13 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

13 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gi — — ——— 13-4-933 TAN Gündelik Gazete | TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- #eyde temir, dürüm, samimi olmak, Karim gazetesi olmıya — çalışmaktır. me ABONE BEDELİ Türkiye Ezmebi M0 Kr, 1 Sene ze Er, MO Kr. Gay 1800 Kr, “0 Kr Sy s0 Kr, MO Kr, ay 300 Kr, Milatlararam posta *fhadınn deh ol- BiYan memleketler icin 30, 16, 8. 3.5 Wire fir. Abone bedeli Darindir Adres değiş” Ürek 28 kuruştur. Cevp için mektup Bra 10 icemeslk Dal ilhvedi Yârimdir. GÜNÜN MESELELERİ m mi Fransız Dramının Aktörleri Kimlerdir? Yazan : M. ZEKERİYA Fransada senelerdenberi büyük dram oynanıyor, bu dram Avru- Panm tam ortasında oynandığı için, Yalnız Fransayı değil bütün dünyayı şiddetle alâkadar ediyor. Bu dramın hakiki mahiyetini an- Tamak için, oyunda rol alan aktörleri tanımak lâzımdır. Çünkü dramın al- dığı şekilde bunların büyük rolleri vardır, * Bu aktörlerin başında Kayo var- dır. Fransa Ayan Reisi olan bu zat, son senelerdeki kabine buhranları- yin en büyük mesulüdür. Mebusan Meclisinde itimat kazanan, istediği hakları elde eden hükümetin karşı- sına daima Kayo çıkıyor ve bütün Âyanı arkası sıra sörükliyerek buh- tana sebebiyet veriyor. İlk Blum ka- binesini deviren o idi. Şotan'ın isle diği fevkalâde salâhiyeti. reddederek kabinesinin düşmesine sebep olan Yi- ne © idi, Bu defaki Blum kabinesini sekilmiye mecbur eden yine odur. Kayo yetmiş yaşında eski bir ma. liyecidir, Cihan harbinden evvelki ik tsat mektebine mensuptur. Fransa wn büzün de ayni, Iktısat sistemile idare edilmesine taraftardır. Sos Ürtikir giyer nranahyt kendirli Şiddetle Tmuhaliftir. Halbuki kendisi Âyanda maliye erelimeninin reisidir. Makikatte âyanın tâ kendisidir. Fran- #anım bugünkü siyasetinde hâkim o- lan mesele de dahili finans meselesi» dir. Kabinenin hayatı tutmak istediği mali siyasete bağlıdır. Hükümet Ka- Yo'nun hoşuna gitmiyen bir ma- li siyaset takip edince sukuta mah- kümdur. Halbuki zaman değişmiştir. | Kayo'nun fikirlerile yürümenin im- kün yoktur. İşte buhranın zahiri se- beplerinden biri budur. * Fransa bügün büyük bir adama muhtaçtır. Mevcuflar içinde Başve- kâlete seçilen Daladye bunlardanbi- ridir. Bu kısa boylu devlet adamı, Klemanso ve Briyan ayarında bir a- damdır. Son zamanlarda memleketin müldafaa kuvvetlerinin başına geti-| rilmiş, Fransanın askeri kuvvetini temsil eden General Kamelin, Vis A-| mMiral Darlan onun emrine verilmiş- erdi, O, müdafaa sistemini, siyaset harleinde ve onun üstünde tutarak #iyasi dedikodulardan masun bulun- durmaya çalışıyordu. Bu sayede kuv- Yeti arttı, herkesin muhabbetini ka- Zandı. Daladye kuvvet taraftarı ol- duğu için memleketi üç ay mutlak TAN Terbiyede Verimli Bir Yol: Talebe Ile ği öğretmen bir masa et - rafında hararetle münaka- şa ediyorlardı. İkinci defa söze baş- Yayan en *kıdemlileri, yakınlarda ziyaret ettiği bir terbiye müessese- sinin, üzerinde bıraktığı derin inti- balardan bahsederek bir ön öz yaptı. Sonra müşahedelerini an * Jatmıya devam etti: — On gün önce genç bir öğret- men arkadaş beni okulunda tertip ettiği bir konuşma çayına davet et- ti. Önce mektepte çayın neye de- lâlet ettiğini anlatayim. Benim (bönce) bakışımdan duy- gumu çok kisa bir anda kavrıyan zeki muhatabım: — Düşünerek karar vermek için zaman kaybetmiye lüzum yok. Sevgine güvenerek söylüyorum. 'Teklifimi sadece bu defaya mah- sus olmak üzere itirazsiz kabul et. Dedi. Ben gene işi karıştırmaktan ken- dimi alamadım: — Okulda çaydan bir şey anla- muıyorum. Yoksa fakirler menfaa- tine bir müsamere mi hazırladınız? Her ne ise hangi saatte okulda bu- Junmamı istiyorsun. Genç ârkadaşım ber çay gibi bu toplantının da saat 4 te olacağını bana anlattıktan sonra yanımdan uzaklaştı. Davet edilen gün ve saatte oku- lum kapısındayim. Merdivenlerden »çay salonuna iniyoruz... Bazı in- sanlar vardır. Daha merhaba derde- mez, sizinle candan ahbap olur - lar. Herhalde bunlara “kanı sıcak., tipler demeli.. Ben yaradılış iti- barile sıkılgan adamım, , Fıfsatıhı sem, en büylik endişelerimden bi- ri yanıma oturan biç tanımadığım insanlarla konuşma mevzularım yaratmaktır, Ss alonun kapısında ayni en dişeyi, ıztırabı duyduktan sonra içeri girdim. Küme küme gençler... Konuşu- yorlar. Temiz ve ciddi giyinmişler, Fakat çay ziyafetini gösterecek ne masa, ne de masa üzerinde çay fin. canları var. Herhalde beni, bura- « da biraz İstirahat ettikten sonra. ha gırlanmış çay salonuna alacaklar... — Çay salonunuz buradan da- ha büyük mü? Arkadaşım: — Okulumuzda başka bir salon mevcut değil... İşte kenarda gör - düğünüz büfe var. Herkes oradan gider, çayını bisküvisini alir ve içer. ie Hiç olmazsa (etrafına san- dalyalı küçük masalar koysanız daha rahat edilmez mi? anlaşmıya taraftadır. Herhangi şe- kilde olursa olsun halk cephesi tesi- sine muhaliftir. İstedikleri şey dik- tatörlük tesisidir. Diktatör olarak ta başlarma General Veygan'ı seçmiş- lerdi bir salâhiyetle idare etmek tarafta- rıdır. Fakat hürriyete âşık olan Fran #iz milleti ona bu muvakkat dikta- törlüğü verecek midir, verse bile hu- ma tahammül edecek midir biline mez, * Sahnede görünen aktörlerden biri İs Pol Reyna'dur. Bu zat merkezi temsil ettiği için, muhtelif fırkalar Arasında kurulacak köprünün daima “rtasında bulunur. Bu zat cesurdur, kuvvetli görüş sahibidir. Fransayı kurtarmak için takip edilmesi lâzım &elen yol hakkında kati kanaati var- dir. Onu halk hem sever, hem de on- 'arı nefret eder, Fakat hükümetin ba- Şına gelecekler onu ihmal edemez- ler. Reyno Fransız maliyesini kur- tarmak için fevkalâde salâhiyet İster. Bunun için fedakârlığa da taraftar- ir. Fakat onun da elini kolunu bağ- !yan sağ cenahtır ve bu cenahın ba- ında bulunan Merin'dir. * Marin Mebusan Meclisinde $0 mu- hafazakâr mebusun başında bulunan ihtiyar bir politikakıdır. Almanya ile * Bunların karşısında sosyalistler, radikal sosyalistler ve komünistler vardır. Bunları temsil edenlerde Blum, Merriot ve Torez'dir. Bunların haricinde asıl işçileri temsil eden Jouhan bulunmaktadır. Bu zat dak ma perde arkasında kalmayı tercih eder. Fakat ipin ucu tamamen onun elindedir. Çünkü 4 milyon teşkilâtlı amelenin başındadır. Blum 67. yaşındadır. Günün mühim adamıdır. Sosyalistler onun arkasındadır ve onun yardımı olmak sızın kabine kurmak mümkün değil- dir. Herriot kendisini Cümbhurreisliği- ne sakladığı için sahnede görünme- mektedir. Torez ise komünistlerin mümessilidir. Parlâmentoda ekseriyet bu üç grupta olduğu için, kabine bunlara dayanmıya mecburdur. İşte Ayanla Mebusan Meclisi ara- sındaki kavga da buradan çıkmakta ve görünen kararsızlık buradan doğ- Le ” nin fazla bulunması içtimai havı Arkadaş Olmak O Yazan: Reşat KAYNAR Haydarpaşa Lisesi Tarih Muallimi — Hayır. masa ve sandalye- w bozuyor Kaynaşmayı inhilâle uğratıyor. Talebe ve öğrülmenle - rin ayakla bulunmaları. saatlerin dalma hareketli geçmesini netiçe- lendirir. — Toplantıya başlarken sizde nutuklar söylenmez mi7 “Meselâ ta nutuk. Sonra direktörün daha son ra bit öğretmenin cevap vermeleri daha münasip olmaz mı? Ne der- sin?. — Biz evvelden hazırlanmış nu- tuklara lüzum görmüyoruz. Tale - bemize tatbik ettiğimiz terbiye sis- teminin kökü samimivettedir Biz içi ve dışı bir olan adam yetiştir - mek İstiyoruz. Onlar sevgi ve say gılarını önceden hazırlanmış suni vasıtalarla değil, bu toplantının ha- vasından aldıkları ilham ile göste- rirler, — Ne kadar da neşeli insanlar... Burada herkesi güler yüzlü görü- yorum.. — Pek wzak kalıyorsunuz. Öğretmenlerinin etrafına toplanan kümelere doğru yaklaşın. Araları- na girin... Girin canım, çekinmi- KANUN KARŞ ye Yüzüm yok. Gene mma'limlik da marınızın canlandığını görüyorum. Telebe ile hoca arasında bu kadar yakınlığın aleyhinde olduğunu ba- Ba gözlerin ifade etti. Bununla be- raber gel, bugün de beni dinle. Kümelere yaklaşıyoruz: — Gözlerinden hayat, tazelik, an e ime dei — Okulun direktörü. ocuklar peğe içindeler... Di- rektör Pariste Lüvr müze sindeki hatıralarını canlandırıyor. Başından geçen şu vakayı o arada anlatıyor: Bir gün dünyanın tak- dirle yâdettiği (Leonardo Davinçi) nin şaheseri Jökondu görmek iste- miş. Büyük üstadın tablosu karşı" sında hayran olan ziyaretçilerin yanına yaklaşıyor. Fakat garip, kendisinde hiçbir his uyanmıyor. Yamındaki arkadaşı ressam. Tab- lonun karşısında büyük bir vecd içinde temaşaya dalmış. Direk - tör tekrar tabloya bakıyor. “Ade- ta bir kadın, yüzünde hafif bir te- bessüm var. Bundan ne çıkar?, di yor. Bu kadar seyircinin heyecan .duymalarının başkalarının tesiri al ISINDA BABALIK DAVASI lede de, “Babalık davası,, mevzuu nu ele almıştım. Bu mevzu üzerin - tur, “Tp Arka arkaya yazdığım iki maka-|ması ve daha açıkça, kadının açık| gördüğünüz insan benden daha saçık olmasıdır. tında kalmaktan ileri geldiğini tah min ediyor. Tablo mademki bu kadar güzel, kendisinin de bir görüşte beğen - mesi ve sevmesi lâzım gelmez mi? Çok sevdiği artist, refikini kolun dan tutarak zorla salondan çıkar- tıyor. Avluya çıktıkları zaman di- rektör bir kâbustan kurtulmuş gi- bi geniş nefes almaktadır. Artist arkadaşı dalgındır. Müdür hayret- Je arkadaşına soruyor! — Dışarı fırladığından ; dolayı kendinde bir ferahlık duymuyor | musun? Bu sual artisti harekete getiri - yor. Direktöre verdiği ders te o nispette canlı: — Sen, diyor, resim terbiyesi almamışsın. Eğer bu tabloyu gö- rünciye kadar bircok tabloların karşısında durarak ifade ettikleri mânayı anlamıya gayret etseydin, i bügün belki de hayatında bir defa daha karşılamıyacağın acı ve zaval h bir mevkie düşmezdin. Direktör, bu sözler karşısında gâyrete gelir, Her geçen günde fır- sat buldukça resim sergilerini gez- mekle beraber resim kültürünü ve- rebilen' sanat eserlerini okumayı da ihmal etmez. İki yıl sonra ayni ressam ile be- Taber dâhi sanatkârın tablosu kar- şısında duygularını canlı bir lisan- la ifade ediyor Bu hikâye, talebeler arasında vecid uyandırıyor. Hatıralarını sa- mimi ve berrak bir dille anlatan direktörü ben de dinliyorum. Ta- lebe gülüyor. Yüzlerinde hayret ar, alâka var. Neşe. dikkatin verdi- &i mimikler biribirini takip ediyor. Sonra direktörün gür sesi: — Haydi çocuklar cay içetim.. Talebe, genç arkadaşım, ben Di- rektörün arkasında büfeye yakla- şıyoruz. Büfe önünde bardağını dolduran çekiliyor. Diğer bir kö- şeden bisküvi alıyorlar. A rkadasıma soruyorum: Direktör talebesile hep böyle mi konuşuyor? -— Bizde iki şekilde konuşma yoktur. Direktör benimle, talebe- sile kendi çocuklarile, en yakın ar- * kadaşlarile hep böyle açık ve sa » — Talebe kendini sayar mı?. — Saymak diye bir kelime ter- biye prensiplerimizde yer almaz. Sadece sevmek vardır. Direktör, hocaları sever. Hocalar talebeyi se ver. Talebe direktörünü ve hoca- larını sever, “Sevmek her şeyi sevmek, hayatı sevmek... Bu sarsılmaz ülkümüzle açık ve samimi arkadaşlık usulle. rimize bağlı kalıyoruz. Bu sayede ss —— İZ Çöplüğe Bırakılan j İnsan 434,15 4 Yazan : SABİHA ZEKERİYA İki gün evvelki gazeteler, bir tan- zifat amelesinin çöplük içinden, kâ- gıtlara, bezlere sarılı bir insan yav- rusunu çıkardığını ve polise teslim ettiğini yazdılar. Çocuğu yangın ye- rine veya sokağın ortasına bırak» makla, çöplüğe atmak arasında ne | fark var diyeceksiniz? Birincisi, bek | ki bir zaruretin, belki bir günahın çocuğunu, tarizkâr dillerden sakla- mak, fakat kurtarılması ümidile c&- miyetin gözü önüne sermektir. İkin- cisi, kendi günahının can verdiği ço- cuğu, cemiyetin şefkat nazarlarından mahrum etmek için, kendi eliyle bo- Zan, verdiği canı kendi canavar tır- naklarile koparan bir ananın cinaye- tidir. İkisi arasındaki fark netice iti- bariyle belki de ayni, fakat mâna ve muhteva itibarıyle çok büyüktür. > i Korkunç bir gecenin karanlığında,. | insan cemiyeti içinde ilk “nefesini ax lan, ve bu nefesi İki canavar penço- siyle boğan, ana, bu İnsanı çöp tene! kesine bırakırken İnsanım ne demek! olduğunu biliyor muydu? Ona yaya gelmek fırsatını verirken veni bilseydi, geldikten sohra onu pi k sarıp yemek artığı gibi çöp tenekesisi ne atmanın fccaatini, günahını da bi-| lir: akat o, insanın ne demek olduğu-| İnu bilmiyor. i * 1 Fırtınalı bir gecede, azgın kudarz muş bir denizin ortasında bir trans- atlântik batıyordu. Kaptan, önce kas” dıriların sandallara İndirilmesi em- İrini verdi. Can hevliyle hayata sarı- İlan bir adam, çirkin bir kadının ko» lundan yakaladı: — Bunu kurtarıp ta ne kazanacak» sın, kaptan; dedi. Bırak biz geçelim. Kaptan o çirkin kadını sandala in dirdi. Ve o kadın Edison'u doğurdu. Senin çöplüğe bıraktığın çocuğun belki bir Edison, belki yüksek bir ğ insan olmadığını ne biliyordun ka- | dın? BALIKESİRDE: Bir Kadın Öldürüldü Balıkesir, (TAN) — p Danahisar köyünde, kıskançlık yü- zünden kanlı bir vaka olmuştur. Taf silât şudur: A "Mehmet oğlu Halil, Ramazan kı Arzu'yu seviyormuş. Son zaman Arzu'nun Mehmet oğlu Mehmet may Se yolumuzda hız alıyoruz. — Talebenizde lâübalilik yok mudur? Böyle konuşmalar lâübali- liği doğurmaz mı? — Biz sadece samimi ve cddi olmıya çalışırız. Gençlerin lâübali olmasına en büyük âmil,sahte jest- ler, sikıcı nasihatler, daima çatık duren kaşlar, sınıf döndürme teb- ditl—i ve nihayet az numara ve rerek gençleri çalıştırmıya teşvik etmek zihniyetidir. il — Gençlerle çok neşeli görüşen | karşımızdaki ihtiyar zat müessese- nizde mi çalışıyor? — Karşımızda ibtiyar gördüğü - nüz insan okulun tarih öğretmeni- dir, — Böyle ihtiyarlamış öğretmen- lerden talebenin istifadesine imkân var mıdır? Ben zannetmiyorum., — Ne diyorsunuz? Sizin ihtiyar gençtir. O bizim için bir tecrübe Bu İzahatım yanlış anlaşılmasın.| hazinesidir. O bizim ateşin tabia- de ısrarla duruyorum. Çünkü, bil -|Bir kadının serbest olması, ciddi ol- hassa Umumi Harpten sonra evlen-|masına mâni değildir. Serbest bir| yol göstermelerile âmil olur, me vâdi ile iğfal edip dünyaya bir) kadın gayet dürüst bir tarzda çalı de çocuk getirdikleri halde, masum |şabilir ve iş dolayısiyle birçok er -| kadar beni götürür müsünüz? yavrucaklara İsmini vermekten çe-İkeklerle görüşebilir, İftetsizlik, ka- kinen viedansizların adedi pek çok-|dının, erkeklerle cinsi münasebetle bulunmakta mahzur görmediğine timizin meyve vermesine âkilâne — Acayip? Rica ederim, yanına aklaşıyoruz. Tarih öğret - meni karşısındaki talebe - Ananın, hangi hallerde, babalık |delâlet edecek tavır ve hareketleri| sine söylüyor: 'dayası açabileceğini ve hâkimin gi vaziyetlerde gösterilen karineler- le babalığı hüküm edemiyeceğini bundan evvelki yazılarımda izah €t-|le meluf,, ban | itiyat etmesidir. — Mimar Sinan hakkındaki ka- Demek oluyor ki, aleyhine baba-|* naatlerine iştirak edemiyorum. Si- lık davası ikame edilen erkek, ana-| nanın bâkir bir halde ruhunda nın “gebe kaldığı zaman İffetsizlik| meknuz kabiliyetlerle yüksek e- miştim. Bugün de, babalık davasının | babalık davası reddolunur. anlataca- ne zaman reddedileceğini ğım, davası reddolunur.,, diyor. sinden maksat, bir kadının erkek » bie a Herhalde kadının her gece, sa - olduğunu ispat edebilirse, | serler yarattığına inanmam. Kabi- iyetleri harekete getirecek müşa- hedelere, tecrübelere ihtiyaç var- bahlara kadar, erkeklerle süvare ve| dır. Türk Kanınu Medenisinin “302. | rerek beraber eğlenmeyi ve yahut inci maddesi açık bir Tisan ile: “A-| öcretli meyhane veya dans salonla.) veriyor! manın gebe kaldığı zaman iffetsizlik |rını idare etmeyi itiyat ettiği mahb- le meluf olduğu sabit olursa babalık |kemede sabit olursa, erkek aleyhine | sunuz? Sinan devrinde Süleymani- ikame ettiği babalık davası reddo-| ye, Selimiye üslübunda eserler var Kanunda yazılı, iffetsizlik, kelime | lunur. İsmail Kemal ELBİR ül di (İstanbul Barosunda Avukat) | dı. Yarattı. Hocam Karşısındaki genç talebe cevap — Hocam niçin böyle söylüyor- mıydı? Sinan bu eserleri hep ken- di kabiliyetlerile meydana çıkar- bu yaratmak de münasebatta bulunduğunu işitiniş buna kızarak Arzu'yu çiftesile ök dürmüştür. Katil tutulmuştur. mefhumu üzerinde bana İştirâk edin. k — Evet, yaratmak kelimesinde seninle beraberim. Yalnız unutma, Süleymaniye bir kazanın verdiği mahsuldür. Öyle bir kazan ki, için. de Budinin Muhacin şaheserleri, | Radosun mimari üslübu, Mısırın yüce ehramları, İranın ölmez âbi- deleri kaynıyor. O şekilde kaynı- yor ki, terkibini, mahiyetini tiriyor. Bu yeni terkip, bu yeni Si-' | pan şahsiyetinden Süleymaniyeler, Selimiyeler, Köprüler, ölmez tü, kenmez eserler birer birer fışkırı. anladığım 4 mi böyle görüyorum. yar tı bir vecid e al lebe ile hoca, Direktör ile j talebenin arasında bu i geniş samimiyet ve arkadaşlığa kabil en ufak bir Mübalilik medim. İradesi, bilgisi, sa a Jan öğretmenler elinde ai i ve samimiyetin kuvvetli bir terbi Ye vasıtası olduğuna bende es bir kanaat uyandı. Çocuklarla Mübalilikten kendiz mizi kurtarmak şartile, dah, , akın dan alâka göstermek, arkadiğ ol. mak metodu herhalde daha neticeler verecektir. Kıdemli öğretmen ine bu sözl b la son verdi. veri 4 Her konuşmalarında ; <a münasebetinin grikagı 07 BO. arkada; da- em müdafag edin ğ , kıdemli arkadaşi büyük Ti memnun olarak ö eski Sok sevdikleri bu. hocaya şefkatle baktılar «ği

Bu sayıdan diğer sayfalar: