April 21, 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

April 21, 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Zeybeği En İyi Oynıyan Bir Köy Halkı Aydın, (TAN) — Halkevi bando takımı Balta köyüne gitmiş, köylüle- rimize muhtelif havalar çalmıştır. Bu köyün delikanlıları ve hattâ ihti- yarları, orijinalitesini hiç kaybetme miş hakiki zeybek oyunu oynamakla maruftürlar. Bandonun gittiği gün Balta köyünde akşama kadar eğlenil- miştir. ” i Sürek Avı Aydın, (TAN) — Halkevi avcıla- rından otuz beşi Ortaklar istasyonu- na gitmişler, orâdap ONaipli köyü dağlarına çıkarak bir sürek avı yap- mışlardır. Dönüşte Ortaklarda iki sa- at kalınmış, davul ve zurnalar çalı- narak eğlenilmiştir. * Aydın, (TAN) — Söke husust muhasebe tahsildarı iken zimmetine 256 lira geçiren Hâmit, ağır ceza mahkemesince, beş yıl on ay ağır ha- pise mahküm edilmiştir. 55 Yaşında Katil Kadın Aydın, (TAN) — Sevgilisi ile bir- leşmek için, Ortaklar istasyonu kar- şısındaki evinde uyuyan kocası Rüş- tüyü gece yarısından sonra tabanca ile öldüren 55 yaşında Emir Hatice hakkında verilmiş olan karar temyiz mahkemesince nakzedilmiştir. Ağır ceza mahkemesi eski kararında ısrar- la Emir Haticeyi yine 18 yil ağır ha- pise mahküm etmiştir. ydın, (TAN) — Belediye, gay- ördüğü şehir içindeki 14 ha- mı kapatmış, bir hana da sıhhi eksik. İerini tamamlaması için 20 gün mü- #aade vermiştir. * Aydın, (TAN) — Belediye, zira- at nümune bahçesi karşısındaki mey- danda asri bir mezarlık tesisine ka- rar vermiştir. Mezarlık, 938 mali se- nesinde hazırlanmış olacaktır. ime iii KIRSFHİRDE : Halkevinde Konferans Veriliyor Kırşehir, (TAN) — Halkevi, mu- hitimizin bütün kültürel ihtiyaçları- na cevap vermiye çalışmaktadır. Her hafta muntazaman faydalı konferans lar verilmektedir. Temsil kolu gençleri, 23 nisan bay- ramı için bir müsamere hazırlamak- tadırlar, Halkevinin önündeki gazino kaldı- rılmış, orada bir park yapılması için hazırlıklara başlanılmıştır. Orta okul direktörü Bekir, okulun önündeki parkı ıslaha karar vermiş, yüzlerce mazı getirerek diktirtmiştir. Gemlik Halkevi temsil kolu gençleri “Kavga Sonu” piyesini muvaffa- kıyetle temsil etmişlerdir. 23 Nisanda da nayacaklardır. Resimde Gemlik gençleri grüp halinde görülüyor. RM maa Payas Maden Ihraç Iskelesi ! Olacak | Adana, (TAN) — Etibank maden- lerinin ihraç iskelesini tesbit etmek üzere, mezkâr bank İnşaat müdürü İrfen, makine müdürü Kudret O ve krom şirketi müdürü Necip ile Eti- bank mektebinin mütehastısı Tans- İley'den mürekkep bir heyet gelmiş, Payas, Dörtyol ve Yumurtalık (A- yas) iskelerinde tetkikata başlamış- tır. Kuvvetle söylendiğine nazaran, Payas iskelesi, Etibank madenlerinin İhracı için daha'müsait görülmekte dir. Bu tahakkuk ettiği takdirde, Pa- “Aynaroz Kadısı, piyesini oy- KARACABEYDE : İyi Su Geliyor Fidanlık ve Bir Yurt Kuruldu Karacabey, (TAN) — Belediye ta» rafından, üç saat uzaktaki Gölecik suyu buraya getirilmektedir. Be- İlediye reisi Neşet Torun ve ilçebay Remzi Ozman, inşaatın bir an evvel bitirilmesine gayret etmektedirler, Karacabey, (TAN) — Ziraat fen memuru Refik Ekineinin gayretile vücude getirilen #ekiz dönümlük akasya fidanlığından bu yıl beş bin fidan alınmıştır. Bunlar köylere ve civar kazalara satılmıştır. Ziral vaziyet bu sene geçen yıllar İdakinden iyidir. Halk bir taraftan kozacılığa harırlanmaktadır. Bursa- dan getirilen 150 bin dut fidanı fen- ni şekilde dikilmiştir. Memur Yurdu Kuruldu Karacabey, (TAN) — Malmüdürü Osman İnselin gayretile bir “Memur lar yurdu” açılmıştır. Başkanlığı Os man İnal idare mamurluğuna mü hendis Niyazi Açar, mübâsipliğe Zİ raat Bankası shemur muavini Recai Pekel, veznedarlığı müstantik Nu- ri Günenç, kâtipliğe maarif memuru Şevki Okyay getirilmişlerdir. Yur - dun azası 64 ü bulmuştur. Güzel bir kitaphanesi ve radyosu da vardır. —— GEMLİKTE : Gemlikte Köy Bürosu Gemlik (TAN) — Bu sene burada mükemmel bir köy bürosu kurulmuş ve 1493 lira 34 kuruş harcanmıştır. 400 kilometre uzunluğunda telefon hattı vücude getirilmiş, buna da 1898 lira 73 kuruş sarledilmiştir. /KAŞTA : Ihracatı Artan Bir Ege Limanı: Şirin Kaş T rinde kömür ambarlarından başka bir şey bulunmıyan Kaş bugün 700 nü- | fuslu küçük, şirin bir kasabacık hâ- lini almıştır. Evlerinin adedi 200 © yakındır. manzara arzeden kasabamız, son yıl larda imar edilmeye başlanılmış ve i çehresi tamamile değişmiştir. Köy -İmür, buğday, arpa, miyankökü, pi- lerde de umran hareketleri görül: | rinç, fasulye gibi, istihsalât ve ihra- mekte, köylüler yeni evler yapmak | catı artmıştır. Kaşın sahilde ve Ro- imkân ve fırsatlarını kaçırmamakta- | dos, Meis adaları yakınında bulun- dır. Bilhassa köy yolları hiç durma-| ması, ihracat İmkânlarını artırmak- dan ıslah ediliyor, yasın umran sahasında çabuk ilerli- yas küçük olmakla beraber güzel ve kâza olmıya namzet bir nabiyedir. VANDA : Doğu Üniversitesi Van (TAN) — “Alınan haberlere göre, Maarif Vekili Saffet Arıkanın riyaseti altında bir heyet yakında buraya gelecek, Doğu Üniversitesi nin Vanda mı, yoksa Van gölünün başka bir kıyısında mı kurulması lâ- zım geleceği hakkında tetkiklerde bulunup kararını verecektir. Kaş, (TAN) — 70 sene evvel ye- 10 sene evveline kadar harap bir ta, bu da çiftçiyi ve tüccari daha faz Kaşın iktisadi vaziyeti hafif ise |la çalışıp daha fazla kazanmaya sev- de, son yıllarda palamut, kereste, kö | keyliyen bir sebep olmaktadır. CEYHANDA İMAR FAALİYETİ: yeceği iddia olunabilir. Esasen Pa-| Ceyhah gittikçe güzel bir şehir haline geliyor. Belediye yeniden bir- 420 lira 30 kuruş sarfile korucu-| çok binalar yaptırmış, yollar, ağaçlı bulvarlar açtırmıştır. Resimde Isra elbise ve ayakkabı alınmıştır. / güzel bir cadde görülüyor. (Hikâyeden Mabaat ) Kutupta Bir ye .. Öşsle Yemeği (Başı 6 incıda) mekleri göremiyoruz... Haydi ba- kalım... Açlıktan ölüyoruz... Petenin tavayı yakaladığı gibi büyük bir soğukkanlılıkla içeri gö türdü... Költelerin görünüşü. umu- mi bir sevinç doğurdu... Herkes ye rinden fırlıyarak bizi tebrik etti... Peteninle ben masanın bir köşe- sine iliştik... Süt dökmüş kediler gibi fıtnanın kopmasını mütevek- kilâne beklemiye başladık... Köftelerin ilk tadına bakan Vo- dopiyanov oldu.. Köfteden koca- man bir parça kopararak ağzına attı... Düşünceli bir vaziyetle lok- mayı çiğnedi, sonra bize dönerek: — Aferin çocuklar, dedi. En mü kemmel bir lokantada bile bundan iyisini yapamazlar... Bunun peşinden diğerleri de köfteleri atıştırmaya | başladılar... Ben, bu olan biten işlerden hiç birşey anlamıyordum.. Bu yeme- Bin bu kadar süratle yendiğini öm- rümde görmemiştim... Bizim tayya- redekiler köfteleri öyle acele yi- yorlardı ki neredeyse biz bile im- renecektik... a Benim, köftelere el bile sürmedi. ğimi gören Vodopiyanov: — Sen ne yemiyordün?. diye'sor du. Ben: — Bilmem neden, miyor... Tarzında birkaç kelime mırılda- narak hemen yanımdaki ile konuş- maya başladım... Fükat Vodopiyanöv” yakami bız trakmıyordu: — Kibarlıktan vazgeç te yemek yet. diyordu: Sonra birşey bula- mazsın!.. Oradakilerden birisi, bu'defa da, Petenine musallat oldu: — Sahi yahu, siz ne diye yemi- yorsunuz?. Petenin büyük bir soğukkanlılık la: — Bizim karnımız tâk, dedi. Biz kızartırken on taneden fazla köfte yedik... Peteninin bu sözlerini duyar duy —2 Bere ye Büy hakikati söyleseydi de böyle ka- canım iste- Herkes biribirine baktı.. Salonda u- fak bir mırıltı oldu... Buhran baş- göstermişti... Yemğeini bitirenler- den biri ayağa kalkarak son kalan iki köfteyi önümüze itti. Sertçe bir sesle: —E bari şunları yiyin, dedi. rtık mukavemet etmek mâ- nasızdı. Peteninle bakıştık- tah sonra kahkahalarımızı zor zap tederek önümüze birer köfte çek- tik... Daha yemeden ağzımızda benzinin kokusunu ve tatlımtırak lezzetini duyar gibi oluyordule. İlk lokmaları sğumza attık. Çiğnemiye ve biribirimize bakmı- ya başladık... Fakat hayret. Köfte- Eşya ve Teçhizat aribarı içim-ö0 bin metre kaneviçe 25 Nisan 938 Pa- zartesi günü saat 15 de Tophanede Istanbul Levazım âmirliği satınalma komisyonunda kapalı zarfla eksilt- mesi yapılacaktır. Tahmin bedeli 7500 lira, ilk teminatı 562 buçuk bi- tadır. Şartname ve nümunesi komis- yonda görülebilir. isteklilerin ihale- den bir saat evvel kanuni vesikalari- le beraber teklif mektuplarım ko- # Istanbul Levazım âmirliğine bağ- lı müessesat için 25 bin kilo zeytin tanesi 25 Nisan 938 Pazartesi günü saat 15,30 da Tophanede Levazım âmirliği satınalma komisyonunda ka- palı zarfla eksiltmesi yapılacaktır. "Tahmin bedeti 5000 lira, ilk temina- tı 375 liradır. Şartnamesi komisyon- da görülebilir. Isteklilerin kanuni vesikalarile beraber teklif moktupla- rını ihale saatinden bir saat evvel komisyona vermeleri. “481, “1899, * İdareleri. İstanbul levazım âmirli- İğine bağlı müessesat için alınacak olan 22 bin kilo taze bakla 35 bin a- det enginar (20 bin kilo Semizotu, 12 bin kilo bezelya 7500 demet de- reotu, 10 bin adet marul, 10 bin de- met Maydanoz, 11 bin adet yeşil sas lata, 11 bin demet taze soğanın pa- zarlıkla eksiltmesi 21 Nisan 933 Per şembe günü sâat 15.30 da Tophane- de Satınalma Komisyonurfda yapıla- caktır. Hepsinin tahmin bedeli 5073 lira ilk teminatı 380 Jira 47 kuruş” tur. Şartnamesi Komisyonda görüle- bilir. İsteklilerin kanuni vesikalarıy le beraber belli saatte Komisyona gelmeleri. © (2203) ———— e — TAVŞANCILDA : Postane İsteniyor Tavşancıl, (TAN) — İki sene evvel nahiye merkezi olan Tavşancılda pos- ta ve telgraf idaresi kurulmamıştır. Bu sebeple trenlerdeki posta memur- ları, Tavşancıldakilere gönderilen mektup, gazete ve saireyi gelişi gü- zel insanlara teslim £ etmektedirler. Bunların yerlerine varması da bir talih işi olmaktadır. Bu derdin izslesi Yçmaraksasrıârın seri himmeti bek İn bahatten büyük özürler atmasaydı. | Yor ler harikulâde güzeldi... bir koku bile duyulmuyordu. lokmayı yuttuktan sonra Peteni dönerek: — Nasıl?, dedim... Petenin bayağı içerlemiş bir hal- de; ni — Biz bu işte öyle bir atladık ki, azizim... Yazık güzelim köftelere.. Boşuna yememişiz!,. Herkes hayretle bizim bu konuş mamızı dinliyordu. Oturup herşeyi anlatmak icap etti.. Bizim halimize uzun uzun güldüler. Bizse, tayyare benzininin harikulâde uçuş hassa- sını düşünerek asık bir suratla ak- şama kadar aç aç dolaştık... En ufak İk 'e bildiğim için, yüksek sesle bağırmağa, bana vaktimi kaybettirdikleri için bunları muahazeye başladım. Fakat hülâ beni Sender'in şahsiyetini çalmakla it- ham ediyorlardı. Fena halde kızdım, hepsini tahkire başladım. Bu şekilde aptallıkların bize harbi kaybettireceğini söy- ledim. Hayretle yüzüme bakıyor, hâlâ beni yakalayıp götürmek istiyorlardı. Götürmelerine izin vermek- ten başka çare kalmamıştı. Mahalli komitede beni gayet fena karşıladılar. Ben daha birşey söylemeden, komitedekilerden biri beni tevkif edenlere yüksek #esle çıkıştı. Orasının polis istasyonu olmadığını, a- damları tevkif edip oraya götürmenin münasebetsiz olduğunu söyledi. Fakat bu sözlerin arasında eğer ben bir iş üstünde yakalanmışsam, bu lekenin bana sit olduğunu da ilâve etti, Ben gülerek, nefretle bunu reddettim. Fakat tavır * larından, ve işlerin gidişinden bu meselenin beni me zar'ığa pek güzel götürebileceğini görüyordum. Tek« rar sesimi yükselttim, öyle şiddetli bir lisan kullan- dım ki, içlerinden birisi rüvelverini masanın üstüne koydu ve patlatmıya başladı, kurşunlardan biri bir ar kadaşı, veya gizli düşmanlardan birini öldürebilirdi. Nihayet bunları kandırdım, fakat beni otomobille €- vime götüremiyeceklerini söyledikleri zaman, saba- Kın da beşi olmuştu. Beni öldürmeye teşebbüs ettik- leri halde, ortada değişmiş bir vaziyet yokken gitme- me müsaade etmelerinin budalalık olduğunu söyliye Gektim, fakat münakaşanın tekrar karışacağını düşü- nerek vazgeçtim. Eve yürüyerek gittim. Yolda ikide bir karakollar durduruyordu, fakat bunlara, geçmek için ismimi söy lemek kâfiydi. Hattâ bir karakoldan ötekine bana .müşkülât çıkarmamaları için emirler dahi veriyor- lardı. Madridin çök garip bir görünüşü vardı. Bütün pencereler, balkonlar açıktı, bütün sokağa bakan ya tak odalarında ışıklar yanıyordu, fakat sokaklar ka- — Fanlıktı. En büyük binalar karanlık ve bomboştu. Madrid, upka şeffaf bir binaya benziyordu. Bazan mö betçinih biri seslenylordu! * — O'Doneli sokağına gitmeyiniz, orası tehlikelidir. Alcala tarafından gidiniz. İkide bir korka korka atılan rüvelver sesleri du- yuluyor, ve sonra birdenbire kesiliyordu. Fakat bun- lar Guadarramadan gelen bir adamı korkutamazdı. Ben kalenderane yürüyor, tenha görünen sokak- ları tercih ediyordum. Alcalanın köşesi, ve Prencipe de Verzara pek şahane idiler. Zenginlerin en büyük evlerindeki avizelerin haşmetli ışık yağmuru pence- relerden dışarıya aksediyordu. Çünkü evlere pence- re ve balkonların aydınlık tutulması emri veril işti, Bundan maksat ta evlerde saklanan faşistleri kolaylıkla bulabilmekti. Her gece bunlardan biri, e- linde silâhile yakalanıyordu. Bunlara tatbik edilen iki nevi ceza şekli vardı. Bazan elinden silâhını ahır, kendini ya pencereden, ya balkondan sokağa atar. lar, yahut en yakın siyasi teşkilâta götürürlerdi. Sa- bah olunca cesetleri şehrin haricine nakletmesi için Salibiahmere telefon ederlerdi. Yalnız şüpheli olan- ları emniyeti umumiyeye götürürler, bunları âdi mah kemelere teslim ederlerdi. İşte ben, bu garip ışıklarla aydınlatılmış, Madridin en karışık sokaklarından böylece geçtim. Evime gel- diğim zaman gün doğmuştu. Yatmadım. Bir kadın arkadaşıma telefon ettim, fakat onu bulamadım (ta- bii bu telefon edilecek bir saat değildi) hemen bir mektup yazip postaya verdim. Bundan sonra Guadar ramaya gidecek bir kumandana verdiğim randevuya e maelğdsiiidme dm gittim, kumandan otomobili ile ben! oraya götürecek ti. Kumandan söz verdiği dakikada oraya gelmişti, fakat bana öğleye kadar hareket edemiyeceğini söy- ledi. Gidilemiyeceği için otomobilini bana verdi. Ben de Müdafaal Milliye Nezaretine bir yazıcılar teş- kilâtının şubelerine, en sonra da Guadarramaya gi- deceğini haber aldığım beşinci alayın barakalarına gittim. Bu küçük gezintide, sathi olmakla beraber yeni mü şahedeler elde etmiye muvaffak oldum. Yazıcılar teş kilâtında bir tek muharrir bulmadım, fakat birçok züppelere rastgeldim, bâdiselerin mânası bu kadar açık belirdiği bu dakikalarda bunların hareket tarz- larını öğrenmek benim için bir zevkti. Bu züppelere Müdafaai Milliye Nezaretinde de rastladım. Bunların birçoğunun ismini bilmiyordum, fakat bunları pek çok yerlerde, müteaddit defslar görmüştüm. Resim- de bunlar da tanınmış insanlar kategorisine geçmiş- lerdi. Bunlar hiç beklenmeden yalnız çok görüldük- leri için insanın hayatına karışıverirler. Ne aktör, ne de eserin muharriri olmadıkları halde bunları tiyat- ro sahnelerinin arkasında görürsünüz, yazı yazma- dıkları halde muharrirlerin içtimalarında, resimden .çakmadıkları halde ressamların klüplerinde bulunur lar. Bunlar her yerde sanat üzentileri oldukları için bunları ateş etmeseler de siperlerde de göreceğimi sanmıştım. Fakat bu sahada züppelikleri iflâs etmişti. Bunları bir alay mevzuu olarak alamazsınız, çünkü pek çok kereler bunlar kendilerini birçok yerlerde kd ii ülkü iğ 4 iyi muhakemeli ve istidat sahibi adamlar diye kabul ettirirler, Bunların kudreti, hercailiklerinde, hemen bir muhit yaratmak züppelikliğindedir. Bunların a- rasında iddinlı şairler bulunur, daima aralarında 2- vam dedikleri halka çirkin bir güzellik telkinine ça- lışan cinsiyetini bozmuş, kadınlaşmış bir erkek var- dır, veya kadın tipini, sert çehresile bozan, içinde ka dın bazzı bulunmadığı halde, aklınca kadın alâkâsi uyandıracak sirri keşfeden, taklitlerile, edalarile bir kadın şahsiyeti temsil etmiye çalışan anormal efemi- ne tipler vardır. Beni büyük bir tecessüsle karşıladılar, Guadarra- ma'dan geldiğimi söylediğim, ve oranın vaziyetini anlattığım zaman, kendi iddialarile beni tashihe ça- lıştılar, Kendilerinin bu sirları bildiğini gösteren bir tavır takındılar, bütün hâdiseleri kabul eder görün- düler, fırtınalara, heyelânlara kumanda veren bir ton takındılar, tayfunların yolunu değiştirip başka bir istikamete çevirmeye özendiler. Guadarrama'da olup bitenlerin hakikatini bana anlatmıya çalıştılar. Bunları önce büyük bir merak- la dinledim, fakat bana öyle yalanlar, öyle deli saç- maları söylediler ki, bir saniye kendimi delilerin veya İsteriklerin arasına düşmüş sandım. (Bunlar her şeyi herkesten iyi bildiklerini iddia etmek ma- nisine tutimuş bir nevi İsteriklerdir, bu sebeple gs- yet kolaylıkla hâkimiyetlerini ilân ederler). Bana intihar eden miralayın nasıl öldüğünü, üzerimizde uçan tâyyarelerin uçarken neler yaptıklarını anlat- tılar, Ben bunlara itiraz ettim, fikirlerimiz birleş- meyince, benimle beraber Guadarrama'ya gelip han- gimizin haklı olduğunu İspat etmeyi teklif ettiler, Bazıları sapsarı kesildiler, diğer cephelerden bahse başladılar. Bâzıları benim fikirlerimi tecavüzkârs- ne bulduklarını bana söylemeden, kızdılar, Hemen taktiklerini — değiştirdiler. Toledo'dan, Cordoba'dan, Hueska'dan bahis açtılar. Ben bunları yine ayni müstehzi nefretle, tıpkı bir gece evvel #- narşistleri dinlediğim gibi dinledim. (Devam: var) : di 2 e 5 i

Bu sayıdan diğer sayfalar: