmillerini kendisine ve lâboratuarında hizmet eden cesur” uşaklara deri altından ve deri KO © aşılamışsamda hepsi 9 ğa yakalanmamışlar, sağlân lardır. Sonradan iki muvaffakiyet dilmiştir. Cüzamlıların teer leri yerde rak gönderilen bif mahküm lan geriye alınmak istendi. Fakat bu adam oradan ayrıl- | insanlar tarafından terkedilmiş | İ olan bu cüzamlı adam, çocukla. İ riyle birlikde Siam'ın İcorkung or. manlarını aşarak cüzamlı. yakıldıkları Habeşistöna gelm fi. Eski Habeş Imparatorlar; ri. zamlıları, İmparatorları beyaz İ füllerinin beslendiği bir adada yaktırırdı... elde © #undeki bir yarayı ovuşturdu ki senö sonra, ayni yerden başlamuk sartiyle eüzama tutulduğu görüldü: 1830 da, idama mahküm olduğu hâlde üstünde tecrübeye müsaade ets tiği için Krretiren Havay'Ir Keanu'ya, döktor Arhing möbzulen cüzam mili verdi. Birçok kimseler, bu tecriibenin muvaffak olduğunu, bir çokları da olarak nakletmek pek nadir ah muvaffak oluyor. Fakat cüzs la kısa bir zaman İçin dü ların hâstalandıkları İrsi değil alarım biribirlerinden arı bu hastalıkla malül senelerece korkinç bir yrederek yaşıyorlar, Küv « vetli bir ihtimale göre, elizam, bu hastalığa müstait olanlarda yerleşi « simde görülen Şolmogra isimli nebatın meyvalarından çikan bir yağdır. Avrupanın birçok şehirlerinde bu hastalık tamamiyle unutulacak ka - dar eksikti, Geçen asır ortalarında Norveçte birdenbire alevlenen bu| hastalık üzerine yeni tecrit yerleri| Yapıldı. 18713 de Norveçli doktor G. Arma. uer Hansen cüzamın âmilini keşfetti Bu âmil kısa, kalm bir çubuk halinde olup tüberküloz âmiline çok benzi. yordu. İ Bu basil, kendisini kandaki beyaz küreyvelerin tasrruzundan koruyan | Cüzamlı olan çocu olmadan | dram « Barbarosun Me- zarı Temizleniyor Kömür Depoları | Şehircilik Mütehassısı Kuruçeşmede Tetkik- ler Yaptı Şehircilik mütehassıs Prost Kuru. çeşme kömür depolarında da tetkik- ler yapmıştır. Mütehassıs, kömür depolarının yerlerini kat'i surette ta-| yin edecek ve depolara konulması | icap eden asri teçhizat için de bir ra-| por o hazırlamaktadır. Kuruçeşme! kömür depolarının kaldırılması me-| gelesinde mahkeme bugünlerde son kararını vereceğinden Iktısat Vkâ - leti tetkikatm çabuk bitirilmesini bildirmiştir, Mezeler İdaresi Aldığı Emrin Tatbikine Başladı Türkün büyük denizcisi Barbarog Hayrettin Paşanın türbegi Beşiktaş. tadır. Barbaros kendisinin deniz kö. nârında bir yere gömülmesini ve gi. dükten sonra bile mezarının dalga uyuma mişti. Bunun için türbesi Beşiktaş. ta deniz kenarında yapılmıştır. Sön- radan bü bi ların ninni vasıyet et K ve dâhi denizcinin ruhunu tazip edecek şekilde türbesi le deniz urasma pis barakalar yapıl- miş ve bu suretle rma gelmiyor mu, bilmiyorum. Bu yetmiyormuş gibi tüccar ister se, uyuşamadığı takdirde, mağazası. nm önünde yıktırdığı malı sahibine | resi Ankaradan aldığı yeni bir emir Mk e , |üzerine Barbarosun türbesi ölzarın - ten yılarak tüccarm istediği, şerait! dikin YE Ml e saire malmı vermeğe mecbur 6 Bürada büyük inik) e uyor . V ii ve Köylü yalnız itimat ediyor. Bu va, | “teRASİP bir park yap ziyetten köylümüzü kurtarmak içip) > hiç olmazsa mer başma kadar lmeli malmı oraya indirsin, Piyasa açılarak orada satsın ve zarar de vas dinlene memiştir. Fakat şimdi Müzeler Ida- şöhretile SOMERSAN Çocuk Hastalıkları Mütehassrsı Şişli, Halâskürgazi, Meşrutiyet Apr, kat 2.No5

Bu sayıdan diğer sayfalar: