22 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

22 Mayıs 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Alemdar Bunları kesif bir dinleyici kafi doldu. Rapordaki Tarih Nasıl Değişmiş? Dün ağır ceza mahkemesi, bir sah. , tekürlik davasma baktı. İddiaya gö- Te, resmi öir fabrikanm ressamı 0- Jan Bay Cemal, Gülhane hastanesin- de burnundan ameliyat yaptırmış ve raporundaki on günlük istirahati on beş gün yapmak suretile tahrif et - miştir, Suçlu Cemal: © — Ben hasta idim. Evde yatıyor. dum. Arkadaşlarımdan Halide isti- rahat müddetinin uzatılması için raporu vermiştim. O da yapişdım, diye bana raporu getirdi. Tahrifi ben yapmadım, Şimdi Adanaya giden Ha- de adresini bilmiyorum. dedi. Bundan sonra Gülhane hastanesi dahiliye müdürü'Helit Ziya, şahit 0- arak dinlendi ve hastaneden verilen rapor şekillerini anlattı, Müddelumu mİ, dosyayı tetkik etmek istediği için o muhakeme başka güne bırakıldı. Merdivenden Düşen Kadın Dün Öldü Evvelki gün Andre isminde bir kadın oturduğu apartmanın merği - veninden düşerek yaralanmıştır. An. dre, dün kaldırıldığı Beyoğlu beledi. ye hastanesinde ölmüştür. Müddelu- Suçlusu, Dün Cinayetini Anlattı Bir polisimizin ölümü ve üç bekçi ile diğer bir polisin yaralan- masile neticelenen Alemdar faciasının muhakemesine dün Ağır- ceza mahkemesinde başlandı. Jandarmalar suçlu yerine Edirne- kpıda Sultanahamamı Salmatomruk caddesinde 7 numarada otu- ran kunduracı Nazımla kahveci Salim isminde iki genç getirdiler. Mahkemelerde Bir Polisi Öldüren. Dört Kişiyi Yaralıyan Katil Faciasının lesi takip etti, salon hıncahınç Bu suçlular, Şubatı yedinci günü Alemdarda polis Hasan| Basriyi öldürmüşler, pile Nevzat-| la bekçi Mustafa, Şükrü ve Hüs- nüyü yaralamışlardı. Nazım dört, Salimin de iki sabıkası ol. duğu anlaşılıyordu. Reis, istintak hâkiminin kararmı okuttu. Bu kararda Nazımın idamı is teniyordu. Bunun için de hırsizlektan | ve diğer polis ve bekçileri yaralamak tan takibatm durdurulmasma zum görülüyördü. Reis Nazıma sordu: — Dinlediniz. Bu işi niçin yaptı - niz? Nazım kısaca ? — Avukat tutacağım. Şimdi bir - şey bilmiyorum, dedi, Reis, tekrar sordu: — Avukat, senin söyliyaceğin! söy lemez. O seni sonrü midafan eder. Şimdi anlat bakalım hâdiseyi. Suçlu hayatını anlatıyor Nâzım bundan sonra anlatmaya başladı: — Ben o gün parasızdım. Salimle beraber kısmet aramaya çıktık, Sa - lim, Yerebatanda bir eve girdi. Çiktı- gı zaman ancak 75 Kuruş çalabildiği- nl söyledi ve bana da 25 kuruş ver- di. Bu para günlük İhtiyacıma kâfi değildi. Alemdardan yürüyor ve soy mak İçin münasebetli bir ev kollayor duk. Salim, bana alt katında lâmba yanan bir evi gösterdi: — Hayül, Nazım, dedi, buraya çik belki kısmetin hayırlıdır. Ben pence relere tirmanarak üst katın pencere. sine çıktım. Elimdeki perkerle pen- cereyi açtım ve içeriye girdim. Ka - ranlıktı. Elktrik lambasını sıktım, O. mumilik, tahkikata el koymuş ve ta- bibindil Enver de cesedi muayena et- miştir. Vereceği rapora göre, tahki- danm bir tarafında karyola, karşısm da da kanapeler vardı. Kanapenin Üs tilndeki kadm çantasmı açtım. İçin. de, beş, on ve bir Jiralık paralar var- dı . Onları aldım. Daha cebime koy- madan odanın kapısı müthiş bir gü- rültü ile açıldı. İçeriye Hasan Basri girdi ve benim yakamdan yapıştı. Bir | az sonra da üvey oğlu Rıdvan geldi. O da saçlarımdan sarıldı. Hasar Bas ri, benden güçlü kuvvetli bir adam- dı. Her ikisi de hırpalamaya başladı. | * lar, Ben yalvarıyordum: Ağabey, Allahaşkma beni vur. maym,. Mademki yakalandım po- lise veriniz. Onlar dinlemediler, Bir aralık Hasan Basri elini karyola yastı. ğnm altına attı ve tabancasmı çıkardı. Tabancayı beynime sıkü- caktı, Ben namlusuna o atıldım. O sırada tabanca havada patladı. Hasan Basri ve Rıdvan kafamı ye re aldılar, Kurtulmak için cebim- deki bıçağımı çıkardım. Körleme. ye sallamıya başladım. Hasan Basri boynundan ve Rıdvan da kolundan yarılanmış, Ben merdivenlerden aşağıya İni - yordum. Hasan Basrinin karısı ko- casa bağırıyordu: — Yazık vurma,. Fakat Hasan Basri arkamdan yetişti ve sokak ka- | pisınım önünde arkama tabanca ile Yurdu. Bay Reis, bir. odanın içinde bir kedi bile sıkıştırılan tırmalar, Ben #ersemlemiştim. Kapının önüne ken - dimi attım. Ondan sonrasını bilmiyo- rum. Reis Nazımı, susturdu ve sordu; — Kendisini bilen adam bir polisi ve Üç bekçiyi yarslar mı? Nâzım kanaat verici bir cevap bu- lamuyordu. Sonra cebinden çıkardığı bir gazete parçasını mahkemeye ve- rerek ; —- Bakiniz, ben! paçavrAYa döndür müşlerdi. Insanda nasıl akıl kalır? dedi. Bu gazetede Nazımın başı serili bir resmi vardı. | Öteki suçlu inkâr ediyor Bundan sonra Salim dinlendi. O ken disini şöyle müdafaa ediyordu! — Ben o gece Nâzımla beraber de- Zildim. Karımla beraber Gülhane has tanesine gitmietim. Sirkeciye gldi- yordum. Gülhane parkınm önünde beni yakaladılar. Hâdise saat yirmi. de olmuştur. Halbuki ben saat 195 tan 23 e kadar Unkapanında baldı- zim İsmetin evinde idim. Bunu isbat edebilirim. Halbuki, Polisin dinlediği şahitler Salime benziyen birisinin hâdise za- Manmda evin etrafında dolaştığını İdim BUGUN ME LE K Sinemsamda YAZ FİYATLARI 20-2535 Kuruş. 2 FILM BiRDEN 1-ROSE MARiE yYenette Mac Donald.- Ne'son Edd Mamma AYTCA 19 MAYIS Türkçe sözlü ve İNGİLTERE il İntihal Davası Dün, asliye tiçüncü ceza mahke - mesinde bir intihal davasına devam #dildi. Davacı fransizca ve tlirkğe lü- gat sahibi Bedros Zeki idi. Suçlular da matbaa sahiplerinden Leoh ve Herkoviç idi. Herkoviç, matbaası #attıktan sonra Romanyaya gittiği için mahkemede bulunmuyordu. Davacı şikâyetini izah ederken: “— Minlmini lügatin müellifi be- nim. Bunu basan kitapçı üstüne be- him adim yerine, (mlitehasels bir heyet tarafından çıkarılmıştır) kay- dini koymuştur, Halbuki mahkeme- nize maarif müdürlüğünden #larak takdim ettiğim vesikada bu kitabın telif hakkı bana ait olduğu görül - mektedir. 1600 tire kadar tutacak 0- lan şahsi hakkımın hüküm altma a- Immasını isterim.,, diyordu. Suçlu - dafaa etti: — Kitabı hasan ve satan Herko - Viçtir, O da şimdi burada yoktur, Ben matbaayı sonrudan aldım, Mahkeme, bir şahidin çağırılması İçin davayı başka bir güne bıraktı. m — Siz niçin beraber gezerdiniz? Nâzım cevap verdi: — Biribirimize gözellik yapardık ta ondan! — Nüzım, mahallesinden 130 Hira çalmış. Benim Şehzadebaşında kah. vem vardı. Kendisini taharri memur- larına haber vermiştim. Onun için iftira ediyor. Maktulün karısı söylüyor Bundan sonra Hasan Basrinin re- fikası Nadire fle üvey kızı Melâhat şahit olarak dinlendiler. Nadire, fe- elayı şöyle anlattı: — Yemek. yiyarluk. Yukarı eda. | da bir gürükü oldu. K. yukarı. ya çıktı, boğuşma basladı. Ben de ciktem ve hemen lâmbayı yaktım. Nâzım, kocamın gırtlağına sarılmış ve karyolaya yatırmıştı. Oğlum Rıd- van da yetişti. Nüzımm saçlarından asıldı ve kocamm boğazını kurtârdı. Kocam, karvolanm altındaki taban- casmı aldı, “teslim ol!, dive bağır. ! d.. Bu gırada Nâztm da koridora çık- muştı, Kocam 'stimdat için tavana bir kursun sekte. Nözmm yeleği i - çinde bıçak varmış, hemen kocamın boğazına sanlsdı Ve merdivenlerlan aşağıya indi. Salim, sokakta idi, bir arnlk ortadan kayboldu. Melâhat te bu şekilde inde verdi, Hâdiseden 1 &ün sonra keşif heyetile eve giden Remzi, pencerenin perker- Jabildiğini anlattı. Muhakeme, söylemişlerdi. Reis bir sual daha sor- di gelmiyen şahitlerin için lardan Leon kendisini şu şekilde mü-| 2-M0OSKOV Edirnede Kurulacak Yeni Tayyare İstasyonu Edirnede bilyük bir tayyare istas- yonu Kurulması İçin çalışmalar baş- tamıstır. İstasyonda bir de gümrük teşkilâtı kurulacaktır. Bununla İs tanbul gümrükleri o başmüdürlüğü meşgul olmaktadır. Gümrük © için Mİ da memurlar gönderilecek Polonya Sefiri Memleketimize Döndü İki aydanberi mezunön memlâke . tinde bulunmakta olan Polonyanm ka şehrimize dönmüş, dün akşamki trenle de Ankaraya gitmistir. Dün bir sabah gazetesi, Bay Sokolnika'. om Polonya hükümeti tarafından An karaya yeni sefir tayin edildiğini ve itimatnamesini takdim etmek üzere Ankaraya gitmekte olduğunu yaz - muştar, Halbuki, Bay Sokolnika, bir bu - yı temsil etmektedir. İtimatname: de pek tabii ola. rak ,bundan bir buçuk sene evvel Re- islcümhur Atettirke takdim etmiştir. Bir Jaçon Generali Dün Şehrimize Geldi Japonyanm Berlin sefareti ataye. militeri General Hiroşi Oşima şehiri. mize gelmiştir. General Oşima, dün kendisile görüşen bir muharririmize demiştir ki: “— Türkiyeyi görmeyi ötedenberi | arzu ediyordum. Bir iki gün kalmak Üzere İstanbula geldim. Şehriniz! RM ki “bugün,, Köstence yolu ile Berline döneceğim... Yerli Çilek Çıktı Istanbulun muhtelif semtlerinde yetiştirilmekte olan “Osmanlı çileği” bol mikdarda piyasaya çıkarılmıştır. Seçme olanları toptan 20 kuruşu ka- der satılmıştır. Ereğlinin cilekleri az olduğu İçin şehrimize pek az getiril. mektedir, TEŞEKKÜR Kayınpederim General Cevad Ver- 'n irtihali münasebetile şahsıma| vüki dost ve sumimi taziyelere, duy- | POLA NEGRİ| .ALININ TAÇ GİYME MERASIMI Ankara Büyük Elçisi Bay Sokolni-! çuk senedenberi Ankarada Polonya. | / kestrası 2.5.007 .. A-ŞANGHAY Buzüinkü Program: Öğle neşriyatı; Öği İy Ja Türk musikisi, 12,50. Ha 05 Muhtelif plâk neşriyatı; İt Akşam neşriyatı: 5 N Şilkrü (Çocuklara korunma çar eti; 20,30 Ömer, tarafından Arapça söylev, 20; #il saz heyeti (Saat ayarı), i keştru; 22.15 Ajans ve bars mi leri ve ertesi günün programı, #5 Plâkla sololar, opera ere di ları, 23. Son, Günün prograni' özü Senfonik konserler : 2110: Lâypzig: Büyük (Gaykovaki, Siran, Chopin WE Hall konserler ; A 11. Paris kısa dalgası: PAK e ri, 13,10 Bükreş: Hiâk kı i Prağ kısa dalgası, 15. Paris kıs Öğe gası; Marsilyadan konser pi 45. Prağ kısa dalgusı: operet Sİ kisi, 14.45. Varşova: Köylü orköğgi trası, 18. Bükreş: Askeri bandö 15. Roma kısa dalgası: Oper& ları, 19 Peşte: Çigan musikisi, Roma kısa dalgası; Arapça, t rumca. neşriyat. 20,15. Bükreş” fif orkestra, Varşova: Kani konser; 21. Stokholm: Kabare (a sikisi, 21,30. Bükreş: Radyo salon, ,10. Prağ kısa dalgasi peret parçaları, 22. Stokholm: ; sik dans parçaları, 22,25. Pr9i dalgası: Orkestra, solo, 22,35. Xoro konseri, 23. Peştei , ii “ vr. / a 22. Rome: Gâito'nun opereti, Milâno, Torino, Klorans: Btravi nin öpereti. 4d : Radyo salon usikisi 16,15 Varşova Yosu, 22. Varşova: Oda mi w esitilier? i— 16,05. Prağ kısa dalgâsi: yano ve orkestra, 16.15. Roms ei dalgası: Şarkılar, 19,20 Var Şarkılar (plük), 2005. Büret ge yano konteri, 22,45. Viyana: Jonsel, keman piyano konseri. Ğ Dans Musikisi; 19,10: Bükreş (plâk), 23, holm, 28.30. . HOLANTSE - BANK - UNİ 8.“ 24 Mayıs Pazartesi gününden HÜ baren gişelerinin; adi igünlerde bah 9 dan 15 1/2 e kadar, Ci li si günleri sabah sant dan Jİ“ a kadar ve Galatadaki Kas& makta olduğum derin minnettarlıkla, şükranlarımı erzederim. NURULLAH SUMER | $ güne birakıldı. tarafta geniş ve yaldızlı bir çerçev: eski bir fotoğrafı asılı idi, Biran o çalışıyordu. Uzakta, iki atlı, Dereki kaldırmış üzerine koyuyor, ve kirlileri kendi Güzel ikisinin ortasında, körükleri Hâfiz Hanım gülümsedi: — Dört yılda bir yavrum, dedi, nıklığını birakmamışsın. Baksana kirlilerle temizler karmı yere İndirdi, Annesi ayni mana ve gülüşle? — Onun da bir çaresi bulunur. Muya başladı: Delikanlı elini yüzünü yıkadıktan sonra konsolun Üzerindeki aynanın kafşısında başını tarıyordu. Sol karşı karşıya geldi. Birden tazelenen bir teessürle de tin derin babasına baktı, Güneşin ve zamanin tesiriyle rengi uçmuş olan bu resimde hâyal! bir kıpırdanış sezer gibi oldu. Başını çevirdi, pencereden dışarıya baktı. Derenin parlak, gümüş kıvrmtıları arasında birkaç kadın tokmaklarla çamaşır yıkıyorlardı. Bir çocuk ekine giren iki İneği taşlıyarak çakarmıya sürüyorlardı... i Hâfız Hanım bâvuldan çıkardığı çamaşırları sedirin yullara merakla bakıyor ve paketlerin, yağların art lıklarından içindekileri seçmiye çalışıyordu. Delikanlı bu yarım dakikalık hazin rüyadan ayril- dı. Annesinin meşgul olduğunu görünce: — Sen yorulma anne, dedi. Bırak yaparlar, yum ? Hem ne kadar buruşmuş, ay oğul, eski dağı AYYY — Bekârlik anne, bekârlk! Ne yâparsın? Hâfız Hanım başını kaldırdı, Iri siyah gözlerinde © kadar manalı bir bakış, ince dudaklarında öyle aşi « kâr bir gülümseyiş vardı ki oğlu utanarak gözlerini Dedi. Erden sözü değiştirmek için Güzelle konuş- — Öyle ne duruyorsun Güzel? Açsana onları. 'e içinde babasmm gölgeden gözlerle öye doğru eşkine eliyle ayırıyordu. açılmış diğer ba- Diye kendisine wn hareketlerle hayretle bağırdı: — A, bu nasıl üstünde patadak Sümer Bank Umum Müdürü | — No. — Bu ipleri keseyim mi? — Al sana küçük makası vereyim, Güzel bağlarmı birer birer kestiği paketleri açmı- ya başladı. Ve her açışmda: — A, bu da ne sanki... ait olmıyan şeyleri yarım ses ve ya- beğenmemek istiyordu. Bir aralık pabuç böyle dayı! A a, bunun ökçe- leri ne kadar yüksek. Güner sbam giyse, bunlarm yere düşer! Yürüntür mü bunlarla? Hâfız Hanım gülüyor, oğlu onlarm beyaz güderi hiç yorulur mu- kaymakamın han, akarişik. — Hah! Gördü; *e gelmişti, Uzun İskarpin olduğunu anlatmıya çalışıyordu. Ve böylece, ımmdaki fistan gibi fistan, yüz Yö- şımdakilerin giydiği gibi delikli çoraplar, asma yapra- ğı kadar çevreler, şuncacık şişelerde mis yağları, bep hep çıktı ve hiçbirisi Güzelin dudaklarında mem- Bün bir gülüş uyandırmadı. En son! in mü işte! Diye sesi bayram tabancası gibi öttü. Sıra Güze- kutunun kapağı açılmca içinden saçma star bir flober, boynundan asma bir kılıç, bir lâstik top, Iki topaç. bir kamçı, altı paket çikolata, bir kutu badem şekeri, bir davul çıktı. Bunlardan iki koltuğunun alabildiği kadarmı kav- rıyarak bir kuş gibi merdivene fırladı. Hâfız Hanım 12 — Diye Seslenmasmı pırirmeden, ayazı souuan Kan- sahalar Geliyordu; — Amma da çok şeyler getirmiş 1a vâr. Güner aba! Güner aba! nerdesin? Hele sana aeler Vâr neleri Sonra mutfak tarafından devrilen şahan şalardrst duyuldu: — Bacı minel sana bir torba sarmısak getirmiş! Evin emektar aşçısı olan bu altmışlık kara kuru, fakat sevimli kadm köplirdü. Otedenberi sarmısak yememekle, sarmmak düşmanlığıyla için aksine olrak kendisine sarmısaklı bacı nam: vermişlerdi. Rivayetine göre henüz pek genç ve gü- zel İmiş. Altı ayık dağlar gibi kocası sarmtsaklı man tı yerken birdenbire hastalanmış da kırk gün stirme- . O gün bugün sarmısak ağzına yle tencere sahan gürültüleri a- TASMĞA ON okkaiık torba sarmısağı duyunca köplere binmişti. Bunu Günerden bildi. Güner onunla çok şa» Kalaştığı İçin mukabelesini de bılvasıta ona sevur- den gümleyip gi koymamış. Simdi du: İlâhi Güzel, bacak kadar boyunla den uydürdün. Dilerim; Allahtan bunu sana öğreten- lerin kocusı da sarmısak düşmanı olsun da ömrü ol- dukça MANİ Yüzü görmesin. Evin içinde kahkahadan Güner mantıyı çok severdi. Bacı nine, elinde hel- ziyeti bozmıyarak ha! Nine! Sana diyordu: — Yavrum! kızm yüreği hoplayıp duruyor. bile karşıdan seziyorum. Ne getirdinse çıkar d& birçok tencere, Üzme kızımı? — Hepsi burada sım, — Ne bilsin o? meşhür olduğu kurlarla süslenmiş — İzmir örneği. bunu sen nere- Güner derhal tasdik etti: — Sen, aç demedin ki. arkasmdan: e — Peki şimdi diyorum. aç bakalım, ne çıkacak, — Aman Güzel, yavaş ol düşersin? ya Kepçesi olduğu halde mutfak kapısında göründü, tArkas va zinci Öke aa Ga iv e alina le alam 0 ML İL DNMi Lai i sipü gözlerile etrafına bakarak Güneri arıyordu: Nerede o bakayım! Halbuki Güner, patırdıdan istifade ederek ve PİT şey sormak bahanesile Hâfız Hanımın yanma Çil tr. Erdenin oda kapısında durup, uydurduğu bir soruyordu. Erden aynanın köşesinden gördü. Ve W” Hüfiz Hanım hissetti: — İçeriye girsene kızım. Genç kız ihtizazla bir adım attı. Erden: — Büyüdükçe çekingen olmüşsun Güner. Bir dakika sonra Erdehin tuvaleti bitmişti. # üçü bavulların başmda idiler. Hâfız Hanım şak$ — Bellidir anneciğim! Günere de döksah dokuzl? kuka tesbihini getirecek değilim ya, En üstteki mukavva kutu açıldı. Güner belli yecenla hemen elini uzattı, Mafsalları mini larını yarı İhtizaz. yarı hayretle kutunun içine Kenarları kıvrımları kreme yakm terşe ds! işlenmiş açık kül rengi krep döşen bir bluz. dan lâcivet bir margizet eteklik. Günerin dudakları hafifçe kımıldadı: Anadoluya uğrıyan her şeyin kendine mahsi ismi vardı, Buna da öyle deniyordu, Hâfır Fi blüzun kenarmı, genç kızın omuzuna koyarak” — Ne de yakışacak dedi Biraz rengi... — Anne, sert renkler şimdi moda değil adi günlerde sabah 9 dan 17 pi kadar ve Cumartesi günleri p 9 dan öğleye kadar açık bul N bildiri, İM iş aynadan annesine baktı, / ge ve vw anne! Açsın kendisinin olanarf # bir Pİ j gık pers goktik ntelleri a ucu yüksük kmalı güzel ye as ani d ğ 5 i

Bu sayıdan diğer sayfalar: