2 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

2 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2.9.0 TAN Gündelik Gazete BAŞMUMARRIRI r e Emin YALMAN kide, hedefi: Haberde, fi- e ar e i NUN MESELELERİ | —i İsiliz Filosu or mmm beş parçadan 4 eg bir İngiliz filosu gelecek- &emicilerini yalnız. hükü- 4m,“ Pütün şehir ve bütün mil. Ve samimi dostluğu bü ortaya koyacaktır. | Vardır ki, biribirlerini sev- tanışmaları kâfidir, Eski İngiltere arasında | er vardı. O sıralarda » Türk milletinin hakiki ortaya koymasına mâni o- rağmen iki millet bi- Yor ve seviyordu. bizi bir aralık uzak dü AI li, f ali biribirimizi tanımıya, Ve karşılıklı saygı duymıya * Yavuzumuz Maltaya gittiği Kösterilen dostluk merasim | sığar bir şey değildi. agi, liyordu. | Naş Misafirlerimiz bizim aramız- Şekilde bir samimiyetin teza- ty receklerdir. Misafirlerimiz ağ programlar yapıla. ler ve eğlenceler tertip €- iye bunlardan üstün 0- Sini milletin kalpten kopan Yet ve dostluğu vardır ki, Misafirlerimizin aramızda bu- müddetçe bunu yakmdan TİNe ve tanıyacaklarına şüp- Hee Cemiyeti iyor ik sütunumuzda Çinli bir memleketimiz ve Çin hak- düşüncelerini okuyacaksınız. çin bize söylediği sözlerde * İncelemiye değer | birçok » Vardır. Fakat bu Çinli dok. aletler Cemiyetinin masrafı le memleketimizin sağlık Ya ti hakkında tetkikler yap- | başlıbaşına münakaşaya Mdr. Nüri, * Cemiyeti sık sık htlcum- Yor, TEF, 7 7 “ak, 24 EEE | Yüzünde harbin ve emmi Maya vam etmesinden cemi- nlar ve elinden hiçbir le ğini söyliyenler çoktur. “emiyeti, dünyaya hük- k maddi bir kudrete sar #. Bugün dünyanm bir #zareti sayılamaz. Fakat, İnsani nala arasmda yeni bir için plânlı ve muvaf. çi Surette çalışıyor. | doktoruna Türkiyeye gel-| ag lak işlerimizdeki inkişafa | . gePor hazırlamak vazifesi ve- suretle Cemiyet, hem bir «lde ettiği tecrübeleri ve başkalarınm istifade et- her tarafa yayıyor, hem de * memleketine en iyi tatbik bir sistemi tanrtmış o'u- Aİ ii bEEE ZE # Z£ Vi? dünyan içtimai ve iktıs- araştırmak ve en dürüst | herkese tanıtmak yokunda Ya, Şemiyetinin yaptığı isler ları yeni bir insanlık temelleri saymak caizdir. vak, sml, bellibaşlı bir digi amd m eba e temel kısmındadır. Fakat rem her halde güzel diz. 74 Li, | YUVARLANDI : Sancaktar mahallesinde kn şdüninde 32 numaralı ev- ören, dm dört yaşmdaki oğ- Yı, kaz Pencere kenarında oy- düşmüş, ağır surette b * Çocuk, hastanede öl - Bars yolu üzerinde buluy-/ TAN Yeni Türk devletinin köye ve köylüye verdiği ehemmiyet meydandadır. Biz, köy ve köylü siyasetimizi ana prensipleri üzerinde yürütürken başka memleketlerin köy ve köylü mevzuuna göz gezdirmeyi faydalı buluruz. Amerikada, bilhassa bu mevzu üzerinde etütler yapan münevver Bayanlarımızdan Nezahet Nurettin Ege bize bir yazı silsilesi göndermiş, biz de bunun ilk parçasını geçende yine bu sayfa- da neşretmiştik. Bugün de diğer kısmını veriyoruz. merikada Çifti Ve Orada Ko Bunları Şehirden Farklı Bulamazsınız “ar ee O YALAN e Nezahet Nurettin Ege | ME İİ şte Amerikanm “ çiftlik I ve köy hayatı... Burası iki bin nüfuslu bir şe Fa- kat müsaadenizle izah edeyim: İki bin nüfusun birarada oturduğu bir tek büyük köy değil. Herbirisi bir, iki, üç, dört, beş yüz eykırlık arazinin ortasındaki çiftlik binasmda oturan müteaddit çiftçi ailele- rinin mensup olduğu şehir. Asıl merkezi Brandon şehri, tıpkı Nevyorkun bir tek soka- ğınm bir küçücük köşesi gibi... Minimini bir postanesi, bir tel- —.Enmnsi. e apranesi, güzel bir bankası, üç, dört bakkal dükkânı, bir sineması, birkaç otomobil tamir istasyonu ve kasabı, iki kilisesi, bir orta- mektep ve lise binası var, Mi- nimini bir şehircik!... Brandon'dan daha çok küçük, tak riben çı iki, on beş çiftlik ihtiva eden birçok mini mini köyler daha gördüm, akat hiç birisinde hakiki bir köy mahrumiyeti görmedim. Goşin namındaki bir dağ tepesinde çok fakir bir çiftçi ailesinin hayatı nazarı dikkatimi celbetmişti. Yüzel li eykırlık - takriben altı yüz dö- nümlük - arazisi olan bu ailenin on beş ineği vardı. Tİneklerinden mevsime göre Yüz, yüz elli kilo süt alıyorlarmış. Evlerinde yerli büyük bir mutfak sobası, gâyet geniş, bü- tün evi, yatak odaları ile beraber 1- sıtmıya kâfi gelecek derecede tak- riben (85) santim kutrunda ve bir buçuk metre yüksekliğinde bir sa- lon sobası, benzin ile müteharrik bir çamaşır makinesi ve küçücük bir piyanoları vardı. Kocası her ak şam hem kendi siltlerini, hem de ci. vardaki çiftçilerin sütlerini şehre in dirir, Nevyork ve Boston trenleri. ne teslim ederdi. Diğer çiftçiler de buna mukabil bu dostlarının arazi- sin: sürer, ekinlerini kaldırır, otla- rın: biçerlerdi. Çünkü bu zavallı fa kir köylünün atları yoktu. Sadece bir otomobili, on beş ineği, yüz elli eykirlık arazisi ve arazisinin mü- him bir kısmında güzel meraları ve orman vardı. Bu köy Amerikanın Kanada hu. dutlarında çıkmaz bir yol Üzerin- de en hücra bir köydü. Fakat gün- de bir defa kapısına kadar gelen postacıdan muntazaman gazetelerini ve mektuplarını alan ve yine mun- tazaman mektup göndermiye mu- vaffak olan, evinde batarya ile iş- liyen bir radyosu ile Amerikanın u- mumi hayatı hakkında muntazam malümat toplıyan münzevi bir çift- çi camiası!.. Bütün köylülerin müş- tereken kullandıkları tek bir hat ü- zerinde İşliyen gayet basit tertibat- 4 telefonları da her evde mevcut!,. undan takriben bir buçuk se ne kadar evvel bu köye ye- ni bir sima gelmişti. Şikago Üniver sitelerinden birinde lâtince ve yu- nanca dillerini tam kırk senedenbe- ri muvaffakiyetle okutmuş bir pro- fesör... Yaşın ilerilemesi dolayı- sile sınıf külfetinden âzade bir ha- yat yaşamak istiyen bu mütefekkir sima; ömşünün mütebaki kısmını Vermant'ın bu münzevi köyünde geçirmiye karar vermiş, İste sim- di bu kırk yıllık profesörle, kırk yıllık çiftei, sütçü iki komşu... A- merikanm iki mütevazi vatandaşı sıfatile Brandon kasabasınm mu- kadderatmı idare eden simalar ara sında bulunuyorlar. Çok calibi dik- kat ki profesörün genç oğlu, yirmi sltı yaşmdaki bir sigorta memuru da Şikagodaki kazancını Brando- nun saf, sakin ve bÜYUk KazatiG TM timallerile ziyadar ufuklarma feda «diyor. Babasile beraber Kanada hududundaki bu münzevi dağbaşın da yeni bir iş, yeni bir istikbal plâ- »! kurmıya geliyor. Çünkü geniş bir aragi, tıpkı yeni bir maden ocağı, büyük bir fabrika g'bi bin türlü ka zanç ihtimallerini ihtiva eden fey- yaz bir kaynak!.. Genç sigortacı hn Tayr hayatınm kendisine Verdiği birçok itiyatları, iş kabiliyetlerini ihmal etmek maksadile gelmiyor. Fakat Kanada hududundaki bu münzevi dağbaşına Şikago iş adam larının en kabili tatbik iş zihniyet- lerile, azim ve iradelerile müceh- hez olarak geliyor. Toprağı bir fab rikatör azmile işletmek, sütl yeni bir fabrika metaı gibi en uzak pi- yasalara kadar sevkedebilmek dü- şüncesile geliyor. Geçen gün Amerikan iş Alemin! çok iyi tanıyan bir dostum anlatı- yordu: “.— Nevyorkta içtiğiniz ba süt- Müsabakası İzmir, (TAN) — Çocuk Esirgeme Kurumu ile Fuar komitesi müştere- ken bir gürbüz çocuk müsabakası ter tip etmişlerdir. Bu müsabaka İzmirde ilkdefa olarak Fuar gazinosunda, yüzlerce anne ve b&banın huzurunda İzmirde Gürbüz Amerikada Arizona mıntakasında bir çiftlik yolunda ler nereden geliyor; biliyor musu- Duz?.. diyordu. 'Tü Wiseonsin'den yani tam dokuz yüz doksan yedi mil mesafeden.. Bu eyalet Nevyor- kun ve Bostonun süt ihtiyacının yüzde kırkmı temin eder, Müteba- ki yüzde altmış da mühim bir kıs- mı Vermant'tan ve yine gimel eya letlerinden gelir. üyük süt müstahsilleribu muazzam piyasalarla iktifa etmiyorlar, Sütü cenup eyaletlerine ti Filoridaya kadar sevketmek mecburiyetini hissediyorlar, Çünkü loridanın iklimi vâsi mikyasta nek beslemiye müsait değildir. Fi- loridanm meden! ve çok münkeşif hayatı dehşetli süt sarfiyatını is- tilzam etmektedir. Onun için büyük. bbisler. şimal eyaletlerinin ini Filorida portakal, Emon bahçelerinin mesut ve müreffeh sa kinlerine kadar ulaştırmak üzere binlerce buzlu vagön kulinntyorlar, Fakat buzlu vagonlar sadece bir is- tikamete işlerse kâr temin etmez. Masraf çok yüksek olur. Binacna- leyh mütekabil bir ihraç ve sevki. yat plânı tertip etmek, Filoridanm steşin ufuklarından da şimsl mem. leketlerinin ziya ve hararete müh- taç köşelerine birşey götürmek Wi zım. İşte büyük iş ziniyetlerile mü cehhez genç ve kuvveti! dimağlar bunun da çaresini buluyorlar. Filo- rida portakallarmı da portakal şu- rubu yapıp şişelere doldurarak buz Çocuk Neticelendi yapılmıştır. Muhtelif yaşlarda çocuk- lar arasındaki milsabakalarda birinci ve ikinci gelenlere muhtelif hediyeler verilmiştir. Yukarıki resimde müsabs kada birinci gelen yavruları bir ara- da görüyoruz. lu vagonlarla şimal eyaletlerine ta- şayorlar, Iânlarile, her köşe basma yüzlerce, binleree dolarlık ziyadar tablolar asarak Filorida çiftçileri- ne de servet dağıtıyorlar.” Bu büyük münuakale ve müteka- bil ticaret plânmın mahiyetini te- cessüm ettirebilmek için bir müka- yese yapayım: Tasavvur ediniz ki süt, Erzuru- mun, Karsm zilmrlit. yaylalarında otlıyan pür sıhhat ineklerimizden geliyor. Arabistanm Cide kıyılarım- dan, Basra körfezindeki şehirlere kadar ve bütin Anadolu, Suriye bo yunea imtidat eden büyük, İüçtik şehirlere, her gün buzlu vagonlarla gevkediliyor, Gece, sabaha karşı üç | ile dört arasmda her evin, her apar trmanm kapısına şişeler içinde pas- törize edilmiş bir halde tevyi edili yor, Ve mütekabilen Cide ile Basra arasındaki arz daireleri üzerindeki portakal bahçelerinden de binlerce Sandık portakal şurupları yine ay- Bi hat üzerinde tâ Erzurumdan Is- tanbula kadar bütün Karadeniz s1. billerine Cenup güneşinin feyizdar mahsullerini taşıyor. evhayı bir an tasavvur et- mek bile Amerikan çiftçisi- nin nasil şuurla, azimle, idrakle, maddi ve mânevi feyyaz bir serma- ye ile çalıştığını, kendilerile teşriki mesal öden diğer iş erbabının da memleketin en başlıca servet mem bamı teşkil eden çiftçi unsurunun kazancını yükseltmek hususunda De kadar vâsi plânlar hazırladıkla- rını göstermiye kâfidir zannederim Binaenaleyh siz de benimle bera- ber teslim edersiniz ki Amerikada bir Avrupalınn anladığı şekilde köy ve köylü mefhumu yoktur. Fa- kat sadece büyük şehirlerde yahut münzevi malikânelerde çalışan, fa- kat her an yeni bir plân hazırlıya- rak yeni bir iş kurmak azmile çalı- gan Amerikan vatandaşları vardır, Geçenlerde bu müşahedelerimi dost larımdan birisine anlatıyordum. A- merikayı şimalden Cenuba, Şark- tan Garbe kadar gezmiş, bu muaz- zam saha Üzerinde otuz beş bin mil katetmiş genç çok faal ve azimkâr genç: “— Evet, dedi, haklısınız. Otomo bilimle geçtiğim otuz beş bin kilo- metre mesafe Üzerinde, haritada İ- simlerini gördüğüm on beş, yirmi nüfuslu enini mini şehirler vardı. Bir gaz istasyonu ile bir yemek sa- lonundan ibaret şehirler gördüm. Fukat köy yoktu, köylü de yoktu, ir buçuk sene evvel Wiscon- sin eyaletinin cüçük bir ka- sabasında bir oduncu ailesine mi- safir olmuştum. Evan sabibi civ ormanlardan odun keserek hayatı. ni temin eden, hattâ ilk mekteb tah 5 <a " çayına (Okuyucu , |) mektubu | CL Bir Malâl Bir Paso İçin Günlerce Uğraşmamalıdır. Malül yüzbaşılardan B. Hüseyin Fevzi matbaamıza geldi. Bize şunları anlattı: “.— Elimde malf) zabiti olduğumu gösteren bir hüviyet tezkeresi var. Bu tezkere tasdiklidir, Askeri malül- lerin terfihi hakkımdaki 551 numara- hı kanunun 8 İnci maddesine göre, biz, berri, bahri şirketler ve idarelere sit bütün şehir nakil vasıtalarında, mu- vazzaf asker ve zabitler gibi, göste- rilen hususi muamele ve tenzilâttan istifade edeceğiz. Ancak, bir çok gir- ketler, hüviyet varakasını muteber saymıyarak hususi pasolar vermekte. dir, Bu pasoları almak çok gü Tramvay şirketleri ancek bir ayda mütemadi takipler sayesinde paso ve- rebiliyor. Kanuni vesika, her halde herhangi bir girketin vereceği tezke- reden kuvvetlidir. Taşradan buraya gelerek 15—20 gün kalacak bir ma- Hül, neden, günlerce paso peşinde do- laşsm? Hüviyet varakesını gösteren her malüle muvazzaf zabit ve asker- lere olduğu gibi, tenzilâtlı bilet kes. mek, ordunun kahraman mensupları» Bı günlerce beyhude yere oraya, bu- İraya koşmaktan kurtaracaktır... . Karagöz FP. K. imzasile yazılıyor: “Bizim öz malımız olan ve garp Warm hayal oyumu diye isimlendir. İ dikleri ve üzerinde uzun tetkikler yas parak uğraştıkları, Karagözümüz u- zün bir kayıptan sonra nihayet tek“ rar aramıza karıştı. Memleketimizde gittikçe kaybolmüs ya yüz tutmuş olan bu oyun, ilk defa Istanbul Eminönü halkevinin hatırr- na geldi, koskoca senenin 365 gilntin- den ancak bir gününü bu oyun için ayırdı, O gece, birkaç kişi tarafndan Karagözün, Karagöz oyununun kısa bir tarihçesi yapıldıktan sonra bir iki perdelik oyun oynatıldı ve bu suretle geceyi bir daha sene yapmak üzere paydos ettik. Nihayet Eminönü Halkevinin sene» de bir defa bu oyunu oynamakla gör- düğü rağbeti Ankara Radyosu takdir etti, Seneden seneye oynanan oyunu haftadan haftaya çıkararak halk &- rasmda daha fazla sevgi ve alâka U- yadırdı. Eskidenberi hikm bütün is. teklerini yerine getirmiye çalışan An- kara halkevi, bu sefer de çok yerinde bir iş görerek bu milli oyunumuzu haftada iki geceye çıkardı. İçel say“ avı Bay Ferit Celâl Güvenin teseb- büs ve çalışması ile canlandırılan Ka» ragözl sık sık görsek nekadar çok sevineceğiz.,, sili bile görmemiş cir zattı. Evini bizzat kendisi yapmıştı. İçini zarif hir zevkle döşeyen möblesi de yine kendi elinden çıkmıştı. Evinin etra- fını şüsliyen nefis çicek tarhlarını da yine bu azimkâr oduncu yetiştir mişti, Salonunun bir köşesini süslis yen zarif kütüphanesini de yine bu hasit zannedilen oduncu yapmış ve içini Şekspirden, Ömer Hayyama kadar eski ve yeni birçok müstes- na dehslarm en mutena eserlerile doldurmuştu. Kendisile konuştu- ğum zaman dağbaşındaki bu mün- zevi köyde bu kadar geniş kültürü nasıl elde ettiğini öğrenince hay- retler içinde dona kaldım. Havsa- Jam bir türlü almad:. Müttehit Amerika hükümetleri- nin tam ortasındaki Misori eyaletin- de birkaç sene geçirmiş, diğer bir genç dostum da Amerikan çiftelsini göyle tasvir ediyordu: İ « — Herhangi bir yol fzerinde iki yüz, üz mil mesafe git- | ikten sonra güzel, mini mini bir evceğiz görürsünüz. Akırları itina ile evden uzak bir mesafeye yapıl mıştır. Evin etrafı çiçeklerle #üs- lenmiştir. Evin içinde muhakkak bir mutbak ve bir de salon sobası vardır. Muhakkak küşecikte de mi- ni mini bir radyo bulunur. Evin erkeği bahçede, tarlada çalışırken üzerine (Overali) denilen askılı bir pantalon giyer. Birçok cepli, gayet dayanıklı lâcivert keten be pılmış olan bu pantalon, o: diği zaman (Overali) in! atar, $ hirlilerin kıyafeti olan temiz par lonile, temiz gömleğiyle ve kırava- tile, taranmış saclarile size dünya ahvalinden bahseder. Yüzlerce mesafede bu tarzda birçok oiftçi al leleri gördüm, Fakat kara bir sef. letin esiri, hasta, çıplak bir köylü. ye rastgelmedim.”

Bu sayıdan diğer sayfalar: