17 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

17 Mart 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17-3-938 JS TAN | Gündelik Gazete Zi TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, here Weyda temiz, dürüet, samimi olmak, Kârlin gazetesi oolmıya çalışmaktır. inip ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi M0 Kr, 1 Sene 2800 Kr, MO» GAy 1400 » “00 > SAy 800 » VO >» tay 300 » letlerarası posta ittihadma dahil ol Bayan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 Hira r, Abone bedeli peşindir: Adres değiş tirmek 25 kuruştur, Cevap İçin mektup lara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzmmdır. | sonun MESELELER | , İngiltere Ne Yapacak ? (Yazan: M. ZEKERİYA| Avusturyanın ilhakı ve Çekoslovak Yanın tehdit edilmesi karşısında İn-| ne yapacak? Herkes bu suali or. Çünkü herkese sözünü an- #ak o dinletebilir. Başvekil Chamber- bu münasebetle Avam Kama- tasında irat ettiği nutuk bu suale ce Arayan okuyucuları tatmin etmiş kanama” SA zE. Fakat bu sunle bir Amerikan gaze- İtinin verdiği bir cevap vardır ki hü- kikati ve vaziyeti ifade bakımından | daha sarihtir: | Bu razete diyor ki: ğ Avusturyanın istiklâlini temin Maksadile akdedilen Stresa konferan- | a ı keklik #hu hatırlar mısınız? Hatırlar mısınız ki bu konferansta müzakere cereyan Sietken İngiltere, müttefiki olan Pransanın arkasından Almanya ile | bir deniz anlaşması için müzakereye Zİ Sürişmiştiz “İİ | Japonlar Mançuriyi istilâ ettikle- | “zaman Milletler Cemiyetinde o var | ai kitki İngiliz murahhası Sir John Si- : Men'ün. sözlerini hatırlar mısınız? İçilir saümessili © vakit bu işrali e eden Amerikan murahhası- hareketine iştirak edecek yerde ayı müdafan etmiş, hattâ Ja- Mmurahhasları Sir John Simon'- mı söyliyerek © içtimer terket- : erdi. , “Hatırlar mısınız, Milletler Cemi- İ Avusturyanın istiklâlini teminat Nİna almıştı. Fakat Almanya, Avus. ayı ortadan kaldırıp bir vilâyel iline çevirince, Avusturyanın istik- ilini temin eden Milletler Cemiyeti Ka illere hiç alâkadar görünmedi- fi 7 li Bu şartlar dahilinde Çekoslovak. Yah olmak ister misiniz? “Kulağınızı bana verin, Makikati söyliyeyim: İngiliz. siyaseti Ma eya evine girmek için en geçebilirsiniz, * fakat çi- “eklerime dokunmamak şartile”” Be * | Bir Günlük Yasak ben size “ İ aşalım umumi kanaati şudur: Hü. 18 yasağı bir gün sürer. İ | Halkta bu kanaatin uyanması, hü- i bl karar ve yasaklarının devam- $ekilde tatbik edilmemesinin ne /İ y pidir. Be fiyatlarının ucuzlatılna- SÜ) pi Karacı karşısında kasapların top - l ların aldığı muhalif vaziyet te “ kanaatin mahsulüdür. Hükümet 4 yirmi dört saatten fazla-sür - e Me f z Zannediyor ve bu kararın unu- bekliyor. Halbuki hükü - hassasiyetle dur - ve böyle olduğu için de mu- olmuş, muhalefeti kırmıştır. bu kötü kanaatini silmek ir, Verilen karar, emir ve ya- ların tatbik edileceğine halkı inan 7 1 a ça bunları tatbik etmek! 7 değildir. 4 & . iki sokakta giderken, etrafı - ya kle bakınız; Tramvaylarda İç lat yine salkım gibi merdiven- tiyeil. Sokaklar tükürük içinde, İs “| al f ri Köp, Sağdan, istiyen soldan gider, Tüye çakılan çivilerin mânası tü, dı. Evvelce yasak edilip te bu- hay, €bik edilmiyen ve bu suretle aktaş hükümet kararlarının çabuk İduğu kanaatini kuvvetlendiren Yakalar sıralıyabiliriz. ii verinciye kadar tatbik kabi. İİ etini toikik edelim. Fakat e ği il ilâm ettikten sonra onu tatbik : ik ve nevheveslik göstermi- j viii nizamın, hükümet otorite- Cİ “eessiisii bunu istilzam eder. en iplik ki ak id all Köylerin Baş Düşmanı Rbet?! Yazan: Celâl Sıtkı Gürler Kiran anan B en Anadolu çocuğuyum. Ciğerlerim, her yıl A- nadolunun rtırlı havasile do- lar, boşalır. Bu toprağa bağlı” lığım aşırıdır. İçim bu yurdun acılarile kavrulur ve bu yur- dun sevincile sırıtırım. Yıllar- ca Anadoluda bulunuşum beni bu toprağın adamlarına daha çok bağladı. Beni onların dert- lerine ortak, elemlerine arka- daş yaptı. Bu yazımı bu yurt çocuklarının dertlerini hafifletmek elemlerini gidertmek, neşelerini çoğaltmak, gelirlerini arttırmak için; köylerde ne gibi işlerin yapılması ve bu İş lerin hangi yollardan başarılması icap ettiğini —görüşüm derecesin- de— yurttaşlarıma bildirmek için yazıyorum. Umumi nüfusumuzurköy ve şehir lere göre ikiye syıracak olursak bu nun çok mühim bir kısmının köy- lerimizde serpilmiş bulunduğunu görürüz. Şehir ve kasabalarımıza düşen nüfus, (3.799.742) dir. Köylerimiz- de 12.400.952 vatandaş yaşar. Şöy- le toparlak bir hesapla nüfusumu- öylerimizin adedi 41 bin ka- dardır. Bu 4ibinin ancak 4994 ünde ilkokul vardır. Geriye kalan 36 bin köyümüz okulsuzdur, çok geri bir haldedir. Nüfusu 150 kişiden ez bulunan köylerimizin miktarı 16.052 ve 150 ile 400 nüfus arasındaki köyleri- mizin yekünu da 16,305 dir. Şu he- saba göre 32,367 köyümüzün nüfu- $u 400 kişiden az bulunmaktadır. Nüfusu 400 den fazla olan 7446 köyümüz bulunmaktadır ki bunle- rın ancak 4994 ünde köy okulu ve öğretmeni vardır. Bu köylerimizin 2300 « yakın kısmı ise öğretmen- sizdir. Şehir ve kasabalarımızdaki tahsil çağında bulunan çocukları- mizin okuma nisbeti yüzde 75 tir. Köylerimizde bu nisbet yüzde 25e inmektedir. Köy kalkınmasına önem veren Cümhuriyet hükümetimiz, öğret- meni bulunmıyan ve nüfusu 400 den az olan bu 32 bini aşkın köyle- rimizin biran evvel kalkınmaları için pek âcil bir tedbir düşünmüş- tür, “Köy eğitmenleri Kursu,, diye geçen sene bir kurs açmıştır. Bu kursa askerliğini bitiren köylüleri- mizden onbaşı ve çavuşluğa yükse- lenleri seçerek almış ve bunlara köy eğitmenleri kursunda köy ha- yatına lâzım gelen bilgilerle bera- ber okuma yazma öğretmiştir. öylere dağılan eğitmenleri- mizin, pekaz bir zaman sonra yapılan teftişinden çok iyi netice- ler alındığı anlaşıldığından bu eğit menler kursunun daha umumileş- tirilmesi düşünülmüş ve bu sene de yurdun beş yerinde —mıntakala- rın ihtiyaçları çalışma mihveri için €3as tutularak— eğitmenler kurs- ları açılmıştır. Köylere dağılan —ve dağılacak olan— bu eğitmenlerin kendi köy: lerindeki arkadaşlarına her saha- da örnek olabilecek bir kılavuz de- Kerinde olduğunu bu işlerle uğra- şan arkadaşlardan öğrendim. Bu eğitmenlerin köylerindeki üç aylık çalışmalarından sonraki tef. | Üşlerinde köy #okaklarının temiz- lendiği, köylerin içinde bulunan gübreliklerin kalktığı görülmüş ve köylünün her sahada bu eğitmen- let onun için bu teşkilâta daha çok ehemmiyet vermiştir. Bu eğitmenlere mahsus çalışma programları köylünün çalışma ha- yatına ve muhitine uygun olarak yapılmıştır. Çok geri olan köylülerimizin du- rumlarını düzeltmek, bilgilerini ar- tırmak, göreneklerini çoğaltmak bakımından eğitmenlerimizin çalış maları çok ümit verici bir varlık teşkil etmektedir. Bunların o köy kalkınması programımızda mühim ve müspet biriş yapacaklarına iman ederek İftihar duvanlarda- EN Öğretmeni bulunan 4992 kö- yümüzün durumuna gelin ce: Bu köylerimizin bir kısmında üç sınıflı diğer bir kısmında ise tam teşekküllü ilkokullar vardır. Bu köylerdeki öğretmenlerimiz köy çocuklarını ellerindeki müfre- dat programlarına göre okuturlar ve bü okullardan çıkarırlar. Köy okullarına mahsus müfre- dat programlarımız köy hayatile sıkı sıkıya bağlı değildir. K Bu çocuklara bu okullarda belle tilen bilgilerle köy hayatı arasında derin bir ucurum bulunmaktadır. Koy ilkokulları kendi mezunlarını köye bağlıyamıyör. Okuyan bu ç0- cuklar bir sürü nazari, fakat haya- ta tatbiki güç bilgileri dimağlarına yerleştirimye çalışıyorlar. Müstakbel (o hayatlarına kendi köyleri dışındaki sahalarda bir mihver âramiya çikiyorlar. Kaza ve şehirlerdeki orta tahsil okulları- na akın ediyorlar. Öyle kaza ve şehirler bilirim ki mevcutlarının yarıya yakın kısmını köy ve kaza çocukları dolduruyor. Bunların kafalarında ötedenbe- ri yerleşmiş kötü bir düşünce var- dır: Her ne olursa olsun bir ortaokulu bitirecek nahiyeler- de ve kazalarda bir kâtiplik veya bir hademelik alarak ayda yirmi, yirmi beş lira kadar, köy için mü- him bir parayı ele geçrimenin ko- layını bulacak. Çünkü köylünün ve çocuğun düşüncesine göre köyde- ki tarlası, nahiye kavasının bir 4y- da aldığını bazan bir yıl sonunda bile kendisine veremiyor. Bu çocukların bütün emeli dev- let hizmetine girebilmek için mu- Makkak bir ortdokul veya lise me- pp GÖNÜL Kocanızla iyi geçinmek istiyor mu sunuz? Öyle ise şunları yapmayınız: 1 — Kocanız üzerinde hâkim ol- muya çalışmayınız. Erkek, şahsiye- tinin ezilmesinden rencide olur. Kılıbık erkek daima karısından şi- kâyetçidir. 2 — Başkalarının yanında koca- nizi tenkit etmeyiniz. İnsan yaban- cılar önünde küçülmiye tahammül edemez. 3 — Onu gölgede bırakmıya ça- Uşmayınız. rinizi ona taşıtmayınız. ailesine hakaret etmeyiniz ve on- lere inandığı anlaşılmıştır. Dev. | Jarın aleyhinde söylemeyiniz. öy Okulları Programı | a & | | zunu olmaktır. u düşüncelerle köyünden, t0p rağından, bağından, bahçe- sinden ayrılan çocuk bir daha köy- ye dönmemek için büyük bir mah- rumiyet içinde çalışır. Köyden haf tada bir gelen —arpa, buğday unu ile karışık yapılmış— pesemetlerini suya batırarak yumuşatır, tuz eke- Tek te ölmiyecek kadar yaşar. Tah- siline öylece devam eder, Orta tahsil müesseselerimiz bu düşünceler peşinde şehirlere dolan çocuklarla kadroların şişirmiş- lerdir. Bu hücum seneden seneye daha ziyade genişliyecektir. Yuka- rıda dediğim gibi bu çocukların bü- tün düşünceleri devletin memur veya hademe kadrosuna dahil ola- rak müstehlik bir vatandaş guru- rile şu dünyada külfetsizce yaşıya- bilmek imkânım temin etmetken ibarettir, Çünkü: “Sırtımı devlete veren adamın i meye Köy çocuklarını köyünden, top- rağından uzaklaştıran bu çeşit tah- sil sisteminden şiddetle nefret edi- yorum. Ben burada köyokulları müfre- dat programını inceden inceye ten- kit edecek değilim. Bu iş benim mevzuumun ikinci ve hattâ üçüncü plânında kalır. Yalnız köy çocuklarını köyüne ve toprağına daha çok bağlı, mü- nevver ve müstahsil bir vaziyete sokabilmek için şimdiki programı- miz kifayetsizdir, siliktir, değersiz dir. en burada kültür sahasında köylerimizde nelerin yapıl- ması lâzım geldiğini umumi bir şe kilde kafamın erdiği ve kalemimin bildiği nisbette anlatmıya çalışa- cağım. Köy çocuklarını okur, yazar, az çok bilgili bir vatandaş durumuna sokabilmek işi, yalnız Kültür Ba- kanlığı işi değildir. Bu iş nüfusumuzun dörtte üçü köyde olduğu nisbete uyar bir e- hemmiyetle bütün bakanlıkların el İŞLERİ Kocanızla İyi Geçinmek İstiyor musunuz? 6 — Borç yapmayınız. Kocanızın bütçesini göz önünde tutup ayağı- nızı yorganınıza göre uzatmız. 7 — Kocanızı ihmal etmeyiniz. Erkek, çocuk gibi mütemadiyen iti na ve dikkat ister. 8 — Kocanız çocuk istiyorsa red- demeyiniz. 9 — Hastalıklar icat edip koca- nizi sinirlendirmeyiniz. 10 — Kocanıza karşı marazi kıs- kançlık göstermeyiniz. Bu on kaide erkeği evden soğutan, 4 — Kocanızı yanınızda bir hiz- | karısından uzaklaştıran sebepleri an- metçi gibi veyahut bir hamal gibi | lattığı için dikkatle not ediniz. Evi- kullanmayınız. Çarşıdan aldığınız | nizde saadetinizi kurmak biraz da si- eşyayı ona yüklemeyiniz. Paketle. İzin elinizdedir. Siz bu kaidelere ria- yet etmedikçe, kocanızdan siz! mem- 5 — Kocanızın akrabalarına ve|nun etmesini beklemiye hakkınız 0- lamaz. Gönül Doktoru Bir köy eğitmeni köyde vazife başında birliği ve işbirliği yapacakları mü- him bir meseledir. Her köyün toprağına suyuna, ba vasına, vaziyetine, insanlarına gö- re inkişaf edebileceği mühim des- tekleri vardır. Bütün bunlara yal- nız köy mektepleri müfredat prog- ramiyle cevap vermek beyhude bir emek faydasız bir meşgaledir. Bü- tün bakanlıkların muhitin şartları- nı göz önünde tutarak yer yer köy mekteplerinde nelerin gösterilmesi lâzım geldiği mihveri etrafında tetkiklerde bulunmaları ve bu tet- kik neticeleri göz önünde tutularak ayrı ayrı muhitlere göre ayrı ayrı müfredat programları yapmaları lâzımdır. Meselâ; Arazisi ve toprağı dut ağacı yetiştirebilmiye müsait öyle köylerimiz vardır ki ovalarında dağlarında bir tane bile dut sğacı- na tesadüf edemezsiniz. Ayni köy- da dut ağacının nasıl dikile- ceğini bilen, ipek böceğinin nasıl yetişebileceğini tatbikatiyle köylü- ye ve çocuklara gösterebilecek o- lan bir adamın bulunması muhak- kak elzem olmalıdır. Köy çocukla- rı okulda edindikleri bu ameli bil- gilerle tarlalarının bir kısmını dut fidanlığı haline getirebilmeli sene- den seneye daha fazla istihsal ede- cekleri kozalarla topraklarına de- ha candan bir sevgi ile bağlanabil- melidirler, Öyle köyler vardır ki yakının- dan su geçtiği halde tarlalarına ar- pa, buğday ve yulaftan başka hiç- birşey ekmezler. Görenek olmamış tır. Köylü babasından, dedesinden gördüğü arpa, buğday ekim ve bi- çiminden başka hiçbir şey ekmez veya dikmez. Pamuk nedir bilmez. Halbuki toprağı en iyi pamuk ye- tiştirecek bir kabiliyeti taşımakta- dır. Hattâ' tarlasının kenarından su geçen öyle köyler vardır ki fasul- yeyi, soğanı, sarmısağı, bezelyeyi, mercimeği başka köylerdeki bu çe- şit mahsul çıkaran insanlarla de- Biş yaparak tedarik eder. Yani buğ day verir. Soğan alır, arpa verir, heybesine fasulye ve sarmısak kor. Bu çeşit köylerimizin ilkokulla- rında da köy toprağının verimine göre köylümüze faydalı bir şekilde rehber olacak orta malâmatlı ve fa kat tecrübelerile köylüyü ikna ede bilecek insanların bulunmasını kö- yün istikbali bakımından çok fay« dalı görü eniz kenarlarındaki köyleri- mizin pek çoğu balığa has- rettir. Gözlerinin önündeki suyun içinde balıklar kıvrıla kıvrıla dan- sederken köylü içinden onları tut- mak için hiç bir istekte bile bulun- maz. Tabistin bu renk renk ve çe- $it çeşit mahlüklarına hayran hay- ran bakar ve elinden birşey gele- mediği için kurbandan kurbana yi- yebildiği keçi etinden dolayı Tann- ya şükreder, durur. Üç tarafımız deniz olduğu halde balık etine has- ret yaşamak bu köylerimize yakış mıyan bir hal sayılsa gerek. aş ii NIZ Sen Biliyor musun sa 7 Yazan: SABİHA ZEKERİYA iprüden tı bindim. Beyoğ | iş za Önümde siyah Esk : mantolu, siyeh fötr şapkalı iki kadın var, Biletçi, bilet kesmek üzere yan- a — Eminönünden. — Hayız siz Sirkeciden bindiniz. — Terbiyesize bak, yalan mı söy- lüyorum ben! Eminönünden bindim diyorum. v — Hayır. Siz Eminönünden bin - mediniz. Ben sizi binerken gördüm. '# — Hâlâ da söyleniyor, edepsiz, u- tanmaz... il Siyah kürk mantolu kadının kılık a kıyafetine uymıyacak küfürler, sıra dağlar gibi biribirine yaslanarak uza- mıyor. Hanım, hiddetten kendini kay- betmiş, muttasıl bağınıyor. Nihayet tahlisiye simitine sarılan denize düş- müş bir kazazede gibi, aseletin paslı çengellerine takıldı: — Sen biliyor musun ben kimim? Dedi. Ben ... mebusun kızıyım Biletçi iddiasında miusır: — Kimin kızı olursan ol. Ben sana Sirkeciden bilet keserim. — Ben de ödemem. — O halde tramvay durur, Polis Biletçi zili çekti, tramvay durdu. Yoleuların kimi gülüyor, kimi sabır. sızlanıyor. Halkın arasından gayet te- miz giyinmiş bir zat ayağa kalktı, kü” çük bayanların karşısında bacakları- Bı birleştirdi, bir selâm çaktı: — Bendeniz o zatın oğluyum. Fas kat hemşirelerimi yeni tanıyorum. 4 Tramvayın içerisini, kabarmış bir l deniz gibi bir kahkaha tufanı sardı, Asaletmaap küçük bayanlar istakoz gâbi kızarmış yüzlerini genç muha » taplarına çevirdiler, — Size kim olduğunuzu soran yok. İşiniz olmıyan şeye müdahale etme- yiniz. Genç delikanlı vazifesini yapmış bir insan gibi yerine döndü, küçük bayanlar polisin gelmesini bekleme- den tramvaydan indiler, tran'vay hareket etti, Sen biliyor musun ben kimim; şa ufacık tefecik dağları yaratan, şu ül- kenin dörtte üçüne, şeref ve rütbelo- rin en büyüğüne, küstahlığın en tum- turaklısına, boş bir gurur ve azeme- tin en haşmetlisine sahip olan sen, kimsin tanıyorum. İçi boş bir davul gibi gövdene takı lan başının içinde şuur yerine bir de- © met ot, kürklü manto ile örttüğün vü cudünün, varlığının içinde kendini değil, başkalarının sana izafe ettiği mevhum benliği taşıyan, dünyaya ve insanlara Kaf dağının tepesinden mikroskopla bakan, bütün var olan- ların içinde, kuru bir asaletin çürük halkalarına tutunurken denizin dibi- ne düşüp yok olasın. Manto, elbise, isim, ünvan, rütbe ödünç alınabilir, fakat benlik, insanlık ve şahsiyet müs tear bir isim gibi taşınamaz, Sen, sen sin, ne seneden bir evvel, nede bir sonra gelen. Sen işte ondan mahrum olan “sen biliyor musun ben kimim?,, diye bizi değil, kendi kendini aldatan içi boş bir kalıp, dünbeleği andıran kuru bir kafasın, İste bu ceşit köylerimizdede balık istihsali etrafında ameli bil- giler ve yardımlar temine- decek (Oküçük küçük okul - ların bulunması esas olma ıdır. Zamanla bu deniz kenarları- mızdaki köylülerimiz Orta Anado- ludaki balık yüzü görmiyen köyle- rimizin balık etine karşı ihtiyaçla- rını tatmin edebilecek bir hale ge- lecektir de... Bu köy mekteplerimizin bilgi mihverleri balıkçılık olmalı diğer malümat ta tali bir şekilde bu esa- sa bağlanmalıdır. Bağcılık, şarapçı lık, balcılık, peynircilik, meyvaci- lık, aşçılık, ve ilâh gibi milli'servet menbalarımızın günden güne art- ması ancak mıntakaların ihtiyaçlar rına uygun bir şekilde cevap vere- bilecek tedbirlerin alınmasiyle ka- bil olacaktır. Yeni köy okulları köylünün is- tihsal kabiliyetini yıldan yıla artı- rabilmeli, hükümetinen mühim vergi kaynaklarından sayılan köy- lerimizi seneden seneye daha çok vergi verebilir bir hale ve daha mü reffeh bir vaziyete

Bu sayıdan diğer sayfalar: