17 Mart 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

17 Mart 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fenerbahce nicin gol cıkaramıvor ? Zeki den sonra ortaya isabetli şüt çeken bir genç bulamadılar Yazan: Eşref Şefik Milli küme maçlarma girece kuvvet derecelerini ve kadroları mizi vadetmiştik, Geçen g ray takımı hakkındaki kanaati mış ceğ Bugün Fener takım Fener Memleke içe takımı in en kuvvetli İyotun söylediği: gibi çük Arsenal, dı »sinde değ nubi Amerikada kal- maktan mütevellit olacak? Esasen e i, soğuk kanlı den fazla Latine benzer olm zun müddet tur, mübalagaya kaça bil olan Bay Helyotun “Kü Pal,, sözlerini Küçük Arı Fenerbah; Dört sen ağı ta - bir yana bırakarak biz, len ziyade Türkiyenin sini tetkik edelim r İstanbul g bırakmıyan ekaüde çekildiğindenberi, stil değiş ğı İn-| kolandört İstanbul takımını i tetkik ede. ün bir Galatasaraylı, Galata; ınm son vaziyetleri: erini bizim sütunlarımızda yaz- Şu halde geriye kalan üç klübü biz yazacağız, dan başlıyorum. ert takımın bu aksayan İtarafını gidermedikçe milli küme mi daki silindir ha getirmek biraz ziyetini || Yaşarsak g M3Ui ki ktır. O, nakarat nerbahçe fevkalâde hâkim oy - rağmen sözleridir. Bu derdin çaresi v uzaklarındaki oyun: cak yerlere kadar g e Fenerin kale un netice alına rilerek şampi- enin yadırgamaları İçinde çalkan. | b abetli şütleri olan bir merkez n hacimi yanlardan mütemadi besle Vâkıa o zamanlar Fenerin il ve hareketli değildi. Modern icaplarına uyan bir mekik gibi işlemesine rağmen Fener hicum hattının ortası çarpıştığı takımlara göre yine miihim bir varlık teşkil e- ortası er ve sağlam sütlü bir genç Hücumun merkezi sı » bütün forvet hattına da yun tarzına da tamamen bile Fener açıkla. ri sanki merkezde Zeki varmış gibi. | netice almacak yerlerde onun ba ne pas vermektedirler, İşte, Fener takımı Zeki zamanm dan kalma hücum tarzmı tamamen kedip gol imkânlarını bütün hatta taksim edemediğindendir ki, bazı maç larmda kısır bir oyuna düçar oluyor. N tarafa fevkalâde sühuletle geçen ve mesafeyi katederken rakiplerinin ette gözüken Fenerliler rma girdikten sonra ek-| ınıf birden düşen oyunla. ğim sebeplerden» seriya iki rı yukarda izah et dir. Fikrimi daha iy! anlatabilmek için le bir misal söyliyeyim: Beşiktaş karşısma çıkan Fenerbah ceyi hiç görmemiş olan iki ecnebiyi stadyoma oturtsak rma da bi- rer Türk seyirci koysak, bir ecnebiye yalnız Fener hücum hattınm rakip s8 haya girişini seyrettirsek, Fener m hacimleri on sekiz pas çizgisi içine girdikleri sırada gözlerini kapasak Diğer ccnebiye de, Fener hü hattının yalnız gol çıkacak mesafeler- deki manevraları gösterip, ilk hü- ci rını seyrettirmesek, oyundan sonra ebiye Fener takımının rakibini kaç gölle yenmesi lâzım gel- diğini sorsak, Fenerin yalnız hilcumlarmı açarken seyreden ecnebinin bize vereceği ce. e olabilir: iler Başiktaşı her zaman beş melidirler, Fener hücüm hattımın gol mesafe. lerin manevrasını seyretmiş olan ecnebinin de şuna yakm bir cevap vermesi çok muhtemeldir Fenerliler rakiplerinden biraz & #in gözüküyorlar, fakat Beşiktaş: bir #ki golle her zaman yenmeleri İçin ekim, kendi nısıf sahasından rakip | Güreş takımımız dün Güreş . oOdöndü fazla süren bir seyahatten sonra Köstence tarikiyle ve Rumen bandıralı Regel Carol vapurile İ sekrimize dönmüşlerdir. | İstifa Şayiası Nasi Çıkmış? Futbol Federasyonu reisi Bay Se İdat Rızanm istifa ettiği ve istifasının İda kabul edildiği şeklinde Federasyon ikinci reisi Nasuhi Baydara atfedilen sözlerin hakikate uygun olup olma - dığı dün Ankaradan gelen kendisin . | den sorduk İ Nasuhi Baydar, kendisine matuf bu rivayetin yanlış oldu; zete muhabirile ne bu hususta ve ne unu ve ga- de diğer spor İşleri hakkında görüş- İmemiş bulunduğunu söyledi Ankaradan telefonla sorduk & dik ki, bu rivayetin esası şudur Bahse mevzu istifa hâdisesini Jets sütunli kimizin buna dair olan fıkrası Anka- | ilk İsrma geçiren Akşam ra spur mahfillerinde tefsl rölunur - ak misafiri olmuş olan spc alâkasız bulunan bazı zatler, tifn vâki ve kabul edilmiş sanara gazete muhabirlerine haber vermişler — amlar An anar teskilâtma müracaat büstü getiremedi Finlândiya ve İsveçte sayısız maçlar yaptıktan ve bir aydan — — MODERN FUTBOL HAKKINDA Güneş Klübünden: 20-3-937 tarihine tesa - düf eden önümüzdeki cu- martesi günü saat 18,30 da Bay Hamdi Emin Çap tarafından (Modern Fut. bol) mevzuu üzerine kon ferans verilecektir. Aza ve dostlarımızın bu top - lantıya şeref katmalarım dileriz, Not: Istanbul radyosu ile neşredilecek olan bu konferansa Müttefik Klür lerin âzaları gelebilirler. nin, müteaddit büy i galibiyet je isbat edilebilmesi ise, çocukların kabiliyet imkânlarına uyacak pozisyon oyununu kavramalarile ka- bildir. Yak mesafelerdeki pozisyon oyu- nu dâ Fens ancak & $ öğretebilir. Bay Helyot, Fener - Küçük Arsenal, diyeceğine, büyük Fenerin hakkı olan o mümare. seyi takıma yerleştirmeğe uğraşsa daha münasip ve memuriyetine daha | İlâyık bir iş yapmış olur. ilere ehör- irmi iki yaşın di i mi ola yım, diye düşünen bir siyah, alnı Kaşları, kanat açmış kırlan. giç, gözler kapkara, elmacık ke- mikleri ile çene kemikleri biraz kuv vetlice, çok güzel bir yüzü ve ince uzun gözleri vârdı. Fakat zarif çi- çekli fidanlar vardır. Gövdeleri ina. dına dimdik ve serttir. Bunun da di. Bütün vücudile bir diyordu. O canlılık o. haleliyordu. tü kızı i- bey ruhu 6 canlılık ne; nu bayağ Yer yüzünde dört defa evlen | vapurdan çıktıktan sonra takımı , fakat güreşçilerimiz dün saat 2,30 da Malüm olduğu üzere takım Kenan, Yaşar, Yusuf Aslan, | im, Adnan, Mustafa, Çoban Mehmetten mürekkep ve Bay Seyfi Cenabın reisliği altında idi. Finlândiyalı antrenör Bay Pelinen de kendilerine refakat ediyordu. Önlümüzdeki temmuz sonlarında Pa riste yapılacağı tahmin edilen (Gre- kö — Romen) Avrupa şampiyonası- Da hazırirk ve ayni zsmanda geçen se ne İstanbula gelmiş olan Finlandiya güreşçilerine iade ziyaret maksadile Yapılmış olan bu seyahatteki sayısız ve hesapsız müsabakalar yüzünden takımdaki Yusuf Aslan ve Adnandan maada bütün © güreşçilerimiz az çok İ sakatlanarak dönmüşlerdir. İ Bu seyahatin en esaslı oktası olan| Finlandiya — Türkiye mill maçını da /9 2 kaybettiğimiz için bu müsabaka şildi olarak Finlandiyalıların koyduk- İlarr çifte ayı heykelini de getireme- mişlerdir, 4 öğrenecek yerde işittik. yazmışlardır. edip ha lerini gazetelerin: memiş halasından başka kimseciği yoktu En Yâşlsının gözleri kör, kulakları sağır olmuz ve bunamız. İkincisi. kupk kadındı Belki vaktile güzel ve neşeli idi, Fakat neşeden eser kalmamış; köy Mezarlığına götürülüp 5 yatırılma- smi bekliyor üslü bahtına razi olarak bir tevekkül gölgesine dönmüştü. p İyi içme; toparlak olmuştu. göğsünde insan südü insan müved. ye acımış, sirke- cılık kaşları- na da çatıklık vermişti. Hayatm manâsına erişmeden hayat Yuğunu bitiren binlerce kadı ciast işte budur. K ız evlenememişti. Çünkü sul- tan Hamit devri idi. Erkek. ler kör, topal, kötürüm kızlarla © lenerek, askerlikten kurtulmak is- yorlardı. Onda çılgın bir yaşıma şoleu. m fa, arzusu Vardı. Çocukluğundanberi cılız keçileri kayalıkların arasında biten otlara güder lak ve nasırlı ayaklı k odun yüklü, iki eşeği, taşlarla kargacıkburgacık olmuş gübreli patikalardan kasabaya sürer. O©- dun yükünü elli paraya satar, pü- rayı getirip hal de evlenen kör topal onların. düğününe gider, gece miz havada parmaklarile taze pe bir şakrayış yaratır, Kasabı getirdiği zaman odunları satmak in hirçök şehirli kadınlarla Ppa- zarlığa girişir. Pazarlık devam €- derken, yanı başlarından bir erke ğe o kadınların ne güzel baktığı. nı görür, ve tahteşşurile, anlardı ki, çocuğunda cafcaflı bir hayat ya- şamak için münasip bir koca buk maktan öte bir gaye yoktur. Ki» hakikaten saklambaç oyunu yoktu. İneklerden, Keçilerden bahsedilirken sözlerde hiç sahte bir utangaçlık yoktu. İ. neğin gebe kalmak istediğinden ve çektirmek Sırası » apaşikâr ve tabii bir lisanla bahsedilirdi Köyde kaç göç yoktu. Kiz tama men #erbest büyümüştü. Tarlala. rında ortakçı diye çalıştığı birçok ağalar, ve ağa oğulları, zenginlik» leri dolayısile kendilerinde kıza satasma hakkını gö kat bu kızda aşırı |âl le ah vah seni seviyorum cicim güzelsin can gibi sözleri, bi- la yürüye- bulunursa, YAZAN: HALİKARNAS i BALIKÇISI çak gibi rakkadak kesen bir hal vardı. Ona dudakla, kolla, hattâ üflü püflü yürekle yanaşılamıyor. du. Bütün köy erkek! böyle 80. kulmanın İmkânsızlığını anlamış- dr. H iç tenbel değildi. Yorgun. luktan yere düşüncüye ka. dar çalışırdı. Fakat işi gücü ne o Turka olsun yüreğine itminan gel sl M2 yağ lerin işlerin daha ötesine bir küvvet ve kabiliyet “görüjor. du. Hayatı çocuksuz ve süküti geçecekti. Yaratılış yüreğine bir sevgi tohumu koymuştu, o kısır kalacaktı. Saf ve namuslu kala- caktı, Onun deniz kenarmda sevdiği bir koy vardı. Koyun koynu yem- yeşli bir deniz parçası taşırdı. Ke- çiler sıcakta yarı kapalı gözlerile tenbel teribel geviş getirirler, ara- sıra dA uzaktan uzağa bir “inek çanı tınklardı. Kız rüyayı nikken rüya gör EEE varan severdi, oUya . Bir tarafı ylâki bir bulu. tun gidici ve değişici oyunlarına dalardı. O düşündükçe güneş ka- yardı. Tezleşer, ve davudileşen bir neva gibi günün gidişini kulak. Is duyardı. İkindiden sonra gi düzün musikisi ölmeğe başlar. Ke- giler, inekler, çalılar, gelecek ge. ceyi tasarlamağa koyulurlar, rüz- girlar susar, ve yeni baştan esse- ler bile başka bir havadan eser. lerdi. Bu değişiklikler ancak açık- ta duyulduğu için açıkta doğrudan doğruya toprakla denizle temasla olan bu kiz, yerle, gökle, denizle beraber yaşıyordu. B İF akşam koyun suları ka rardı, Son inek son keçi su içtikten sonra köye döndü gündü. zün kuşları tüneyerek uykuya da dı. O gece kız dönmedi. Yıldız. lar çıktılar, Dalgalar kıyı kumsâ- nı yavaş yavaş fisıldatıyo: Arasıra suden koplayan bir balik, kırılan cam şınkırtısile yine den)- z6 düşüyordu. Su, yekpare yaka. moz oluyordu. Kız, suya saatlerce bakakaldı. Hayat kararan sularda, Insanın en aşırı hayalini de geride bırakacak renklere ve ışıklara bülrünüyordu. Balık yumurtaları pırıl pırıl yanı. yorlardı. Denizde alevlenen, yaka- mozlanan, harelenen şeylerin hep. si bir şefaktı, bir doğuştu. Deniz gecenin rüyasmr've gelecek gü. nün ümidini ifade ediyordu. iz ağaçlara, kuşlara, kele- beklere, çalıların altında saklanıp ta her taraftan öten bö- ceklere, yılanlara, yapraklara, top- rağa, denize, yıldızlara “ — Siz kimsiniz? ” diye soru- yordu. Her biri: SU KADINLAR “— Hayatım!” diye cevap verk yor ve gidiyordu. Her şeyde AY” tn ileri atıldığını, ve ölümün K* ça kaça sığmacak bir yer bulan” dığını duyuyordu. Kendisi ise 15 8ıl yenilecekti. Nasıl zıngadak V* rinde saplı'kalacak ve artık öte şafağı ve ümidi kalmı; Sevgi, kendinden öte hiz, kendi kuvvetini iktida şan uçuş değil miydi. Kız onü * lektrik cep lâmbası gibi ışık * makta çoşan balık yumurtalarıni# yıldız gibi uça ceklerinde görüyordu. Nasıl ki İ# nizdeki fene: 1 , ve emin Tims” rede olduğunu «gösteriyorsa de şimşek işaretile, diğine ölmeyip yaşamak için 009 a er şimşekte haya n birazını kaybede ede, #”” nüp karanlik oluyord pr somaki ve yarı bi açıklara çaka çak” rdan ibaret mak taşlarını, beyaz köpükle iy iya; koyun kenarlar” bir ana bağrı sıcaklığı ve tatlıliğ Yaratılışın kız yavru$Ü y adr, denize dalıp yıkanö” Eve geri döndüğü zaman halal! çoktan uyumuşlardı. Yatağına © zandı. Hülalarının yüzlerine b” kıyordu, ve bakışlarmda aci Dİ” “Niçin ?* okunuyordu. Fakat #9 ni, den dı. Ve bu acı “niçin ?” yavı N kat'i ve emin bir “niçin olmasın”? döndü. Bu. aldığı karar geceni” gündüze kavuşması kadar M#” sumdu. ız birgün yine o k Açıkta deniz vardı uz ufuktan (biraz o beride yelkenli denizin mavisi üzerinde ? beyaz nokta teşkil ediyordu. E” kaç keredir, ufukta beyaz bir nok tanın büyüye büyüye yaklaştığ ve sonra da ufala ufala uzaklaş” ğın: görmüştü. Fakat bu sefer K* yık dosdoğru koya geldi, Kayt > yelkenleri parçalanmış ve seref kırılmıştı. Dört kişi çıktı, Üçü #* hir yolunu tuttular, birisi kaldı inde bir balta, odun kesmek Iİ” çalılar arasında gezerken kıza ra” ladılar, Kayıktaki şeker ve kahv© den vererek, ondan yoğurt ve süt aldı, Adam şen şakacı, güler yüzlü otüz yaşlarında k: ens ti. Güneş 3 mavi've saç ları kırılan ka; demir parçâj* rını tamir. ettirmek fzere şeb” demircisine | gitmişlerd. Birk$$ gün orada kalacaklardı. Gen€ dam hergün çıkar ve çoban Kk konuşurdu. K ız soruyordu: 4 “— Bazan fırtma olu” in deniz coşar, biz buradan seyre, yoruz, siz o zaman korkmaz m nz?” ge (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: