4 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

4 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4-1-938 IT AN Gündelik Gazete ği TAN,m hedefi: Haberde, fikirde, her şeyde temiz. dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır, 5 ——ABONE BEDEL — Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 150 » G Ay 1500 » M0» Say s0 » 180» lAş 30 » Milletlerarası posta İttihadna dahil ol müyaz memlekesler için 30, 16, 9, 85 hira dır: Abone bedeli peşindir, Adres değiş tirmek 25 kuruştur, Cevap için mektup İara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır, —— — ————— ki Hakikatten Kuvvetli Roman, Romandan Kuvvetli Hakikat M—. (Yazan: M. Zekeriya) TAN iki üç gündenberi okuyucula- fm romanla hakikat arasında şaşır- mer bir facianın hikâyesine başlar Muallim Nihat, Türk Cemiyetinin Senelerce kafasmdan istifade ettikten Sonra, sıkılmış bir limon gibi Suyu kalmaymen bir posa gibi kenara attı- ET bir adamdır. Istanbul Darilfüm- Bundan mezundur. Edebiyat ve felse- İeye vâkaftır. Birkaç kitabı vardır. Muhtelif mektep müdürlüklerinde bulunmuştur. Maallimlikte otuz sene- 76 yakın hizmeti vardır, Memleketin her tarafına dağılmış dört beş bin talebesi vardır. Fakat bu eski muallim, düşe düşe mezarlığa düşmüş, cemiyet ona bir Yatacak yeri, bir sıcak odayı. bir lok- ma ekmeği bile esirgemiştir. Bizim muharrir arkadaşlardan Bürhan Felek te onun eski bir tanı- dığıdır. Bize onu İlk defa sa Ml mL A le atin EİN içinde mathaamıza gelerek bu eski dostunu görmüş, ve ona hayatının hikâyesini anlatmış. Bürhah Felek te bize nakletti, Merak ve hayretimizi mucip oldu. Aradık, sorduk ve Muallim Nihadı Usküdarda Karacaahmet mezarlığı İçindeki yeraltı ininde bulduk. Musllinn Nihat matbaamıza ilk gel diği zaman hakikaten mezardan çık- Miş bir heyulâ gibi kli. Ne gözünde, "e de yüzümde renk kalmıştı. Saçları dağmık, sakalı uzamış. Bir mücrim &İbi, bir günahkâr gibi iki büklüm korkak adımlarla içeri girdi. Ustüm- de yırtık bir pantalon, yırtıkları iğne le iliştirilmiş eski bir ceket, ayakla Pim yarısını dışarda bırakan pas Pallar yardı. Korkak ve ürkek bir iki adım site. Karşımıza oturttuk. Sıcak odada) biraz ever gibi oldu. Gözlerinden boşandı, ve isyana basladı. — Ben, dedi, kışm insafsız rüzgâr“ | lanma çıplak göğsümü siper yaparak | ğın soğuk mermerleri üzerin- | İS Yatıyorum, Bir lokma ekmeğe, bir İş Sak yatağa dme lâyık > deği- 8 titriyor, heyecandan ağlıyor Ötüz senelik hocanm elinden tüt- tuk. Ona sicak bir oda gösterdik. Si- <ak bir çorba temin ettik. Gazetemiz- Salışahileceğini söyledik, © inanmak istemedi, Hasanlarm.| <ENİYetin sadrine o kadar alışmıştı ki, Tanım uzattığı bu insan eli Karsi” s9da bir an tereddit etti. Ertesi gin mezarlığın ölüm kokan tollarını sikerek tekrar insanlar ara- 2 karıştı ve TAN'da çalışmıya bas Sonra içinin bütün zehirini dökme Ye, hayatının bütün facialarını anlat- muy& karar verdi, Ve bize bu acıklı madrayı yazdı. Me iki üç gündenberi Muallim Ni- hat Perlâvhasr altında neşrine başla” tanıtan o ol- RR ih LL b LİR nasıl #slâm tarihinde birçok I zengin vezir ve valiler, bunların içinde de zenginliği Karun derecesine yükselenler vardır. Raşidin denilen ilk ha- lifeler zamanında devletin kü- çük fakat muvazeneli bütçesi vardı. İslâm yurdunun #ınır- ları genişledikten sonra Ü- meyye iktidar mevkiinde ka- labilmek için birçok fırkaları kazanmıya mecbur oluyorlar- dı. Bunun için çok para lâ- zımdı. Vergi toplamaktaki es- ki esasları tamamen attılar, valilere geniş salâhiyetler ver- diler, Valilerin her çeşit suiis- timallerine, rüşvet almalarına göz yumdular. Tarihçi Isfahanlı Ebülfere (Ağa. Bi) adi: kitabında valilcrin bu ölçü süz salâhiyetlerini ve” Bulistimalle rini anlatırkon dör ki: “Valiler tahsij ettikleri paralar dün bir kınmmı kendi cöplerine in dirirlerdi. Valilende aranan en bü yük vasıf ve meziyet Helifeye ka yıtsız ve şartsız bağlılık ve bu bağ blıkta sebattan ibaretti. Rüşvet ve ihtilâstan dolayı kendilerinden he sap sormak şöyle dursun, sadakat te devam edebilmeleri için fenalık larma göz yumulurdu. Bu. yüzden. valiler çok zengin olmuşlardı, O devirdeki bir valinin senelik geliri amirin” atin tntiyordn. BÜ tün servetinin tutarı ise 100 mil yon dirhemi aştyondu, Valiler için de Halifeye kafa tutanlar bile olur du. Halife Abdülmelik bin Mervan zamanmda Horasana vali tayin e dilen Umeyye bin Abdullah Halife ye yazdığı bir mektupta (Horasa nm Haraci mutbak masrafıma bile yetişmiyor) diyordu. sman oğulları zamanında ve zirlerin, büyük devleta dam'larınm milli serveti yağmala maktaki maharetleri islâm tarihi nin hiç bir çağında görülmemiştir. Buna bir örnek vereyim : Kanuninin sadrüzamlarmdan Rüs tem Paşa öldüğü zaman metrukâtı arasında şunlar vardı: 815 çiftlik, arihten Sayf i alar ezarpare ; ; ; ; ; ; * 478 su değirmeni, 1700 köle, 2000 at, 1106 deve, 100 gümüşlü eğer, 500 altın ve kıymetli taşlarla süs 1 eğer, 2000 ozırh, 1500 gümüş kaplı Bahtak, 130 çift altm üzengi, 760 murassa kılıç, 1000 gümüşle do matılımış mızrak, 130 w ciltli olmak üzere 800 kuran, 5 bin kitap, 78 bin duka altını 11,200,000 akçe kıy metinde bir katırın zor taşıyacağı mücevherat, 100 milyon (iki mil yon duka altını) akçe. Bu şekilde zengin olanlar halkın gözünü boya mak ve kazandıklarnın menfaatle rini çoluk çocuklara birakmak i çin cami, imaret ve medrese yapa rak mülklerini vakfederlerdi. Rüs tem paşa da böyle yapmıştı. MUVAFFAK Xa * YOLMANIN SIRR Bunu Yapabilirseniz, Muvaffakıyet Mutlaka en çilek ve şekere bayılırım. Fakat balık avlamıya gitti ğim zaman, oltaya çilek ve şeker takmam. Çünkü balık, şekerden değil, kurttan hoşlanır. Balık av- Uyabilmek için de oltama ya midye içi, ya istiridye takarım. İnsanları kazanmak için de yol aynidir, Avlamak istediğiniz insa- na atacağınız oltaya onun sevdiği kurdu takmayı biliniz. Cihan harbi esnasında milletleri- nin başmda bulunan devlet adam- larının çoğu harpten sonra çekik miye mecbur oldular. Fransada Klemanso, İtalyada Orlando, Ame- rikula Wilson yerlerini başkaları- on terkettiler. Yalnız Lloyd George mevkiini muhafaza etti. O vakit kendisine bunun sırrmı suranlara şu cevabı vermisti: Ollayu takıla- cak kurdu bildiğim için. dğutiz yazı bu hükin facianın hikâ- Yesiâr. Bu hikâyeyi yeni baştan yaz- mayı Üzerine alan arkadaşımız bugÜ- ne klar bir peri masalını andıran bu macdünm havasını vermek için fan- tastik bir mukaddeme yapmaktan kendi alamamıştır. Yarından itiba- Ten âi hikâyeyi olduğu gibi muallim Nihadn ağzından dinliyeceksiniz. ..* - Sizindir bahsetmek ve bunu nasr) elde ede- bileceklerini o anlatmaktır. Bunu not ediniz. Başkalarını kazanmak istediğiniz zaman bu yoldan yürü- yünüz. Meselâ çocuğunuz sigara içmek isterse, ona bunun zararları hak- kında vaaz vermeyiniz, ona İstedi- ginizi kabul etirmiye çalışmayınız. Fakat ona sigara içerse iyi spor- cu olamıyacağını anlatınız. Küçük veya büyük herkesin en zayıf tarafı budur. Kimse ukalâlık- | tan hoşlanmaz, Kimse başkasının ar #usunu yerine getirmek için feda- kârlığa katlanmaz. Fakat kendi is- teğinin tahakkukunu ister, Onun İçin birisini ikna etmek, da vanıza kazanmak, «İzin tarafımıza geçmesini temin etmek isterseniz, kendi kendinize şu suali sorunuz: Ona bunu nasıl istetebilirim? Bu sualin cevabmı bulduktan sonra yolunuz açıktır ve o adam kazanılmıştır. Bunu yapabilirseniz hayatta mu vaffakıyetin bir anahtarını elde et- mişsiniz demektir, Psikoloğ şemame YAZAN: i i-Jbrahim Hakkı Konyalı eeaemamanaseae paralandı manlı saltanalınm zengin ve mlirteşi vezirlerinden bi risi de Sâdrizam Hezarpare Ahmet Paşadır, Venedikliler yurdun smır lar:nı tehdit ediyorlardı. Bosna ci varmda otuz kadar kale ve Palan gamızı #imışlardı. Donanmamız bo Zazdan Akdenize çıkamıyordu, Dev letin mali ve iktisadi vaziyeti müt his bir buhran geçiriyordu. Fakat Hezârpâre Ahmet Paşa; kethüda sı Arnavut Ahmet, Tezkereci Şam Lı zade Mehmet, Çavuşbaşı Turak, Selim çavuşu Sarı Mustafa yibi pespaye adumlardan bir ağ kur muş, hâlkı haraca bağlamış, açık tan açığa rüşvet almıya başlamıştı. Paşanm Ağerel Mübeşşere deni Jen adamları halkı döverler, iş sa hiplerine işkence ederler, zenginle rin mallarmı birer vesile ile ellerin den alırlar ve vlinimtlerinin kasata rna oluk gibi altın akıtırlardı. Rüş vetsiz bir memuriyet ve mans:p al mıya imkân yoktu. Par'sah Deli İbrahimin bal'in den bir gece evvel ülemanın toplâ nacağnı ve kendisi aleyhinde bir karar vereceklerini öğrenen Hezar pare yanma baş telhisçisi Abdi Çe lebiyi, mahrem gulümı Halili aldı. Üstlerine de götürebilecekleri ağır hkta para veri ve Süleymaniyede bir dostunun kapısını çaldı. Bura da gizlendi. Fakat yakalanacağını anlaymöa Uzun Alinin evine gitti. Fakat şu cevabı aldi: — Sizi saklıyayım amma.. sizi sevdiğimi bilirler. İlkönce benim evimi ararlar, hayatınızı tehlikeye düşürmek istemem. - sun Ali eski velinimetini kur nazlıkla atlatmıştı. Derbe der paşa bundan sonra Murat Paşa türbesinin yanmda Hacı Behram is minde bir adamın evine kapağı at tı. Hacı Behram çok kurnaz bir « damdı. Bir taraftan Ahmet Paşa ya Etifat eder gibi görünürken, 5 bür taraftan da yeni vezir Mehmet Paşaya haber gönderiyordu. Elli kişi ovi sardılar. Paşa iki adamile ve fistlerindeki paralarla beraber yakalanmıştı, Ahmet Paşa halefi nin önüne çıktı, Ona yalvardı: — Babacığım bana kıyma. Beni ehli ayalimle kâbeye gönder, Mehmet Paşa ona teselli verdi: — Üzülme birşey yoktur. Kul tayfasınım böyle hareketleri dalma olagelmiştir. Bu işlerin ilâcı para dır, yarsa hemen veri” Bundan sonra yeni vezir, Ahmet Paşayı sarayının harem tarafına geçirdi ve: iz — Paşam orada, istirahat et. dedi, Bir taraftan da idam fetvası hazırlariıyordu. Ahmet Paşa iri gö bekli, çok şişman bir adamdı. Bo yuna buzlu su içiyordu. Bir aralrk yanma Mehmet Paşanm kefhildası Mehmet Ağa geldi, eski Veziriâzı mı etekledi: — Paşam dedi sahibi devlet ba banız selâm ediyorlar, Etem çekme sünler. Muradımız onları kurtar maktır. Amma malsız kurtarmak mümkün olmaz, kendileri için yapı lacak şey ne mikdar malları varsa hepsini versin ve emlâkinin de bir defterini yapsun buyurdular, hmet Paşa kâğıt kalem iste di ve şunları yazdı: — 300 keselik malım vardır, onu veriyorum. Mehmet Ağa itiraz etti; — Paşam bu para son zamanlar da kazandığın bir partidir. Paranı m saklamayınız. Malınızı canına siper yapmız. Bunun Üzerine Ahmet Paşa ver diği paranm mikdarmı 3 bin kese ye çıkardı, Mehmet Ağanm ısrarı üzerine kendi cebindeki ve arka daşlarmın koynundaki paraları Çı *kardı, 7 bin 5 “lori tutuyordu, Meh met Ağaya uzattı ve yemin ederek: — Al, deği. Sahibi devlet baba- mıza bediye olsun. Gayri bir ökçe makdim yoktur. Mehmet Kethüda da: — Yok Sultanım, Pija baba kendisi için sizden hir habbe iste. mez. Anın muradı asker gâilesini de fetmektir. Bunu da kağıda yazmız. dedi, Paşa böylece yazdı. Kethüda defteri ve parayı Mehmet Paşaya getirdi: Bu sırada Ahmet Paşanm idam fetvası hazırlanmıştı. hmet Paşa haremde boyuna buzlu su içiyor ve başmda ki hartavi sarığını Kafesi sardır mak gibi şeşkenirk alâmetleri gös teriyordu. Gece olmuştu, Bir ara lik Hali) ile Abğiye emir verdi: — Siz yorgunsunuz. Yatınız ayu (Arkası 8 incide) i s Hırçın KÖŞE Bir Kimya Oyunu, Bir Macun Oyunu. e (Yazan: Aka Gündüz) Şu dostumuz Ingilizla o makalesin. deki nükteli fakat yanlış hükmü dü. * #üindükçe hoşuma gidiyor. Ne demiş? Gazeteleri dolduran ilâç reklimlarm. dan anladım ki Türkiyede halkın dörtte üçü hastadır mı demiş? Dünkil köşemde bunun Üzerine ol. dukça gayri ciddi sayılabilecek mi. him şeyler söylemiştim, Mevzunın tu- haflığını köşe başımda savup geçmiye gönlüm razı olmadı. Bugün de gayri eiddiliğe biraz daha revnak ve inki- şaf vermiye ciddi surette çalışacı- ğım. Bizde ötedenberj bu ilâç, hastalık, doktorluk, müstahzarcılık, macımcu. tuk işleri, edebiyat işleri gibi pek ko. mik safhalar geçirip gelmededir. BU- mem ileriye doğru da gelip geçecek mi? Abdülhamit zamanında bir, eczacı. karı teftiş heyeti eelilesi vardı. Mü- fettişler eczaneleri dolaşırlar, ilâçla. rın sayısını, tazesini, bayatını teftiş ederlerdi. Fakat bu teftiş yalmız ve ancak Türk eczacıların başlarına bir belâ idi. Türk olmuyanlar, yani Os. manlı olanlar yüzde seksen doksan yan çizilir ve ecnebi eczanelerle eezür clar yüzde birkaç milyon yoklan- mazlı, Çünki yoklanamazdı. Gide“ cek, bakacak, icabmda ceza verecek! Hangi müfettişin haddine! Bu ecza. İ nelere hastasına ilâç almak için resmi, elbiseli polis bile çekinerek girerdi. Müşteri olduğunu sanmazlar da ha. karetle kovarlar diye! Öyleyse bu 1- muru ispenciyariye ve cezaciyeyi tef- tiş için neye bir heyeti celile kurul muştu? Neye olacak, eşe dosta, yâ. İran ve bendegina iş ve para temin etmek için, Avrupada da böyle heyet İ varmış diye deği. Babamm amcası oğlu bile mlfettişti, Hem eczacılar üstüne, hem gümrük kimyahanesinin üstüne, Buna o bile gülerek şaşar dü. rurdu. Çünkü kendisi sndece ve bal gi bi bir dahiliyeciden başka birşey değil İ di. Ayni zamanda da Harbiye Mekte- binde kimya profesörlüğü ederdi. Ne. İden olmasın? Arkası çok kuvvetli kli: Tophanci âmire Müşiri ve Aske. İri Mektepler Nazırı Zeki Pasanm aile doktoru ve sevdiği adamı idi, Mabe- yinci Ragıp Paşa ile pek dostta. Ken- disinin ifadesine göre teyzesi oğlu 0- lan mabeyin müşirlerinden Abdullah Paşanın eniştesi Reşit Paşanm kar, deşi olması dolayısiyle adam akıllı akraba sayılırmış. Eğer şimdi sağ ol. saydı, serüsker Rıza Paşayı da, Şeh- remini. Rıdvan Paşayı da, Alman Golç Paşayı da sayardı. Bu kadar arkası olan bir adamın göğsü hiç çapraza getirilebilir mi? O anlatırdı, yine böyle garp bir muharrir memleketimize gelmis. Beş on ay gezmiş tozmuş. Tetkiklerde bu- Tunmuş, Memleketine dönmüş. Sor- muşlar: — Neler gördün bakalım? — Çok mühim birşey keşfettim, Osmanlı devletini çok geri derler ya, Yalan! Osmanlılar çok ileri, çok mü, tefennin insanlar, Yarısı doktor! Ya. . rısı diplomat! — Aman deme! Nasıl olur? — Hangi bir kahveye, hangi bir & ve, hangi bir toplantı yerine giderse- niz, “başım ağrıyor, diyiniz. Size bir çırpıda bin bir türlü ilâç tarif eder. ler, Dünya politikası yoktur ki hal, letmemiş olsunlar, Bugünkü muharrir de bu tahaflığı başka türlü ediyor. Iki fıkrayı birleş. tirerek bir hüküm çıkarabiliriz: Halk bu çeşit doktorluğu müstahzaraterla- ra ciro edip çekildi, Diplomatlığı da ehline bıraktı, Babamin amcası oğlu bir de macun hikâyesi anlatırdı. O zaman memle- kette diş fırçası, diş macunu, dis tozu pek o kadar rağbette değilmiş. Kul lanması kara kitapça mekruhmuş, O. nun yerine bir cins ağaç kökünün u. cunu dövüp fırça haline getirirlermiş, bunun adma misvak derlermiş. Hac lığa gidenler, vaaz verenler yılda bir, iki bununla dişlerini fırçalarlarmış. Adatı müstahseneden mübarek bir a- Zaçmış, Bir de diken çöpünden kür- dan varmış ki o da mübarekmiş, Bir gin meşhur Türk eczacıların. dan Aksarayda merhum Pertev, Seh.. sade başımda merhum Hamdi, Fatih- te Peptoncu merhum Kâzmm demişler ki: (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: