5 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

5 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m —— 5.2.988 TI AN Gündelik Gazete TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- seyde» temiz, dürüst, samimi olmak, karin © gazetesi olmıya çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1409 Kr, | Sene 2800 Kr. 150 » GAY ww » 400 » 3 > 40 » 16 » 1 > 200 » Milletlerarası posta Itihadına dahil ol- miyan memleketler için 30, 16, 9, 5 li- radır. Ahone bedeli peşindir. Adres de- üiştirmek 25 kuruştur. Cevap için tuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi İzi: Mk GÜNÜN MESELELERİ | Almanyada Neler Oluyor ? (Yazan: M.Zekeriya)| Almanyada biri salıhla görünen, ikincisi içteniçe işliyen iki nevi hoş- mutsuzluk vardır. Satıhta görünen © hoşnutsuzluk Nazi liderleri arasındaki ihtilâf şek- linde kendisini göstermiştir. Bu ihtilâf, üç noktada toplanmış- tır: 1 — Liderlerden hir kısmı iti bir kısmı şiddet taraftarıdır. Harici- ye Nerareti erkânı ve bazı ordu er- kânıharbiye azası mutediller arasın- dadır. Mutedillerle şiddet taraftarı lider- ler arasındaki ihtilâf son defa olarak Yahudi meselesinde patlak vermiş- tir. Yahudi düşmanı Streleher'in Der Sivermer adında bir gazetesi vardır. Bu gazete, son zamanlarda Yahudilere karşı daha ziyade şiddet gösterilmesi lüzumunu ortaya atmış- tır. Bunun Üzerine gazete kapatılmış, fakat şiddet taraftarı olan polis mü- düriyeti tekrar gazetenin çıkmasına müsaade etmiştir. Liderler arasında ki bu kavga Hitlerin canımı «10$, ve Propaganda Nazır. “©cbels'in matbuat üzerind.” Büfuzunu kay- bettiğini — -şdana çıkarmıştır. »— Alman ordusu ile Nazi Parti liderleri arasında ötedenberi ihtilâf vardı. Ordu erkümiharbiyesi ve ağ uz VE. MALE Yaş hinde. diz-Bu yüzden devam edip giden ih- tlâf üzerine Hitler, orduyu tama- men Partinin eline vermek lüzumu- nu hissetmiş, Harbiye Nazırnın, daktilosu olan genç bir kızla evlen- mesini vesile ittihaz ederek onu mev- kinden uzaklaştırmıya karar ver. miştir, General Blomberg, yeni ka- rısı ile balayını geçirmek üzere İtal yada Kapri adasına gitmiş ve orada iken istifaya davet edilmiştir. 3 — Fakat en büyük ihtülâf Goe- ring'le büylik sanayiciler arasındaki anlaşamamazlıktır. Goering, eski Maliye Nazırı Şaht'ı devirip bütün iktısadi işleri harp ihtiyaçlarına uy- durmak kararını verdi. Şaht'ın adam larından 259 kişiyi işinden çıkardı.) Büyük sanayii kendi kontrolü altına almak istedi. Fakat dört senelik ikti. sadi plânın tatbikinden doğan hoş. Butsuzluklar zaten artık elle dutula- <ak bir hale gelmişti. Büyük sanayi de Goering'in aleyhine geçince dört senelik plân tehlikeye girdi. Bu se- beple Hitleri en çok kızdıran ihtilâf ta budur, Liderler arasındaki bu ihtilâflar Yüzünden Hitler geçen ayın sonuncu günü Rayiştağı toplamaktan vazgeç- ti. Evvelâ bu ihtilâfı halletmiye ka- zar verdi, İşte, Almanyadan gelen haberler, bu hüdiselerden doğan icraatın akis. inden ibarettir. Bir de Almanyada için için kaynı- 16 bir hoşnutsuzluk vardır ki, o he- tezahürlerini göstermiye başla- mamıştır. Onun için bundan bahset mek şimdilik mevsimsizdir. X * Bulgaristanda Hıristiyanlaştırılan Müslümanlar m din değiştirtmek usulü ar- Yi bütün medeni memleketlerde ar- diz bırakılmış bir Ortaçağ anane- ir. Yalnız Bulgar komşularımız bu Ananeyi hâlâ terketmemiş görünü- Yorlar, Son gelen Utro adındaki Bul- v gazetesinde Vraca kasabasında irtakım Müslümanların huristiyan- m nı gösteren yazı ve pesim- re tesadlif ettik. göre, bu lar çingenedirler, fakat o- vaktini geçiren bir tipli. O devrin mektebinde hü diğini istemekten ibaret kalıyordu. kı vardır. - Mektebin dahili bünyesinde sa- dece biraz yumuşaklık müşahede edilir. Mektep müdürü icabında gençlerin cezasını affetmek, bazan nasihat ile istediğini yaptırmak ba zan de okşamak suretile dersleri belletmek ve ezberletmek metodu- nu tatbik eder. Her iki devirde de ğençlerin gördüğü muamele tebaa muamelesldir. Bunun tabii icabı maddi cezadır. İzinsizdir. Cümhuriyetin mektepten istedi- ği insan her iki devinden de mahi- yet itibarile ayrıdır. Milletin men- faatini kendi menfaatinin fevkin- de gören, milletin idare mekanir- masında kendine de hisse ve mu- kabilinde mesuliyet kabul eden, doğruluğu, güzelliği, iyiliği mille- tine yaymak için beraber çalışma- nın, samimi tenkidin, araştırma, düşünmenin esas olduğunu kabul eden hür vatandaş Cümhuriyetin aradığı, beğendiği ve istediği tip- tir. Bugünün mektebi işte bu tipi hazırlıyacaktır. I stediğimiz vasıflar MÜ? vatandar Yör alabilmesi için çirsüriyet © mektebi “harfi 6du, hangi disiplin yolunu ta- kip edecektir?.. Mutlakiyet, Meşrutiyet sadece körükörüne itaat eden bir köle is- tiyordu. Bu devrin tedrisatında sa- dece muallimi faal, talebeyi dinle. yici, hareket, şahsiyetten mahrum bırakan takrir metodu geniş mik- Yasta ver almıstı" Dünün öğretme. ni sınıfında “gözlerini bir noktaya dikerek söyler, mütemadiyen söy- lerdi... Talebenin bu söylev kar- şısında düşüncesi nedir?.. Tenkit etmek ihtiyacım duyuyor mu?. Kendilerinin hazırladığı etüt var mıdır? Suallerine karşı cevap vermek ihtiyacını duyamazdı. Hüfızaya dayanan bu tedrisatta araştırma, bülma, yaratma, kalite- leri yer alamadı. B ugün artık hâfzaya daya- nılarak tatbik edilen tedri- sat metodu maziye karıştı. Modern todrisatta öğretmen vereceği bah- sin esaslarını çocuklarına kendi kitabından yahut muhtelif kitap- lardan istifade ederek ders ver- meden önce, yazılı bir vazife yap- malarını istiyor. Bu vazife kitabı kısaltan bir hülâsa değildir. Ço- cuklar, okudukları bahsin üzerinde düşünerek, fikirleri tahlil ederek, tenkit ederek, küçük bir etüt yapı- yorlar.. Hattâ bu etüdü kendileri- nin ve sizin kontrolünüzü kolay- laştırmak emelile, her fikir biti minde o fikri en güzel bir şekilde ifade edecek başlangıçlar hazırlı. yorlar.. Hoca sınıfına girdiği 7n- man talebesinin önünde vazifeler hazırlanmıştır. Sınıfına giren öğ- retmenin ilk yapacağı şey beş, al- 4 gence dersin ilk fikirlerini o- kutturmaktır. Bu esnada talebe- nin kullanabileceği ve hayatta ken disine lâzım olacak esasi bulup bul. madığı daima tetkik etmektir. Bu esas kaldırılan talebe tarafın. dan bulunmamışsa öğretmen bil hassa bu noktaya çocukların dik- kat nazarını çeker. raları bilenler pekâlâ bilirler ki, bun lar çingene değil, halis Türktürler. Nitekim pomakları da sistematik bir surette hıristiyanlaştırmak siyaseti- ni takip ederler. Pomak çocukları Bulgar mekteplerine gönderilerek cebren hıristiyan yaptırılıyorlar. Ekalliyetlerin haklarına, vicdan ve din serbestilerine hürmet etmek bütün memleketlerin kabul ettikleri en basit prensiplerden biridir, Bul gar komşumuzun da bu prensipe ri- ayet elinsini, ve Müslüman Türkle- ri hıristiyanlaştırmaktan vazgeçme- sini istemek hakkımızdır. ektebin en büyük vazifesi Türk Cüm- huriyetinin arzu ettiği hür ve fazi- letkâr insan tipini yetiştirmektir. Mutlakiyet devrinde aranılan insan, sadece padişaha merbut ve sultanın hayatma dua etmekle rilemezdi. Hocanın rolü sadece söylemek ve söyle- Talebe dersini dinlemez. Yahut emre aykırı ha- Teket ederse bunların sebebini #raştırmak bittabi düşünülemezdi. Derhal otoriteyi sağlamlaştırmak emelile ceza verilir, izinsiz bırakılırdı. O devirde şahsiyet sahibi gençlerin yeri menfadır, Cezası sür- gündür, Osmanlı İmparatorluğunda ilân edilen Meş- rutiyetin mektepten istediği insan mutlakiyet dev- rinden mahiyet itibarile farklı değildir. Derece far- Yeni Terbi BAŞ vee yede Esas: ürriyet ve Şahsiyet ÇAN PAP a ar AP »* Yazan: Reşat Kaynar | * Etüdün diğer kınmları diğer gençlere tetkik ettirilir. Böylece bahsin muhtelif cepheleri, hazırla- pan vazife üzerinde bir defa döbe gözden geçirilir. ütün bu-eetkiket bittikten. Yönra sınıftan evvelce bi- linmiyen, söylenmiyen meçhul, bir talebe muallim kürsüsüne kaldırı- ar. Evvelce alınan neticelerle bera. ber, genç tarafından ders tekrar . zah edilir. Bu izah esnasında diğer arküdaş- ları sadece dinlemezler, her ço- tüğun önünde Bir “tenkir kâğıdı vardır. Bu kâğıtları herkes” ken- 'di tenkidini hocanın uzaktan göre ceği şekilde büyük harflerle yazar. Talebenin önünde yazılan ten- kitlerden, orijinalleri, fikirlerin çok kısa ifade edilmesine dikkat et- mek şartile bizzat öğretmen tara- fından çocuklar arasında meydans gelecek münakaşa sahneleri bütün canlılıklarile yaşattırılır. İlk za- manlarda can sıkıcı tenkitlere, be- ceriksizliklere şahit olunacaktır. Fakat ruh itibarile çocuklar dersi ezberlemiyecekler, vazife yapar- ken kitaptaki muhtelif fikirleri tahlil, terkip, mukayeseler yapa- rak bahsi yeniden yapacaklar, ya- ratacaklardır.. Sınıflarında her dersi, muhtelif vesilelerle yaratı- Doktor Eden ve Delbos — Sıhhati pek yerinde görünmüyor amma, henüz ümidimizi kesmemeliyiz!.. , (Haydarpaşa Lisesi Tarih Muallimi) | O MM lan ihtiyaçların sonunda doğan vâ- ratıcı alâkâ ile bahsin derinlikleri- pe'nüfuz edecekler ve tedrisalta faal rol oynıyacaklardır. rtık belliyen, ezberliyen, bel lediğini veren, korkak, mu- ti köleler yerine, tetkik eden, dü- şünen, anlıyan, kullanan ve yapın gençler sınıfta yer alacaktır. #r- Kadaşlarını muallimin kontrolü al tında tenkit eden geçler hocaları mın samimi şekilde inanmadıklırı fikirlerini de derhal tenkit edecek lerdir. Bu terikitlerin sonunda iğ- Tetmenin çocuklarına vereceği ce- vaplar kendi değerini onlara gösle- recektir. Nütlakiyet öğretmeni o- toritesini izinsizden, maddi ceza- dan ahyordu. Cümhuriyet öğret- meni otoritesini çocuklarının ten- kitlerine verdiği cevabın azametin- den, orijinalitesinden alacaktır. isiplin meselelerine gelinse; bugünün mektebi, meyda- na gelen hâdiseyi tetkik ediyor. Hâdisenin sebebi nedir?.. Genç, kö tü telâkki edilen bareketi niçin Yapmıştır? o Muallimine karşı geldiyse niçin ve hangi salkle bu harekete teşebbüs etmiştir?.. Cümhuriyet öğretmeni kendisi- ne talebenin karşı gelmesi gibi gay ritabit hâdiseler karşısında ceza vermiye kalkmaz. “Bu karşı gel me hâdisesine sebep nedir? Ne su retle bu hâdise bertaraf edilecek- tir?.., Şeklinde tetkikler yapar ve bulduğu çarelerle bilgisini artırır. Mödern metot üzerine tedrisat yapan bir arkadaşım şöyle bir va- ka nakletti: Bir gün sınıfta vazife- ler üzerinde meşgul olurken tale- bemden birinin üzenerek çalışma- dığını hayretle gördüm., Vazifesi- ne çok bağlı olduğunu, vazifeleri- nin temiz, güzel ve itinalı yapılı şından anladığım, diğer bir gencin vazifesini göstererek: — Böyle çalışınız... Çok fayda- sını göreceksiniz, dedim.. Çocuk benim bir urkadaşını ken disine tercih etmekliğimi hazme- demedi. — Benim vazifem temizdir. Ben bunu böyle yapıyorum.. Beğenmi- yebilirsiniz, dedi, Hiç sinirlenmedim., Bakınız, na- sıl hareket ettim.. — Peki. Her iki vazife hakkın- da rey vermelerini sınıfa terkedi- yorum.. Derhal her iki vazifeye beyaz iki kâğıt iğneledim. Herkesin diledi. Bi kâğıda rey vermesi için vazife- ler sıralarda dolaşırken, ben de di- ğer talebe ile meşgul olmuya baş- ladım. 'ahmin edersiniz ki, bütan talebe benim tercih ettiğim vazifeye rey verdi... Hayır. (14) rey benim beğenmediğim, 85 rey de benim beğendiğim talebe ka - zandı. Reylerin sonunda her iki va- zifeyi de sahiplerine iade ederken: — On dört arkadaşın size rey vermeleri gösteriyor ki, vazifeniz- de tam mânasile bir ihmal yoktur, Bu reyler size tam bir ihmalci şek linde hüküm vermemde tamamile haklı olmadığımı gösteriyor. Biraz daha gayret bekliyorum. Bu kâ - ğıtlar tahsil hayatınızda bir hatıra olarak kalsın, dedim, Ertesi ders, daha ertesi ders, da- ha ertesi ders bu cüretkâr talebe, beni daha çok sevdi. Daha iyi ol- du. Bundan sonra, bana ihmal e- dilmiş bir tek vazife vermedi. ür cümhuriyet fertleri na- sıl idare mekanizmasında mesul bir mevki işgal ediyorlar ve itaat etmek zihniyetini mensup ol dukları sosyetenin umumi nizamı içinde bütün feragatlerile kazanı- yorlarsa, talebe de ayni maşeri ha- yatın bütün kıymetleri içinde ken- di ferdiyetinden sıyrılarak o top- Yuluğun kendine temin edeceği de- ğerli bir şahsiyet desteğine daya- narak hareketlerini onün nizami- na göre uydurmıya çalışacaktır. Bu şartlar içinde yetişen cümhuri- yet çocuğu itiraf edelim ki; terbi- yenin amprik iddialarını çerçeve- Myen, dayak, izinsiz gibi maddi ce- zaları bir an düşünmiyeceği gibi bunlardan doğan korkunun endi- şesini duyamaz. Çünkü cümhuri - yet çocuğunun en çok korktuğu, tit rediği ve endişe gösterdiği şey, i- çinde bulunduğu maşeri hayatın kendisini ve arala - Hırçın MM KÖŞE İstanbul Yangını İstanbul Musluğu İstanbul Kahramanı (Yazan: Aka Gündüz) On beş yıl öncesine kadar İstanbul- da çıkan yangınları size tasnif edive- reyim: Se 30 — Patlıcan yangını 9e 10 — Mangal yangını Sv 10 — Şahsi kazanç yangını 6 10 — Şahsi kasit yangını Se 10 — Siyasi kasit yangını Ge 10 — Musluk maddesi yangını Sw 20 — Gerçek kaza yangını Patlıcan yangını » Her yıl patlıcan mevsiminde çıkar. dı. Alt katta kızartmıya üşenir, Man- galı misafir odasına çıkarır, hem komşunun yellozuna lâf yetiştirmi; çalışır, hem tavada patlıcan kızart- mıya uğraşırdı şıllık. Eltisinin veya görümcesinin taklidini yapmıya çalı- sırken tava devrilir, zeytinyağ par- lar ve odadakiler kaçarlardı. Böyle bir yangın havanın haline ve mahal- lenin vaziyetine bağlıydı. Biçimine göre, eli gücü yettiği kadar yakar, sönerdi. Patlıcan yangınından hiç kimse mesul edilmemiştir. Çünkü kazaya rıza Mümine vacipti, Mangal yangını : Ya kedi devirirdi, ya om koca ya- hüt emekliyen çocuk. Nasıl parlarsa parlasın. Zaptiye gelir sorar, bekçi gider anlatır, İkdamla Sabah yazar, iane toplanır, olur biter. Mangal yan- gınından hiç kimse mesul edilmemiş- tir, Çünkü görünür görünmez kaza- yı, olmadan önce keşfe kalkışmak evliyalık taslamaktı ki, maazallah pek günahtı. Yangına sebep olduğu için tutulmazdı da evliyalığa yelten- diği için hapsolunurdu. Şahsi kazanç yangını : Ya kedi devirirdi, ya zom koca, va- hut sigortacı ile ortaklaşa. Teşebbüsü şahsiye güvenerek yapmışsa, dava, sigortacı ile uzlaşıncıya kadar sürer, ondan sonra kapanırdı. Bu arada hu- kuku âmme denilen sey duman olup giderdi, Şahsi kasıt yangını : Şahsi kinlerden, sevda kıskançlık» larından, mirastan o mahrumiyetler. den, estekten köstekten ateş alır, ken diliğinden söner, bir iki dava vekili. ni beş on gün meşgul eder giderdi. Siyasi kasıt yangını : Bu yangınların siyasi bir sulkast olduğunu bile söyliyemezdik. Çünkü kapitülâsyonlar vardı. Zabıta müte casiri veya gerçek kasitçiyi bilirdi amma çağıramazdı, konsolos birak» mazdı. Bu haysiyetsizliği örtbas et- mek İçin de bize söyletmezlerdi. Son elli yıl içinde İstanbulun büyük yan- gınlarında bu siyasi suikastler apa- çıktır. 10 temmuz 927 tarihinde miy- di ne İstanbulda büyük bir yangın olmuştu. Siyasi olduğu yüzde yüzdü. (Cihat) adında gündelik bir gazete çi- kıyordu. Orada bir fıkra yazar gibi olmuştum. Hem gazeteyi kapadılar, hem beni tehdit ettiler. Bu yangın- ların da mesulü - tabii - yoktu. Musluk yangını : e Btanbul boru ile gelen su yüzü gördüğü gündenberi musluk yangını vardı. Asıl yangın ya bir iki evi ya- kardı. Fakat musluğun anahtarı bu- lunmaz, anahtar bulunur su bulun- maaz, su bulunur, borudan fışkırmaz. Bu müsluk yüzünden yangın dal bu dak salardı. Su gelmedi diye suyu, musluk akıtmadı diye musluğu hap- sedecek değilsin ya. Cansız, camit maddeleri cezalandırmak ta Montes- kiyonun ruhulkavaninine uymaz. Su şirketi, kapitülâsyonlara dayanmış yaban, şehreminleri arkalı adamlar, Kont Ziçni Paşa hem kırk yıllık Türk ekmeğile Osmanlı Paşa, hem iliklerine kadar ecnebi, Tutabilirsen tut, Kaza yangını : > doğru dürüst, en edep ve terbi- yeli yangınlar bunlardı. Gerçekte: kaza olduğu iki kere iki yedi buçuk ettiği gibi meydanda olduktan sonra (Arkası 10 uncuda)

Bu sayıdan diğer sayfalar: